Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ebu KATADE – İslam’da Oy Vermenin Manası

M Çevrimdışı

morueqq

لا إله إلا الله
İslam-TR Üyesi
Ebu GATADE – İslam’da Oy Vermenin Manası

Küfür Devletine Karşı Sevgi Beslemek


Bir şahıs oyunu kullanarak bu devlete ve rejime karşı sevgisini ifade etmekte ve görevi olarak sandık başına giderek oyunu vermektedir. Bu fiil sevgi ve saygı göstergesidir. Allahı ve rasulünü seven bir Müslüman, batının ortaya atmış olduğu ve desteklemiş olduğu bu tür şirk ve küfür sistemlerine dostluk ve sevgi göstermesi düşünülemez. Aynı zaman da kafirleri ve onla¬rın sistemlerinin asla sevmez. Allahın sevmediğini, bir mümin asla sevip sayamaz ve dostluk kuramaz. Şüphesiz Allahı tek otorite ve rab olarak kabul eden bir kimse Allah için olmayan bütün dostluk ve düşmanlıklardan uzaktır. Bu, müminlerin ay¬rılmaz bir niteliğidir. Müminler bu vasıf ile bilinir ve diğer toplu¬luklardan ayırt edilirler. Allah’u Teala şöyle buyurur:

"Allah'a ve ahiret gününe iman eden bir toplumun (babaları, oğulları, kar¬deşleri yahut akrabaları da olsa) Allah'a ve Rasulü'ne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. işte onların kalbine Allah, imanı yazmış ve katından bir ruh ile onları desteklemiştir. Onları içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokacak, orada ebedi kala¬caklardır. Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan hoşnut olmuşlardır. işte onlar, Allah'ın tarafında olanlardır. iyi bilin ki, kurtuluşa erecekler de sadece Allah'ın tarafında olanlardır." (Mücadele 22)


Kavmine, aşiretine veya grubuna bağlılık gibi toprak ve suya bağlılık temeline dayanan cahiliyye dostlukları adına Al¬lah'a ve Rasulü'ne (s.a.v) düşmanlıkta bulunanları dost edinen¬ler, Allahın sevdiği bir topluluktan olma bir yana mü'minlerden bile değillerdir. islam anayasasında bu ve benzeri birçok ayet ve deliller vardır.
Allahu Teala anayasamızda şöyle buyurur:

"ibrahim'de ve onunla beraber olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardır. Onlar kavimlerine demişlerdi ki:"Biz sizden ve Allah'ı bırakıp taptıklarınızdan uzağız. Sizi tanımıyoruz. Siz bir tek Allah'a iman edinceye kadar, sizinle bizim aramızda sürekli bir düşmanlık ve öfke belirmiştir. (Mümtehine 4)


Yukarıdaki ayetten şunlar anlaşılır:

Birincisi: Müşriklerden ve batıl ilahlarından uzak durmayı açık bir şekilde yerine getirmek.
ikincisi: Müşrikleri, sahte ilahlarını, sistemlerini, kanunla¬rını, şirk düzenlerini ve yasalarını açık bir şekilde inkar etmek ve sevmemek. Üçüncüsü: Müşriklere, küfür ile ilgili tutumlarına ve du¬rumlarına düşmanlığı ve buğzu açığa vurmak. Ta ki onlar, Allah'a dönünceye, bu yaptıklarının tamamını terk edinceye, bun-lardan uzak duruncaya ve hepsini inkar edinceye kadar.

Allah (cc.) şöyle buyuruyor:
"insanlar içinde öyleleri vardır ki, Allah'tan başka varlıkları O'na eş tutarlar ve onları Allah'ı sever gibi severler, iman sahiplerinin Allah'a olan sevgileri ise daha kuvvetlidir. Zulmedenler azabı gördüklerinde tüm kuvvetin Allah'a ait olduğunu ve Allah¬’ın azabının çok şiddetli olduğunu anlayacaklarını keşke bilselerdi." (Bakara 165)

Bu ayette Allah (c.c.)'tan başkasına tapınan ve onları yüce Allah'a (c.c.) eş ve denk tutan müşriklerin, kendi ilahlarını tıpkı Allah'ı (c.c) severcesine yoğun bir sevgi ve bağlılıkla sevdikleri ifade edilmektedir.

Onlar Allah'tan (c.c.) başkalarına dua ve rağbet ediyor, Allah'tan (c.c.) başkalarına umut bağlıyor, bir şey isteyecekleri zaman bunu O'ndan (c.c.) başkalarından istiyorlar ihtiyaçlarının giderilmesini, sıkıntılarının ortadan kaldırılmasını güçsüz ve fani yaratıklardan bekliyorlar. Türbelere, kabirlere, tağutlara ve pis putlara tapanların durumu işte böyledir. Bunlar Allah (c.c.)'ı seviyor olsalar ve böyle görünseler bile, bununla birlikte Allah'a (c.c.) eş koştukları ortaklara olan sevgilerinden de vazgeçmiyor¬lar, onları adeta Allah'ı (c.c.) severcesine seviyorlar.
Gerçek şu ki; bunlar aslında Allah'ı (c.c.) sevmiyorlar.

Çünkü Allah'ı (c.c.) sevmek, ancak O'nu isim ve sıfatları ile ta¬nımaya ve onun kanunlarını desteklemeye ve onun dışında kanun koyanları reddetmeye bağlıdır. Gerçekten Allah'ı (c.c.) seven bir kimsenin, Allah'tan (c.c.) başkasını O'na ortak kabul etmesi mümkün değildir. Allahın dışında başka bir kimsenin kanun ve yasa çıkarması ise ortaklığın kendisidir.
Müşriklerin Allah'a (c.c.) koştukları ortakları sevmeleri, Allah'a (c.c.) karşı duymaları gereken sevgi gibidir. Allah'a (c.c.) olan sevgileri, aslında yüceltmeden ve korkudan kaynaklanan bir sevgidir.
Bu kimseler Allah (c.c.)'a koştukları ortaklardan korktukları kadar Allah (c.c.)'tan korkmamakta ve o ortaklardan beklenti içinde oldukları kadar Allah (c.c.)'tan beklememektedirler.
Bu söylediklerimiz sadece kuru ve asılsız bir iddia değil, ne yazık ki geçmişte yaşanan ve günümüzde de halen yaşan¬makta olan pratik ve gözle görülür bir gerçektir.
Her kim tevhid kelimesini bu anlamda öğrenirse, ihlaslı davranır ve şirk ile alakasını keserse, o zaman gerçekleri göre¬bilir. Çünkü her şey zıttıyla öğrenilir. Şirkin küçüğünün öğrenil-mesi, tevhide aykırı olan en büyük şirkin öğrenilmesinden ge¬çer. Küçük şirk, tevhidin kemaline aykırıdır.
Şirkten sakınan bir kimse gerçekten muvahhit olmuştur.
Ayrıca insanları şirke götüren yolların da tespit edilip kapatılması gerekir. Ancak bu şekilde şirkten korunmak mümkün olur. Şirkten sakınmak tevhidin ve ihlasın bir gereğidir. Aynı zamanda tevhidin delillerinin bilinmesi, Allah (c.c.)'ın isim ve sıfatlarının ispatı, yüce Allah (c.c.)'ın layık olmadığı şeylerden tenzih edilmesi de şarttır. Allah (c.c.)'ın kemal sıfatlarını ve Rububiyetinin delillerini gereğince bilerek onlara iman eden bir kimse gerçekten kurtulmuştur. İbadet yalnızca O'na yapılır. işte tevhid ve şehadet kelimesinin anlamı ve içeriği budur.
 
Üst Ana Sayfa Alt