Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm

E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm




Ebû Ubeyd el-Kâsım b. Sellâm Horosanlı olup Rum bir mevâlinin çocuğu olarak 157/773 senesinde doğmuştur Hadis ve fıkıh alanlarında âlim kabul edilen Ebû Ubeyd‟in, özellikle Arap dilinde otorite olduğu anlaşılmaktadır. ilk olarak ilim tahsil etmek için Basra‟ya gitmiş, ardından Kûfe, Merv, Samerra, şam gibi yerleri dolaşmış ilmî birikimi belli bir seviyeye geldikten sonra yaklaşık 18 sene Tarsus valisi Sabit b. Nasr zamanında Tarsus kadılığı yapmıĢ, kadılıktan ayrıldıktan sonra tekrar Bağdata gelmiş burada garîbu‟l-hadis dersleri vermesinin yanı sıra pek çok kitap telif etmiştir. İbn Nedim, Fihrist, 112-113; İbn Sa„d, et-Tabakat, VII, 355; el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, XII, 403-416; Zehebî, Siyeru a„lâmin-nübela, X, 490-509; İbn Hacer, Tehzibut-Tehzib, VII, 283-285; Ziriklî, A„lam, V, 176; Zülfikar Tüccar, “Ebû Ubeyd, Kâsım b. Sellâm”, DİA, X, 244-246. Zehebî, a.g.e., X, 491. el-Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., XII, 403 Zehebî, a.g.e., X, 492.

Şerik, Süfyân b. „Uyeyne, Yezid b. Harun, Yahya b. Sa„îd el-Kattân gibi âlimlerden ilim tahsil eden Ebû Ubeyd‟den Muhammed b. Yahya el-Mervezî (ö. 252/866), el-Hasen b. Mükrim (ö. 274/888) ve Ali b. Abdülaziz el-Beğavî (ö. 286/899) rivâyet etmişlerdir. el-Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., XII, 403.

Çok yönlü bir âlim olduğu ifade edilen Ebû Ubeyd‟in 20‟den fazla telifi olup, bunlar Arap dili, Hadis, Fıkıh, akâid konularını ihtiva etmektedir Ebû Dâvud (ö. 275/889), Dârekutnî (ö. 385/995), Ahmed b. Hanbel ve İbn Kuteybe gibi âlimler onun sika olduğunda hemfikirdirler. Zehebî, a.g.e., X, 504.

Ebû Ubeyd hac için geldiği Mekke‟de sonradan ikamet etmeye karar vermiş ve 224/838 senesinde burada vefat etmiştir. İbn Sa„d, et-Tabakât, VII, 355; el-Hatîb el-Bağdâdî, Târîhu Bağdâd, XII, 416; Zehebî, a.g.e., X, 507.


Kitâbu’l-İmân

Ebû Ubeyd‟in Kitabul-îman ve me„âlimihî ve sünenihî vestikmalihî ve derecâtihî adlı eseri ilk olarak 1966 yılında bir mecmua içerisinde neşredilmiş. nşr. Albânî, Min künüzis-sünne, resail erba„, Daru‟l-Erkam, Kuveyt, 1985, 2. bsk. Söz konusu eserin ihtiva ettiği dört risale sırasıyla şunlardır; ibn Ebû Şeybe, el-Îmân; Ebû Ubeyd, el-Îmân; Ebû Hayseme, el-İlm; el-Hatîb el-Bağdâdî, İktizâul-ilmil-amel.eser 47-102 sayfaları arasında yer almaktadır. ardından 1983 yılında müstakil bir kitap olarak yayınlanmıştır. nşr. Albânî, el-Mektebetü‟l-İslâmiyye, Beyrut, 1983, 2 bsk

Ehl-i hadis‟in âyet ve hadisleri herhangi bir yoruma tabi tutmadan olduğu gibi rivâyet etme prensibini bu eserde tam anlamıyla görmek mümkün değildir. Zira genel olarak Ebû Ubeyd, imân kavramını bütün yönleriyle ele aldığı söz konusu eserinde delil olarak kullandığı âyet ve hadislerin öncesi ve sonrasında bunların nasıl anlaşıldığı ve anlaşılması gerektiğine yönelik izahları bulunmaktadır. Bu da okuyucuyu bu şekilde anlamlandırmaya yönlendirmekte, aksinin anlaşılamayacağı kabulüne itmektedir.

Ebû Ubeyd‟in konuya dair delilleri âyet, hadis, âlimlerin kavilleri ve Arap dilinden teşekkül etmektedir. Buna eserin henüz başlarında amelin imândan olduğuna dair açıklamasında târihî bir vâkıayı kullanması da eklenebilir. Ebû Ubeyd Mekke döneminde İslâm‟a giren insanlara herhangi bir yükümlülük verilmediğini belirtmekte, bunun çeşitli nedenlerini sıralamasının akabinde de Medine‟ye hicret edildikten sonra pek çok şeyin yapılması veya yapılmamasıyla, inanan insanların mükellef tutulduklarını ifade etmektedir. Bunun da imân noktasından hareketle emirleri yapıp nehiylerden kaçınmanın mümin olmanın gerektirdiği emir ve nehiyler olduğuna işaret etmektedir. Buradan imânın tedricen tekamüle erdiği sonucu çıkarılmaktadır. Bu durum, Ebû Ubeyd‟e göre amelin imândan olduğunu gösteren en bariz delildir. Ebû Ubeyd, İman, s. 10-11. 49.

Eserde yer alan tüm konular bir önceki başlık altında zikredildiği gibi birbiriyle bağlantılı ve hepsindeki ortak nokta amelin imândan bir cüz olmasıyla ilintilidir. İmanın artması ve eksilmesi, büyük günah işleyenlerin mümin olup olmayacağı meseleleri ameli imândan bir cüz olarak saymanın neticesine göre değişkenlik arz etmektedir.

Ameli imândan sayan Hâricîlerin, günah işleyenlerin küfür içerisinde olduklarına inanmaları, ameli imândan sayıp terki durumunun küfrü gerektirmesi sebebiyledir. Ehl-i hadisin öncü simalarından sayılan Ebû Ubeyd ise bu duruma düşmemek için küfür ve imân kavramlarını tanımlama ihtiyacı hissetmekte, küfrün iki çeşit olduğuna ve yine imânın da farklı algılanabileceğine yönelik belki de mecburi olarak Arap konuşma dilindeki incelikleri kullanmaktadır. “Bir kimse Şunu yaparsa bizden değildir”, “mümin kötülük yapmaz”, “kişi Şunu yaptığında bunu mümin olarak yapmaz” gibi bazı hadislerin anlaşılması hususunda ortaya çıkan problemde, bir kişi imân ismini taşıyıp da mümin olmadığı nasıl söylenir sorusuna şu şekilde cevap vermektedir:

Buna şöyle denir: “bunun Arap dilinde bolca kullanıldığı inkar edilemez, işçi yaptığı işi düzgün bir şekilde yapmadığında o işi yapmamış olur. Görmez misin ki bir işçi işini iyi yapmadığında bir şey yapmadın veya yaptığı iş değildir derler. Burada kastettikleri işin iyi yapılmadığıdır, yoksa işin bizatihi kendisi değildir. Onlara göre o kişi isim olarak işçidir, fakat mükemmel anlamda işçi değildir…” imanı ortadan kaldıran günahlar da bu şekildedir. İmanın hakikatlerini ve vasıflarından olan dini hükümleri boşa çıkarır, bununla birlikte isimler önceden olduğu gibi devam eder, onlara mümin denir ve haklarında buna göre hüküm verilir. s. 36-38. 41

Ebû Ubeyd‟in eserindeki bölümlerin her birinin bir gruba reddiye amacıyla yazıldığı söylenebilir. ilk başlık olan imânın derecelendirmesi kısmının altında imânın söz ve kalp ile olduğunu söyleyenleri ilim ehlinden saymakla birlikte onların görüşlerinin isabetli olmadığını açıklamaktadır. Burada genelde Mürcie‟ye, özelde Ehl-i reyden kabul edilen Ebû Hanife‟ye bir reddiye olması muhtemeldir. “İmandan istisna” bölümüyle bağlantılı olarak işlediği “imânda artma ve eksilmenin” ve “amelin imândan sayılmasını” öngören bölümlerin Mürcie‟ye karşı bir reddiye olduğu söylenebilir. “Kalp ile tasdiki yeterli görenlere cevap” verdiği bölümün Cehmiyye‟ye karşı olduğu aşikardır. “Günah işlemekle imândan çıkmış olmadığını” açıkladığı bölümün Hâricîlere, “büyük günah işleyenlerin durumunu” izah ettiği bölümün ise Mu„tezile ve tekrardan Hâricîlere bir reddiye olması muhtemeldir.
Eserde fırkaların isimleri değil, daha çok görüşleri ön plandadır. Ebû Ubeyd öncelikle görüşleri ortaya koymakta, ardından yanlış olduklarını çeşitli delillerle izah etmektedir. Bazı yerlerde birkaç karşıt görüş varsa bunları maddeler halinde zikredip, sırayla onlara cevaplar vermektedir Kitabın genelinde kendini belli eden metot, Ebû Ubeyd‟in söyleyeceği şeylere önceden zemin hazırlamasıdır. Bu zemini âyet ve hadislerle desteklemekte, sonrasında ise karşı tarafın görüşlerini çürütme cihetine gitmektedir.
 
H Çevrimdışı

Habibullah

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Ebû Ubeyd‟in konuya dair delilleri âyet, hadis, âlimlerin kavilleri ve Arap dilinden teşekkül etmektedir. Buna eserin henüz başlarında amelin imândan olduğuna dair açıklamasında târihî bir vâkıayı kullanması da eklenebilir.

cok dogru bir gerekce tabiki iman olmadan amelin olmasi dusunulemez ..insan inanmadigi seyin hukumlerini tabiki dogal olarak yapmaz yapmasida beklenemez..burada en onemli yaklasim iman derecelerinin farkli olmasi yani insanlarin hepsi nasil farkli ve kesinlikle benzersiz elizi tasiyorlar ise imanlari farklidir herkesin iman sevilerinin ayni olmasini beklemek biz beserler icin safliktan baska bir sey olmaz sovyet rusya zamanindaki gibi olusturmayi dusundukleri tek insan tipi hic bir zaman basarilamadi zaten olamayacak bir seydi buda onun gibi cennette hersey herkes icin sabitmi diyebilirmisin cennete giren herkes ayni yerde ayni guzelligi yasayacak??sorun bir kendinize ......
dolayisi ile iman ve tevhid bir nevi elbise gibidir ..elbiseyi cikarmadigin muddetce sen musluman olarak adlandirilsin amma amellerde teker teker kaybolmaya yuz tuttugu zaman o elbisenin o kisinin ustunde sabit durduguda gorulmus bir olay degildir....vesselam
 
Üst Ana Sayfa Alt