Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Ehli Sünnetin Yolu / Ehli Sünnet Kimlerdir ve Kimler Değildir -2-

Bir Müslümanın Günlüğü Çevrimdışı

Bir Müslümanın Günlüğü

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla

Ehli Sünnetin Yolu / Ehli Sünnet Kimlerdir ve Kimler Değildir -2-

unnamed.jpg

Es selamu aleykum

Önceki yazımda Ehli Sünnet’in yolunun: “Allah’ın emirlerinin, yani İslam’ın ta kendisi” olduğunu, dinde delil alacağımız ve alamayacağımız kaynakları özetle aktarmıştım. Orda geçen bir kelimenin önemine binaen "net şekilde anlaşılması için", bu yazımda o kelimeyi açıklamaya çalışacağım inşaAllah:

Bid’at nedir?

Özetle; “din ile ilgili olup”, önceden var olmayan, ancak sonradan ortaya çıkarılmış her şey “Bid’attir.” Bu dinde bir artırma olabileceği gibi, dinde bir eksiltme veya “bir ibadetin biçimini değiştirme” şeklinde de olabilir. Ve dinde temeli olmayan tüm bu batıl amellere, yani bid’atlere uyan topluluklar; mantıken sünnete uymaktan, dolayısıyla Ehli Sünnet olmaktan çok uzaktır. Önceki yazımın en başında verdiğim ayeti -iyice anlamanız için- tekrar aktarıyorum:

“…Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim. Size nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslâm’ı seçtim…”
Maide: 3

Gördüğünüz üzere din kemale ermiştir. O gün dinden olmayan hiçbir şey, bugün de dinden olamaz. Akıl, bunu anlamayı gerektirir.
Bu arada bid'atin “iyisi” ve “kötüsü” vardır sanılır ama böyle bir ayrım asla yoktur; bid'at bid'attir ve “Her bid'at dalalettir ve her dalalet ateştedir.” Öncelikle bu Rasullullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hadisidir ve "Her bid'at" diyerek, bid'atler için söz konusu edilen "iyi" veya "kötü" ayrımını geçersiz kılmaktadır.

Ayrıca her akıl sahibi bilir ki, bugün doğru yoldan "iyi" denilerek gerçekleşen “her küçük sapma”; ileriki yıllarda, "diğer iyi denilecek sapmalarla birlikte" büyük sapmalara dönüşecektir.

Ayrıca insanlar değişik değişik fikirler üzeredirler; bu bid'atler, kimin fikrine göre "iyi", kimin fikrine göre "kötü" diye ayrılacaktır? Ve bunların fikrine göre "iyi" olanları kabul edersek; biz Rasulün sünnetini mi takip etmişizdir, yoksa bu insanların sünnetini mi? Sahi biz kimi takip etmekle emrolunmuştuk?

Mantık sahibi insanlar bu kadarlık bir açıklama ile, “din ile ilgili olup, sonradan çıkarılan “tüm” işlerin yani tüm bid’atlerin "sünnet ile"; dolayısıyla “Ehli Sünnet olmakla” hiçbir ilgisi olmadığını hemen kavrayacaklardır.

Bu arada değinmeden olmaz: Bu bid’atlerin çoğu kaynaksız bir şekilde, "sadece şeytan süslemesi ile" ortaya çıkmakla birlikte, önemli bir kısmı da -önceki yazımda aktardığım dini çarpıtma yöntemleriyle; bilhassa zayıf hadislerle, hatta uydurma hadislerle (ki uydurma olanlara hadis demek bile sıkıntıdır)- ortaya çıkmaktadır. Bunlar dinde delil miydi?

Örnek vermek gerekirse:

Cüz cüz hatim dağıtmak. Bununla ilgili dinde hiçbir delil yoktur ancak insanlar bunu yapmaktadırlar. Çünkü kendi nefslerine bu hoş görünmektedir ve bunun kaynağı da “Bunun nesi kötü ki?” şeklindeki şeytan fısıldamasıdır. Rehberi "Kur'an ve Sünnet olmayanların" rehberini hatırlatmakta fayda var:

“İblis, “Rabbim! Beni azdırmana karşılık, andolsun ki yeryüzünde kötülükleri onlara güzel göstereceğim, içlerinde ihlâsa erdirilmiş kulların hariç, onların hepsini azdıracağım” dedi.”

Hicr: 39-40

Kötü veya iyi, kime göre? Üzgünüm ama kendi nefsinize göre hakkı tayin etmeye çalışırsanız, işte rehberiniz budur!

“Kendi nefsinin arzusunu kendisine ilâh edineni gördün mü? Ona sen mi vekil olacaksın?”
Furkan: 43

Kur'an-ı Kerim'in Kilitleri yazı dizimizde ilah edinmek ne demek öğrenmiştik: özetle Allah'ı bırakıp itaat edilenler, kişilerin ilahıdır. Allah'ın ve Rasulünün emirlerini bırakıp, "nefsin iyi dediklerine iyi, kötü dediklerine kötü demek de" bu ilahlardan biridir... Durum ne kadar kötü kavrayabiliyor musunuz? Akıl sahiplerine selamlar…

Ve bir başka örnek: Mevlid Kandili kutlamak. Rasulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- senede bir olacak şekilde, yani bildiğimiz "Hristiyanların doğum günlerini kutlamaları şeklinde" hiç doğum gününü kutlamış mıdır? Mevlid Kandili için getirilen deliller, O’nun alemlere rahmet olarak gönderildiği hakikati ve bundan memnuniyet duyulması gerektiğinin aşikar olması şeklindeki söylemler, edebiyatlardır. Peki; elbette ki tüm müslümanlar, Rasulullah’ın -sallallahu aleyhi ve sellem- dünyaya gelişinden ve bizlere peygamber olarak gönderilmesinden memnundur; ancak bu memnuniyetimizi hristiyanlara benzeyerek mi göstermeliyiz? Ehli Sünnet değil miydik biz, yani "Peygamberimizin sünnetine" uyan? Sanırım adresler fena karışmış:

Ebu Saîd el-Hudrî’den rivayetle, Allah Resûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurdu:

“Sizler karış karış, arşın arşın sizden öncekilerin yolunu izleyeceksiniz/onların inançları ve yaşayışlarını ölçü edineceksiniz. İnsanın giremeyeceği küçük bir keler / kertenkele deliğine girecek olsalar, siz de onları takib edeceksiniz.”

(Peygamberin (a.s) gelecekle ilgili bu ürpertici açıklaması üzerine biz sahâbîler) sorduk:

"Ya Resûlallah! (İzlerini takib edeceğimiz bu topluluklar) Yahûdiler ve Hristiyanlar mı olacak?"

Şöyle buyurdu: “Ya başka kimler olacaktı?”

(Buhari, Enbiya 50; Müslim, İlm 6)

Rasulullah’ın dünyaya gelişinden ötürü olan büyük memnuniyetinizi göstermek, O’nun doğuşunu kutlamak istiyorsanız; bunu hristiyan gelenekleriyle değil, sünnet üzere yapın:

Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'e Pazartesi günü oruç tutmanın fazileti soruldu. O da şöyle buyurdu:

"O gün, benim doğduğum, peygamber olduğum (veya bana vahiy geldiği) gündür."

Müslim, Sıyâm 197, 198

Yılda bir pasta yiyip, çeşitli eğlenceler eşliğindeki kutlamalar yerine; haftada bir Pazartesi Orucu tutmaya davetlisiniz, ey Ehli Sünnetin Yolcuları… Anlayanlara ne mutlu, Peygamberimiz -sallallahu aleyhi ve sellem- doğduğu güne işte böyle şükrediyordu…

Yazımın sonunda Ehli Sünnet’in yoluna ve bid’atlerden sakındırmaya dair ayetler, hadisler ve selef alimlerinin sözlerini aktarıyor; bunları okurken -iki yazıdan oluşan yazı dizim boyunca- söylediklerimi düşünmeye davet ediyorum. Kime inanacağını şaşırmış, karışık zihinlere faydalı olması duasıyla: Ehli Sünnet’e uyun, sonradan çıkmış tüm bid’atler’den sakının Müslümanlar!

Bu konudaki Rabbimizin ayetleri:

“(Resûlüm!) De ki: Eğer Allah'ı seviyorsanız bana uyunuz ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir.”

Al-i İmran: 31

“Allah’a ve Peygambere itaat edin ki size merhamet edilsin.”

Al-i İmran: 132

“Peygamber size ne verdiyse onu alın, neyi de size yasak ettiyse ondan vazgeçin. Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz, Allah’ın azabı çetindir.”

Haşr: 7

“Allah ve Peygamber'i bir şeye hükmettiği zaman, inanan erkek ve kadına artık işlerinde başka yolu seçmek yaraşmaz. Allah'a ve Peygamber'e baş kaldıran şüphesiz apaçık bir şekilde sapmış olur.”

Ahzab: 36

“Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin. Amellerinizi boşa çıkarmayın.”

Muhammed: 33

“Kim, kendisine hidayet (doğru yol) besbelli olduktan sonra peygambere karşı çıkar, mü’minlerin yolundan başkasına uyarsa, onu yöneldiği yolda bırakırız ve cehenneme sokarız. Orası ne kötü bir varış yeridir.”

Nisa: 115

Bu konuda Rasulullah’ın -sallallahu aleyhi ve sellem- hadisleri:

“Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.”

Muvatta, Kader 3

“Benden sonra hayatta kalanlarınız birçok ihtilâflar görecek. O zaman benim Sünnetime ve hidâyet üzere olan Râşid halifelerin (Hulefâ-i Râşidîn’in) Sünnetine sarılın.”

(Ebû Dâvûd, Sünnet, 6; Tirmizî, İlm 16; İbn Mâce, Mukaddime 6; Dârimî, Mukaddime 16; Ahmed b. Hanbel, IV 126, 127).

“Sünnete uyun ve ona azı dişinizle sımsıkı sarılın, dinde sonradan çıkarılan işlerden sakının, sonradan çıkarılan şey bid’attır, ve her bid’at sapıklıktır.”

Ebu Davud 4607, Tirmizi 2815, İbni Mace 42, Müslim 867, Nesei 1578, 1404

“Sözlerin en doğrusu Allah’ın Kitabıdır, yolların en hayırlısı Muhammed’in yoludur. İşlerin en şerlisi muhdes olanlardır. Dine sonradan sokulan her şey bid’attır, her bid’at dalalettir ve her dalalet ateştedir.”

(Muhdes: Dinden olmayan şeyin din adına çıkarılmasıdır.)

Müslim 867, Nesei 3/188

"Kim bizim bu dinimizde ondan olmayan bir şey ortaya çıkarırsa, o şey kabul edilmez."
Müslim'in bir rivayeti şöyledir:

"Kim bizim dinimizde olmayan bir şey yaparsa o merduttur, makbul değildir."

(Buhari, Sulh 5; Müslim, Akdiye 17,18. Ayrıca bk. İbni Mace, Mukaddime 2)

Ve Sahabelerden, Selef Alimlerinden konuyla ilgili uzun uzadıya sözler; Allah hepsinden razı olsun:

Muâz b. Cebel:

" Ey insanlar! İlim kaldırılmadan önce, ilim öğrenmeye bakınız. Şunu biliniz ki ilmin kaldırılması, ilim ehlinin gitmesidir. Bid’atlerden, bid’at çıkarmaktan ve aşırıya gitmekten sakınınız, siz eski halinize uymaya bakınız."

[İbn-i Vaddâh; "el-Bideu ven-Nehyu Anhâ"]

Huzeyfe b. Yemân:

"Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem-’in ashâbının ibâdet diye yapmadığı hiçbir ibâdeti siz de yapmayın. Çünkü önce gelen, sonra gelene söyleyecek söz bırakmamıştır. Ey âlimler topluluğu! Allah’tan korkun. Sizden öncekilerin izlediği yolu tutun."

[İbn-i Batta, "el-İbâne" adlı eserinde rivâyet etmiştir]

Abdullah b. Mes’ud:

"Sizden kim başkasının izinden gidecekse, ölenlerin sünnetine uysun. Onlar bu ummetin en hayırlısı, kalbleri en iyi, ilimleri en derin ve kendilerini en az külfete sokan Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-'in ashâbıdır. Onlar, Allah Teâlâ'nın Peygamberine arkadaşlık yapmaları ve dînini taşımaları için seçtiği bir topluluktur. Siz de ahlâkınızı onların ahlâkına ve yolunuzu da onların yoluna benzetin. Çünkü onlar dosdoğru yol üzereydiler."

[Beğavî, "Şerhu's Sunne" adlı eserinde rivâyet etmiştir]

Yine şöyle der:
"(Sünnete) uyun, bid’at çıkarmayın. Sizin başka bir şeye ihtiyacınız yoktur (dîniniz tamamlanmıştır). Siz eski yola uymaya bakınız."
[Dârimî, süneninde rivâyet etmiştir.]

Abdullah b. Ömer:

"İnsanlar öncekilerin izlerine uydukları sürece doğru yol üzere kalmaya devam edeceklerdir."

[El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.]

"İnsanlar onu güzel görseler dahi, her bid’at dalâlettir."

[El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.]

Ebu'd- Derdâ:

"Sen öncekilerin izini izlediğin sürece asla sapıtmazsın."

[İbn-i Batta, "el-İbâne" adlı eserinde rivâyet etmiştir]

Abdullah b. Amr b. el-Âs:

"Hiçbir bid’at çıkarılmasın ki o devam etmiş olmasın. Hiçbir sünnet ortadan kaldırılmasın ki onun ortadan kayboluşu devam etmiş olmasın."

[İbn-i Batta, "el-İbâne" adlı eserinde rivâyet etmiştir.]

Ömer b. Abdulaziz:

"O kavmin durduğu yerde sen de dur. Çünkü onlar bilerek durmuşlardır. Derin bir görüş ile uzak kalmışlardır. O durdukları noktayı açığa çıkarmakta onlar daha güçlü idiler. Eğer bu işte bir fazîlet olsaydı, onu yapmaya da daha layık idiler. Şâyet sizler 'onlardan sonra meydana geldi' diyecek olursanız, şubhesiz onların yoluna aykırı hareket eden ve sünnetinden yüz çevirenden başkası bu yeni şeyi ortaya çıkarmış değildir. Onlar şifâ için yeterli olacak kadarını söylediler, yetecek kadar söz söylediler. Onlardan öteye giden aşırıya gitmiş, onlardan geri kalan hata yapmış olur. Birtakım kimseler onlardan geriye kaldığından dolayı onlar uzak düştüler, kimisi de onları geride bıraktığından dolayı aşırıya gittiler. Onlar ise bu ikisi arasında hiç şubhesiz dosdoğru bir yol üzerinde idiler."

[İbn-i Kudâme; "Lum'atul-İ'tikâd el-Hâdî İlâ Sebîlir-Raşâd"]

Sufyan-ı Sevrî:

"Bid’at çıkarmak, İblis'e günah işlemekten daha sevimlidir. Çünkü kişi günahtan tevbe eder, bid’atten ise tevbe edilmez."

(Açıklama: Çünkü yaptıklarını iyi bir şey sanmaktadırlar, bu yüzde tevbe etmek akıllarına bile gelmez.)

[Beğavî, "Şerhu's Sunne" adlı eserinde rivâyet etmiştir.]

Eyyûb Sıhtiyanî:

"Bid’at sahibinin gayreti ne kadar artarsa, Allah’tan da o kadar uzaklaşır."

[İbn-i Vaddâh; "el-Bideu ven-Nehyu Anhâ"]

Hassân b. Atiyye:

"Bir topluluk dînleri hakkında bir bid’at çıkardılar mı, mutlaka onun benzeri olan bir sünnet onların arasından çekilib alınır."

[El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir]

Abdullah b. Mubârak:

"Dayandığın şey, eser (öncekilerin izlediği yol) olsun. Sen, görüşlerden hadisi açıklayacak kadarını al."

[Beyhakî; "Sunenul-Kubrâ"da rivâyet etmiştir.]

İmam Şafîi:

"Sünnete aykırı olarak hakkında konuştuğum ne kadar mesele varsa, ben ondan hayatımda da, ölümümden sonra da dönüyorum, vazgeçiyorum."

[El-Hatîb; "el-Fakîh vel-Mütefakkih" adlı eserinde rivâyet etmiştir]

Rabî’ b. Suleyman:

"Şafiî bir gün bir hadis rivâyet etti.
Bir adam ona: Ey Abdullah’ın babası sen de bu hadisi delil olarak alıyor musun? deyince, Şâfiî ona şöyle dedi:
"Ben Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’den sahih bir hadis rivâyet edib de onu delil olarak kabul etmezsem şâhid olunuz ki aklımı başımdan yitirmişim demektir."


[İbn-i Batta, "el-İbâne" adlı eserinde rivâyet etmiştir]

İbn-i Mâcişûn:

"Ben Mâlik’i şöyle derken işittim:
'Her kim İslam’da güzel görüb bir bid’at çıkarırsa, Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-’in risâleti edâ etmede ihânet ettiğini iddiâ etmiş olur. Çünkü Allah Teâlâ: 'Bugün sizin için dîninizi tamamladım' diye buyurmaktadır. Bu sebeble o gün dîn olmayan hiçbir şey bugün de dîn olamaz."

[İmam Şâtıbî; "el-İ'tisâm"]

Yine İmam Mâlik :

"Bu ümmetin başı ne ile düzelmişse, sonu da ancak onunla düzelir. O gün dîn olmayan hiçbir şey bugün de dîn olamaz."

[Kadı İyâd;" eş-Şifâ". Cilt: 2, sayfa: 88]

Ahmed b. Hanbel :

"Bize göre sünnetin esasları, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in ashâbının izlediği yola sımsıkı sarılmak, onları örnek almak ve bid’atleri terketmektir. Çünkü her bid’at bir sapıklıktır."

[El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.]

Abdullah b. Ömer :

Kendisine bir mesele hakkında soru sorup da baban bu işi yasaklamıştı, diyen kimseye şöyle söylemişti:
"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’in emrine uyulması mı daha uygundur? Yoksa babamın emrine mi?"


[İbn-i Kayyim; "Zâdul-Meâd"]

İbn-i Abbas :
Ebu Bekir ve Ömer'in sözleri ile sünnete karşı çıkana şöyle demiştir:
"Bu gidişle fazla geçmeden gökten üzerinize taş yağacaktır. Ben sizlere Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- buyurdu diyorum, siz bana Ebu Bekir ve Ömer şöyle şöyle dedi, diyorsunuz."

[Abdurrezzâk; "el-Musannef" adlı eserinde sahih bir senedle rivâyet etmiştir]

Nuh el-Câmî:

"Ebu Hanife'ye -Allah ona rahmet etsin- şöyle dedim: İnsanların ârâz ve cisimler hakkında söylediklerine ne dersin?
O şöyle dedi: "Bunlar felsefecilerin görüşleridir. Sen esere ve selefin izlediği yola uymaya bak. Sonradan çıkarılmış, her şeyden sakın. Çünkü o bir bid’attir."


[El-Hatîb; "el-Fakîh vel-Mutefakkih" adlı eserinde rivâyet etmiştir.]

Sufyan-ı Sevrî:

"Doğuda bir adamın sünnete bağlı olduğuna dâir sana bir haber ulaşırsa, sen de ona selâm gönder. Çünkü sünnet ehli (sünnete bağlı) kimseler azalmıştır."

[El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.]

Eyyûb Sıhtiyanî:

"Bana sünnet ehlinden birisinin öldüğü haber verildiğinde sanki organlarımdan birisini kaybetmiş gibi oluyorum."

[El-Lâlekâî; "Ehl-i Sünnet vel-Cemaat İtikâdının Esasları Şerhi"nde rivâyet etmiştir.]

Abdullah b. Mubârak:

"Ey kardeşim, şunu bil ki bugün ölmek; sünnet üzere Allah’ın huzuruna çıkacak her müslüman için bir lutuf ve ikramdır. Elbette biz Allah’a âitiz ve O’na döneceğiz. Yalnızlığımızdan, kardeşlerin gidip bizi bırakmasından, yardımcıların azlığından, bid’atlerin ortaya çıkmasından ötürü Allah’a şikayet ederiz. İlim adamlarının, sünnet ehlinin gitmesi, bid’atlerin ortaya çıkması gibi, bu ummetin başına gelen büyük musibetlerden dolayı da şikâyetimiz Allah’adır."

[İbn-i Vaddâh; "el-Bideu ven-Nehyu Anhâ"]

Hasan-ı Basrî:

"Bir kimse eğer ilk selef’e yetişmiş olup da, sonra bugün diriltilmiş olsaydı, İslam’dan bildiği hiçbir şey göremezdi. Bu arada elini yanağına koyduktan sonra sözlerine şöyle devam etti:
Ancak şu namaz mustesnâ -Sonra şunları söyledi- :

Allah’a yemîn ederim, ancak şu tanınmadık hal içerisinde yaşayıb da o selef-i sâlih’e de yetişmemiş olan kimse bir bid’atçinin bid’atine, dünyalık isteyen bir kimsenin dünyasına dâvet ettiğini görmekle birlikte, Allah bu işten o kişiyi koruyup da kalbinin o selef-i sâlih’e arzu duymasını sağlar, böylece o kimse onların yolunu sorub, izini takib etmeye, yolunu izlemeye koyulursa, hiç şüphe yok ki bunların (bid’at ve dünyalığın) yerine ona pek büyük bir ecir verilecektir. Allah’ın izniyle siz de böyle olun."

[İbn-i Vaddâh; "el-Bideu ven-Nehyu Anhâ"]

Son olarak:

İmam Mâlik b.Enes:

"Sünnet Nuh'un gemisidir. Ona binen kurtulur, ondan geri kalan suda boğulur."

[Suyûtî; "Miftâhu'l-Cenne Fi'l İ'tisâm Bi's-Sunne"]


Bir Müslümanın Günlüğü

---

Ehli Sünnetin Yolu yazı dizisinin tamamı:


İslam'ı Anlamada Engeller/Kur'an-ı Kerim'in Kilitleri yazı dizisi için:

 
Üst Ana Sayfa Alt