Irak’ta ‘terör’ suçlamasıyla idam cezasına çarptırılan Abdullah Azzam El Kahtani İslam ümmetinin özgürlerine seslendi. El Kahtani tek tek seslendiği kesimleri sıraladıktan sonra şöyle dedi: ‘Birçoğunuz bize destek olmaktan ya da davamızla ilgilenmekten ve önemsemekten sadece bir sebepten ötürü korkuyor. Bırakın açık bir şekilde konuşalım. Bize yardımınızın birilerini size karşı öfkelendireceğinden korktuğunuz için ilgilenmiyorsunuz. Öyle değil mi? Peki ya neden? Çünkü biz teröristiz!! Sizin bildiğiniz din bu mu? Peygamberimiz Muhammed (s.a.s.)’in siyretinden bunu mu öğrendiniz? Yoksa ortada başka bir sebep mi var?’
El Kahtani konuşmasının devamında Şam’daki yönetici ile Irak’takinin, akidelerinin arasındaki farkın ne olduğunu sorarak her ikisinin de kör bir itaatle İran’a bağlı olduğunu vurguladı. Suriye’de Özgür Suriye Ordusu desteklenmeyi hak ediyor da bizler esir olarak hak etmiyor muyuz’ diyerek serzenişte bulunduktan sonra ise kendisinin Irak değil aslen İran’ın elinde esir olduğuna işaret etti.
Hakkındaki idam kararı bir süre önce askıya alınan Suudi asıllı esir, sorularını şöyle sürdürdü ‘sizin için bu kadar ucuz muyuz yoksa bizi yalnız bırakmanız için ortada hakiki başka sebepler mi var? Biz Müslüman değil miyiz, mümin değil miyiz? Allahu Teala ‘muhakkak ki müminler kardeştir’ buyurmuyor mu?’
Kurtubi bu ayetin tefsirinde ‘yani nesepte değil de dinde ve haklarının saygınlığında (hürmet hususunda) birbirlerinin kardeşleridir’ demiyor mu?
Eğer biz Müslüman değilsek söyleyin de bunu sizin bizi yalnız bırakmanızda özür olarak kabul edelim.
Ama eğer Müslüman olduğumuzu söylüyorsanız Allah Resulü’nün (s.a.s.) Sahiheyn’de İbn Ömer’den (r.anhuma) nakledilen şu hadisini duymadınız mı: Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez.’ Eğer bu hadis size gizli kalmamışsa bizi neden teslim ettiniz? Neden biz mazlum olduğumuz halde bize yardım etmediniz?!!! Allah Resulü’nün (s.a.s.) şu hadisini okumadınız mı: ‘Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et.’ Neden biz burada; Arap İran hapishanelerinde mazlum durumdayız biliyor musunuz? Size açıkça söyleyeyim: Çünkü Suudiyiz!!!’
Bu şekilde; terörist addedildikleri için değil bilakis Suudi asıllı oldukları, iki büyük halife Ebu Bekir ve Ömer’e (r.anhuma) küfretmedikleri, peygamberimizin (s.a.s.) namusuna dil uzatmadıkları için Irak hükümetinin elinde üzerine bahis oynanan siyasi bir karta dönüştüklerini, bunları yapanlara ise eman verildiğini vurguladıktan sonra da kendilerine boş kağıtlar imzalatılıp bu kağıtların kafadan suçlarla doldurulduğuna işaret etti. Buna örnek olarak ise idam edilen Suudi asıllı Mazin’i gösterdi. Mazin’in, hapiste bulunduğu bir sırada dışarıda işlenen bir suçtan yargılandığına dikkat çekti.
Müslümanlara ‘keşke bizi yalnız, desteksiz bırakmanızın sebebini bilebilseydim’ diyerek seslendikten sonra ise şöyle ekledi: ‘Allah için söyleyin, içinizden biri herhangi bir sebepten ötürü, herhangi bir yerde zulme uğrasaydı ve dininde kardeşlerinin yardımına ihtiyaç duysaydı ne hissederdi? Kendisine birinin yardım etmesini istemez mi? O zaman neden bizim için istemediğinizi kendiniz için istiyorsunuz? Yoksa bizim kanlarımız sizin kanlarınızdan daha mı ucuz? Ya da sizin canlarınız bizim canlarımızdan daha mı değerli?’‘
Sizden yardım istiyoruz cevap veren var mı’ diye nida eden Suudi esir Irak hükümetine her şekilde baskı yapılmasını talep etti. Suudi alim Muhammed El Arifi’ye de seslenerek ‘neredesin ey Şeyh Muhammed El Arifi? Cîzan Dağı’nda (Yemen’deki Husilerin lideri) Abdulmelik El Husi’ye karşı sen savaşmadın mı? Konferansların ve derslerin, müminlerin annesi Aişe (r.anha)’nın namusuna dil uzatan Rafızilerin inançlarının hakikatini ortaya koyma (anlayışı) üzerine kurulu değil mi? Orada kendilerine karşı savaştıklarınla burada bizi esir alanlar arasındaki fark ne? Millet tek değil mi? Akide tek değil mi? Cennet ve şehitlik üzerine kasetlerini ve konferanslarını unuttun mu şeyh? Eğer hatırlıyorsan neden şimdi bizi yardımsız bırakıyorsun?’
Daha birçok alim ismi sayan El Kahtani ‘ve geri kalan alimler ilminiz nereye gitti? (Dininiz, din kardeşleriniz için) Hırsınız, gayretiniz, yüceliğiniz nereye gitti? Eğer bizi hatalı görüyorsanız bile Müslüman olarak bize yardım etmeniz gerekmez mi? Ya da içinde bulunduğumuz hal üzere bırakılmamız bize bir tür ceza mı’ diye sordu.
Ardından ise Allah’a yemin ederek Suudi hapishanelerinde hapis olan Iraklı bir Şii, Mukteda Es Sadr’a seslenip yardım isteseydi Mukteda Es Sadr’ın herkesten önce kendisinin gidip ona yardım edeceğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in tek bir esir için dünyayı ayağa kaldırdığına kendilerininse idam mahkumu olduğuna ve ardı ardına idam edildiklerine işaret etti. Sonrasında ise şöyle konuştu: ‘Allah’ın huzurunda toplandığımızda ve bizler ‘Allahım bize yardım etmeye güçleri oldukları halde bizi yalnız, yardımsız bıraktılar, bizi kurtarmaya güçleri yettiği halde teslim ettiler, ya rab onları yalnız, yardımsız bırak ve onlardan hakkımızı al’ dediğimizde ne diyeceksiniz?’
El Kahtani, insanı kendini sorgulamaya iten bu dokunaklı konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: ‘Son olarak; bilin ki eğer bize yardım ederseniz tarih sizi yazacak. Ecrinizi ise dünya ve ahrette Allah verecektir. Bizi yardımsız bırakırsanız da Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.
Şunu da bilin ki bu kelimeler birilerine yalvarmak için ya da kader korkusundan söylenmiş değil. Aksine bunları sizin ve okuyan herkesin üzerine bir hüccet olması için söylüyorum. Gücü yeten kimseyi asla mazur kabul etmiyoruz ve hepiniz kendi gücünü, kudretini bilir.
Allah’ım bize yardım edene yardım et ve bizi yardımsız bırakanı sen de yardımsız bırak.
Evladınız ve kardeşiniz Abdullah Azzam El Kahtani.’
El-Kahtani’nin Konuşması
PressMedya
El Kahtani konuşmasının devamında Şam’daki yönetici ile Irak’takinin, akidelerinin arasındaki farkın ne olduğunu sorarak her ikisinin de kör bir itaatle İran’a bağlı olduğunu vurguladı. Suriye’de Özgür Suriye Ordusu desteklenmeyi hak ediyor da bizler esir olarak hak etmiyor muyuz’ diyerek serzenişte bulunduktan sonra ise kendisinin Irak değil aslen İran’ın elinde esir olduğuna işaret etti.
Hakkındaki idam kararı bir süre önce askıya alınan Suudi asıllı esir, sorularını şöyle sürdürdü ‘sizin için bu kadar ucuz muyuz yoksa bizi yalnız bırakmanız için ortada hakiki başka sebepler mi var? Biz Müslüman değil miyiz, mümin değil miyiz? Allahu Teala ‘muhakkak ki müminler kardeştir’ buyurmuyor mu?’
Kurtubi bu ayetin tefsirinde ‘yani nesepte değil de dinde ve haklarının saygınlığında (hürmet hususunda) birbirlerinin kardeşleridir’ demiyor mu?
Eğer biz Müslüman değilsek söyleyin de bunu sizin bizi yalnız bırakmanızda özür olarak kabul edelim.
Ama eğer Müslüman olduğumuzu söylüyorsanız Allah Resulü’nün (s.a.s.) Sahiheyn’de İbn Ömer’den (r.anhuma) nakledilen şu hadisini duymadınız mı: Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu (düşmanına) teslim etmez.’ Eğer bu hadis size gizli kalmamışsa bizi neden teslim ettiniz? Neden biz mazlum olduğumuz halde bize yardım etmediniz?!!! Allah Resulü’nün (s.a.s.) şu hadisini okumadınız mı: ‘Kardeşine zalim de olsa mazlum da olsa yardım et.’ Neden biz burada; Arap İran hapishanelerinde mazlum durumdayız biliyor musunuz? Size açıkça söyleyeyim: Çünkü Suudiyiz!!!’
Bu şekilde; terörist addedildikleri için değil bilakis Suudi asıllı oldukları, iki büyük halife Ebu Bekir ve Ömer’e (r.anhuma) küfretmedikleri, peygamberimizin (s.a.s.) namusuna dil uzatmadıkları için Irak hükümetinin elinde üzerine bahis oynanan siyasi bir karta dönüştüklerini, bunları yapanlara ise eman verildiğini vurguladıktan sonra da kendilerine boş kağıtlar imzalatılıp bu kağıtların kafadan suçlarla doldurulduğuna işaret etti. Buna örnek olarak ise idam edilen Suudi asıllı Mazin’i gösterdi. Mazin’in, hapiste bulunduğu bir sırada dışarıda işlenen bir suçtan yargılandığına dikkat çekti.
Müslümanlara ‘keşke bizi yalnız, desteksiz bırakmanızın sebebini bilebilseydim’ diyerek seslendikten sonra ise şöyle ekledi: ‘Allah için söyleyin, içinizden biri herhangi bir sebepten ötürü, herhangi bir yerde zulme uğrasaydı ve dininde kardeşlerinin yardımına ihtiyaç duysaydı ne hissederdi? Kendisine birinin yardım etmesini istemez mi? O zaman neden bizim için istemediğinizi kendiniz için istiyorsunuz? Yoksa bizim kanlarımız sizin kanlarınızdan daha mı ucuz? Ya da sizin canlarınız bizim canlarımızdan daha mı değerli?’‘
Sizden yardım istiyoruz cevap veren var mı’ diye nida eden Suudi esir Irak hükümetine her şekilde baskı yapılmasını talep etti. Suudi alim Muhammed El Arifi’ye de seslenerek ‘neredesin ey Şeyh Muhammed El Arifi? Cîzan Dağı’nda (Yemen’deki Husilerin lideri) Abdulmelik El Husi’ye karşı sen savaşmadın mı? Konferansların ve derslerin, müminlerin annesi Aişe (r.anha)’nın namusuna dil uzatan Rafızilerin inançlarının hakikatini ortaya koyma (anlayışı) üzerine kurulu değil mi? Orada kendilerine karşı savaştıklarınla burada bizi esir alanlar arasındaki fark ne? Millet tek değil mi? Akide tek değil mi? Cennet ve şehitlik üzerine kasetlerini ve konferanslarını unuttun mu şeyh? Eğer hatırlıyorsan neden şimdi bizi yardımsız bırakıyorsun?’
Daha birçok alim ismi sayan El Kahtani ‘ve geri kalan alimler ilminiz nereye gitti? (Dininiz, din kardeşleriniz için) Hırsınız, gayretiniz, yüceliğiniz nereye gitti? Eğer bizi hatalı görüyorsanız bile Müslüman olarak bize yardım etmeniz gerekmez mi? Ya da içinde bulunduğumuz hal üzere bırakılmamız bize bir tür ceza mı’ diye sordu.
Ardından ise Allah’a yemin ederek Suudi hapishanelerinde hapis olan Iraklı bir Şii, Mukteda Es Sadr’a seslenip yardım isteseydi Mukteda Es Sadr’ın herkesten önce kendisinin gidip ona yardım edeceğini vurguladı. Ayrıca İsrail’in tek bir esir için dünyayı ayağa kaldırdığına kendilerininse idam mahkumu olduğuna ve ardı ardına idam edildiklerine işaret etti. Sonrasında ise şöyle konuştu: ‘Allah’ın huzurunda toplandığımızda ve bizler ‘Allahım bize yardım etmeye güçleri oldukları halde bizi yalnız, yardımsız bıraktılar, bizi kurtarmaya güçleri yettiği halde teslim ettiler, ya rab onları yalnız, yardımsız bırak ve onlardan hakkımızı al’ dediğimizde ne diyeceksiniz?’
El Kahtani, insanı kendini sorgulamaya iten bu dokunaklı konuşmasını şu sözlerle sonlandırdı: ‘Son olarak; bilin ki eğer bize yardım ederseniz tarih sizi yazacak. Ecrinizi ise dünya ve ahrette Allah verecektir. Bizi yardımsız bırakırsanız da Allah bize yeter, O ne güzel vekildir.
Şunu da bilin ki bu kelimeler birilerine yalvarmak için ya da kader korkusundan söylenmiş değil. Aksine bunları sizin ve okuyan herkesin üzerine bir hüccet olması için söylüyorum. Gücü yeten kimseyi asla mazur kabul etmiyoruz ve hepiniz kendi gücünü, kudretini bilir.
Allah’ım bize yardım edene yardım et ve bizi yardımsız bırakanı sen de yardımsız bırak.
Evladınız ve kardeşiniz Abdullah Azzam El Kahtani.’
El-Kahtani’nin Konuşması
PressMedya
