Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Elbisede Necasetin Nerede Olduğu Tam Olarak Bilinememesi Durumunda Temizlenmesi ve Abdest Alımı Nasıldır?

E Çevrimdışı

ebu hafs_

Üye
İslam-TR Üyesi
Selamunaleykum.
Giysilerdeki necaset tam olarak nerede olduğu kestirilemeyince ne yapılır.? Mesela mezi gelen bir kişi ıslaklık olan yeri siler vakat o necaset bulaşan yerden elbiselerin başka yerinede bulaşmıştır diye vesvese yapar, bu durumda ne yapmalıdır.? Sadece necaset bulaşan yerimi temizlemelidir, yoksa o necaset yerinden giysinin başka yerlerinede bulaşmış korkusuyla başka yerleride temizlemesi şartmıdır.? Ve giysinin bedene deyen yerleride temizlenmesi şartmıdır.? Soru biraz karışık oldu ama.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ebu hafs_;305639' Alıntı:
Selamunaleykum.
Giysilerdeki necaset tam olarak nerede olduğu kestirilemeyince ne yapılır.? Mesela mezi gelen bir kişi ıslaklık olan yeri siler vakat o necaset bulaşan yerden elbiselerin başka yerinede bulaşmıştır diye vesvese yapar, bu durumda ne yapmalıdır.? Sadece necaset bulaşan yerimi temizlemelidir, yoksa o necaset yerinden giysinin başka yerlerinede bulaşmış korkusuyla başka yerleride temizlemesi şartmıdır.? Ve giysinin bedene deyen yerleride temizlenmesi şartmıdır.? Soru biraz karışık oldu ama.

Aleykum selam we rahmetullah;

Necasetin Görünen ve Görünmeyen Olması:
(Fethu'l-Kadir, 1,145; ed-Durru'l-Muhtâr, I, 303-307; el-Lubâb, I, 57; Merâkı'l-Felâh, 26)
Görünen (aynî necaset):
Dışkı ve kan gibi kuruduktan sonra gözle görünen necasettir. Görünen necasetin temizlenmesi, bir defa da olsa (sahih olana göre) kendisinin giderilmesi ile olur. Çünkü necaset cirim olarak bir yeri kaplamıştır. Giderilmesi ile de necaset ortadan kalkar.

Aynî olmayan, görünmeyen:
Sidik vb. gibi kuruduktan sonra görünmeyen necasettir. Yani kendisi görme duyusu ile müşahede edilemeyendir. Temizlenmesi ise yıkayanın, temizliğine kanaati gelinceye kadar yıkaması ile olur. Vesveseli bir kimse için bunun miktarı üç kere yıkamaktır. Çünkü tekrarlama necasetin çıkması için zorunludur. Giderildiğine kani olmazsa, muteber olan, zann-i galibidir. Kıbleyi araştırma konusunda olduğu gibi. Zâhiru'r-rivaye'de her defasında sıkmak gerekir. Çünkü necaseti çıkaracak olan sıkmadır.

Hanefî'lerin dışındakilere (Cumhur'a) göre necasetler:
Bu bölümler, Hanefî'lerin dışındakilerce de bilinmektedir. Malikî'ler bunlara bîr bölüm daha ilâve ederler:

Mezhebde icma edilen necasetler ve mezhebde ihtilâf edilenler (el-Kavânînu'l-Fıkhiyye, 34) :
Mezhebde üzerinde icma edilmiş necasetler on sekiz tanedir:
Büyük insanın sidiği, dışkısı, mezi, vedi, ölü eti, domuz eti ve kemiği, mutlak olarak domuz derisi, tabaklanmamış ölü derisi, saç ve saç manasında olan hariç canlıdan diri iken kopan kısım, domuz sütü, sarhoşluk veren şeyler, yenmesi haram hayvanın sidiği, tersi, menisi, çok kan, çok irin.
Esah olan görüşe göre köpek ve domuz da olsa her canlı temizdir. Malikî'lerce mutemet olana göre teri de böyledir.
Malikî mezhebinde üzerinde ihtilâf olan necasetler de on sekiz tanedir: Henüz süt emen erkek çocuğun sidiği, yenmesi mekruh hayvanın sidiği, tabaklanmış ölü derisi, yenmesi haram olan boğazlanmış hayvanın derisi, eli, kemiği, ölünün külü, fildişi, balık ve sinek kara, hayız kanının azı, az irin suyu, köpeğin salyası, domuz hariç eti yenmeyenin sütü, necaset karıştıranın teri, domuz tüyü ve sirkeleşen içki.


NECASETLERDEN BAĞIŞLANAN ORANLAR

Hanefi'lere göre (Fethu'l-Kadîr, I, 140-146; ed-Durru'l-Muhtâr ve Haşiyesi, I, 295-309; Merâki'l-Felâh, 25 vd) :
Necasetin galize veya hafife olmasına göre, bağışlanan miktarı şöyle belirlediler:
Necaset-i galize veya hafifenin az olan miktarı bağışlanır. Katı necaset-i galizede "az" dirhemden (2.17 gr.'dan) az olan miktardır. Bu da, yirmi kırat eder.
Sıvı necaset-i galizelerde ise "az" avuç içinden daha az olanlardır. Bağışlanmış olmasına rağmen az necasetle kılınan namaz, meşhur görüşe göre tahrimen mekruhtur.
Elbisedeki hafif necasetin azı, elbisenin dörtte birinden az olandır. Bedende de necasetin bulaştığı -kol ve ayak gibi- organın dörtte birinden az olandır.
Zaruretten dolayı yiyecek ve elbisede, kedi veya farenin az olan sidik ve tersi de bağışlanır. Damla yerleri kapta belli olmayacak kadar yıkanan şeyden sızan su da bağışlanmıştır. Aynı şeklide zaruretten dolayı, sidikten sıçrayan iğne ucu gibi damlacıklarda -elbise ve beden onlarla dolsa da- bağışlanmıştır. Lâkin aynı şey az bir suya düşerse esah olan görüşe göre onu necis yapar. Çünkü suyun temizliği daha çok kesinlik taşır. Kasaba bulaşan kan da bunun gibidir, necasetten kalkan sineğin pisliği de. Zaruret ve sıkıntı hâlinde eşeğin, sığırın ve filin tersi de böyledir.
Umumî meşakkatten dolayı, ölünün yıkandığı sudan yıkama sırasında sıçrayan ve korunulaması mümkün olmayan miktar da bağışlanır. Aynî necaset olduğunun bilinmesi hariç, caddelerdeki çamur da zaruretten dolayı bağışlanır.
Sakınmak zor olduğundan boğazlanan hayvanın damarlarında kalan kan, ciğer, dalak ve kalpteki kan -çünkü akmayan kandır- da bağışlanır. Aynı şekilde -sahih olana göre- abdesti bozmayan kan, bit, pire ve karınca kanı -çok bile olsa- sahih olana göre balık kanı ve katır ve eşek salyası bağışlanır. Hanefî mezhebinde bunlar temizdir. Şehidin kanı kendisi hakkında -akmış olsa dahi- böyledir, afvolunmuştur.
Zaruretten dolayı necisin buharı, tozu ve külü de bağışlanır ki, diğer memleketlerde ekmeğin necis olduğuna hükmedilmesin. Necis yerlerden esip gelen bir rüzgârın dokunduğu libaslar, kumaşlar necis olmaz. Meğer ki bunlarda necasetin eseri belirsin.

Aşırı bir şekilde çok olması, dağılması veya suyun rengini değiştirmesi haricinde, kuyuya veya bir kaba düşen deve ve koyun tersi de bağışlanır. Bu konuda az, onu görenin azımsadığı; çok da ona görenin fazla bulduğu miktardır.
Havada pisleyen yenir kuşların tersi ise temizdir. Havada pislemiyorsa, necaset-i hafifedir.
Netice olarak, bağışlamanın sebebi ya zaruret ya da genel meşakkat veya ne-cisten sakınmanın zorluğudur.

Hanefi Mezhebinde Câiz Olan Necasetin Miktarına Aldığı Delilin Kaynağı:

Aişe (r.anhâ)'nın nakline göre Rasûlullah (s.a.v.) :
"Biriniz, tuvalet ihtiyacını görmek istediğinde taharatlenmek için yanına üç taş alsın. Bunlar ona yeter." buyurmuştur.
(Ahmed b. Hanbel, VI, 38; Ebû Dâvûd, Taharet, 21; Nesâî, Taharat, 7)
Şevkâni'nin Neylu'l-Evtâr'ında (1, 88) zikredildiği üzere hadisi Ebû Dâvûd, Nesâî, Ahmed b. Hanbel ve Dârakutnî rivayet etmiştir. Dârakutnî hadisin isnadını "sahih hasen" olarak nitelemiştir.

Aişe (r.anhâ)'nn rivayetinde tuvalet ihtiyacını gördükten sonra taharatlenmek için taş kullanımının yeterliliğine ve suyla temizlik yapmanın zorunlu olmadığına delâlet etmektedir. Selef ve Halef âlimlerin çoğu ve farklı bölgelerdeki muftuler; kazâ-yı hâcetten sonra temizliğin hem taş hem de suyla yapılmasının daha fadiletli olacağında icmâ etmişlerdir. Aynî’de, suyla yıkamanın zorunlu olmadığı ifade edilmektedir. (Umdetu'l-kâri, 1/720)

İbn Abidin, Reddu'l-Muhtar'da (1/326) nakledildiğine göre konuyla ilgili Şerhu'l-Munye'deki açıklama:
"Bize göre az olan pisliğin bağışlandığında icmâ bulunmaktadır. Nitekim tuvalet ihtiyacını gördükten sonra taşla taharatlenmenin yeterli olduğunda icmâ bulunmaktadır." şeklindedir.
Pisliği tamamıyla temizlemediği, azaltıb kurutmasını temin ettiği bilinmesine rağmen taşla taharatlenmenin yeterli olması, temizlik yapılan yer miktarınca kalan necasetin bağışlandığını göstermektedir. Bu kadar miktardaki necasetle namaz kılınır. Temizlenen yer bir dirhem miktarı kadardır.
el-Kifâye'de (1/177) nakledildiğine göre İbrahim en-Nehaî şöyle demiştir: "Konuyu açıklamak üzere 'makat / kıç / oturak / yeri kadar' demeyi kaba buldukları için onun yerine 'dirhem miktarı' demeyi uygun görmüşlerdir.

Ebû Abdillâh Sadruddîn (Şemsuddîn) Muhammed b. Abdirrahmân b. Huseyn el-Hatîb ed-Dımaşkî es-Safedî el-Osmânî'nin eseri Rahmetu'l-Umme Fî İhtilâfi'l-Eimme'de (sf: 7) rivayet edildiğine göre Ebû Hanife (rahimehullah): "Bir kimse tuvalet ihtiyacını gördükten sonra taharatlenmeden abdest alıp namazını kılsa namazı sahih olur." demiştir.
Böylece o, kazayı hacet mahallini diğer necasetler için de bağışlanan miktarın ölçüsü olarak belirlemiştir. Bu ise bir dirhem-i bağalî (3,776 g.) kadardır. (Mehmed Erdoğan, Fıkıh ve Hukuk Terimleri Sözlüğü, sf: 104)
Ebû Hanife (rahimehullah), etrafa taşması ve bir dirhemden fazla olması halinde, necâsetin temizlenmesi gerektiğini söylemiştir. (Tehanevi, İ’lau’s-sünen / Hadislerle Hanefi Fıkhı, Necis Sayılan Maddeler ve Hükümleri)





Maliki'lere göre (et-Kavânînul-Fıkhiyye, 33; eş-Şerhu'l Kebîr, I, 56, 58, 71, 81, 112; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 71-79):
Kara hayvanının kanının azı, irin ve san suyun azı bağışlanır. Bu da dirhem-i bağlî (katır dirhemi) kadardır (Katırın ön ayağında bulunan siyah daire ve daha azı kadar olan miktar). Bu kanın insandan veya domuz da olsa hayvandan olması; elbise, beden ve yerde olması da aynıdır.
Sakınılması zor olan necasetler, namaz ve mescide girmek için bağışlanır. Yemek ve içecekde ise böyle değildir. Böyle bir şey yemeğe veya içeceğe düştü mü onu necis hâle sokar, yenmesi ve içilmesi caiz olmaz.

Korunma zorluğundan dolayı bağışlananlar şunlardır:
İdrar tutmazlığı: Sidik, mezi, meni ve dışkı gibi istenmeden kendiliğinden çıkandır. Bunlar bağışlanır ve her gün bir defa da devam etse yıkanması gerekmez.
Basur ıslaklığı beden veya elbiseye her gün bir defa da bulaşsa bağışlanır. Ancak el ve bez parçasına bulaşsa bağışlanmaz; yıkanmalıdır. Günde iki defadan çok gelmek şeklinde aşın bir hâl alırsa o bağışlanır, yoksa yıkanması gerekir. Çünkü elin yıkanması, elbise ve beden gibi zor değildir.
Kendi çocuğu olmasa bile, emzikli kadının elbise veya bedenine bulaşan çocuk idrar veya sidiği de -kucağından aldığı zaman necasetten korunmaya dikkat ediyorsa- böyledir. Dikkat etmeyeninki ise bağışlanmaz. Kasap, tuvalet temizlikçisi, yaralan tedavi eden doktor da bu kadın gibidir. Onun ve benzerlerinin namaz için özel bir elbise hazırlamaları mendubtur.
Namaz kılanın elbise, beden ve namaz kıldığı yere isabet eden at, katır ve eşek sidiği ya da tersi, eğer o kimsenin işi çobanlık, hayvan otlatmak veya seyislik ise sakınma zorluğuna binaen bağışlanır.
Ayak veya ağızlarına dışkı, idrar, kan gibi bir necaset bulaşmış olan sinek, sivrisinek gibi hayvanlar elbise veya bedene konsalar bu da zarar vermez. Zira bunlardan sakınmak da güçtür.

Giderilmesi zorsa döğme de, zarurete binaen, böyledir (Fethu'l-Atiy'il-Malik, 1,112)
Yara iyileşinceye kadar, bez parçası vb. ile silinen hacamat yerinin izi, yara iyileşmeden yıkanması zor olduğundan bağışlanır. İyileşince vacib veya mendub olarak (iki görüş var) yıkanır.
Akan irin çok olduğu zaman çıbanlann eseri, ister kendiliğinden, ister sıkmayla akmış olsun, bağışlanır. Çünkü irinin çokluğu, uyuz ve kaşıntı gibi zaruratı bulunabileceğini gösterir. Eğer tek bir çıbansa, kendiliğinden veya ihtiyaç anında sıkıldığında akan kısmı bağışlanır. Eğer gerekmeden sıkılırsa, ancak dirhem miktarı bağışlanır, fazlası bağışlanmaz.
Pirenin dirhemden az olan kanı, çok da olsa pisliği; üç ve daha az karıncanın ölüsü de böyledir.
Uyuyanın ağzından çıkan -kokmuş ve sarımsı- mideden gelen su devamlı olursa bağışlanır. Devamlı olmazsa necistir.
Yağmurdan oluşan çamur ve necaset karışmış su, elbise veya ayağa değerse yağmur kesildikten sonra da olsa, yolda yaş olarak kaldığı sürece böyledir. Kesin olarak veya tahminen necaset çamurdan çok olmamalı ve necasetin kendisi de insana değmemeli. Aynı zamanda çamurun bulaşmasında insanın kendisinin de bir fiili, ameli bulunmamalıdır. Bu üç istisnadan biri bulunursa bağışlanma yoktur, yıkanması gerekir. Meşakkat kalkmış olacağı için, yollar kuruduktan sonra da bağışlanma yoktur.
Normalin üstünde değilse erkeğin helada taş veya kağıtla temizlenmesinden kalan iz de bağışlanır. Ancak çok yayılmış ise normalden fazla kirlenen yeri yıkar. Normal olan bağışlanır.
Kadınlara gelince: İstinca konusunda açıklanacağı üzre idrar çıkarıldıktan sonra istinca için su kullanmaları gerekir.

Şafi'î'lere göre (el-Mecmû' 1,266, 292 vd; Muğni'l-Muhtâc, 1,81,191-194; Şerhu'l-Bacurî, I, 104-107; Haşiyetu'ş Şerkavî ala-Tuhfeti't-Tullab, I, 133 vd; Şerhu'l-Hadramiyye, 50):
Aşağıdakiler hariç necasetlerden hiç biri bağışlanmaz:

Mutedil bir gözün göremediği az kan ve sıçrayan sidik; sivilce, kabarcık, çıban, yara kanı ve ondan çıkan kanlı-kansız irinin azı ve çoğu; pire, kene, sivrisinek, bit vb. akıcı kanı olmayanların kanı (Sinek, karınca, akrep, eşek ansı, keler gibi. Ancak yılan, kurbağa ve fare gibiler buna dahil değildir.); hacamat yapılan ve yanlan damarın yeri; sinek pisliği, yarasa sidiği, sidik tutmazlığı, istihaza kanı, yaranın suyu, kokusu olan ve azhar olan görüşe göre kokusu olmayan kabarcık suyu sakınma zorluğundan dolayı bağışlanır. Ancak, sivilce veya çıban sıkılır ya da pire veya kelebek öldürülürse veya bu bağışlamanın bulunduğu elbise giyilirse.. bunların sadece az miktarda olanı bağışlanır. Zira bundan sakınmakta meşakkat yoktur. Pire ve benzerlerinin derisi bağışlanmaz. Yine azhar olan görüşe göre köpek ve domuzunki hariç yabancı kanın (Yani aynı insandan ayrılıb sonra ona dönen. Fakat yabancı bir kanı alıp, beden veya elbisesine bulaştırırsa ondan hiç bir şey bağışlanmaz. Bu şekilde haddi aşmış olur. Çünkü üstüne basma necaset sürmek haramdır.)azı da bağışlanır. Bağışlanmanın sebebi musamahadır, ama hükmü ağır olduğu için köpek vb.'nin kanının azı bağışlanmaz. Bunlarda az ve çok örfe göre belirlenir.
Sair kanlardan dolayı bağışlanmanın, yabancı kanla karışma olmadığı sürece olduğu da bilinmelidir. Başka bir yerden -kendi kanından da olsa- bir şey karışırsa ondan bir şey bağışlanmaz.
Taşla temizlenenin temizleme mahallindeki eseri bağışlanır. İstinca mahallini aşmadığı sürece, mahal terleyip eser yayılsa da bu böyledir.
Necaseti belirli olan sokak çamurunun ekseriya sakınılması zor olanı kışın bağışlanır; yaz aylarında ise bağışlanmaz. Bulaşan çamur, elbisenin eteğinde ve ayakta olmalı, el ve elbise yerinde olmamalı.
O da şu şartlarladır:
Necasetin kendisi görülmemeli ve kişi elbisesinin eteğini sarkıtmayarak çamurdan korunmalı ve çamur ona yürürken ya da binekte iken sıçramalıdır. Yere düştüğünde bulaşmış olmamalıdır.
Bağışlanan miktardaki "az" ölçüsü şöyledir: Bir şey üzerine düşme, yüz üstü kapaklanma veya korunmaya dikkat etmeme dışında bulaşan az necasetler bağışlanır. Bu sayılan şeyler varsa bağışlanmaz.
Çamurun necis olduğu kesin olarak bilinmiyor, fakat genelde sokaklarda olduğu gibi ona necaset karışmış olabileceği kuvvetle zannediliyorsa o ve benzeri şeyler, şarap satanların, çocukların, kasapların, ve necaset kullanmakta sakınca görmeyen kâfirlerin elbiseleri gibidir; asılla amel edilerek esah olan görüşe göre temiz addedilir. Necaset bulunma zannı yoksa kesin olarak temizdir. Nitekim necis olduğu zannedilen borudan akan su da kesin olarak temizdir.
Meyva, sirke ve peynirin içindeki kurt ölüsü, kurt canlı iken çıkarılıp dışarda öldükten sonra tekrar ona atılmadığı ve onu değiştirmediği sürece bağışlanır. Peynir için kullanılan maya, ilaç ve kokularda kullanılan alkol, necasetin dumanı, pis sudan ateş vasıtasıyla ayrılan buharın az miktarı, necis bir külde pişirilen veya gömülen ekmek (ona isterse külden bir şey kanşmiş olsun), pis külden yapılmış duvara serilen elbiseler, bunlardan sakınma meşakkatli olacağından dolayı bağışlanmıştır.
Sakınma zorluğu hâlinde, üzerinde yürüme kasden olmadıkça ve iki taraftan bir yaş değilse sergi ve yerlerdeki kuş pisliği de bağışlanır. Ancak oradan mecburî olarak geçme gibi bir zaruret mustesnadır.
Köpek, domuz veya onlardan ya da onların biri ile beraber başkasından doğan hariç, necisin bir iki kılı bağışlanır. Köpek ve domuzda az da olsa bağışlanmaz. Binek hayvanının fazla kılı dahi -sakınma zorluğundan- bağışlanır.

Şunlar da bağışlanır:
Döğme (Döğme: Kan çıkıncaya kadar derinin iğne ile delinip bir çivit ile mavileştirilmesi veya iğne ile delerek toplanan kanla yeşil hale gelmesidir. Buharî ve Muslim'deki bir hadis ile haram olduğu sabittir:
"Allah, (peruk gibi) iğreti saç takan ve taktıran; ciltlerini iğne ile doğdurup mavi renkle boyayan ve bu düğmeyi yaptıran; -sıhhî zaruret olmaksızın sırf güzel olsun diye- dişlerini incelten ve İnceltilmesini isteyen; kadınların yüz ve alınlarındaki tüyleri alarak, onları güzelleştirmeye çalışan ve buna yaptıran bütün kadınlara lanet etsin!..." Teyemmümü mubah kılacak bir zarara götüreceğinden korkulmadıkça giderilmesi gerekir. Bundan korkarsa gidermesi gerekmez. Gerçek bir tevbeden sonra da günahı yoktur. Bu hüküm, bulûğdan sonra kendi rızası ile yapıldıysa böyledir. Aksi hâlde giderilmesi gerekmez. Muğni'l-Muhtâc, I, 191. Hanefîler dövme yeri yıkanınca temiz olur. Çünkü giderilmesi zor bir izdir, dediler. Reddu'l-Muhtar, I, 305)
izi suyun vasıflarını değiştirmediği sürece suda kalan balık tersi, et ve kemikte kalan kan, kendisinde bu durumun sürekli hâle geldiği kimsenin uyurken midesinden çıkan salya, geviş getiren deve ve ona benzer hayvanların gevişinden bakıcılarına ve çobanlarına bulaşan pislik, harman sırasında hayvanların tersi ve sidiği, gusulhanede birikmiş sudaki az ve su vasıflarından birini değiştirmeyecek miktardaki fare pisliği, sağmal hayvanın sağma anında süte düşen tersi ve memesindeki pislik, anların peteğindeki bala bulaşabilecek çamurda otlak hayvanlarının tersinden kalan eser, ve emzirirken ya da öperken çocuğun ağızındaki pislik.

Hanbelî'lere göre (et-Muğnî, I, 30, II, 78-83; Keşşafu'l-Kınâ', I, 218-221):
Sineğin ayaklarına bulaşan miktar gibi gözün göremeyeceği kadar da olsa "Elbiseni temiz tut" ayetinin umumî ifadesine binaen necasetin azı bağışlanmaz. Bu hususta İbni Ömer'in "Pislikleri yedi defa yıkamamız emredildi." sözü ve diğer bir takım deliller de mevcuttur.
Ancak içinde kan olan ve olmayan irin ve yara suyunun azı, yiyecek ve içecekler dışında, bağışlanır. Çünkü ondan korunmak zordur. Bu da insandan, deve, sığır gibi eti yenen, kedi gibi eti yenmeyen temiz hayvanlardan, bunları hayattayken ve de ön ile arka abdest yerlerinden gelmezse bağışlanır. İki idrar yolundan yiyecek veya içeceğe düşerse ya da köpek, domuz, eşek ve katır gibi necis bir hayvandan olursa veya hayız, nifas ve istihaze kanı da olsa iki abdest bozma yolunun (ön ve arka) birinden çıkarsa, o takdirde bunlardan hiç bir şey bağışlanmaz, temiz kabul edilmez.

Taşla taharetlenmede (isticmar) temizlendikten ve gerekli sayı tamamlandıktan sonra kalan iz bağışlanır. (Mahallinden dolayı necaset-i galize üç yerde bağışlanır:
a) Istinca mahalli: Temizlendikten ve gerekli sayı tamamlandıktan sonra isticmarın (taşla taharetlenme) eseri bağışlanır. Bu hususta bildiğimiz bir ihtilâf yoktur,
b) Mest ve ayakkabının altı: Necasel değer ve necasetin kendisi gidinceye kadar yere sürtülürse bu hususta üç rivayet vardır:
Birisi şudur: Yere sürtülmesi yeler ve onunla namaz caiz olur. İbni Kudame'nin de açıkladığı gibi racih rivayetin bu olduğu ortaya çıkıyor,
c) Kemiği necis bir kemikle sarılır, alçı yapılırsa ve zarardan korkarsa alçıyı çıkarması gerekmez. Namazı caiz olur. el-Muğni, H, 83 vd.)

Necaset bulunduğu bilinen sokak çamurunun azı da böyledir. Sakınma zorluğuna binaen bağışlanır. Tamamıyla korunmaya çalışmakla beraber, idrarını tutamayanın kaçırdığı az miktar da böyledir.
Temiz şeyde vasfı belirlenmedikçe necis bir şeyin az miktardaki duman, toz ve buharı da sakınma zorluğundan dolayı böyledir. Azı bağışlanmış suyla beraber az necis su, göze değen ve yıkanmasıyla kişiye zarar verecek necaset, çok kan ve onun gibi irin vb.nin katı ve parlak bir cisme bulaştıktan sonra silinmesiyle kalan iz. Çünkü silindikten sonra kalan azdır. Bütün bunlar bağışlanır.

Şunları temizlerden de saydılar:
Eti yenen hayvanların damarlarındaki kan; çünkü bundan sakınmak mümkün değildir. Balık kanı, çok da olsa şehidin üzerindeki kendi kanı, iri sivrisinek, bit, pire, sinek vb. akıcı kanı olmayanların kanı, "iki ölü ve iki kan bize helâl kılındı." hadisine binaen eti yenen hayvanların ciğer ve dalakları, ipek böceğinin kanı ve kurdu, misk ve kabı (geyiğin göbeği), İbni Abbas'ın Buharî'de zikredilen:
"Amber, denizin kıyıya attığı bir şeydir." sözüne binaen amber; -daha önce geçtiği gibi- uyuyanın ağzından uyku anında akan şey, içten çıkan buhar (Çünkü bir yere muteallik bir vasfı belirmemektedir; ondan sakınmak mümkün değildir.), mavimsi de olsa balgam (İster baştan, ister göğüsten ve isterse de mideden gelsin, çünkü bu hususta Muslim'in Ebu Hurayra'dan merfû olarak rivayet ettiği bir hadis vardır:
"Sizden biriniz balgam tüküreceği zaman, soluna veya ayağının altına tükürsün. Bulamazsa şöyle yapsın: Bundan sonra Hz. Peygamber elbisesine tükiirdü, sonra da birini öbürüne sildi." Balgam necis olsaydı, namazda olduğu hâlde elbisesine silmesini emretmezdi.), balık vb. yenenlerin sidiği.. Bunların hepsi temizdir.



HAKİKİ NECASETİN SU İLE TEMİZLENME ŞEKLİ

Necaset-i hakikiye'nin giderileceği üç yer vardır. Beden, elbise ve namaz yeri.
Temizleyiciler bölümünde geçtiği gibi necasetin giderilmesinde asıl olan tahûr sudur. Çünkü Rasulullah (a.s.) Esma binti Ebu Bekr'e elbisesini nasıl hayızdan temizleyeceği konusunda:
"Ovalar sonra da su ile çitiler." (Buharî, Muslim ve Ahmed rivayet etmiştir. Neylu'l-Evtâr, I, 38) buyurmuştur.
Hanefî'lerce racih görüşe göre, hakikî necasetler (hükmîler değil) gül suyu, sirke, meyve ve bitki suyu gibi dışındaki sıvılarla da temizlenebilir. Bunun caiz olduğu da yukarıda geçmişti. Hanelilere göre su dışında yirmi bir temizleyici ile temizlik yapma imkânı vardır. Diğer mezhebler bunların bir kısmında Hanefî'lere muvafakat, bazılarında ise muhalefet etmişlerdir.

Su ile temizlemenin şekli ve şartları ise şöyledir (Hanefî'ler için: el-Bedayi', I, 87-89; ed-Durru'l-Muhtar, I, 303-310; Fethu'l-Kadîr; I, 5"; Merakı'l-Felâh, 26 vd.
Malikî'ler için : Bidayetu'l-Muctehid, 1,83; eş-Şerhu's-Sağîr, I, 81-82 elKavânînu'l-Ftkhıyye, 35.
Şafîîler için: el-Mecmâ: I, 188; Muğni'l-Muhtâc, I, 83-85; el-Muhezzeb, 1,48.
Hanbeliler için el-Muğnî, I, 52-58; Keşşafu'l-Kınâ', I, 208-213)
;


a) Sayı:

Hanefî'lere göre: Hanefi'ler görünmeyen necasetlerde üç sayısını şart koştular. Dediler ki: Eğer necaset, sidik, köpek salyasının eseri vb. gibi görünmeyen cinsten ise bunların temizliği, yıkayan tarafından arlık temiz oldu kanaati hasıl oluncaya kadar yıkanmakla gerçekleşir. Bu temizlik de üç defa yıkamakla sağlanır. Köpek necaseti de olsa yıkamayı üc defa tekrar etmek şeklinde takdir etmelerinin sebebi öyle yapıldığında gelip zan hasıl olduğu içindir. Zahir sebeb, kolaylık için aslının yerinde tutulur.
Şu iki hadis delilleridir:
"Köpeğin ağzını sokmasından dolayı kap üç defa yıkanır."
(Ebu Hurayra'den iki yolla rivayet edildi: Birincisi, -silsilesinde- metruk bir ravi olan Dârakutni'nin rivayetidir. Onun sahih isnadla başka bir rivayeti daha vardır. İkincisi de İbni Adiyy'in Kamil'inde ve lbni Cevzî'de dir. Bu, sahih olmayan bir hadistir. Nasbur-Raye, 1,130 vd)


"Sizden biriniz uykusundan uyandığında, kaba sokmadan önce elini üç defa yıkasın."
(Bu hadisi Malik, Şafiî, Ahmed -Musnedinde- ve Kutub-i Sitte sahibleri Ebu Hurayra'den rivayet etmiştir. Sahih-hasen hadistir)

Görünen bir şey olmadığı hâlde Rasulullah (a.s.) üç defa yıkamayı emretmiştir. Köpeğin ağzını sokmasından dolayı yedi defa yıkama emri ise insanların köpekle ülfetlerini kesmek için İslâmın başında idi. İçki haram edildiğinde küplerin kırılmasını emretmesi ve içki kaplarından su içmeyi yasaklaması gibi.
Necaset, kan vb. gibi görünen bir pislik ise temizliği -sahih olana göre- bir defada da olsa pisliğin kendisinin giderilmesi ile olur. Ancak renk ve koku gibi giderilmesi zor bir eseri kalırsa bu zarar vermez. Racih olana göne, su saf bir hâl alıncaya kadar yıkanır. Rasulullah (a.s.)'ın hayızlıya, kanın eseri çıkmaması durumunda: "Su sana yeter, eseri ise zarar vermez." (Ahmed, Tirmizî, Ebu Dâvud ve Beyhakî, Ebu Hurayra'den rivayet ediyorlar:
"Havle binti Yesar dedi ki: "Ya Rasulullah! Benim tek bir elbisem var ve onda hayız oluyorum".
Peygamber buyurdu ki: "Temizlendiğin zaman kan bulunan yeri yıka ve onunla namaz kıl."
Havle dedi ki: "Ya Rasulullah! İzi çıkmazsa?"
Buyurdu ki: "Su sana yeter, kanın eseri ise zarar vermez." Neylu'l-Evtâr, 1,40) buyurması buna delildir.

Eserin giderilmesi için temiz sudan başka sabun ve sıcak su gibi bir şeye gerek duyulduğunda meşakkat belirmektedir. Buna göre, necis bir şeyle boyanan bir elbise, renk kaldığı hâlde, su saf bir hâl alıncaya kadar yıkanarak temizlenir.
Esah olan görüşe göre, necis bir yağın eseri, yıkamak suretiyle beraberinde bulunan necaset giderildiği için zarar vermez. Kirlenmiş hayvanı ve nebatî yağlar bir kap içinde üç defa üzerine su dökülüp çalkalandıktan sonra alınmakla temizlenmiş olur.
Süt, bal, pekmez ve yağ üç defa ateşte kaynatılarak temizlenin üzerine su konur, yağ üste çıkıncaya kadar kaynatılır ve suyu bir şeyle alınır. Bu üç defa tekrarlanır.
İçkiyle pişirilmiş bir et üç defa kaynatılıp soğutulmakla temiz olur. Buna göre bağırsakları boşaltılmadan kaynatılan tavuk üç defa yıkamakla temizlenir. Fetvaya esas olan görüşe göre içi ve dışı temizlenir. Tüyünün yolunması için, tüy dipleri gevşeyecek kadar sıcak suya konan tavuk üç defa yıkama ile temiz olur.
İçkide pişen buğday, fetvaya esas olan görüşe göre asla temizlenmez. Fakat sidikten şişse üç defa suda ıslatılır ve kurutulur. Bir ekmek içki ile yoğrulursa, eseri gidinceye kadar sirke dökülür ve temiz olur.


Malikî'lere göre: Necasetlerin yıkanmasında suyun geçirilmesi yetmez. Bilakis necasetin kendisi ve eseri, su temiz olarak ayrılacak şekilde gitmelidir. Necasetin tadı kesinlikle, renk ve kokusu da mümkünse giderilecektir. Giderilmesi çok zor olan renk ve kokunun kalması zarar vermez. Necis bir zaferan, çivit vb. ile boyanmış kumaşlar gibi.
Yıkama için aslen belli bir sayı şartı yoktur. Çünkü necasetin giderilmesi emrinden anlaşılan necasetin kendisinin giderilmesidir. Köpeğin dilini sokmasından dolayı kabın yedi defa yıkanmasında şart koşulan sayı, bir ibadettir, necaset için değildir.

Şafıî'ler ve Hanbelî'lere göre:
Domuz, köpek ve onlardan ya da onlardan biri ile başka temiz ve hayvandan doğan hayvanların salya, sidik ve diğer nemli şeylerine değmek suretiyle necis olan biri temiz toprakla olmak üzere -kum tozu da olsa- yedi defa yıkanır. Bu konuda: Rasulullah (a.s.)'ın şu hadisleri vardır:
"Köpeğin dilini soktuğu kap yedi defa yıkanır. Birincisi veya sonuncusu toprakladır."
(Altı hadis imamı kitablarında Ebu Hurayra'dan rivayet etmişlerdir. Musslim ve Ebu Davud'un bir rivayetinde ifade şöyledir:
"
Sizden birinin köpeğin dilini soktuğu kabı yedi defa yıkamakla temizlenir."
Malik'in Muvatta'ında: "
dilini soktuğu" yerine "içtiği" lafzı vardır. Malik'in dışındakilerin hepsi: "dilini soktuğu" lafzıyla rivayet ediyorlar. Nasbu'r-Râye, I, 132)
Abdullah b. Mugaffal'dan rivayet edilen hadisinde de Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuşlardır: "Köpek kaba dilini soktu mu, yedi defa yıkayın onu, sekizincide de toprakla bulayın." (Muslim rivayet etmiştir. Nasbu'r-Raye, I, 133)
Domuzun durumu köpeğe kıyas edilir. Çünkü ondan daha kötü ve necisür. Allah tealâ haramlığına ve onu beslemenin haram olduğuna nas getirmiştir. Onun ve dilinin değdiği şeyle ilgili hüküm tenbih yoluyla sabittir. Allah onun hakkında hüküm indirmedi. Çünkü onu Arablar köpek beslemek gibi itiyat edinmemişlerdi.
Haberde öyle zikredildiği için birinci defanın toprakla olması daha evlâdır. Ardından da su onu temizler. Toprak kirli yerin her tarafını kaplamalıdır, yani necis yerin her bölümüne suyla beraber toprağın değmesi lâzımdır.
Azhar olan görüşe göre Şafiî'lerce toprak şarttır. Çöven ve sabun gibi başkası yeterli olmaz.
Hanbelî'lere göre ise çöven, sabun ve kepek gibi temizleme etkisi olan her şey toprağın yerini toprak bulunsa bile tutar. O mahal bunlarla zarar da görmemeli, zira toprağı özellikle zikretmesi, daha iyi temizleyiciye işaret içindir. Eğer toprak mahalle zarar verecekse, toprak ismi verilebilecek en basit bir şey yıkamalardan birinde suya katılır. Çünkü malın ifsadı nehyedilmiş. Bir de şu hadis gelmiştir:
"Size bir şey emrettim mi ondan gücünüzün yettiği kadarını yapın." (Ahmed, Muslim, Neseî ve İbni Mace, Ebu Hurayra'den şu hadisi rivayet ettiler:
"
Size serbest bıraktığım müddetçe siz de beni bırakın. Sizden öncekiler çok sormalarından ve peygamberleriyle ihtilaf etmelerinden dolayı helak oldular. Size bir şey emrettim mi ondan gücünüz yettiğini yapın. Size bir şeyi de yasakladım mı, onu terkedin." Bu sahih bir hadistir.)

Köpek ve domuz dışındaki necasetler, Hanbelî'lere göre, topraksız yedi defa iyice yıkamakla temiz olur. Bu hususta İbni Ömer'in şu sözü delil sayılır.
"Necasetleri yedi defa yıkamakla emrolunduk."
Bu, Rasulullah (a.s.)'ın emrine bağlanır. Köpek necasetinde bunu emretmişti, diğer necasetler de buna katılır. Hüküm, nassın mevridi ile hususileşmez. (Kendisi hakkında nass olan şeye mahsus değildir. Nitekim elbise ve bedenin buna ilhak edilerek yedi kere yıkanması buna delildir.)

İstinca mahalli de diğerleri gibi yedi defa yıkanır. Pis mahal yedi defada temizlenmezse temizleninceye kadar yıkamaya devam edilir. Havle binli Yesar'ın yukarıda geçen; "Su sana yeter, kanın eseri ise zarar vermez." hadisine göre necasetin renginin, veya kokusunun, yahut her ikisinin giderilmesinden aciz kalındığında zararı olmaz. Ancak giderilmesi kolay olduğu ve aynının kaldığına delâlet ettiği için, tadının kalması zararlıdır.
Şafıî'lerin köpek ve domuzun dışındakilerin necasetine ait görüşü ise şöyledir:
Eğer necaset aynî ise (duyu organlarından biriyle idrak edilebiliyorsa) aynının (kendisinin) tad, renk ve kokusunun giderilmesi vaciptir. Giderilmesi ona bağlı ise sabun kullanmak da vacib olur.
Fakihlerin ittifakla kararlaştırdığı gibi, giderilmesi zor olduğu zaman renk veya kokusunun kalması zarar etmez. İkisinin beraber veya sadece tadının kalması zararlıdır. Yıkama için belli bir sayı şartı yoktur.
Necaset aynî değil ise (varlığı bilindiği hâlde tad, renk ve kokusu algılanama-yan bir şekilde) üzerinden bir defa su akıtılması yeterlidir. Kuruyup eseri kalmamış sidik gibi.



b) Necasetten çok emen ve sıkılabilenlerin sıkılması:

Hanefî'lere göre: Necaset mahalli necaseti çokça emen cinsten ise bakılır: Elbise gibi sıkılacak şeylerden olması hâlinde temizlenmesi, necaset görünüyorsa kayboluncaya kadar yıkanıp sıkılması ile; görünmüyorsa her defasında sıkılmak üzere üç defa yıkamak suretiyle olur. Çünkü su, çok olan necaseti ancak sıkma ile çıkarabilir, yıkama da sıkmaksızın tamam olmaz.
Eğer necaset mahalli toprak veya madenî kaplar gibi necaseti hiç emmeyen cinsten ise ya da mest ve nalin gibi necaseti az emenlerden ise temizlenmesi necasetin kendisinin giderilmesiyle olur.
Hasır, halı ve tahta gibi sıkılamayanlardan olması hâlinde üç defa suya batırılır, her defasında da kurutulur ve temizlenmiş olur. Bu Ebu Yusuf un görüşüdür. Racih olan da budur. Muhammed ise asla temizlenmez demiştir..

Yerin temizlenmesine gelince:
Gevşekse allına sızıncaya kadar üzerine su dökülür, necaset giderilmiş olur. Belli bir sayı şart değildir, içtihada ve temizlendiğine dair galip zanna göredir. Suyun toprağın altına sızması sıkma yerine geçer. Zâhiru'r-rivayeye kıyasla üzerine üç defa su dökülür ve her defasında da su alta iner.

Eğer toprak sertse:
Altında bir çukur veya sarnıç varsa üzerine üç defa su dökülür, çukura kadar temizlenir. Suyun gideceği bir yer yoksa, yıkamada yarar olmayacağı için yıkanmaz. Şafıî'lerde ise üzerine çok su dökmekle temiz olur.
Hanefi'lerin dışındakiler, sıkılmaları mümkün olanlarda sıkmayı şart koşmadılar. Çünkü sıkılırsa geriye kalan ayrılanın bir bölümüdür, onun temizliği de farzdır. Buradaki ihtilâfın kaynağı -aşağıda açıklanacağı gibi- yıkama suyunun temiz olup olmadığıdır. Eğer suyun temiz olduğuna hükmedilirse sıkma gerekmez. Aksi olursa gerekir, ancak ihtilâftan kurtulmak için sıkmak sünnettir. Fakat sıkılması mümkün olmayan şeylerde sıkma şartının bulunmayacağı hususunda ihtilâf yoktur.
(Vehbe Zuhayli, İslam ans. C.1, sf: 119 - 129)

Ez cumle; Necâsetin elbiseye hangi yolla ve neresine geldiği kat'i olarak biliniyorsa, sadece o bölgesi temizlenir. Eğer necâset (necâset-i ğaliza / kaba necâset) mevcut o bölgenin haricinde, başka yerde de necaset olma olasılığı bulunuyor, zannediliyor diye vesvese yapılmamalıdır. Zan ile necaset hukmu verilmez.

Eşyada esas olan temizliktir. Necis olduğu kesin olarak bilinmedikçe hepsi temiz kabul edilir. Hatta gayr-ı muslimlerin elbiseleri de temiz kabul edilir.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt