Soru :
İbni Mesud (r.anh) dedi ki: “Allah (c.c) yolunda şehid olarak ölmek, emanet dışındaki her günahı siler. Kişi kıyamet gününde, Allah yolunda öldürülmüş olsa bile, getirilir ve ona şöyle denir: “Sana verilen emaneti yerine getir.”
Adam: “Nasıl yerine getireyim ki bütün dünya yok olmuştur” der.
Aldığı emanet o sırada cehennemin dibinde görünür. Onu almak için oraya gider ve onu sırtında taşır. Fakat sırtından düşer. Ve onun peşinde ebedi olarak cehenneme yuvarlanır gider.”
Ze’zen dedi ki: “Bera’nın yanına gelerek ibni Mesud’un anlattığını anlattım.
Bera b. Azib şöyle dedi: “Kardeşim doğru söylüyor. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Muhakkak Allah size emanetleri ehillerine vermenizi emreder.” (Nisa: 58) ayetini okudu.”
(Ebu Bekr Ahmed b. El-Huseyin b. Ali El- Beyhaki, es-Sunenu’l-Kubra, 6/471)
(İbni Ebi Hatim, Abdurrazzak, İbni Ebi Şeybe, Ubeyd b. Hamid, İbni Munzir, Beyhaki, Ahmed Şakir bu rivayet için sahih dedi.)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Emaneti muhafaza etmeyenin imanı yoktur. Sözünde ve ahdinde durmayanın da dini yoktur.” (Ahmed, İbni Hibban)
Evvelâ ilk rivâyetin tahkiki hakkında Muhammed Nasıriddin el-Elbani, 'senedinde Şerik isimli râvinin hafızası zâyıf olduğundan ilgili rivayetin sıhhatinin zâyıf olduğunu' belirtmiştir. (Muhammed Nasıriddin el-Elbani, Silsiletu’l-Ahadisi’d-daife, 9/68)
Hadisin sıhhatinin zayıflığını gördükten sonra konuyu değerlendirecek olursak; bilmemiz gereken "büyük günah işleyen kimse -helâl görmedikçe- kâfir olmaz. Kâfir olarak ölenler dışında, imanla kabre giren hiçbir mu'min (işlediği bir günahtan dolayı) ebedi cehennemde kalmaz." Bu kâide üzerinde ehl-i sunnetin ittifakı mevcuddur.
Hal böyle olunca ilk hadiste geçen “ebedi cehennemde kalır” ifadesini “uzun bir süre” olarak yorumlamak zorunlu olur.
İkinci hadiste geçen “Emaneti muhafaza etmeyenin imanı yoktur…” tarzındaki ifadeler, irşada yönelik uyarıların gerektirdiği bir uslûbdur. Yâni, hadisin asıl manası:
“Emaneti muhafaza etmeyen, kâmil bir imana sâhib değildir. Ahde vefa göstermeyen, sözünde durmayan kimse de dinin mükemmel bir derecesinde değildir” şeklinde anlaşılmalıdır. Tâbi ki konunun ehemmiyetini vurgulamak için “iman-din” kavramı mutlak olarak kullanılmıştır. Nitekim konuya misal olması için örnek verecek olursak, “Camiye komşu olan kimsenin namazı ancak camide olur” hadisini de âlimler “kâmil namaz” olarak tevil etmişlerdir. (Vehbe Zuhayli, el-Fıkhu’l-İslami, 1/344)
"Emaneti yerine getirmeyen ebedi cehennemliktir hadisi Sahih midir?"
İbni Mesud (r.anh) dedi ki: “Allah (c.c) yolunda şehid olarak ölmek, emanet dışındaki her günahı siler. Kişi kıyamet gününde, Allah yolunda öldürülmüş olsa bile, getirilir ve ona şöyle denir: “Sana verilen emaneti yerine getir.”
Adam: “Nasıl yerine getireyim ki bütün dünya yok olmuştur” der.
Aldığı emanet o sırada cehennemin dibinde görünür. Onu almak için oraya gider ve onu sırtında taşır. Fakat sırtından düşer. Ve onun peşinde ebedi olarak cehenneme yuvarlanır gider.”
Ze’zen dedi ki: “Bera’nın yanına gelerek ibni Mesud’un anlattığını anlattım.
Bera b. Azib şöyle dedi: “Kardeşim doğru söylüyor. Allah (c.c) şöyle buyuruyor: “Muhakkak Allah size emanetleri ehillerine vermenizi emreder.” (Nisa: 58) ayetini okudu.”
(Ebu Bekr Ahmed b. El-Huseyin b. Ali El- Beyhaki, es-Sunenu’l-Kubra, 6/471)
(İbni Ebi Hatim, Abdurrazzak, İbni Ebi Şeybe, Ubeyd b. Hamid, İbni Munzir, Beyhaki, Ahmed Şakir bu rivayet için sahih dedi.)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: “Emaneti muhafaza etmeyenin imanı yoktur. Sözünde ve ahdinde durmayanın da dini yoktur.” (Ahmed, İbni Hibban)
Evvelâ ilk rivâyetin tahkiki hakkında Muhammed Nasıriddin el-Elbani, 'senedinde Şerik isimli râvinin hafızası zâyıf olduğundan ilgili rivayetin sıhhatinin zâyıf olduğunu' belirtmiştir. (Muhammed Nasıriddin el-Elbani, Silsiletu’l-Ahadisi’d-daife, 9/68)
Hadisin sıhhatinin zayıflığını gördükten sonra konuyu değerlendirecek olursak; bilmemiz gereken "büyük günah işleyen kimse -helâl görmedikçe- kâfir olmaz. Kâfir olarak ölenler dışında, imanla kabre giren hiçbir mu'min (işlediği bir günahtan dolayı) ebedi cehennemde kalmaz." Bu kâide üzerinde ehl-i sunnetin ittifakı mevcuddur.
Hal böyle olunca ilk hadiste geçen “ebedi cehennemde kalır” ifadesini “uzun bir süre” olarak yorumlamak zorunlu olur.
İkinci hadiste geçen “Emaneti muhafaza etmeyenin imanı yoktur…” tarzındaki ifadeler, irşada yönelik uyarıların gerektirdiği bir uslûbdur. Yâni, hadisin asıl manası:
“Emaneti muhafaza etmeyen, kâmil bir imana sâhib değildir. Ahde vefa göstermeyen, sözünde durmayan kimse de dinin mükemmel bir derecesinde değildir” şeklinde anlaşılmalıdır. Tâbi ki konunun ehemmiyetini vurgulamak için “iman-din” kavramı mutlak olarak kullanılmıştır. Nitekim konuya misal olması için örnek verecek olursak, “Camiye komşu olan kimsenin namazı ancak camide olur” hadisini de âlimler “kâmil namaz” olarak tevil etmişlerdir. (Vehbe Zuhayli, el-Fıkhu’l-İslami, 1/344)