Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Erkeğin Kendi Kendine Livata - Homoseksüel Sapkınlığının Hükmü Nedir?

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
A Çevrimdışı

alleyes

Üye
İslam-TR Üyesi
Herkese iyi geceler dostlar.
Bu soru malesef yıllardır kafamı karıştırır ve araştırırım. Fakat kesin ve net ve doğru düzgün bir bilgiyeye ulaşamamakla birlikte sormaktan da utandığım, mümkün mertebe uzak durmaya çalıştığım ama bazı kez (2 ayda birkaç kez) nefsime yenik düşerek gerçekleştirdiğim bir konudur.

Erkeğin başka bir erkek ile livata etmesinin hükmünü ve günahının ne derece olduğunu biliyorum.
Benim sorunum başka bir şey.

Bekar/evli bir erkeğin, kendi kendisinin dübürüne (tamamen yalnız başına) çeşitli cisimler sokarak kendisini tatmin etmesinin hükmü nedir? Ve bu sapıklığın tedavisi nedir?

Sorum eğer gerçekten çok iğrençse önce Allahın sonrada sizlerin affına sığınıyorum. Lütfen bu sorumu yanıtsız bırakmayınız. Allah şimdiden herkesten razı olsun.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
alleyes;276506' Alıntı:
Herkese iyi geceler dostlar.
Bu soru malesef yıllardır kafamı karıştırır ve araştırırım. Fakat kesin ve net ve doğru düzgün bir bilgiyeye ulaşamamakla birlikte sormaktan da utandığım, mümkün mertebe uzak durmaya çalıştığım ama bazı kez (2 ayda birkaç kez) nefsime yenik düşerek gerçekleştirdiğim bir konudur.

Erkeğin başka bir erkek ile livata etmesinin hükmünü ve günahının ne derece olduğunu biliyorum.
Benim sorunum başka bir şey.

Bekar/evli bir erkeğin, kendi kendisinin dübürüne (tamamen yalnız başına) çeşitli cisimler sokarak kendisini tatmin etmesinin hükmü nedir? Ve bu sapıklığın tedavisi nedir?

Sorum eğer gerçekten çok iğrençse önce Allahın sonrada sizlerin affına sığınıyorum. Lütfen bu sorumu yanıtsız bırakmayınız. Allah şimdiden herkesten razı olsun.

Homoseksüellik - Lût'ilik

"
Onlar ki ırzlarını korurlar. Ancak eşlerine ve sahib olduklarına (yani cariyeler ine) başka. Onlar (bundan dolayı) yerilmezler" (Mearic, 30)
"Biz Lût'a da bir hüküm, bir ilim verdik. Onu çirkin işler işleyen kasabadan kurtardık. Doğrusu onlar kötü, fâsık bir kavimdi." (Enbiya 74)
"Lût'u da (peygamber olarak kavmine gönderdik). O, kavmine şöyle demişti: "Göz göre göre hala o hayasızlığı yapacak mısınız?" - "Siz ille de kadınları bırakıp şehvetle erkeklere yaklaşacak mısınız? Doğrusu siz beyinsizlikte devam edegelen bir kavimsiniz!" (Neml 54 - 55)

Homoseksüelliğin Cezası

Homoseksüelliğin yol açtığı fesad en büyük zararlardan olduğundan dolayı dünya ve ahiretteki cezası da en büyük cezalardan olmuştur.
İlim ehli onun cezasının zinadan fazla mı, az mı, yoksa ikisinin cezasının da aynı mı olduğu hususunda 3 görüşe sahibdirler.

1 - Ebû Bekir, Ali, Halid b. Velîd, Abdullah b. Zubeyr, Abdullah b. Abbas, Câbir b. Zeyd, Abdullah b. Muammer, Zuhrî, Rebîa b. Ebî Abdirrahman, İmam Malik, ishak b. Râheveyh, iki rivayetten en doğrusuna göre -İmam Ahmed, - iki görüşünden birinde İmam Şafiî onun cezasının zinanın cezasından çok olduğu, evli olsun bekâr olsun her halûkârda öldürüleceği görüşündedirler.

2 - Atâ b. Ebî Rebâh, Hasan-ı Basrî, Saîd b. Museyyeb, İbrahim Nehaî, Katâde, Evzâî, Şafiî'nin iki görüşünden birine göre İmam Şafii- ki takibcileri bu görüşünü benimsemişlerdir, kendisinden yapılan ikinci rivayete göre İmam Ahmed, Ebû Yusuf ve Muhammed; onun cezasıyla, zinanın cezasının aynı olduğu görüşündedirler.

3 - Hâkim ve Ebû Hanîfe ise homoseksüelin cezasının zina edenin cezasından hafif olduğunu, cezasının ta'zir cezası olduğu görüşündedirler.


Üçüncü Görüşü savunanlar şu delilleri getirmişlerdir:

1 - Bu Allah ve Rasûlunun muayyen bir had cezası belirlemediği bir günahtır. Dolayısıyla cezası leş, kan ve domuz eti yemek gibi tazîr olur.
2 - Bu, fıtratın istek duymadığı eğilim göstermediği bir organla yapılan ilişkidir. Hatta, Yüce Allah'ın hayvanların dahi fıtratına nefret koyduğu iğrenç bir harekettir. Dolayısıyla dişi merkeple ilişkiye giren kimseye olduğu gibi buna da had cezası verilmez.
3 - Homoseksüel lugaten de, şer'an da, örfen de zinakâr diye isimlendirilmez ve dolayısıyla zinâkârların cezasını bildiren şer'î delillerin kapsamına girmez.
4 - Şeriatın genel kaidesi olarak şu öne çıkar:

Bir günahtan zaten fıtrat nefret ediyorsa, fıtratın engellemesiyle yetinilir ve had cezası verilmez. Eğer fıtrat buna aykırı davranıp o iğrenç şeyi işlerse, kişinin fıtratının ona yaklaşımına uygun bir ceza verilir. O yüzden zina, hırsızlık ve içki içmeye had cezası belirlenmiş, leş, kan ve domuz eti yemeye belli bir ceza konmamıştır. Bunun örneği hayvanla ve ölüyle cinsel ilişkiye girene bir had cezasının bulunmayışıdır. Yüce Allah insanların fıtratına, erkeğin kendisi gibi bir erkekle cinsel ilişkiye fail veya mef'ul olarak girmekten iğrenme duygusunu yerleştirmiştir. Zina ise böyle değildir, onda her iki tarafı da yapmaya iten bir dürtü vardır.

Kısaca insanların hemcinslerin birbirlerinin bedenlerinden haz almalarına had cezası yoktur. Nitekim iki kadının birbiriyle hazlanmasına, sevicilik yapmasına bir had cezası yoktur.

Birinci görüşün sahibleri -ki onlar ümmetin büyük çoğunluğunu teşkil etmekteler; hatta bir çok âlim, sahabilerin o görüşte ittifak ettiklerini söylemişlerdir- şunları delil getirmişlerdir:
Günahlar arasında fesadı ve zararı bundan daha büyük bir günah yoktur. Bu küfürden sonra gelir, hatta neredeyse öldürmeden daha büyük bir cinayettir. İnşeAllah bunu ileride anlatacağız.
Yüce Allah Lût kavminden önce hiç kimseyi bu curum ile sınamamış ve onları başka hiçbir kavme vermediği bir cezayla cezalandırmıştır. Onlara pek çok azabı birden vermiştir; helak etmiş, memleketlerini üzerlerine yıkmış, yerin dibine geçirmiş, gökten taş yağdırmış ve başka hiçbir ummete vermediği bir çok ceza vermiştir. Bu o günahın fesad ve zararının büyüklüğündendir. Öyle ki, üzerinde bu curum işlendiğinde yerküre neredeyse sarsılır; melekler onu gördüklerinde azap onların üzerine iner, yeryüzü Rabb'inden yardım ister, imdat diye bağırır; dağlar neredeyse yerlerinden sökülürler.
Homoseksüel ilişkide yapılan kişi (mef'ul) için öldürülmek kendisine o günah yapılmaktan daha iyidir. Çünkü bunu yapan onu tamamiyle öldürmüş demektir. Oysa öldürülseydi mazlum ve şehid olarak ölür, belki de ahirette onun faydasını görürdü.

Bunun delili şudur:

Yüce Allah katilin cezasını ölünün akrabalarının insiyatiflerine bırakmıştır, öldürür veya afvederler. Fakat homoseksüel için kesin bir had cezası koymuştur. Nitekim Rasûlullah'ın sahabileri bu hususta icma etmişlerdir. Sahîh, açık ifadeli hadisler -ki bunlarla çelişen başka hadisler bulunmamaktadır- buna delalet etmektedir.
Zira Halid Muhammed Velid'den rivayet edildiğine göre, kendisi bir Arab kabilesinde erkeklerle cinsel ilişkiye giren bir adam gördü. Durumu Ebû Bekir'e yazdı. Ebû Bekir de sahabîlerle istişare etti. En şiddetlileri Ali (r.anh) idi. O şöyle dedi:
"Bunu eski milletlerden sadece biri yaptı ve Allah'ın onlara ne yaptığını siz biliyorsunuz. Bana göre o ateşte yakılmalı!" dedi.
Ebû Bekir (r.anh) de Halid'e bu emri gönderdi ve adam yakıldı."

İbn Abbas (r.anhuma): "Kasabadaki en büyük binaya bırakılır ve homoseksüel oradan yüzüstü atılır. Sonra taşlanır." demiştir.
İbn Abbas (r.anhuma) bu cezayı Allah'ın Lût kavmine verdiği cezadan çıkarmıştır.

İbn Abbas (r.anhuma)'dan rivayetle Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"
Her kimin Lût kavminin yaptığını görürseniz faili (yapanı) da mef'ulu (yapılanı) da öldürünüz!"

(Ebu Davûd, Hudud, Bab 28, Hadis no: 4462; Tirmizî, Hudûd, Bab 24, Hadis no: 1426; İbn Mâce, Hudûd, Bab 12, Hadis no: 2561; Abdurrezzâk (13492); Ahmed 4/464 (2732); Nesâî, S. el-Kubrâ (7340), bim (2561); İbn Ebi'd-Dunyâ (127); Dârakutnî (3/124); İbnu'l-Cârud, (820); Hâkim (4/355);, Beyhakî (8/231, 232) ve Şuabu'l-İman (5386, 5387)
Sahih hadistir (bak: Elbânî, Sahih Sunen ibn Mâce, 2075)

Bunu sünen kitabları sahibleri (Ebû Davud, Tirmizî, İbn Mâce) rivayet etmişler, İbn Hıbban ve başka muhaddisler sahîh olduğunu bizzat belirtmişlerdir.

Ahmed b. Hanbel bu hadisle delil getirmiştir. Hadisenin senedi Buharî'nin senedleri gibidir.
Bunlar derler ki: Rasûlullah'ın şöyle buyurduğu sabittir:
"Allah Lût kavminin yaptığını yapana lanet eder. Allah Lût kavminin yaptığını yapana lânet eder. Allah Lût kavminin yaptığını yapanlara lanet eder."

Said b. Cubeyr ve Mucahid, İbn Abbas (Radıyallahu anhumâ)'dan;
"Livâta ederken yakalanan bekâr hakkında: "Recmedilir" dediğini rivayet etmişlerdir.
(Ebû Dâvud, Hudud, Bab 28, Hadis no : 4463)

Rasûlullah'dan (Sallallahu aleyhi ve sellem) gelen hiçbir hadiste zina eden için üç kez lanet yoktur. Rasûlullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) bir takım büyük günahları işleyenlere lanet etmiş, ancak lanet, üç kez tekrarlamamıştır. Homoseksüele ise lanetini tekrarlamış, üç defa vurgu yapmıştır. Rasûlullah'ın (Sallallahu aleyhi ve sellem) sahabileri onun öldürüleceğinde ittifak etmişler, bu hususta hiçbiri farklı bir şey söylememiştir. Onların ihtilafları sadece nasıl öldürüleceğindedir. İnsanları da onların bunun öldürülüp öldürülmeyeceği hususunda ihtilaf ettiklerini sanmışlar, bunu onlar arasında ihtilaflı konu olarak sunmuşlardır. Oysa bu icma edilen bir husustur, ihtilaf yoktur.

Bunlar derler ki: Her kim:
"
Zinaya yaklaşmayın, Çünkü o açık bir kötülüktür çok kötü bir yoldur" (İsra, 32)
"
Böyle bir fuhşu mu yapıyorsunuz? Onu sizden önce dünyalarda hiç kimse yapmadı." (Ârâf, 80) âyetlerini düşünürse zina ile homoseksüellik arasındaki farkı görür.

Yüce Allah ikisinden fuhuş, fuhşiyat diye bahsetmiş ancak zinada nekire (fahişeten), homoseksüellikte ise marife kipiyle (el-fahişe) zikretmiştir.

Birincisinin anlamı: "O fuhuşlardan bir fuhuştur."
İkincisinin anlamı ise: "her türlü fuhuşu içeren fuhuştur (yani fuhuşun ta kendisi, tam adresidir.)"

Misalen: "Zeydun er-racul Zeyd tam erkektir, yani tüm erkeklik vasıfları onda vardır" ve "nime'r-Raculü zeyd: Zeyd ne iyi tam erkektir" dersin, ikinci ayetin anlamı şöyledir:
"Çirkinliği herkes tarafından bilinen o şeyi mi yapıyorsunuz?"
Bu, fuhuşluğunun açıklığı ve fuhuşlukta dorukta olduğundan dolayı, fuhuş denilir denilmez o anlaşılır, akla başka bir şey gelmez.
Yüce Allah daha sonra, homoseksüelliği onlardan önce hiç bir milletin yapmadığını söyleyerek onun çirkinliğine vurgu yapmış, şöyle buyurmuştur:

"Onu sizden önce dünyalarda hiç kimse yapmadı."
Sonra kalplerin tiksindiği, kulakların iğrendiği, fıtratların son derece nefret ettiği şeyi, erkeğin kendisi gibi bir erkeğe yaklaşıp onunla bir kadın gibi cinsel ilişkiye girmesini zikrederek vurguyu daha da artırdı: "Siz erkeklere şehvetle yaklaşıyorsunuz..." (A'raf, 81).

Sonra onların aslında buna ihtiyaçlarının olmadığını, onları buna itenin salt şehvet olup erkeğin kadına meyletmesine sebep olan temel meyil olmadığını belirtmiştir. Erkek kadınıyla şehvetini teskin eder, haz ve zevkini alır, aralarında kadına ana babasını unutturacak muhabbet ve şefkat doğurur, yaratıkların en değerlisi olan insan türünün soyunun devam etmesine sebeb olur, kadını korur, şehvetini tatmin etmesini sağlar, "hısımlık" ilişkisini doğurur, erkeklerin kadınları himaye edip geçimlerini temin etmelerini sağlar, aralarından peygamberler, veliler ve mûminler gibi Allah'ın en çok sevdiği kimselerin çıkmasına sebep olur, peygamberimizin diğer peygamberlere karşı ummetinin çokluğuyla övünmesini sağlar. İşte evlenmenin bunun dışında pek çok faydası, buna karşın bütün bunları yok eden homoseksüelliğin sayılamayacak kadar ve ayrıntısını ancak Allah'ın bildiği pek çok zarar vardır.

Yüce Allah daha sonra homoseksüellerin Yüce Allah'ın erkeklerde yarattığı fıtrata tamamen aykırı davrandıklarını bildirmiştir. Onlar, Allah'ın erkeklere yerleştirdiği temel meyli alt üst etmişler, fıtratın ve doğanın aksine hareket ederek kadınlar yerine erkeklere yaklaşmışlardır. O yüzden yüce Allah diyarlarını üzerlerin geçirmiş, altını üstüne getirmiştir. Onları da alt üst etmiş, başları üzeri azaba sokmuştur.

Yüce Allah daha sonra onun çirkinliğini, onları haddi aşmak anlamına gelen israfçılıkla niteleyerek vurgulamış, şöyle buyurmuştur:
"
Hayır siz musrif bir toplumsunuz." (A'râf, 81)

Bir düşün; acaba bunun gibisi veya buna yakın bir şey zina hakkında söylenmiş midir?

Yüce Allah onlardan şöyle bahsetmiştir:
"
Biz onu (Lut Peygamberi) çirkin işler yapan bir kentten kurtardık." (Enbiya, 74)

Yüce Allah onları son derece çirkin olan şu iki vasıfla vasıflandırmıştır:
"
Gerçekten onlar yoldan çıkan kötü bir kavim idiler." (Enbiya, 74)

Onları peygamberinin diliyle bozguncular olarak isimlendirmiştir:
"
Rabb'im, şu bozguncu kavme karşı bana yardım et" (Ankebut, 30)

Onları meleklerin diliyle zalimler olarak isimlendirmiştir.
"
(Melekler İbrahim'e şöyle dediler) Biz şu (Sodom) kenti(ni)n halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim oldular" (Ankebût, 31)

Bir düşün; böylesi cezalarla başka kimler cezalandırılmışlar, böylesi vergilerle başka kimler yenilmişlerdir?
Allah'ın dostu İbrahim kendisine melekler Lût kavminin helak edileceğini haber verdiklerinde onlarla tartışmış, bunun üzerine O'na şöyle denmişti:
"
Ey İbrahim, bundan vazgeç (boşuna uğraşma). Zira Rabb'inin emri gelmiştir. Mutlaka onlara, geri çevrilmez azab gelecektir." (Hûd, 76)

Homoseksüellerin şu iğrençliklerini ve Allah'a karşı aşırı azgınlıklarını bir düşün. Lût'un kapısını son derece yakışıklı insan görünümündeki (melek)lerin çaldığını gördüklerinde koşarak ona geldiler. Lût onları görünce:
"
Ey kavmim, işte kızlarım, onlar sizin için daha temiz! Allah'tan korkun, misafirlerim içinde beni rezil etmeyin! İçinizde aklı başında bir adam yok mu sizin?" (Hûd, 78) dedi.

Ona cevab verdiler, ancak inatçı ve zorba bir cevab:
"
Senin kızlarında bizim bir hakkımız olmadığını bilirsin. Ve sen bizim ne istediğimizi de pekâlâ bilirsin!" (Hûd, 79)

Bunun üzerine Allah'ın peygamberi kederli bir yürekle derin bir nefes çekti ve şöyle dedi:
"
Keşke sizi savacak gücüm olsaydı, yahut da çok sarp bir kaleye sığınabilseydim." (Hûd, 80)

Bunun üzerine Allah'ın elçileri melekler onu rahatlattılar, gerçeği söylediler ve kendilerine dokunmayacaklarını söylediler. Onlardan korkmamasını, üzülmeyi bırakmasını söylediler ve :
"
Ey Lût! biz Rabb'inin elçileriyiz. Onlar kesinlikle sana ulaşamayacaklar" dediler. Onu, kavminin başına gelecek bir belâyla müjdelediler ve şöyle dediler: "Gecenin bir kısmında aileni yürüt; içinizden karından başka hiç kimse geri kalmasın. Çünkü ötekilerine erişen (azab) ona da erişecektir. Onlara vaadedilen zaman sabah(vakti)dir. Sabah yakın değil mi?" (Hûd, 81)

Öyle olmalı ki Allah'ın peygamberi onların helak vaktini geç bulmuş ve "Bundan da erken olmasını arzuluyorum" demiş, melekler de ona "Sabah yakın değil mi?" diye cevap vermişlerdir. Vallahi Allah düşmanlarının helak edilmesi ile peygamberinin ve dostlarının kurtuluşu arasındaki süre sadece sahur vakti ile şafağın doğuş vakti arasındaki süreydi. Birden kasabaları kökünden sökülüp gökyüzüne yükseltildi. Öyle ki melekler köpeklerinin havlamasını, merkeplerinin anırmasını işittiler. Rabb geri çevrilmesi imkansız emriyle kulu ve elçisi Cebrail'e "onu alt üst et, üzerlerine geçir" diye emretti.

Nitekim Yüce Allah Kur'an'ında şöyle buyurur:
"
(Azab) emrimiz gelince oranın üstünü altına getirdik, üzerine de taş yağdırdı ki (bu taşlar) çamurdan taşlaşmış, (onlara azab için) hazırlanmış, istif edilmiş." (Hûd, 82)

Yüce Allah onları âlemlere ibret, muttakîlere nasihat, hareketlerinde onlara ortak olan mücrimler için örnek bir ceza ve yaşanmış bir misal kılmış, diyarlarını da yolcuların yolu üzerinde kılmıştır.
"
Şubhesiz bunda anlayanlara(nice) ibretler vardır. Ve o yol üzerinde durmaktadır. Elbette bunda inananlar için bir işaret vardır." (Hicr, 75-77).

Yüce Allah onları gaflet hallerinde uykudayken yakalayıverdi. Azabı onlara sarhoşlukları içinde bocalarlarken geldi ve kazanmakta oldukları şey onlara hiçbir fayda sağlamadı. O zevk, azaba dönüştü.
Zevkler yok olup ardından hüzünler geldi ve hevâ-hevesler son buldu ve ardlarında mutsuzluk bıraktılar. Az bir süre zevklendiler, ama uzun süre azap ve işkence gördüler. Hazmi zor şeylerde otlandılar ve bunlar onlara elem verici bir azab bıraktı. Bu şehvetlerin sarhoşluğu akıllarını başlarından aldı ve ancak "azab olunanlar diyarı"nda kendilerine geldiler.

Bu gaflet onları yatırıp uyuttu ve ondan ancak "helak olmuşlar yurdunda" uyandılar. Vallahi pişmanlığın fayda vermediği vakitte son derece pişman oldular.
Yaptıkları için ağladılar ve gözlerinden gözyaşları yerine kanlar döküldü. Ateş bu taifenin en üstündeki ve en altındakilerinin yüzlerindeki ve bedenlerindeki deliklerden çıkarken, cennet tabakaları arasında lezzetli içecekler yerine cehennemin sıcak suyundan içerlerken onları bir görsen!

"
Bir zamanlar kazandığınızı tadın"
Girin ona ister dayanın, ister dayanmayın. Sizin için birdir. Ancak yaptıklarınıza göre cezalandırılacaksınız.
" (Tûr, 16)

Yüce Allah Lût kavmi gibi yapanlara bu azabın yakın olduğunu belirtmiş ve onları bu tehdid edilen şeyin vuku bulmasıyla korkutmuştur:

"Bu zalimlerden uzak değildir." (Hûd, 83)

Ey erkeklerle zina eden lûtiler! Müjdeler size. İnsanların toplanacağı günde size büyük ödül var. Yeyin, için, zina edin, lûtilik yapın, sevinin. Zira sizin için inilti var kızıl cennetlerde. Kardeşleriniz size orasını önceden hazırladılar. Dediler:
Çabuk gelin, size müjdeler var. İşte biz selefiniz sizleri beklemekteyiz. Cebbar bizi büyük ateşinde toplayacak. Sanmayın ilişkiye girdiğiniz erkekler, kaybolacaklar gözünüzden. Bilakis, hepsini göreceksiniz açıkça.
Her biriniz dostuna lanet okuyacak. Derdiyle ikinci kez mutsuz olacak. Her biri ortağıyla birlikte azab görecek.

Günah ve zevkte birlikte oldukları gibi
Homoseksüelliğin cezasının zinadan küçük olduğunu söyleyenlerin delillerine cevablara gelince;
"Bu, Yüce Allah'ın hakkında belli bir had cezası belirlemediği bir masiyettir", sözlerine birkaç yönden cevab verilir.

Evvelâ; Yüce Allah'tan bize dini tebliğ eden, ulaştıran Peygamberimiz bunu yapanın kesin olarak öldürüleceğini söylemiştir. Rasûlullah bir hüküm söylemişse onu ancak Allah'tan aldığı vahiy ile kaybetmiştir. Şayet bunun cezasının şeriatta (Kur'an, sünnet vs. kaynaklarda) belli olmadığını söylüyorsanız, bu geçersizdir. Kur'an'dan geçmiyor diyorsanız bu da geçersizdir, çünkü bunun hükmü sünnette sabit olmuştur.

İki: Bu sözünüz, recm (zina eden evli kimsenin taşlanarak öldürülmesi meselesini) kabul etmemenizi gerektirir. Çünkü o da sünnetle sabit olmuştur.

Şayet; Bilakis recm lafzı neshedilirken hükmü kalmış ve âyetle sabit olmuştur, derseniz deriz ki: Öyleyse en azından içki içenin azasını kabul etmemenizi gerektirir. (Çünkü bu da hiç şubhe götürmez biçimde Kur'an'la değil sünnetle sabit olmuştur.)

Üç: Belli bir delili yok saymak mutlak delili de o delilin delâlet ettiği ortamı da yok saymayı gerektirmez. Kaldı ki- daha önce geçtiği gibi- yok saydığınız delil geçersiz değildir.

Sizin "Bu, fıtratın eğilim göstermediği, bilakis yüce Allah'ın insana buna karşı bir nefret koyduğu bir cinsel ilişkidir.
Bu leş ve hayvanla cinsel ilişkiye benzer." sözünüze gelince;
Bunun cevabı da şu birkaç yöndendir:

Bir: Bu, kıyas -daha önce geçtiği gibi- Rasûlullah'ın sünneti ve sahabilerin icmasına ters düştüğünde reddolunur, itibara alınmaz.

İki: Her türlü fitmeden daha büyük olan yakışıklı tüysüz oğlanla ilişkiye girmek olan lûtiliği dişi merkeple veya ölmüş bir kadınla cinsel ilişkiye kıyas etmek son derece geçersiz kıyasdır.

Bu, hiç kimse nezdinde bir dişi eşek veya inek ya da ölüyle cinsel ilişki gibi değildir. Zira nice erkekler hemcinslerine aşık olmuş ve bu aşkları, akıllarını başlarından almış, kalplerini esir etmiş veya düşüncelerini ve nefislerini istila etmiştir. Bundan daha bozuk bir kıyas olur mu?

Üç: Bu iddianın kişinin annesi, kızı ve kızkardeşiyle zina etmesi meselesiyle bozulur. Çünkü bu da fıtratın nefret ettiği bir şeydir, ama bazı âlimlere göre cezası en büyük cezalardandır. Zira bu görüşe göre kişi evli olsun, bekar olsun, böyle bir ensest ilişkiye girdiğinde öldürülür. Bu, Ahmed b. Hanbel'den yapılan iki rivayetten biridir. İshak b. Râheveyh ve bir grup hadis âlimi de bu görüştedir.

Nitekim Ebû Davud ve Tirmizî Berrâ b. Azib'den şöyle rivayet etmişlerdir.
"Amcamla karşılaştım, elinde bir kılıç vardı. "
Nereye, gidiyorsun?" dedim.
"Rasûlullah beni babasının ardından hanımıyla evlenen bir adamı öldürmem ve malını alması için gönderdi dedi."
Tirmizî: Bu sahih ve hadistir, demiştir.
Cuzcânî:
Berrâ'nın amcasının ismi Haris b. Amr'dır, demiştir.

Ebû Dâvud ve İbn Mâce'nin "Sunenlerinde ibn Abbas'tan şöyle rivayet etmişlerdir.
Rasûlullah: "
Her kim mahremiyle cinsel ilişkiye girerse onu öldürün" buyurdu.

Haccac'a, kızkardeşine tecavüz etmiş birisi getirildi. O "Onu hapsedin ve burada bulunan Sahabîlere sorun!" dedi.
Abdullah b. Mutraf'a sordular.
Dedi ki: Rasûlullah'ı şöyle buyururken işittim: "
Her kim mûminlerin mahremini çiğnerse siz de onu kılıçla çiğneyin."

Bu hadiste onun ortadan ikiye bölünerek öldürüleceğine delil vardır. Bu, meselede mustakil bir delildir.
Buradan yola çıkarak şöyle kıyas yapabiliriz:
Hiçbir şekilde cinsel ilişkiye girilmesi caiz olmayan (erkekle erkek ilişkisi gibi) ilişkiye girenin cezası öldürülmektir.
Delili annesi veya kızıyla ilişkiye girenin (hadislerde geçtiği gibi) öldürülmesidir.
Diğer mahremlerle ilişkiye girme ve ilişkiye girilmesi hiçbir şekilde helâl olmayan kimseler veya şeylerle ilişkiye girme hakkında da böyle söylenir. Böylece lûtiliğin cezası öldürülmek olur. En doğrusu her iki meseleye de hadisle delil getirmektir. Kıyas ise her ikisinin doğruluğunu destekleyici bir delildir. Çünkü müslümanlar mahremiyle cinsel ilişkiye girene had cezalan uygulanacağında ittifak etmişlerdir. İhtilafları sadece cezanın keyfiyeti hususundadır.

Bunda iki görüş vardır.

Şafiî, Malik ve -iki rivayetten birine göre- Ahmed b. Hanbel onun cezasının zina cezası gibi olduğunu söylemişlerdir.

Ahmed iki rivayetten diğerine göre, İshak ve bir grup hadisci cezasının her halukârda öldürülmek olduğu görüşündedirler.

Yine âlimler haram olduğunu bile bile yakınıyla evlenip cinsel ilişkiye girene had cezası uygulanacağında ittifak etmişlerdir. Ancak Ebû Hanife bunu "had cezasını düşürmeye sebep olan şüpheler" den bir şubhe olarak saymış ve ona "had cezası uygulanmaz" demiştir.

Ancak muhalifleri şöyle diyorlar:

Adamın bu cinayeti nikâh adı altında yapması cinayetinin çirkinliğini artırmıştır. Çünkü o iki yasağı, nikâh akdi yapma yasağı ile cinsel ilişkiye girme yasağını birden işlemiştir. Zira harama ikinci bir haramın eklenmesiyle ceza nasıl hafifler?

Özetleyecek olursak ;

Said b. Cubeyr ve Mucahid, İbn Abbas (Radıyallahu anhumâ)'dan;
"Livâta ederken yakalanan bekâr hakkında: "Recmedilir" dediğini rivayet etmişlerdir.
(Ebû Dâvud, Hudud, Bab 28, Hadis no : 4463)

İbn Abbas (r.anh) hemcinsi olan bir insana arkadan varan bekârın recmedileceğini söylemiştir. Bu harekette, kendisine arkadan yaklaşılan pasif tarafın erkek veya kadın olması arasında fark yoktur.
İslâm ulemâsı ister erkek olsun ister kadın, ister kendi karısı olsun ister yabancı bir insana arkasından yaklaşmanın haram olduğunda muttefiktirler. Ancak, bu işi yapanlara uygulanacak dünyalık ceza konusunda, değişik delillere istinad ederek farklı görüşlere sahip olmuşlardır.


Hayvana Tecavüz :

İbn Abbas (radıyallâhû anhûmâ)'dan rivayet edildiğine göre; Rasûlullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Bir kimse, bir hayvana cinsel temasda bulunursa, hem o adamı hem de hayvanı öldürünüz"
(Râvî) İklime der ki: İbn Abbas'a: "Hayvanın suçu ne?" dedim. "Zannediyorum, Rasûlullah bunu ancak kendisine böyle bir şey yapılmışken o hayvanın etinin yenilmesini kerih gördüğü için söylemiştir." dedi.

(Ebu Davud, Hadler, Bab 29, Hadis no : 4464; Tirmizi , Hudud, Bab 23, hadis no : 1455)

İbn Abbas (r.ânh) şöyle demiştir:
"Hayvana ilişkide bulunana had yoktur."

(Tirmizi, Hudud, bab 23)
Ebu Davud der ki: Ata da böyle dedi. Hakem: "Onun değnekle dövülmesini ama bunun had miktarına varmamasını uygun bulurum" dedi. Hasen ise "O zina menzilesindedir" demiştir

Hayvanla Cinsel Temasın Hükmü
Ulemanın çoğunluğu hayvanla temas kuran kişinin öldürüleceği görüşüne katılmamaktadır. Bu konudaki farklı görüşlere girmeden önce şunu belirtelim ki alimlerin çoğunluğunun bu işi yapanın öldürüleceği görüşünde olmayışı, o işi meşru görmeleri anlamına gelmez. Hayvana cinsi temasta bulunmak haramdır, çirkindir, bu işi yapan kişi Rasûlullah'ın dili ile lanetlenmiştir.
Beyhaki'nin rivayet ettiği bir hadiste Rasûlullah (s.a.v.) "Bir hayvana cinsel ilişki kuran kişi mel'undur. Hem onu hem de şöyle şöyle yapılan hayvan bu, denilmemesi için o hayvanı öldürünüz" buyurmuştur.

Büyük alim Hattabi, hayvanla cinsi ilişki kuranın ve o hayvanın öldürüleceğini bildiren hadis hakkında:
"Bu hadis, Rasûlullah'ın hayvanları yemek maksadı dışında öldürmekten nehyeden hadise ters düşüyor" dedikten sonra hayvana ilişkide bulunan kişiye verilecek dünyalık ceza konusundaki görüşleri şöyle özetler:
1- Bir kimse, Rasûlullah'ın yasakladığını bildiği halde bir hayvanla temas kurarsa öldürülür. Şayet devlet başkanı ölüm cezasını kaldırırsa, zinaya kıyasla yüz değnek vurulur.
Bu görüş İshak b. Rahaveyh'indir.
2 - Eğer adam muhsansa (recm) öldürülür. Bekarsa yüz değnek vurulur.
Bu görüş de Hasen-i Basri'den nakledilmiştir. İmam Şafii'den gelen bir görüş de böyledir.
3- Zuhri'ye göre, temasta bulunan ister muhsan olsun ister olmasın yüz değnek vurulur.

4- Bu fiili işleyen kişi ta'zir edilir. Yani hakim uygun göreceği bir ceza verir. Ulemanın cumhuru bu görüştedir. Ata, Nehai, İmam Malik, Sufyan-ı Sevri, Ahmed b. Hanbel, İmam-ı Azam Ebu Hanife ve talebeleri, İmam Şafii'nin bir görüşü bu şekildedir.

Hayvanın öldürülmesini gerekli görenlere bundaki hikmet yukarıya Beyhaki'den naklettiğimiz rivayette de görüldüğü gibi, temas edilen hayvanın insanlar tarafından gösterilme endişesidir.
Merginanî: "Hayvanın kesilip yakılması şeklindeki rivayet onun hakkında konuşmayı kesmek içindir. Bu vacib değildir" der.
Sindî, Suyûtî'den naklen hayvanın öldürülmesindeki hikmetin hayvanın yarısı insan yarısı hayvan şeklinde bir yavru dünyaya getirmesi endişesi olduğunu söyler. Ama bu gün için bu görüş isabetli kabul edilemez. Çünkü ayrı ayrı cinslerden olan canlıların birleşmesi sonucu, üremenin sağlanamayacağı ilmen sabittir. Nitekim özellikle köy ve kasabalarda cahil gençler arasında hayvanla ilişki kuranlar bulunduğu halde hiç bir hayvanın yarısı insan yarısı hayvan olan bir hilkat garibesi dünyaya getirdiği duyulmamıştır.

"Ölüyle cinsel ilişki"nin hükmüne had cezası diyenlere göre, homoseksüelliği "ölüyle cinsel ilişki" ye kıyas etmek homoseksüelliğin cezasının -bizim dediğimiz gibi- had cezası olmasını gerektirir. Sizin yaptığınız kıyas ise sadece diğer görüşe göre geçerlidir. Böylece kıyasınız bir kesinlik ifade etmez.

Cezasının "öldürülmek" olduğunu söyleyenler Ebû Davud'un, İbn Abbas (r.anh) kanalıyla rivayet ettiği Rasûlullah'ın "Her kim bir hayvana yaklaşırsa onu öldürün, hayvanı da onunla birlikte öldürün." hadisini delil getirmişlerdir.

Bunlar derler ki: Çünkü bu hiç bir şekilde helâl olmayan bir cinsel temastır, dolayısıyla cezası aynı tür cinsel temas olan lûtîliğin cezası gibi olur.
Had cezasının olmadığını söyleyenler bu hususta sahih bir hadisin bulunmadığını söylemişler ve "Hadis sahih olsaydı onu biz de alırdık, ona aykırı görüş beyan etmemiz helâl olmazdı." demişlerdir.

İsmail b. Saîd Şâlenci derki:
Ahmed b. Hanbel'e hayvanla cinsel ilişkiye geçen kimsenin cezasını sordum, bir cevab vermedi. Bu hususta Amr b. Ebi Amr'ın rivayet ettiği hadis sahih değildir.


Tahâvî: Bu hadis zayıftır, demiştir. Ayrıca bunu rivayet eden İbn Abbas'tır ve O bu kimseye bir had cezasının uygulanmayacağına dair fetva vermiştir. (Bazı fıkıhçılara göre bir râvî rivayet ettiği hadise aykırı bir fetva verirse, bu o hadisin zayıf olduğuna veya sanıldığı anlamı ifade etmediğine delil teşkil eder. (mut.)

Ebû Davud da "İşte bu hadisi zayıf kılmaktadır" demiştir.

Ayrıca, şubhesiz insanın hayvanla cinsel ilişkiye karşı içindeki "fıtri engelleyici" (nefret, tiksinti,) lûtiliğe karşı "fıtrî engelleyici" den daha kuvvetlidir. Dolayısıyla onda da insanları suç işlemekten men 'etmek için konulan cezalara ihtiyaç duyulmaz. (İbn Kayyim el Cevziyye, Kalbin İlacı)


Homoseksüel (Livata-İbne-Gay-Lezbiyen, vb. Cinsi Sapkın)'lik Hakkında
Hadisden Çıkan Hükümler :

1- Bir insana arkasından temas eden kişiye, zinâ haddi uygulanır yâni, temas eden kişi muhsansa (sahih bir nikahla bir kadınla evlenip onunla cinsi ilişki kuran birisi ise) recmedilir. Muhsan (evli) değilse yüz değnek vurulur. Bu görüş; Sâid b. Museyyeb, Atâ b. Ebî Rabah, Nehâî, Hasenu'l-Basri, Katâde, Hanefilerden Ebu Yusuf, Muhammed, kuvvetli görüşüne göre İmam Şâfiî ve bazı âlimlerin nakline göre İmâm Mâlik'e aittir.
İmam Şâfiîye göre, pasif durumda olan tarafa da ister erkek olsun ister kadın, ister muhsan olsun ister olmasın yüz değnek vurulur ve bir yıl sürgün edilir.


2- Livâta fiilini işleyen kişi ister muhsan olsun, ister olmasın öldürülür. Bu görüş, Ahmed b. Hanbel, Mâlik b. Enes ve bir rivayete göre İmam Şafiî'ye aittir. Bu görüş, üzerinde durduğumuz hadise muvafıktır.
Lûtî'yi öldürme şekline gelince; üzerine bir bina yıkılır, yüksek bir yerden atılır şeklinde görüşler vardır.


3- Lûtiye had uygulanmaz, tâzir edilir. Bu görüş de, İmam Azam Ebû Hanife'ye aittir.
Hanefi eserlerinden, el-Hidâye'de, İmamı Âzam'ın görüşü şu şekilde delillendirilmiştir:
"Bu hareket bir zina değildir. Çünkü sahabeler onun öldürülüş şeklinde ihtilâf etmişlerdir. Kimisi ateşle yakılmasını, kimi üzerine bir duvar yıkılmasını, kimisi yüksek bir yerden itilip peşinden taş atılmasını v.s. söylemişlerdir. Bu fiilde, çocuğu telef etmek veya neseblerin karışması da söz konusu olmadığı için bu, zinâ manâsında değildir. Her iki taraftan bu işe istek olmadığı için vukû da nadirdir. Zinaya ise istek vardır. Lûti'nin öldürüleceğini bildiren haberler ya siyâseten öldürüleceğine delâlet eder ya da bu fiili helâl görenle ilgilidir."


4- Ebûbekir, Ali (radıyallâhû anhûma) gibi, büyük sahabelerin de içinde bulunduğu bir guruba göre, Lûtî kılıçla kafası kesilerek öldürülür.

5- Bâzı Zahirîlere göre, bu çirkin hareketi işleyenlere hiç bir ceza uygulanmaz.
Hattâbî beşinci maddedeki görüşün, doğruya en uzak olduğunu, insanları bu kötü amele teşvike sebeb olacağını söyler.

İbn Ebî’d-Dunya, İbnu’l-Mûzir, İbn Buşran ve Beyhakî’nin Muhammed b. El-Mukender’den, İbn Kudame’nin ise Safvan b. Suleym’den naklettiklerine göre, bir kişinin kadın gibi kendini kullandırdığını duyan Halid b. Velid, konuyu Ebu Bekir (r.anh)’e bildirmiş, Ebu Bekir de Sahabelerden bazı insanları toplayıp onlarla istişare etmiş, heyette bulunan Ali (r.anh):

“Bu işi tarihte yalnız bildiğiniz bir kavimden başka (Lut kavmini kast ediyor) yapan yoktur. Onların akıbetini de biliyorsunuz. Bu sebeble, bu adamı yakmanızı öneriyorum.” demiş ve Ebu Bekir (r.anh) de Halid b. Velide’e onun yakılması için emir göndermiş ve emir yerine getirilmiştir. (İbn Kudame, eş-Şerhu’l-Kebir, 10/176).
Şevkânî, bu hadisin mursel olduğunu söyleyerek zafiyetine işaret etmiştir.(Neylu’l-Evtar, 7/129)

Ölüyle cinsel ilişkiye ve homoseksüelliği ona kıyas edişinize gelince; bunda fakihlerin iki görüşü vardır.

Her mezhebte bu görüşlerden birine sahib olan âlimler vardır. Bunlardan birine göre -ki bu Evzâi'nin de görüşüdür- ceza had cezasıdır. Çünkü onun bu hareketi daha büyük curum, daha büyük günahtır. Zira fuhşuna bir de ölünün saygınlığını -dokunulmazlığını çiğneme curmu katmıştır.



Not :
Soruyu soran arkadaş, yaptığınız işin adı cinsi sapkınlıktır. Her ne kadar bu fiilinizi 2. bir şahısla gerçekleştirmiş olmasanızda, aynı hayvana cinsi temas edene ceza verilmesi gibi, kendi kendinize cisimlerle sapkınlığa başvurmanız Lut'ilikten başka bir şey değildir. Cezası da, üstte zikredildiği gibi alimlere göre değişiklik arzetmektedir.
Bir erkeğe, hele ki kendisini İslam'a nisbet eden bir muslumana , bu tür soysuzca aşağılık cûrumlar nasıl yakışır?
Konu mide bulandırmaması için burada kapanmıştır.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Ana Sayfa Alt