Fesad
الفساد
Fesad, sözcük olarak: "zulüm; çalkantı, düzensizlik; kuraklık, kıtlık, yolsuzluk, nifak, ara bozan"; masdar olarak "bozulmak, çürümek; sağ duyudan sapmak" anlamlarına gelmektedir.
Kavram olarak, insanın vahyin hükümlerinden saparak, kendi hevasına tabii olması; Allah'ın koyduğu düzeni bozarak kendi yanından düzen koyması; Allah'ın koyduğu kuralları kendi hevası ve çıkarı doğrultusunda değiştirmesi; fıtri ve tabii dengenin bozulması, "bir şeyin istikametinden saparak, yararlı halinden çıkması" anlamlarına gelmektedir. Fe-Se-De fiil kökünden gelen fesad, "yiyecek ve içecekler için bozulma, kokma, ameller için geçersiz olma, hükmü olmama, bunların dışındaysa gerek nefs gerek bedende meydana gelen maddi-manevi bozulma, toplumda ortaya çıkan kokuşma ve dengeden sapma durumlarını ifade etmek için kullanılır." Müfsid bu fiilin ism-i faili olup, bozan, bozgunculuk yapan, ifsad ise bozma, kokuşturma, hükümsüz kılma geçersiz duruma düşürme demektir. "Kur'an, fesadı ve fesadın türevlerini Allah'ın koyduğu düzenin bozulması; iktidarın, küfrün ve zulmün eline geçmesi; "salah"ın yerine "fesad"ın, "islah"ın yerine "ifsad"ın, ve "muslih"in yerine "müfsid"in söz sahibi olması anlamlarında kullanmaktadır.
Türevleri ile birlikte yaklaşık elli ayette geçen fesadın kozmolojik düzende olmayışını, Kur'anAllah'ın birliği ve gücünün bir göstergesi olarak dikkatlere sunmaktadır: Eğer Allah'tan başka ilahlar olsaydı "alemlerdeki" düzenin bozulacağını ve bütün evrende fesadın çıkacağını söylemektedir. Allah'la birlikte başka ilahların da olduğunu iddia eden müşriklere cevaben: "Eğer gökte ve yerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, ikisinin de düzeni alt üst olurdu. Arş'ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırmalarından münezzehtir" denmektedir. (21- Enbiya /22)
Yeryüzünün fesada uğramasının nedeni insanın "kendini yeterli görmesidir." Yaratıcıya karşı nankörlük ederek kendi "hevasına" uymasıdır. Haktan saparak hevasını ilah edinen insanın "amacına ulaşma arzusu"; barışın bozulmasına, kötülüğün hayatın her alanını kuşatmasına ve insanın en şerefli varlık derecesinden hayvanlardan daha aşağı bir dereceye düşmesine neden olmaktadır. Yeryüzünde saltanat, mülk, güç ve iktidar sahibi olma uğruna çıkarlarını her türlü değerden, adaletten ve haktan üstün gören bu kimseleri Kur'an "müfsid" olarak tanımlamaktadır.
Evrende, insana bırakılan alanın dışına tam bir düzen ve intizam hakimdir. Bütün bir evren, Allah'ın koyduğu yasalarla (sünnetullah) tam bir düzen ve intizam içinde işlemektedir. Kur'an bu düzeni "sünnetullah" olarak isimlendirmektedir.
Sünnetullah'ın gereği olarak her şey, kendisine konan yasaya boyun eğerek varlığını sürdürmekte; düzenini korumaktadır. Allah'ın bizzat kontrolünde tuttuğu alemde "zerre" kadar bir kargaşa yoktur. Fesad yalnızca insanın kontrolüne bırakılan, onun sorumluluğuna verilen alanlarda ortaya çıkmaktadır. Diğer bir söylemle fesadın tek kaynağı insandır; insanın dışında fesad çıkaran başka bir varlık yoktur. Fesad, Allah'ın hükümlerini yalanlayan veya onlara gereğince uymayan müfsidlerin fiillerinin neticesinde ortaya çıkmaktadır: "Elleriyle kazandıklarından dolayı karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Belki dönerler diye, (Allah) onlara "yaptıklarının bir kısmını tattırıyor." (30-Rum/41)
Kur'an, fesadı en büyük "cürüm"ler arasında saymaktadır. Öyle ki fesad öldürmeye eşdeğer bir cürümdür. Bu nedenle öldürme ile fesada aynı ceza uygun görülmütür: "Bundan dolayı İsrailoğulları’na: "Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesad çıkarmamış bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur" dedik. Andolsun ki rasullerimiz onlara apaçık deliller getirdiği halde içlerinden pek çoğu haddi aştı." (5-Maide/32); "Allah ve rasûlüne karşı savaş açanların ve yeryüzünde fesad çıkaranların cezası, öldürülmeleri veya asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi ya da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki cezalarıdır. Onlar ahirette de büyük bir azaba uğrayacaklardır." (5-Maide/33)
Fesadı kötülük, karşılığını da iyilik olarak ta tanımlayabiliriz. Veya "hayır'ın karşılığı olan "şer" olarak. Kur'an, insanın iyiye, hayra yönelik davranışını "salah", kötülüğe yönelik davranışını da "ifsad" olarak nitelemektedir. Mü'min'in fesada düşmemesi, diğer bir deyimle "müfsid" olmaması için her türlü davranışına çok özen göstermesi gerekir. Zira, Kur'an, fesadın ortaya çıkmasını kötü davranışların neticesine bağlamaktadır: "Onlar ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayırırlar ve yeryüzünde fesad çıkarırlar; işte onlar hüsrana uğramışlardır." (2-Bakara/27)
Her iktidar varlığına yönelen hareketleri veya kurduğu düzeni bozmak isteyenlerin yaptıklarını fesad olarak tanımlar. Dolayısıyla fesad kavramının iktidar kavramı ile de yakın ilişkisi bulunmaktadır. Mevcut düzene karşı çıkış, düzen koyucularca fesad olarak görülür. Bu aynı zamanda şu anlama da gelmektedir: Her iktidar kendisini "meşru", karşıtlarını da "gayri meşru" görmektedir. Böylece fesad, aynı zamanda gayri meşruluk anlamına da gelmektedir. Bu değerlendirme, İslam da dahil bütün iktidarlar için geçerlidir. Bu tanımlamaya göre: İslam küfür için, küfür de İslam için "fesad" sayılmaktadır. Dolayısı ile İslami olmayan bir düzen, İslam'a göre "fesad"dır. Ve "fesad", İslam'a karşıt olmayla aynı anlama gelmektedir. Firavun'un Musa (a.s)'yı kendi düzenine karşı bir tehdit sayması ve onu fesat çıkarmakla suçlaması (7-Araf/127); Firavun'un Hz. Musa'yı fesad çıkaracağı gerekçesi ile öldürmek istemesi (40-Mü'min/26); keza Saba Melikesi Belkıs'ın Süleyman (a.s)'ın ülkesine yapacağı baskınla kurduğu düzenin bozulacağını ve fesada uğrayacağını söylemesi de (27-Neml/34) fesad kavramının yerleşik düzene karşı olmak anlamında kullanıldığını göstermektedir. Buna göre her yerleşik düzen (iktidar) kendisini "hak"; karşıtını da "fesad" olarak nitelendirmektedir.
Fesad kavramı, yerleşik düzeni değiştirme, bozma, tanımama anlamında kullanıldığı gibi; sosyal, siyasal, hukuki, ahlaki, ticari v.b. kurallara uymama veya onları kötü uygulama anlamında da kullanılmaktadır. Kur'an, fesad kavramını "fasıkları", "münafıkları", "müşrikleri" ve "kafirleri" tanımlarken de kullanmıştır. Bozgun ve bozulmayı ifade eden fesad, insanın hem iç dünyasında hem de dış dünyasında meydana gelebilir. Bu bozulma bazı durumlarda yalnızca günaha neden olurken bazı durumlarda da küfre neden olabilir; bazen ibadetlerle sınırlı kalırken, bazen itikadı kapsayarak şirke ve küfre de düşürebilir. Bu nedenle mü'min bir kimsenin kendisini fesada düşmekten ko*rumak için düşünce ve davranışında sürekli Kur’an'ı ölçü alması zorunludur.
İslam'a göre fesad "batıl"ın "hakk"ın yerine geçmesidir. İslam, hayatımızın öznesi olmaktan çıkıp nesnesi durumuna düştüğü zaman "Batıl" "Hakk"ın yerine geçer; bu durum, fesadın hakka üstün gelmesi demektir. Kur'an'a göre fesadın hakka üstünlük sağlaması "bizzat" fesadın kendi gücünden değil; Müslümanların İslam'la olan bağlarının zayıflamasındandır. Müslümanlar, İslam'a bağlı kaldıkları, ona gereğince uydukları sürece fesadın varlık alanına çıkması mümkün değildir. Bu nedenle, günümüzde fesadın yeryüzünü kuşatmış olması aynı zamanda Müslümanların İslam'la olan bağlarının ne durumda olduğunun da açık bir göstergesidir. Kur'an, bu gerçeği şu şekilde ifade etmektedir: "Kafirler birbirlerinin velisidir. Siz de birbirinizi desteklemezseniz, yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad çıkar." (8-Enfal/73) Bu ayete bakıldığında bugün Müslümanların içinde bulundukları "zillet"in nedeni gayet net bir şekilde anlaşılmaktadır. Ve bu zilletten kurtuluşun ancak mü'minlerin birbirlerine veli (dost) olmaları, güç birliği yapmalarıyla mümkün olacağı da ortaya çıkmaktadır.
İslam, Kur'an'a teslim olmayı kabul etmeyen her türlü düşünce ve inancı "şer" olarak görmektedir. Ve şerden çıkan her şey sonuç itibariyle "şerr"i doğurmaktadır. "Hayır", ancak kendisini İslam'la, İslam'ın hayata hakim olmasıyla gerçekleştirebilir. İslam'ın dışındaki her türlü düşünce ve anlayış bizatihi fesad olduklarından; onların "iktidar" olmaları demek, fesadın iktidar olması demektir. Ancak hiçbir fesad hareketi ben fesadım diye ortaya çıkmaz. Tam tersine her hareket kendisini ıslah edici, karşıtını da bozguncu olarak gösterir. Bu "iktidara" talip olmanın doğasında vardır. Zira, insan kendisini haklı olduğuna inandırmadan hiçbir şey yapmaz.
"Araç"ın "amaç"a uygun olmaması durumunda, "iyi niyetli" olunsa da ortaya "fesad"dan başka bir şey çıkmaz. Günümüzde İslam'ın karşı karşıya kaldığı en büyük fesad budur. Bu, İslam'ın içerden fesada uğramasıdır. Zaten İslam yapısı gereği dışardan fesada uğramaya kapalıdır. Ona mensup olduklarını söyleyenlerin (sananların), ona hizmet adına kullandıkları araçlar (yöntemler) İslami olmayınca sonuçta İslam'ın bünyesinde en büyük ifsadın otaya çıkmasına neden olmaktadırlar. İfsad sadece bununla kalmamakta, müfsidler, aracı da amaç gibi itikad konusu olarak gören; "dini" ve "kulluğu" Allah'a has kılan "muvahhid"lerin, İslam'a bağlı kalma ısrarlarını kendileri için en büyük engel olarak gördüklerinden, onların bu davranışlarını "fesad" çıkarma, "bozgunculuk" yapma olarak değerlendirmektedirler. Küfre rıza gösteren, kafiri dost edinen, "hoşgörü" adına İslam'ı şirkle kaynaştırma diyalogları düzenleyen; Müslümanlara karşı yapılan saldırılara duyarsız kalan, dini "az bir değer karşılığında" dünyayla değiştiren bu "küfür" işbirlikçileri, geçmişteki benzerleri gibi kendilerini "ıslah" ediciler olarak göstermeye çalışmaktadırlar: "Onlara: yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, dendiği zaman: ‘Biz sadece düzelticileriz’ derler." (2-Bakara/11)
Fesad'la ilgili ayetlere bakıldığında onun her alanda karşımıza çıktığını görürüz. Öyle ki: küfürle özdeş sayılacak kadar önemli olan bu tehlikenin, kendisini gerçekleştirmesinde, en önemli yardımcı unsurların başında bilgisizlik ve körü körüne "taklit" gelmektedir. Diğer bir deyimle "akletmemek" fesada düşmenin en önemli nedenlerinden birisidir. İnsanı fitneye düşüren her şey aynı zamanda fesada da düşürmektedir. Özellikle mal, ünvan, ün, eş ve evlat sevgisi türü sevgiler, tutkular, çıkar v.b. şeyler fesada düşürmeye neden olan büyük tuzaklardandır. Kur'an, büyü yapmayı, yalan söylemeyi,ahlaksızlığı, çalışmamayı, yardım etmemeyi, haksızlık ve böbürlenmeyi, büyüklenmeyi, öğüt tutmamayı fesad veya fesada neden olan şeylerden olarak tanımlamaktadır.
"Böylece fesad kavramı, alemlerin yegane Rabbinin bedeni, ruhi, ahlaki, itikadi, içtimaî, hukukî ve nihayet kevni varoluş mertebesinde belli bir denge ve ölçüye göre yaratılıp öylece sürülmesini dilediği fıtri ve evrensel düzenin herhangi bir şekilde bozulmasını, kargaşaya sürüklenmesini ifade etmektedir." "Fesad Allah'a isyan"dır. "Allah'a sağlam bir söz verdikten sonra sözlerinden cayanlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiğini ayıranlar ve yeryüzünde fesad çıkaranlar var ya, işte lanet ve yurdun kötüsü onlaradır." (13-Ra'd/25) "Küfredip Allah yolundan alıkoymaya çalışanlara fesad çıkarmalarından dolayı azap üstüne azap edeceğiz." (16- Nahl/88)
Fesad'la ilgili bazı ayetler:
"Vicdanları, onlar(ın doğruluğun)a kanaat getirdiği halde, sırf haksızlık ve böbürlenme yüzünden onları inkar ettiler. Bak, işte o bozguncuların sonu nasıl oldu." (27-Neml/14)
"İktidara geldiğinde, orada fesada, ekini ve nesli mahvetmeye koyulur. Fakat Allah, fesadı sevmez." (2-Bakara/205)
"Doğruluklarına kani oldukları halde, haksızlık ve büyülenmelerinden dolayı onları bilerek inkar ettiler. Fesatçıların sonunun nasıl olduğuna bir bak!" (27- Neml/14)
"Fir'avn dedi ki: Beni bırakın. Mûsâ'yı öldüreyim de Rabbine yalvarsın. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden yahut burada fesad çıkarmasından korkuyorum." (40-Mü'min/26)
"Eğer Hak onların hevalarına uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulunanlar fesada uğrardı. Hayır, Biz onlara öğüt verdik. Fakat onlar öğütten yüz çeviriyorlar." (23-Mü'minun/71)
"Ad'e", "Güçlü İrem'e", "Vadilerde kayaları oyan Semud'a", "Sarsılmaz bir saltanat sahibi Fir'avn'a" ülkelerinde azmaları ve oraları fesada boğmalarından dolayı Allah onları çetin bir azaba uğrattı." (89-Fecr/6,7,8,9,10,11,12,13)
"Sizden önceki nesillerden fazilet sahibi kimseler yeryüzünde fesada engel olmaya çalışsaydı ya! Ancak bunu onların pek azı yaptı. Biz de onları kurtardık. Zalimler ise kendilerini azdıran ihtiraslara kapılarak mücrim oldular." (11-Hud/116)
İktibas / KAVRAMLAR
الفساد
Fesad, sözcük olarak: "zulüm; çalkantı, düzensizlik; kuraklık, kıtlık, yolsuzluk, nifak, ara bozan"; masdar olarak "bozulmak, çürümek; sağ duyudan sapmak" anlamlarına gelmektedir.
Kavram olarak, insanın vahyin hükümlerinden saparak, kendi hevasına tabii olması; Allah'ın koyduğu düzeni bozarak kendi yanından düzen koyması; Allah'ın koyduğu kuralları kendi hevası ve çıkarı doğrultusunda değiştirmesi; fıtri ve tabii dengenin bozulması, "bir şeyin istikametinden saparak, yararlı halinden çıkması" anlamlarına gelmektedir. Fe-Se-De fiil kökünden gelen fesad, "yiyecek ve içecekler için bozulma, kokma, ameller için geçersiz olma, hükmü olmama, bunların dışındaysa gerek nefs gerek bedende meydana gelen maddi-manevi bozulma, toplumda ortaya çıkan kokuşma ve dengeden sapma durumlarını ifade etmek için kullanılır." Müfsid bu fiilin ism-i faili olup, bozan, bozgunculuk yapan, ifsad ise bozma, kokuşturma, hükümsüz kılma geçersiz duruma düşürme demektir. "Kur'an, fesadı ve fesadın türevlerini Allah'ın koyduğu düzenin bozulması; iktidarın, küfrün ve zulmün eline geçmesi; "salah"ın yerine "fesad"ın, "islah"ın yerine "ifsad"ın, ve "muslih"in yerine "müfsid"in söz sahibi olması anlamlarında kullanmaktadır.
Türevleri ile birlikte yaklaşık elli ayette geçen fesadın kozmolojik düzende olmayışını, Kur'anAllah'ın birliği ve gücünün bir göstergesi olarak dikkatlere sunmaktadır: Eğer Allah'tan başka ilahlar olsaydı "alemlerdeki" düzenin bozulacağını ve bütün evrende fesadın çıkacağını söylemektedir. Allah'la birlikte başka ilahların da olduğunu iddia eden müşriklere cevaben: "Eğer gökte ve yerde Allah'tan başka ilahlar olsaydı, ikisinin de düzeni alt üst olurdu. Arş'ın Rabbi olan Allah, onların yakıştırmalarından münezzehtir" denmektedir. (21- Enbiya /22)
Yeryüzünün fesada uğramasının nedeni insanın "kendini yeterli görmesidir." Yaratıcıya karşı nankörlük ederek kendi "hevasına" uymasıdır. Haktan saparak hevasını ilah edinen insanın "amacına ulaşma arzusu"; barışın bozulmasına, kötülüğün hayatın her alanını kuşatmasına ve insanın en şerefli varlık derecesinden hayvanlardan daha aşağı bir dereceye düşmesine neden olmaktadır. Yeryüzünde saltanat, mülk, güç ve iktidar sahibi olma uğruna çıkarlarını her türlü değerden, adaletten ve haktan üstün gören bu kimseleri Kur'an "müfsid" olarak tanımlamaktadır.
Evrende, insana bırakılan alanın dışına tam bir düzen ve intizam hakimdir. Bütün bir evren, Allah'ın koyduğu yasalarla (sünnetullah) tam bir düzen ve intizam içinde işlemektedir. Kur'an bu düzeni "sünnetullah" olarak isimlendirmektedir.
Sünnetullah'ın gereği olarak her şey, kendisine konan yasaya boyun eğerek varlığını sürdürmekte; düzenini korumaktadır. Allah'ın bizzat kontrolünde tuttuğu alemde "zerre" kadar bir kargaşa yoktur. Fesad yalnızca insanın kontrolüne bırakılan, onun sorumluluğuna verilen alanlarda ortaya çıkmaktadır. Diğer bir söylemle fesadın tek kaynağı insandır; insanın dışında fesad çıkaran başka bir varlık yoktur. Fesad, Allah'ın hükümlerini yalanlayan veya onlara gereğince uymayan müfsidlerin fiillerinin neticesinde ortaya çıkmaktadır: "Elleriyle kazandıklarından dolayı karada ve denizde fesad ortaya çıktı. Belki dönerler diye, (Allah) onlara "yaptıklarının bir kısmını tattırıyor." (30-Rum/41)
Kur'an, fesadı en büyük "cürüm"ler arasında saymaktadır. Öyle ki fesad öldürmeye eşdeğer bir cürümdür. Bu nedenle öldürme ile fesada aynı ceza uygun görülmütür: "Bundan dolayı İsrailoğulları’na: "Kim bir cana kıymamış veya yeryüzünde fesad çıkarmamış bir kimseyi öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur" dedik. Andolsun ki rasullerimiz onlara apaçık deliller getirdiği halde içlerinden pek çoğu haddi aştı." (5-Maide/32); "Allah ve rasûlüne karşı savaş açanların ve yeryüzünde fesad çıkaranların cezası, öldürülmeleri veya asılmaları yahut ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesi ya da bulundukları yerden sürülmeleridir. Bu onların dünyadaki cezalarıdır. Onlar ahirette de büyük bir azaba uğrayacaklardır." (5-Maide/33)
Fesadı kötülük, karşılığını da iyilik olarak ta tanımlayabiliriz. Veya "hayır'ın karşılığı olan "şer" olarak. Kur'an, insanın iyiye, hayra yönelik davranışını "salah", kötülüğe yönelik davranışını da "ifsad" olarak nitelemektedir. Mü'min'in fesada düşmemesi, diğer bir deyimle "müfsid" olmaması için her türlü davranışına çok özen göstermesi gerekir. Zira, Kur'an, fesadın ortaya çıkmasını kötü davranışların neticesine bağlamaktadır: "Onlar ki, söz verip bağlandıktan sonra Allah'a verdikleri sözü bozarlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiği şeyi ayırırlar ve yeryüzünde fesad çıkarırlar; işte onlar hüsrana uğramışlardır." (2-Bakara/27)
Her iktidar varlığına yönelen hareketleri veya kurduğu düzeni bozmak isteyenlerin yaptıklarını fesad olarak tanımlar. Dolayısıyla fesad kavramının iktidar kavramı ile de yakın ilişkisi bulunmaktadır. Mevcut düzene karşı çıkış, düzen koyucularca fesad olarak görülür. Bu aynı zamanda şu anlama da gelmektedir: Her iktidar kendisini "meşru", karşıtlarını da "gayri meşru" görmektedir. Böylece fesad, aynı zamanda gayri meşruluk anlamına da gelmektedir. Bu değerlendirme, İslam da dahil bütün iktidarlar için geçerlidir. Bu tanımlamaya göre: İslam küfür için, küfür de İslam için "fesad" sayılmaktadır. Dolayısı ile İslami olmayan bir düzen, İslam'a göre "fesad"dır. Ve "fesad", İslam'a karşıt olmayla aynı anlama gelmektedir. Firavun'un Musa (a.s)'yı kendi düzenine karşı bir tehdit sayması ve onu fesat çıkarmakla suçlaması (7-Araf/127); Firavun'un Hz. Musa'yı fesad çıkaracağı gerekçesi ile öldürmek istemesi (40-Mü'min/26); keza Saba Melikesi Belkıs'ın Süleyman (a.s)'ın ülkesine yapacağı baskınla kurduğu düzenin bozulacağını ve fesada uğrayacağını söylemesi de (27-Neml/34) fesad kavramının yerleşik düzene karşı olmak anlamında kullanıldığını göstermektedir. Buna göre her yerleşik düzen (iktidar) kendisini "hak"; karşıtını da "fesad" olarak nitelendirmektedir.
Fesad kavramı, yerleşik düzeni değiştirme, bozma, tanımama anlamında kullanıldığı gibi; sosyal, siyasal, hukuki, ahlaki, ticari v.b. kurallara uymama veya onları kötü uygulama anlamında da kullanılmaktadır. Kur'an, fesad kavramını "fasıkları", "münafıkları", "müşrikleri" ve "kafirleri" tanımlarken de kullanmıştır. Bozgun ve bozulmayı ifade eden fesad, insanın hem iç dünyasında hem de dış dünyasında meydana gelebilir. Bu bozulma bazı durumlarda yalnızca günaha neden olurken bazı durumlarda da küfre neden olabilir; bazen ibadetlerle sınırlı kalırken, bazen itikadı kapsayarak şirke ve küfre de düşürebilir. Bu nedenle mü'min bir kimsenin kendisini fesada düşmekten ko*rumak için düşünce ve davranışında sürekli Kur’an'ı ölçü alması zorunludur.
İslam'a göre fesad "batıl"ın "hakk"ın yerine geçmesidir. İslam, hayatımızın öznesi olmaktan çıkıp nesnesi durumuna düştüğü zaman "Batıl" "Hakk"ın yerine geçer; bu durum, fesadın hakka üstün gelmesi demektir. Kur'an'a göre fesadın hakka üstünlük sağlaması "bizzat" fesadın kendi gücünden değil; Müslümanların İslam'la olan bağlarının zayıflamasındandır. Müslümanlar, İslam'a bağlı kaldıkları, ona gereğince uydukları sürece fesadın varlık alanına çıkması mümkün değildir. Bu nedenle, günümüzde fesadın yeryüzünü kuşatmış olması aynı zamanda Müslümanların İslam'la olan bağlarının ne durumda olduğunun da açık bir göstergesidir. Kur'an, bu gerçeği şu şekilde ifade etmektedir: "Kafirler birbirlerinin velisidir. Siz de birbirinizi desteklemezseniz, yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad çıkar." (8-Enfal/73) Bu ayete bakıldığında bugün Müslümanların içinde bulundukları "zillet"in nedeni gayet net bir şekilde anlaşılmaktadır. Ve bu zilletten kurtuluşun ancak mü'minlerin birbirlerine veli (dost) olmaları, güç birliği yapmalarıyla mümkün olacağı da ortaya çıkmaktadır.
İslam, Kur'an'a teslim olmayı kabul etmeyen her türlü düşünce ve inancı "şer" olarak görmektedir. Ve şerden çıkan her şey sonuç itibariyle "şerr"i doğurmaktadır. "Hayır", ancak kendisini İslam'la, İslam'ın hayata hakim olmasıyla gerçekleştirebilir. İslam'ın dışındaki her türlü düşünce ve anlayış bizatihi fesad olduklarından; onların "iktidar" olmaları demek, fesadın iktidar olması demektir. Ancak hiçbir fesad hareketi ben fesadım diye ortaya çıkmaz. Tam tersine her hareket kendisini ıslah edici, karşıtını da bozguncu olarak gösterir. Bu "iktidara" talip olmanın doğasında vardır. Zira, insan kendisini haklı olduğuna inandırmadan hiçbir şey yapmaz.
"Araç"ın "amaç"a uygun olmaması durumunda, "iyi niyetli" olunsa da ortaya "fesad"dan başka bir şey çıkmaz. Günümüzde İslam'ın karşı karşıya kaldığı en büyük fesad budur. Bu, İslam'ın içerden fesada uğramasıdır. Zaten İslam yapısı gereği dışardan fesada uğramaya kapalıdır. Ona mensup olduklarını söyleyenlerin (sananların), ona hizmet adına kullandıkları araçlar (yöntemler) İslami olmayınca sonuçta İslam'ın bünyesinde en büyük ifsadın otaya çıkmasına neden olmaktadırlar. İfsad sadece bununla kalmamakta, müfsidler, aracı da amaç gibi itikad konusu olarak gören; "dini" ve "kulluğu" Allah'a has kılan "muvahhid"lerin, İslam'a bağlı kalma ısrarlarını kendileri için en büyük engel olarak gördüklerinden, onların bu davranışlarını "fesad" çıkarma, "bozgunculuk" yapma olarak değerlendirmektedirler. Küfre rıza gösteren, kafiri dost edinen, "hoşgörü" adına İslam'ı şirkle kaynaştırma diyalogları düzenleyen; Müslümanlara karşı yapılan saldırılara duyarsız kalan, dini "az bir değer karşılığında" dünyayla değiştiren bu "küfür" işbirlikçileri, geçmişteki benzerleri gibi kendilerini "ıslah" ediciler olarak göstermeye çalışmaktadırlar: "Onlara: yeryüzünde bozgunculuk yapmayın, dendiği zaman: ‘Biz sadece düzelticileriz’ derler." (2-Bakara/11)
Fesad'la ilgili ayetlere bakıldığında onun her alanda karşımıza çıktığını görürüz. Öyle ki: küfürle özdeş sayılacak kadar önemli olan bu tehlikenin, kendisini gerçekleştirmesinde, en önemli yardımcı unsurların başında bilgisizlik ve körü körüne "taklit" gelmektedir. Diğer bir deyimle "akletmemek" fesada düşmenin en önemli nedenlerinden birisidir. İnsanı fitneye düşüren her şey aynı zamanda fesada da düşürmektedir. Özellikle mal, ünvan, ün, eş ve evlat sevgisi türü sevgiler, tutkular, çıkar v.b. şeyler fesada düşürmeye neden olan büyük tuzaklardandır. Kur'an, büyü yapmayı, yalan söylemeyi,ahlaksızlığı, çalışmamayı, yardım etmemeyi, haksızlık ve böbürlenmeyi, büyüklenmeyi, öğüt tutmamayı fesad veya fesada neden olan şeylerden olarak tanımlamaktadır.
"Böylece fesad kavramı, alemlerin yegane Rabbinin bedeni, ruhi, ahlaki, itikadi, içtimaî, hukukî ve nihayet kevni varoluş mertebesinde belli bir denge ve ölçüye göre yaratılıp öylece sürülmesini dilediği fıtri ve evrensel düzenin herhangi bir şekilde bozulmasını, kargaşaya sürüklenmesini ifade etmektedir." "Fesad Allah'a isyan"dır. "Allah'a sağlam bir söz verdikten sonra sözlerinden cayanlar, Allah'ın birleştirilmesini emrettiğini ayıranlar ve yeryüzünde fesad çıkaranlar var ya, işte lanet ve yurdun kötüsü onlaradır." (13-Ra'd/25) "Küfredip Allah yolundan alıkoymaya çalışanlara fesad çıkarmalarından dolayı azap üstüne azap edeceğiz." (16- Nahl/88)
Fesad'la ilgili bazı ayetler:
"Vicdanları, onlar(ın doğruluğun)a kanaat getirdiği halde, sırf haksızlık ve böbürlenme yüzünden onları inkar ettiler. Bak, işte o bozguncuların sonu nasıl oldu." (27-Neml/14)
"İktidara geldiğinde, orada fesada, ekini ve nesli mahvetmeye koyulur. Fakat Allah, fesadı sevmez." (2-Bakara/205)
"Doğruluklarına kani oldukları halde, haksızlık ve büyülenmelerinden dolayı onları bilerek inkar ettiler. Fesatçıların sonunun nasıl olduğuna bir bak!" (27- Neml/14)
"Fir'avn dedi ki: Beni bırakın. Mûsâ'yı öldüreyim de Rabbine yalvarsın. Çünkü ben onun, dininizi değiştirmesinden yahut burada fesad çıkarmasından korkuyorum." (40-Mü'min/26)
"Eğer Hak onların hevalarına uysaydı, gökler, yer ve onlarda bulunanlar fesada uğrardı. Hayır, Biz onlara öğüt verdik. Fakat onlar öğütten yüz çeviriyorlar." (23-Mü'minun/71)
"Ad'e", "Güçlü İrem'e", "Vadilerde kayaları oyan Semud'a", "Sarsılmaz bir saltanat sahibi Fir'avn'a" ülkelerinde azmaları ve oraları fesada boğmalarından dolayı Allah onları çetin bir azaba uğrattı." (89-Fecr/6,7,8,9,10,11,12,13)
"Sizden önceki nesillerden fazilet sahibi kimseler yeryüzünde fesada engel olmaya çalışsaydı ya! Ancak bunu onların pek azı yaptı. Biz de onları kurtardık. Zalimler ise kendilerini azdıran ihtiraslara kapılarak mücrim oldular." (11-Hud/116)
İktibas / KAVRAMLAR