Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Fırat Nehrinin Taşarak Kufe Şehrini Harap Etmesi

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
H Çevrimdışı

HAZRETİ MEHDİ

Üye
İslam-TR Üyesi
Fırat nehrinin durdurulması, ve onun suyunun Kufe’ye girip şehri harap etmesi. (İkdiddurer’de zikredilen diğer alametler kısmından, Kütüb-i Sitte)
Bazıları bu hadisenin çok şiddetli bir sel sonucunda olacağını söylerken; bazıları da Süfyani ordularının Fırat Nehrinden su salacaklarını söylüyorlar. Bu olayın vuku bulması gerçekte nasıl olacaktır acaba? Bilgileriniz için şimdiden teşekkürler...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Konu ile ilgili sahih (sunni)rivayetler ve izâhat aşağıdaki gibidir. Kufe'nin helak olması sahih hadislerde geçmemektedir. Aşağıdaki rivayetlerde "Fırat nehrinin suyunun çekilmesi... " hakkındaki sahih rivayet, Suyuti'de kitabında bu hadis "suyun durdurulması" olarak geçmektedir.
***
وعنه رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال: ]قَالَ رَسُولُ اللّهِ #: َ تَقُومُ السَّاعَةُ حَتّى يَحْسِرَ الْفُرَاتُ عَنْ جَبَلٍ مِنْ ذَهَبٍ، يَقْتَتِلُ عَلَيْهِ النَّاسُ فَيُقْتَلُ مِنْ كُلِّ مِائَةٍ تِسْعَةٌ وَتِسْعُونَ. فَيَقُولُ كُلُّ رَجُلٌ مِنْهُمْ: لَعَلِّي أنْ أكُونَ أنَا أنْجُو
[. أخرجه الخمسة إ النسائي.»يحسرُ« يكشف .
Ebu Hurayra (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Rasulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Fırat nehri (suyu çekilerek) altın bir dağ üzerinden açılmadıkça kıyamet kopmaz. Onun üzerine insanlar savaşırlar. Yüz kişiden doksan dokuzu öldürülür. Onlardan her biri: "Herhalde savaşı ben kazanacağım" der."
(Buhârî, Fiten 24, Muslim, Fiten 29, (2894); Ebu Davud, Melahim 13, (4313, 4314); Tirmizî, Cennet 26, (2572, 2573); Kutub-i Sitte, Kıyamet Alâmetleri , 7, 5040)

Hadisin Buhârî'de gelen bir vechinde: "...Kim o hadiseye hazır olursa, ondan hiçbir şey almasın" ibaresi ziyadedir.
İbnu Hacer, "Ondan hiçbir şey almasın" ifadesinden hareketle, ortaya çıkacak bu altının dinar (şeklinde madrub para) altın kalıpları veya altın tozu şeklinde olabileceğini, hepsinin caiz olduğunu söyler.
Bir rivayette altından dağ, bir başka rivayette "altundan hazine (kenz)" ifadesi kullanılmıştır. Dağla çokluk kinaye edildiği belirtilmiştir.
İbnu't-Tin bu hazineden almanın yasaklanmasını, "o hazinenin bütün Müslümanlara ait olmasındandır. Öyleyse kişi ondan sadece kendi hakkını alabilir" diye açıklar ve devamla: "Kim ondan alır, malını çoğaltırsa, faydasız olduğu için pişman olur, altundan bir dağ ortaya çıksa, altın değerini kaybedeceği için, bu istenmez" der.
İbnu Hacer, bu yorumu muvafık bulmaz: "Onun söylediği, hadiste açık değil, açık olan husus şudur:
Ondan alınması, fitne çıkacağı üzerine savaşılacağı için yasaklanmıştır" der. Şu ihtimale de yer verir: "Ondan almanın nehyedilişindeki hikmet, ona ihtiyacın kalmadığı veya pek az olduğu bir vakitte ortaya çıkmış olmasıdır."
İbnu Hacer, önceki ihtimalin galib olduğunu söyler ve buna, hadisin Muslim'de geçen ve Teysir'de esas alınmış olan (kaydettiğimiz) veçhini delil gösterir. Ayrıca Müslim'de geçen şu mealdeki rivayetle de bu görüşünü te'yid eder: "...Fırat nehrinin, altından bir dağ üzerinden açılacağı zaman yakındır. İnsanlar bunu işitince oraya yürürler. Nehrin yanındakiler: "Biz insanları bırakacak olursak, ondan alıp tamamını götürecekler" derler."
Rasulullah devamla buyurdu ki: "Bunun üzerine onun için savaşa girişirler. Her yüz kişiden doksan dokuz tanesi öldürülür."
İbnu Hacer: "Bu da gösteriyor ki, İbnu Tîn'in tahayyul ettiği sebeb batıldır. Yasağın sebebi, ondan almanın getireceği neticedir: Savaş..." Bu hadisenin toplanma (mahşer) için ateşin çıkması sırasında vukuuna da bir mani yoktur. Lakin bu, ondan almayı nehyetmek için bir sebeb olamaz.
İbnu Mace, Sevban'dan şu hadisi merfu olarak tahric etmiştir: "Hazinenizin yanında üç (grup) savaşır. Her biri de bir halife oğludur..." İbnu Mace hadisi Mehdi ile ilgili bir babta kaydetmiştir. Eğer burada geçen hazineden murad, sadedinde olduğumuz hadiste geçen hazine ise, bu durum, yani nehrin altında olması hadisesi, Mehdi'nin zuhuru zamanında meydana gelecektir. Bu ise, kesinlikle, İsa'nın (a.s.) inmesinden önce ve de ateşin çıkmasından öncedir.

"Bugüne dek Fırat'ın başında dünya kadar katliamlar meydana geldi. Yakın tarihten başlayacak olursak, Fırat'a yakın yerde Irak ve İran katliamı oldu. 1958'de yine Fırat'a yakın bir yerde çok ciddî kıyım yapılarak Allah Rasûlu'nun torunları katledildi.. gerçi onlar da Devlet-i Aliye'yi arkadan vurmuşlardı (men dakka dukka). Ancak, yukarıdaki hadisten, bu iki hadiseyi çıkarmak uygun olmasa gerek. Belki, daha sonra olması muhtemel bazı hadiselere işaret aramak daha uygun olur.
Mesela: Fırat'ın suyu, altın değerinde olacak bir devreye, mecaz yoluyla bir işaret olabileceği gibi yapılacak barajlardan elde edilecek gelirlere de "altın" sözüyle işaret olabilir. Ayrıca, Fırat'ın suyu tamamen çekilerek, altında çok büyük altın ve petrol yataklarının çıkacağı da bildirilmiş olabilir. Ayrıca toprak çökmeleri neticesinde böyle bir maddenin de bulunması mümkündür. Fakat ne olursa olsun o bölgenin, İslam âleminin bünyesinde, bir dinamit gibi, potansiyel bir tehlike olduğunun anlatılmasında şüphe yoktur. Bunlar bugün zuhûr etmiş şeyler değil; ileride zuhur edecek hadiselerdir.. ve o günleri gören insanlar, Allah Rasûlu'ne bir kere daha bütün kalbleriyle "sadakte: doğru söyledin" diyecek ve imanlarını yenileyeceklerdir."


"Fırat nehrinin suyunun çekilip..." Suyuti (rahimehullah), kitabında bu hadis "suyun durdurulması" olarak geçmektedir. (İmam Celâleddin Suyûti, Kitab-ul Burhan Fi Alameti-il Mehdiyy-il Ahir Zaman,39)
Gerçekten de Keban Baraji, Fırat Nehrinin suyunu durdurmuş, kesmiştir.
Burada
"suyun durdurulması" ifadesiyle "Baraj"a dikkat çekilmektedir. (Allahualem) çünkü baraj suyun akışını durdurmakta, suyu önünde biriktirmektedir. Su elektrik enerjisine çevrildikten sonra akmaya devam etmektedir.

Altın dağdan murad; definedir. Fırat nehrinin açılması, suyunun çekilmesiyle olacaktır.
Ulemâ bu hadîsdeki boğaz kelimesinden büyüklerin ve reislerin kastedildiğini söylemişlerdir. Bâzılarına göre bundan murad; cemaatlardır.
Kaadî Iyâz bu kelimenin cuz'u zikir kullu murad kabilinden mecaz-ı mursel olabileceğini söylemiştir.
Üçüm kelimesi, utum gibi, kal'a mânâsına gelir.
Anlaşılıyor ki, Fırat nehrinde define çıktığını işitenler, onu almak için koşacaklar ve birbirleriyle harbedeceklerdir. Bu harbde çarpışanların yüzde doksan dokuzu öldürülecek ve her ölen, keşke ben kurtulsam da defineyi ben alsam diyecektir.
Definenin başında bulunanların ondan bir şey almamaları tenbih edildiğine göre, onun alınması mümkün bir yerde bulunacağı yahut maden halinde değil de, para veya külçe şeklinde olacağı anlaşılıyor. Alınmasının nehiy buyurulması define birçok belâlara sebeb olacağı içindir.
Aynî: «Bu bir mucizedir.» diyor.
İbnû Tin'e göre, define müslümanların hakkı olduğu için alınmayacaktır. Fakat bu söze itiraz edilmiş, definenin müslümanîara âid olup olmadığı malûm değildir, denilmiştir. Nehyin asıl sebebi fitne ve çarpışmadır.

Ummu Seleme (r.anha)’dan rivâyete göre; Rasûlullah (s.a.v.) yere batırılan bir ordunun bahsedince Ummu Seleme: Belki o ordudan içersinde zorla oraya katılmış olanlar da vardır, deyince:
Rasûlullah (s.a.v.) "onlar niyetlerine göre mahşer yerinde diriltileceklerdirbuyurdu.
(Müslim, Fiten: 2; İbn Mâce, Fiten: 30; Tirmizi, Fiten, 2171)

Tirmizî: Bu hadis bu şekliyle hasen garibtir.
Bu hadis aynı zamanda Nafi’ b. Cubeyr’den ve Âişe’den de rivâyet edilmiştir.


حدّثنا هِشَامٍ بْنُ عَمَّارٍ. حدّثنا سُفْيَانُ بْنُ عُيَيْنَةَ عَنْ أَُمَيَّةَ بْنِ صَفْوَانَ بْنِ عَبْدِ اللهِ ابْنِ صَفْوَانَ سَمِعَ جَدَّهُ عَبْدَ اللهِ بْنِ صَفْوَانَ يَقُولُ: أَخْبَرَتْنِي حَفْصَةُ أَنَّهَا سَمِعَتْ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم يَقُولُ: (( لَيَؤْمَّنَّ هذَا الْبَيْتَ جيْشٌ يَغْزُونَهُ. حَتَّى إِذَا كَانُوا بِيَيْداءَ مِنْ الأَرْضِ خُسِفَ بِأَوْسَطِهِمْ. وَيتَنَادَى أَوَّلُهُمْ آخِرَهُمْ. فَيُخْسَفُ بِهِمْ. فَلاَ يَبْقَى مِنْهُمْ إِلاَّ الشَّرِيدُ الَّذِي يُخْبِرُ عَنْهُمْ)). فَلَمَّا جَاءَ جَيْشُ الْحَجَّاجِ، ظَنَنَّا أَنَّهُمْ هُمْ. فَقَالَ رَجُلٌ: أَشْهَدُ عَلَيْكَ أَنَّكَ لَمْ تَكْذِبْ عَلَى حَفْصَةَ، وَأَنَّ حَفْصَةَ لَمْ تَكْذِبْ عَلَى النَّبيِّ صلى الله عليه وسلم
"... Abdullah bin Safvan (bin Cumeyye bin Halef) (Radıyallahu anhum)'dan; Şoyle demiştir:
(Mûminlerin anası) Hafsa (Radiyallahu anha), bana Rasullullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'den şu hadisi işittiğini haber verdi: "(Son zamanlarda) Muhakkak bir ordu şu Kâ'be'yi yıkmayı kasdedecektir. Nihayet o guruh Beyda denilen yere geldikleri zaman onların orta tabakası yere batırılır ve önde gidenleri arkadakilerine haykırışta bulunur. Sonra onlar da yere batırılır. Artık kaçıp da kendilerinden haber verecek olandan başka onlardan hiç kimse kalmaz."
(Abdullah bin Safvan) demiştir ki: Sonra Haccac (bin Yusuf'un) ordusu gelince biz o guruhun bu ordu olduğunu sandık.
Sonra (bu ordunun yere batırılmaması sebebiyle o guruh olmadığı anlaşılmca) bir adam (bana) : Ben senin Hafsa (Radiyallahu anha) adına yalan söylemediğine ve Hafsa (Radiyallahu anha)'nın da Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) adına yalan sdylemediğine sahidlik ederim, dedi.
(İbn Mâce, Fiten, Bab 30, Hadis no: 4063)


حدّثنا أَبُو بَكْرِ أَبِي شَيْبَةَ. حدّثنا الْفَضْلُ بْنُ دُكَنْنٍ. حدّثنا سُفْيَانُ عَنْ سَلَمَةَ ابْنِ كُهَيْلٍ، عَنْ أَبِي إِدْرِيسَ المُرْهِبِيِّ، عَنْ مُسْلِمِ بْنُ صَفْوَانَ، عَنْ صَفِيَّةَ، قَالَتْ: قَالَ رَسُولُ اللهِ صلى الله عليه وسلم: ((لاَ يَنْتَهِي النَّاسُ عَنْ غَزْوِ هذَا الْبَيْتِ، حَتَّى إِذَا كَانُوا بِالْبَيْدَاءِ ((أَوْ بَيْدَاءَ مِنَ الأَرْضِ)) خُسِفَ بِأَوَّلِهِمْ وَآخِرهِمْ. وَلَمْ يَنْجُ أُوْسَطهُمْ)). قُلْتُ: فَإظِنْ كَانَ فِيهِمْ مَنْ يُكْرَهُ؟ قَالَ ((يبْعَثُهُمُ اللهُ عَلَى مَا فِي أَنْفسِهِمْ))
"... (Mûminlerin anası) Safiyye (Radıyallahu anha)'dan rivayet edildiğine gore; Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) :
"İnsanlar şu Kâ'be'yi yıkmak için savaş etmekten vazgeçmeyecekler. Nihayet bir ordu (bu maksadla) savaşmaya gidip Beyda denilen mevkiye(veya hiç bir bitki olmayan dumduz bir araziye) varınca onların önde gidenleri ve arkada olanları yere batırılır ve ortada olanlar da kurtulamaz (yani hepsi yere batırılır), buyurdu.
(Safiyye demiştir ki: ) Ben: Eğer onların içinde zorla götürülen olursa (onun durumu ne olacak)? diye sordum.
O buyurdu ki: Allah (kıyamet günü) onlan niyetlerine göre diriltir."

(İbn Mâce, Fiten, Bab 30, Hadis no: 4064)

Beyda: Mekke ile Medine arasinda bir mevkiin ismi olduğu gibi hiç bir bitki olmayan dümdüz araziye de denilir.
Birinci hadiste sözü edilen Haccac, Emevi halifelerinden Abdulmelik bin Mervan (646-715) tarafmdan Hicaz valiliğine atanan Yusuf oğlu Haccac (661 - 714)'tır. Haccac'in ordusu, Mekke'de halifeligini ilan eden Abdullah bin Zubeyr (Radiyallahu anhuma)'yı katletmek üzere hicretin 72. yılı Mekke'ye yürümüş ve "Mescid-i Haram'a sığınan Abdullah bin Zubeyr (Radiyallahu anhuma)'i uzun sure muhasara altında tutarak nihayet hicretin 73. yılı katletmiştir.
Bu muessif olayla ilgili gerekli bilgi tarih kitablarında bulunur. Biz sadece hadiste Abdullah bin Safvan (Radiyallahu anhuma)'run değindiği noktayi belirtmekle yetinelim:
Haccac'ın ordusu Mekke üzerine yürüdüğünde hadislerde yere batırılacağı haber verilmiş olan ordu olduğu sanılmıştı. Fakat bu ordu yere batırılmayınca o guruh olmadığı anlaşılmıştır.

Nevevi şöyle der: Yani o orduda bulunanlar niyetlerine göre diriltilirler ve herkes niyetine göre kıyamet günü karşılık bulur.
Bu hadis, zalimlerden uzak durmanın, onlarla görüşmekten sakınmanın gerekliliğine delalet eder. Batıl yolda olanların beraberinde bulunanlar iyi niyetli olsa bile felakete uğrayabilir. Nitekim o ordunun içinde bulunanlar cebir ve zorlama ile aralanna katılmış olsalar bile yere batırılma felaketinden kurtulamazlar. Ancak niyetleri iyi olup baskı neticesinde o sefere katıldıkları için kıyamet günü niyetlerine göre muamele görürler.

Birinci hadisin ravisi Abdullah bin Safvan (r.anhuma) bin Umeyye bin Halef, etraftandir. Kendisi babasından hadis rivayetinde bulunduğu gibi, Ömer (r.anhuma) ve Hafsa (r.anha)'dan da rivayette bulunmuştur. Kendisinden de torunu Umeyye bin Safvan, ibn-i Ebu Melike ve Zuhri rivayet etmişlerdir. Bu zat hicretin 73. yılı Abdullah bin Zubeyr (r.anhuma) ile beraber katledildi.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt