Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Fussilet Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
41- FUSSİLET SÛRESİ

Mekke'de ve Gâfir Sûresinden sonra nazil olmuştur.
Utbe ibn Rabîa, Hz. Peygamber (sa)'e: "Bu işten vazgeç seni kızlarımla evlendireyim. Biliyorsun ki benim kızlarım Kureyş'in en güzel kızlarındandır." demiş. el-Velîd ibnu'l-Muğîra da: "Ben de sana razı olacağın kadar mal veririm. Biliyorsun ki ben, Kureyş'in malı en çok olanlarındanım." demiş ve bunun üzerine Rasûlullah (sa) onlara: "Eğer yüz çevirirlerse onlara de ki: Ben sizi, Ad ve Semûd'u çarpan yıldırım gibi bir yıldırımla uyardım..." âyetine kadar olmak üzere bu sûrenin başından on âyet-i kerimeyi okumuş da Efendimiz (sa)'in yanından ayrılıp gitmişler. Onlardan birisi: "Zannettim ki Ka'be başıma yıkılacak." demiş.[1]

5. Dediler ki: "Bizi çağırdığın şeye karşı kalblerimiz kapalıdır. Kulaklarımızda da bir ağırlık var. Seninle aramızda bir perde var. Sen, istediğini yap, biz de yapıcılarız.

Bu sözleri söyleyenler Ebu Cehl ile beraberindeki bir grup Kureyşli müşriktir. Ebu Sehl ibnu's-Seriyy'in Abdu'l-Kuddûs kanalıyla Hz. Ömer'den rivayetine göre Kureyşliler Hz. Peygamber (sa)'e gelmişler. Efendimiz onlara: "Sizi müslüman olmaktan alıkoyan nedir? Halbuki müslüman olsanız bütün Arap'ların efendileri olacaksınız." buyurdu. Onlar: "Ey Muhammed, senin söylediklerini duymuyoruz da anlamıyoruz da. Kalblerimiz üzerinde bir kılıf var." dediler. Ebu Cehl de bir elbise alıp bunu kendisiyle Hz. Peygamber arasına gerdi ve: "Ey Muhammed, kalblerimiz senin çağırdığına karşı bir kin içinde (kalblerimiz örtülü)kulaklarımızda bir ağırlık var ve seninle aramızda bir örtü bulunmakta." dedi. Ertesi gün olduğunda ise onlardan yetmiş kişi Hz. Peygamber (sa)'e geldiler ve: "Ey Muhammed, bize İslâm'ı arzet." dediler. Hz. Peygamber (sa)'in kendilerine İslâm'ı arzetmesiyle de sonuncu'larına varıncaya kadar müslüman oldular. Allah'ın Rasûlü (sa) tebessüm buyurdular ve: "Allah'a hamdolsun; dün kalbleriniz üzerinde örtü olduğunu, benim sizi çağırdığım şeye karşı kalblerinizin örtülü ve kulaklarınızda da ağırlık olduğunu zannediyordunuz. Bugün ise gelip müslüman oldunuz." buyurdular. Onlar da: "Ey Allah'ın elçisi, Allah'a yemin olsun ki dün sana yalan söylemiştik. Eğer gerçekten öyle olsaydı bugün iman edemezdik. Elbette Allah doğru söylemiştir, kullar ise yalan söylemişlerdir. Elbette O Gani'dir, bizler ise O'na muhtacız." dediler ve işte onların birinci gün söylediklerinin hikâyesi olarak bu âyet-i kerime nazil oldu [2]

6.... Müşrikler in vay haline,

7. Onlar ki zekât vermezler ve onlar âhireti de inkâr eden kâfirlerdir.
Ferrâ başka bir takım müfessirler der ki: Müşrikler hac mevsiminde Ka'be'yi ziyarete gelenlere yemek yedirir, onları sular ve onlar için mallarını harcarlardı. Bunlar Hz. Peygamber (sa)'e iman etmiş olanlara harcamada bulunmamaya, onları doyurmamaya ve onlara su vermemeye başladılar da bunun üzerine onlar hakkında bu âyet-i kerime nazil oldu.[3]

22. Siz, ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de derileriniz sizin aleyhinize şahitlik eder diye düşünüp sakınmadınız. Tam tersine Allah, yapmakta olduklarınızın çoğunu bilmez sandınız.

23. İşte Rabbinizi böyle sanmanız sizi mahvetti de hüsrana uğrayanlardan oldunuz.
Buhârî'nin... Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayetine göre Karın yağları çok (şişman), kalblerinin anlayışı kıt İki Kureyşli ve Sakîf ten bir hısımları veya iki Sakîfli ve Kureyş'ten bir hısımları bir evde oturmuş konuşuyorlardı. Birbirlerine: "Ne dersin, acaba Allah bizim sözlerimizi duyuyor mudur ki?" dediler.

Birisi: "Herhalde bazısını duyar, bazısını duymaz." dedi.

Bir diğerleri: "Eğer bir kısmını duyuyorsa hiç şüphesiz hepsini duyar; ya da açıktan söylediğimizi duyuyorsa gizli söylediklerimizi de duyar" dedi de bunun üzerine "Siz, ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de derileriniz sizin aleyhinize şahitlik eder diye düşünüp Sakınmadınız..." âyeti indirildi.[4]

Vahidî'deki rivayette bu kişilerin konuşmaları "Bizim sözlerimizi duyuyor mu?" yerine "Bizim fısıltılarımızı yani gizli konuşmalarımızı duyuyor mu?" şeklindedir ve onların bu konuşmaları üzerine bu 22. âyetle birlikte 23. âyet-i kerimenin de nazil olduğu belirtilmiştir.[5]

Sa'lebî, bu âyet-i kerimelerin inmesine sebep olan Sakîfli'nin Abdul yâleyl'i, Kureyşli iki hısımının da Ümeyye'nin oğulları Rabîa ve Safvân olduğunu kaydeder.[6]

Tirmizî'nin Hennâd kanalıyla Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayetinde o şöyle anlatıyor: Ka'benin örtüsünüe sarınmış (gizlenmiş) bir halde duruyordum. Üç kişi geldiler. Karın yağları çok, kalblerinin fıkhı (anlayışı) kıt kimselerdi. Bunlar bir Kureyşli ile Sakîf'ten iki hısımı ya da bir Sakîf'li ile Kureyş'li iki hısımı idiler. Bir şeyler konuştular ama onları anlayamadım. Daha sonra onlardan birisi: "Ne dersiniz Allah bizim bu konuşmamızı işitiyor mu acaba?" dedi. Diğeri: "Eğer sesimizi yükseltirsek işitir, yükseltmezsek işitemez." dedi. Bir diğeri: "Eğer ondan bir şeyi işitirse hepsini işitir." dedi. Gelip bunu Hz. Peygamber (sa)'e zikrettim de bunun üzerine Allah Tealâ: "Siz, ne kulaklarınız, ne gözleriniz, ne de derileriniz sizin aleyhinize şahitlik eder diye düşünüp sakınmadınız." âyet-i kerimesini indirdi.[7]

Ebu Davud et-Tayâlisî'nin kendi senediyle Abdullah ibn Mes'ûd'dan rivayetin'de ise bu üç kişinin mescid-i nebevide konuştukları, birisinin, Allah'ın, bizim söylediklerimizi işittiği sanıyor musunuz?" sorusuna diğerinin: "Eğer sesimizi yükseltirsek duyar, yükseltmezsek duymaz." dediği, üçüncülerinin de: "Eğer bir kısmını duyuyorsa kalan kısmını da duyar." dediği ve İbn Mes'ûd'un olanları Hz. Peygamber (sa)'e gelerek ona anlattığı bunun üzerine bu âyetin nazil Olduğu rivayet edilmektedir.[8]

30. Muhakkak ki "Rabbimiz Allah 'tır. " deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanların üzerine melekler iner de iner. Onlara: "Korkmayın, üzülmeyin; size vad olunan cennetle sevinin. " derler.
İbn Abbâs'tan rivayetle Atâ şöyle der: Bu âyet-i kerime Hz. Ebu Bekr hakkında nazil olmuştur. Müşrikler: "Rabbimiz Allah'tır, melekler de onun kızlarıdır ve bizim O'nun katında şefaatçilerimizde." deyip dosdoğru yolu bulamadılar. Yahudiler: "Rabbimiz Allah'tır ve Uzeyr O'nun oğludur. Muhammed de peygamber filân değildir.' deyip onlar da dosdoğru yolu bulamadılar. Ebu Bekr ise: "Rabbim!. Allah'tır, bir ve tektir ve hiçbir ortağı da yoktur. Muhammed de O"nun kulu ve elçisidir." deyip başına gelen bütün belâ, musibet ve mihnetlere dayanıp dosdoğru yolu tutturdu, doğru yoldan hiçbir şekilde ayrılmadı.[9]


Burada âyet-i kerimenin Hz. Ebu Bekr hakkında nazil olduğunu söylemek herhalde bu âyet-i kerimenin hükmüne dahil olanların ilki Hz. Ebu Bekr'dir demek olmalıdır. Değilse âyet-i kerime Hz. Ebu Bekr gibi inanan bütün mü'minler hakkında geneldir.[10]

33. Allah 'a çağıran ve salih amel işleyenden sözü daha güzel olan kimdir?..
Vahidî anlatıyor: Kâfirler, ezanı işittiklerinde Rasûlullah (sa)'a geldiler. Müslümanlar da Efendimizin yanındaydılar. "Ey Muhammed!" dediler; "Geçen ümmetlerden hiç işitmediğimiz bir şey ihdas ettin. Hem peygamberlik iddia ediyorsun, hem de uydurduğun bu ezanla senden önceki peygamberlere muhalefet ediyorsun, Eğer bunda bir hayır olsaydı senden önceki peygamberler elbette buna senden daha lâyıkdılar. Nereden aldın bu deve böğürmesini. Ne kadar çirkin bir ses, ne kadar çirkin bir küfür!" Bunun üzerine Allah Tealâ "Birbirinizi namaza çağırdığınızda; onu alaya alır ve eğlence; edinirler. Bu, onların gerçekten akıllarını kullanmaz bir topluluk olmalarındandır/' âyet-i kerimesini (Mâide, 5/58) ve bu "'Allah'a çağıran ve salih ameli işleyenden sözü daha güzel olan kimdir?" âyet-i kerimesini indirdi.[11]
Kurtubî hadiseyi Kelbî'den rivayetle zikretmiştir.[12]

Hz. Aişeden gelen bir rivayette bu âyet-i kerimenin müezzinler hakkında nazil olduğu belirtilirken başka bir rivayette özellikle müezzin Ebu Ümâme ei-Bâhilî hakkında indiği de rivayet edilmiştir.[13]

34. İyilikle kötülük eşit olmaz. Sen, kötülüğü en iyi şekilde sav. O zaman göreceksin ki seninle arasında düşmanlık bulunan kişi bile yakın bir dost oluvermiştir.
Mukâtil der ki: Bu âyet-i kerime Ebu Süfyân hakkında nazil olmuştur. İman etmezden önce Hz. Peygamber (sa)'e eziyet ederken daha sonra Hz. Peygamber (sa)'e hısım olması, sonra da İslâm'a girmesinden sonra Hz. Peygamber (sa) ve müslümanlara samimi bir dost oluvermiştir.[14]


40. Ayetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar, bize gizli değillerdir. Ateşe atılan mı, yoksa kıyamet günü güven içinde gelen mi daha iyidir? Dilediğinizi işleyin, doğrusu O, yapmakta olduklarınıza Basîr'dir.
Îbnu'l-Münzir'in Beşîr ibn Feth'den rivayetine göre bu âyet-i kerime Ebu Cehl ve Ammâr ibn Yâsir hakkında nazil olmuştur.[15]

Mukâtil de âyet-i kerimenin "Ayetlerimiz hakkında doğruluktan ayrılıp eğriliğe sapanlar, bize gizli değillerdir" kısmının Ebu Cehl hakkında nazil olduğunu Söylemiştir.[16]

44. Biz onu yabancı bir dilde kılsaydık diyeceklerdi ki: "Ayetleri tafsilâtlı olarak açıklanmalı değil miydi? Hem yabancı, hem de Araba mı hitab etmektedir? De ki: "İman edenler için hidâyet ve şifadır... "
Saîd ibn Cübeyr'den rivayete göre o şöyle demiştir: Kureyşliler sırf inat ve inkârlarından "Kur'ân hem Arapça, hem de Yabancı bir dilde indirilseydi; bazı âyetleri Arapça, diğer bazı âyetleri de yabancı bir dilde olsaydı." dediler de bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.[17]

49. İnsan, hayır istemekten usanmaz da kendisine bir kötülük dokununca da hemen ümitsizliğe düşer.
Bu âyet-i kerimenin el-Velîd ibnu'l-Muğîra veya Utbe ibn Rabîa hakkında nazil olduğu söylenir.[18]

[1] Râzî, Mefâtîhu'l-Ğayb, XXX,258.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/770.
[2] Alûsî, age. XXIV,97.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/770-771.
[3] Kurtubî, age. xv,222.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/771.
[4] Buhârî, Tefsîru'l-Kurân, 41/1,2 (Fussılet Sûresi); Müslim, Sıfatu'l-Münâfıkîn, 5; Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Fussılet, 41/1, hadis no: 3248.
[5] Vahidî, age. s. 263.
[6] Kurtubî, age. xv,229.
[7] Tirmizî, Tefsîru'l-Kur'ân, Fussılet, 41/2, hadis no: 3249: Müslim, Münâfıkîn, 5; Ahmed ibn Hanbel, Müsned, 1,408.
[8] Ahmed Abdurrahman el-Bennâ, Minhatu'l-Ma'bûd fi Tertibi Musnedi't-Tayâlisî Ebu Dâvûd, 11,23.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/ 771-772.
[9] Vahidî, age. s. 264- Kiî/.i. ase. XXVII.) 21.
[10] Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/772-773.
[11] Vahidî. ug.\ s. !?*>.
[12] Kurtubî, agc. vi,i46.
[13] Begavî. age. iv.114.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/773.
[14] Kurtubî, age. xv,236.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/773.
[15] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,102-103.
[16] Kurtubî, age. XV,239.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/774.
[17] Kurtubî, age. xv,240.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/774.
[18] Alûsî, age. xxv,4.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/774.

 
Üst Ana Sayfa Alt