Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Gadiri Humm Olayı ve Mevlid Konusu

I Çevrimdışı

islami bilgiler

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Gadiri Humm Olayı ve Mevlid Konusu


2 - Bu uydurma kutlama günlerinin ikinci çeşidi şudur.

Evet, bu günlerde önemli bir iş olmuştur, ama başka olayların meydana geldiği benzeri günlerde olduğu gibi, bu olay o günün yıllık törenlerle anılmasını gerektirm ez. Üstelik ilk dönem müslümanları (selef) de bu günleri kutlamış değillerdir.

Mesela, Peygamber Efendimiz in (salât ve selâm üzerine olsun) ünlü Veda Hacc'ından dönüşü sırasında Gadiri Humm denen yerde bir konuşma yaptığı gün olan Zilhicce ayının on sekizinci günü gibi.

Müslim'in Zeyd b. Erkam'a dayanarak belirttiğine göre Peygamber imiz, bu konuşmasında müslümanlara Allah'ın (c.c.) Kitab'ına (Kur'an'a) bağlı kalmalarını ve kendi soyundan gelecek olanları (Ehl-i Beyt'i) kayırmamalarını tavsiye etmiştir.

(Uzunca olan bu hadis, Müslim'in sahih'inde kaydedilm iştir. K. Sahabinin faziletle ri, bab: Ali b. Ebi Talib'in fazileti. H. No: 2408. c. 4, s. 873. Ehl-i Beytim, hakkında size Allah'ı anımsatırım şeklinde kaydedilm iş.)

(Zeyd b. Erkam; Büyük sahabiler den olan bu zatın asıl adı Zeyd b. Erkam b. Zeyd b. Kays b. El-Numan El-Hazrecî'dir. Hendek Savaşında Rasûlüllah'la birlikte bulundu. Bu onun Rasûlüllah'la olan ilk birliktel iğiydi. Çünkü Uhud savaşı sırasında onun yaşı bir hayli küçük olması nedeniyle Rasûlüllah onu geri çevirdi. On yedi savaşta hazır bulundu. Münafık Abdullah b. Übeyy'in sözünü Rasûlüllah'a o bildirdi. Onun bu haberini doğrulamak için Yüce Allah Münafıkın süresini indirdi. Sıffin savaşında da Ali ile birlikte oldu. Hicrî 66 yılında Küfe'de öldü. Bkz. El-İsabe, c. 1, s. 560. Biyografi: 2873.)

Fakat bazı asılsız görüşlüler, bu olaya uydurma şeyler eklemişler, hatta Peygamber imiz (salât ve selâm üzerine olsun) sözde Hz. Ali'yi (Allah ondan razı olsun) yüksek bir yere çıkarıp oturttukt an sonra, açık bir ifade ile kendinden sonra onun halife olması gerektiğini belirtmiştir. O gün orada, daha bir çok söz ve hareketin söylenip yapıldığını da ileri sürüyorlar ki, kesinlikl e hiç birinin aslı yoktur.

Üstelik bu asılsız görüşlüler, bu konuşmayı dinlemiş olan sahabiler in çok azı dışında tümünün bu sözde belgeyi saklı tutmak üzere işbirliği yaparak, halife olması vasiyet edilen Hz. Ali'nin hakkını gasbettik lerini ve böylece fasıklık ve küfür işlediklerini iddia ederler.

Oysa gerek insanın yaratılıştan gelen tabii yapısı, gerek sahabiler in güvenirlilik ve dinlerine bağlılıkları ve gerekse bağlı oldukları şeriatın kendileri ni gerçekleri açıklamaya zorlayan niteliği göz önüne alınınca, böyle bir belgenin saklı kalabilme sinin mümkün olamayacağı kesinlikl e anlaşılır.

Şu andaki amacımız imamlık (imamet) meselesin i tartışmak değildir. Sadece bu günü bayram sayıp kutlamanın dinimizde yeri olmayan asılsız bir uydurma olduğunu belirtmek istiyoruz, ilk dönem müslümanları (selef) zamanında, gerek Peygamber imizin soyundan gelenler (Ehl-i beyt) ve gerekse gelmeyenl er kesinlikl e bu günü bayram sayıp kutlamış değillerdir ki, günümüzdeki uydurma gelenekle r o dönemden kaynaklan mış sayılsın.

Çünkü bayramlar, şeriatlerin temel ilkelerin dendirler . Bundan dolayı ulu-orta ortaya atılamazlar, tersine şeriatın bildirdik lerine sıkı sıkıya bağlı kalmayı gerektire n kurumlardır. Ayrıca Peygamber imiz, çeşitli günlerde bir çok konuşmalar yapmış, değişik önemli olaylar yaşamıştır. Meselâ Bedir, Huneyn, Hendek, Mekke'nin Fethi, Hicret ve Mekke'ye girişi gibi. Bunlar yanında İslam dininin ilkelerin i açıklamak üzere yapmış olduğu çok sayıda konuşması vardır.

Fakat dinimiz açısından bu önemli olay ve konuşma günlerinin hiç birini bayram saymak gerekmemiştir. Durum böyle olunca bu günü bayram sayanlar, tıpkı Hz. İsa'nın (Allah'ın selâmı üzerine olsun) başından geçen önemli olayları anma günleri olarak kutlayan hristiyan lar ile vaktiyle ayni tutumu benimsemiş olan yahudiler e özenmiş olmaktadırlar.

Yoksa bayramlar ve anma günleri birer şeriat kurumlarıdırlar. Buna göre Allah tarafından bildirile nleri kutlanır, değilse dinde yeri olmayan bayram ve anma günü icad edilmez.

Bu tip bir olay da bazı kimseleri n, ya Hz. İsa'nın (salât ve selâm üzerine olsun) doğum gününü yıldönümü olarak kutlayan hristiyan lara özenerek veya Peygamber imize karşı duydukları sevgi ve saygıyı dile getirmek için O'nun doğum gününü anmalarıdır. Allah böylelerine, Peygamber imize karşı besledikl eri sevgiden ve ictihadla rını mesned edinmiş olmalarından dolayı sevap bağışlayabilir, yoksa işledikleri bid'atten dolayı değil. Üstelik Peygamber imizin hangi gün doğduğu kesinlikl e belli değil, müslümanlar arasında tartışmalı bir meseledir .

İlk dönem müslümanları, (selef) geçerli sebebi var olduğu (Peygamber sevgisi) ve önleyici hiç bir engeli bulunmadığı halde bu günü ne anmışlar ve nede kutlamışlardır. Eğer anma töreni sırf hayırdan ibaret olsaydı veya hayır tarafı zararından daha baskın olsaydı, ilk dönem müslümanlarının onu bize göre öncelikle ve haydi haydi kutlamala rı gerekirdi . Çünkü onlar Peygamber imizi bizden daha çok sevip sayan ve hayırlı işler yapmaya bizden daha istekli kimselerd i.

Oysa kâmil anlamda Peygamber imizi sevip saymak,

- O'na uymak,

- Bağlı kalmak,

- Emirlerin i yerine getirmek,

- Sünnetini her yönü ile yaşatmak,

- Getirdiği ilkeleri yaymak ve bu konuda gerek kalble gerek elle ve gerekse dille mücadele vermek (cihad etmek)tir.

- Muhacir olsun, ensar olsun ilk önce müslüman nesil ile titizlikl e onlara uyan sonraki müslümanlar bu yolu benimsemişlerdi.

Oysa bu tip bid'atlere pek düşkün olduklarını gördüklerimizin çoğunluğunun bu konudaki iyi niyetleri ne ve kendileri ne sevap sağlayıcı olması beklenen ictihad dayanakla rına rağmen Peygamber imizin sıkı sıkıya önem verilmesi ni emretmiş olduğu konularda gevşek ve umursamaz davrandıkları görülür. Böyleleri mushafın dışını süsleyip içini okumayanl ara veya içindeki ayetleri okuyup uygulamay anlara benzer.

Bunları camileri süsledikleri halde içlerinde hiç namaz kılmayanlara veya çok az kılanlara yahud süslü tesbih ve seccadele r gibi şeriatte yeri olmayan ve çoğunlukla gösteriş, kendini beğenmişlik ve asıl görevi ihmal etme gibi hastalıklara eşlik eden göz boyayıcı dış görüntü düşkünlerine de benzetebi lirsiniz.

Nitekim Peygamber Efendimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bir hadisinde:

“Her hangi bir ümmet amel yönünden bozulunca mutlaka camilerin i süslemeye yönelir” buyurmuştur.

(İbn Mace, H. No: 741, c. 1, s. 244, 245, Kitap: Mescitler, Bab: Mescidler i Süsleme, Süyûti Hasen olarak tanımladığı bu hadisi El-Cami us-sağir'in de kaydetmiş: H. No: 7918, c. 2, s. 497.)


 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt