Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Gam Yeme, Kemal Sayar

Nesîbe Lena Çevrimdışı

Nesîbe Lena

"عِشْ حَمِيداً، وَمُتْ شَهِيدًا"
Süper Moderatör
Günümüzün önemli sorularından birisi şu: Onca maddi ilerlemeye rağmen, insanlar neden önce ki nesillere göre daha mutsuz?

Özgürlük var, ama bağlılık yok. Haklar var, ama diğerkâmlık yok. Refah var, ama amaç yok.

Bolluk çağında ruh açlıktan kıvranıyor. Maddeci yönelim insanı ıssızlaştırıyor. Ruh çoraklaşıyor. Maddeci değerler derinlerimizde saklı duran emniyetsizlik hissini uyandırıyor ve bizi ancak çok sahip olmakla mutlu olabileceğimiz yanılsamasına götürüyor. Bunun için de zaman satıp para almamız gerek. O kadar çalışıyoruz ki, sevdiklerimize ayıracak zamanımız kalmıyor. Anne babalık ve arkadaşlık gibi paraya tahvil edilemeyen her şey değer kaybediyor. Koşuşturma ve zaman yok luğu içinde kişisel özgürlüğümüz sınırlanıyor. Servet, ün ve imaj uğruna halislik, sahicilik ve özerklik feda ediliyor.


Maddecilik sizi sadece ödül ve övgü alabileceğiniz alanlara yönlendiriyor. Öte yandan, maddeci olmayan bir hayat, bir şeye sadece ona ilgi duyduğunuz veya ondan zevk aldığınız için, onunla uğraşmaktan mutlu
olduğunuz için yönelebilmenizi sağlıyor. Maddeci zihniyete göre, başka insanları düşünmek, onlara şefkat göstermek size başarı ve kazanç olarak geri dönmediği
için insanlara zaman ayırmanız gerekmiyor. İnsanları da şeyleştiren, onları kullanılıp atılabilir eşya derekesine indiren bu anlayış, günümüzde yakın ilişkilerin ve sadakatin altını oyuyor.

İnsanlar öznel iyilik hislerini nerede durduklarından, ne olduklarından değil, ileride ne olacaklarından devşiriyorlar. İlerleyen yıllarda şartları ve gelirleri daha iyiye gidecek mi?

Dolayısıyla, hayat beklentileri bir nesilden diğerine sıçramalarla gidiyor. İyi bir hayatın maddi beklentileri giderek yükseliyor. Sahip olduklarınız size yetmediğinde, gözünüzü daha yukarılara dikiyor ve yine mutsuz
oluyorsunuz.

Maddecilik kültürü tamahkârlığı kamçılıyor. Bireyler "kazanan hepsini alır" ekonomileri içinde büyüyor. Amaç sofradan kapabildiğini kapmak. Herkes kendi hırsı ölçüsünde bir pay talep ediyor. Böyle bir ekonomik manzarada bencillik ve maddecilik, ahlaki sapmalar olarak değil, hayatın amacı olarak görülüyor. Kendi iyilik hissimizi ve başarımızı içe doğru bakarak, ruhumuzu ve bütünlük duygumuzu tartarak değil, dışa bakarak, neye sahip olduğumuzu ve daha neyi alabilecegimizi tartarak ölçüyoruz. Bu öyle bir dünya görüşü ki, başkalarının başarısı; sahip oldukları bilgelik, nezaket
veya topluma yaptıkları katkı ile değil, "doğru" elbise, ev veya arabalara sahip olmalarıyla değerlendiriliyor. İnsan ilişkilerindeki sıcaklık kayıplara karışıyor.

Komşuların kapısı kolayca çalınamıyor, aile dayanışması çözülüyor. Toplumsal destek azaldığında işsizlik hayatları daha fazla tarumar ediyor; hastalıklar, çocuklarla ilgili hayal kırıklıkları, depresyonlar daha
ağır yaşanıyor. Hayatın darbeleri geçmiş yıllara göre daha fazla değilse bile, sosyal ilişkilerin kaybıyla, insanların incinebilirliği artmış durumda. Bir ilişkiye,
"Bu ilişki benim için ne vaat ediyor?" sorusuyla yaklaştığınızda, o ilişkinin sıcaklığı ve samimiyeti baştan yara alıyor ve hayatın şenliği azalıyor. Insan, içinde yaşadığımız çağda en çok yakınlık ve samimiyet arıyor.
Güvenebileceği, sırtını yaslayabileceği dostlar arıyor. İşyerlerini bile çalışma arkadaşlarımızı seviyorsak seviyoruz. Günümüz çalışma koşullarında rekabetçilik,
arkadaş ilişkilerini de zehirliyor. Güvensizlik ve rekabetçilik, iş ortamında samimiyetin altını oyuyor. Yakınlığı kaybettiğimizde soğuk, benmerkezci, düşman kişilikler oluveriyoruz.

Yine de gelecek başka bir hikâye olabilir. Çağların ötesinden gelen bir ses, Hafiz'in sesi imdadıma yetişiyor: "Kaybolan Yusuf döner Kenan'a bir gün; gam yeme
/ Gör şu mahzun ev, olur tekrar gülistan; gam yeme /
Ey gönül, işler düzensizlikten elbet kurtulur / Dertliler kalmaz perişan böyle her an; gam yeme / Gerçi birkaç gün, felek sapmış gider, hep ters yöne / Her zaman
arzunca dönmez çünki devran; gam yeme / Bülbülüm, kırlarda tekrar taht kurarsın, gün gelir/Tek ki sağ kal kopmasın ömrün bahardan: gam yeme / Sel götürmüş yıkmış varlığın, mahveylemiş / Nuh eğer kaptansa korkma, olsa tufan; gam yeme."


Kemal Sayar, Merhamet
 
Üst Ana Sayfa Alt