Ö
Çevrimdışı
Diyalogcu Nurcular ve Üstadları - Mehmet Emin Koç
Bu bağlamda günümüzün diyalogcu nurcuları, sarmaş dolaş pozlar vermek ve Ramazan sofralarında iftar duaları yaptırmak suretiyle "ekümenik sevdalı Patrik Bartho"yu milletimizin nezdinde meşrulaştırma ve ABD’nin planına taşeronluk yapma vazifesini Garibüzzaman Said Kürdî’den devralmışlardır.
İslam medeniyetinde hiç rastlanmamış biçimde "Hıristiyan şehit" gibi Haçlı itikadı hükümleri üreten ve bunu İslam itikadı imiş gibi risaleler yoluyla pazarlayan Garibüzzaman Said Efendi’nin (Bkz. Bkz. Kastamonu Lahikası, s. 75), risalelerini kaleme aldığında birer nüshasını Papa XII. Pie’ye gönderdiği, Papa’nın da buna mukabele ettiği gözden kaçmamalıdır (Bkz. Küresel Barışa Doğru, Gazeteciler ve Yazarlar vakfı yay. s 131; Köprü, s. 2, Kasım 1997, s. 110–116).
Diyalogcu nurcular, T. Üçal, Y. Kapusuz ve S.Yüksek gibi yerli "nurcu papaz" (Bkz. Milliyet, 15 Aralık 2001; Zaman, 1 Nisan 2005) ve pastörlerle olan ilişki ve destekleriyle AB süresinde Türk Milleti’nin Hıristiyanlaştırılmasına, en azından "Ilımlı" laştırılmasına katkıda bulunmuyorlar sadece...
Aynı zamanda AB ve ABD’nin 50–60 yıllık planı olarak "Ekümenik Patriklik" sevdalısı Fener papazına "yerli muhafazakâr zırh" olmayı uzun süreden beri sürdürüyorlar.
Tevarüs eden Amerikancı misyon
Son dönemin "diyalogcu nurcuları"nın bu "ekümenik misyon"u ve "ABD planına taşeronluk hizmeti" son çeyrek asırla sınırlı değildir.
Bu bağlamda günümüzün diyalogcu nurcuları, sarmaş dolaş pozlar vermek ve Ramazan sofralarında iftar duaları yaptırmak suretiyle "ekümenik sevdalı Patrik Bartho"yu milletimizin nezdinde meşrulaştırma ve ABD’nin planına taşeronluk yapma vazifesini Garibüzzaman Said Kürdî’den devralmışlardır.
İslam medeniyetinde hiç rastlanmamış biçimde "Hıristiyan şehit" gibi Haçlı itikadı hükümleri üreten ve bunu İslam itikadı imiş gibi risaleler yoluyla pazarlayan Garibüzzaman Said Efendi’nin (Bkz. Bkz. Kastamonu Lahikası, s. 75), risalelerini kaleme aldığında birer nüshasını Papa XII. Pie’ye gönderdiği, Papa’nın da buna mukabele ettiği gözden kaçmamalıdır (Bkz. Küresel Barışa Doğru, Gazeteciler ve Yazarlar vakfı yay. s 131; Köprü, s. 2, Kasım 1997, s. 110–116).
Garibüzzaman, ekümenik papazla sarmaş dolaş
Bu arada 1950’li yıllarda Garibüzzaman Said–i Nursî’nin sürpriz biçimde Fener semtinde ikamet etmesi sebebiyle, Rum Patrik Athenagoras ile görüşmelerini sürdürmesi de önemli köşe taşlarıdır (Bkz. Küresel Barışa Doğru, Gazeteciler ve Yazarlar vakfı yay. s 131; Köprü, s. 2, Kasım 1997, s. 110–116).
Cumhuriyet döneminin "ABD’den ithal ilk ekümenik sevdalısı" papaz Athenagoras’ın sicili ile Garibüzzaman Said Kürdî’nin dostlukları, "nurculuğun ne idüğü"nü kavramak hususunda çok önemli bir foyametredir.
Patrik ve Garibüzzaman Kuvay-i Milliye’ye karşı
Ne ilginçtir ki; günümüzün diyalogcu nurcuları, Kuvay–ı Milliye’yi çetecilik olarak nitelendirerek rahatsızlıklarını ifade ederlerken, Milli Mücadele yıllarında Fener Rum Patrikhanesi de Kuvay–ı Milliye hareketini barbarlık olarak niteliyordu.
(Bkz. Erol Cihangir, Papa Eftim’in Muhtıraları ve Bağımsız Türk–Ortodoks Patrikhanesi, Turan Yay. İstanbul, 1996, s.5; Mesut Çapa, Pontus Meselesi / Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, TKAE Yay. Ankara, 1993, s.38).
Yine ne tesadüf ki, İngilizler tarafından kurdurulan ve yönetim kurulunda Garibüzzaman Said–i Kürdî’nin de bulunduğu zamanın Cemiyet–i Müderrisîn namlı Teâl–i İslam Cemiyeti, 26 Eylül 1919’da İkdam gazetesinde "fetva ilanatı" yayınlayarak, Türk milletini Kuvay–ı Milliye’ye destek vermemeye, hatta "hain, eşkıya, katil canavarlar ve lanetlik" ilan ettikleri M. Kemal Atatürk önderliğindeki Kuvay–ı Milliye kadrosuna karşı mücadele etmeye çağırıyor, kesinlikle İngiliz ve Yunanlılara karşı gelinmemesini tavsiye ediyordu
(Bkz. İkdam gazetesi, 26 Eylül 1919; Yücel Özkaya ’Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler’, Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt IV, Sayı 10, (Kasım 1987); Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüd (ATESE) Arşivi, Klasör 86, Dosya 144 (1318), Fihrist 240; M. Latif, Yeni Asya gazetesi, 11 Mayıs 2005).
Garibüzzaman’ın İngiliz patentli fetvasını örtmek isteyen Yeni Asya grubu,
"Bediüzzaman bu cemiyetin ’sade’ bir üyesidir" (M. Latif, 11 Mayıs 2005, Y. Asya) deseler de; muteber tarihçilerden Tarık Zafer Tunaya, adeta tarihe not düşercesine
"26 Eylül 1919’da bu cemiyet, (Teali İslam’ın ilk adı olan Cemiyet–i Müderrisin) İkdam gazetesinde, Anadolu hareketi aleyhinde ilk beyannamesini, daha sonra ikinci ve üçüncüsünü yayınlamıştır. İlk yönetim kurulunda Mustafa Sabri (Başkan), İskilipli Mehmet Atıf (İkinci başkan), Said–i Kürdî (İttihad–ı Muhammediye önderi olarak) bulunuyorlardı"
(T. Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, c. II, s. 384–396) tespitini yapıyor.
Diyalogcu nurcuların "milli duruş"a ve Kuvay–ı Milliye’ya karşı oluşları, sadece günümüzün AB sürecinin gereği veya konjonktürel bir tavır değil, bilakis üstatları Garibüzzaman’dan devraldıkları bir mandacılık mirasıdır.
Said Nursi’ye göre Patrik Athenagoras gizli Müslümanmış
Garibüzzaman Said Kürdî’nin bağrına bastığı ve hatta "gizli Müslüman" diye (M. İsmail Tezer, Mehmet Emin Birinci ile ropartaj Yeni Asya, 23 Mart 2005,; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe–i Hayatı, İstanbul 1990, C .2, s. 1479.) etrafa yayıp temize çıkartmaya çalıştığı 1950’lerin Ekümenik sevdalı Fener Patriği Athenagoras’ın sicili, Ekümenik sevdalı Patrik Bartholomeus’la sarmaş dolaş olan günümüzün diyalogcu nurcularının da kimliğini ortaya çıkartması bağlamında önemli bir işarettir.
Patrik Athenagoras Rum çetesinin başı
Patrik Athenagoras, Milli Mücadele yıllarında Anadolu’daki Rum azınlıkları kışkırtmak üzere kurulan Mavri Mira teşkilatının kurucusudur
(Bkz. M. Kemal Atatürk, NUTUK, Vesika 1, Erzurum / 22 Ağustos 1919).
Athenagoras, yetkisi olmadığı hâlde kendisini "Konstantinopolis Ekümenik Patriği " ilân etme cüretinde bulunmuştur.
(Bkz. Doç. Dr. M. Süreyya Şahin, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1996, s.309).
Time ve Fortune dergileri, Kıbrıs meselesinde EOKA katilleriyle işbirliği yapmış baş tahrikçinin Patrik Athenagoras olduğunu, Makarios ve beraber çalıştığı papazların Patrik Athenagoras’a bağlı bulunduğunu, dolayısıyla ondan emir aldıklarını ilân etmişlerdir.
(Doç. Dr. M. Süreyya Şahin, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, Sonuç böl. Ötüken Neşriyat, İstanbul 1996).
ABD Başkanı Truman’ın talimatıyla Patrik olan çetebaşı
Athenagoras’ın vaziyetini eski diplomat Oğuz Gökmen’den ve Necip Fazıl’dan dinleyelim:
"Savaş sonrasında ABD, New York Metropoliti Athenagoras’ı Patrik yapmak istiyordu.
Amerikalılar, 1948’de "Rus yanlısı" olarak gördükleri Patrik Maksimos’un görevinden alınıp yerine Athenegoras’in getirilmesi için yoğun bir faaliyet içine girdi. Maksimos’un sunduğu bazı şartlar kabul edildi ve 18 Ekim 1948’de istifa etmesi sağlandı. Amerika’dayken Fener Rum Patrikliği’ne seçilen Athenegoras, Amerika’dan Başkan Truman’ın özel uçağıyla 26 Ocak 1949 günü İstanbul’a geldi ve ertesi gün merasimle taç giydi.
İsmet Paşa olumlu, Büyükelçimiz eski Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu da bence haklı nedenlerle bu işe karşı çıkıyordu. Sonunda İsmet Paşanın dediği oldu.
Türk vatandaşı olmadığı için Patrik olması Lozan anlaşmasına göre mümkün olmayan ABD vatandaşı Athenegoras, Başkan Truman’ın İnönü’den özel talebi üzerine bir gecede ’fevkalade telsik’ yoluyla Türk vatandaşlığına kabul edildi.
Daha sonraları Dışişleri Bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil, Emniyette pasaport işleri yapıyordu. Ona demişler ki: "Bu işi hallet. Athenagoras’ı Türk uyruklu göster".
Çağlayangil de kitabına uydurmak için
"Bu adam vaktiyle Selanik’te doğmuş olsun. Selanik de önceden Türk toprağıydı" şeklinde bir kimlik ve köken ihdas etti. Neticede Athenagoras, Fener’e Patrik oluverdi.
Yetinmedi tabii; Fener, Patriğe dar geliyor, Eyüp nahiyesinin tamamını istiyordu. Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasında da ısrarlı idi
(Oğuz Gökmen, Türkiye, 24 Temmuz 2005; Akşam, Patrikhaneye ithal ruhban, 4 Mart 2004; Necip Fazı, Büyük Doğu, Ördeklerden bir filo / Bir de Kazdan amiral).
Athenagoras’ı hazmettirme işini Garibüzzaman üstlendi
Türk vatandaşı olmayan, Milli Mücadele yıllarında Rum azınlığı kışkırtmak üzere Mavri Mira derneğini kuran, Kıbrıs’ta EOKA’cı katillerin baş tahrikçisi olan bir Amerikan vatandaşının Truman’ın bir gece yarısı "özel talep"iyle Fener’e Patrik yapılması elbette hazmedilecek türden bir iş değildi.
Topluma ve üst düzey muhafakâr çevrelere "Athenagoras’ın bir gece ansızın Patrik yapılmasını hazzettirme işi"ni ise Garibüzzaman üstlenmişti.
Derhal Fener’e kapağı atan Garibüzzaman’a göre Athenagoras, tam bir "gizli Müslüman"dı.
Öyle tepki verilecek bir adam değil, bilakis baştâcı yapılması gereken bir papazdı
(Bkz. M. İsmail Tezer, Mehmet Emin Birinci ile ropartaj Yeni Asya, 23 Mart 2005,; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe–i Hayatı, İstanbul 1990, C .2, s. 1479).
Bakın şu Garibüzzaman masalına: Papaz Müslümanmış
Garibüzzaman’ın talebesi Muhsin’in anlattıklarına kulak verin Allah aşkına, din namına dönen dolaplara bakın…
"Birgün yine Muhsin’le Üstadın yanına geldiğimizde görüşürken farklı bir hâlet–i Ruhiye hissettim, merak ettim ve sordum.
Üstad Hazretleri o gün Fener Patrikhanesine giderek Patrik Athenagoras’ı ziyaret etmiş ve ziyaret esnasında kendisine hitaben,
’Siz Kur’ân’ı Allah’ın kitabı, Hz. Peygamberi de peygamber kabul etseniz ve Hıristiyanlığın da dini hakikîsiyle amel etseniz ehl–i necat olacaksınız’ demiş.
O da ’Ben kabul ediyorum’ diye cevap vermiş. Üstad tekrar ’Dünyadaki diğer ruhanî reisler de kabul ediyorlar mı?’ diye sormuş. O, ’Onlar kabul etmiyorlar’ demiş. Üstad kendisini gayet hürmetle karşılamış olduklarını söyledi"
(Bkz. M. İsmail Tezer, Mehmet Emin Birinci ile ropartaj Yeni Asya, 23 Mart 2005,; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe–i Hayatı, İstanbul 1990, C .2, s. 1479.)
Şimdi siz, imanî ve tarihî değerlendirmenizi yapıp kalbî hükmünüzü verin...
1950’lerde ABD’nin bir gece yarısı özel uçakla gönderip Fener’e ekümenik Patrik tayin ettirdiğinde onunla sarmaş dolaş olan ve onu tezkiye etme misyonu üstlenen Garibüzzaman ile bugün aynı Amerikan zırhlı ekümenik sevdalı Bartholomeus’la sarmaş dolaş haldeki diyalogcu nurcuların ve Amerika’da mukim Rabbin aciz kulunun "aynı eksendeki" hizmetleri neye delalet eder?
Bu tarihi gerçekler, şifre kırmak ve kimin ne olduğunu tanımak için yeter de artar bile…
Dahası var; onları da "Dinlerarası Diyalog Misyonerleri" kitabımdan okursunuz inşallah.
(17.12.2005)
Alıntıdır.
Bu bağlamda günümüzün diyalogcu nurcuları, sarmaş dolaş pozlar vermek ve Ramazan sofralarında iftar duaları yaptırmak suretiyle "ekümenik sevdalı Patrik Bartho"yu milletimizin nezdinde meşrulaştırma ve ABD’nin planına taşeronluk yapma vazifesini Garibüzzaman Said Kürdî’den devralmışlardır.
İslam medeniyetinde hiç rastlanmamış biçimde "Hıristiyan şehit" gibi Haçlı itikadı hükümleri üreten ve bunu İslam itikadı imiş gibi risaleler yoluyla pazarlayan Garibüzzaman Said Efendi’nin (Bkz. Bkz. Kastamonu Lahikası, s. 75), risalelerini kaleme aldığında birer nüshasını Papa XII. Pie’ye gönderdiği, Papa’nın da buna mukabele ettiği gözden kaçmamalıdır (Bkz. Küresel Barışa Doğru, Gazeteciler ve Yazarlar vakfı yay. s 131; Köprü, s. 2, Kasım 1997, s. 110–116).
Diyalogcu nurcular, T. Üçal, Y. Kapusuz ve S.Yüksek gibi yerli "nurcu papaz" (Bkz. Milliyet, 15 Aralık 2001; Zaman, 1 Nisan 2005) ve pastörlerle olan ilişki ve destekleriyle AB süresinde Türk Milleti’nin Hıristiyanlaştırılmasına, en azından "Ilımlı" laştırılmasına katkıda bulunmuyorlar sadece...
Aynı zamanda AB ve ABD’nin 50–60 yıllık planı olarak "Ekümenik Patriklik" sevdalısı Fener papazına "yerli muhafazakâr zırh" olmayı uzun süreden beri sürdürüyorlar.
Tevarüs eden Amerikancı misyon
Son dönemin "diyalogcu nurcuları"nın bu "ekümenik misyon"u ve "ABD planına taşeronluk hizmeti" son çeyrek asırla sınırlı değildir.
Bu bağlamda günümüzün diyalogcu nurcuları, sarmaş dolaş pozlar vermek ve Ramazan sofralarında iftar duaları yaptırmak suretiyle "ekümenik sevdalı Patrik Bartho"yu milletimizin nezdinde meşrulaştırma ve ABD’nin planına taşeronluk yapma vazifesini Garibüzzaman Said Kürdî’den devralmışlardır.
İslam medeniyetinde hiç rastlanmamış biçimde "Hıristiyan şehit" gibi Haçlı itikadı hükümleri üreten ve bunu İslam itikadı imiş gibi risaleler yoluyla pazarlayan Garibüzzaman Said Efendi’nin (Bkz. Bkz. Kastamonu Lahikası, s. 75), risalelerini kaleme aldığında birer nüshasını Papa XII. Pie’ye gönderdiği, Papa’nın da buna mukabele ettiği gözden kaçmamalıdır (Bkz. Küresel Barışa Doğru, Gazeteciler ve Yazarlar vakfı yay. s 131; Köprü, s. 2, Kasım 1997, s. 110–116).
Garibüzzaman, ekümenik papazla sarmaş dolaş
Bu arada 1950’li yıllarda Garibüzzaman Said–i Nursî’nin sürpriz biçimde Fener semtinde ikamet etmesi sebebiyle, Rum Patrik Athenagoras ile görüşmelerini sürdürmesi de önemli köşe taşlarıdır (Bkz. Küresel Barışa Doğru, Gazeteciler ve Yazarlar vakfı yay. s 131; Köprü, s. 2, Kasım 1997, s. 110–116).
Cumhuriyet döneminin "ABD’den ithal ilk ekümenik sevdalısı" papaz Athenagoras’ın sicili ile Garibüzzaman Said Kürdî’nin dostlukları, "nurculuğun ne idüğü"nü kavramak hususunda çok önemli bir foyametredir.
Patrik ve Garibüzzaman Kuvay-i Milliye’ye karşı
Ne ilginçtir ki; günümüzün diyalogcu nurcuları, Kuvay–ı Milliye’yi çetecilik olarak nitelendirerek rahatsızlıklarını ifade ederlerken, Milli Mücadele yıllarında Fener Rum Patrikhanesi de Kuvay–ı Milliye hareketini barbarlık olarak niteliyordu.
(Bkz. Erol Cihangir, Papa Eftim’in Muhtıraları ve Bağımsız Türk–Ortodoks Patrikhanesi, Turan Yay. İstanbul, 1996, s.5; Mesut Çapa, Pontus Meselesi / Trabzon ve Giresun’da Milli Mücadele, TKAE Yay. Ankara, 1993, s.38).
Yine ne tesadüf ki, İngilizler tarafından kurdurulan ve yönetim kurulunda Garibüzzaman Said–i Kürdî’nin de bulunduğu zamanın Cemiyet–i Müderrisîn namlı Teâl–i İslam Cemiyeti, 26 Eylül 1919’da İkdam gazetesinde "fetva ilanatı" yayınlayarak, Türk milletini Kuvay–ı Milliye’ye destek vermemeye, hatta "hain, eşkıya, katil canavarlar ve lanetlik" ilan ettikleri M. Kemal Atatürk önderliğindeki Kuvay–ı Milliye kadrosuna karşı mücadele etmeye çağırıyor, kesinlikle İngiliz ve Yunanlılara karşı gelinmemesini tavsiye ediyordu
(Bkz. İkdam gazetesi, 26 Eylül 1919; Yücel Özkaya ’Ulusal Bağımsızlık Savaşı Boyunca Yararlı ve Zararlı Dernekler’, Atatürk Araştırma Merkezi, Cilt IV, Sayı 10, (Kasım 1987); Genelkurmay Başkanlığı Askeri Tarih ve Stratejik Etüd (ATESE) Arşivi, Klasör 86, Dosya 144 (1318), Fihrist 240; M. Latif, Yeni Asya gazetesi, 11 Mayıs 2005).
Garibüzzaman’ın İngiliz patentli fetvasını örtmek isteyen Yeni Asya grubu,
"Bediüzzaman bu cemiyetin ’sade’ bir üyesidir" (M. Latif, 11 Mayıs 2005, Y. Asya) deseler de; muteber tarihçilerden Tarık Zafer Tunaya, adeta tarihe not düşercesine
"26 Eylül 1919’da bu cemiyet, (Teali İslam’ın ilk adı olan Cemiyet–i Müderrisin) İkdam gazetesinde, Anadolu hareketi aleyhinde ilk beyannamesini, daha sonra ikinci ve üçüncüsünü yayınlamıştır. İlk yönetim kurulunda Mustafa Sabri (Başkan), İskilipli Mehmet Atıf (İkinci başkan), Said–i Kürdî (İttihad–ı Muhammediye önderi olarak) bulunuyorlardı"
(T. Zafer Tunaya, Türkiye’de Siyasi Partiler, c. II, s. 384–396) tespitini yapıyor.
Diyalogcu nurcuların "milli duruş"a ve Kuvay–ı Milliye’ya karşı oluşları, sadece günümüzün AB sürecinin gereği veya konjonktürel bir tavır değil, bilakis üstatları Garibüzzaman’dan devraldıkları bir mandacılık mirasıdır.
Said Nursi’ye göre Patrik Athenagoras gizli Müslümanmış
Garibüzzaman Said Kürdî’nin bağrına bastığı ve hatta "gizli Müslüman" diye (M. İsmail Tezer, Mehmet Emin Birinci ile ropartaj Yeni Asya, 23 Mart 2005,; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe–i Hayatı, İstanbul 1990, C .2, s. 1479.) etrafa yayıp temize çıkartmaya çalıştığı 1950’lerin Ekümenik sevdalı Fener Patriği Athenagoras’ın sicili, Ekümenik sevdalı Patrik Bartholomeus’la sarmaş dolaş olan günümüzün diyalogcu nurcularının da kimliğini ortaya çıkartması bağlamında önemli bir işarettir.
Patrik Athenagoras Rum çetesinin başı
Patrik Athenagoras, Milli Mücadele yıllarında Anadolu’daki Rum azınlıkları kışkırtmak üzere kurulan Mavri Mira teşkilatının kurucusudur
(Bkz. M. Kemal Atatürk, NUTUK, Vesika 1, Erzurum / 22 Ağustos 1919).
Athenagoras, yetkisi olmadığı hâlde kendisini "Konstantinopolis Ekümenik Patriği " ilân etme cüretinde bulunmuştur.
(Bkz. Doç. Dr. M. Süreyya Şahin, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, Ötüken Neşriyat, İstanbul 1996, s.309).
Time ve Fortune dergileri, Kıbrıs meselesinde EOKA katilleriyle işbirliği yapmış baş tahrikçinin Patrik Athenagoras olduğunu, Makarios ve beraber çalıştığı papazların Patrik Athenagoras’a bağlı bulunduğunu, dolayısıyla ondan emir aldıklarını ilân etmişlerdir.
(Doç. Dr. M. Süreyya Şahin, Fener Patrikhanesi ve Türkiye, Sonuç böl. Ötüken Neşriyat, İstanbul 1996).
ABD Başkanı Truman’ın talimatıyla Patrik olan çetebaşı
Athenagoras’ın vaziyetini eski diplomat Oğuz Gökmen’den ve Necip Fazıl’dan dinleyelim:
"Savaş sonrasında ABD, New York Metropoliti Athenagoras’ı Patrik yapmak istiyordu.
Amerikalılar, 1948’de "Rus yanlısı" olarak gördükleri Patrik Maksimos’un görevinden alınıp yerine Athenegoras’in getirilmesi için yoğun bir faaliyet içine girdi. Maksimos’un sunduğu bazı şartlar kabul edildi ve 18 Ekim 1948’de istifa etmesi sağlandı. Amerika’dayken Fener Rum Patrikliği’ne seçilen Athenegoras, Amerika’dan Başkan Truman’ın özel uçağıyla 26 Ocak 1949 günü İstanbul’a geldi ve ertesi gün merasimle taç giydi.
İsmet Paşa olumlu, Büyükelçimiz eski Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu da bence haklı nedenlerle bu işe karşı çıkıyordu. Sonunda İsmet Paşanın dediği oldu.
Türk vatandaşı olmadığı için Patrik olması Lozan anlaşmasına göre mümkün olmayan ABD vatandaşı Athenegoras, Başkan Truman’ın İnönü’den özel talebi üzerine bir gecede ’fevkalade telsik’ yoluyla Türk vatandaşlığına kabul edildi.
Daha sonraları Dışişleri Bakanı olan İhsan Sabri Çağlayangil, Emniyette pasaport işleri yapıyordu. Ona demişler ki: "Bu işi hallet. Athenagoras’ı Türk uyruklu göster".
Çağlayangil de kitabına uydurmak için
"Bu adam vaktiyle Selanik’te doğmuş olsun. Selanik de önceden Türk toprağıydı" şeklinde bir kimlik ve köken ihdas etti. Neticede Athenagoras, Fener’e Patrik oluverdi.
Yetinmedi tabii; Fener, Patriğe dar geliyor, Eyüp nahiyesinin tamamını istiyordu. Heybeliada Ruhban Okulunun açılmasında da ısrarlı idi
(Oğuz Gökmen, Türkiye, 24 Temmuz 2005; Akşam, Patrikhaneye ithal ruhban, 4 Mart 2004; Necip Fazı, Büyük Doğu, Ördeklerden bir filo / Bir de Kazdan amiral).
Athenagoras’ı hazmettirme işini Garibüzzaman üstlendi
Türk vatandaşı olmayan, Milli Mücadele yıllarında Rum azınlığı kışkırtmak üzere Mavri Mira derneğini kuran, Kıbrıs’ta EOKA’cı katillerin baş tahrikçisi olan bir Amerikan vatandaşının Truman’ın bir gece yarısı "özel talep"iyle Fener’e Patrik yapılması elbette hazmedilecek türden bir iş değildi.
Topluma ve üst düzey muhafakâr çevrelere "Athenagoras’ın bir gece ansızın Patrik yapılmasını hazzettirme işi"ni ise Garibüzzaman üstlenmişti.
Derhal Fener’e kapağı atan Garibüzzaman’a göre Athenagoras, tam bir "gizli Müslüman"dı.
Öyle tepki verilecek bir adam değil, bilakis baştâcı yapılması gereken bir papazdı
(Bkz. M. İsmail Tezer, Mehmet Emin Birinci ile ropartaj Yeni Asya, 23 Mart 2005,; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe–i Hayatı, İstanbul 1990, C .2, s. 1479).
Bakın şu Garibüzzaman masalına: Papaz Müslümanmış
Garibüzzaman’ın talebesi Muhsin’in anlattıklarına kulak verin Allah aşkına, din namına dönen dolaplara bakın…
"Birgün yine Muhsin’le Üstadın yanına geldiğimizde görüşürken farklı bir hâlet–i Ruhiye hissettim, merak ettim ve sordum.
Üstad Hazretleri o gün Fener Patrikhanesine giderek Patrik Athenagoras’ı ziyaret etmiş ve ziyaret esnasında kendisine hitaben,
’Siz Kur’ân’ı Allah’ın kitabı, Hz. Peygamberi de peygamber kabul etseniz ve Hıristiyanlığın da dini hakikîsiyle amel etseniz ehl–i necat olacaksınız’ demiş.
O da ’Ben kabul ediyorum’ diye cevap vermiş. Üstad tekrar ’Dünyadaki diğer ruhanî reisler de kabul ediyorlar mı?’ diye sormuş. O, ’Onlar kabul etmiyorlar’ demiş. Üstad kendisini gayet hürmetle karşılamış olduklarını söyledi"
(Bkz. M. İsmail Tezer, Mehmet Emin Birinci ile ropartaj Yeni Asya, 23 Mart 2005,; Abdülkadir Badıllı, Bediüzzaman Said Nursi: Mufassal Tarihçe–i Hayatı, İstanbul 1990, C .2, s. 1479.)
Şimdi siz, imanî ve tarihî değerlendirmenizi yapıp kalbî hükmünüzü verin...
1950’lerde ABD’nin bir gece yarısı özel uçakla gönderip Fener’e ekümenik Patrik tayin ettirdiğinde onunla sarmaş dolaş olan ve onu tezkiye etme misyonu üstlenen Garibüzzaman ile bugün aynı Amerikan zırhlı ekümenik sevdalı Bartholomeus’la sarmaş dolaş haldeki diyalogcu nurcuların ve Amerika’da mukim Rabbin aciz kulunun "aynı eksendeki" hizmetleri neye delalet eder?
Bu tarihi gerçekler, şifre kırmak ve kimin ne olduğunu tanımak için yeter de artar bile…
Dahası var; onları da "Dinlerarası Diyalog Misyonerleri" kitabımdan okursunuz inşallah.
(17.12.2005)
Alıntıdır.