Mahmud Gital
30 Aralık 2008 Salı
Müslümanların bulundukları duruma baktığımızda; dünyada yeraltı kaynaklarını bolca bulunduran, geniş bölgeleri kontrol eden, nüfusu kalabalık insan kaynaklarına sahip olduklarını görürüz. Onlar dünyanın kesiştiği, siyasi rotaların çizildiği bölgelerde yer almaktadırlar. Sadece Müslümanların bulundukları bölgedeki egemenlikleri dünyaya hükümranlığın kendisi demektir. Tarih bunu gösterdi. Onların şu an barındıkları karalar geçmişte insan uygarlıkları ve dinlerin beşikleriydi. Bu kara parçalarında yaşayan Müslümanlar ve diğer insanlar bir güven içerisinde, tek bir lisanda (Arapça) anlaşıyorlar, bir tarih ve aynı duyguları paylaşıyorlardı.
Hiçbir doğal engel, bu insanları birbirlerinden ayıramaz ve izole edemez... Milliyetçilikle parçalanan, yerine kurulan ulus devletleri, işgal altında yıllarını tüketen beldeler aslına dönüşün özleminden başka bir değişikliği asla kabul etmiş değildir. Bu beldeler ne Avrupa oldu ne de Amerika... Bağrına saplanan her şeyi ve her şeyi yabancı kabul etti. Batının kültürünü hatta batıdan gelen teknolojiyi dahi yabancı kabul etti. Ne batının demokrasisi onu değiştirebildi ne de komünizmin sosyalliği... Savaşlar zulüm, işgaller ızdırab getirdi. Avrupa'nın, Amerika'nın, Rusya'nın, yahudilerin, Hintlerin baskısı hala ve hala bu ümmetin enerjisini tüketemedi. Ne kaynaklarını tüketebildiler ne de inançlarını...
Yahudi varlığı Amerikan kafirinden cesaretlenerek hala diretiyor. Zulüm, işgal ve aklınıza ne tür zorluklar geliyorsa. Bütün bunlar ne onu bu bölgelere kabullendirebildi ne de bölge sükunete erdi. Tam tersine acılar çoğaldı, kinler bilendi.
Yahudi varlığı bu bölgede bir urdur. Bakınız bu ur harekete geçince vücut nasıl hemen tepki veriyor. Oysa İslam beldelerinde (Çeçenistan'da, Afganistan'da, Hindistan'da, Somali'de vb. yerlerde) yapılan müdahaleler bu denli tepki çekmiyor. Bu bölgenin geçmişten beri taşıdığı bir özellikten kaynaklanıyor. Yahudiye olan kin, yahudiye olan nefret diğerlerinden daha ağır basıyor. Sakın bu Müslümanlar arasında bir ayırım yaptığımız anlamına gelmesin.. Bu kin sıradan bir kin değildir, inançlarımızdan doğan bir etkidir. Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"(Ey Rasülüm!) İman edenlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve Allah'a ortak koşanları bulacaksın." Maide: 82
Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'de şöyle buyurmuştur:
"Sizler Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Öyle ki taşlar bile: Ey Müslüman arkamda yahudi var, gel onu öldür diyecek." (Buhari: 2709)
Bununla birlikte Allahu Teala; "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin." (Maide 51) buyururken Müslümanlara düşmanlıkta en ileri gidenler olarak onları dost edinenleri görürüz. Buraya bir okuyucudan gelen mektuptan bir bölümü eklemek istiyorum:
GAZZE'DE ŞEHİT OLAN YÜZLERCE MÜSLÜMANIN SUÇLUSU KİM?!!
Bilmem hatırlar mıyız? Refah Partisi iktidara gelmeden önce, İsrail'le yapılan anlaşmalara, ateş püskürüyorla ve iktidara geldiklerinde onları çöpe atacakları vaatlerinde bulunuyordu.
1995 Nisanında dönemin İsrail karşıtı söylemleriyle ön plana çıkan RP'li milletvekili Abdullah Gül İsrail'le yapılan anlaşmalar üzerine dönemin Milli Savunma Bakanına üç soru önergesi veriyor. Ve hepsinde, Filistin'de zulüm uygulayan İsrail'le anlaşmalar yapmanın zararları üzerine vaazlar veriyor.
Peki, RP'nin iktidara gelmesinden sonra ne oluyor?
İsrail'le yarım kalan anlaşmalar iptal mi ediliyor? Hayır!
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde İsrail'le Türkiye arasında imzalanan en ciddi ve İsrail açısından en faydalı anlaşmalar imzalanıyor.
1996 Kasım'ında İsrail'le imzalanan Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması, Bakanlar Kurulu'nun gündemine geldiği zaman, Başbakan Erbakan bütün bakanları tek tek arayarak kararnameye derhal imza atmalarını istiyor.
Bütün milli görüşçü, "Siyonist İsrail düşmanı!" RP'li bakanlar, bu talimat üzerine Türk F-16'larının İsrail tarafından modernizasyonunun kapısını açan ve İsrail uçaklarının Türk hava sahasına serbestçe girişini sağlayan kararnameye imza atıyorlar.
Ve anlaşma yürürlüğe giriyor.
Dahası;
İsrail'e Serbest Ticaret kıyağı!
Erbakan Hoca'nın İsrail'e tanıdığı imtiyazlar bununla da kalmıyor, İsrail'le bir de Serbest Ticaret Alanı Anlaşması imzalıyordu.
TBMM'ne 04.04.1997 tarihinde 1124/358 sayılı emri ile Başbakan Erbakan tarafından şu yazı gönderilir: "Dışişleri Bakanlığı'nca hazırlanan ve Başbakanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunun 27 Aralık 1996 tarihinde kararlaştırılan ‘Türkiye Devleti ile İsrail arasında' Serbest Ticaret Anlaşması ve ilgili notaların uygulanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir. Genel kurulda ve komisyonlarda öncelikle görüşülmesini arzederim."
Tabi bu anlaşma imzalandıktan sonra, RP yine tabanına; "Kahrolsun İsrail" politikası yapıyor. Boykot çağrıları yapıyor. O da öyle bir taban ki, denecek şey bulunmaz. Biriside çıkıp sormuyor; "yahu kardeşim sen, hem İsrail'e Türkiye pazarını sonuna kadar açacak anlaşmayı ivedilikle imzalıyorsun, hem de bu hamaset edebiyatını yapıyorsun." Yok tabi bunu soracak.
Yani daha geçenlerde cuma namazı çıkışı altınolukta; "biz kırk yıldır Müslüman ülkelerin birliği için çalıştık" diyen Erbakan'ın iktidara gelir gelmez yaptığı ilk ittifak İsrail'le.
30 yıl boyunca, İsrail ve Siyonizm karşıtı söylemler kullanan Erbakan İktidara gelir gelmez daha ayağının tozuyla İsrail'in menfaatine olan anlaşmaları bakanlarını tek tek telefonla arayarak imzalatıyor.
Tabii, Müslümanlar yok, taban yok artık, devlet var, T.C.'nin çıkarları, menfaatleri var!..
-Gelelim geleneğin devamı olan, "değiştik" diyen aktörlerden AKP'ne...
Erdoğan'dan İsrail'e kıyak üstüne kıyak...
İsrail'e 800 milyonluk ticari anlaşma imzalama, İsrail'den akıllı Anam füzelerini, gece uçuş sistemleri olan Litening sistemini, elektronik savaş dürbünlerini, casusluk ve saldırı pilotsuz uçakları satın alma müzakerelerini AKP kadroları sürdürdü.
İsrail'de yayınlanan Haaretz ve Urşalim Post gazeteleri 19 Nisan 2003 tarihli haberlerinde İsrail Hava Sanayi şirketinin Türk ordusunun 200 milyon dolarlık pilotsuz saldırı uçakları ihalesini kazandığını yazdılar. Bu anlaşma uyarınca İsrail 30 ila 40 casus uçağı, 12 adet yer istasyonlarını kapsayan komuta kontrol ağı Türk ordusuna satılıp devredilecek.
İsrail'in Ankara Başkonsolosu Amira Arnon'un 14 Eylül 2003 tarihli Milliyet gazetesine verdiği demeçte belirttiği gibi; "İsrail Türkiye ilişkileri AKP döneminde geçmişe kıyasla daha da gelişmiş, AKP'nin iktidar olmasından dolayı ikili ilişkilerde hiçbir olumsuz durum yaşanmamıştır."
Geçtiğimiz yılın Mayıs ayında İsrail'i ziyaret eden Erdoğan; "Terörle mücadele ve silah sanayi" alanlarında yeni anlaşmalar imzaladı.
Anlaşmalarla birlikte 700 milyon dolarlık tank modernizasyonu ihalesi İsrail'e verilirken, savaş uçaklarının modernizasyonu ile ilgili yeni anlaşmalar imzalandı. Yine bu ziyaret sırasında Akdeniz'in altından İsrail'e petrol, su ve elektrik hattı geçişi sağlayacak proje konusunda anlaşmaya varıldı.
MOSSAD'IN TÜRKİYE TOPRAKLARINA ARANMADAN SERBESTÇE GİRİŞİNİ SAĞLAYAN ANLAŞMA!!!
Erdoğan İsrail ziyareti sırasında Türkiye'ye gelen İsrail uçaklarının güvenliği için Mossad ajanlarının, üstleri aranmadan, diledikleri silahla Türkiye'ye girip çıkabileceğini kabul eden protokolü göğsünü gere gere imzalıyor. Peki, Mossad aranmadan silahlı olarak Türkiye sınırlarını geçtikten sonra neler yapıyor? O silahları burada kullanıyor mu meçhul. AKP'li milletvekilleri Filistin'e giderken İsrailli "Çavuş" üstlerini arıyor. Ve İsrail iç işleri müsaade ediyor. Ama, Erdoğan bırakın milletvekillerini Mossad ajanlarının üst araması yapılmadan Türkiye'ye girip dolaşmasını kabul eden protokolü imzalıyor.
Evet, Erdoğan dur-durak bilmiyor.
800 MİLYON DOLARLIK ANLAŞMA.
Nisan 2003'te, Türkiye ile İsrail arasında 800 milyon dolarlık bir anlaşma imzalanıyor.
"İsrail'in Ankara Başkonsolosu Amira Arnon'un 14 Eylül 2003 tarihli Milliyet gazetesine verdiği demeçte belirttiği gibi; "İsrail Türkiye ilişkileri AKP döneminde geçmişe kıyasla daha da gelişmiş, AKP'nin iktidar olmasından dolayı ikili ilişkilerde hiçbir olumsuz durum yaşanmamıştır."
Geçtiğimiz yılın Mayıs ayında İsrail'i ziyaret eden Erdoğan; "Terörle mücadele ve silah sanayi" alanlarında yeni anlaşmalar imzaladı."
Tabi İsrailli komandolar hala Kuzey Irak'ta PKK'lı militanları eğitiyor. Ama o anlaşmanın tek geçerliliği, Mossad'ın Türkiye'de Filistin'e destek için kurulan dernekleri vakıfları takip etmesine izin vermek.
Taksim meydanında, Filistinli göçmenlerin İsrail protestosunda, Türk Gazetecilerin uyarısıyla polisin iki İsrailliyi (Mossad Ajanları) protestocuların yüzlerini tek tek yakın çekim görüntülerken yakalanması. Bu iki kişinin İsrail Büyükelçiliğinin talebiyle bir saat sonra serbest bırakılması.
Erdoğan; "İsrail'le istediğimiz anlaşmayı yaparız. Kimseye hesap vermeyiz, icazet almayız."
Tabi canım ne gerek var ki. Nasıl olsa tabanın birçok konuda olduğu gibi verdiğin vaatleri unutacaktır. Bir yandan onlara İsrail'in "devlet terörü" uyguladığını söyleyeceksin diğer taraftan İsrail'le anlaşma üstüne anlaşma imzalayacaksın!..
GALATAPORT, SEVDA AYYUKA ÇIKIYOR.
Galataport ihalesi, kapalı usulle yapılan bir ihale. Ancak Başbakan ihaleden bir gün önce, ihale kanununa aykırı olarak, ihaleye katılanlardan Yahudi sermayesinin ünlü ismi Sami Ofer'le "iki saat başbaşa" görüşüyor. Ve ertesi gün ihale İsraillilere veriliyor.
Ancak öyle aymaz bir ihale ki; 49 yıl boyunca ihale bedelinin sadece %1 i ödenecek. İhaleyi alan İsrailli ortaklık 49 yıl boyunca ihale bedelini ödemeden Galataportu işletecek. (Bu utanç ihalesi daha sonra TDI tarafından iptal edildi.)
Artık bu ikiyüzlülüğe yakın bir cenah bile tahammül edemiyor.
"Yani Başbakan Erdoğan Erdoğan bir yandan; "İsrail terör işliyor!" derken öbür yandan bu "terör işleyen varlığa" Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve Türkiye açısından en zararlı anlaşmalarını imzaladı.
İnsana sormazlar mı; Madem İsrail terör işliyor o halde bu desteği neden verdiniz?
Neden bu terörist varlığa savaş uçaklarınızın modernizasyonunu, tanklarınızın revizyonunu teslim ettiniz?
Neden İsrail'den füze sistemleri, elektronik savaş dürbünleri gibi silah sistemlerini satın aldınız?
Neden bu terörist varlıkla bu ülkenin milyarlarca dolarını aktaracak anlaşmalara imza attınız?
Neden İsrail'e su, elektrik ve petrol geçişine onay verdiniz?
İsrail terör işliyorsa neden bu teröriste böylesine büyük destekler verdiniz?
Bu sorular elbet Erdoğan'ın umurunda değil.
"Hiç kimseden korkumuz yok. İsrail'le her türlü anlaşmayı yaparız" diyen bir siyasetçinin neden umurunda olsun ki bunlar.
Ama biz AKP tabanının hala samimi olduklarına inanmak istediğimiz için bazı kesimlerine seslenmek istiyoruz:
Siz hala bu laflara inanacak mısınız?
Siz hala eli kanlı İsrail'in bu samimi müttefikinin ikiyüzlü siyasetine kanacak mısınız?
Siz hala "Hocası'nın" peşinden giden bu İsrail dostlarının günahına ortak olacak mısınız?
Sormak istiyoruz; Bunlar siyonizmin temsilcisi, Yahudi varlığının gerçek düşmanı mı yoksa gerçek dostu mu?!
Tabanına radikal çıkışlar yapıp iktidara her geldiğinde cumhuriyet tarihinin en kapsamlı Türk-İsrail anlaşmalarını yapanlar mı düşman?!
Yahudi dostu Ecevit'in söylediği (Bülent Ecevit El Aksa intifasından sonra İsrail'le yapılan anlaşmaları askıya alıp İsrail'in Filistin'de yaptıklarına resmi olarak; "SOYKIRIM" diyerek İsrail Dışişlerini ve Büyükelçiliğini şaşırtmıştı.) kadarını söylemeye cesareti olmayanlar mı Yahudi düşmanı?!
EY MÜSLÜMANLAR!
Ortadaki yaşadığımız şu manzaraya bakarak şimdi yine soruyoruz sizlere:
AKP HÜKÜMETİ VE ONUN TEMSİL ETTİĞİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ MÜSLÜMANLARIN MI DOSTUDUR, YOKSA YAHUDİLERİN VE HRİSTİYANLARIN MI?
Evet, fazla söze hacet yok. Saflar netleşiyor, herkes dostunu buluyor ve o beklenen gün yaklaşıyor. Ümmetin hasretle beklediği günler pek uzak değil. Allah bu ümmete inşaAllah en kısa zamanda nusretini gösterecektir...
30 Aralık 2008 Salı
Müslümanların bulundukları duruma baktığımızda; dünyada yeraltı kaynaklarını bolca bulunduran, geniş bölgeleri kontrol eden, nüfusu kalabalık insan kaynaklarına sahip olduklarını görürüz. Onlar dünyanın kesiştiği, siyasi rotaların çizildiği bölgelerde yer almaktadırlar. Sadece Müslümanların bulundukları bölgedeki egemenlikleri dünyaya hükümranlığın kendisi demektir. Tarih bunu gösterdi. Onların şu an barındıkları karalar geçmişte insan uygarlıkları ve dinlerin beşikleriydi. Bu kara parçalarında yaşayan Müslümanlar ve diğer insanlar bir güven içerisinde, tek bir lisanda (Arapça) anlaşıyorlar, bir tarih ve aynı duyguları paylaşıyorlardı.
Hiçbir doğal engel, bu insanları birbirlerinden ayıramaz ve izole edemez... Milliyetçilikle parçalanan, yerine kurulan ulus devletleri, işgal altında yıllarını tüketen beldeler aslına dönüşün özleminden başka bir değişikliği asla kabul etmiş değildir. Bu beldeler ne Avrupa oldu ne de Amerika... Bağrına saplanan her şeyi ve her şeyi yabancı kabul etti. Batının kültürünü hatta batıdan gelen teknolojiyi dahi yabancı kabul etti. Ne batının demokrasisi onu değiştirebildi ne de komünizmin sosyalliği... Savaşlar zulüm, işgaller ızdırab getirdi. Avrupa'nın, Amerika'nın, Rusya'nın, yahudilerin, Hintlerin baskısı hala ve hala bu ümmetin enerjisini tüketemedi. Ne kaynaklarını tüketebildiler ne de inançlarını...
Yahudi varlığı Amerikan kafirinden cesaretlenerek hala diretiyor. Zulüm, işgal ve aklınıza ne tür zorluklar geliyorsa. Bütün bunlar ne onu bu bölgelere kabullendirebildi ne de bölge sükunete erdi. Tam tersine acılar çoğaldı, kinler bilendi.
Yahudi varlığı bu bölgede bir urdur. Bakınız bu ur harekete geçince vücut nasıl hemen tepki veriyor. Oysa İslam beldelerinde (Çeçenistan'da, Afganistan'da, Hindistan'da, Somali'de vb. yerlerde) yapılan müdahaleler bu denli tepki çekmiyor. Bu bölgenin geçmişten beri taşıdığı bir özellikten kaynaklanıyor. Yahudiye olan kin, yahudiye olan nefret diğerlerinden daha ağır basıyor. Sakın bu Müslümanlar arasında bir ayırım yaptığımız anlamına gelmesin.. Bu kin sıradan bir kin değildir, inançlarımızdan doğan bir etkidir. Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"(Ey Rasülüm!) İman edenlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve Allah'a ortak koşanları bulacaksın." Maide: 82
Resulullah Sallallahu Aleyhi Ve Sellem'de şöyle buyurmuştur:
"Sizler Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Öyle ki taşlar bile: Ey Müslüman arkamda yahudi var, gel onu öldür diyecek." (Buhari: 2709)
Bununla birlikte Allahu Teala; "Ey iman edenler! Yahudileri ve Hıristiyanları gönül dostları edinmeyin." (Maide 51) buyururken Müslümanlara düşmanlıkta en ileri gidenler olarak onları dost edinenleri görürüz. Buraya bir okuyucudan gelen mektuptan bir bölümü eklemek istiyorum:
GAZZE'DE ŞEHİT OLAN YÜZLERCE MÜSLÜMANIN SUÇLUSU KİM?!!
Bilmem hatırlar mıyız? Refah Partisi iktidara gelmeden önce, İsrail'le yapılan anlaşmalara, ateş püskürüyorla ve iktidara geldiklerinde onları çöpe atacakları vaatlerinde bulunuyordu.
1995 Nisanında dönemin İsrail karşıtı söylemleriyle ön plana çıkan RP'li milletvekili Abdullah Gül İsrail'le yapılan anlaşmalar üzerine dönemin Milli Savunma Bakanına üç soru önergesi veriyor. Ve hepsinde, Filistin'de zulüm uygulayan İsrail'le anlaşmalar yapmanın zararları üzerine vaazlar veriyor.
Peki, RP'nin iktidara gelmesinden sonra ne oluyor?
İsrail'le yarım kalan anlaşmalar iptal mi ediliyor? Hayır!
Türkiye Cumhuriyeti, tarihinde İsrail'le Türkiye arasında imzalanan en ciddi ve İsrail açısından en faydalı anlaşmalar imzalanıyor.
1996 Kasım'ında İsrail'le imzalanan Savunma Sanayi İşbirliği Anlaşması, Bakanlar Kurulu'nun gündemine geldiği zaman, Başbakan Erbakan bütün bakanları tek tek arayarak kararnameye derhal imza atmalarını istiyor.
Bütün milli görüşçü, "Siyonist İsrail düşmanı!" RP'li bakanlar, bu talimat üzerine Türk F-16'larının İsrail tarafından modernizasyonunun kapısını açan ve İsrail uçaklarının Türk hava sahasına serbestçe girişini sağlayan kararnameye imza atıyorlar.
Ve anlaşma yürürlüğe giriyor.
Dahası;
İsrail'e Serbest Ticaret kıyağı!
Erbakan Hoca'nın İsrail'e tanıdığı imtiyazlar bununla da kalmıyor, İsrail'le bir de Serbest Ticaret Alanı Anlaşması imzalıyordu.
TBMM'ne 04.04.1997 tarihinde 1124/358 sayılı emri ile Başbakan Erbakan tarafından şu yazı gönderilir: "Dışişleri Bakanlığı'nca hazırlanan ve Başbakanlığınıza arzı Bakanlar Kurulunun 27 Aralık 1996 tarihinde kararlaştırılan ‘Türkiye Devleti ile İsrail arasında' Serbest Ticaret Anlaşması ve ilgili notaların uygulanmasının uygun bulunduğuna dair kanun tasarısı ile gerekçesi ilişikte gönderilmiştir. Genel kurulda ve komisyonlarda öncelikle görüşülmesini arzederim."
Tabi bu anlaşma imzalandıktan sonra, RP yine tabanına; "Kahrolsun İsrail" politikası yapıyor. Boykot çağrıları yapıyor. O da öyle bir taban ki, denecek şey bulunmaz. Biriside çıkıp sormuyor; "yahu kardeşim sen, hem İsrail'e Türkiye pazarını sonuna kadar açacak anlaşmayı ivedilikle imzalıyorsun, hem de bu hamaset edebiyatını yapıyorsun." Yok tabi bunu soracak.
Yani daha geçenlerde cuma namazı çıkışı altınolukta; "biz kırk yıldır Müslüman ülkelerin birliği için çalıştık" diyen Erbakan'ın iktidara gelir gelmez yaptığı ilk ittifak İsrail'le.
30 yıl boyunca, İsrail ve Siyonizm karşıtı söylemler kullanan Erbakan İktidara gelir gelmez daha ayağının tozuyla İsrail'in menfaatine olan anlaşmaları bakanlarını tek tek telefonla arayarak imzalatıyor.
Tabii, Müslümanlar yok, taban yok artık, devlet var, T.C.'nin çıkarları, menfaatleri var!..
-Gelelim geleneğin devamı olan, "değiştik" diyen aktörlerden AKP'ne...
Erdoğan'dan İsrail'e kıyak üstüne kıyak...
İsrail'e 800 milyonluk ticari anlaşma imzalama, İsrail'den akıllı Anam füzelerini, gece uçuş sistemleri olan Litening sistemini, elektronik savaş dürbünlerini, casusluk ve saldırı pilotsuz uçakları satın alma müzakerelerini AKP kadroları sürdürdü.
İsrail'de yayınlanan Haaretz ve Urşalim Post gazeteleri 19 Nisan 2003 tarihli haberlerinde İsrail Hava Sanayi şirketinin Türk ordusunun 200 milyon dolarlık pilotsuz saldırı uçakları ihalesini kazandığını yazdılar. Bu anlaşma uyarınca İsrail 30 ila 40 casus uçağı, 12 adet yer istasyonlarını kapsayan komuta kontrol ağı Türk ordusuna satılıp devredilecek.
İsrail'in Ankara Başkonsolosu Amira Arnon'un 14 Eylül 2003 tarihli Milliyet gazetesine verdiği demeçte belirttiği gibi; "İsrail Türkiye ilişkileri AKP döneminde geçmişe kıyasla daha da gelişmiş, AKP'nin iktidar olmasından dolayı ikili ilişkilerde hiçbir olumsuz durum yaşanmamıştır."
Geçtiğimiz yılın Mayıs ayında İsrail'i ziyaret eden Erdoğan; "Terörle mücadele ve silah sanayi" alanlarında yeni anlaşmalar imzaladı.
Anlaşmalarla birlikte 700 milyon dolarlık tank modernizasyonu ihalesi İsrail'e verilirken, savaş uçaklarının modernizasyonu ile ilgili yeni anlaşmalar imzalandı. Yine bu ziyaret sırasında Akdeniz'in altından İsrail'e petrol, su ve elektrik hattı geçişi sağlayacak proje konusunda anlaşmaya varıldı.
MOSSAD'IN TÜRKİYE TOPRAKLARINA ARANMADAN SERBESTÇE GİRİŞİNİ SAĞLAYAN ANLAŞMA!!!
Erdoğan İsrail ziyareti sırasında Türkiye'ye gelen İsrail uçaklarının güvenliği için Mossad ajanlarının, üstleri aranmadan, diledikleri silahla Türkiye'ye girip çıkabileceğini kabul eden protokolü göğsünü gere gere imzalıyor. Peki, Mossad aranmadan silahlı olarak Türkiye sınırlarını geçtikten sonra neler yapıyor? O silahları burada kullanıyor mu meçhul. AKP'li milletvekilleri Filistin'e giderken İsrailli "Çavuş" üstlerini arıyor. Ve İsrail iç işleri müsaade ediyor. Ama, Erdoğan bırakın milletvekillerini Mossad ajanlarının üst araması yapılmadan Türkiye'ye girip dolaşmasını kabul eden protokolü imzalıyor.
Evet, Erdoğan dur-durak bilmiyor.
800 MİLYON DOLARLIK ANLAŞMA.
Nisan 2003'te, Türkiye ile İsrail arasında 800 milyon dolarlık bir anlaşma imzalanıyor.
"İsrail'in Ankara Başkonsolosu Amira Arnon'un 14 Eylül 2003 tarihli Milliyet gazetesine verdiği demeçte belirttiği gibi; "İsrail Türkiye ilişkileri AKP döneminde geçmişe kıyasla daha da gelişmiş, AKP'nin iktidar olmasından dolayı ikili ilişkilerde hiçbir olumsuz durum yaşanmamıştır."
Geçtiğimiz yılın Mayıs ayında İsrail'i ziyaret eden Erdoğan; "Terörle mücadele ve silah sanayi" alanlarında yeni anlaşmalar imzaladı."
Tabi İsrailli komandolar hala Kuzey Irak'ta PKK'lı militanları eğitiyor. Ama o anlaşmanın tek geçerliliği, Mossad'ın Türkiye'de Filistin'e destek için kurulan dernekleri vakıfları takip etmesine izin vermek.
Taksim meydanında, Filistinli göçmenlerin İsrail protestosunda, Türk Gazetecilerin uyarısıyla polisin iki İsrailliyi (Mossad Ajanları) protestocuların yüzlerini tek tek yakın çekim görüntülerken yakalanması. Bu iki kişinin İsrail Büyükelçiliğinin talebiyle bir saat sonra serbest bırakılması.
Erdoğan; "İsrail'le istediğimiz anlaşmayı yaparız. Kimseye hesap vermeyiz, icazet almayız."
Tabi canım ne gerek var ki. Nasıl olsa tabanın birçok konuda olduğu gibi verdiğin vaatleri unutacaktır. Bir yandan onlara İsrail'in "devlet terörü" uyguladığını söyleyeceksin diğer taraftan İsrail'le anlaşma üstüne anlaşma imzalayacaksın!..
GALATAPORT, SEVDA AYYUKA ÇIKIYOR.
Galataport ihalesi, kapalı usulle yapılan bir ihale. Ancak Başbakan ihaleden bir gün önce, ihale kanununa aykırı olarak, ihaleye katılanlardan Yahudi sermayesinin ünlü ismi Sami Ofer'le "iki saat başbaşa" görüşüyor. Ve ertesi gün ihale İsraillilere veriliyor.
Ancak öyle aymaz bir ihale ki; 49 yıl boyunca ihale bedelinin sadece %1 i ödenecek. İhaleyi alan İsrailli ortaklık 49 yıl boyunca ihale bedelini ödemeden Galataportu işletecek. (Bu utanç ihalesi daha sonra TDI tarafından iptal edildi.)
Artık bu ikiyüzlülüğe yakın bir cenah bile tahammül edemiyor.
"Yani Başbakan Erdoğan Erdoğan bir yandan; "İsrail terör işliyor!" derken öbür yandan bu "terör işleyen varlığa" Cumhuriyet tarihinin en kapsamlı ve Türkiye açısından en zararlı anlaşmalarını imzaladı.
İnsana sormazlar mı; Madem İsrail terör işliyor o halde bu desteği neden verdiniz?
Neden bu terörist varlığa savaş uçaklarınızın modernizasyonunu, tanklarınızın revizyonunu teslim ettiniz?
Neden İsrail'den füze sistemleri, elektronik savaş dürbünleri gibi silah sistemlerini satın aldınız?
Neden bu terörist varlıkla bu ülkenin milyarlarca dolarını aktaracak anlaşmalara imza attınız?
Neden İsrail'e su, elektrik ve petrol geçişine onay verdiniz?
İsrail terör işliyorsa neden bu teröriste böylesine büyük destekler verdiniz?
Bu sorular elbet Erdoğan'ın umurunda değil.
"Hiç kimseden korkumuz yok. İsrail'le her türlü anlaşmayı yaparız" diyen bir siyasetçinin neden umurunda olsun ki bunlar.
Ama biz AKP tabanının hala samimi olduklarına inanmak istediğimiz için bazı kesimlerine seslenmek istiyoruz:
Siz hala bu laflara inanacak mısınız?
Siz hala eli kanlı İsrail'in bu samimi müttefikinin ikiyüzlü siyasetine kanacak mısınız?
Siz hala "Hocası'nın" peşinden giden bu İsrail dostlarının günahına ortak olacak mısınız?
Sormak istiyoruz; Bunlar siyonizmin temsilcisi, Yahudi varlığının gerçek düşmanı mı yoksa gerçek dostu mu?!
Tabanına radikal çıkışlar yapıp iktidara her geldiğinde cumhuriyet tarihinin en kapsamlı Türk-İsrail anlaşmalarını yapanlar mı düşman?!
Yahudi dostu Ecevit'in söylediği (Bülent Ecevit El Aksa intifasından sonra İsrail'le yapılan anlaşmaları askıya alıp İsrail'in Filistin'de yaptıklarına resmi olarak; "SOYKIRIM" diyerek İsrail Dışişlerini ve Büyükelçiliğini şaşırtmıştı.) kadarını söylemeye cesareti olmayanlar mı Yahudi düşmanı?!
EY MÜSLÜMANLAR!
Ortadaki yaşadığımız şu manzaraya bakarak şimdi yine soruyoruz sizlere:
AKP HÜKÜMETİ VE ONUN TEMSİL ETTİĞİ TÜRKİYE CUMHURİYETİ MÜSLÜMANLARIN MI DOSTUDUR, YOKSA YAHUDİLERİN VE HRİSTİYANLARIN MI?
Evet, fazla söze hacet yok. Saflar netleşiyor, herkes dostunu buluyor ve o beklenen gün yaklaşıyor. Ümmetin hasretle beklediği günler pek uzak değil. Allah bu ümmete inşaAllah en kısa zamanda nusretini gösterecektir...