Geçtiğimiz Pazar günü İŞID İslami hilafet ilan etti.
Köklüdeğişim/Haber Merkezi
Bütün Müslümanlarınhalife olarak atanan (?) Ebubekir el Bağdadi'ye biat etmesinin farz olduğunu iddia etti.
İslam’ın devleti 1300 yıl tarihe kök salmış, arzın en bereketli, en stratejik, jeopolitik açıdan en kıymetli topraklarına uzanmış ve bu topraklar üzerinde bir buçuk milyara varan sayıda aziz bir ümmet icad etmiştir. İslam devleti ancak Tanca’dan Cakarta’ya kadar geniş coğrafyaya yayılmışbu aziz ümmetin içinden, devlet dinamiklerini haiz kendi ayakları üzerinde durabileceği bir coğrafyada ümmet iradesiyle kurulur. Bu,uluslaşma sürecinde batının sömürge aygıtı olarak icad ettiği kartondan devletlerin enkazı üzerine Endonezya’dan Fas’a kadarİslam’ın hinterlandına yeniden dönüş vizyonuna sahip görkemli bir devletin kurulması demektir. Bu ise dünyanın merkezinin batıdan doğuya kayması anlamına geleceği için böyle birdevletin ilanı kelimenin tam anlamıylaLevantın patlamasıdır.
Şunu açıkça ifade edelim. İslam devleti internet ortamına yüklenen korsan bir ses kaydıyla ilan edilecek bir devlet değildir. Böyle bir devlet tüm yer kürede nefes alıp veren her kesin nefesini tutarak heyecanla beklediği; yüzyıldır coğrafyamızın ekonomik kaynaklarını sömüren, jeopolitik avantajlarını istismar eden emperyalist devletlerin ise ekrana kilitlenerek korkuyla izleyecekleri görkemli bir basın açıklamasıyla; ümmetin seçtiği bir Halife tarafından ilan edilir... O gün tarihin akışının değiştiği bir gündür.
Bir grup olarak ortaya çıktığı ilk günden itibaren kendini devlet, grup liderini "müminlerin emiri" olarak tanımlayıp, müminlerin beyatını almadan,defakto bir durum oluşturarak ilk fırsatta devlet iddiasında bulunmak her şeyden önce halife seçme yetkisini ümmete veren İslam’ın prensiplerine aykırıdır.
İslam devleti emri vaki bir durum oluşturarak ilk ilan edenin uhdesinde kalacak bir devlet değil, İslam’ın şer’i hükümlerle çerçevesini çizdiği,şartlarını, erkanını belirlediği bir devlettir. Bu devlet 13 asır boyunca yeryüzünü İslam’ın nuru ile aydınlatmış köklü bir geleneğe, tarzı siyasete sahiptir. Onun kendine özgü bir yönetme biçimi vardır.Şöyle ki;
1. İslam Devleti tüm Müslümanların genel başkanlığıdır. Ve bu devletin başkanı/halifesi ancak Müslümanların beyatı ile seçilir.
• Bey’at, tarafları halife ve ümmet olan bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin en önemli ruknü, egemenliği kayıtsız şartsız Allah’a vereceğine dair bir teahhüt içermesidir; ümmet beyatı bu şartla verirken halife bu şartla yönetime talip olur. Zira müminler ancak İslami hükümleri uygulaması şartıyla bir adayı seçebilir, ona beyat edebilirler.Bundan dolayı ilan edilen İslam devletinin bir Anayasası olması gerekir.Maddeleri meçhul olan bir sözleşme olmaz. Boş kağıda kimse imza atmaz. Ne ile hükmedeceği, yetki ve sorumlulukları kanunla tanımlanmamış bir kimseye beyat verilmez.
• Halifeyi seçme yetkisi ümmete aittir. Ümmetin -doğrudan yada temsilcileri (Ehli Hal ve’l-Akd) aracılığı ile-beyat etmediği kimse halife olamaz.
• Halife adayının kimliği ve adaylık şartlarını taşıyıp taşımadığı bilinir olmalıdır. Kimliği bilinmeyen gizli, gizemli bir kişiye beyat olmaz.
• Hür olmayana ya da gayri İslami bir devlet otoritesi altında yaşayana beyat olmaz. Önce o devletin sisteminin değişmesi ardından halifenin seçilmesi gerekir.
2. Devlet siyasal bir erktir. Başta yürütme ve yargı erkleri olmak üzere iç ve dış siyasetinde, iktisat, eğitim, sanayii vb. hayatın tüm alanlarında ümmetin işlerini yürüten gerçek bir organizasyondur. Buna göre:
• Devlet, birkaç bölgede kontrolü ele geçirmiş bir direnişçi grup demek değildir.
• Ümmetin işlerini dahilen ve haricen yürütmek anlamına gelen siyaset ve yönetme sivillerin işidir, askeri birliklerin değil. Zira ancak siviller ümmet tarafından seçilirler ve ona hesap verirler.
3. İslam devleti kendi zati unsurlarına dayanan bağımsız bir devlettir. Bu devletin eman/güvenliği sadece Müslümanlara dayanır ve otorite Müslümanlara aittir. Şöyle ki:
• Hangi isim altında olursa olsun devlet,dışarıdan her hangi bir mali destek alamaz. Bu onun otoritesini ve bağımsız karar alma imkanını yitirmesine neden olacaktır.
• Devletin ve tebasının güvenliğini başkasının inisiyatifine vermek ve esasında güvenlik krizine yol açacağı için silah gücü dışarıya bağlı olamaz.
Özetle: Emanı olmayan, sınırları belirlenmiş bir toprağı olmayan, tebasının ekonomik, sosyal, siyasi ilişkilerini düzenleyecek kanunlar ve yasaları olmayan, kanunları liderlerinin iki dudağından çıkan yorumlara bağlı olup sonra da bu yorumlara aykırı bir yorum söz konusu olduğunda onların kanlarını kendisine helal görenbir varlık devlet olamaz…
İslam devleti İslam’ın yani Müslümanların devletidir. İslam devleti tebasını mezhep, meşrep ve dini görüşlerinden dolayı ayrımcılığa tabi tutup tekfir ederek kanlarını kendisine helal gören bir devlet hiç değildir. Kafirler dururken, kutsal Aksa topraklarında işgal devleti katliamlarını sürdürürken ilan edildiği ilk günMüslümanlarla savaşmayaahdetmiş bir devlet İslam’ın devleti olamaz. Gerçek İslam devleti, kuruluşunu ilan ettiği gün İslam coğrafyasında işgalci konumunda olan kafirin korkulu rüyası olurken İslam ümmetine sadece umut olur…
Ümmetimizin gölgesinde yaşamak için gün saydığı, düşmanlarının ise kuruluşu için zaman tahdit etmeye koyuldukları ve çaresiz sadece geciktirilmesi için bin bir hile ve entrika içine girdikleri böyle bir devlet yeni bir algı operasyonu ile kirletilmeye çalışılıyor. “Gerçeği gelmeden sahtesini üretmek” şeklinde formüle edebileceğimiz bu doktrin Amerikan tarzı şeytani bir stratejidir;Nebevi metot üzere İslami hilafet tehdidi karşısında Amerikan metodu üzere bir hilafet!
@abdurrahimsen
Köklüdeğişim/Haber Merkezi
Bütün Müslümanlarınhalife olarak atanan (?) Ebubekir el Bağdadi'ye biat etmesinin farz olduğunu iddia etti.
İslam’ın devleti 1300 yıl tarihe kök salmış, arzın en bereketli, en stratejik, jeopolitik açıdan en kıymetli topraklarına uzanmış ve bu topraklar üzerinde bir buçuk milyara varan sayıda aziz bir ümmet icad etmiştir. İslam devleti ancak Tanca’dan Cakarta’ya kadar geniş coğrafyaya yayılmışbu aziz ümmetin içinden, devlet dinamiklerini haiz kendi ayakları üzerinde durabileceği bir coğrafyada ümmet iradesiyle kurulur. Bu,uluslaşma sürecinde batının sömürge aygıtı olarak icad ettiği kartondan devletlerin enkazı üzerine Endonezya’dan Fas’a kadarİslam’ın hinterlandına yeniden dönüş vizyonuna sahip görkemli bir devletin kurulması demektir. Bu ise dünyanın merkezinin batıdan doğuya kayması anlamına geleceği için böyle birdevletin ilanı kelimenin tam anlamıylaLevantın patlamasıdır.
Şunu açıkça ifade edelim. İslam devleti internet ortamına yüklenen korsan bir ses kaydıyla ilan edilecek bir devlet değildir. Böyle bir devlet tüm yer kürede nefes alıp veren her kesin nefesini tutarak heyecanla beklediği; yüzyıldır coğrafyamızın ekonomik kaynaklarını sömüren, jeopolitik avantajlarını istismar eden emperyalist devletlerin ise ekrana kilitlenerek korkuyla izleyecekleri görkemli bir basın açıklamasıyla; ümmetin seçtiği bir Halife tarafından ilan edilir... O gün tarihin akışının değiştiği bir gündür.
Bir grup olarak ortaya çıktığı ilk günden itibaren kendini devlet, grup liderini "müminlerin emiri" olarak tanımlayıp, müminlerin beyatını almadan,defakto bir durum oluşturarak ilk fırsatta devlet iddiasında bulunmak her şeyden önce halife seçme yetkisini ümmete veren İslam’ın prensiplerine aykırıdır.
İslam devleti emri vaki bir durum oluşturarak ilk ilan edenin uhdesinde kalacak bir devlet değil, İslam’ın şer’i hükümlerle çerçevesini çizdiği,şartlarını, erkanını belirlediği bir devlettir. Bu devlet 13 asır boyunca yeryüzünü İslam’ın nuru ile aydınlatmış köklü bir geleneğe, tarzı siyasete sahiptir. Onun kendine özgü bir yönetme biçimi vardır.Şöyle ki;
1. İslam Devleti tüm Müslümanların genel başkanlığıdır. Ve bu devletin başkanı/halifesi ancak Müslümanların beyatı ile seçilir.
• Bey’at, tarafları halife ve ümmet olan bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin en önemli ruknü, egemenliği kayıtsız şartsız Allah’a vereceğine dair bir teahhüt içermesidir; ümmet beyatı bu şartla verirken halife bu şartla yönetime talip olur. Zira müminler ancak İslami hükümleri uygulaması şartıyla bir adayı seçebilir, ona beyat edebilirler.Bundan dolayı ilan edilen İslam devletinin bir Anayasası olması gerekir.Maddeleri meçhul olan bir sözleşme olmaz. Boş kağıda kimse imza atmaz. Ne ile hükmedeceği, yetki ve sorumlulukları kanunla tanımlanmamış bir kimseye beyat verilmez.
• Halifeyi seçme yetkisi ümmete aittir. Ümmetin -doğrudan yada temsilcileri (Ehli Hal ve’l-Akd) aracılığı ile-beyat etmediği kimse halife olamaz.
• Halife adayının kimliği ve adaylık şartlarını taşıyıp taşımadığı bilinir olmalıdır. Kimliği bilinmeyen gizli, gizemli bir kişiye beyat olmaz.
• Hür olmayana ya da gayri İslami bir devlet otoritesi altında yaşayana beyat olmaz. Önce o devletin sisteminin değişmesi ardından halifenin seçilmesi gerekir.
2. Devlet siyasal bir erktir. Başta yürütme ve yargı erkleri olmak üzere iç ve dış siyasetinde, iktisat, eğitim, sanayii vb. hayatın tüm alanlarında ümmetin işlerini yürüten gerçek bir organizasyondur. Buna göre:
• Devlet, birkaç bölgede kontrolü ele geçirmiş bir direnişçi grup demek değildir.
• Ümmetin işlerini dahilen ve haricen yürütmek anlamına gelen siyaset ve yönetme sivillerin işidir, askeri birliklerin değil. Zira ancak siviller ümmet tarafından seçilirler ve ona hesap verirler.
3. İslam devleti kendi zati unsurlarına dayanan bağımsız bir devlettir. Bu devletin eman/güvenliği sadece Müslümanlara dayanır ve otorite Müslümanlara aittir. Şöyle ki:
• Hangi isim altında olursa olsun devlet,dışarıdan her hangi bir mali destek alamaz. Bu onun otoritesini ve bağımsız karar alma imkanını yitirmesine neden olacaktır.
• Devletin ve tebasının güvenliğini başkasının inisiyatifine vermek ve esasında güvenlik krizine yol açacağı için silah gücü dışarıya bağlı olamaz.
Özetle: Emanı olmayan, sınırları belirlenmiş bir toprağı olmayan, tebasının ekonomik, sosyal, siyasi ilişkilerini düzenleyecek kanunlar ve yasaları olmayan, kanunları liderlerinin iki dudağından çıkan yorumlara bağlı olup sonra da bu yorumlara aykırı bir yorum söz konusu olduğunda onların kanlarını kendisine helal görenbir varlık devlet olamaz…
İslam devleti İslam’ın yani Müslümanların devletidir. İslam devleti tebasını mezhep, meşrep ve dini görüşlerinden dolayı ayrımcılığa tabi tutup tekfir ederek kanlarını kendisine helal gören bir devlet hiç değildir. Kafirler dururken, kutsal Aksa topraklarında işgal devleti katliamlarını sürdürürken ilan edildiği ilk günMüslümanlarla savaşmayaahdetmiş bir devlet İslam’ın devleti olamaz. Gerçek İslam devleti, kuruluşunu ilan ettiği gün İslam coğrafyasında işgalci konumunda olan kafirin korkulu rüyası olurken İslam ümmetine sadece umut olur…
Ümmetimizin gölgesinde yaşamak için gün saydığı, düşmanlarının ise kuruluşu için zaman tahdit etmeye koyuldukları ve çaresiz sadece geciktirilmesi için bin bir hile ve entrika içine girdikleri böyle bir devlet yeni bir algı operasyonu ile kirletilmeye çalışılıyor. “Gerçeği gelmeden sahtesini üretmek” şeklinde formüle edebileceğimiz bu doktrin Amerikan tarzı şeytani bir stratejidir;Nebevi metot üzere İslami hilafet tehdidi karşısında Amerikan metodu üzere bir hilafet!
@abdurrahimsen