BÜYÜK “R”
Salgın hastalıklar ile ilgilenen bilim dalı (epidemiyoloji) “kutsal” kitaplarında sözü geçen bir parametre var.
“R-naught.”
Basitçe anlamı şudur: Bulaşıcı bir hastalık karşısında, bakir bir nüfus içerisinde, hasta olan bir bireyin bu hastalığı kaç kişiye bulaştırdığı ile ilgili bir ölçü birimidir.
• R ° 1'den küçükse. Bu durumda, hastalık salgın niteliğini kaybeder, azalır , söner ve sonunda ölür.
• R ° 1'e eşitse, mevcut her enfeksiyon bir yeni enfeksiyona neden olur. Hastalık canlı ve stabil kalacak, ancak bir salgın veya salgın niteliğine ulaşmayacak anlamına gelir.
• R ° 1'den fazlaysa, mevcut her enfeksiyon birden fazla yeni enfeksiyona neden olur. Hastalık insanlar arasında bulaşacaktır ve bir salgın karakteri başlar. (Bu bilgi uluslar arası epidemiyoloji
*Yukarıdaki bilgi: Uluslararası epidemiyologlar birliği yayınlarından ve Dünya Sağlık Örgütü bültenlerinden alınmıştır.
Covid-19 ile ilgili gidişatın ölçümlendirilmesinde biz sıkça bu R değerini görüyoruz.
Mesela “normalleşme” ve kısıtlamaların kaldırılmasında Avrupa ülkeleri R değerini kıstas alarak kararlar aldılar.
Biraz dikkatlice ve özüne indiğinizde R değerinin epidemiyoloji bilimindeki itibarı matematikteki “pi” sabiti seviyesinde değildir.
Yani pek çok değişken içerisinde bir sabit olarak “hakem” niteliği yoktur.
Bu kısım ve ayrıntısı bizi ilgilendirmiyor.
Covid-19’un bulaştırıcılık süresi ile ilgili henüz net bir bilgi sahibi değiliz.
Yani virüs bulaşmış bir insanın bu virüsü ne süre ile bulaştırabileceği konusunda hiçbir bilgimiz yok.
Mesela Hepatit C virüsü veya HIV virüsü taşıyan insanlar süresiz bir şekilde bu virüsü diğer insanlara bulaştırabilir.
Grip için bu süre ortalama yedi gün kadardır.
Corona-19 ile ilgili kısıtlı bilgilere rağmen akrabalık ilişkileri ve karakteri göz önüne alınarak belli bir bulaştırma süresi hesaplanmış olmalı ki R değeri de var. (Alt belirleyici Rt’den bahsediyorum.)
Bizi ilgilendiren kısım şu:
Mayıs ayı ortalarında R değeri Avrupa ülkelerinde “1” ‘in altına düştü.
Ve Almanya dahil olmak üzere kısıtlama ve yasaklar Mayıs ayı itibarı ile yavaş, yavaş kaldırılmaya başladı.
Yani bu bilgi çerçevesinde Avrupa’da virüs “salgın niteliğini kaybetti.”
Ve günlük olarak takip ettiğim kadarı ile de Avrupa ve Asya’da R değeri 1’in üzerinde olan ülke kalmadı.
Bu gün “mevsimsel grip”de de her yıl olduğu gibi Covid-19 da kış aylarını yaşayan ekvator altı ülkelerde etkisini sürdürüyor.
Tartışılması gereken husus şudur:
Biz, yani Türkiye salgın altında mıyız? Değil miyiz?
Nisan ayı başlarında Sağlık Bakanı bir beyanatında: İstanbulda bir hasta, hastalığı ortalama 16 kişiye bulaştırıyor demişti. Yani resmi olarak R16 dedi.
O tarihte İstanbulda çok özel şartlara sahip ve seçici olarak test yapılmış ve testi pozitif çıkmış vaka sayısı 100.000 kişi kadardı.
R16 demek bir kişi 16 kişiyi hasta eder demek. Ve o on altı kişinin her bir tanesi de on altı yeni insanı hasta eder anlamındadır.
Bu verinin güvenilirliğine inanırsanız,
Kaba bir hesapla sadece İstanbul’da bir ay içerisinde tüm nüfus enfekte olur.
Elbette öyle bir şey olmadı.
Sevgili bakanımızı bu konuda yanıltmışlar.
R-naught elbette önemli bir kriterdir. Epidemiyologlar bu değeri severler.
Ve gerçekten de ülkemizde Mart, Nisan ve hatta Mayıs ayının başlarında R değeri 2’nin üzerindeydi.
O aylarda ortalama 15-20 bin test yapıyorduk. Ve yine ortalama 3.000-5.000 test pozitif hasta ile karşılaşıyorduk. Üstelik testi pozitif çıkan insanlarımızın nerede ise tamamı hastaydı. Yani klinik bulgu veriyorlardı ve çoğunluğu hastaneye yatırılıyorlardı.
Haziran ayı başından itibaren test sayımız iki, üç katına çıktı.
Günlük ortalama 50.000 test yapıyoruz.
Bin kadar testi pozitif çıkan insanımız var. Yani oran %30 lardan, %2’lere geriledi.
Ve daha güzeli. Bu testi pozitif çıkan hastaların artık ancak %20 kadarının hastaneye ihtiyacı var. Nisan ayında oran nerede ise %100’e yakın.
Bizde R oranı hesaplaması bildiğim kadarı ile yok.
O yüzden ben Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya’yı takip ediyorum.
Bu ülkelerde R oranı Mayıs ortalarından itibaren 1’in altında.
Hiç kimse bizden daha sıkı önlemler aldıklarını iddia etmesin.
Mesela Almanya’da dışarıda maske takmak zorunlu değil,
Danimarka tamamen normalleşti ve okullarını bile açtı,
İsveç sürecin başından beri ne maske taktı, ne sokağa çıkma yasağı getirdi ve R oranı 0.77 (Almanyadan bile düşük.)
Bu bilgiler ışığı altında. Avrupa ve ülkemizde Haziran ayı başından itibaren ve hatta Mayıs ayı son çeyreği itibarı ile Covid-19 salgın hastalık niteliğini kaybetmiştir.
Bunu ben söylemiyorum.
Rakamlar ortada.
Şimdi bu makalemi ciddiyetle okumayan arkadaşlar şöyle bir yanılgıya düşecekler.
Ne yani Corona bitti mi? Diyecekler.
Corona bitmedi ve bitmeyecek.
Grip bitti mi? Nezle bitti mi?
Bitmedi.
Bu da bitmeyecek.
Aşısı olduğu halde Grip virüsü her yıl en az 500.000 insanı öldürüyor mu?
Öldürüyor.
İşte bu Corona’da aşısı bulunsa bile bir o kadar insanı öldürecek.
Sağlam bağışıklık karakterimiz olsun.
Dr.Bilgehan Bilge(alıntı.)
Salgın hastalıklar ile ilgilenen bilim dalı (epidemiyoloji) “kutsal” kitaplarında sözü geçen bir parametre var.
“R-naught.”
Basitçe anlamı şudur: Bulaşıcı bir hastalık karşısında, bakir bir nüfus içerisinde, hasta olan bir bireyin bu hastalığı kaç kişiye bulaştırdığı ile ilgili bir ölçü birimidir.
• R ° 1'den küçükse. Bu durumda, hastalık salgın niteliğini kaybeder, azalır , söner ve sonunda ölür.
• R ° 1'e eşitse, mevcut her enfeksiyon bir yeni enfeksiyona neden olur. Hastalık canlı ve stabil kalacak, ancak bir salgın veya salgın niteliğine ulaşmayacak anlamına gelir.
• R ° 1'den fazlaysa, mevcut her enfeksiyon birden fazla yeni enfeksiyona neden olur. Hastalık insanlar arasında bulaşacaktır ve bir salgın karakteri başlar. (Bu bilgi uluslar arası epidemiyoloji
*Yukarıdaki bilgi: Uluslararası epidemiyologlar birliği yayınlarından ve Dünya Sağlık Örgütü bültenlerinden alınmıştır.
Covid-19 ile ilgili gidişatın ölçümlendirilmesinde biz sıkça bu R değerini görüyoruz.
Mesela “normalleşme” ve kısıtlamaların kaldırılmasında Avrupa ülkeleri R değerini kıstas alarak kararlar aldılar.
Biraz dikkatlice ve özüne indiğinizde R değerinin epidemiyoloji bilimindeki itibarı matematikteki “pi” sabiti seviyesinde değildir.
Yani pek çok değişken içerisinde bir sabit olarak “hakem” niteliği yoktur.
Bu kısım ve ayrıntısı bizi ilgilendirmiyor.
Covid-19’un bulaştırıcılık süresi ile ilgili henüz net bir bilgi sahibi değiliz.
Yani virüs bulaşmış bir insanın bu virüsü ne süre ile bulaştırabileceği konusunda hiçbir bilgimiz yok.
Mesela Hepatit C virüsü veya HIV virüsü taşıyan insanlar süresiz bir şekilde bu virüsü diğer insanlara bulaştırabilir.
Grip için bu süre ortalama yedi gün kadardır.
Corona-19 ile ilgili kısıtlı bilgilere rağmen akrabalık ilişkileri ve karakteri göz önüne alınarak belli bir bulaştırma süresi hesaplanmış olmalı ki R değeri de var. (Alt belirleyici Rt’den bahsediyorum.)
Bizi ilgilendiren kısım şu:
Mayıs ayı ortalarında R değeri Avrupa ülkelerinde “1” ‘in altına düştü.
Ve Almanya dahil olmak üzere kısıtlama ve yasaklar Mayıs ayı itibarı ile yavaş, yavaş kaldırılmaya başladı.
Yani bu bilgi çerçevesinde Avrupa’da virüs “salgın niteliğini kaybetti.”
Ve günlük olarak takip ettiğim kadarı ile de Avrupa ve Asya’da R değeri 1’in üzerinde olan ülke kalmadı.
Bu gün “mevsimsel grip”de de her yıl olduğu gibi Covid-19 da kış aylarını yaşayan ekvator altı ülkelerde etkisini sürdürüyor.
Tartışılması gereken husus şudur:
Biz, yani Türkiye salgın altında mıyız? Değil miyiz?
Nisan ayı başlarında Sağlık Bakanı bir beyanatında: İstanbulda bir hasta, hastalığı ortalama 16 kişiye bulaştırıyor demişti. Yani resmi olarak R16 dedi.
O tarihte İstanbulda çok özel şartlara sahip ve seçici olarak test yapılmış ve testi pozitif çıkmış vaka sayısı 100.000 kişi kadardı.
R16 demek bir kişi 16 kişiyi hasta eder demek. Ve o on altı kişinin her bir tanesi de on altı yeni insanı hasta eder anlamındadır.
Bu verinin güvenilirliğine inanırsanız,
Kaba bir hesapla sadece İstanbul’da bir ay içerisinde tüm nüfus enfekte olur.
Elbette öyle bir şey olmadı.
Sevgili bakanımızı bu konuda yanıltmışlar.
R-naught elbette önemli bir kriterdir. Epidemiyologlar bu değeri severler.
Ve gerçekten de ülkemizde Mart, Nisan ve hatta Mayıs ayının başlarında R değeri 2’nin üzerindeydi.
O aylarda ortalama 15-20 bin test yapıyorduk. Ve yine ortalama 3.000-5.000 test pozitif hasta ile karşılaşıyorduk. Üstelik testi pozitif çıkan insanlarımızın nerede ise tamamı hastaydı. Yani klinik bulgu veriyorlardı ve çoğunluğu hastaneye yatırılıyorlardı.
Haziran ayı başından itibaren test sayımız iki, üç katına çıktı.
Günlük ortalama 50.000 test yapıyoruz.
Bin kadar testi pozitif çıkan insanımız var. Yani oran %30 lardan, %2’lere geriledi.
Ve daha güzeli. Bu testi pozitif çıkan hastaların artık ancak %20 kadarının hastaneye ihtiyacı var. Nisan ayında oran nerede ise %100’e yakın.
Bizde R oranı hesaplaması bildiğim kadarı ile yok.
O yüzden ben Almanya, İngiltere, Fransa ve İtalya’yı takip ediyorum.
Bu ülkelerde R oranı Mayıs ortalarından itibaren 1’in altında.
Hiç kimse bizden daha sıkı önlemler aldıklarını iddia etmesin.
Mesela Almanya’da dışarıda maske takmak zorunlu değil,
Danimarka tamamen normalleşti ve okullarını bile açtı,
İsveç sürecin başından beri ne maske taktı, ne sokağa çıkma yasağı getirdi ve R oranı 0.77 (Almanyadan bile düşük.)
Bu bilgiler ışığı altında. Avrupa ve ülkemizde Haziran ayı başından itibaren ve hatta Mayıs ayı son çeyreği itibarı ile Covid-19 salgın hastalık niteliğini kaybetmiştir.
Bunu ben söylemiyorum.
Rakamlar ortada.
Şimdi bu makalemi ciddiyetle okumayan arkadaşlar şöyle bir yanılgıya düşecekler.
Ne yani Corona bitti mi? Diyecekler.
Corona bitmedi ve bitmeyecek.
Grip bitti mi? Nezle bitti mi?
Bitmedi.
Bu da bitmeyecek.
Aşısı olduğu halde Grip virüsü her yıl en az 500.000 insanı öldürüyor mu?
Öldürüyor.
İşte bu Corona’da aşısı bulunsa bile bir o kadar insanı öldürecek.
Sağlam bağışıklık karakterimiz olsun.
Dr.Bilgehan Bilge(alıntı.)