Çarşamba, 24 Mart 2010 13:43
20. Yüzyılın icatlarından olan televizyon günümüzün vazgeçilmez görsel araçlarından olmuştur. Bugün hemen hemen her kesimden insanın evinde bulunan bu alet, başta birey olmak üzere ailenin ve toplumun bozulup yozlaşmasına sebep olabilmektedir. Ülkemizde televizyon yayınları aile üzerinde derin tahribatlar yapmakta, geneli müstehcenlik ve ahlaksızlık içeren bu yayınlar inanç, ahlak ve kültür erozyonuna yol açmaktadır. Televizyonları en fazla izleyen kesimin çocuklar ve gençler olması da tahribatın boyutunu arttırmaktadır. Çocuklar ve gençler gelişim dönemlerinde biri ya da birilerini kendilerine örnek model olarak seçer ve seçtikleri modelin hareketlerini kendi hayatlarında uygulamaya başlarlar. Televizyon kültürü edinmeyenler genelde annesini-babasını, aile içerisinden herhangi birisini veyahut öğretmenini kendisine örnek aldığı gibi, televizyon ile iç içe olan birey bu d urumun aksine sürekli izlediği şarkıcıları, mankenleri, futbolcuları ve gerçek hayat ile alakası olmayan hayali film kahramanlarını kendisine model olarak alır. Görsel medyadan izledikleri bu kişilerin hayat tarzları toplumun yargı ve değerlerini taşımadığı için model edinmiş bireyi yanlışa sürükler. Televizyonlarda yer alan bu kişilerin zenginlik, şatafat içerisinde geçen hayatlarının yanı sıra gayrı meşru ilişkileri ve her türlü ahlaksızlıkları izleyiciye normalmiş gibi sunulduğundan birey tarafından gerçek dünyanın bu olduğu sanılmakta ve genelde acı ile biten bir sona adım atılmaktadır. Görsel yayınlardan izlediği kişileri ve olayları hayatlarına geçirmeye başlayan gençler, sahte bir dünyaya adım attıkları için mutlu olamamaktadırlar. Kendi eserleri olan bu durumu yine onlar topluma haber olarak vermektedirler. Gün geçmiyor ki, şiddet, gayrı meşru ilişkiler, intihar vakaları, cinayetler, gençlerin uyuşturucu batağına saplanması haberleri yayınlanmasın. Bu yayınlarla hem birey hem de toplum zehirlenmekte olup farazi bir hayat tarzı deklare edilmekte ve toplum etiği çökertilmektedir. Zira milletler parasızlıktan değil ahlaksızlıktan çökerler.
Çağımızın zehirli yılanı olan televizyondan Müslüman ebeveynler mümkün olabildiği kadar çocuklarını ve gençlerini uzak tutmalı, televizyon kültürü ile yetişen bir nesile dur demelidirler. Şayet alıkoyamıyorlar ise onları ahlak kurallarına riayet eden ilmi değerleri olan kanal ve yayınlara yönlendirmelidirler. Tüm bunların yanında eğer hiçbir şey yapılamazsa bile yerlerinde oturup bu duruma seyirci kalmamalıdırlar. “Ey Örtüye Bürünen Kalk ve Uyar” ilahi emrine muhatap olmuş bir Peygamber’in ümmeti olarak uyarıları en güzel şekliyle yapmalı, üzerlerine düşen görevleri hakkıyla ifa etmelidirler. Bunun için başta kendileri olmak üzere aile fertlerini, yakın akrabalarını ve çevrelerini uzak tutmaya çalışmalıdırlar.
Bunlar tam anlamı ile yapılamıyor ve toplum etiğinin devam etmesi isteniyorsa aynı şekilde düzen sağlama yoluna gidilebilir. Toplumun bir parçası haline gelmiş televizyon, internet ve diğer bilişim öğeleri kolay kolay sökülüp atılamayacağından ve bunlarla (istenilmese de) gelişen teknoloji dolayısıyla yaşama zorunluluğu bulunduğundan alternatif çözüm yolları ile durum aleyhten lehe döndürülebilir ve bunlar faydalı şekillerde kullanılabilir.
İslami çizgide yayın yapan veyahut yapmaya çalışan kısmi yazılı ve görsel medya organları olsa da bunlar diğer yayın organlarının yanında zayıf kalmakta onların önüne geçememektedirler. Müslümanlar çağımızın vazgeçilmezleri arasında yer edinmiş olan teknolojik yayın ve iletişim sektörüne daha fazla alaka gösterip, bilhassa görsel yayın hakkında çalışmalar yapabilir, yazılı yayınları okuyucuya günlük sunabilme gayreti içerisinde bulunabilirler. Görsel medyada ahlak, iman, ilim ve edep proğramları ile yozlaşıp fesada uğrayan toplum düzene sevk edilebilir. Nasıl ki gayri ahlaki yayınlar ile birey ifsada uğruyor, bu durum aile ve topluma da yansıyor ise ahlaki yayınlarla da bireyin ıslahı sağlanabilir. Bireyin ıslahı ailenin ıslahına, ailenin ıslahı da toplumun ıslahına vesile olur. Bu anlamda toplum inşa duvarına bir tuğla da Müslümanlar tarafından konulması, ihya için büyük bir çalışma olacaktır. Ve unutulmamalıdır ki Allah(c.c) rızası için atılan bir adım yolda ve karşılıksız kalmaz. Yeter ki ilk adım atılabilsin.
Allah(c.c)’a emanet olun
Yusuf El-Amedi / Diyarbakır (Hani) Yaş:23 KAYNAK (DoğruGenc)

Çağımızın zehirli yılanı olan televizyondan Müslüman ebeveynler mümkün olabildiği kadar çocuklarını ve gençlerini uzak tutmalı, televizyon kültürü ile yetişen bir nesile dur demelidirler. Şayet alıkoyamıyorlar ise onları ahlak kurallarına riayet eden ilmi değerleri olan kanal ve yayınlara yönlendirmelidirler. Tüm bunların yanında eğer hiçbir şey yapılamazsa bile yerlerinde oturup bu duruma seyirci kalmamalıdırlar. “Ey Örtüye Bürünen Kalk ve Uyar” ilahi emrine muhatap olmuş bir Peygamber’in ümmeti olarak uyarıları en güzel şekliyle yapmalı, üzerlerine düşen görevleri hakkıyla ifa etmelidirler. Bunun için başta kendileri olmak üzere aile fertlerini, yakın akrabalarını ve çevrelerini uzak tutmaya çalışmalıdırlar.
Bunlar tam anlamı ile yapılamıyor ve toplum etiğinin devam etmesi isteniyorsa aynı şekilde düzen sağlama yoluna gidilebilir. Toplumun bir parçası haline gelmiş televizyon, internet ve diğer bilişim öğeleri kolay kolay sökülüp atılamayacağından ve bunlarla (istenilmese de) gelişen teknoloji dolayısıyla yaşama zorunluluğu bulunduğundan alternatif çözüm yolları ile durum aleyhten lehe döndürülebilir ve bunlar faydalı şekillerde kullanılabilir.
İslami çizgide yayın yapan veyahut yapmaya çalışan kısmi yazılı ve görsel medya organları olsa da bunlar diğer yayın organlarının yanında zayıf kalmakta onların önüne geçememektedirler. Müslümanlar çağımızın vazgeçilmezleri arasında yer edinmiş olan teknolojik yayın ve iletişim sektörüne daha fazla alaka gösterip, bilhassa görsel yayın hakkında çalışmalar yapabilir, yazılı yayınları okuyucuya günlük sunabilme gayreti içerisinde bulunabilirler. Görsel medyada ahlak, iman, ilim ve edep proğramları ile yozlaşıp fesada uğrayan toplum düzene sevk edilebilir. Nasıl ki gayri ahlaki yayınlar ile birey ifsada uğruyor, bu durum aile ve topluma da yansıyor ise ahlaki yayınlarla da bireyin ıslahı sağlanabilir. Bireyin ıslahı ailenin ıslahına, ailenin ıslahı da toplumun ıslahına vesile olur. Bu anlamda toplum inşa duvarına bir tuğla da Müslümanlar tarafından konulması, ihya için büyük bir çalışma olacaktır. Ve unutulmamalıdır ki Allah(c.c) rızası için atılan bir adım yolda ve karşılıksız kalmaz. Yeter ki ilk adım atılabilsin.
Allah(c.c)’a emanet olun
Yusuf El-Amedi / Diyarbakır (Hani) Yaş:23 KAYNAK (DoğruGenc)