Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Gülen'den Mahmut Efendiye övgü

DjKarakurt Çevrimdışı

DjKarakurt

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
f54_mahmutefendi1.jpg






Gülen'den Mahmut Efendiye övgü

21 Şubat 2013 Perşembe 11:42
Fethullah Gülen şaşırtan bir çıkışla bütün cemaatlere barış eli uzattı.

Fethullah Gülen son sohbetlerinde aralarının bozuk olduğu söylenen diğer cemaatlere barış eli uzattı.

Gülen sohbetinde Süleymancılar grubunun lideri Süleyman Efendi hakkındaki bir anısını da anlatarak cemaatin diğer cemaatlere bakış açısını da aktardı.

"Kim ne yaparsa yapsın bize hoş görmek düşer" diyen Gülen herkesle kucaklaşmak gerektiğini Mevlana'nın ‘Yüzde ısrar etme, doksan da olur / İnsan dediğinde, noksan da olur / Sakın büyüklenme, elde neler var / Bir ben varım deme, yoksan da olur!" sözleriyle ifade etti.

"SÜLEYMAN EFENDİ HAZRETLERİ" DEMEK LAZIM

Gülen, Süleyman Efendi'ye "Hazretleri" ifadesini kendilerinin de kullanmalarına diğer çevrelerinin şaşırdığına dikkat çekti. Moğolistan'da yaşanan bir anıyı şöyle anlattı:

Yakın tarihte cereyan etmiş bir canlı örneğini anlatayım ama şahsın adını vermeyeceğim. Hasedin tepkisi vardır, bazen rekabetin reaksiyonu vardır, bazen tenafüsün o mevzuda bir ittirmesi ve kaktırması vardır. Bir yönüyle bunların hepsinin bahis mevzu olabileceğini hesaba katmak lazım. Bu mübarek arkadaşımız Moğolistan’a gitmiş. Malum arkadaşlarımızın ilk gittiği yerlerden biri Moğolistan’dı. Okul açtılar orada. Örnek alarak başka camiadan da gittiler. Süleyman Efendi Hazretleri’nin talebeleri de gitti, orada kurs açtılar, yurt açtılar. Allah sa’ylerini meşkûr etsin. Birlerini bin yapsın inşallah. Şimdi bu güzel arkadaşımız var ya, bahsettim bak. Gidiyor oraya, geziyor. Sonra sizin arkadaşlarınızdan okulda bulunan idareci veya oradaki rehberle karşılaşıyor. Başkalarının da hizmeti var mı, diye soruyor. Evet var. Elhamdülillah, Süleyman Efendi Hazretleri’nin talebelerinin de kursları var, diyor.

ÇARŞAMBA CEMAATİ DEYİP HAKARET ETMEDİM

‘Allah Allah, siz Süleyman Efendi Hazretleri mi diyorsunuz?’ Mümin bakın. Bu da diyor ki: “Vallahi bizim hoca, Süleyman Efendi’nin adını andığı zaman hiç hazret demediğini duymadık.” Kırk senedir, öyle dedim. Mahmud Efendi deyip geçmedim. Çarşamba cemaati deyip, hakaret ifade eden bir tabirle ele almadım. Ali Haydar Efendi Hazretleri vardı, onun halifesi Mahmud Efendi Hazretleri var. Ve bunların hepsi çok önemli hizmetler icra etmişlerdir. Hep böyle baktık.

Fethullah Gülen bu sözlerle diğer cemaatlere karşı hoşgörüyle bakılması gerektiğini söyledi. Herkesin konumuna saygı duyulması gerektiğini söyleyen Gülen pozitif bütün hizmetlerin kimden gelirse gelsin alkışlanması gerektiği çağrısı yaptı.

"Onlar yıkılsın biz yerine kurulalım" demeyin diye uyaran Gülen haset ve rekabet duygusunun tehlikesine karşı cemaatini uyardı.

Fethullah Gülen'in bu açıklamaları aralarında soğukluk olduğu söylenen diğer cemaatlerle buzları eriteceği yorumuna sebep oldu.

 
A Çevrimdışı

abdulmuktedir

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Kardeş nie böyle değişik şeyler paylaşıyorsun hem tartışmaya sebep olacak dökümanlar bırak bu adamlarla uğraşmaya gerek yok biraz cihad haberleri cihad beldelerinden haber paylaş inşallah.
 
M Çevrimdışı

Musluman.

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Arkdaş DJ üç etti yazıyorum :) kardeş tasavvufcu ılımlı adamın, tasavvufcu adamı desteklemesini ne diye paylaşıyorsun :)

Gözünü seveyim o desteklemeyecek de biz mi destekleyeceğiz.

Küfür Tek Millettir
 
S Çevrimdışı

Siyahi72

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Yürüyen avatarlı ,Kendini mücahid zanneden şahıs.Kendi kullanım alanın sonunda paylaştığın Ayetle çelişen yorumlar yapmak seni nekadar yüceltti .Hakkında bilgi sahibi olmadığı kimseler hakıında tekfir etmek , kişinin tekfirirni gerektirir .Tevbwe istiğfara sarılmanı cizane tavsiye dederim.Ehli sünnet inancında ,Müslüman bir kimseyi tekfir etmek kişinin tekfirini getirir. İmanınınzıo yeniden sorgulamanızı tavsiye ederim. Eğer çok cihad aşkıyla yanıyorsanız bunu klavyeşörlükle (Don Kişot misali) yapmayın.Çıkın er meydanına ve suuriye de, Filistin'de vs. gösterin cengaverliğinizi ....
 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
siayahi kardeş kafirlere sevgi beslemeyi tavsiye etmek papaya saygı duymak ölülerden medet ummak neyi gerektirir
 
S Çevrimdışı

Siyahi72

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
şu son sözlerinle cevap vermeye bile değer olmadığını anladım.Mevlanın ayetlerini kendi kirli düşüncelerinize alet etmeyin. Gayretullaha dokunur tabi sizin halinizi düşünemiyorum.Allah (cc) her mana da hidayet etsin.Size tekrar tavsiye ediyorum tanımadan yargılamayın. Sizin o ölülerden medet umuyor dediğiniz Allah dostu (bu ifadeyi bile, isteye kullandım) Peygamberimiz ile Umresi Esnasında uhudda bizzat Peygamberimizin davetiyle görüşmüştür. Buysa ölüden medet ummak Alemmlerin hatırına yaratıldığı o can Muhammede bu can feda ve dahi onun dostu olma şerifine nail olan Mahmut ustaosmanoğlu Hz.leri de ha keza.
 
Kozsoy Çevrimiçi

Kozsoy

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bu Gülen son zamanlarda nihayet eleştirilere kulak vermeye başladı , sayfasında eleştrilere yanıtlar yayımlamakta , şimdi de diğer cemaatlere yaklaşma taktiği gütmekte , yakında fehmi koruyu yeniden bıyıklı hatta sakallı görürsek şaşırmamak lazım , yalnız şimdi dürtüldüm artık kim dürttüyse , AKP de başkanlık koltuğu değişimi yakın değil mi ?
 
M Çevrimdışı

Muhammed Et-temimi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
şu son sözlerinle cevap vermeye bile değer olmadığını anladım.Mevlanın ayetlerini kendi kirli düşüncelerinize alet etmeyin. Gayretullaha dokunur tabi sizin halinizi düşünemiyorum.Allah (cc) her mana da hidayet etsin.Size tekrar tavsiye ediyorum tanımadan yargılamayın. Sizin o ölülerden medet umuyor dediğiniz Allah dostu (bu ifadeyi bile, isteye kullandım) Peygamberimiz ile Umresi Esnasında uhudda bizzat Peygamberimizin davetiyle görüşmüştür. Buysa ölüden medet ummak Alemmlerin hatırına yaratıldığı o can Muhammede bu can feda ve dahi onun dostu olma şerifine nail olan Mahmut ustaosmanoğlu Hz.leri de ha keza.

Ali(r.a) ile Muaviye(r.a) arasında savaşta binlerce sahabi vefat etti...
Peygamberimiz(s.a.v) bu iki sahabiyi davet ederek onlara nasihat etmedi de senin bidatçi hocanı mı davet etti onla görüştü...

Yoksa Peygamberimiz(s.a.v) HAŞA Ashabı arasında kan dökülmesini istiyordu onun için mi hiç mudahale etmedi ?


Şeyhlerini kalblerinizde yüceltmeniz için ne hikayeler anlatıyorlar size Allah bilir.Yazık ki biriniz bile itiraf edipte bir delil burhan soramıyorsunuz o menkıbecilere.

Ebubekir(r.a)'in Muhammed(a.s) ölmüştür lafından ne anlıyorsunuz siz ?
 
S Çevrimdışı

Siyahi72

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.Peygamberimizin ölü olduğunu iddia edenin kendisi ölüdür. ''Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Bilakis onlar diridirler, fakat siz hissedemezsiniz.'' (Bakara 154) Ayeti kerimesi sizin için ne ifade ediyor? Bence siz fazla güzel kafanızı böyle şeylere yormayın maazallah maddenin ötesine geçersiniz.Herşeyi akla kesbedenlerin hali budur. Hayatı bedenden ibaret görüp , ruhu saf dışı etmenin neticeci ne yazık.Namazda ruhla miraç edilir bunuda unutma! Allah(cc) cümlemizi hakiki kulluğundan ayırmasın.Amin ''Cahillerle girdiğim her tartışmayı kaybetmişimdir'' sözüyle kelamımı bitiriyorum.
 
M Çevrimdışı

Muhammed Et-temimi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Ainesi iştir kişinin lafa bakılmaz.Peygamberimizin ölü olduğunu iddia edenin kendisi ölüdür.

Yani diyorsun Ebubekir (r.a) peygamberimize(s.a.v) ölü diyerek kendisi ölüdür öyle mi ))

tabi sen burda ölüdür ifadesini kerih görmek amacıyla kullandın yoksa ebubekir(r.a)'da efendimiz(s.a.v) gibi vefat etmiştir...


Ah zavallılar papağan gibi öğretilenleri nasılda tekrarlıyorsunuz hiç biriniz yahu şu ayetlere şu hadislere bakayım acaba ne diyor diye düşünmüyorsunuz.Öyle ya bu dinin kalbinizde karpuz kadar değeri yok ki..Karpuzu alırken 10 kere bakarsında dinin öğrenirken hiç delil sormazsın.
 
M Çevrimdışı

Muhammed Et-temimi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Rasûlüllah (s.a.s.)'in vefât ettiği hemen duyuldu. Bu haber, ashâb-ı kirâm üzerinde derin üzüntü meydana getirdi. Daha sabahleyin ayağa kalkmış halde görmüşler, iyileşiyor diye sevinmişlerdi. Beklenmedik acı haber, herkesi şaşkına çevirdi. Yola çıkmak için hazırlanan Üsâme ordusu da ordugâhtan döndü, kumandanlık sancağı Rasûlüllah (s.a.s.)'in kapısı önüne dikildi. Hicrette Rasûlüllah (s.a.s.)'in Medine'ye girdiği gün, en büyük bayram sevinci yaşanmıştı. Bugün en büyük acı ve mâtem yaşanıyordu. Münâfıklar ise, "Muhammed hak peygamber olsaydı, ölmezdi..." gibi küstahça sözler söylemişler, ortalığı bulandırmışlardı. Bu duruma sinirlenen Hz. Ömer, kılıcını çekerek:
-Rasûlüllah (s.a.s.) ölmemiştir. Kim Muhammed öldü derse, boynunu vururum, diyordu. Böyle bir hengâmede metânetini muhâfaza edebilen sâdece Hz. Ebû Bekir oldu.(450) Acı haberi öğrenen Hz. Ebû Bekir, kimseye bir şey söylemeden, doğru kızı Hz. Âişe'nin odasına girdi. Rasûlüllah (s.a.s.)'in yüzündeki örtüyü kaldırdı, iki gözünün arasını hürmetle öpüp ağladı.(451)
-Anam, babam sana fedâ olsun. Allah'ın sana takdir ettiği ölüm geçidini geçtin. Fakat Allah sana ikinci bir ölüm tattırmayacaktır, dedi. Sonra, âilesini teselli edip ayrıldı.
Ömer halka hâlâ "Rasûlüllah ölmedi, öldü diyenin boynunu uçururum" diye hitâbediyordu. Hz Ebû Bekir minbere çıktı. Halk, Hz. Ömer'i bırakıp, Hz. Ebû Bekir'in etrâfında toplandı. Ebû Bekir Cenâb-ı Hakk'a hamd ve senâ ettikten sonra:
-Sizden her kim Muhammed (s.a.s.)'e tapıyorsa, iyi bilsin ki, Muhammed (s.a.s.) öldü. Her kim Allah'a kulluk ediyorsa, iyi bilsin ki, Allah bâkîdir, asla ölmez," dedi. Sonra şu anlamdaki âyetleri okudu.
"Muhammed ancak bir peygamberdir. O'ndan önce de nice peygamberler geçti. Eğer o ölür, veya öldürülürse geri mi döneceksiniz. Her kim geri dönerse, Allah'a hiç bir zarar vermez. Allah şükredenlerin mükâfatını verecektir." (Âl-i İmrân Sûresi, 144)
"Ey Muhammed, şüphesiz sen de öleceksin, onlar (müşrikler) de ölecek." (ez-Zümer Sûresi, 30)
Ashâb, o derece şaşkınlık içindeydi ki, bu âyetleri sanki önceden hiç duymamışlar, ilk defa Hz. Ebû Bekir'den işitiyorlardı. Hz.Ebû Bekir'in sözlerini ve âyetleri dinleyince herkes kendine geldi.(452) Evet, peygamber de olsa herkes ölecekti. İşte, iki cihânın serveri, peygamberlerin sonuncusu Hz. Muhammad (s.a.s.)'de ölmüştü.

(450) İbn Hişâm 4/305; Tecrid Tercemesi, 11/30-31
(451) Mehmet Raif, Muhtasar Şemâil-i Şerif Tercemesi, 266, İst, 1304
(452) Bkz. el-Buhârî, 5/142-143; Tecrid Tercemesi, 11/31-32; İbn Hişâm, 4/306


BUNU OKU BELKİ İMAN EDERSİN HADİSLERE
 
S Çevrimdışı

Siyahi72

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Efendi Hazretlerinin 22. Sohbeti
Cilt:1 Sohbet: 22 ALİ İMRAN 133-136
MÜSABAKA EDER GİBİ KOŞUNUZ
Dersimizin ayetine başlayalım:
”Ve Rabbinizden bir mağfirete ve eni gökler ile yerler genişliğinde olan bir cennete koşunuz ki, o cennet muttakiler için hazırlanmıştır.”

(Sariuu) ”Müsabaka eder gibi koşunuz”
Bu kelime mufaale babından emr-i hazırdır. Sarf Nahiv ilimlerinden ”Bina” çalışırken bu bapların Kuran’ı Kerim’de karşınıza çıkacağını o an hiç düşünmemişsinizdir. İşte bakın bu ilmin sırası geldi. Mufaale babını, if’al babını ve diğer babları bilelim. Rabbimiz görsün ki kelamını anlamak için çalışıyoruz.

Bu yolda neneler gibi yavaş yavaş, ağır ağır yürümeyin. Ya nasıl? Birbirinizle müsabaka edercesine. Koşun. Bunu kim buyuruyor? Allah-u Teala Hazretleri: ”Acele etmeyiniz, ben onu nasıl olsa size vereceğim” buyurmuyor. ”O cennetleri yarattım, koşun, müsabaka ederek acele edin.” buyuruyor.
Mufaale babından gelen bu kelimede müşareket yani ortaklık vardır. Nerede ortaklık? Koşmakta, kulluk vazifelerini yerine getirmekte ve yapılan hata ve kusurlardan dolayı Allah-u Teala Hazretlerinden af taleb etmekte… Mümin kardeşin çalışacak, sende çalışacaksın. O koşmasın değil. O koşsun sende koş.
Birimiz dursun, diğeri yürüsün! Bu olmaz.

İlim elde etmeye çalışalım. Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu? Hiç kimseden geri kalmamalı, yürümeli. İnsanların kul oldukları yerler çoktur. Ne gibi? Abdul-kafa: Kafasının kulu, Abdul-butun: Karnının kulu gibi. İnsanlara bunlara değil, Allah’a kul olmalı.
(Sariuu):Koşunuz, musabaka şeklinde yürüyünüz, birbirinizi geçercesine çalışınız. Namazda, zikirde ve diğer ibadetlerde.
Mesela ben daha huzurlu kılayım ama arkadaşlarımda daha huzurlu kılsın. Bir arkadaşın daha girse cennete, cennet eksilir mi? Cennet o kadar geniştir ki, en zayıf müslümana iki dünya büyüklüğünde cennet verilecek.
Hadisi şerifte buyuruluyor ki:
”Cennet ve cehennemin her birerlerinin dolması vardır.”

Cennet de dolacak. Cehennem de dolacak. Cennetin dolması için Cenab-ı Hak yeniden müslüman yaratacak. Fakat cehennemi doldurmak için insan yaratmayacak.
Sure-i Kaf’ta buyurulduğu üzere Cenab-ı Hak cehenneme diyecek ki:
”Ahiret gününde biz cehenneme diyeceğiz: Doldun mu? Cehennem ise diyecek: Daha var mı?”(Kaf 30)

Mevla Teala bunun üzerine kudret ayağıyla cehenneme basacak. O zaman cehennem: (Gaddu Gaddu) yeter, yeter diyecek.

Bakın ayeti kerimede cehennem, kadın sığası ile geliyor. Şu arap lisanı kadar zengin bir lisan arasanız bulamazsınız. Ama insanlar Kuran-ı Kerim’in değerini bilmiyorlar. İnşallah sizin sayenizden anlaşılacak. Kuran’dan büyük yoktur. Görüyorsunuz değil mi? 104 kitabın en sonuncusu olan Kuran, arapçadır. Kuran kıymetli olunca bu lisanda en kıymetli oluyor.

Bir beyit okuyalım:
”Müjde olsun bize Ey İslam cemaati! Bizim için Allah’ın yardımından bir direk vardır ki yıkılmaz. Ne zaman ki Allah, bizim davetçimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi ve sellem) e resullarin en kıdemlisi, en efdali diye çağırdı, bizde ümmetlerin en kıdemlisi olduk.”

Şimdi Yahova şahitleri bizim kucağımızdan müslümanları alıp kendilerine çekiyorlar. Ya Erhamerrahimin ehli islama sebat ver. Bu aziz dini bırakmasınlar. Aman dikkat edelim, şu hadisi şerifi unutmayalım:
”Ümmetimden her zaman kah üzere yürüyen bir taife olacaktır. Allah’ın emri gelinceye kadar, kendilerine karşı koyanlar onlara zarar vermeyecektir.” Bu hadisi şerife güvenelim.

Cenab-ı Hak Enam suresinde ne buyuruyor:
”Resulullah kendi nefsinden boş konuşmaz.”(Necm 3)

Yine dersimize gelelim:
(Ve Sariuu) Müsaraa ediniz. Geceler kısaldı, haberiniz olsun. Gündüz biraz yuvarlanın. Hacı Ali Haydar Efendi (Kuddise sirrahu) uyuyacağı zaman:”Biraz yuvarlanalım.” buyururdu.
Kaylule sünnetini biraz ihya etmeli. Geceleri kısaltan Allah (Celle celaluh) dür. Biz de koşmalı ve o kısalmaya göre hareket etmeliyiz. Teheccüt namazını kaçırmayalım.

Şimdi (Sariuu) emri lazım oldu mu? Olmadı mı? Oldu değil mi? Ancak maalesef değil teheccüt namazını kılmak, geceleri kısa olan ramazan günlerinde sahur yiyip de sabah namazını kılmadan yatanlar var. Gecelerin kısalması senden namazı kapıyor da, yemeği neden kapmıyor. Aman dikkat edelim, geceler daha da kısalacak.

(Ve sariuu) Bakın kolay geçemiyorum. Bu dünya bunun için yaratıldı. Kâinatın ruhu nedir? Diye sorarsanız: ”İbadettir” İbadet gitti mi kainat gitti demektir. Ruhun bedenden çıkınca insanın ölmesi gibi. Müslümanların Hıristiyan olduğunu hiç duymuş muyduk? Duymamıştık değil mi? Eskişehir’de yüz kişi hıristiyan olmuşlar.

Sonra burada İstanbul’da Feriköy’de Yahova şahitleri tarafından toplantı yapılmış. 1500 kişi kadar varmış. 5 saat süren toplantıda herkes yazarak not tutmuş. Bakın ne çeşit çalışıyorlar. Ya bizim müslümanlar ne yapıyor? Vaazı sadece dinliyor, dışarı çıkınca aklında bir şey kalmıyor.
İlim okumakla sayd olur (avlanır)
Yazmakla kayd olur (bağlanır)
Hane-i dilde (gönül hanesinde) hıfz edip sakla onu ki firar etmesin. Onun için dinlediklerimizi, ayetleri, hadisleri yazıp ezberleyelim.

(Ve sariuu) koşunuz, neye? (ila mağfiretin) mağfirete. Mevla Teala ”mağfirete koşunuz” buyuruyor. Fakat millet ne diyor? ”Allah kerimdir, affeder, yatın!” Görüyor musunuz? Bunlar hayır işlere koşmayı nasıl karşılıyorlar?
Ya Rabbi! Bizi tembellikten halas eyle! Allah yolcusunun aleyhine, tembellik kadar zararlı bir şey bulamazsın, bunu unutmayalım. Lüzumsuz, uyu uyu, manasız yere konuş konuş, fazladan ye iç; salik öyle olmaz. Bu yol aşırı dikkat ister. Bu ayetten anlaşılan, ”Allah Gafur’dur, Rahim’dir” deyip gevşek olmamaktır. Mevla Teala ne buyuruyor:
”Mağfirete, bir de eni yerlerin ve göklerin genişliği kadar olan cennete koşunuz”
Bundan cennetle cehennemin ne kadar uzun olduğu anlaşılıyor. Çünkü eni bu kâinat kadar olunca, uzunluğu bu kainata sığmaz, buranın ölçüleriyle ölçülmez.

Bu cennetler kimler için hazırlanmıştır? Muttaki kullar için. Mevla Teala:”Herkes için hazırlandım.” buyuruyor. Muttaki kelimesini unutmayın, muttaki olmaya bakın. Kim ne derse desin. Kapalı çarşıda çok mal var ama cebindeki parası olana. Olmayana bir şey yok. Cennet de çok geniş ama çalışana. Dön dolaş bizden istenen çalışmak. İnsan devam etti mi Allah (Celle celaluh) ona öğretir.

”Her kim bir şey talep eder, çalışırsa onu bulur.”
Her kim çalışır, mutlaka alışır. Sarf ve Nahiv ilimlerini öğrenin. Öğreten de akil biri olmalı. Talebeyi sıkmamalı. Talebeye birden, çok ders vermemeli, azar, azar anlayabileceği şekilde öğretmeli. Benim anam rahmetli, buzağı doğduğu zaman gider, ineğin sütünü tasa sağar sonra yavru hayvanın ağzını açar o tastan yavaş yavaş süt dökerdi.

Ben de çocukların anlayabileceği şekilde vaaz etmeye çalışıyorum. Neden böyle ediyorum biliyor musunuz? İllaki bütün cemaatim vaazı anlasın istiyorum. Hocalar talebelerine çok sual sorsun.
Mesela ”Ahsenu” ne kelime? Diye sorulmalı. Evvela bilinmez. Ama birde bildi mi heveslik gelir ona. Onun için evvela kolay sorun, sonra zorlarını. İlim hazinedir, anahtarı da sualdir. Soru sormakla dört kişi me’cur olur. Soran, öğreten, dinleyen ve bunlara karşı muhabbet taşıyan…

MUTTAKİLER KİMLERDİR?

Tekrar ayetimize devam edelim.
Mevla Teala muttaki kullara cennet hazırladığını buyurmuştu. Şu hadis-i kudsi de bu ayetimizi te’kid eder:
”Salih kullarım için göz görmedik, kulaklar işitmedik, hiçbir beşerin kalbine gelmeyen nimetler hazırladım.”

Şimdide kendilerine cennetler hazırlanan bu muttaki kullarının vasıflarını beyan ediyor.

(Ders ayeti)
”O muttaki kullar öyle kullardır ki, bollukta da, darlıkta da infakta bulunurlar. Öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler. Allah (-u Teala) ihsan edenleri sever.”

Bakın! Dikkat edin! Muttaki olmak için evvela infak (verme) huyun olacak.
Sure-i Ali İmran’ın şu ayeti kerimesinde de buyuruluyor ki;
”Sevdiğiniz şeylerden infak edinceye kadar asla takvaya nail olamazsınız ve her ne şey infak ederseniz şüphe yok ki Allah (-u Teala) hakkıyla bilir.”(Bakara 92)

Allah yoluna ver gitsin. Asıl verdiğin zaman onu koluna takmış olursun. O muttakilerin ikinci hususiyeti de öfkelerini yutmalarıdır. Öfkelendiğinde onun esiri olmak kötü bir huydur. Müslümanlar kızdıkları zamanda da Allah’ın emrine göre hareket ederler. İçlerine kin ve gazap geldiğinde onu izhar edipte öç almaya çalışmazlar. Öfkelendikleri zaman nefislerine hakim olurlar, gazaplarını gidermeye çalışırlar.
O muttaki kullar öfkelerini yutmakla kalmaz, hemde insanları affederler. Zümer Suresinde Cenab-ı Hak buyuruyor ki:
”O kimseler ki, sözü dikkatle dinlerler, sonra en güzeline tabi olurlar. İşte onlar o kimselerdir ki, Allah onları hidayete erdirmiştir. Ve ancak onlar akıl sahipleridir.”(Zümer 18)

Neden? Çünkü onlar en güzele tabi olmuşlardır.
İslamda kahraman: Güçlü kuvvetli olan değil öfkesini yutandır. Bir kimse karşısındakine bir tokat atmış olsa bu seyyiedir.
Şura suresinde buyuruluyor ki:
”Bir kötülüğün cezası da onun misli bir kötülükledir. Fakat kim affeder ve islahta bulunursa artık onun mükâfatı Allah’a aiddir. Şüphe yok ki O, zalimleri sevmez.”(Şura 40)
Yine Fussilet suresinde Mevla buyuruyor:
”İyilikte kötülükte musavi olamaz. Kötülüğü ol bir muamele ile defet ki o en güzeldir.”(Fussilet 34)
Bakın ayette ”O güzeldir” buyurulmadı, ”O en güzeldir” buyuruldu.

Ayetlerimizden anlaşıldığı üzere yapılan bir kötülüğe aynı ile mukabele etmektense affetmek daha iyidir. Affetmenin de güzeli vardır. O da kötülük yapan kimseye ihsanda bulunmaktır. Bunu da ancak hakiki manada muttaki olanlar yaparlar.

Mesela birisi sana tokat attı eğer bir tokat da sen ona atarsan bu birinci dereceye girer. Affettim seni dersen bu ikinci dereceye girer. Sana tokat atan adamı döveceklerdi, sen gittin onu kurtardın bu da üçüncü dereceye girer. Çünkü ne buyurulmuştu:
”Onlar öyle kimselerdir ki Kuran’ı Kerim’i dinliyorlar ve ve en güzeline tabi oluyorlar.”

Bunu yapabilir misiniz? Size birisi bir fındık kadar kötülük yapsa siz bir ceviz kadar karşılık verirsiniz. Korkarım Türkiye cevizi size kâfi gelmez. Hindistan cevizi kadar karşılık verirsiniz. Eğer en güzele tabi olmazsak dünyada bir iş göremeyiz.

Bir kimseye bir kötülük yapılsa, o hemen: ”Allah seni kahretsin.””Allah sana lanet etsin.” gibi beddualarda bulunuyor.”Ya Rabbi bunu islah eyle, yola al.” diye etmiyor. İçimizde değirmen dönüyor, demir tanesi öğütüyor. Bu arada zikirden de geri kalınıyor diğer ibadetlerden de…

Efendimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) in torunu Hazreti Hasan (Radıyallahu anh) bir gün sofrada yemek yiyordu. Yanında misafirleride vardı. Hazreti Hasan’ın kölesi tencere ile Hazreti Hasan’ın yanından geçerken tencere elinden kaydı ve yemek Hazreti Hasan’ın üzerine döküldü. Köle onun kızacağı korkusuyla hemen:
”Öfkelerini yutarlar ve insanların kusurlarını affederler.” ayetini okudu. Bunun üzerine Hazreti Hasan gazabını yuttu ve affettim seni dedi. Köle devamla:
”Allah ihsan edenleri sever.” ayetini okuyunca Hazreti Hasan:”Seni azad ediyorum ve falanca kızla da evlendiriyorum. Bütün masraflarınızda bana ait olsun” buyurdu.

Ne kadar güzel bir ahlak misali değil mi? Rabbim cümlemizi bu güzel ahlakla ahlaklanan kullarından eylesin. Amin.

Ders ayetimiz muttaki kulları anlatmaya devam ediyor. Daha kimlerdir o muttakiler:
”Ve (o takva sahipleri) bir günah işledikleri veya nefislerine zulüm ettikleri zaman Allah’ı anarak hemen günahlarının bağışlanmasını isterler. Hemde onlar yaptıkları günaha bile bile ısrar etmezler.”
İşte muttaki kullar bunlardır. Bunların mükâfatına gelince:
(Ders ayeti)
”İşte onların mükâfatı Rabblerinden bir mağfiret ve altlarından nehirler akan cennetlerdir. Orada ebedi olarak kalacaklardır. Amel edenlerin mükâfatı ne güzledir.”

Bu ayetlerle amel etmeye ve bu mükâfatlara nail olmaya çalışalım.

Mahmud Efendi Hazretleri – 15. Asrın Müceddidi | www.mahmudelofi.com
 
S Çevrimdışı

Siyahi72

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
TÖVBEYİ GECİKTİRMEMEK
Okuduğumuz Kur’an-ı Kerim kimin kelamıdır? Bunu düşünüyor muyuz? Bu Kur’an-ı Kerim’i bütün kainatı yaratan şuanda pencerelerden gördüğümüz karları yağdıran sonrada onları eritmeye kadir olan Mevla Teala’nın kelamıdır. Kendisini bilmeyen zavallılar, yağdırsınlar ve eritsinler bu karları bakalım. Karlar erimese sokaklarda rahat rahat gezilmez. Rabbimize bundan dolayı hamd ederiz.

Dersimizin ayet-i celileleri kıyamet alametlerinin mühim bir kısmını bildirmektedir. Şöyle ki;
“Sema yarıldığı zaman.”
“Yıldızlar dökülüp saçıldığı zaman.”

Semanın yarılmasıyla melekler semayı bırakıp peyderpey yeryüzüne inecekler ve mahşer yerine toplanacaklar. Sure-i Furkan’ın Şu ayet-i celilesinde buyurulduğu gibi;
“Semanın (gökten çıkacak) bulutla yarılacağı ve arkasından meleklerin arka arkaya indirildiği kıyamet günü.” (Furkan Suresi:25)

Mevla Teala şöyle buyurulmaktadır:
“Az daha ondan dolayı gökler çatlayacak ve yer yarılacak ve dağlar yıkılıp yerlere geçecekti.”
“Rahman’a veled (oğul) isnad etmelerinden dolayı.” (Meryem Suresi:91-92)

Semanın yarılması ile alakalı diğer bir ayet-i kerimede Sure-i Şura’dadır:
“Az kalıyor ki gökler üstlerinden çatlayacaklar meleklerde rablerine hamd ile tesbihde bulunuyorlar ve yerde olanlar için mağfiret diliyorlar. Agâh olunuz! Şüphe yok ki Allah, O, çok affedicidir, çok esirgeyicidir.” (Şura suresi:5)

Demek ki insanlar, gökler yarılacak, yerler çatlayacak kadar günah işliyorlar. Bunlardan sebep de melekler istiğfar ediyorlar. Meleklerin istiğfarı olmasa perişan olacağız.
Bu caminin tavanı yıkılacak olsa burada bir tek canlı kimse kalır mı? Ya bundan da büyük bir muazzam, tavan mesabesinde olan gökler yarılsa ne olur? Bir düşününüz.
Sema dünya binasının damı gibidir. Dam yıkılınca tavanda bulunanların yıkılacağı gibi tabi bir şey olduğundan gökyüzünde bulunan yıldızlarında döküleceği aşikârdır.
Ne oluyor bize ki bütün kâinatı harab edecek kadar çok günah işliyoruz. Bu nefs-i emmare yok mu. Şeytanı şeytan eden Firavunu Firavun eden odur. Ona uymaktan Allah’a sığınalım ve dua edelim ki, Cenab-ı Hak kendisine itaat etmekte bizleri daim eylesin.
“Denizler birbirlerine akıttırıldığı zaman.”

Denizlerin birbirine katılması acı ve tatlı suların birbirlerine karışmalarıyla olur. Bütün denizler tek bir deniz haline getirilir, karalarda sularla kaplanmış olur.
“Kabirler deşildiği zaman.”

Kabirlerin toprakları alt üst olup içndeki ölüler dışarı çıkarılacak. Dersimizde zikredilen dört ayetin ikisi yerde olacak değişikliklere aittir. İşte kıyamet vuku bulduktan sonra:

(Ders ayeti)
“Herkes (dünyada) yaptığı iyiliği ve bıraktığı kötülüğü bilecektir.”

Bu ayet-i celile yukarıdaki dört ayet-i kerimede geçen şartın cevabıdır.
Bazı insanın şimdi bir şeyden haberi yok. Bilmiyor ya, bu hususta derdi de yok, oynuyor, zıplıyor, eğleniyor. “Ben kimseyi dinlemem, kimseye itaat etmem.” diyor.

Bir kaç genç bir yerde toplanmış saygısızca bazı hareketlerde bulunuyor, şamata yapıyorlardı. Onların bu hallerini gören Allah dostlarından bir zat: “Evlatlarım! Bu haller insanoğluna yakışmaz, vazgeçin.” dedi.
İçlerinden bir genç ben aslan gibiyimdir kendime laf söyletmem, diye söylendi. Bunun üzerine o zat gence şu cevabı verdi: “Öyle bir aslan gelir ki sana, o zaman sen kuzu olursun” dedi. O akşam genç çok hastalandı, çok fena oldu. “Çağırın o Allah dostunu da ondan özür dileyeyim, işin hakikatini, ne demek istediğini şimdi anladım.” dedi.

Mevla Teala’nın Kadir-i Mutlak bizim ise aciz-i mutlak olduğumuzu unutmayalım. Bunu böyle bilelim, bunu böyle bilmediğimiz takdirde gök çatlayacak, yer yarılacak kadar günah işliyoruz demektir.

Yüce Allah Sure-i Araf’ın 56. ayet-i celilesinde:
“Yeryüzü düzeldikten sonra orada fesat çıkarmayın ve Allah’a hem korku hem de istekle kulluk edin, duada bulunun. Muhakkak ki iyilik yapanlara Allah’ın rahmeti pek yakındır.” (Araf Suersi:96) buyuruyor.

Bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
“Onun için, gücünüz yettiği kadar Allah’dan korkun, öğütlerini dinleyin, emirlerine itaat edin, (Allah için) harcayın, nefisleriniz için hayır yapın. Kim nefsinin cimriliğinden kurtarılırsa işte bunlar azaptan kurtulanlardır.” (Teğabün sr:16)

“Gücünüz yettiği kadar Allah’dan korkunuz”
Gücünüz yüz dereceye yetiyorsa, yüz dereceyle korkunuz. Elli derecede korksak olmaz, yetmiş derecede korksak olmaz,doksan dokuz buçuk derecede korksak yine olamaz. İlla yüz dereceyle korkmak lazım.
Oysaki yüz dereceyle korkması gereken insanoğlu yarım dereceyle bile korkmuyor.
Şmdi buluğumuzdan şu ana kadar geçen mükellefiyet çağımızda acaba neleri takdim ettik, neleri tehir ettik. Namazlardan kılmadığımızı, oruçlardan tutmadığımızı tesbit edip onları kaza etmemiz gerekir.
Canımız tenimizde iken bildirilen amellerden ne kadar çok yapsak, ne kadar çok hayır işlesek yeridir. Ahiretteki bilmek ancak hasreti arttırmak için olacaktır.
İnsan noksanını, hata ve kusurlarını vaktinde bilmesi çok önemlidir. Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) buyurur ki:
“Geciktiriciler helak oldu.” Yakında tevbe ederim diyenler helak oldu, yani tevbeye kavuşmadan öldü.

Dersimizin ayet-i celilesine gelelim:
“Ey insan! Seni O Kerim Rabbine karşı ne şey aldattı?”

Gafiller: “içki içsende olur, Allah kerimdir, milletin hakkını yesende olur, Allah kerimdir, çıplak gezsende olur, Allah kerimdir.” derler. Mevla Teala şöyle buyurmaktadır:
“Ey insanlar! Şüphe yok ki Allah’ın vaadi haktır. Artık sizi bu dünya hayatı aldatmasın ve şeytan da sizi Allah ile onun affına güvendirerek, aldatmasın.” (Fatır sr:5)

Hemen “Hoca Efendi bu dünyada yemek içmek ihtiyaçtır ama”diyenler olacaktır. Dünyanın açlığını düşünüyor da ahiretin açlığını hiç aklına getirmiyor. Dünyada bir insan aç kalsa acıkır acıkır hiçbir şey bulamaz ise sonunda ölür, fakat ahirette acıkınca ölmek yok, sade aç kalınsa iyi zakkum ağacında yedirecekler, kızgın maden tortusunu içirecekler.
Mevla Teala ayet-i celile de: “Şeytan sizi sakın aldatmasın” buyurmak ile: “Ey insanlar! Niçin aldanıyorsunuz? Ben size ayet indiriyorum, peygamber gönderiyorum. Ban inanmıyorsunuz. Benim sözümle amel etmiyorsunuz.
Ne kitabı ne de Peygamberi var olan bir cahil şeytanın sözüyle amel ediyorsunuz. Evet, ben kerimim amma sen çok ileri gidiyorsun” demek murad etmiştir.

Bu iş şuna benzer; bir kimsenin kalabalık bir ailesi olsa işleri bozulup geçim sıkıntısına düşse onu tanıyan bir zenginde acıyarak ona bir dükkan açsa içine satılacak mallar koyup mağazayı ona teslim etse, oda dükkanda bulunup müşteri bekleyeceğine gidip bir kahvede otursa tanıyanları tarafından kendisine:
“Niçin buradasın?” diye sorulduğunda: “Bana mağazayı açan zengin çok kerim bir insandır o bana mağazayı açtığı gibi onu kendisi çalıştırır parasını da bana gönderir.” demesi gibidir.
Allah-u Teala Hazretleri buyuruyor:

(ders ayeti)
“O (Rab) ki seni yarattı seni düzenledi, sana ölçülü bir biçim verdi.”
“Seni (n organlarını) dilediği şekilde birbirine ekledi.”

Yüce Allah, akıl, irade, kudret, eller, ayaklar yani lazım gelen şeyler verdi.
Cenab-ı Hak Mevlalığını yaptı, sende kulluğunu yap. Mevla Teala şöyle buyuruyor:
“Yoksa siz kitabın bir kısmına inanıp bir kısmını inkâr mı ediyorsunuz?” (Bakara sr:85)
Nefsin hoşuna giden işlere çalışırsın nefsin hoşuna gitmeyen işlere çalışmazsın. Nefsinin hoşuna gitmayen din-i mübini islam’ın emirlerini, ibadetlerini tatbik etmek Mevlanın emridir. Niye yerine getirmiyorsun?

(Ders ayeti)
“Hayır, siz ceza gününü (görmeyi) yalanlıyorsunuz.”

Değil Kerim olan Rabbine karşı aldanmak hatta ceza gününü tekzib ediyorsunuz.

(ders ayeti)
“Hâlbuki üzerinizde hıfzedici (melekler) vardır. (Amellerinizi yazan ve Allah katında) kerim olan katib melekler var. Her ne yaparsanız bilirler.”

Kiramen Kâtibin melekleri insanın hayır ve şerden yapmış olduğu herşeyi yazarlar. Rabbimiz bizi her çeşit şerden muhafaza etsin.
Mevla Teala’nın “Kerem” liğinden biraz daha bahsedelim. Bütün bu dünya satılsa cennetlerden bir tanesi hatta küçük yeri dahi alınamaz. Mevla Teala o cennetleri kazanmak için bazı farzları emretti ve bize bunları yapmamızı yapabilecek irad-i cüziyyeyi, gücü, kuvveti de ihsan etti, bunun yanı sıra şeriatta kolaylıklarda verdi.
Mesela abdest için su bulamayan bir kimse teyemmüm eder. İşte bunlar Allah’ın keremliğidir. Bunun ötesinde kermlik arayan bela arıyor demektir. Melekler yazıyor, ben karışmam.
İnsanın sağ tarafında bulunan melek, kişi iyi bir amel işlediğinde hemen yazar. Kendisinden kötü amel sadır olduğunda sol taraftaki melek, yazmak ister. Fakat mesabesinde olan sağ taraftaki melek onu: “Belki tövbe eder.” diye yazmasını engeller, yedi saat kadar bekletir. Şayet tevbe etmez ise ondan sonra yazar.
Mevla Teala: “Cennetleri ben yarattım onlara girmek için parasınıda siz bulun” deseydi, elimizden hiç bir şey gelmezdi.

Mevla Teala öyle sevabı bol ibadetler verdi ki, bir kerre “SÜBHANALLAH” demek ile neler kazanılıyor. Namaz kılmak, hacca gitmek, zekat vermekle neler kazanılıyor? Hasılı kelam cenneti yarattığı gibi onu kazanmayıda kolay etti. Neden insan kendi karına değilde cahil nefsine çalışır acaba?
Düşmanlık yapma kimseyle,
Sana nefsin düşman yeter.
Ki senden asla ayrılmaz,
Ona uymak ne de beter.

İnsanın en azılı düşmanı kendi için de. Kendi nefsi. O insan ise bundan habersiz başka düşmanla boğuşuyor. Hangi dövüşmek akla daha yatkın?

(ders ayeti)
“Muhakkak ki iyiler, naim cennetlerindedirler. Facirler (kâfirler) ise cehennemdedir.”

Yüce Allah, bizlere iki yol gösterdi akıllı olan doğruyu seçer hidayet yoluna gider. Akılsız olan delalet yolun seçer. Nefsinin dediğini yapıp Allah’tan sevap uman insan acizdir.

(ders ayeti)
“Hesap günü oraya (cehenneme) atılacaklar”
“Oradan asala çıkacak değillerdir.”
“Bildin mi, nedir hesap günü? Evet, bildin mi nedir hesap günü?”

Yani o ceza günü ne büyük şeydir. Ayet-i celilenin iki defa tekrarlanması ehemmiyete binaendir.

(ders ayeti)
“(O gün) öyle bir gündür ki, kimse kimseye sahip olamaz. Emir ve hüküm o gün yalnız Allah’ındır”

O günde Mevla Teala’nın izni olamadan hiç bir kimse hiç bir şeye kadir olamaz.
Mahmud Efendi Hazretleri – 15. Asrın Müceddidi | www.mahmudelofi.com
 
S Çevrimdışı

Siyahi72

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
54.Sohbet Seb’e Suresi 20-23
Mü’minler, Münafıklardan nasıl ayrılır?(Ders Ayeti)
“Yemin olsun! Şeytan zannını tasdik etti de, müminlerden bir fırka hariç hepsi tabi oldular.”
Mevla Teala, Adem babamız cennete iken ona orada bulunan ağaçlardan bir tanesine yaklaşmasını ve onun meyvesinden yemesini yasaklamıştı. Şeytan, Adem (Aleyhisselam) ve Havva anamızın cennette kalmalarını kıskanmış, yasak ağaçtan yemeleri için onlara vesvese vermişti.
Bu vesvese ile Adem (Aleyhisselam) kasıtsız da olsa yasak ağaçtan yemiş, hata yapmıştı. Bu durumdan cesaret alan şeytan: “Adem’in zürriyeti azim bakımından ondan daha zayıftır elbette onları hak yoldan saptırırım.” Demiş, dediğinin doğruluğunu da görmüştür. Çünkü, müminlerden halis bir fırka hariç Ademoğlunun çoğu küfran-ı nimet etmiş ona tabi olmuştur ve oluyor da.
Mevla Teala bu ayeti celilesiyle buyurmak diliyor ki: “kullarım! Şeytan sizden ümitleniyor, ona bu ümidi niçin veriyorsunuz? Ona tabi olmasanız, o sizden ümidini kesecek. Ben sizleri yeryüzüne halife kıldım, sizleri en güzel bir biçimde yarattım, şeytana aldandınız, hala da aldanıyorsunuz. Bu aldanmalardan vazgeçin tövbe edin.”
İblis’in elinde insanları kendi isteklerine uydurmak için bir kuvvet var mı? Yok. Mevla Teala’nın buyurduğu üzere:
(Ders ayeti)
“Hâlbuki şeytan için onların üzerinde bir saltanat (kuvvet) yoktu. Ancak biz, onda (ahret hakkında) şek içinde olan kimselerden, ahrete iman eden kimseleri ayıt etmek için, (şeytan onlara musallat oldu) Rabbin gerçekten her şeyi hıfzeden (gözeten ve kollayan) dır.”
Şeytanda insana cebren, zorla kötülük yaptırma kuvveti yoktur. Ancak kalbinde şüphe olan insan onun vesvesesine tabi olur, kötülük yapar.
Şeytanda insanları kendi isteklerine uydurmak için bir güç, bir kuvvet olsaydı, bu günü, bu kuvvetini Hazreti Ebubekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazreti Ali (Radıyallahu Anhuma) gibi büyük şahsiyetler üzerinde kullanırdı, onları hak yoldan ayırırdı. Doğru yoldan ayırmak şöyle dursun, onları görünce korkar başka sokağa sapar, kaçardı. Demek ki bir insanın kendisi yularını onun eline veriyor ve böylelikle “çek beni” demiş oluyor. Şeytan da o insanı gazinoya, kumarhaneye ve buna benzer fuhşiyyata sürüklüyor.
Allah’u Teâlâ kimlerin mümin, kimlerin kâfir, kimlerin şeytana uyup, kimlerin uymayacağını bilmiyor da mı şeytanı musallat kılmak suretiyle bunu ortaya çıkarmak diliyor? Hayır! Kişiye şeytan musallat olmasa dahi, Mevla Teala’nın indinde mümin ile kafir malumdur. Peki, ya bu ayeti celileyle ne murat ediliyor? İki şey murad ediliyor.
1- İlm-i ezeli’deki hadiselerin tahakkuk etmesi, yani zuhur sahasına çıkması.
2- Herkesin kendi durumunu bilip, diyeceği bir şeyin kalmaması.
Mevla Teala, milletin yanlış, asılsız iddialarından korkmaz, fakat kullarının onun haklı olduğunu bilsinler ister. Nitekim sure-i Ali İmran’da şöyle buyrulur:
“(Ey müminlerle münafıklar) Allah (u Teala) murdarı (münafığı) temiz (mümin) den ayırt etmeksizin, müminleri bulunduğunuz (karışık) hal üzere bırakacak değildir.” (Ayet 179 dan)
Cenab-ı Hak bu seçimi, bu ayırımı nasıl yapar? Sen pissin, sen temizsin diyerek mi? Hayır! Ya nasıl peki? Biliriz ki Allah’u Teala bazı şeyleri helal kılmıştır, bazı şeyleri de haram kılmıştır. Mesela namaz kılmamız oruç tutmamız, tesettüre riayet etmemiz, hususunda emretmiş, içki içmek, faiz yemek, gıybet etmek gibi şeylerden de bizleri nehyetmiştir.
Yüce Allah, haramları, nehyedilen şeyleri irtikap edenlere “pis, asi, günahkar” diyerek, helal dairesinde kalıp, emredilen şeyleri yapanları da “temiz muti kullarım” diyerek ayırmış olur.
Ey insanlar! Sonunuzu düşünün, kabirde kurtlanacaksınız! Bu gününüze aldanmayın, yarınınızı düşünün, dünyada kendini beğenmek olmaz. Ahiret hayatında cennete girerseniz o zaman kendinizi beğenin.
İnsanın yüzünde ufak bir sivilce çıksa, güzelliği gider, insana kazara bir araba çarpsa ayağı kırılabilir, kolu kopabilir, yani sakat kalabilir. İnsanın görünüşü bozuluverir, yamulur kalır. Onun için acele etme şimdi dur, beğenme kendini. Aynanın karşısına geçip gördüğün kendi suretinden böbürlenen kimseye ruhu der ki: “Hele ben bir gideyim de, sen kendinin ne olduğunu o zaman anlarsın.”
Dersimize gelelim: Mevla Teala, şeytanı insana neden musallat ediyordu? Herkesin boyası meydana çıksın diye.
Mevla Teala, Hendek muharebesinde soba saba rüzgarını ilk saatlerde estiremez miydi? Estirirdi. Melek ordularını ilk saatlerde indiremez miydi? İndirirdi, peki niçin ilk saatlerde değil de, o kadar güçlükler çekildikten sonra gönderdi?
Bu sorumuzun cevabını Ahzab suresinin 11-12 ayeti kerimeleri verir: Şöyle ki:
“İşte burada mü’minler imtihan olunmuş ve şiddetli bir sarsıntı ile sarsılmışlardı.”(Ayet 11)
“O vakit münafıklarla, kalplerinde bir maraz (şüphe) olanlar: “Allah ve Resulü, bize, aldatmadan başka bir şey vaad etmemiş”(Ayet 12) diyorlardı.
Eğer ilk saatlerde bu rüzgâr çıksaydı, melekler inseydi, bu adamlar bu sözü söylerler miydi? Bu sözü söylemeyince, bunların münafıklıkları anlaşılmazdı. Kalplerinde maraz olanlar da kendi durumlarını bilmezlerdi. Hâlbuki onlar Hazreti Ebu Bekir ile Hazreti Ömer (Radıyallahu anhüma) nın safında çarpışıyorlardı.
“Müminler, düşman birliklerini görünce: ‘İşte Allah’ın ve Resulünün bize vaad ettiği (zafer) budur. Allah ve peygamberi doğru söylemiştir.’ Dediler. (Müminlerin düşman birliklerini görmeleri’ ancak onların imanlarını ve teslimiyetlerini artırdı.” (Ahzab 22)
Bakınız halis müminler münafıklardan nasıl ayırt edildi? Müminlerin içinde pırlanta gibi duygular var, münafıkların ise içinde türlü türlü sıfatlar var.
Ey Müslümanlar! Zaman zaman aklıma şu gelir. “Mevla Teâlâ’nın bütün emirlerini tam olarak hakkıyla ifa edemiyorsak da, Elhamdülillah yine de müslümanız. Fakat acaba içimizde imanını son nefesine kadar muhafaza edecek kaç kişidir?
Haber alıyorum ki, bazı kızlarımız çarşaflarını giyiyorlar, medreselere gelip ilim sahibi olmak için çalışıyorlar, İslamı yaşayıp, yaşatmak için gayret sarf ediyorlar. Derken bazıları sonradan çarşaflarını çıkarıyorlarmış ve diyorlarmış ki: “Hayat varmış.!” O şekil yaşamak hayat-ı habistir bu hale düşmemek için halinize şükredin.
“Ey Rabbimiz! Bizi doğru yola hidayet ettikten sonra, kalbimizi kaydırma. Bize tarafından rahmet ver. Şüphesiz ziyade hibe eden ancak sensin.” (Ali İmran 8) Duasına devam edin ve sizleri yanıltacak kimselerden, yerlerden uzak durun. Allah dostlarından ayrılmayın. Nitekim Sure-i Kahf’de Mevla Teâlâ şöyle buyuruyor.
“Sabah ve akşam Allah’ın rızasını dileyerek, Rablerine dua eden kimselerle beraber nefsini sabırla tut, Dünya hayatının süsünü arzu edip de, gözlerini onlardan başkasına çevirme. Bizi anmak hususunda kalbine gaflet verdiğimiz kimseye itaat etme ki, o, keyfinin ardına düşmüş ve işi de haddini aşmak olmuştur.”(Ayet 28)
Bu günkü dünya adamları insanın takvasını eritiyor. Hazreti Ebubekir (Radıyallahu anh) a Medine-i Münevvere’nin havası iyi gelmemişti hatta hastalanmıştı. Fakat yine de Medine-i Münevvere’den, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in yanından ayrılmadı, başka şehre gidebilirdi gitmedi. “Ben Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) den ayrılamam.” Dedi.
Vefat edince tabutunu Efendimiz (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) in ravzasına getirdiklerinde, Ashab-ı Kiram’dan birisi “Ya Resullallah! Hazreti Ebubekir geliyor” der, Resulüllah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): “buyursun buyursun, dost dosta kavuşsun” diye karşılık verir.
Mevla Teala, eziyet gören Müslümanların memleketleri olan Mekke-i Mükerreme’de kalmalarına razı olmadı ve Medine-i Münevvere’ye hicret etmelerini emir buyurdu. Sure-i Nisa’da şöyle buyrulmaktadır:
“Nefislerine zulmettikleri halde, meleklerin canlarını aldığı kimselere şöyle derler: ‘Ne işte idiniz?’
Onlar: ‘Biz Mekke-i Mükerreme’de zayıf kimselerdendik, hicret etmekten acizdik.’ Derler.
Melekler de: ‘Allah’ın arzı geniş değil miydi? Siz de oraya hicret etseydiniz ya’ derler. İşte onların yeri cehennemdir. O, ne kötü bir dönüş yeridir.” (Ayet 97)
(Ders Ayeti)
“(Ya Muhammed!) De ki: ‘Allah’ı bırakıp da ilah zannettiklerinize (putlarınıza) istedikleriniz kadar yalvarın durun. Onların ne göklerde, ne yerde zerre miktarınca güçleri yetmez.
O ilahların bu yer ile göklerde bir ortaklıkları yok. Allah’ın onlardan bir yardımcısı yok.”
Müşriklerin tapındıkları putların, semavat ve arzın icadında ve mülkünde ortaklıkları yoktur. Binaenaleyh onlar ibadet olunmaya layık olamazlar. Çünkü onlar da, kendilerine ibadet eden insanlar gibi mahlûkturlar, bir mahlûkun diğer bir mahlûka ma’bud olamayacağı da açıktır.
Müşrikler: “Bizler, putlara, onların Allah’ın yanında bizlere şefaat etmeleri için tapınıyoruz.” Dediler. Bunun üzerine ayet-i celile nazil oldu:
(Ders Ayeti)
“Allah’ın kendisine izin verdiği kimseden başka, O’nun nezdinde şefaat, menfaat vermez. Ta ki, kalplerinden korku giderildiği zaman onlar: ‘Rabbimiz ne söyledi?’ derler. Onlar da: ‘Hak söyledi’ derler. İşte O, yücedir, büyüktür.”
Mevla Teâlâ’nın şefaate izin vereceği kimseler bazı hadis-i şeriflerde beyan olunduğu üzere: Enbiya, evliya, ulema, şüheda ve Mevla Teâlâ katında şeref ve haysiyeti olan diğer kimselerdir.
Şu halde müşriklerin ibadet ettikleri putlar, şefaat ehli olmadıklarından mezun olamazlar. Şefaat ehli olanlar, Rablerinden şefaate izin isteyip, mezun olarak şefaat edince, azamet-i ilahiyeden kendilerine arız olan korku ve muhabbet sebebiyle bir müddet durur ve beklerler.
Hatta ferman-ı ilahinin zuhuruyla korku kendilerinden zail olup kalpleri mutmain olunca, birbirlerinden sual ederler ve derler ki: “Rabbiniz ne dedi?” Onlar da cevabında: ‘Hak dedi’ derler ki, ‘Razı olduğu kimseler için şefaate izin verdi’ demektir.
 
M Çevrimdışı

Muhammed Et-temimi

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Bu paylaştığın benim soruma cevab mıydı ?

Ebubekir(r.a) Muhammed(s.a.v) ölmüştür diyerek sapık oldu mu olmadı mı sen bana ona söyle hadi ? Yoksa buharideki hadisi inkar mı ediyorsun ?
 
S Çevrimdışı

Siyahi72

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Nur 51-57
Ders Ayeti)
”Müminler ararlında hüküm versin için Allah’ın kitabına ve peygamberlerine çağırıldıkları vakit, onların sözü ancak:‘İşittik ve itaat ettik.” Demeleridir. İşte felaha kavuşacak olanlar da onlardır.”

Aralarında hükmetmek için Allahu Teala Hazretlerine ve Resulü Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize, müminler davet olundukları vakitte sözleri ancak ”İşittik ve itaat ettik” demeleridir. Başka bir söz yok! Ancak (semi’na ve eda’na) ”İşittik ve itaat ettik.” Duyar duymaz hemen ”İşittik ve itaat ettik” İşte müminlerin sözü budur. Ancak bu müminler felaha kavuşucudurlar, diğerlerine felah yok.

Ama doğru söyleyin onların hükmüne itiraz etmeye cevaz var mıdır? İmkân var mıdır? Allahu Teala Hazretleri ve Resulünün hükmüne itiraz etmeye hakkın olacak ki itiraz edesin. Allah ve O’nun Resulünün hükmüne kimin karşı çıkmaya hakkı olabilir? Çünkü Allahu Teala Hazretleri ve O’nun Resulü yanlış hüküm etmezler. Doğru bir hükmü kabul etmemek isyan olur. Bu, insanın kendisini cehenneme atmasıdır.

Ya Rabbi! Fazlı kereminle bizi (semi’na ve eda’na) diyen kullarından eyle! Dikkat edelim, aklımızı başımıza toplayalım. Azaplara dayanmak çok zor olur, dayanılmaz o azaplara. Dünyanın işkenceleri, sıkıntıları, belaları bize zor geliyordu, ahiretin azabına nasıl dayanırız. Neden sebep kendimizi ahiretin azaplarına arz edelim. Böyle yapmak ne büyük ahmaklık olur. Ya Rabbi! Sen bizi kendi başımıza bırakma.

(Ders Ayeti)
”Ve her kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse ve Allah’tan korkarsa ve O’ndan sakınırsa, işte kurtulucular bunlardır.”

Her bir ayet nereye dayanıyor görüyorsunuz değil mi? Ayetleri böyle duyup, sadece lügat manalarında kalmamalıdır. Düşünmeli, tefekkür etmelidir.

Bu muazzam kâinat anlaşılıyor ki, çok büyük iş için yaratılmış, yerlerde, göklerde ve aralarında olanlar Mevla Teala’ya değil bize lazım. Peki, biz neye lazımız? Mevla Teala’yı bilmeye ve O’na ibadet etmeye lazımız. İnsan lazım olduğu şeye yaramalı, yaramazsa kendini de helak eder, milleti de helak eder, mevcut nizamı intizamı bozmuş olur.

Allah ve Resulüne itaat evvela imanla, ondan sonra farzları yapmakla, sünnetleri, müsehapları, edepleri yapmakla; haramlardan, mekruhlardan kaçmakla oluyor. İnsan nefsine çok müpteladır. Hâlbuki bu nefis var ya, hiç onun gibi şerli bir şey yoktur.

”Yeryüzünün en cahilidir.”
Bir hadis-i Kudsi’de Mevla Teala şöyle buyuruyor:
”Nefsine düşman ol! Çünkü o nefsi bana düşmanlıkla dikilenlerin en evvelidir.”

Senin nefsin var ya, en evvel yüce Allah’ın karşısına düşman olarak o dikildi. İnsan Allahu Teala Hazretlerini sevmelidir ve O’nun emirlerine uymalıdır, kendi nefsine değil.

Sure-i Yunusta şöyle buyrulur:
”Onlara bizim zahir ayetlerimiz okunduğu zaman, bize mülaki olmayacaklarını ummayanlar dedi ki: ”Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.
Dedi ki: ‘Onu kendi tarafımdan değiştirmek benim için sahih olamaz. Ben ancak bana vahyolunana tabi olurum başkasına değil. Şüphe yok ki, ben Rabbime isyan eder olursam, büyük bir günün azabından korkarım.”(Ayet 15)

Onların öyle söylemeleri kulluk mudur? Yoksa ağalık mıdır? Nedir bu? Böyle bir şey söylemekten Allah’a sığınırız. İnsan daima kendinden korkmalıdır. Mevla Teala Hazretlerine iltica etmelidir.

İblis aleyhillane gökteki bütün meleklerin reisiydi, cennetin bekçisiydi. Dünya ve yeryüzünün hâkimiyeti onun elindeydi. Böylece o kendisinin sema ehlinden daha hayırlı olduğunu zannetmişti. İşte bu onu büyüklenmeye sevk etti de, Mevla Teala, Âdem aleyhisselam’a secde ile emredince, kibirlenerek asi oldu, ebedi cehennemlik oldu. Bakın ne oldu! Cehennemlik. Böyle bir durum evvelce ne kendi hatırından geçerdi, nede meleklerin hatırından geçerdi. Bunları unutmayalım.

Allahu Teala Âdem (Aleyhisselam) a secde ile emrettiğinde, şeytanın bu emre asi olup, secde etmemesi ve böylece cennetten kovulması bütün melekleri korkuya düşürmüştü. Ancak Cebrail (Aleyhisselam) Peygamber Efendimiz’e Kur’an-ı Kerimi indirirken:
”O’nu emin olan Cebrail indirdi.”(Şuara 193) ayet-i kerimesini duyunca korkudan emin oldu. O zamana kadar korku içersindeydi.

Melekler böyle olursa biz nasıl olmalıyız? Şu nazik günler hürmetine bizi koru Ya Rabbi! Dünya tuzak dolu, eğer tuzağa düşecek insansan, hemen düşersin, zaten içindesin.

”Muhakkak ki biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da onu, aşağıların en aşağısına döndürdük. Ancak o kimseler ki, iman ettiler ve Salih amellerde bulundular, artık onlar için kesilmeyecek bir mükafat vardır.”(Tin 4-6)

Ancak bu insanlar esfel-i safilinden kurtulabilir. Her bir amelimizde”Ya Rabbi beceremedik, kabul et.” deyip kulluğumuza devam edelim.

BU AYIP BİZE YETER!

(Ders Ayeti)
”Ve Allah’a en ağır yeminleriyle kasem ederler ki, eğer onlara (cihat ile) emredersen elbette (cihada) çıkacaklardır. Deki:’Yemin etmeyin, bu sözünüz bilinmiş bir taat’tır. Şüphe yok ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır.”

Münafıklar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize: ”Sen nerede olursan biz de oradayız. Sen savaşa çıkarsan biz de çıkarız. Sen ikamet edersen biz de ederiz. Sen bize cihad ile emredersen biz de mücadele ederiz. Hatta evlerinizden çıkın desen, mallarınızdan, hanımlarınızdan ayrılın desen hemen itaat ederiz.” derlerdi.

Münafıkların bu iddiaları üzerine Allahu Teala bu ayeti celileyi indirdi ve onların yeminlerinden yalancı olduklarını beyan buyurdu. İnsan çok konuşmaktan ziyade iş görmelidir. Çok konuşmakla, ağız kalabalığı ile kendisinin makbuliyetine delil getiremez. İş görürse o makbul olur. Bu ayeti celile ona delalet ediyor.

(Ders Ayeti)
”De ki: Allah’a itaat edin ve peygambere itaat edin, imdi eğer yüz çevirirseniz artık onun üzerine olan, ona yükletilmiş olandır. Ve sizin üzerinize düşen de, size yükletilmiş olandır. Ve eğer O’na itaat ederseniz, hidayete erersiniz ve peygamber üzerine ait olan vazife ise apaçık tebliğden başka değildir.”

Cenab-ı hak, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize hitaben buyurmuş oluyor ki:”Ey Habibim! Kullarıma söyle ki, Allah’a, hem de Resullullah’a itaat etsinler.”

Ona böyle emrettikten sonra bize hitap ediyor: ”Ey kullarım! Eğer itaatten dönerseniz, artık mesuliyet size aittir.” Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için, dinin ahkamını beyan ederek açık tebliğ vaciptir.
Başka şey lazım değildir. O da onu yapmıştır. Şimdi üzerinde duracağımız şey vazifedir. Ya Rabbi! Emrettiklerini yapmak nasip eyle. Senin bütün işlerin tamamdır. Bizim bütün işlerimiz noksandır. Biz acizleriz, biz noksanlarız. Dünyada da, ahirette de senden yardım dileriz.

(Ders Ayeti)
”Allah, sizden iman edip amel-i Salih işleyenlere, kendinden öncekileri halife seçtiği gibi kendilerini de yeryüzüne halife seçeceğini (sahip ve hâkim kılacağını), onlar için razı olduğu dini (İslamı) da onlara iktidar vereceğini ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara emniyet sağlayacağını vaat etti. Onlar bana kulluk edip hiçbir şeyi bana eş tutmadıkları halde. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl fasıklardır.”

Ayeti celilede Mevla Teala, iman edip amel-i Salih işleyenlere 3 şey vaat etti:
1- Yeryüzünde, bütün dünyaya ışık tutacak kadar hâkimiyet vereceğini vaat etti. Nitekim onlardan evvel geçen müminleri de o zamanın kâfirlerinin topraklarına malik kılmıştı.

2- onlar için razı oldukları dinde onlara son derece temkin, iktidar ve serbestlik verecektir. O din-i Mübin İslamı kılı kırk yararcasına tatbik etmeye kalktıklarında onlara yan bakabilecek kimse olmayacaktır.

3- Dâhili ve harici bütün korkularını, korkusuzluğa, huzura, emniyete tebdil edecektir.

Yeryüzünde çok Müslüman var amma, dünyaya hâkim değiller, temkin ve iktidarları yok. Bundan anlaşılıyor ki, önemli olan iki şeyi yapmıyorlar ve dünyada sözleri dinlenmez olarak yaşıyorlar. Müslümanlara bu ayıp yetmez mi acaba? Yeter! Bu ayıp bize yeter.

Bu ayeti celileyi üstadım Hacı Ali Haydar Efendi (kuddise sirrahu) Hazretleri bizlere çok okurdu. Onun hediyelerindendir.

(Ders Ayeti)
”Ve namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin ve peygambere itaat edin ta ki rahmete erdirilesiniz.”

Hakkıyla namaz tadil-i erkân üzere, vaktini geçirmeden huzur ile huşu ile temiz ve avret mahallini örten elbiselerle, temiz mekânlarda, temiz seccadelerle kılmakla olur.

Mevla Teala buyurmuş oluyor ki: namazı hakkıyla kılmakla, zekâtı hakkıyla vermekle, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e itaat etmekle belki siz acınır da, kaybettiğiniz büyük devleti bir daha bulursunuz.

Bütün dünya Müslümanlarına ışık tutmamız, onları irşad etmemiz gerekirken biz onları karanlığa sokuyoruz. Bir Müslüman, İslamiyete doğru olarak sarılmazsa, bütün Müslümanlara, bütün insanlara zarar olur.

İslamiyete doğru olarak sarılırsan, etrafındakilere rehber olursun, herkes senden görüp amel eder. Maalesef zamanımızda çoğu Müslümanlar İslamiyete layıkıyla sarılmıyorlar, yanlış hareketlerden vazgeçmiyorlar.

(Ders Ayeti)
”Sakın kâfir olan kimseleri, bizi yeryüzünde aciz bırakacak kimseler sanma ve onların varacakları yer ateştir ve elbette ne fena bir gidiştir.”

Hava biraz sıcak oldu diye hepimiz darlanmaya başladık. Ya bir de cehennemi düşünün. Demirden kilitli sandıklar içerisinde, tunç ve bakır gibi eritilmiş sular içmek, zakkum yemek, hiç buna dayanılır mı? Allahım sen hepimizi kayır!

Mahmud Efendi Hazretleri – 15. Asrın Müceddidi | www.mahmudelofi.com
 
S Çevrimdışı

Siyahi72

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Nur 51-57
Ders Ayeti)
”Müminler ararlında hüküm versin için Allah’ın kitabına ve peygamberlerine çağırıldıkları vakit, onların sözü ancak:‘İşittik ve itaat ettik.” Demeleridir. İşte felaha kavuşacak olanlar da onlardır.”

Aralarında hükmetmek için Allahu Teala Hazretlerine ve Resulü Ekrem (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize, müminler davet olundukları vakitte sözleri ancak ”İşittik ve itaat ettik” demeleridir. Başka bir söz yok! Ancak (semi’na ve eda’na) ”İşittik ve itaat ettik.” Duyar duymaz hemen ”İşittik ve itaat ettik” İşte müminlerin sözü budur. Ancak bu müminler felaha kavuşucudurlar, diğerlerine felah yok.

Ama doğru söyleyin onların hükmüne itiraz etmeye cevaz var mıdır? İmkân var mıdır? Allahu Teala Hazretleri ve Resulünün hükmüne itiraz etmeye hakkın olacak ki itiraz edesin. Allah ve O’nun Resulünün hükmüne kimin karşı çıkmaya hakkı olabilir? Çünkü Allahu Teala Hazretleri ve O’nun Resulü yanlış hüküm etmezler. Doğru bir hükmü kabul etmemek isyan olur. Bu, insanın kendisini cehenneme atmasıdır.

Ya Rabbi! Fazlı kereminle bizi (semi’na ve eda’na) diyen kullarından eyle! Dikkat edelim, aklımızı başımıza toplayalım. Azaplara dayanmak çok zor olur, dayanılmaz o azaplara. Dünyanın işkenceleri, sıkıntıları, belaları bize zor geliyordu, ahiretin azabına nasıl dayanırız. Neden sebep kendimizi ahiretin azaplarına arz edelim. Böyle yapmak ne büyük ahmaklık olur. Ya Rabbi! Sen bizi kendi başımıza bırakma.

(Ders Ayeti)
”Ve her kim Allah’a ve Resulüne itaat ederse ve Allah’tan korkarsa ve O’ndan sakınırsa, işte kurtulucular bunlardır.”

Her bir ayet nereye dayanıyor görüyorsunuz değil mi? Ayetleri böyle duyup, sadece lügat manalarında kalmamalıdır. Düşünmeli, tefekkür etmelidir.

Bu muazzam kâinat anlaşılıyor ki, çok büyük iş için yaratılmış, yerlerde, göklerde ve aralarında olanlar Mevla Teala’ya değil bize lazım. Peki, biz neye lazımız? Mevla Teala’yı bilmeye ve O’na ibadet etmeye lazımız. İnsan lazım olduğu şeye yaramalı, yaramazsa kendini de helak eder, milleti de helak eder, mevcut nizamı intizamı bozmuş olur.

Allah ve Resulüne itaat evvela imanla, ondan sonra farzları yapmakla, sünnetleri, müsehapları, edepleri yapmakla; haramlardan, mekruhlardan kaçmakla oluyor. İnsan nefsine çok müpteladır. Hâlbuki bu nefis var ya, hiç onun gibi şerli bir şey yoktur.

”Yeryüzünün en cahilidir.”
Bir hadis-i Kudsi’de Mevla Teala şöyle buyuruyor:
”Nefsine düşman ol! Çünkü o nefsi bana düşmanlıkla dikilenlerin en evvelidir.”

Senin nefsin var ya, en evvel yüce Allah’ın karşısına düşman olarak o dikildi. İnsan Allahu Teala Hazretlerini sevmelidir ve O’nun emirlerine uymalıdır, kendi nefsine değil.

Sure-i Yunusta şöyle buyrulur:
”Onlara bizim zahir ayetlerimiz okunduğu zaman, bize mülaki olmayacaklarını ummayanlar dedi ki: ”Bundan başka bir Kuran getir veya bunu değiştir.
Dedi ki: ‘Onu kendi tarafımdan değiştirmek benim için sahih olamaz. Ben ancak bana vahyolunana tabi olurum başkasına değil. Şüphe yok ki, ben Rabbime isyan eder olursam, büyük bir günün azabından korkarım.”(Ayet 15)

Onların öyle söylemeleri kulluk mudur? Yoksa ağalık mıdır? Nedir bu? Böyle bir şey söylemekten Allah’a sığınırız. İnsan daima kendinden korkmalıdır. Mevla Teala Hazretlerine iltica etmelidir.

İblis aleyhillane gökteki bütün meleklerin reisiydi, cennetin bekçisiydi. Dünya ve yeryüzünün hâkimiyeti onun elindeydi. Böylece o kendisinin sema ehlinden daha hayırlı olduğunu zannetmişti. İşte bu onu büyüklenmeye sevk etti de, Mevla Teala, Âdem aleyhisselam’a secde ile emredince, kibirlenerek asi oldu, ebedi cehennemlik oldu. Bakın ne oldu! Cehennemlik. Böyle bir durum evvelce ne kendi hatırından geçerdi, nede meleklerin hatırından geçerdi. Bunları unutmayalım.

Allahu Teala Âdem (Aleyhisselam) a secde ile emrettiğinde, şeytanın bu emre asi olup, secde etmemesi ve böylece cennetten kovulması bütün melekleri korkuya düşürmüştü. Ancak Cebrail (Aleyhisselam) Peygamber Efendimiz’e Kur’an-ı Kerimi indirirken:
”O’nu emin olan Cebrail indirdi.”(Şuara 193) ayet-i kerimesini duyunca korkudan emin oldu. O zamana kadar korku içersindeydi.

Melekler böyle olursa biz nasıl olmalıyız? Şu nazik günler hürmetine bizi koru Ya Rabbi! Dünya tuzak dolu, eğer tuzağa düşecek insansan, hemen düşersin, zaten içindesin.

”Muhakkak ki biz insanı en güzel biçimde yarattık. Sonra da onu, aşağıların en aşağısına döndürdük. Ancak o kimseler ki, iman ettiler ve Salih amellerde bulundular, artık onlar için kesilmeyecek bir mükafat vardır.”(Tin 4-6)

Ancak bu insanlar esfel-i safilinden kurtulabilir. Her bir amelimizde”Ya Rabbi beceremedik, kabul et.” deyip kulluğumuza devam edelim.

BU AYIP BİZE YETER!

(Ders Ayeti)
”Ve Allah’a en ağır yeminleriyle kasem ederler ki, eğer onlara (cihat ile) emredersen elbette (cihada) çıkacaklardır. Deki:’Yemin etmeyin, bu sözünüz bilinmiş bir taat’tır. Şüphe yok ki Allah, yaptığınız şeylerden haberdardır.”

Münafıklar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize: ”Sen nerede olursan biz de oradayız. Sen savaşa çıkarsan biz de çıkarız. Sen ikamet edersen biz de ederiz. Sen bize cihad ile emredersen biz de mücadele ederiz. Hatta evlerinizden çıkın desen, mallarınızdan, hanımlarınızdan ayrılın desen hemen itaat ederiz.” derlerdi.

Münafıkların bu iddiaları üzerine Allahu Teala bu ayeti celileyi indirdi ve onların yeminlerinden yalancı olduklarını beyan buyurdu. İnsan çok konuşmaktan ziyade iş görmelidir. Çok konuşmakla, ağız kalabalığı ile kendisinin makbuliyetine delil getiremez. İş görürse o makbul olur. Bu ayeti celile ona delalet ediyor.

(Ders Ayeti)
”De ki: Allah’a itaat edin ve peygambere itaat edin, imdi eğer yüz çevirirseniz artık onun üzerine olan, ona yükletilmiş olandır. Ve sizin üzerinize düşen de, size yükletilmiş olandır. Ve eğer O’na itaat ederseniz, hidayete erersiniz ve peygamber üzerine ait olan vazife ise apaçık tebliğden başka değildir.”

Cenab-ı hak, Peygamber (Sallallahu aleyhi ve Sellem) Efendimize hitaben buyurmuş oluyor ki:”Ey Habibim! Kullarıma söyle ki, Allah’a, hem de Resullullah’a itaat etsinler.”

Ona böyle emrettikten sonra bize hitap ediyor: ”Ey kullarım! Eğer itaatten dönerseniz, artık mesuliyet size aittir.” Zira Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) için, dinin ahkamını beyan ederek açık tebliğ vaciptir.
Başka şey lazım değildir. O da onu yapmıştır. Şimdi üzerinde duracağımız şey vazifedir. Ya Rabbi! Emrettiklerini yapmak nasip eyle. Senin bütün işlerin tamamdır. Bizim bütün işlerimiz noksandır. Biz acizleriz, biz noksanlarız. Dünyada da, ahirette de senden yardım dileriz.

(Ders Ayeti)
”Allah, sizden iman edip amel-i Salih işleyenlere, kendinden öncekileri halife seçtiği gibi kendilerini de yeryüzüne halife seçeceğini (sahip ve hâkim kılacağını), onlar için razı olduğu dini (İslamı) da onlara iktidar vereceğini ve geçirdikleri korku döneminden sonra, bunun yerine onlara emniyet sağlayacağını vaat etti. Onlar bana kulluk edip hiçbir şeyi bana eş tutmadıkları halde. Artık bundan sonra kim inkâr ederse, işte bunlar asıl fasıklardır.”

Ayeti celilede Mevla Teala, iman edip amel-i Salih işleyenlere 3 şey vaat etti:
1- Yeryüzünde, bütün dünyaya ışık tutacak kadar hâkimiyet vereceğini vaat etti. Nitekim onlardan evvel geçen müminleri de o zamanın kâfirlerinin topraklarına malik kılmıştı.

2- onlar için razı oldukları dinde onlara son derece temkin, iktidar ve serbestlik verecektir. O din-i Mübin İslamı kılı kırk yararcasına tatbik etmeye kalktıklarında onlara yan bakabilecek kimse olmayacaktır.

3- Dâhili ve harici bütün korkularını, korkusuzluğa, huzura, emniyete tebdil edecektir.

Yeryüzünde çok Müslüman var amma, dünyaya hâkim değiller, temkin ve iktidarları yok. Bundan anlaşılıyor ki, önemli olan iki şeyi yapmıyorlar ve dünyada sözleri dinlenmez olarak yaşıyorlar. Müslümanlara bu ayıp yetmez mi acaba? Yeter! Bu ayıp bize yeter.

Bu ayeti celileyi üstadım Hacı Ali Haydar Efendi (kuddise sirrahu) Hazretleri bizlere çok okurdu. Onun hediyelerindendir.

(Ders Ayeti)
”Ve namazı dosdoğru kılın ve zekâtı verin ve peygambere itaat edin ta ki rahmete erdirilesiniz.”

Hakkıyla namaz tadil-i erkân üzere, vaktini geçirmeden huzur ile huşu ile temiz ve avret mahallini örten elbiselerle, temiz mekânlarda, temiz seccadelerle kılmakla olur.

Mevla Teala buyurmuş oluyor ki: namazı hakkıyla kılmakla, zekâtı hakkıyla vermekle, Resulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) e itaat etmekle belki siz acınır da, kaybettiğiniz büyük devleti bir daha bulursunuz.

Bütün dünya Müslümanlarına ışık tutmamız, onları irşad etmemiz gerekirken biz onları karanlığa sokuyoruz. Bir Müslüman, İslamiyete doğru olarak sarılmazsa, bütün Müslümanlara, bütün insanlara zarar olur.

İslamiyete doğru olarak sarılırsan, etrafındakilere rehber olursun, herkes senden görüp amel eder. Maalesef zamanımızda çoğu Müslümanlar İslamiyete layıkıyla sarılmıyorlar, yanlış hareketlerden vazgeçmiyorlar.

(Ders Ayeti)
”Sakın kâfir olan kimseleri, bizi yeryüzünde aciz bırakacak kimseler sanma ve onların varacakları yer ateştir ve elbette ne fena bir gidiştir.”

Hava biraz sıcak oldu diye hepimiz darlanmaya başladık. Ya bir de cehennemi düşünün. Demirden kilitli sandıklar içerisinde, tunç ve bakır gibi eritilmiş sular içmek, zakkum yemek, hiç buna dayanılır mı? Allahım sen hepimizi kayır!
 
İZZETLİ Çevrimdışı

İZZETLİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
SİYAHİ bak iyi birisi olabilirsin eminim ki samimisinde velakin inan bana senin inandıklarının bir çoğu ya hurafe yada çarptırılmış ve buradaki bir çok insan için sen ve averen bidatcı akıldan yoksun taife
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt