Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Güllerin Efendisi

Mecit Aktürk Çevrimdışı

Mecit Aktürk

Üye
İslam-TR Üyesi
gul_2.png


GÜLLERiN EFENDiSi

Ne bahtsızdı kimbilir, sen doğmadan Kâinât

Sapıtmıştı insanlar peygamberlere inat
Putlar yapıp tapmaktı; buydu en gözde sanat!
Bilmek hayli zor işti; doğru yanlış hangisi
Can canana yetişti; GÜLLERiN EFENDiSi...

Gamlı gönüller çöldü; sen geldin oldu vaha
Güneş bile bir başka gülümsedi sabaha
Acze düşen yol buldu delâletten felâha

Varlığından bîhaber gâfilin ta kendisi
Yegâne önder, rehber; GÜLLERiN EFENDiSi.

Vahşetin adı töre, kız doğurmak ayıptı
Cahillik hâd safhada, akıl ise kayıptı
Mazlum kan ağlıyordu, zaman bir acâipti
Beklenen peygamberdin; Âmine'nin incisi!
Âleme şeref verdin, GÜLLERiN EFENDiSi.

Puta tapanı irşâd kolay bir iş değildi
Lâkin, fazla geçmeden, gerçeği herkes bildi
Eğilmez denen başlar, saygı ile eğildi
Tebliğinle yıkandı kalplerin kiri, isi
Çöldeki suya kandı; GÜLLERiN EFENDiSi.

En mümtaz sembolüydün; ahlâkın, asâletin
Mirâc ile taçlandı, kulluğun, risâletin
Arzumuz şefaatin, dilimizde SALÂT´in
Sensizlikk yüreğe yük Nebîlerin Nebîsi

Özlemimiz çok büyük, GÜLLERiN EFENDiSi...

Âciz kullar omzuna ağır geldi zimmetin

Asırlar geldi geçti, sensiz öksüz ümmetin
Sarsın, kuşatsın bizi her adımda himmetin
Muhammed-ül Emîn'sin, Ey gönüller BANi´si;
Gel de bu hasret dinsin, GÜLLERiN EFENDiSi.


Mecit AKTÜRK
 
Son düzenleme:
Mecit Aktürk Çevrimdışı

Mecit Aktürk

Üye
İslam-TR Üyesi
Gül Ve Peygamber Sevgisi

Ecdadımız san'atını Allah inancı ile yönlendirmiş ve geliştirmiş bir millet olup bu san'atında, Allahı (c.c), Lâle ile, peygamberimizi (s.a.v) de, Gül ile özdeşleştirilmiş, edebiyat san'at ve kültür alanında verilen eserlerde bu iki çiçek, Allah ve peygamberi simgelemiştir.

Çiçekler içinde güzel kokusu ve renkleriyle her zaman özel bir yeri olan gül, bütün dünya dillerinde isim olarak kullanılmaktadır. Batı dillerinde rose, Arapçada verda, olan gül kelimesinin aslı Farsça olup bizde de aynen kullanılmaktadır. Artık Türkçeleşmiş olan bu kelime ile birleşik, pek çok hanım isimleri yapılmıştır.

Türkler, müslümanlığı kabul ettikten sonra, bu dinin en büyük koruyucusu ve uygulayıcısı olmuşlar, Allah ve peygamber sevgisini, her sevginin önünde tutmuşlardır.

En son ve Hak din olan İslam dininin, peygamberi Hz. Muhammed (a.s) için kültürel ve sosyal hayatımızda tarif edilemeyecek kadar aşırı bir sevgi ve aynı oranda da saygı duymuşlardır.

Bu sevgi ve saygı, çok değişik şekillerle ifade edilmekte, sanatta kültürde edebiyatta, davranışlarımızda, gerçekten inanan insanlar arasında her zaman gündemde bulunmaktadır. Onun adını zikretmek, adı geçince salâvat getirmek, sünnetlerini uygulamak, hadisleri doğrultusunda hareket etmek hep bu sevgi ve saygının, adeta bir emir telâkki edilmesi şeklindedir.

Çocuklara Muhammed adının, doğrudan verilmesi yerine, aynı kökten, hamd yani şükür kökünden gelen Ahmed, Mehmed, Mahmud, Hamid gibi isimlerin ve Mustafa isminin verilmesi, yine bu sevginin sonucu olup, ona duyulan saygının sonucudur. Bilindiği üzere, isimler insanlara isim sahibinin güzel ahlâkını, başarısını örnek alması, onun gibi olması temennisi ile verilir. Atalarımız bu düşünce ile verdikleri isimler içinde peygamber efendimizin Muhammed adını, doğrudan vermeyip, Mehemmed, daha çok da Mehmed olarak vermeyi tercih etmişlerdir. Hatta ilk adı olmasına rağmen, Fatih Sultan Mehmet dahi, bu saygı dolayısıyla Muhammed adını kullanmamıştır.

Milletimiz, asker ocağını peygamber ocağı olarak kabul etmiş, peygamberimizin isimlerinden olan mehmedi sevgi eki olan cik le birleştirerek askerini Mehmetçik adı ile şereflendirmiştir.

Tasavvufta Gül

Tasavvufumuzda, gülün henüz açmamış hali olan gonca, insanın Allahla beraber olmasını, (halvet), açmış halde iken de, birliğin çokluk olarak görünmesini, (kesret) temsil eder. Eski edebiyatımızda Peygamberimizden bahsedilirken “gül-i gülzar-ı rüsul”, “gül-i gülzar-ı nübüvvet”, “gül-i gülzar-ı risalet” ifadeleri kullanılmıştır.

Yine gülle ilgili olarak Fuzuli su kasidesinde;

“Suya versün bağbân gülzârı zahmet çekmesün

Bir gül açılmaz yüzün tek verse min gülzâre su”

Derken; bahçıvanın boş yere zahmet çekmemesini, çünkü bin gül bahçesine su verse, onun yüzü gibi bir gül açılamayacağını; on beşinci yüz yıl şairlerinden Necati Bey ise,

“Yılda bir kerre menâr-i sâhdan dîdâr gül,

Gösterir nite ki nûr-i Ahmed-i Muhtâr gül”

Mısralarıyla, “gülün, yılda bir defa dalın minaresinden Ahmed-i Muhtarın nuru gibi yüz gösterdiğini” dile getirmektedir.

Kur’an-ı Kerim’de Gül

Gül, Kuran-ı Kerimlerde sahife kenarlarındaki işaretler olarak, Secde gülü, Hamse gülü, Aşere gülü, Cüz gülü ve Hizip gülü adlarıyla belli bölüm ve özellikleri ifade ederken, bir başka yerde gül sesi anlamına gelen ve yüksek sesle okunan katılımlı duaya, gülbank adının verilmesi yine peygamberle bir bağlantı kurulmasının sonucudur.

Peygamberimizi sözlü olarak tasvir eden bir kısım hilye-i şeriflerde ise, Verd-i Muhammedi, Gül-i Muhammedi olarak karşımıza çıkar. Bu tasvirlerde dallı ve yapraklı bir gül üzerinde Muhammed yazısı ve yapraklarda Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma ve cennetle müjdelenenlerin (aşere-i mübeşşere) isimleri bulunur. Musikimizde gül yine en önde gelen unsurdur. Özellikle bülbül ve gül ilişkisini güfte edinmiş pek çok eser vardır.

“Senden bilirim yok bana bir fâide ey gül,

Gül yağını eller sürünür çatlasa bülbül”

Ve daha nice besteler kulaklarımızda çınlar durur yıllardır.

Bunula beraber gülün peygamber efendimizi nasıl temsil ettiğini izahını şöyle yapabiliriz.

Bildiğimiz gibi gül sevgiyi sembolize eder ve aynı zamanda sevgiyi ifade etmek için kullanılır. İnsanlar içinde Allah’ın en çok sevdiği insan elbette Hz. Muhammed (SAV) dir. Bu anlamda gülün Hz. Peygamber efendimizi temsil ettiğini söyleyebiliriz.

Yine Peygamber Efendimizin terinin ve teninin güzel koktuğuna dair rivayetlerin zaman içinde ortaya çıkardığı bir durum olması kuvvetle muhtemeldir. Bu konu ile alakalı birkaç hadisi şerifi nakledelim;

Enes İbn Malik buyurdu ki; "Rasulullah'm ( s.a.v.) yanında on yıl kaldım. Bütün kokuları kokladım. Onun kokusundan daha güzel birkoku koklamadım."

Ebû Nuaymden gelen bir rivayette Hz.Aişe validemiz şöyle buyurmuşdur:
"Resûlüllah Efendimiz; insanların en güzel yüzlüsü, en nurlu tenlisi idi. O'nu vasfedip anlatanlardan hiç biri, O'nun mübarek yüzünü ayın ondördüne benzeterek, anlatmaktan kendini alamamıştır. O'nun mübarek teri, alnında inci tâneleri gibi tomurcuklanır, misk-i ezfer'den daha güzel kokardı."

İşte Peygamber Efendimiz Aleyhisselamın bu güzel kokusu, O’nun çiçeklerin içinde kokusu ve güzelliği ile meşhur olmuş gül ile temsil edilmesine sebep olmuş olabilir.

Selam ve dua ile...
 
Mecit Aktürk Çevrimdışı

Mecit Aktürk

Üye
İslam-TR Üyesi
Herseyi benden beklemeyin, Onuda siz anlatin sayin Eslem.:)

Elestiri hostur, güzeldir ama, bazen sadece elestirmis olmak icin elestiri yapildigi hissine kapiliyorum:(.

Bu bölüm siir bölümü ve bu bölümde arzu edilen, beklenen E DE Bi YAT!!!

Farkettiyseniz sadece güllerden bahseden siirlerimiz yok!

Nasil yazmami arzu ediyorsaniz maille gönderin de buraya kaydedelim.
 
Mecit Aktürk Çevrimdışı

Mecit Aktürk

Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamberimizin ALEMLERE RAHMET olarak gönderildigine inaniyorum. Islam bildiginiz üzre BARIS demektir!
 
S Çevrimdışı

Salim Suheyb

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Peygamberimizin ALEMLERE RAHMET olarak gönderildigine inaniyorum. Islam bildiginiz üzre BARIS demektir!

İslamin baris oldugu kim soylemis.

Kimle baris neden baris muslumanlaysa savas yok ki baris olsun. Allah dusmanlariyla kafirlerle barissa bu koskoca bir yalandir. Kafirlerle olan savad kıyamete kadar aksini soyleyen humanistler onlar baska dinden bahsediyor.
 
Mecit Aktürk Çevrimdışı

Mecit Aktürk

Üye
İslam-TR Üyesi
İslam sözcüğü Arapça kökenli bir kelimedir.Arapça “se-le-me” kökünden türemiştir ve “barış” anlamına gelmektedir.Aynı zamanda kökün etken ortaç şekli eslemedir ve bu da “teslimiyet” demektir. Sonuç olarak İslam kelimesi “teslimiyet” anlamına gelmektedir.

Yâni efendim, iSLAM'in baris dini oldugu isminden dahi anlasilmaktadir.

BARIS da kimlerle BARIS?

Seytanla, zalimle, ille de savas diyenle degil tabi!

Kimle BARIS?

Yeryüzünde ihtilaflarin eksik olmadigi ve olmayacagina göre, ihtilafa düsmüs insanlar, topluluklar, milletler, devletler arasinda.

Peygamberimizin(SAV) yaptigi gibi yâni!

"...BARIS MÜSLÜMANLAYSA SAVAS YOK Ki BARIS OLSUN..."

Farkli gezegenlerde yasiyoruz galiba!

Katillerin de maktüllerin de ALLAHUEKBER diyerek birbirlerini bogazladiklarini görmüyorsunuz galiba!

Savas olan devletlere bir göz atin. Sebepler farkli farkli da olsa neticede birbiri ile mücadele eden, savasanlara -sorarsan- müslüman. Ayni Allah'a inanip, ayni kibleye dönüyorlar. Hatta ayni camilerde saf tutup namaz kiliyorlar. Lâkin -ister beyinsizliklerinden diyin, ister gaflet, isterseniz basiret baglanmasi, ya da dünya menfaatleri- ölenler de müslüman, öldürenler de.

Siz simdi buna itiraz ederek, hangi gruplarin müslüman, hangilerinin münafik, hangilerinin, kafir oldugunu anlatmaya kalkabilirsiniz. O zaman da ben size Resulullahin (SAV) sahabeye -tam öldürecegi anda sehadet getirdigi halde- öldürdügünde söyledigi sözü hatirlatirim;

"Mumsema USAME B.ZEYD anlatıyor:
“Resulûllah aleyhisselam bizi bazı kabilelere gönderdi. Onlar da bizim gelişimizden haberdâr olarak kaçtılar. Biz bu grubun içinden birisine yetiştik. Onu yakalayınca, ‘Lâ ilahe illâllah’ deyiverdi. Fakat biz kendisini öldürdük. Döndüğümüzde bu olayı Peygamber aleyhisselâm’a aynen anlattım.
Peygamber aleyhisselâm:
‘Kıyamet gününde o adamın söylediği bu tevhid kelimesinin kıymet ve büyüklüğünden dolayı sana kim yardımcı olacak?’ dedi.
Ben:
‘Ey Allah’ın Resûlü, o adam, bunu ölümden korktuğu için söyledi,’ diye cevap verdim.
Peygamber Aleyhisselâm:
‘Kalbini yarıp baktın mı ki, bunu başka bir sebepten dolayı söylemiş olduğunu bilesin! Kıyamet gününde ‘Lâ ilâhe illallah’ kelimesinin karşısında kim senin yardımcın olacak?’ buyurdu. Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, ‘keşke Müslümanlığa o günden sonra girmiş olsaydım,’ dedim.”
-Ebû Dâvut, Müslüm"

"...BARIS MÜSLÜMANLAYSA SAVAS YOK Ki BARIS OLSUN..."

BIRAKIN BASKA MÜSLÜMAN DEVLETLERi, MiLLETLERi, TOPLULUKLARI BU SiTEDE DAHi BIRAKSANIZ BiRBiRiNi BOGACAK iNSANLAR VAR YA HU!

Daha kaydolali üc gün olmadi, bir ihtilaf konusu bulup birbirine hakaret eden, hakarette edepte SINIRLARI hayli asan _müslümanlar- var!

Allah sonumuzu hayr etsin...
 
S Çevrimdışı

Salim Suheyb

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
İslam sözcüğü Arapça kökenli bir kelimedir.Arapça “se-le-me” kökünden türemiştir ve “barış” anlamına gelmektedir.Aynı zamanda kökün etken ortaç şekli eslemedir ve bu da “teslimiyet” demektir. Sonuç olarak İslam kelimesi “teslimiyet” anlamına gelmektedir.

Yâni efendim, iSLAM'in baris dini oldugu isminden dahi anlasilmaktadir.

BARIS da kimlerle BARIS?

Seytanla, zalimle, ille de savas diyenle degil tabi!

Kimle BARIS?

Yeryüzünde ihtilaflarin eksik olmadigi ve olmayacagina göre, ihtilafa düsmüs insanlar, topluluklar, milletler, devletler arasinda.

Peygamberimizin(SAV) yaptigi gibi yâni!

"...BARIS MÜSLÜMANLAYSA SAVAS YOK Ki BARIS OLSUN..."

Farkli gezegenlerde yasiyoruz galiba!

Katillerin de maktüllerin de ALLAHUEKBER diyerek birbirlerini bogazladiklarini görmüyorsunuz galiba!

Savas olan devletlere bir göz atin. Sebepler farkli farkli da olsa neticede birbiri ile mücadele eden, savasanlara -sorarsan- müslüman. Ayni Allah'a inanip, ayni kibleye dönüyorlar. Hatta ayni camilerde saf tutup namaz kiliyorlar. Lâkin -ister beyinsizliklerinden diyin, ister gaflet, isterseniz basiret baglanmasi, ya da dünya menfaatleri- ölenler de müslüman, öldürenler de.

Siz simdi buna itiraz ederek, hangi gruplarin müslüman, hangilerinin münafik, hangilerinin, kafir oldugunu anlatmaya kalkabilirsiniz. O zaman da ben size Resulullahin (SAV) sahabeye -tam öldürecegi anda sehadet getirdigi halde- öldürdügünde söyledigi sözü hatirlatirim;

"Mumsema USAME B.ZEYD anlatıyor:
“Resulûllah aleyhisselam bizi bazı kabilelere gönderdi. Onlar da bizim gelişimizden haberdâr olarak kaçtılar. Biz bu grubun içinden birisine yetiştik. Onu yakalayınca, ‘Lâ ilahe illâllah’ deyiverdi. Fakat biz kendisini öldürdük. Döndüğümüzde bu olayı Peygamber aleyhisselâm’a aynen anlattım.
Peygamber aleyhisselâm:
‘Kıyamet gününde o adamın söylediği bu tevhid kelimesinin kıymet ve büyüklüğünden dolayı sana kim yardımcı olacak?’ dedi.
Ben:
‘Ey Allah’ın Resûlü, o adam, bunu ölümden korktuğu için söyledi,’ diye cevap verdim.
Peygamber Aleyhisselâm:
‘Kalbini yarıp baktın mı ki, bunu başka bir sebepten dolayı söylemiş olduğunu bilesin! Kıyamet gününde ‘Lâ ilâhe illallah’ kelimesinin karşısında kim senin yardımcın olacak?’ buyurdu. Bu sözü o kadar çok tekrar etti ki, ‘keşke Müslümanlığa o günden sonra girmiş olsaydım,’ dedim.”
-Ebû Dâvut, Müslüm"

"...BARIS MÜSLÜMANLAYSA SAVAS YOK Ki BARIS OLSUN..."

BIRAKIN BASKA MÜSLÜMAN DEVLETLERi, MiLLETLERi, TOPLULUKLARI BU SiTEDE DAHi BIRAKSANIZ BiRBiRiNi BOGACAK iNSANLAR VAR YA HU!

Daha kaydolali üc gün olmadi, bir ihtilaf konusu bulup birbirine hakaret eden, hakarette edepte SINIRLARI hayli asan _müslümanlar- var!

Allah sonumuzu hayr etsin...


Onca yazidan anladigim selemenin baris oldugu tamamen sizin uydurmaniz. Cunku kaynak goremedim.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt