Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Gümüş Suyu Deccale Hazırlık Mı?

E Çevrimdışı

Ebu SILA

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Deccalin fitnesinden Allah’a sığınan bir peygamberin ümmeti olarak, önümüze sunulan her ürünü defalarca incelememiz gerekirken öyle bir hale geldik ki sorgulamadan hepsini kabul eder olduk.
Öyle bir zamandayız ki herkes sürekli mucizevi metodlardan bahsediyor.
-Bir solüsyon varmış, bütün hastalıkları iyileştiriyormuş!
-Öyle bir terapi yöntemiymiş ki, bütün derdin tasan gidiyormuş!
Son günlerde duymayan kaldı mı bu kelamları?
Tamda Allah Rasulu Aleyhisselam efendimizin buyurduğu gibi:


-O Deccal bazı körleri ve abraşlıları (ağır hastaları) iyi edecek, birtakım ölüleri diriltecek ve “Ben Rabbinizim” diyecektir. Kim onu tasdik ederse Deccal’in tuzağına düşecektir. Kim de “Rabbim Allah” der ve böyle ölürse, o zaman Deccal’in fitnesine düşmeyecek ve ona bir daha fitne ve azab erişmeyecektir.
Sadaka’RasulAllah!


Ne anlıyoruz bu Hadisi Şeriften?
Deccal hastalıklar karşısında mucizevi işler yapacak..
Ama nasıl? Buna bir hazırlık yok mu?
Bugün korkunç şekilde ilerleyen teknolojinin yaptığı tek şey var farkederseniz; Bedenimize bir şekilde ağır metaller yüklemek!
Aşılar vesilesi ile “civa”
Ilaç niyetine “kurşun”
Implant, gıda ve temizlik maddeleri ile “Titanyum dioksit”
Kendi elimizle şifa diye içtiğimiz “gümüş”
Peki nedir bu bedenimize geri dönüşü olmayan bu metalleri yükleme hevesleri?

Çünkü nano boyuttaki bu metal partiküller hücrenin içine işleyerek Dna hasarlarına ve mutasyonlarına sebep olarak biyokimyasal işlemlere müdahale edebilir. Yani bu metaller bedenindeyken, dışarıdan bir bilgisayara bağlı olan beyine sahip olabilirsin!

İnsanoğlunun Allah ve Rasulu tarafından uyarıldığı böyle hassas bir mevzuda bu derece gözü kapalı ve cesaretli olarak kendini ve evlatlarını kobay yerine koydurması ise akıl alır bir durum değildir. Bir Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz diyoruz lakin bedenimizde ısırılmadık yer kalmamışken hala önümüze ne sürseler gözümüz kapalı teslim oluyoruz.
Herşey geliyorda, dinimizin ne dediği gelmiyor bir türlü aklımıza.
Islam dininde “altın veya gümüşten” üretilmiş eşyaları kullanmak ittifak ile HARAMDIR!
Rasulullah Aleyhisselam:


-Kim altın veya gümüş bir kaptan “içerse” ancak karnını cehennem ateşi ile doldurur! Buyurmuştur.

Bu sebeple altın ve gümüşten üretilen kaşık, bardak, kap, ve gümüşe konmuş ürünleri tüketmek CAİZ DEĞİLDİR.
Gümüş suyuda fıkhen buna dahildir.
Allah ve Rasulu bize neyi emretti de binlerce bereketi, bizi neyden men etti de binlerce hikmeti olmadı?
Tüm yabancı kaynaklar gümüş suyunun zararlarını birbirlerine tebliğ ederken, biz Müslümanların gözü kapalı bu ürünleri tüketmemiz ne oluyor Allah aşkına?
Birde “Yok Finikeliler, eski Yunanlar, Bizanslar, Çingeneler kullanmış ama” diye savunmalar geliyor. Saydığınız bu cahil toplumlar kullanmışsa da Alemlere rahmet olarak gelen ve asla nefsinden konuşmayan Peygamberimizde yasaklamış yok ki bunun ötesi!!!
-Kim altın veya gümüş bir kaptan “içerse” ancak karnını cehennem ateşi ile doldurur! -İşittik, itaat ettik Ya RasulAllah!
Korkmamız lazım inanın korkmamız lazım..
Çünkü insan beyninin faaliyetleri bazı elektromanyetik dalgaların frekansına bağlı olarak gerçekleşir.
Dolayısı ile beyin faaliyetlerini değiştirmek ve kontrol etmek için bedenimize farklı yollarla dahil ettikleri bu ağır metal ve kimyasallar ile yönlendirme yapmaktadırlar.
Vel hasıl; bugün insanlar bu ürünleri kullanarak başta sağlık sorunlarını çözdüklerini sanıyorlar ama arka planda vücuda atılmış ve ne zaman patlayacağı belli olmayan bir bomba taşıyorlar.
Yani bedenlerine biriken bu metaller ile yarın yapay zekaya dönüşüp, kendi iradeleri ile hareket edemez hale geldiklerin de herşey için çok geç olmuş olacak.
Bu durum insan çiplemenin bir farklı versiyonu değilde nedir?
Bir bilgisayar oyunundan gelen talimaya göre intihar eden gençler bunun bir test aşamasıdır, buna her birimiz şahit değil miyiz?
Bunlardan biri de son günlerde revaçta olan “Kolloidal Gümüş suyu” olmuştur.
Türk kaynaklarında övgüden(!) başka birşey bulamasam da Rus, Alman ve İngiliz kaynaklarında bu konu hakkında korkunç bilgiler mevcuttur.
Rahmetli Dr.Aidin Salih hanımefendininde gümüş suyu kullanımı hakkında “Asla” demesi onun ne kadar feraset sahibi bir Müslüman olduğunu bize bir kez daha bildiriyor.
Kısa bir izah gerekirse;
Gümüş; ağır bir metaldir ve periyodik cetvelde aşırı toksik kadmiyuma bitişiktir.
Ve asla insan vücudunun ihtiyacı olan bir mineral değildir.

Bugün insanlara mucizevi olarak pazarlanan bu solüsyonlar ise nano teknoloji ile 25 nm’lik gümüş nano partiküller şeklinde üretilir.
Ruslar ona “Faydasız Risk” ismini takmıştır.
Çünkü Rus fizyologlara göre bu aşırı doymuş gümüş çözeltilerin %10’u kanla taşınıp; insan vücudunun doğal filtresi olan karaciğerde birikiyor!
Böyle bir metal birikime sahip olan karaciğerin ise sağlam kalması mümkün değildir. Bu sebeple insanlar bir yeri iyileştireyim derken, başka organlarına zarar vererek “faydasız bir risk” alıyorlar.
Bununla birlikte yüksek dozlarda ve uzun süreli kullanımı sonucunda kişide böbrek hasarları ve kasılmalar gibi nörolojik problemler gözlenmiştir.
Çünkü gümüş; hücrelerin birbirleri ile enerji alış verişlerini hücresel düzeyde engeller ve bu nedenle sitotoksin yani “hücre zehiri” görevi görür.
2014 yılında G.Danimarka üniversitesinin yayınladığı bir makaleye göre kolloidal gümüş suyu bağırsak hücreleri için zararlıdır ve tahribata yol açar. Bunun yanı sıra bedende ki serbest radikalleri tetiklediğini de belirtmişlerdir.
İnsanlar üzerinde uzun vadeli bir deneye tabii tutulmayan kolloidal gümüş suyunun hayvan deneylerinde laboratuar farelerinin Dna yapılarına büyük zarar verdiği gözlemlenmiştir.
Ülkemizde “hiçbir yan etkisi yok” denilerek piyasaya sürülse de Alman uzmanlar bu ürünün yan etkilerini şöyle sıralamışlardır.;
-İnsan cilt ve mukoza zarlarını mavi-siyah renge çevirip arjiri hastalığına,
-Tat alma bozukluklarına,
-Koku duyarlılığına,
-Nöbetlere,
-Ağır böbrek hasarlarına,
-Gebelik sırasında kullanıldığı taktirde yeni doğan organ sakatlıklarına sebep olabilir.
Antibiyotik gibi direnç kazanılmayacağı iddia edilsede Alman uzmanlara göre bu asla doğru değildir. Kolloidal gümüş suyuna karşı bağırsak bakterileri dirençli hale gelebilir. Ve bu nano gümüş tozları hangi bakterinin yararlı olacağını ayırt edemez bu sebeple bağırsak florasını bozarak bağışıklık sistemini baskılar.
Zaten genel manada vücuda dahil olan nanoparçacıklar canlı hücrenin yapısına nüfuz ederek dokuların bozulmasına ve genleri mutasyona sokarak genetik hastalıklara sebebiyet vermektedir.
Sonra ben niye böyle oldum, çocuğum niye böyle oldu..
-Ne olacaktı?
Yağmur Mirzayeva/23.02.2019.ALINTI.
 
Ömer2 Çevrimdışı

Ömer2

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Deccalin fitnesinden Allah’a sığınan bir peygamberin ümmeti olarak, önümüze sunulan her ürünü defalarca incelememiz gerekirken öyle bir hale geldik ki sorgulamadan hepsini kabul eder olduk.
Öyle bir zamandayız ki herkes sürekli mucizevi metodlardan bahsediyor.
-Bir solüsyon varmış, bütün hastalıkları iyileştiriyormuş!
-Öyle bir terapi yöntemiymiş ki, bütün derdin tasan gidiyormuş!
Son günlerde duymayan kaldı mı bu kelamları?
Tamda Allah Rasulu Aleyhisselam efendimizin buyurduğu gibi:


-O Deccal bazı körleri ve abraşlıları (ağır hastaları) iyi edecek, birtakım ölüleri diriltecek ve “Ben Rabbinizim” diyecektir. Kim onu tasdik ederse Deccal’in tuzağına düşecektir. Kim de “Rabbim Allah” der ve böyle ölürse, o zaman Deccal’in fitnesine düşmeyecek ve ona bir daha fitne ve azab erişmeyecektir.
Sadaka’RasulAllah!


Ne anlıyoruz bu Hadisi Şeriften?
Deccal hastalıklar karşısında mucizevi işler yapacak..
Ama nasıl? Buna bir hazırlık yok mu?
Bugün korkunç şekilde ilerleyen teknolojinin yaptığı tek şey var farkederseniz; Bedenimize bir şekilde ağır metaller yüklemek!
Aşılar vesilesi ile “civa”
Ilaç niyetine “kurşun”
Implant, gıda ve temizlik maddeleri ile “Titanyum dioksit”
Kendi elimizle şifa diye içtiğimiz “gümüş”
Peki nedir bu bedenimize geri dönüşü olmayan bu metalleri yükleme hevesleri?

Çünkü nano boyuttaki bu metal partiküller hücrenin içine işleyerek Dna hasarlarına ve mutasyonlarına sebep olarak biyokimyasal işlemlere müdahale edebilir. Yani bu metaller bedenindeyken, dışarıdan bir bilgisayara bağlı olan beyine sahip olabilirsin!

İnsanoğlunun Allah ve Rasulu tarafından uyarıldığı böyle hassas bir mevzuda bu derece gözü kapalı ve cesaretli olarak kendini ve evlatlarını kobay yerine koydurması ise akıl alır bir durum değildir. Bir Müslüman aynı delikten iki defa ısırılmaz diyoruz lakin bedenimizde ısırılmadık yer kalmamışken hala önümüze ne sürseler gözümüz kapalı teslim oluyoruz.
Herşey geliyorda, dinimizin ne dediği gelmiyor bir türlü aklımıza.
Islam dininde “altın veya gümüşten” üretilmiş eşyaları kullanmak ittifak ile HARAMDIR!
Rasulullah Aleyhisselam:


-Kim altın veya gümüş bir kaptan “içerse” ancak karnını cehennem ateşi ile doldurur! Buyurmuştur.

Bu sebeple altın ve gümüşten üretilen kaşık, bardak, kap, ve gümüşe konmuş ürünleri tüketmek CAİZ DEĞİLDİR.
Gümüş suyuda fıkhen buna dahildir.
Allah ve Rasulu bize neyi emretti de binlerce bereketi, bizi neyden men etti de binlerce hikmeti olmadı?
Tüm yabancı kaynaklar gümüş suyunun zararlarını birbirlerine tebliğ ederken, biz Müslümanların gözü kapalı bu ürünleri tüketmemiz ne oluyor Allah aşkına?
Birde “Yok Finikeliler, eski Yunanlar, Bizanslar, Çingeneler kullanmış ama” diye savunmalar geliyor. Saydığınız bu cahil toplumlar kullanmışsa da Alemlere rahmet olarak gelen ve asla nefsinden konuşmayan Peygamberimizde yasaklamış yok ki bunun ötesi!!!
-Kim altın veya gümüş bir kaptan “içerse” ancak karnını cehennem ateşi ile doldurur! -İşittik, itaat ettik Ya RasulAllah!
Korkmamız lazım inanın korkmamız lazım..
Çünkü insan beyninin faaliyetleri bazı elektromanyetik dalgaların frekansına bağlı olarak gerçekleşir.
Dolayısı ile beyin faaliyetlerini değiştirmek ve kontrol etmek için bedenimize farklı yollarla dahil ettikleri bu ağır metal ve kimyasallar ile yönlendirme yapmaktadırlar.
Vel hasıl; bugün insanlar bu ürünleri kullanarak başta sağlık sorunlarını çözdüklerini sanıyorlar ama arka planda vücuda atılmış ve ne zaman patlayacağı belli olmayan bir bomba taşıyorlar.
Yani bedenlerine biriken bu metaller ile yarın yapay zekaya dönüşüp, kendi iradeleri ile hareket edemez hale geldiklerin de herşey için çok geç olmuş olacak.
Bu durum insan çiplemenin bir farklı versiyonu değilde nedir?
Bir bilgisayar oyunundan gelen talimaya göre intihar eden gençler bunun bir test aşamasıdır, buna her birimiz şahit değil miyiz?
Bunlardan biri de son günlerde revaçta olan “Kolloidal Gümüş suyu” olmuştur.
Türk kaynaklarında övgüden(!) başka birşey bulamasam da Rus, Alman ve İngiliz kaynaklarında bu konu hakkında korkunç bilgiler mevcuttur.
Rahmetli Dr.Aidin Salih hanımefendininde gümüş suyu kullanımı hakkında “Asla” demesi onun ne kadar feraset sahibi bir Müslüman olduğunu bize bir kez daha bildiriyor.
Kısa bir izah gerekirse;
Gümüş; ağır bir metaldir ve periyodik cetvelde aşırı toksik kadmiyuma bitişiktir.
Ve asla insan vücudunun ihtiyacı olan bir mineral değildir.

Bugün insanlara mucizevi olarak pazarlanan bu solüsyonlar ise nano teknoloji ile 25 nm’lik gümüş nano partiküller şeklinde üretilir.
Ruslar ona “Faydasız Risk” ismini takmıştır.
Çünkü Rus fizyologlara göre bu aşırı doymuş gümüş çözeltilerin %10’u kanla taşınıp; insan vücudunun doğal filtresi olan karaciğerde birikiyor!
Böyle bir metal birikime sahip olan karaciğerin ise sağlam kalması mümkün değildir. Bu sebeple insanlar bir yeri iyileştireyim derken, başka organlarına zarar vererek “faydasız bir risk” alıyorlar.
Bununla birlikte yüksek dozlarda ve uzun süreli kullanımı sonucunda kişide böbrek hasarları ve kasılmalar gibi nörolojik problemler gözlenmiştir.
Çünkü gümüş; hücrelerin birbirleri ile enerji alış verişlerini hücresel düzeyde engeller ve bu nedenle sitotoksin yani “hücre zehiri” görevi görür.
2014 yılında G.Danimarka üniversitesinin yayınladığı bir makaleye göre kolloidal gümüş suyu bağırsak hücreleri için zararlıdır ve tahribata yol açar. Bunun yanı sıra bedende ki serbest radikalleri tetiklediğini de belirtmişlerdir.
İnsanlar üzerinde uzun vadeli bir deneye tabii tutulmayan kolloidal gümüş suyunun hayvan deneylerinde laboratuar farelerinin Dna yapılarına büyük zarar verdiği gözlemlenmiştir.
Ülkemizde “hiçbir yan etkisi yok” denilerek piyasaya sürülse de Alman uzmanlar bu ürünün yan etkilerini şöyle sıralamışlardır.;
-İnsan cilt ve mukoza zarlarını mavi-siyah renge çevirip arjiri hastalığına,
-Tat alma bozukluklarına,
-Koku duyarlılığına,
-Nöbetlere,
-Ağır böbrek hasarlarına,
-Gebelik sırasında kullanıldığı taktirde yeni doğan organ sakatlıklarına sebep olabilir.
Antibiyotik gibi direnç kazanılmayacağı iddia edilsede Alman uzmanlara göre bu asla doğru değildir. Kolloidal gümüş suyuna karşı bağırsak bakterileri dirençli hale gelebilir. Ve bu nano gümüş tozları hangi bakterinin yararlı olacağını ayırt edemez bu sebeple bağırsak florasını bozarak bağışıklık sistemini baskılar.
Zaten genel manada vücuda dahil olan nanoparçacıklar canlı hücrenin yapısına nüfuz ederek dokuların bozulmasına ve genleri mutasyona sokarak genetik hastalıklara sebebiyet vermektedir.
Sonra ben niye böyle oldum, çocuğum niye böyle oldu..
-Ne olacaktı?
Yağmur Mirzayeva/23.02.2019.ALINTI.

Jazakallahu hayr.

Bende uzun zamandır bu konuyu okuyorum.

Başlangıc olarakda cocuklara yapılan asılarda cıva yerıne alumınyum gumus suyu gıbı benzerı ılaveler yapılmaktadır.
Buda ılerıkı zamanlarda cocuklarda felc gıbı degısık rahatsızlıklara yol acmakta ımıs.

Buradan başlarsak eger.

Dusunuyorum ınsanın pskolojısı bu denlı ne kadar bozuk olur dıye

Sanırım bu demırsel maddeler ınsanlarda bır sekılde dısarıdan mudaheleye acık edıyor. Ve ınsanların dengelerıyle oynuyorlar.

Yoksa bu kadar degısken bır yapı olamaz dıye dusunuyorum.

Lakın ALLAH bu duruma musaaede eden devletlerı kahretsın goz gore gore ınsanların hayatları ıle bıle bıle nasıl oynuyorlar.

Bu arada cocuguna ası yaptırmayan bır savcı bu davayI kazanmıs bulunmakta
Adı ustunde AMA o savcı
Biz yapınca coluk cocugumuzu elımızden alıyorlar.
mahkemeye gıdınce bakmıyorlar bıle.

işde bu çaresizlik degil ZİLLETTİR.
 
Alp Arslan Çevrimdışı

Alp Arslan

.
İslam-TR Üyesi
Yazıdaki iğnelerde kullanılan ağır toksit maddelerin zararlı olabileceği ve helal haram kısmına dikkat edilmesi gerektiği kısımları üzerine düşünülmesi gereken bir konu olarak görmekle beraber abartılı bulduğum yerler de oldu. Yapay zeka insanları kontrol felan bana biraz absürt geldi. Her şeyin altında bit yeniği arama konusunu sanki biraz abarttık. Kendimizi bu kadar küçük görmeyelim elbet Türkiye de kendisine gelen aşıları kontrol ediyor testlerini yapıyor. Tıp konusunda sayılı ülkeler içerisindeyiz. Kızılay'a bile kan verdiğimizde kaç tane testten geçiyor bu işler o kadar basit değil. Allahu Ealem

Kendim kolay kolay hastaneye gitmeyen biri olarak gittiğimde de Rasulullah'ın tavsiyesi olarak sebeplere sarılmakta bir problem görmüyorum. Elbet herkesin kendi görüşü isteyen aşısını yaptırır isteyen yaptırmaz. Allah Teala yardımcımız olsun.

Rasulullah s.a.s "Ey Allah'ın kulları, tedavi olunuz." buyurmuştur (bk. Tirmizî, Tıbb, 2; Ebû Dâvud, Tıbb, 1, II; İbn Mâce, Tıbb, 1; Ahmed b. Hanbel, III/156, IV/278).
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Yapay zeka insanları kontrol...

Bu kısımda bahsedilen hususu doğrusu ben de anlamlandıramadım. Ancak uzunca bir süredir aşılar ve ilaçlarla ilgili araştırma yapıyorum ve modern tıbbın sağlık konusunda hiç de güvenilecek bir konumda olmadığını rahatlıkla söyleyebilirim. Anlatacak olsam ne zaman yeter, ne de buraya sığar. Ancak aşıların yan etkileri ile ilgili bir araştırmayla birlikte, ilaçlar ve yediğimiz içtiğimiz her şeye katılan ne olduğu belirsiz katkı maddelerini araştırmanızı tavsiye ederim. Zararlarını öğrendikçe bunlar nasıl bakanlıklardan izinli olarak bizlere sunuluyor aklınız şaşar. Gerçi bizlerin bu kişiler nezdinde sadece gelir kaynağı olduğumuzu düşünürseniz, şaşkınlık da kalmaz ya, neyse..

Ve son olarak: işte tüm bunlar, hepsi bir arada kullanılarak, el birliğiyle "gizli bir soykırıma uğruyoruz" desem, abartmış olmam sanırım.


Güncel:

En basitinden herkesin sofrasında bulunan tuz için, Kemal Özer'in: ‘Seni tuzlayan senden beter olsun’ adlı yazısını aratıp okuyun. Tuz.. her gün istisnasız herkesin tükettiği bir şey. Tarım bakanlığı onaylı ilgili katkı maddesini görünce, bakanlıklardan onaylı başka hiç bir şeye güveniniz kalmaz.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Bu arada şu zihin kontrolü ile ilgili nette biraz araştırma yapınca, frekanslarla zihin kontrolünün mümkün olduğu görülüyor. Vücuttaki metallerin; aşılar, ilaçlar, kozmetik ürünler vb şeylerle "deccale hizmet için" bilinçli şekilde yoğunlaştırılması sonucu, belki bu frekanslardan daha çok etkilenilmesi söz konusu olabilir. Yani bu şekilde düşününce bu konu da aklıma yatıyor.

Bu iddiaları, bu yazıdan evvel Aidin Salih'in "Gerçek Tıp" kitabında okuduğumu da belirteyim. Bir yandan inanasım gelmiyorsa da, bir yandan da kafirlerin boş durmayacağını düşününce, bizlerin haberi bile olmayan projeler üzerinde uğraşmaları ve sonuç da almış olmaları mümkün.

En nihayetinde bu zihin kontrolü kısmı tamamen abartı olsa bile; doğallıktan uzak her türlü kimyasalın, insanların vücutlarında ve genlerinde bozulmalara sebep oldukları, modern tıbbın vicdanlı üyelerince de bir gerçek olarak sunuluyor. Bizlere düşen, Aidin Salih'in de dediği gibi: "Allah'ın yarattığını değiştirmeye, bizleri sesle yoldan çıkartmaya, azdırmaya yemin etmiş Şeytanın" varlığını her daim aklımızda tutmak. Şeytan'ın en çok kullandığı taktik: Kendisinin varlığını unutturmak. Kafirlerin Şeytanın elinde piyon olduğunu düşünürsek, kafirlerden gelen tıpta faydalı şey bulabilmek pek kolay olmayacaktır. Aidin Salih doğal, ölçülü, zamanında beslenme ile günümüzdeki bir çok hastalığın zaten mevcut bile olmayacağını söylüyor. Kitabını alıp, bu yaşam tarzını uygulayan bir çok insan kronik hastalıklardan kurtulduklarını da dile getiriyor. Hacamat, sülük, açlık oruçları gibi ek tedavilerle kalan hastalıkların da tedavi edildiği söylenilmekteyken, modern tıbba bakıyorum: şeker hastalığı, tansiyon gibi basit işleyişli kronik hastalıkları bile ömür boyu tedavi ile baskılıyorlar. Yani tedavi ettikleri falan yok, sadece belirtileri hafifletmeye yönelik hamleler. Ve sonuç: Ömür boyu doktor kapılarını aşındıran, daimi ilaç tüketicileri (para kaynağı yani)

Önceki mesajımda dediğim gibi, buraya öğrendiklerimin hepsini yazmak çok zaman alır, sığmaz da. Tüm bunların ve daha fazlasının, kişilerce bizzat araştırılmasını öneriyorum bu yüzden. Çözümün sünnete uygun, sünnetle zıtlaşmayan şeylerde olduğuna Allah'ın izniyle eminim çünkü.
 
T Çevrimdışı

taevhidicin

Üye
İslam-TR Üyesi
Aşı konusunda yazılanlara katılmıyorum. 8 sene özel egitim alanında teorik eğitim aldim 4 senedir de faal olarak çalışıyorum. otizmli, zihin engelli ve bedensel engelli yüzlerce cocuk gördüm. inanın aşı olmadığı için menenjit,çocuk felci,kızamıkçık gibi hastaliklar sebebi ile ciddi hasar almış çocuklar var. otizm ile bağlantılı olduğu düşünülse de bunu ispat eden hiç bir veri yok. bağımsız bilim adamlarınca yapilan araştırmalar bile bu yönde. yani aşı önleyici bir sağlık hizmetidir. ben azami boyutlarda yaptırılması taraftarıyım...
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
Aşı konusunda yazılanlara katılmıyorum. 8 sene özel egitim alanında teorik eğitim aldim 4 senedir de faal olarak çalışıyorum. otizmli, zihin engelli ve bedensel engelli yüzlerce cocuk gördüm. inanın aşı olmadığı için menenjit,çocuk felci,kızamıkçık gibi hastaliklar sebebi ile ciddi hasar almış çocuklar var. otizm ile bağlantılı olduğu düşünülse de bunu ispat eden hiç bir veri yok. bağımsız bilim adamlarınca yapilan araştırmalar bile bu yönde. yani aşı önleyici bir sağlık hizmetidir. ben azami boyutlarda yaptırılması taraftarıyım...

muhakkak öyle. imam hatiplerde yaşanan olaylar bile mide bulandırıcı. ben eğitimin anne baba kontrolünde olmasınin gerekliligini bir öğretmen olarak savunuyorum. veliler çocuklarını atip gidiyor. yeterki evde gürültü olmasin..

25 yaşında, 8 sene özel eğitim almış ve 4 senedir faal "bir öğretmen" olarak, açıkçası aldığınız eğitimi pek anlamadım kardeşim.
 
Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبنا الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
lisede ozel eğitim dalında 4 sene 4 sene de üniversitede eğitim aldım. 4 senedir de öğretmen olarak eğitimleri ile ilgileniyorum.
Anladım kardeşim. Bakın bu videoda da Prof. Dr. Alişan Yıldıran, tıp alanına ilk girişinden (üniversitede alan seçmesinden), tıpta bulunduğu süreçteki tüm mesleki ilerleme aşamalarını ve nihai olarak aşı hakkındaki gözlemleri ve araştırmalarına dayalı bilgilerini, bir "Çocuk İmmünoloji ve Alerji Uzmanı" olarak aktarıyor:


Size okuduğunuz okullarda aktarılan bilgileri de biliyor ve bundan çok daha fazlasının da olduğunu, kendisi araştırarak öğrenmiş. Ve yıllar içinde hastalarında gözlemledikleri şeyleri de ekleyin buna.

Devam videosu da var, ve aynı youtube kanalında aşı ile ilgili çeşitli yayınlar bulunmakta. İnsaf üzere izlemenizi ve bu konuyu tekrar araştırmanızı tavsiye ederim.
 
Üst Ana Sayfa Alt