Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Günümüz Ehli Sünnet Ehlinin Akidesinin Özeti

H Çevrimdışı

halitbinvelid

Üye
İslam-TR Üyesi
GÜNÜMÜZ EHLİ SÜNNET EHLİNİN AKİDESİNİN ÖZETİ

Hamd âlemlerin Rabbi olan Allah’a salât ve selam onun Resulüne, ehline, sahabesine ve onu tüm dost edinenlerin üzerine olsun. Bundan sonra;

  1. Bizler, Allah azze ve cellenin dışında bir ilah olmadığına, onun dışında hak bir mabudun olmadığına inanıyoruz. Kelime-i tevhidin O'na sabit kıldığı bütün hususları O'nda sabit kılıyor, şirk ve ortaklığı O'ndan nefyediyoruz. Ondan başka hak bir ilahın olmadığına ve hiçbir ortağının bulunmadığına şahitlik ediyoruz. Bu din; ilk, son, açık ve gizli olan dindir. Kim bunu söyler şartlarına bağlı kalır ve gereğini yerine getirirse o Müslümandır. Kim bunun şartlarını yerine getirmez veya bunu bozan unsurlardan birini yaparsa o Müslüman olduğunu iddia etse de kâfirdir.
  2. Allah azze ve cellenin yaratıcı, işleri tedbir eden, mülk ve övgünün sahibi ve her şeye gücü yeten olduğuna inanıyoruz. O; ilk, son, açık ve gizli olandır. O'nun bir benzeri yoktur. O işiten ve görendir. O'nun isimlerini veya noksansız sıfatlarını inkâr etmiyoruz. Kur'an ve sahih sünnette geldiği gibi, onun sıfatlarına keyfiyet belirtmeden, benzetme ve yorum yapmadan ve sıfatlarını işlevsiz bırakmadan inanıyoruz. (Yani tekyif, temsil, te’vil ve ta’til yapmadan inanıyoruz.)
  3. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin tüm insanlara ve cinlere Allah’ın elçisi olarak gönderildiğine inanıyoruz. O'na tabi olmak ve emrettiği hususlarda kendisine itaat etmek vaciptir. Getirmiş olduğu tüm hususları doğrulamak ve buna teslim olmak gerekir. Allah azze ve cellenin O'nun hakkında indirdiği şu ayetin gereğine bağlıyız. “Hayır! Rabbine andolsun ki; onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.” [Nisa, 65]
  4. Allah’ın mükerrem meleklerine inanıyoruz. Onlar Allah’ın emirlerine karşı gelmezler. Emredildikleri şeyi yerine getirirler. Onlara sevgi duymak imandan, buğzetmek ise küfürdendir.
  5. Kur'an-ı Kerim'in harfleriyle ve manasıyla Allah’ın kelamı olduğuna inanıyoruz. Ve o, Allah’ın sıfatlarından bir sıfat olup sonradan yaratılan bir şey değildir. Bundan ötürü onun yüceltilmesi, ona tabi olunması ve onunla hükmetmenin dayatılması vaciptir.
  6. Allah’ın gönderdiği tüm nebilerine ve resullerine inanıyoruz. İlki Âdem a.s sonuncusu Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemdir. Hepsi de Âlemlerin Rabbinin birlenmesi mesajıyla gönderilen kardeşlerdir.
  7. Sünnetin ikinci vahiy olduğuna ve Kur'an-ı Kerim'i açıklayıp tefsir ettiğine inanıyoruz. Sahih olan bir sözünden vazgeçip kim olursa olsun herhangi birinin sözüne tabi olmayız. Küçük ve büyük tüm bidatlerden sakınıyoruz.
  8. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin sevgisi farz ve Allah’a yakınlaşmadır. O'na buğzetmek ise küfür ve nifaktır. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin sevgisinden ötürü ehli beytini de seviyor ve onlara saygı gösteriyoruz. Bunda aşırıya gitmiyor ve onlara iftira atmıyoruz. Tüm sahabelerden razıyız ve hepsinin adaletli olduğuna inanıyoruz. Onlar hakkında hayrın dışında bir şey konuşmuyoruz. Onları sevmek bizim üzerimize vaciptir. Bizim yanımızda onlara buğzetmek nifaktır. Aralarındaki çekişmelerde duruyoruz. Onlar bu konuda tevil sahipleri ve en hayırlı dönemin insanlarıdır.
  9. Kaderin, hayır ve şerrin tümünün Allah’tan olduğuna inanıyoruz. Allah subhanehu ve telanın genel bir isteği ve mutlak bir iradesi vardır. Allah’ın dilediği şeyler olmuş ve dilemediği şeyler de olmamıştır. Allah subhanehu ve teala kullarının fiillerini yaratandır. Allah izin verdikten sonra, kullar fiillerinden dilediklerini seçebilirler. Allah’ın kaderi ve kazası, onun rahmet, fazilet ve adaletinden dışarı çıkmaz.
  10. Kabir azabının ve nimetlerinin hak olduğuna inanıyoruz. Allah dilerse azabı hak edenlere kabirde azap eder. Dilerse de affeder. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemden geldiği şekil üzere ve Allah subhanehu ve telanın şu ayetine binaen Münker ve Nekir meselesine de inanıyoruz. “Allah, iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sabit bir sözle sağlamlaştırır, zalimleri ise saptırır. Ve Allah dilediğini yapar.” [İbrahim, 27]
  11. Ölümden sonra dirilişe ve kıyamet gününe inanıyoruz. Amellerin ve kulların Allah’a sunulacağına da inanıyoruz. Hesap gününe, tartıya, Kevser havuzuna ve sırat köprüsüne inanıyoruz. Cennet ve cehennemin hak olduğuna inanıyoruz.
  12. Peygamberden sahih olarak rivayet edilen hadislerdeki kıyamet alametlerine inanıyoruz. Allah azze ve cellenin Âdem'i a.s yarattığı günden kıyamete kadar geçen sürede en büyük fitne Deccal’in fitnesi olacaktır. İsa'nın a.s tekrar yeryüzüne ineceğine ve adaletle hükmedeceğine inanıyoruz. Nübüvvet menheci üzere hilafetin tekrar geleceğine inanıyoruz.
  13. Allah Subhanehu ve Teâlâ şefaatçilerin şefaatiyle bazı muvahhidleri ateşten kurtaracaktır. Allah Subhanehu ve Tealanın razı olduğu kimselere şefaat izni vereceği haktır.
  14. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin şefaat edeceğine ve kıyamet günü O'na övülen makamın verileceğine inanıyoruz.
  15. İman; söz, amel ve niyettir. Kalple itikad, dille ikrar ve azalarla da amel etmektir. Bazısı diğer bazısı olmadan olmaz. Kalp itikadı; onun sözü ve amelidir. Kalbin sözü; onun marifeti, ameli veya doğrulamasıdır. Kalbin amelleri; muhabbet, korku, reca vs... İman, ibadetlerle artar ve günahlarla da eksilir. Doğru sözlü ve emin olan Nebi'nin haber verdiği gibi imanın şubeleri vardır. En yükseği Lailaheillallah’tır. En düşüğü ise yoldaki eziyet verici şeyleri kaldırmaktır. İmanın, tevhid (Allah’tan başka hak ilah yoktur, Muhammed O'nun elçisidir.) ve namaz gibi bazı asıl şubeleri vardır. 'Şeriat koyucu', bunların terk edilmesiyle imanın aslının da zail olacağına ve bozulacağına dair kesin hüküm beyan etmiştir. Bunların zail olmasıyla iman da zail olur. Zina, içki ve hırsızlık gibi, farz olan imandan ötürü yapılmaması gereken bu unsurlar, işlendiği vakit imanı eksiltir.
  16. Muvahhidleri veya Müslümanların kıblesine doğru namaz kılan hiç kimseyi, zina, içki ve hırsızlık gibi günahlardan ötürü -bunları helal görmedikleri sürece- tekfir etmiyoruz. İman konusundaki sözümüz, aşırıya giden hariciler ile ifrat ehli mürcieler arasındaki orta yoldur.
  17. Küfür; küçük ve büyük olmak üzere iki kısımdır. Küfür hükmü; itikat, söz veya amel ile bunu yüklenenlere verilir. Fakat muayyen bir şahsın tekfir edilmesi ve hakkında ebedi cehennemle hükmedilebilmesi için tekfirin şartlarının yerine gelmesi ve engellerinin de kalkması gerekir. Bizler, Allah’ın vaad ve tehdidine veya tekfire ve fasıklığa mutlak olarak hükmederiz. Fakat muayyen bir şahıs, hiçbir engel olmadan, kesin bir gereklilikle bu genel hükme girmeyene kadar onun hakkında bununla hükmetmeyiz. Zanlarla, yorumlarla veya sözlerin lazımlarıyla tekfir etmeyiz.
  18. Allah ve Resulü'nün s.a.s. tekfir ettiği herkesi tekfir ediyoruz. İslam’ın dışında başka bir dine giren herkes -hüccet ister ona ulaşsın ister ulaşmasın- kâfirdir. Fakat ahiret azabı, sadece kendisine hüccet ulaşanlar içindir. Allah subhanehu ve teala şöyle buyuruyor: “Biz, bir peygamber göndermedikçe azap edici değiliz.” [İsra, 15]
  19. Kim iki şahadet kelimesini söyler, İslam'ı izhar eder ve insanı dinden çıkaran herhangi bir unsura da bulaşmazsa, biz ona Müslüman muamelesi yaparız. Gizlediklerini Allah’a havale ederiz. Çünkü kim dinin şiarlarını açığa vurursa, dinin hükümleri o kişinin üzerine icra edilir. İnsanların durumları zahirlerine göredir. Gizli hallerin velisi Allah azze ve celledir.
  20. Bizim yanımızda Rafızî Şiiler; şirk, riddet ve fesat taifesidir.
  21. Bir memlekette küfrün şiarları yüceltiliyorsa ve yönetim, İslami hükümlerin yerine küfür hükümlerine göre yapılıyorsa, o diyar küfür diyarıdır. Bu, o diyarda yaşayanları tekfir etmeyi gerektirmez. Aşırıların; “İnsanlarda asıl olan mutlak küfürdür” dediği gibi demiyoruz. Bilakis, her insan kendi haline göre hüküm alır. Onlardan Müslüman ve kâfir olanlar vardır.
  22. Laiklik, değişik bayrakları ve çeşitli yollarıyla beraber, ırkçılık, vatancılık, komünizm ve baasçılık açık küfürlerdir. İslam’ı bozan ve insanı dinden çıkaran unsurlardır.
  23. İstidlaldeki usulümüz, Kur'an ve sünnettir. Bu da faziletli ilk üç dönemde yaşayan selef-i salihinin anlayışına göredir.
  24. Salih, günahkâr veya hali kapalı her Müslümanın arkasında namazın caiz olduğuna inanıyoruz.
  25. İster bir imam olsun ister olmasın, ister iman adil olsun ister zalim olsun, cihad kıyamete kadar devam edecektir. Bir imam bulunmazsa dahi cihad ertelenmez. Çünkü cihadın maslahatı, ertelendiği zaman kaybedilir. Eğer bir ganimet elde edilirse, ehli onu şeriatın gereği üzere dağıtır. Her mü'minin, tek başına kalsa bile, Allah’ın düşmanlarıyla savaşması gerekir.
  26. Bizler, Müslümanların kanlarına, ırzlarına ve mallarına dokunmanın haram olduğuna inanıyoruz. Şeriatin mubah saydığı veya Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin izin verdikleri müstesna.
  27. Kâfirler Müslümanların mahremlerine saldırdığında, cihad her Müslümanın üzerine farz olur. Cihada çıkması için ona herhangi bir şart da gerekmemektedir. İmkânı nispetinde kâfirleri defeder. İmandan sonra, dini ve dünyayı ifsat eden kâfirlerin saldırısını defetmekten daha vacip bir şey yoktur.
  28. Riddet küfrü, icma ile asli küfürden daha galiz bir küfürdür. Bundan dolayı bizim yanımızda riddet ehli ile savaş, asli kâfirlerle savaştan daha önceliklidir.
  29. İmamlık bir kafire verilmez. İmamda küfür meydana gelirse yöneticilik hakkı biter hükmünden çıkar ve ona itaat de düşer. Müslümanların ona karşı ayaklanması, onu görevinden azletmesi ve eğer imkânları varsa adil bir imamı seçmesi gerekir.
  30. Dinin ayakta tutulması, hidayet kitabı ve yardımcı kılıcıyla olur. Bizim cihadımız; kılıç, mızrak, hüccet ve hakkı beyan iledir.
  31. İslam’ın dışında başka bir dine davet eden, dinimizi kötüleyen veya bize kılıç kaldıranlar bizimle savaş halindedirler.
  32. Ayrılık ve ihtilafı reddediyor, herkesi söz birliğine ve beraberliğe davet ediyoruz. Müslümanların geneline farz-ı kifaye olan İslam hilafetini ikame etmeye çalışıyoruz. Bunu Müslümanların bir kısmı ikame ederse farziyet diğerlerinden düşer. Ehli Hal vel-Akd’ın biat ettiği Müslümanların imamını, işitip ona itaat etmenin vacip olduğuna inanıyoruz. Onun itaatinden çıkmak ihtilafsız haramdır. İtaatten çıkanlar öncelikle itaate davet edilirler. Daha sonra, itaate dönene kadar onlarla savaşılır. Boynunda biat olmadan ölen, cahiliye ölümü üzere ölmüş olur.
  33. İçtihadi ihtilaflarda bir Müslümanı terk etmiyor ve onu günahkar saymıyoruz.
  34. Tüm ümmetin özellikle de mücahidlerin tek bayrak altında toplanmalarının vacipliğine inanıyoruz.
  35. Müslümanlar tek bir ümmettir. Arap olanının Arap olmayana takvanın dışında bir üstünlüğü yoktur. Müslümanların kanları eşittir. Her Müslüman, kardeşlerinin zimmetini muhafaza etmek için uğraşır. Allah azze ve cellenin bizi isimlendirdiği isimlerden vazgeçmiyoruz.
  36. Allah’ın dostlarını dost ediniyor ve onlara yardım ediyoruz. Allah’ın düşmanlarına da düşmanlık yapıyor ve onlara buğzediyoruz. İslam milleti dışındaki tüm milletleri terk ediyor, onlardan beri oluyor ve onları tekfir ediyoruz. Kur'an ve sünnetin yolunda gidiyor bidat ve sapık yollardan da sakınıyoruz.
 
Üst Ana Sayfa Alt