Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hadis Ilminin Değeri (1)

mehmed cihad Çevrimdışı

mehmed cihad

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Beşerin ortaya koyabileceği en yüksek ilim olan, Hadis ilmi o derece metin, sağlam ki, tarih ilmi onun yanında sıfır değil eksi sayılır. Bu ilme yönelik ciddi ve yaygın saldırılar olacağını düşünemediğim için bu saldırılarla ilgilenmedim. Bu ilme bazı saldırılar olduğunu duyuyordum, ancak bu derece seviyesiz, alçak gerekçelere dayanan en adi soysuz insanların dillerine doladıklarından haberim yoktu. Onları da burada tanımış oldum.
Batılıların peygamberlere bile iftira atacak kapasitelerinden haberi olan her insan onlardan bazı seviyesizlikler bekler. Karşılaşınca da fazla şaşırmaz. Ancak kendini bu ümmete mensup gibi gösteren cahillerin, hem de Kur’an adına hadislere saldırması, utanmadan müsteşrikleri taklit etmesini görünce insan şaşırmakla kalmıyor, bunalıma giriyor.
Önemli olan bunalımlarda Allah’ın lütfuyla hikmetli basiretli ve sakin hareket etmek değil mi? Bunlara sahip olunca Allah’ın izniyle güneşin önünde eriyen kardan adam gibi tüm binaları temellerine varıncaya kadar erir gider. Allahım hidayet, basirete ve hikmet ver. Bunlar senin hazinelerin yalnız senden istenir. Allah dinine yardım edene elbette yardım eder.
Seviyenin bu derece düşmesi, yüksek ilmi hakikatleri zevzeklerin bu derece kolay dillerine dolayabilmesinin başlıca sebebi, şimdiki ilim ehlinin geçmiş alimlerin mirasına sahip çıkacak ilme ve hamiyyete sahip olmayışları, basiret ve gayrette geri kalmış olmalarıdır. Gayreti olanlarda basiretsiz olduklarından alakasız alanlarda yoğunlaştıkları için ortam iki buçuk soysuza kalmıştır.
İlim ehli küçümsenmese soysuz saldırılar dile bile getirilmeye cesaret edilemeden yok olurdu.
İslami hakikatleri, alimlerin uydurması sanacak kadar cehalete saplanıp kalanların itibar ve itimat gördüğünü görünce meselelerin günümüzde daha köklü ve uydurma değil İslam'a ait olduklarını isbatlanması gerektiği de ortaya çıktı.
İlk adım İslam âlimlerinin gayretini özellikle hadis alimlerinin olağanüstü çabalarını gerçek bir alimin sözleriyle tespit etmektir.


Bu hususu asrın değerli muhaciri, mücahidi, allame şeyhülislam, ümmetin gözbebeği, nur içinde yatsın Mustafa Sabri (ra) şöyle dile getirmektedir:
“O İslam âlimleri ki, onların din ahkamını zabt ve kayd altına almak hususnda gösterdikleri gayret ve hayret verici çalışmalarını, medeniyet aleminin istatistikleri, matbaa makineleri, gramafon plakları daha henüz gösteremedi.
Onlar Müslümanların kitabı olan Kur’anı kerimi, harfine, noktasına, harekesine; Rasulullah (sas)’ın telaffuz ve şiveine, hangi harfi ne kadar uzattığına varıncaya kadar hafızalarında taşıyıp bize ulaştırdılar. Elimizdeki yazılı Mushaflar bile onların hıfzındaki Kur’anla tashih edilir. Bu şeref dünyanın hiçbir kitabına nasib olmamıştır.”


İslam alimleri Allah'ın kitabından sonra (o kitaba verdikleri ilahi desteğin bereketiyle) peygamberlerinin tüm mübarek söz ve fiillerini zabt hususnda dad akıllara durgunluk veren bir itina gösterdiler. Defterlerine değil önce hafızalarına kayd ve nakşettikten sonra (herkese değil de sadece) itimad edilir güvenilir kişilere harfiyyen naklederek hatta geldi manasına gelen caaae ve etaa'nın bile farkını göstererek naklettiler. Naklettiği kişilerde hadis nakletme ehliyetine sahip olanlara ciddiyetle nakletti. Böylece nebi zişanımız sasa le bizim aramızda öyle alelade tarih sahifeleri gibi kağıttan değilde, ilim, takva, hamiyyet, adalet, iffet ve ciddiyetle süslü akıllardan oluşan bir bağ kurdular. (o dereceki Ebu Kılabe (ra) kitablarını Eyyüb es-Sahtiyanı (ra)'a vasiyet etti. Ama Eyyüb (ra) hepsini ondan dinlemediği için o kitablara tam itimat edemedi. Oysa ikiside birbirinin ne kadar güvenilir olduğunu çok iyi biliyordu. Allahu ekber. İşte kitabın sırf değeri bu kadardı.)
Bu suretle islam dininin değil tarihi sahifesi hatta her satırı adeta canlı bir satır oldu.
Alın hadis kitablarından birinin elinize. Kendinizi şahidler, tezkiyeciler arasında bir mahkemede bulunuyor sanırsınız. (cahiller burda da hadisçileri hadisçilerin üstün kaideleriyle eleştirmeye kalkar. Alimler sırf yazı ile yetinmemiş bir çok kurallar koymuş. Sana kalsa o kurallara hiç riayet etmez her duyduğuna inanırdın. Hiç bilmediği halde bir yalakan, arakadaşın bu konuda ayet yok deyince açık ayete yok diyecek seviyedeki bilginle alimlere çamur atacak kadar hayasızsın… özgürlüğün bu hayasızlığından, kızarmayan yüzünden, takdir hisleriyin yok olmasından kaynaklanıyor. Utanmazsan dilediğini söylemekte hürsün)
Bir hadis için bir ay yol gittiler. (sen daha 20 yıl önceki olayları anlamaktan acizken 1200 yıl önceki alimlerin hatasını bulabiliyorsun.)
Ravileri için ta en başta tabakatlar tarihler yazdılar. Hadis kadar ravilerin hallerini araştırdılar. Tarih ilminin yanında tarihçileri de tanıtan tarihçiler ilmi var mıdır? Tarihçi tarih yazar tesadüfen beğendirir. Oysa hadis ravisi böyle midir. Onun hayatı her tür şaibeden arınmış olacak. Tüm halkın itimat ettiği bir tarihçiden tek hadis rivayet edilemezdi.
Dış tesirlerden korkan islam alimleri için mana ile rivayet hadis ilminin en ciddi konularından sayılmıştır.
Vakalar yalan söylemez ama doğruyu da söylemez. Fakat bakınız hadis ravileri hemde sadece namus ve hamiyet sevkiyle değil sırf Allah korkusuyla yalan söylememekte vakalar kadar metin, fakat doğruyu da HARFİYYEN söyleyerek vakalar gibi dilsizlikle kayıtlı olmaktan azadedir.
Sırf tarihi bu emin kaynaktan değilde dedi kodulardan aldıkları için şia gibi büyük bir tefrika meydana gelmiştir. (şia,müsteşrik,modernist tek noktada anlaşmış; hadis düşmanlığı).
Alimlerin bu gayretlerinden haberdar olacak kadar bile bilgisi olmayanların alimleri küçümsemesi cehaletlerinin derinliğini gösterir.
Eğer bu haince bir hileye dayanmıyorsa, tıpkı çukura düşen adamın kendisine uzatılan ele yapışmakta terddüt etmesi gibi (bir ahmaklıktır.)


Mustafa sabri (ra) en son olarak aynen şu ifadeleri kullanmış;
“Alimlerden kasdımız sadrı islamda tabiin ve tebe-i tabiin devirlerinde yetişen muhaddis ve müçtehitlerden başlayarak, bu mükemmel eseri takib eden mübarek selefimizden ibarettir.
(Yoksa) yakın zamanlarda bu sağlam ipi gevşeterek, İslam dini hakkında cahilane ortaya atılan yanlış sözlere cesaret verdiren alimler değildir.
Sonra hele biz kendimizi öyle yüksek mahfelin son safında bile aramak küstahlığından nefsimizi beri kılarız.”
(Şeyhulislam Mustafa Sabri, Meseleler s. 44-49'dan özet)


En baştaki tesbitler dahi ondan (ç)alınmıştır.
Allah ondan razı olsun. Bu sözleri söyleyen Mustafa Sabri değil de Süleymaniye'nin eski şımarık hocaları olsa "yalandan tevazu gösteriyor" derdik. Oysa biz biliyoruz ki Mustafa Sabri (ra) öyle yalandan tevazu göstermeyecek kadar kendi değerini bilen kıymetli bir alimdir. Ona göre biz nerde kendimizi aramalıyız karar verin.
Birde özellikle cahillere cesaret veren son dönem soytarılarını asla alim saymıyor. Kim bu cahilce iddialara cesaret veren cahiller. Elbbete hayındır ve mıstafadan başkası olamaz. Bunlar kendilerini alim sanıyorsa Mustafa Sabri (ra) ne o zaman? Herkes haddini bilecek Rasulullah (sas)'le haddleşmeden önce gerçek alimlerin yanında boynunun ölçüsünü alacak. El hamdulillah

(A. Adıgüzel)

Devamı gelecek Allah'ın izniyle..
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt