Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hafıza, Unutkanlık, Bunama vb .. İnceleme

Birtat Çevrimdışı

Birtat

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
'Hafızamı kayıp mı ediyorum?' Son günlerde, herkesi en çok korkutan konu bu. O kadar çok şey öğrenmek zorundayız ki, belleğimiz yetmiyor. Peki hafıza bu bilgileri nasıl depoluyor ve neden bazılarımızınki daha kuvvetli?



Öyle bir çağdayız ki, bilgiler ışık hızıyla değişiyor. Hatta o kadar ki bu bombardıman yüzünden birçoğumuz 'hafıza yetersizliği' içinde kıvranır olduk.



Bunu biz değil, araştırmalar söylüyor.



Amerikan Newsweek dergisinde geçtiğimiz günlerde yer alan bir araştırmaya göre, milyonlarca Amerikalı hafızasını güçlendirmek konusunda paniğe kapılmış durumda...

İlaçlar, hormon ve vitamin takviyeleri, hafızayı güçlendirecek kitaplar ve oyunlar kapış kapış satılıyor.



İnsanlar, daha güçlü bir hafızaya sahip olmak için çabalarken, bilim adamları, nörologlar, psikologlar ve biyologlar da bu konuda elele vermiş durumda. Bu güne kadar açıklanamayan 'hafıza sırları'nı gözler önüne sermek için çaba harcıyorlar. Neler ispatlayabileceklerini zaman gösterecek. Ancak biz sizi, bu konuda bu güne kadar gelinen aşamaya götürmek istiyoruz. İşte GATA (Gülhane Askeri Tıp Akademisi) Nöroloji Bölümü'nden Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ'ın verdiği ve küçük bir araştırmayla toparladığımız bilgilerin ışığında hafıza...



Öğrenme ve unutma



Prof. Tanrıdağ, öncelikle "Hafıza aynı zamanda ve doğal olarak, içinde unutmayı da taşıyor" diyor.

Yani hiç kimsenin hafızası ya da hafızasının gücü, sadece öğrenilen yeni şeylerin aritmetik toplamından oluşmuyor.



Gerçek hafıza, öğrenilenlerle unutulanların arasında bir yerde.



Önemli olan bu yerin hangi etkenlerle belirlendiğini anlamak.

Bu etkenler çerçevesinde, ibre öğrenme tarafına dönükse, kişi ne kadar unutursa unutsun hafızası zayıflamıyor.

Buna karşın, eğer yeterince öğrenemiyorsa, unutkanlığı az olsa bile hafıza bozukluğu için zemin hazırlanmış demek.



Özetle, hafızanın dengesindeki ana faktör, unutmaya hayıflanmak yerine, öğrenmeye çaba harcamak.

İşte bazılarımızın hafızasını diğerlerimize göre daha kuvvetli kılan en önemli etken de bu.



Yaşa bağlı değil Hafıza konusundaki yanılgılardan bir diğeri de, onun gücünü sadece bir-iki faktör çerçevesinde değerlendirmek. Prof. Tanrıdağ, buna bir örnekle açıklama getiriyor: "Yaşlanan insanların daha çok unuttuklarına inanılır. Fakat doğru olan, yaşlanan insaların daha çok değil, daha sık unuttuklarıdır" diyor. Oysa, sık sık unutmasına rağmen, kişi öğrenmeyi sürdürüyorsa, düşüncelerini farklı sembollerle ifade edebildiği sürece, hafıza gücünün düşmesi problem olmayacaktır.



Fakat şu da bir gerçek ki, beyin yapısında öğrenmeyle unutmanın dengesini belirleyen temel faktör, zaman içinde herhangi bir organ gibi beyinin de yaşlanmasıdır. Çocukluktan beri beyine giren yeni bilgiler doğrultusunda yeni bağlantılar kurulduğundan, sürekli öğrenen bir beyin, kendini sınırlı da olsa yenileme şansına sahip olur. Yani, bilgilenme sürecinin yoğunlu ve süresi, beyin yaşlanması kavramıyla çok yakından ilişkilidir.



Genler etkili Hafızanın güçlü veya güçsüz olmasında, kişinin doğuşta sahip olduğu genetik ve biyolojik özellikler, içinde bulunduğu toplumsal yapı, gördüğü eğitim, öğrendiklerini uygulama çeşitliliği ve yeni şeylere merakı da etken. Yani, bazı yetenekler ya da hastalıklar gibi hafıza da kalıtım yoluyla kuşaklara aktarılıyor. Eğer çocuk unutkanlığın fazla görüldüğü bir aileden geliyorsa, gelecekte onun da unutkan olma ihtimali yüksek. Prof. Tanrıdağ, bunun gibi toplumsal bir kalıtımdan, daha doğrusu evrimden sözedilebileceğini belirtiyor: "Nasıl ilkçağlardaki insanların beyin kapasiteleriyle bugünkü bir değilse, beynin geçen zaman içinde gelişmesi, hücre sayısının artması, daha fazla merkezinin kullanılması, çağlar boyu öğrenilen bilgilerin genlerle yeni kuşaklara aktarılması, insan hafızasını daha komplike, daha geniş ve kullanılır hale getirdi. Bu bilgiler doğrultusunda kişiler arasındaki hafıza farklılığını da açıklayabiliriz".



Beyin sadece bir öğrenme değil, aynı zamanda unutma organı. Beyinde ne öğrenmeyle, ne de hatırlamayla ilgili ayrı ayrı merkezlerin olduğu söylenemez. Çünkü, beyinde öğrenmeyle ilgili birden fazla alan var. Aynı durum, hatırlamak için de söz konusu. Beynin sağ ve sol yarılarının bile öğrenme türleri birbirlerinden farklı. Genel olarak beynin sağ tarafı, daha çok uzay-mekan ilişkilerini, duygulanım farklılıklarını, melodik bilgileri öğrenirken, sol tarafı beceri gerektiren işlevleri, dili ve sayısal işlemleri depoluyor. Öğrenmeyle ilgili beyin alanlarıysa, her iki yarıyı da kapsıyor.



Farklı merkezler Hatırlanması gereken bilgiler bu şekilde alındığından dolayı, bellek ve hatırlama da beyinde benzeri bir organizasyona sahip. Sağ beyin, bazı bilgilerin belleğine daha fazla sahipken, sol beyin de diğer bilgilerin belleğinde daha güçlü. Yani, hafızayı beyinde tek bir merkez yönetmiyor. Çünkü öğrenme tek bir merkezde gerçekleşmiyor. Hafıza, bu farklı merkezler tarafından öğrenilen bilgileri, yine bu merkezlerin içine kaydediyor. Ancak iki beyin yarısı arasında iyi bir iletişim ağı olduğundan, bu bilgileri birarada kullanıyoruz.



Beynin her iki yarısında rol oynayan özel alanlar var.



Bunlardan en önemlisi, beyinin derinliklerinde (daha çok şakak lobunun iç derinliğinde) yer alan 'Hipokampus' isimli çekirdeksi yapı. Bu bölgeye iki yanlı birşey olursa, kişiler yeni bilgileri öğrenemiyorlar. Dolayısıyla, o bilgilerle ilgili olarak hafızaları da oluşmuyor. Ancak, bu kişiler eskiden öğrendikleri bilgileri kullanmaya devam edebiliyorlar.

Nasıl güçlenir? Peki, kişi kendi çabalarıyla hafızayı güçlendirebilir mi? Bu konu, gitgide para kazandıran bir sektör haline dönüşmüş durumda. Peki bu yöntemler ne derece yararlı? Bunlara tek tek değinmeden önce şunu hatırlatalım: Hafızada yıkım oluşmaya başladıysa, bunu tedavi etmek mümkün olmuyor. Uygulanan tedaviler sadece bu gidişi yavaşlatmayı amaçlıyor...



Egzersizler:

Prof. Dr. Oğuz Tanrıdağ, hafızayı kuvvetlendirici tek bir egzersiz olmadığını savunuyor.

Burada önemli olan kişinin kendi kendine "en çok neyi unutuyorum?", "hangi alanda daha çok unutuyorum?" gibi sorular sorması. Böylece kişi hangi alandaki hafızasının daha zayıf olduğunu anlayabiliyor. Kimi insanlar yüzleri iyi hatırlarken isimleri, kimileri isimleri iyi hatırlarken numaraları hatırlayamayabilir. Yani herkes her alanda başarılı olamadığı gibi, hafızası da her alanda kuvvetli olmayabiliyor. Ama önemli olan nokta kişinin hafızasının zayıf olan kısımlarını farketmesi. Sonraki aşama bu alanda aktivitelerini artırıp kendini kuvvetlendirmesi.



İlaçlar:

Yapılan çalışmalar, hastalıklarda öğrenmeyle ilgili kimyasal madde olan 'asetil kolin' maddesi yıkıma uğradığı ve bunu üreten çekirdekler dejenere olduğu için, bu maddenin hastaya dışarıdan verilmesini kapsıyor. Diğer bir görüş, östrojen tedavisinin unutkanlık konusunda çok iyi sonuçlar verdiği... 40 yaş sonrasında menopoza giren kadınların östrojen tedavisini uygulamalarının Alzheimer hastalığını geciktirdiği tıp dünyasında neredeyse kabul edildi. Özellikle damar hastalığı olan kişilerin kullandığı kan sulandırıcılarının ve damar açıcı ilaçların dolaylı yoldan geciktirici özelliği olduğu savunulan bir başka görüş.



Beslenme:



Beslenmenin hafızayı doğrudan etkilediği yolunda kanıtlanmış veriler yok.

Ancak E vitamininin hafızayı kuvvetlendirdiği üzerinde duruluyor.

Alzheimer hastalığına yakalanmış kişilerde düşük E vitamini düzeyi tesbit edilmiş.



Bu nedenle, bu vitamin açısından zengin yiyeceklere yönelmek faydalı olabilir:



Bitkisel yağlar, soya fasulyesi, ayçekirdeği, badem, yer fıstığı, ceviz bu açıdan zengin kaynaklar.

Nisbeten daha fakir olmalarına rağmen, tüketim oranı artırıldığında yumurta, süt ve süt ürünleri, tahıllar,

sebze ve meyveler de tercih edilebilir.



Hafıza hastalıkları Beyinde gelişen hastalıklar ya kısmen ya da genel olarak öğrenme ve hatırlamayı,

kısacası hafızayı etkileyebiliyor.

Hastalığın oluştuğu beyin dilimine göre, sorunlar değişebiliyor.

Örneğin sol beyin hastalandığında kelime hafızası etkilenirken, sağ beyin hastalandığında yönlerin unutulması,

müzik duygusunun kaybolması söz konusu olabiliyor.

Ancak beyinin bir tarafı hastayken, diğer sağlıklı tarafta bir hafıza kaybı söz konusu olmuyor.

Beyinin her iki yarısını da etkileyen bazı hastalıklarda daha genel ve derin bir hafıza problemi oluşuyor.



Bunama adı verilen bu geniş grup içinde, birçok sınıflama var.

Bunları:

* Pick: Hafıza kaybından önce, dil ve konuşma bozukluğuyla başlıyor. Sonra hafıza bozukluğu oluşuyor.

* J.C. (Jacob Cruisel) Hastalığı: Bu rahatsızlığa virüsler yol açıyor. Virüs vücuda girdikten 6 ay kadar sonra, bellek ve davranış yıkımına neden oluyor.

* Düşük basınçlı hidrosefali: Hastalık beyin suyunun dolaşımını engelliyor.

Hastalık artarsa idrar kaçırma, unutma, denge bozuklukları yaşanabiliyor.

* Vasküler demans: Beyin damarlarında tıkanma ve yüksek kolesterol nedeniyle ortaya çıkan damar hastalıklarının sonucunda, şiddetli bunama olarak görülüyor.

* Travmalar: Çarpma, kazalar gibi travmalar sonucunda beyinin zedelenmesi, birçok alanda olduğu gibi hafızada da bozukluklar meydana getiriyor.



Alzheimer'dan etkilenen merkezler

1 Hipokampus: Merkezde oluşan tahribat hafıza kaybına yol açıyor.

2 Parialtal lob: Başın arka kısmında bulunan lob his merkezi. Hipokampusla iletişiminde problem olursa,

duyularda bozukluk, yüzleri hatırlayamama, konuşma ve okumada sorunlar oluyor.

3 Motor kortex: Hareket merkezi olan beynin dış kabuğu, hipokampusla bağlantısında problem olduğunda hislerde sorun yaşanıyor. Ayrıca öğrenmeyi ve hafızayı direkt olarak etkiliyor.



Alzheimer gerçeği Genelde 70'li yaşlardan sonra başlayan Alzheimer'ın nedeni tam olarak bilinmiyor.

Beyin hücrelerinin ve bağlantılarının yıkımı, kimyasal maddelerin oranlarının azalmasıyla şekilleniyor.

Ne yazık ki, durdurulması mümkün değil. İleri yaşlarda ortaya çıkmasına rağmen, hastalığın tek nedeni yaşlılık değil. Genetik ve çevresel etkenlerde söz konusu.



Çocuk ve hafıza Küçük yaşlardan başlayıp çocuğunuzun hafızasını güçlendirebilirsiniz.

Bunun için:

* Çocuğunuzun önüne birkaç tane (4'ten fazla olmayacak) oyuncak koyun.

Sonra ona gözlerini kapatmasını söyleyin ve bir tanesini saklayın.

Çocuk hatırlamak için hafızasını çalıştıracaktır.


Ona beraber yaptığınızişlerin sıralamasını sorun.

Mesela giyinmeye hangi kıyafetten başladığını, masayı hangi sırayla kurduğunuzu akıldan saymasını isteyin.

Böylece çocuk belleğini daha fazla kullanmayı öğrenecektir.


kaynak; hafıza testi



günde 30 adet üzümle 1 çay jaşığı günlük tozu,
devamlı yiyilecek fıstık türleri,
devamlı içelecek gingo globa çayı unutkanlığa çok faydalıdır.
 
raba_84 Çevrimdışı

raba_84

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
gingo globa çayı
BU NASIL Bİ ÇAY OLUYO BÖYLE :huhuuhuu :huhuuhuu
 
Birtat Çevrimdışı

Birtat

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
özür, okunduğu gibi "babadan kalma" okunuşu ile yazdım.


Ginkgo Biloba







Ginkgo Biloba (Japon Eriği); devamlı dikkat gerektiren veya yoğun ve stresli işlerde çalışanların; dikkat, enerji ve performansını arttırmak için önerilmektedir. Stresten veya yoğun iş temposundan kaynaklanan unutkanlık sorunu olanlar için doğal bir çözümdür. Hafıza ve konsantrasyonu güçlendirirken aynı zamanda enerji takviyesi de sağlar. Ginkgo Biloba, dünyada yaşayan en eski ağaçlardan birisidir. Yapraklarının beyine olan faydaları, öksürüğü ve astım semptomlarını azaltması ve filaria cinsi kıl kurdunun vücuttan atılması gibi etkileri yüzünden, geleneksel Çin ve Japon ilaçlarında yüzyıllardır kullanılmaktadır. Yapılan araştırmalar; Ginkgo Biloba' nın hücre zarı yapısını kararlı hale getirmesi ve serbest radikallerin temizlenmesini (Antioksidan Etki) hızlandırmasının yanısıra, Sodyum (Na+), Potasyum (K+) ve ATP enzimlerini aktive ettiğini göstermiştir. Japon Eriği, dolaşımı, özellikle beyne giden kan dolaşımını artırır. Beyin hücreleri, vücuttaki diğer hücrelere nazaran zarlarında en yüksek oranda doymamış yağ asitleri içeren hücrelerdir. Düşük oksijen seviyesine karşı çok hassastırlar. Beynin diğer dokulara göre enerji rezervleri daha azdır, buna karşın fonksiyonları ve düzenli çalışması için büyük enerjiye ihtiyaç duyar. Bu da sabit glikoz ve oksijen ihtiyacının sağlanmasıyla karşılanır. beyindeki kan dolaşımının azalması, zar fonksiyonlarına ve enerji üretimine zarar verir. Sonuçta hücre ölümleri gerçekleşir. Beyinde iskemi ve hipoksi' nin (Dokularda ) deneysel modellerinde, Japon Eriğinin dikkate değer şekilde metabolizma ve nöronlar (sinir hücreleri) ile ilgili düzensizlikleri önlediği görülmüştür. Japon Eriği, bu olumlu (pozitif) sonuçları, oksijen kullanımını ve hücreler tarafından glukoz alımını ve mitokondri' ye (Hücrenin enerji santralı) ait solunumu arttırarak sağlar. Japon Eriği ayrıca, beyindeki ödemlerin azaltılmasına, beyin zarına ait dinamiklerin geliştirilmesine yardımcıdır.



Ginkgo Biloba; hem beyne hem de vücudun uç noktalarına (penis-erkek cinsel organı dahil) kan akışını arttırır. Artan kan akışı pelvik bölgeyi sert bir ereksiyon (erkek cinsel organının sertleşmesi) için gerekli olan oksijen ve nitrous oxide bakımından zenginleştirir. Ginkgo Biloba, aynı zamanda etkili bir kan dolaşımı için kan damarlarının esnekliğinin de düzenlenmesine yardımcı olur. Bu bitki (ağaç) yüzyıllardır yan etkisiz bir şekilde seksüel (cinsel) uyarıcı (Afrodizyak) olarak da kullanılmaktadır. Japon Eriği, arter ve diğer kan damarlarına ait sistem üzerinde de olumlu etkiye sahiptir. Damar felci ve damar spazmı durumlarında gevşetici etkisi olabilir. Bu nedenlerle Japon Eriği iyi bir kalp dostutur da. Birçok ihtiyarlık vakasında, özellikle Alzheimer hastalığında büyük fayda gösterebilir. Alzheimer hastalığının ilk safhalarında, Japon Eriği, zihinsel gerilemeyi geciktirerek hastaların normal hayatlarına devam etmelerini kolaylaştırmaktadır. Son zamanlarda yapılan bir araştırmaya göre (Referans4-5: Clinical and Experimental Dermatology 2003;28:285-7) günde 120 mg standardize edilmiş Ginkgo Biloba alımı 6 aylık bir süre içerisinde vitiligonun (ala) ilerlemesini, kullanan kişilerin % 80' i oranında durdurabilmekte, % 40' ı oranında ise yeniden pigment oluşumunu başlatabilmektedir. Vitiligo için ayrıca bakınız: L-Fenilalanin

Faydaları ve Kullanım Alanları:

Vitiligonun (ala) durdurulmasına ve yeniden pigment oluşumuna yardımcı olabilir.

Troid bezinin düzenli çalışmasına katkıda bulunur (özellikle hipertroid durumunda).

Zihni açar, yorgunluk ve stresi azaltır.

Beynin beslenmesine yardımcı olur ve hafızayı güçlendirir.

Öğrenme yeteneğini arttırır, aktif ve zinde bir vücut oluşmasına yardım eder.

İktidarsızlık ve sertleşme problemlerinde faydalıdır.

Bağışıklık sistemini güçlendirir.

Grip ve soğuk algınlığına karşı koruyucudur.

Metabolizmayı hızlandırabilir ve sindirime yardımcı olur.

Sinerjetik etki ile vücut dayanıklılığını arttırır, enerji verir, yorgunluğu azaltır.

Vücüdun enerji muhafaza etmesine yardımcı olur, nükleik asit ve protein sentezini hızlandırır.

Kan şekerininin dengelenmesine yardımcı olur.

Çiçeklerin tozlanma zamanında allerjik reaksiyonların önlenmesinde faydalıdır. Anti-allerjik özelliği vardır.

Zihinsel dayanıklılığı arttırır.

Serbest radikallerin hücre tahribatını azaltır. (Doğal antioksidan)

Kan yapıcıdır. Soğuk el ve ayaklarda faydalı olabilir.

Yaşlılarda,bunama belirtilerini azaltabilir. Alzheimer hastalığında yardımcıdır.

Kulak çınlamasını önlemede faydalı olabilir.

İçeriği:

Ginkgo Biloba Yaprak Ekstresi; (%24 Ginkgo flavone glycosides ve %6 Terpene Lactones ( Bilobalide) içerir.): 60 mg
 
Benzer konular Forum Tarih
I Sağlık 0 4K

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt