Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Hanefii Mezhebine Göre Namazda Kıraat Öncesi Veccehtü Duası Nasıl Neshedildi?

I Çevrimdışı

ibni abbas

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hanefi Mezhebine göre ilk zamanlar veccehtü duası okunuyordu;ama daha sonra peygamberimiz sübhaneke duasını okumaya başladı,veccehtüyü terk etti.

Neshedildi diyebilmek için iki ilgili hadisin de tarihinin bilinmesi gerekir.Bu olayda tarihi nasıl biliyorlar?


W4GpM2.jpg


İhtiyardan ilgili yerin resmini çektim.Ama tek bu kitapta değil çoğu Hanefi kitapta dediğim şekilde yazıyor.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hanefiler, İslamın ilk yıllarında yoktu ki veccehtu duasını okunmasını kabul etmişken sonradan subhanekeye geçmiş olsunlar.
Yâni Hanefiler, namazda kıraata başlarken hangi duanın okunması gerektiğini tesbit ederken, kendi usullerince belirledikleri metoda göre , İslam'ın ilk dönemlerinde Rasulullah (s.a.v.) ve ashabının veccehtu (ayet) duasını okuduğunu, daha sonradan subhaneke duasını okumaya devam etmesi üzerine veccehtunun okunmasının nesh olduğunu, çünkü sonradan Subhaneke ile devam ettiğinden daha kuvvetli görmüşlerdir. Şafiîlerin usulûne göre ise de Veccehtu duasıyla namaza başladıktan sonra kıraata geçilmesi gerektiğini kendi anlayışlarına göre ittifak etmişlerdir.

Hanefi'lere göre "Subhaneke" ve "Veccehtu" duasını birleştirip okumak nafile namazlarda câizdir. Ancak farz namazlar ve cenaze namazında yalnızca "Subhaneke" duası okunmalıdır.

Hanefi'ler "Subhaneke" yerinde "Veccehtu" duası okurlarsa sehiv secdesi gerekmez. Ancak sunnet olan "Subhaneke" duasının okunmasıdır.

Âlimlere - Mezheblere göre Namaza Başlama Duası

Farzda olsun nafilede olsun iftitah tekbiri ile Fatiha arasında iftitah duası okumak meşrudur.

İmam Mâlik'in görüşüne göre ise, iftitah tekbirinden sonra hemen Fatiha'ya geçilir. Fakat bu duanın namazın başında, ortasında veya sonunda okunmasında da bir sakınca yoktur.

İmam Azam ile İmam Ahmed b. Hanbel'e göre ise, subhâneke duası okunur. Delilleri ise, Âişe'nin rivayet ettiği aşağıdaki hadistir:
(Subhâneke)
Âişe (r.anhâ)'den demiştir ki: Peygamber (s.a.v.) namaza başladığı zaman:
"Ey Allah'ım! Seni hamdin ile teşbih ve tenzih ederim. İsmin mubâraktir, azametin yücedir. ve senden başka ilah yoktur" derdi.
(Ebu Dâvud, Salat, Bab 119 - 120, Hadis no: 776; Muslim, salât 52; Tirmizî, salât 65, vitir 19; İbn Mâce, ikâme 1; Dârimî, salat 33; Ahmed b. Hanbel, III, 50, 69)

Ebû Dâvûd dedi ki: Bu hadis Abdusselam b. Harb'den (rivayet edilmiş şekliyle) meşhur değildir. Bunu Abdusselam'dan sadece Talk b. Cannâm rivayet etmiştir. (Rasulullah)'in namaz kılma hadisesini Bu deyden bir cemaat daha nakletmistir. Fakat onlar (namazda duadan hiç) bahsetmemişlerdir.

Bu hadis-i şerif iftitah tekbirinden sonra bu kelimelerle (Subhâneke) duâ etmenin meşruluğuna delâlet etmektedir. Nitekim Ömer, İbn Mes'ûd, el-Evzâî, es-Sevrî, Ebû Hanife ve taraftarları da bu görüştedirler. İmam Ebû Yusuf'a göre ise,kişi bu duadan sonra bir de Veccehtu duasını okur . Bu duayı önce okuyup sonra subhânake duasını da okuyabilir. Bu hususta muhayyerdir. Ebû İshak el-Mervezî, el-Kadî Ebû Hamîd de bu görüştedir. Şafiî ulemâsına göre ise, önce duasını okur, sonra duası ilâve edilir.

Musannif Ebu Dâvûd hadisin sonunda bu hadisin zayıf olduğuna işaret etmiştir. Dârakutnî de bu hadisi merfu olarak tahrîc etmemiş ve sağlam olmadığını söylemiştir. Ancak Ömer'e varan mevkuf şeklinin sahih olduğunu söylemiştir. Ancak Tirmizî ve İbn Mâce de bu hadisi rivayet etmişlerse de, bunların senedinde bulunan Harise hakkında Hafız İbn Hacer "zayıftır" demiştir. îbn Huzeyme de onun hakkında "ehl-i ilmin güvenmediği bir kimsedir" tâbirini kullanmıştır. Fakat bu hadisin , Ömer'e ulaşan mevkuf şekli hakkında ise sahih hükmünü vermiştir.

Ayrıca bu hadisi Dârakutnî, Mâlik b. Muğavvel'den ve Enes b. Mâlik'den de rivayet etmiştir. el-Hâkim ise, bu hadisin Ömer vasıtasıyla Peygamber'e dayandırılmasını zayıf bulmuş, fakat mevkuf şekli için "sahih" tâbirini kullanmıştır.

Netice olarak şunu söyleyebiliriz:
Bu hadis çeşitli senetlerle merf u ve mevkuf olarak nakledilmiştir. Bunların bazısı zayıf basısı da sahihtir. Bu sebeble zayıf olanlar sahihlerin desteğiyle takviye edilerek zayıflıktan kurtulmuştur.

Ömer'e dayanan mevkuf şekli hadis âlimlerince sahih görülmektedir. Fakat bu hadis mevkuf haliyle de merfu hükmündedir. Çünkü bir sahâbinin akılla bilinemeyecek bir meselede kendi aklına dayanarak fikir beyân etmeyeceği kesindir. Bu itibarla Ömer'in bu duayı okuması ve başkalarını da okumaya teşvik etmesi Rasûl-u Ekram'den gördüğü, işittiği içindir. Kendi fikri değildir. Öyleyse bu hadis merfu ve sağlamdır, kendisiyle amel etmekte bir sakınca yoktur.

Muslim'in Sahîh'inde rivayet ettiğine göre Ömer bu duayı namazda yukarıda geçtiği şekilde ve seslice okurmuş. Said b. Mansûr'un, Süneninde rivayet ettiğine göre Ebû Bekr es-Sıddîk de namazın başında bu duayı okurmuş. (Muslim, Salat 52) Dârakutnî, bu duayı Osman b. Affân'dan İbn Munzir de Abdullah b. Mes'ûd'dan rivayet etmiştir. Yine Dârakutnî'nin Esved'den rivayetine göre Ömer bu duayı yanındakilere işittirecek şekilde sesli olarak okurmuş. Hafız Tekıyyuddin'in beyânına göre, Ömer'in sesli okuması halka öğretmek ve bu duayı okumaya teşvik içindi. Efdal olan Peygamber (s.a.v.)'in ekseriyetle okuduğu gibi sessizce okumaktır.



İbnu'l-Esîr'in "Şerhu'l-Musned" adlı eserinde beyân ettiğine göre, îmam Şafiî farz olsun nafile olsun, bütün namazlarda "Veccehtu vechiye, subhaneke ve inne salatî ve nusukî..." dualarının hepsini okurmuş.

Şafiî âlimlerinden Muzem'nin rivayetine göre ise, İmam Şâfîî iftitah tekbirinden sonra sadece "veccehtu vechiye" duasını "Muslimîn ..‘e" kadar okumuş.
(Veccehtu)
Ali (r.anh)'den; demiştir ki: Rasûlullah (s.a.v.) namaza durduğu zaman tekbir alır sonra; "yüzümü hak dine meylederek ve teslim olarak göklerle yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Namazım ve bütün ibâdetlerim, ölümüm ve hayatım âlemlerin Rabbi olan Allah'a aittir. Onun hiç bir şeriki yoktur. Ben bununla (gerçek tevhid inancıyla) emrolundum. Ve ben müslümanlann ilkiyim. Allah'ım sen yegâne hükümdarsın. Benim senden başka ilâhım yoktur. Sen rabbimsin, ben de senin kulunum. Ben nefsime zulmettim; fakat günahımı itiraf ederim. Bütün günahlarımı affet. Çünkü günahları Senden başka affedecek yoktur. Beni ahlâkın en güzeline yönelt. Ahlâkın en güzeline yönelten ancak sensin. O kötü ahlâkı benden uzaklaştır. Onu senden başka benden uzaklaştıracak kimse yoktur. (Senin emirlerine) tekrar tekrar icabet eder, (buyruklarına) tekrar tekrar tabi olurum! Bütün hayırlar senin elindedir. Şer ise asla sana nisbet edilemez, varlığım seninledir. (Önü de sonu da) Sana (dayanır) Mubâraksin, yücesin. Senden mağfiret diler, Sana tevbe eylerim" derdi.
Ruku'a vardığı zaman ise: "Allah'ım ancak Sana ruku ettim. Sana iman eyledim. Ve ancak sana teslim oldum, kulağım, gözüm, iliğim, kemiğim ve sinirlerim hep sana itaat etmektedir" derdi. Başını ruku'dan kaldırdığında da; "Allah hamd edenin hamdini işitir, (kabul eder). Ey Rabbimizl Gökler dolusu yer dolusu, gökle yer arası dolusu onlardan maada (varlığını) dilediğin her şey dolusu hamd de sana mahsustur" derdi. Secdeye varınca da; "Allah'ım, ancak sana secde ettim ve ancak sana inandım, sana teslim oldum, varlığım kendisini yaratıp en güzel şekle koyan, gözünü ve kulağını yaradan Allah'ına secde etti. Yaratıcıların en güzeli olan Allah pek yücedir" derdi. Namazdan (çıkmak için) selâm vermek istediği zaman da; "Allah'ım! Evvel ve âhir, gizli ve aşikâr, işlediğim bütün günahları ve yaptığım bütün israflarımı ve senin benden daha iyi bildiğin bütün kusurlarımı bağışla! İlerleten ve gerileten ancak Sensin, Senden başka hiç bir ilâh yoktur" derdi
(Ebu Davud, Saat, bab 118 - 119, Hadis no: 760; Buhârî, teheccud 1, Deâvat 10, 60; Muslim, müsâfirîn 201, zikr 70; Ebû Dâvûd, vitr 25; Tirmizî, kıyâme 46, deavât32, 82; İbn Mâce, ikâme 180; Dârimî, salât 169; Ahmed b. Hanbel, 1-95, 102, 103, 385; II, 292, 514, 526; VI, 391)

Şafiîlere göre mevzumuzu teşkil eden hadis-i şerif iftitah tekbirinden sonra '*innî veccehtu" duasının okunacağına bir delildir. Hanefilere göre bu dua İslâm'ın ilk yıllarında okunurdu, sonradan neshedildi. (Mahmud Muhammed Hattâb es-Sufrkî, el-Menhelu'1-azbu'l-mevrûd , V, 195)

Ancak teheccud namazlarında okunabilir. Her namazda subhâneke duasından sonra duasını okumak İmam Ebû Yûsuf'a göre de sünnettir. Delili de mevzumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisidir.
İmam Ebû Hanife ve Muhammed (rahimehumullah)'a göre ise, Subhâneke'den sonra bu duayı okumak gerekmez.
Delilleri ise Dârakutnî'nin Enes'den rivayet ettiği; "Peygamber (s.a.v.) namaza başlarken tekbir getirir ve Subhâneke'yi sonuna kadar okurdu. Başka bir dua ilâve etmezdi" mealindeki hadis-i şeriftir. (İbnu'l-Humam, Fethu'I-Kaadir, IV, 202; Zeylaî, Nasbu'r-râye, I, 320)

İmam Ebu Hanife ve Muhammed (rahimehumullah)'a göre mevzumuzu teşkil eden (veccehtu duası) hadis, teheccud namazıyla ilgilidir. Nitekim Ebû Avâne'nin Sahîh'inde İmam Nesâî'nin de Sunen'inde rivayet ettiği; "Peygamber nât ile namazına başladığında tekbirden sonra veccehtu duasını okurdu" mealindeki hadis-i şerif de bu imamların görüşünü desteklemektedir. (İbnu'l-Humâm, Fethu'l-Kaadir, I, 203)

Mâlikî ulemâsı Subhâneke duasını okumanın mekruh olduğunu söylemişlerdir. Allâme Zurkânî, Muhtasar-ı Halil üzerine yazdığı şerhinde İmam Mâlik'in tekbirden sonra, kıraatten önce, "Subhâneke" ile "veccehtu vechî" ve "Allahumme bâ'id beynî" dualarını okumanın mustehab olduğunu söylediğinden bahsetmektedir.


Namazda Kıraat Öncesi Dualar
Peygamber (s.a.v.), namazda kıraatına çeşitli dualarla başlardı. Bu dualarında Allah’a hamdeder, O’nu yüceltir ve överdi. Namazını düzgün kılmayan kimseye de böyle yapmasını emrederek, şöyle buyurmuştur:

Tekbir alıp, Allah’a hamd-u senada bulunmadıkça ve Kur’an’dan kolayına gelen miktarı okumadıkça hiç kimsenin namazı tamamlanmış olmaz.
(Ebû Davud, Salât 143,144 (857), c.3, s.349-350; Hâkim. Mütercim
Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır.
)


Peygamber (s.a.v.) namazda değişik dualar okurdu. Bazen şu duayı okurdu:
1 - اللَّهُمَّ بَاعِدْ بَيْنِي وَبَيْنَ خَطَايَاىَ كَمَا بَاعَدْتَ بَيْنَ المَشْرِقِ وَالْمَغْرِبِ.اَللّهُمَّ نَقِّنِي مِنْ خَطَايَاىَ كَماَ يُنَقَّى الثَّوْبُ الأَبْيَضُ مِنَ الدَّنَسِ. اَللّهُمَّ اَغْسِلْنِي مِنْ خَطاياىَ بِالْمَاءِ و الثَّلْجِ وَالْبَرْدِ.
1- ”Allah’ım! Doğuyla batının arasını birbirinden uzaklaştırdığın gibi benimle günahlarımın arasını da uzaklaştır. Allah’ım! Beyaz elbise kirden paklandığı gibi beni günahlarımdan arındır! Allah’ım! Beni günahlarımdan su, kar ve dolu ile yıkayıp, temizle.”
Peygamber, bu duayı farz namazlarda okurdu.

(Buhârî, Sıfatu's-salâti 8 (13), c.2, s.757; Muslim, Mesâcid 147 (598), c.3, s.1724; Ebû Dâvud, Salât 120,121 (781), c.3, s.204; Nesâî, İftitâh 15, (895), c1-2, s.534 ve İbn Ebû Şeybe (12/110/2).
İkinci hadis, “el-İrvâ” adlı kitabımda tahriç edilmiştir (8)
Mütercim)


وَجَّهْتُ وَجْهِىَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاواتِ وَالارْضَ حَنِيفاً [مُسْلِما] وَمَا أنَا مِنَ الْمُشْرِكِينَ. إنَّ صَلاََتِي وَ نُسُكِي وَمَحْيَاىَ وَمَمَاتِي للَّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ، لاَشَرِيكَ لَهُ وَبِذلِكَ أُمِرْتُ وَأنَا أَوَّلُ الْمُسْلِمِينَ. اللَّهُمَّ أَنْتَ الْمَلِكُ لاَ إِلهَ إَّلا أَنْتَ، [سُبْحَانَكَ وَبِحَمْدِكَ،] أَنْتَ ربِّي وأنا عَبْدُكَ، ظَلَمْتُ نَفْسِي واعْتَرَفْتُ بِذَنْبِي فاَغْفِرْ لي ذَنْبِي جَمِيعاً إنَّهُ لاَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ إِلاَّ أَنْتَ. وَاهْدِنِي ِلأَحْسَنِ الأَخْلاَقِ، َلا يَهْدِي ِلأَحْسَنِهَا إِلاَّ أنْتَ، وَاصْرِفْ عَنيِّ سَيِّئَها، لا يَصْرِفُ عَنيِّ سَيِّئَها إِلاَّ أنْتَ. لَبَّيْكَ و سَعْدَيْكَ و الخَيْرُ كُلُّهُ في يَدَيْكَ و الشَرُّ لَيْسَ إلَيْكَ. [والمهْدِي مَنْ هَدَيْتَ.] أَناَ بِكَ وَ إلَيْكَ لاَ مَنْجَى وَ لاَ مَلْجَأَ مِنْكَ إِلاَّ إلَيْكَ، تَبَارَكْتَ وَتَعالَيْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَ أَتوُبُ إلَيْكَ.
2- ”Hanif ve [müslüman] olarak yüzümü göklerle yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden değilim. Muhakkak ki benim namazım, bütün ibadetlerim, yaşayışım ve ölümüm âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Ben bununla (gerçek tevhid inancıyla) emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim. Allah’ım! Mülkün yegâne sahibi ve idarecisi sensin. Senden başka ilâh yoktur. [Seni tesbih eder ve överim.] Sen benim Rabbimsin, ben de senin kulunum. Kendime zulmettim; günahlarımı itiraf ederim. Benim bütün günahlarımı bağışla; çünkü günahları sadece sen bağışlarsın. Beni en güzel ahlâka ulaştır; çünkü en güzel ahlâka sadece sen ulaştırırsın. Beni kötü ahlâktan uzak tut; çünkü kötü ahlâktan beni sadece sen uzak tutarsın. Senin emrine tekrar tekrar icabet eder, tekrar tekrar tabi olurum. Bütün iyilikler senin elindedir. Kötülükler sana ait değildir. [Gerçekte hidayette olan, senin hidayete erdirdiğin kimsedir.] Ben seninim ve sana döneceğim. [Senden kurtuluş ve sığınak yine sensin.] Mubâraksin ve yücesin. Senden beni bağışlamanı diliyor ve sana tevbe ediyorum.”
(Muslim, Salatu'l-musafirin 201 (771), c.4, s.2193; Ebû Dâvud, Salât 118,119 (760), c.3, s.161-162; Nesâî, İftitâh 17 (897, 898), c.1-2; 535-536; Ebû Avâne; İbn Hibbân; Ahmed; Şafiî ve Taberânî rivâyet etmiştir.
Hadisi nafilelere özgü kılan yanlış yapmıştır. Mutercim)
Peygamber (s.a.v.) bunu da farz ve nafile namazlarda okurdu.

Şer ve kötülük, Allah Teâlâ’ya nisbet edilemez. Çünkü Allah’ın fiillerinde kötülük yoktur; O’nun bütün filleri hayır ve iyiliktir. Zira O’nun işleri, adalet, fazilet ve hikmet arasında gerçekleşir. Bu ise tümüyle iyilik olup, içinde kötülük yoktur. Kötülük, Allah’a nisbeti olmadığı için kötülük olmaktadır. İbn Kayyim (rahimehullah) şöyle demiştir:

“Allah Teâlâ, iyilik ve kötülüğün yaratıcısıdır. Kötülük yarattığı bazı şeylerde bulunmakta olup, O’nun yaratmasında ve fiilinde yoktur. İşte bu sebeple Allah Teâlâ, bir şeyi lâyık olduğu yer dışında bulundurmak anlamına gelen zulümden münezzehtir. Allah ise varlıkları ancak lâyık oldukları yerde bulundurmaktadır. Bunun ise hepsi iyiliktir. Kötülük ise bir şeyi bulunması gereken yer dışında bulundurmaktır. Bir şey, olması gereken yerde bulundurulduğunda bu, kötülük değildir. Buradan anlaşılmaktadır ki, kötülük O’na nisbet edilemez...

Şayet “Kötü olduğu hâlde Allah kötülüğü niçin yarattı?” dersen, cevab olarak derim ki:
“Allah’ın kötülüğü yaratması da iyiliktir, kötülük değildir. Yaratma ve yapma sıfatları Allah’ın zatı ile vardır. Kötülüğün ise Allah’ın zatı ile kâim olması ve Allah’ın onunla nitelenmesi imkânsızdır. Yaratıklardaki kötülükler ise, O’na nisbet ve izafe edilemediğindendir. Halbuki yaratma ve yapma Allah’a nisbet edilmekte ve böylelikle iyilik olmaktadır.” (İbn Kayyim, “Şifâü’l-alîl fî mesâili’l-kazâ ve’l-kader ve’t-ta’lîl”, s. 178-206)

3-Bir diğer dua da bunun aynısıdır. Ancak bu duada “Sen benim Rabbimsin, ben de senin kulunum” sözünden itibaren sonuna kadar olan bölüm yoktur. Bunun yerine şunu okurdu: “Allah’ım! Mülkün yegâne sahibi ve idarecisi sensin! Senden başka ilâh yoktur. Seni tesbih eder ve överim.”

(Nesâî, İftitâh 17 (897), c.1-2, s.535-536 . Nesâî, sahih bir senedle rivâyet etmiştir.)

4-Benzer bir dua da “Ben müslümanların ilkiyim” sözüne kadar olan ve şöyle devam eden duadır:

4- اللَّهُمَّ اهْدِنِي لأَحْسَنِ الأَخْلاَقِ وَأحْسَنِ الأَعْمَالِ، لاَ يَهْدِي لأَحْسَنِهَا إلاَّ أنْتَ، وَقِنِي سَيِّئَ الأَخَْلاَقِ و الأعْمَالِ َلا يَقِي سَيِّئَهَا إلاَّ أنْتَ.
“Allah’ım! Beni en güzel ahlâka ve en güzel amele ulaştır; çünkü en güzel ahlâka ve en güzel amele sadece sen ulaştırırsın. Beni kötü ahlâktan ve kötü amelden de uzak tut; çünkü kötü ahlâktan ve kötü amelden insanları sadece sen uzak tutarsın.”
(Nesâî, İftitâh 16 (896), c.1-2, s.535; Dârakutnî sahih bir senedle rivâyet etmiştir. Mutercim)



5- سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، وَتَبَارَكَ اسْمُكَ، وَتَعالَى جَدُّكَ، وَلاَ إلَهَ غَيْرُكَ.
5-”Allah’ım! Seni tesbih eder ve överim. İsmin mubârak, azametin yücedir. Senden başka ilâh yoktur.”
(Tirmîzî, Salat 179, (242, 243), c.1, s.183-184; Ebû Dâvud, Salat 119,120 (776), c.3, s.196; İbnu Mâce, İkâmeti's-Salat 1 (804), c.3, s.7; Nesaî, İftitah 18 (899-900), c.1-2, s.537-538; Hâkim rivâyet etmiştir.
Hâkim hadisin sahih olduğunu söylemiş; Zehebî de bu görüşünde ona katılmıştır. Ukaylî hadis için şöyle demiştir (s. 103): “Hadis, sahih senedlerle başka yönlerden de rivâyet edilmiştir.” Hadis “el-İrv┑ adlı kitapta tahriç edilmiştir (341) Mutercim)

Peygamber bu dua hakkında şöyle buyurmuştur:
“Allah’ın en çok sevdiği söz, kulun şöyle demesidir: “Allah’ım seni tesbih eder...”
(İbn Mendeh, “et-Tevhid” adlı kitabında (2/123) sahih bir senedle; Nesâî, “Amelu’l-yevm ve’l-leyle” adlı kitabında mevkuf ve merfu olarak rivâyet etmiştir. İbn Kesir’in “Câmi’ul-mesânîd, Cilt:3, Bölüm: 2, Varak. 235/2 adlı kitabında da bu şekilde yer almıştır. Ben hadisi daha sonra Nesâî’de no: 849 ve 850 gördüm. Hadisi “es-Sahîha” adlı kitabımda (2939) tahriç ettim.)


6-Benzer bir duayı da gece namazında şu fazlalıkla okurdu:
6-
لاَ الهَ الاَّ الله (ثلاثاً) اللهُ اكْبَرُ كَبِيراً (ثلاثاً)
“Allah’tan başka ilâh yoktur (üç defa). Allah en büyüktür (üç defa).”
(Ebû Dâvud, Salât 119,120 (775), c.34, s.191; Tahâvî hasen bir senedle rivâyet etmiştir.)



7- اللَّهُ اَكْبَرُ كَبِيراً، وَالْحَمْدُ للَّهِ كَثِيراً، وَسُبْحَانَ اللَّهِ بُكْرَةً وَأَصِيلاً،
7-”Allah en büyüktür. Allah’a çokça hamd olsun. Sabah akşam Allah’ı tesbih ederim.”
Ashabdan bir adam bu dua ile namazına başladı. Bunu duyan Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurdu:
“Ben bu sözlere hayret ettim! Bunlar için göğün kapıları açıldı.”

(Muslim, Mesâcid 150 (601), c.3, s.1733; Tirmizi, Daavat (3824), c.1, s.171; Ebû Avâne.
Tirmizî, hadisin sahih olduğunu söylemiştir. Ebû Nuaym da hadisi “Ahbâru Asbahân” adlı kitabında (1/ 210) Cubeyr b. Mut’im’den, onun Peygamber’i (s.a.v.) nafile namazlarda bu duayı okurken duyduğunu rivâyet etmiştir. Mutercim)

8- الْحَمْدُ للَّهِ حَمْداً كَثِيراً طَيِّباً مُبَارَكاً فِيهِ.
8-”Çok, temiz ve mubârak hamdler Allah’adır!”
Bir adam bu sözlerle dua etti. Peygamber (s.a.v.) bunu duyunca şöyle buyurdu:
“On iki meleğin bu sözlere koşuşup, onları daha önce yazıp Allah’a yükseltmek için yarıştıklarını gördüm.”

(Muslim, Mesâcid 149 (600), c.3, sf: 1730; Ebû Dâvud, Salât 118,119 (763), c.3, sf: 172; Nesâî, İftitâh 19 (901), c.1-2, sf: 538; Ebû Avâne. Mutercim)

9- اللَّهُمَّ لَكَ الْحَمْدُ، أنْتَ نُورُ السَّماوَاتِ والأرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ و لَكَ الْحَمْدُ أنْتَ قَيِّمُ السَّماوَاتِ وَالأرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ [وَلَكَ الْحَمْدُ، أنْتَ مَلِكُ السَّماوَاتِ والأرْضِ وَمَنْ فِيهِنَّ] وَلَكَ الْحَمْدُ، أنْتَ الحَقُّ، وَوَعْدُكَ الحَقُّ، وَقَوْلُكَ حَقٌّ، وَلِقَاؤُكَ حَقٌّ، وَالْجَنَّةُ حَقٌّ، وَالنَّارُ حَقٌّ، وَالسَّاعَةُ حَقٌّ، وَالنَّبِيُّونَ حَقٌّ، وَمُحَمَّدٌ حَقٌّ. اللَّهُمَّ لَكَ أسْلَمْتُ، وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ وَبِكَ آمَنْتُ، وَإلَيْكَ أَنَبْتُ، وَبِكَ خَاصَمْتُ، وَإلَيْكَ حَاكَمْتُ، [أنْتَ ربُّنا وَ إِلَيْكَ الْمَصِيرُ فَاغْفِرْ لِي مَا قَدَّمْتُ، وَمَا أخَّرْتُ، وَمَا أسْرَرْتُ، وَمَا أعْلَنْتُ]، [وَمَا أنْتَ أعْلَمُ بِهِ مِنِّي]، أنْتَ المُقَدِّمُ، وَأنْتَ المُؤَخِّرُ، [أنتَ اِلٰهيِ] لا إلٰهَ إلاَّ أنْتَ. [و لا حَوْلَ و لا قُوَّةَ إلاَّ بِكَ].
9-”Allah’ım! Bütün övgüler sanadır. Sen göklerin, yerin ve içindekilerin nurusun. Bütün övgüler sanadır. Sen gökleri, yeri ve içindekileri ayakta tutansın. [Bütün övgüler sanadır. Sen göklerin, yerin ve içindekilerin sahibi ve hükümranısın.] Bütün övgüler sanadır. Sen Hak’sın. Vaadin haktır. Sözün haktır. Seninle buluşmak haktır. Cennet haktır. Cehennem haktır. Kıyamet haktır. Peygamberler haktır. Muhammed haktır. Allah’ım! Kendimi sana teslim ettim. Sana dayandım. Sana iman ettim. Sana yöneldim. Senin için hasımlaştım. Senin hükmüne teslim oldum. [Sen bizim Rabbimizsin ve dönüş sanadır. Benim geçmiş ve gelecek, gizli ve açık] [ve senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla]. En evvel sen vardın, en son yine sen var olacaksın. [Sen benim ilâhımsın] Senden başka ilâh yoktur. [Güç ve kuvvet ancak sendedir].
(Buhari, Daavat, Gece Çöktüğünde; Muslim, Salatu'l-musafirin, 199 (769), c.4, s.2188; Ebû Dâvud, Salât 118,119 (771), c.3, s.183; Nesaî, Kıyamu'l-leyl 9 (1619), c.3-4, s. 307-308; Darimi, Salat 169 (1494), c.3, s.289 ; Ebû Avâne, İbn Nasr)
 
I Çevrimdışı

ibni abbas

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Hanefiler, islamın ilk yıllarında yoktu ki veccehtu duasını okunmasını kabul etmişken sonradan subhanekeye geçmiş olsunlar.

Hocam bu cümlenizden şunu anlıyorum.Sanki Hanefilerin ilk alimleri veccehtü duası okunur derken,daha sonraki hanefi alimler bu neshedildi demiştir gibi yazmışsınız.

Ama durum öyle değil ki.Hanefiler ilk çıktıklarında bu nesh olayını söylemişlerdir.

Bir metoddan bahsetmişsiniz.

Açıklamanızı sabırsızlıkla bekleyeceğim.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Öyle demedim. dediğim ebu hanife ve hanefi mezhebi alimleri namazda Kıraat öncesi okunacak olan duayı belirlerken, hem Subhaneke hem veccehtu hadislerini mukayese ederek, veccehtunun (İslam'ın) ilk zamanlarda Rasulullahın pratiğinde olduğunu, daha sonraki zamanlarda Rasulullahın Subhanekeyi okuduğunu düşünerek, Hanefi mezhebi alimlerince Subhaneke okunmasına ictihad etmişlerdir.
Detay yukarıda izah edilmiştir.
 
Üst Ana Sayfa Alt