Hicap, sadece İslam`ın farz kıldığı bir giyiniş tarzı ya da Şer`i bir vazife değil, aynı zamanda insan topluluğunun en temel ihtiyaçlarındandır.
Onun varlığı toplumda büyük etkilerin oluşumuna zemin hazırlamakta, hicaba uyulmaması durumunda ise toplumun genel kültüründe büyük sarsıntıların meydana gelmesine yol açmakta, toplumun sosyal dokusunun bozulmasıyla birlikte ekonomisine ve hatta siyasetinde bile etki edebilmektedir. İslami hicaba bürünen kadın, toplumda sağlıklı ilişkilerin kurulmasına, insani ve İslami değerlerin korunmasına büyük ölçüde etki eder.
Bundan dolayı hicap, Müslüman kadının en belirgin özelliği ve şahsiyetini tanımlayan kimliği olarak ortaya çıkar. Etrafımızı sathi bir bakışla incelediğimiz zaman bunun etkilerini rahatlıkla görebiliriz. Sömürgecilerin tecavüzüne uğrayan ve birçok değerini yitiren ülkelerde bilinçli ve programlı olarak hicabın yok edildiğine ya da zayıflatıldığına tanık olmaktayız. Zaten hicabın İslam düşmanlarının biricik hedefi olduğunu, Müslüman toplumları bu özellikten alıkoymakla İslami hassasiyetlerini yok etmeye çalıştıklarını, bunda da büyük başarılar elde ettiklerini görmekteyiz. Hicaptan sıyrılan toplumların kendilerini toparlamaları, özlerine dönüşü sağlamaları ve değerleriyle yaşamaları oldukça zor ve imkânsız hale gelmektedir. Bu yazımızda hicabın toplumdaki etkilerine kısaca değinmeye çalışacağız:
Aile Temellerinin Güçlenmesi:
Hicabın öncelikli etkilerinden biri toplumun en küçük birimi olan ve toplumun temel taşını oluşturan ailesel yapıyı muhkem hale getirmesidir. Hicaba riayet etmekle, evin dışına çıkıldığında İslam’ın emrettiği gibi hicaba bürünmekle, kadının ve kocasının haremi korunmakta, ailede sebat meydana gelmektedir.
Ölçünün bütün berraklığıyla ortaya konduğu Nur suresinde Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Mü`min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar…” (Nur Suresi 31)
Kur’an-ı Kerim kadınlardan, eller ve yüz bölgesi hariç bütün bedenlerini örtmelerini istemektedir. Bu durum, ev ortamında kadın ile erkek arasında güçlü irtibata ve güçlü bağlara yol açmaktadır. İslami hicap vasıtasıyla bedenini örten kadın, sadece helali olan eşinin yanında hicabından sıyrılabilmektedir. Neticede hicap, kadın ile erkek arasında güçlü bağlara yol açmakta, bu da aile temellerinin sarsılmaz bağlarla güçlenmesine sebep olmaktadır.
Kadınların süslenmeleri ve bu süslerini toplumda deşifre etmeleri, Allah Teala’nın emrettiği gibi uygun örtüyle örtünmemeleri, hem kendi hayatlarını hem de toplumun diğer fertlerinin hayatlarını tehlikeye sürüklemektedir. Cazibelerini sokak ve pazarlarda neşreden hicapsız kadınlar toplumun fertlerinin gözlerini üzerlerine çekmekte, bu da ailelerin derinliklerinde sorunların oluşmasına ve yıpranmalarına yol açmaktadır. Öyleyse hicabın öncelikli faydası ve zararı yine şahsın kendi hayatına yansımakta, huzur ve sükun üzerine bina edilmesi gereken ailesel yapısı hicapsızlık dalgaları arasında fırtınalara teslim edilmektedir.
Hicabın azalması ya da zayıflamasıyla toplumda hicapsızlığa doğru bir yönelişin başladığına, ahlaksızlığın arttığına, boşanmaların gün geçtikçe fazlalaştığına tanık olmaktayız. Buna karşın evliliklerin sayıları azalmakta, aile fertleri arasındaki ilişkiler gittikçe zayıflamaktadır. Toplumda gittikçe artan gayrı meşru irtibatlar, süslenip bedenlerini topluma sunan kadınların yoğunluk kazanmasıyla birlikte evlilik müessesesi ciddi sarsıntılar geçirmekte, evlilik ise, insan ilişkilerini sınırlandıran ve büyük mesuliyetler içeren bir iş olarak yorumlanmakta böylece evliliğe ilgi her geçen gün zayıflamaktadır.
Hicabın zayıflamaya başladığı, kadınların ziynetlerini (bedenlerini) örtmediği toplumlarda evlilik yaşındaki gençler evliliğe yanaşmamakta, böylece toplumun sağlığında bozulmalar başlamaktadır. Bunun da neticesinde fesat, toplumu ciddi bir şekilde kuşatmaya, nefes almayı zorlaştırmaktadır. Fesat dalgası yeni evliliklerin çoğunun işin başında dağılmasına yol açmaktadır.
Hicabın yok oluşu ve kadınların açılıp saçılmasıyla, iman açısından zaafı bulunan insanlar, sokaktaki manzaraların etkisinde kalıp eşlerinde aradıklarını bulamadıklarına inanmakta başka alanlara yönelmektedirler. Bu tür ailelerde hangi sağlıklı ilişkilerden bahsedilebilir ki?
Eşiyle birlikte yıllarca zorluklara katlanan, birlikte acı ve tatlı günler yaşayan, hayatı birlikte paylaşan, bin bir zorluklarla çocuklarını büyüten ve hayat yolculuğunda gençliklerini kaybeden aileler bundan sonraki süreçte rahat ve huzurlu bir yaşama ihtiyaç duyarlar.
Oysa hicapsız olup cadde ve pazarlarda boy gösteren genç kadınların evlilik yoluyla gelip hayatlarına adım atmasıyla bir ömür büyük zorluklarla kurulan ailede sarsıntı sesleri duyulmaya başlar. Yıllarca çabalayıp büyük bir azimle geliştirilen aile, hicapsızlığın baskısı altında güçlü direniş setleri oluşturmada gerekli başarıyı gösteremez. El emeği göz nuruyla oluşturulan değerler kısa sürede rüzgarların önüne bırakılır.
Böylesi toplumlarda kadınların hicapsızlığı karşısında erkekler imani ve iffeti çizgilerini sıkıca koruyabilirlerse nispeten bozulmaların önüne geçilebilir. Allah Teala bununla ilgili Mü’min erkeklere şu uyarılarda bulunur. “Mü`minlere söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir.” (Nur Suresi 30)
Ruhen Huzur ve Sükûnet
Hicap, toplumun psikolojisinin huzur ve sükûnetle kuşanmasına yol açar. Kadınların hicapsız oluşları ve açılıp saçılmaları, bunlara paralel olarak erkeklerin de aynı türden yaklaşımları insanlarda cinsi arzu ve heyecanın artmasına yol açar. Bu durum, bu tipteki insanları her geçen gün daha fazla serkeşliğe sürükler ve insanlarda ruhun susamışlığı gibi bir hastalık şeklinde ortaya çıkar. İnsanlardaki bu meyil sadece bedensel yönlerini bağlamakla kalmaz.
Aksine geniş ve sınırsız şekilde ruhlarını kuşatmaya başlar. Hatta beden, bu alanda cisme ulaşmakta güçlük çeker. Neticede insanın mahrumiyet hissi ve ruhi bağları şahısta ruhi dengenin altüst olmasına sebep olur. Kadınların hicaptan sıyrılarak açık bedenleriyle topluma çıkmalarıyla cinsi tahrike kapılan insanlar psikolojik sıkıntılarla karşılaşmakta, bu esnada süratlenmeye başlayan zehirli hormonlar kanlarına karışmakta, bedendeki bütün organlara bir ağla bağlı olan beyin birkaç saniye içinde bu zehiri bedenin bütün organlarına aktarmaktadır. Bu da insan sağlığının büyük risklerle yüz yüze gelmesi anlamı taşımaktadır.
Buna karşılık bazıları, hicabın sınırlamalara sebep olduğunu, dolayısıyla sınırlanan insanlarda psikolojik sorunlara yol açtığını ileri sürerler. Toplumda hicapsızlığın artmasıyla açılıp saçılanların yoğunluğundan dolayı cazibiyetlerin kaybolacağını dolayısıyla insanların bunlara karşı ilgilerinin kalmayacağını savunurlar.
Bu görüşe karşı çıkan ŞehidMutahhari, böyle bir sonucun tek bir fert için geçerli olabileceğini, ancak mutlak olarak hicapsızlık ve iffetsizlik için doğru olamayacağını ileri sürer. Yani insanların iffetsizliğin bir bölümünden yorulabileceklerini, ancak bunun da onları iffete yönlendirme gibi bir sonuca ulaştırmadığını belirtir.
Örneğin geçmiş zamanlarda padişahların haremlikleri kadınlarla dolu olduğu halde bunlarla yetinmeyip sürekli yeni kadınlara sahip olmak için çabalarlardı. Bugün Batıda sözde cinsi özgürlükler ileri boyutlarda olduğu ve kadınlar büyük ölçüde açık oldukları halde insanlardaki cinsi arzuların daha fazla arttığına tanık olmaktayız. Bu sadece kadın ve erkeklerle sınırlı kalmamakta, toplumda farklı çarpık şekillerde kendisini göstermektedir. Her gün toplumda sapıklık sayılabilecek birçok olayla karşılaşıyoruz. İnsanın ruhu hassas ve tahrik edilmeye müsait olduğundan, hicapsızlıklar ve iffetsizlikler toplumu sarsan büyük bir musibet gibi her alanda kendini hissettirmektedir.
Kadın Onur ve Kerametinin Korunması:
Hicap, kadınların şahsiyet ve kerametlerini koruyan en önemli faktörlerdendir. Kadınların önemli bir kısmı dış güzelliklerinin toplum tarafından görülmesine büyük ilgi duyarlar. Oysa kadınlar cinsi olarak değerlendirilmeden önce bir insan olarak değişik kabiliyetlere sahip faziletli şahıslar olarak toplumda insani bir değere sahip olabilecekken, hicaptan sıyrılınca bütün değerlerini bir tarafa itmekte, cismani cezbediciliklerini ön plana çıkarmakta, zahiri görüntülerinin perdesi altında kemalatlarına sebep olan güzel hasletleri cezbedicilik görüntüsü altında yok etmektedirler.
İslam, hiçbir şekilde bugünkü dünyanın kadına biçtiği müşterileri cezbetme aracı, tüketim mallarının reklam vasıtası ya da cinsi bir vasıta olarak kullanılmasını kabul etmez. Bundan dolayı kadının gerçek kimliğinin korunmasını İslami hicap çerçevesinde güvence altına alır. İslam’ın öngördüğü şekilde ahlak, ilim, basiret ve keramet özellikleriyle donanmış kadınlar hiçbir şekilde kendilerini heves peşinde koşanların, sömürgecilerin ve patronların oyuncağı haline getirmezler. Hicapsız kadınlar ise insani kimlikten nasiplerini almamış, ahlaki ve manevi sermayeden yoksun kişilere karşı eksikliklerini gidermek için bedensel görüntülerini arzetmeye çalışırlar. Böylece bir insan kişiliği değil, sadece bir kadın olarak görünmekte, sahip oldukları insani kabiliyetler ise hiçbir şeye yaramamaktadır.
Hicabı kadının hürmetini ve kerametini koruyan bir perde olarak gören Allah Teala bu konuda şunları buyurur:
“Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü`minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur” (Ahzab Suresi 59)
Kur’an-ı Kerim, hicaptan bahsettiği zaman, namahremlerin kadına bakmamaları için hicabın bir nevi kadına saygı ve hürmet gösterilmesine yol açan bir kalkan olduğunu ortaya koyar. Ancak Müslüman olmayan kadınlar ise maalesef bu büyük nimetten ve bu yüce hürmetten uzak kalmaktadırlar.
İslam’ın bakışında kadına uygun görülen hicap kuru bir örtünmeden ibaret değildir. Kur’an-ı Kerim latif ve görkemli beyanatlarıyla bu konuda şu güzel ifadeyle deyi dile getirmektedir: “ırzlarını korusunlar” (Nur Suresi 31) Yani burada korunmak kuru bir örtüyü başın üzerine atmak değil, aynı zaman kendilerini korunmaya almaktır.
Örtünme olmadan korunma gerçekleşemez. Yani insan örtünebilir, ancak bu örtü gerçek bir hicap mahiyetinde değilse bakışlardan ve tehlikelerden koruyamaz. Diğer bir ifadeyle insanlar örtünme olmadan kendilerini koruyabileceklerini iddia edemezler. Üzerlerindeki her örtünün kalkan vazifesi göreceğini de savunamazlar. Öyleyse örtü İslam’ın ölçüsüne uygun olmalı ve bedeni tamamıyla örtebilmelidir.
Meryem BAŞAK
Onun varlığı toplumda büyük etkilerin oluşumuna zemin hazırlamakta, hicaba uyulmaması durumunda ise toplumun genel kültüründe büyük sarsıntıların meydana gelmesine yol açmakta, toplumun sosyal dokusunun bozulmasıyla birlikte ekonomisine ve hatta siyasetinde bile etki edebilmektedir. İslami hicaba bürünen kadın, toplumda sağlıklı ilişkilerin kurulmasına, insani ve İslami değerlerin korunmasına büyük ölçüde etki eder.
Bundan dolayı hicap, Müslüman kadının en belirgin özelliği ve şahsiyetini tanımlayan kimliği olarak ortaya çıkar. Etrafımızı sathi bir bakışla incelediğimiz zaman bunun etkilerini rahatlıkla görebiliriz. Sömürgecilerin tecavüzüne uğrayan ve birçok değerini yitiren ülkelerde bilinçli ve programlı olarak hicabın yok edildiğine ya da zayıflatıldığına tanık olmaktayız. Zaten hicabın İslam düşmanlarının biricik hedefi olduğunu, Müslüman toplumları bu özellikten alıkoymakla İslami hassasiyetlerini yok etmeye çalıştıklarını, bunda da büyük başarılar elde ettiklerini görmekteyiz. Hicaptan sıyrılan toplumların kendilerini toparlamaları, özlerine dönüşü sağlamaları ve değerleriyle yaşamaları oldukça zor ve imkânsız hale gelmektedir. Bu yazımızda hicabın toplumdaki etkilerine kısaca değinmeye çalışacağız:
Aile Temellerinin Güçlenmesi:
Hicabın öncelikli etkilerinden biri toplumun en küçük birimi olan ve toplumun temel taşını oluşturan ailesel yapıyı muhkem hale getirmesidir. Hicaba riayet etmekle, evin dışına çıkıldığında İslam’ın emrettiği gibi hicaba bürünmekle, kadının ve kocasının haremi korunmakta, ailede sebat meydana gelmektedir.
Ölçünün bütün berraklığıyla ortaya konduğu Nur suresinde Allah Teala şöyle buyurmaktadır: “Mü`min kadınlara da söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar; süslerini açığa vurmasınlar, ancak kendiliğinden görüneni hariç. Başörtülerini, yakalarının üstünü (kapatacak şekilde) koysunlar…” (Nur Suresi 31)
Kur’an-ı Kerim kadınlardan, eller ve yüz bölgesi hariç bütün bedenlerini örtmelerini istemektedir. Bu durum, ev ortamında kadın ile erkek arasında güçlü irtibata ve güçlü bağlara yol açmaktadır. İslami hicap vasıtasıyla bedenini örten kadın, sadece helali olan eşinin yanında hicabından sıyrılabilmektedir. Neticede hicap, kadın ile erkek arasında güçlü bağlara yol açmakta, bu da aile temellerinin sarsılmaz bağlarla güçlenmesine sebep olmaktadır.
Kadınların süslenmeleri ve bu süslerini toplumda deşifre etmeleri, Allah Teala’nın emrettiği gibi uygun örtüyle örtünmemeleri, hem kendi hayatlarını hem de toplumun diğer fertlerinin hayatlarını tehlikeye sürüklemektedir. Cazibelerini sokak ve pazarlarda neşreden hicapsız kadınlar toplumun fertlerinin gözlerini üzerlerine çekmekte, bu da ailelerin derinliklerinde sorunların oluşmasına ve yıpranmalarına yol açmaktadır. Öyleyse hicabın öncelikli faydası ve zararı yine şahsın kendi hayatına yansımakta, huzur ve sükun üzerine bina edilmesi gereken ailesel yapısı hicapsızlık dalgaları arasında fırtınalara teslim edilmektedir.
Hicabın azalması ya da zayıflamasıyla toplumda hicapsızlığa doğru bir yönelişin başladığına, ahlaksızlığın arttığına, boşanmaların gün geçtikçe fazlalaştığına tanık olmaktayız. Buna karşın evliliklerin sayıları azalmakta, aile fertleri arasındaki ilişkiler gittikçe zayıflamaktadır. Toplumda gittikçe artan gayrı meşru irtibatlar, süslenip bedenlerini topluma sunan kadınların yoğunluk kazanmasıyla birlikte evlilik müessesesi ciddi sarsıntılar geçirmekte, evlilik ise, insan ilişkilerini sınırlandıran ve büyük mesuliyetler içeren bir iş olarak yorumlanmakta böylece evliliğe ilgi her geçen gün zayıflamaktadır.
Hicabın zayıflamaya başladığı, kadınların ziynetlerini (bedenlerini) örtmediği toplumlarda evlilik yaşındaki gençler evliliğe yanaşmamakta, böylece toplumun sağlığında bozulmalar başlamaktadır. Bunun da neticesinde fesat, toplumu ciddi bir şekilde kuşatmaya, nefes almayı zorlaştırmaktadır. Fesat dalgası yeni evliliklerin çoğunun işin başında dağılmasına yol açmaktadır.
Hicabın yok oluşu ve kadınların açılıp saçılmasıyla, iman açısından zaafı bulunan insanlar, sokaktaki manzaraların etkisinde kalıp eşlerinde aradıklarını bulamadıklarına inanmakta başka alanlara yönelmektedirler. Bu tür ailelerde hangi sağlıklı ilişkilerden bahsedilebilir ki?
Eşiyle birlikte yıllarca zorluklara katlanan, birlikte acı ve tatlı günler yaşayan, hayatı birlikte paylaşan, bin bir zorluklarla çocuklarını büyüten ve hayat yolculuğunda gençliklerini kaybeden aileler bundan sonraki süreçte rahat ve huzurlu bir yaşama ihtiyaç duyarlar.
Oysa hicapsız olup cadde ve pazarlarda boy gösteren genç kadınların evlilik yoluyla gelip hayatlarına adım atmasıyla bir ömür büyük zorluklarla kurulan ailede sarsıntı sesleri duyulmaya başlar. Yıllarca çabalayıp büyük bir azimle geliştirilen aile, hicapsızlığın baskısı altında güçlü direniş setleri oluşturmada gerekli başarıyı gösteremez. El emeği göz nuruyla oluşturulan değerler kısa sürede rüzgarların önüne bırakılır.
Böylesi toplumlarda kadınların hicapsızlığı karşısında erkekler imani ve iffeti çizgilerini sıkıca koruyabilirlerse nispeten bozulmaların önüne geçilebilir. Allah Teala bununla ilgili Mü’min erkeklere şu uyarılarda bulunur. “Mü`minlere söyle: "Gözlerini (harama çevirmekten) kaçındırsınlar ve ırzlarını korusunlar. Bu, onlar için daha temizdir.” (Nur Suresi 30)
Ruhen Huzur ve Sükûnet
Hicap, toplumun psikolojisinin huzur ve sükûnetle kuşanmasına yol açar. Kadınların hicapsız oluşları ve açılıp saçılmaları, bunlara paralel olarak erkeklerin de aynı türden yaklaşımları insanlarda cinsi arzu ve heyecanın artmasına yol açar. Bu durum, bu tipteki insanları her geçen gün daha fazla serkeşliğe sürükler ve insanlarda ruhun susamışlığı gibi bir hastalık şeklinde ortaya çıkar. İnsanlardaki bu meyil sadece bedensel yönlerini bağlamakla kalmaz.
Aksine geniş ve sınırsız şekilde ruhlarını kuşatmaya başlar. Hatta beden, bu alanda cisme ulaşmakta güçlük çeker. Neticede insanın mahrumiyet hissi ve ruhi bağları şahısta ruhi dengenin altüst olmasına sebep olur. Kadınların hicaptan sıyrılarak açık bedenleriyle topluma çıkmalarıyla cinsi tahrike kapılan insanlar psikolojik sıkıntılarla karşılaşmakta, bu esnada süratlenmeye başlayan zehirli hormonlar kanlarına karışmakta, bedendeki bütün organlara bir ağla bağlı olan beyin birkaç saniye içinde bu zehiri bedenin bütün organlarına aktarmaktadır. Bu da insan sağlığının büyük risklerle yüz yüze gelmesi anlamı taşımaktadır.
Buna karşılık bazıları, hicabın sınırlamalara sebep olduğunu, dolayısıyla sınırlanan insanlarda psikolojik sorunlara yol açtığını ileri sürerler. Toplumda hicapsızlığın artmasıyla açılıp saçılanların yoğunluğundan dolayı cazibiyetlerin kaybolacağını dolayısıyla insanların bunlara karşı ilgilerinin kalmayacağını savunurlar.
Bu görüşe karşı çıkan ŞehidMutahhari, böyle bir sonucun tek bir fert için geçerli olabileceğini, ancak mutlak olarak hicapsızlık ve iffetsizlik için doğru olamayacağını ileri sürer. Yani insanların iffetsizliğin bir bölümünden yorulabileceklerini, ancak bunun da onları iffete yönlendirme gibi bir sonuca ulaştırmadığını belirtir.
Örneğin geçmiş zamanlarda padişahların haremlikleri kadınlarla dolu olduğu halde bunlarla yetinmeyip sürekli yeni kadınlara sahip olmak için çabalarlardı. Bugün Batıda sözde cinsi özgürlükler ileri boyutlarda olduğu ve kadınlar büyük ölçüde açık oldukları halde insanlardaki cinsi arzuların daha fazla arttığına tanık olmaktayız. Bu sadece kadın ve erkeklerle sınırlı kalmamakta, toplumda farklı çarpık şekillerde kendisini göstermektedir. Her gün toplumda sapıklık sayılabilecek birçok olayla karşılaşıyoruz. İnsanın ruhu hassas ve tahrik edilmeye müsait olduğundan, hicapsızlıklar ve iffetsizlikler toplumu sarsan büyük bir musibet gibi her alanda kendini hissettirmektedir.
Kadın Onur ve Kerametinin Korunması:
Hicap, kadınların şahsiyet ve kerametlerini koruyan en önemli faktörlerdendir. Kadınların önemli bir kısmı dış güzelliklerinin toplum tarafından görülmesine büyük ilgi duyarlar. Oysa kadınlar cinsi olarak değerlendirilmeden önce bir insan olarak değişik kabiliyetlere sahip faziletli şahıslar olarak toplumda insani bir değere sahip olabilecekken, hicaptan sıyrılınca bütün değerlerini bir tarafa itmekte, cismani cezbediciliklerini ön plana çıkarmakta, zahiri görüntülerinin perdesi altında kemalatlarına sebep olan güzel hasletleri cezbedicilik görüntüsü altında yok etmektedirler.
İslam, hiçbir şekilde bugünkü dünyanın kadına biçtiği müşterileri cezbetme aracı, tüketim mallarının reklam vasıtası ya da cinsi bir vasıta olarak kullanılmasını kabul etmez. Bundan dolayı kadının gerçek kimliğinin korunmasını İslami hicap çerçevesinde güvence altına alır. İslam’ın öngördüğü şekilde ahlak, ilim, basiret ve keramet özellikleriyle donanmış kadınlar hiçbir şekilde kendilerini heves peşinde koşanların, sömürgecilerin ve patronların oyuncağı haline getirmezler. Hicapsız kadınlar ise insani kimlikten nasiplerini almamış, ahlaki ve manevi sermayeden yoksun kişilere karşı eksikliklerini gidermek için bedensel görüntülerini arzetmeye çalışırlar. Böylece bir insan kişiliği değil, sadece bir kadın olarak görünmekte, sahip oldukları insani kabiliyetler ise hiçbir şeye yaramamaktadır.
Hicabı kadının hürmetini ve kerametini koruyan bir perde olarak gören Allah Teala bu konuda şunları buyurur:
“Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve mü`minlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur” (Ahzab Suresi 59)
Kur’an-ı Kerim, hicaptan bahsettiği zaman, namahremlerin kadına bakmamaları için hicabın bir nevi kadına saygı ve hürmet gösterilmesine yol açan bir kalkan olduğunu ortaya koyar. Ancak Müslüman olmayan kadınlar ise maalesef bu büyük nimetten ve bu yüce hürmetten uzak kalmaktadırlar.
İslam’ın bakışında kadına uygun görülen hicap kuru bir örtünmeden ibaret değildir. Kur’an-ı Kerim latif ve görkemli beyanatlarıyla bu konuda şu güzel ifadeyle deyi dile getirmektedir: “ırzlarını korusunlar” (Nur Suresi 31) Yani burada korunmak kuru bir örtüyü başın üzerine atmak değil, aynı zaman kendilerini korunmaya almaktır.
Örtünme olmadan korunma gerçekleşemez. Yani insan örtünebilir, ancak bu örtü gerçek bir hicap mahiyetinde değilse bakışlardan ve tehlikelerden koruyamaz. Diğer bir ifadeyle insanlar örtünme olmadan kendilerini koruyabileceklerini iddia edemezler. Üzerlerindeki her örtünün kalkan vazifesi göreceğini de savunamazlar. Öyleyse örtü İslam’ın ölçüsüne uygun olmalı ve bedeni tamamıyla örtebilmelidir.
Meryem BAŞAK