Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Hilal Görüldü! Kurban Bayramı 26 Ekim 2012 Cuma Günü !

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Suudi Arabistan hicri Zilhicce ayının 10. günü - Kurban Bayramının 1. Günü - olarak 26 Ekim 2012 Cuma günü olduğunu duyurmuştur. Geniş açıklama gelecektir.


Arabistan'da Kurban Bayramı 26 Ekim'de

Suudi Arabistan Yüksek Mahkemesi, yarından (17 Ekim 2012) itibaren Hicri takvime göre Zilhicce ayının başlayacağını, buna göre Kurban Bayramı'nın başlangıcının da 26 Ekim Cuma günü olduğunu açıkladı.




Buna göre, hacı adaylarının Arafat dağındaki vakfesi Türkiye'de bayramın birinci günü olan 25 Ekim Perşembe gününe rastlayacak ve Suudi Arabistan'da Kurban Bayramı 26 Ekim'de başlayacak.
Hicri takvime göre Kurban Bayramı, Zilhicce ayının 10'unda başlıyor.




Türkiye Diyanet İşlerinden Takvim Hesabıyla Arafa Günü Bayram Yapmaya Açıklama Kılıfı :

Konuya ilişkin açıklama yapan Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ekrem Keleş, Suudi Arabistan Yüksek Mahkemesi'nin 17 Ekim Çarşamba gününü Hicri takvime göre Zilhicce ayının ilk günü olarak ilan ettiğini ve buna göre de Kurban Bayramı'nın başlangıç tarihinin 26 Ekim olarak açıklandığını söyledi.
Başkan Yardımcısı Keleş, Türkiye ve bazı ülkelerde Kurban Bayramı'nın Suudi Arabistan'dan bir gün önce kutlanacağını ifade ederek, Hanefi mezhebine göre hilalin dünyanın neresinde görülürse görülsün bir gün sonrasının kameri ayın başlangıcı kabul edildiğini, Şafii mezhebi gibi bazı mezheblerde ise ayın, bulunulan coğrafyada görülmesinin esas alındığını belirtti. Söz konusu durumun İslâm literatüründe 'ihtilaf-ı met ali'ye itibar edilip edilmemesi (ayın görüldüğü yerlerin coğrafyalara göre farklılık göstermesi) olarak tanımlandığını anlatan Keleş, "Zilhicce ayının hilali dün itibariyle Güney Amerika'nın batısında görüldü." dedi.
Keleş, Diyanet İşleri Başkanlığının 'ihtilaf-ı met ali'ye itibar etmeyen bir kriteri esas aldığı için ortaya böyle bir farklılık çıktığını bildirerek, hacı adaylarının Arafat Dağı'ndaki vakfesinin Türkiye'de bayramın birinci günü olan 25 Ekim Perşembe gününe rastlayacağını, Suudi Arabistan'da Kurban Bayramı'nın 26 Ekim'de başlayacağını belirtti.
Cihan



DİYANETE REDDİYE



Bayram Hilali Görülüncedir! (26 Ekim 2012 Cumua)

Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ekrem Keleş, Türkiye ve bazı ülkelerde Kurban Bayramı'nın Suudi Arabistan'dan bir gün önce kutlanacağını ifade ederek, Hanefi mezhebine göre hilalin dünyanın neresinde görülürse görülsün bir gün sonrasının kameri ayın başlangıcı kabul edildiğini, Şafii mezhebi gibi bazı mezheblerde ise ayın, bulunulan coğrafyada görülmesinin esas alındığını belirtti. Söz konusu durumun İslâm literatüründe 'ihtilaf-ı met ali'ye itibar edilip edilmemesi (ayın görüldüğü yerlerin coğrafyalara göre farklılık göstermesi) olarak tanımlandığını anlatan Keleş, "Zilhicce ayının hilali dün itibariyle Güney Amerika'nın batısında görüldü." dedi.

Hilali gözetleyenler, Zilkâde ayının 29'unda Hilali görülmesini tesbit ediyor ve Cumhura göre Hicri aya (Zilhicce 1) girilmiş oluuyor. Bu durumda bayram 26 Ekim Cumua günü ilan ediliyor. Dine laik (!) zaviyeden bakan Türkiye devletinin Diyanet işleri, bütün hesab ve planını hanefi taasubu üzerine organize etmesine rağmen, bayramın 1,5 sene evvelden bastırdığı takvime denk gelmemesi üzerine, Suud'da Hilalin görülmesi üzerine, panik içerisindeki halkı sorularına yatıştırmakla görevlendirilmiş Diyanet İşleri yardımcısı Ekrem Keleş, kendi aleyhine olacak görüşleri hatalı şekilde açıklamıştır.

Neden 26 Ekim Cumua Günü Bayramdır :

1- İhtilaf-ı Metali durumunda İmam Şafîi'nin "bulunulan coğrafyada Hilalin görülmesinin esas alınma" prensibini; 1,5 sene önceden Hilali gözetlemeden, Hilali gözetleyenlerin ilanı ile İhtilaf-ı metali'ye hatırlayarak sığınmak zorunda kalmış, Hilalin gözlemleme vaktinin de geçmesi sebebiyle (ki zaten hilali gözetlemek laikkiğe aykırı ve diyanette yasaktır!) takvimden dönmek de ilkelerinden taviz vermektense dinin emirlerinden taviz verdiren bir hukumetten dolayı avamın anlamayacağı izahatlara dalarak, halka Zilhicce'nin 9'unda Kurban kestirme vebaline kılıf bulmaya çalışmıştır.

2- İmam Şafii'nin "bulunulan coğrafyada Hilalin görülmesinin esas alınma" ilkesi, Ramadan ayının girişinde, Şeriatla yönetilen ve ibadetlere sınırlama koyulmayan ülkelerde, Hilali gözetlenmeye çalışılmasına rağmen o bölgede görülememesi durumunda gündeme gelmiştir. Üstelik İmam Şafii'nin (r.aleyh) delil aldığı mesele, ummetin ittifak etmesi gereken meselelerden olan Bayram'ın ilanı değil, Ramadan orucunun başlangıcıyla ilgilidir. Ayıca (İmam Şafîi'nin delil aldığı hadise) kendi bölgelerinde hilali gözetlemeye çabaladıkları halde görememişlerdir.
Durum böyle olduğu halde Cumhur-u ulema, kendi bölgesinde hilalin görülememesi durumunda ayın 30'a tamamlanmaya çalışılmalı; başka bir beldede hilalin görüldüğü haberi üzerine yeni aya girildiğinin ilanı ile Bayram kutlamasına geçilmesi hadisine (Tirmizi, Savm, 7, H. No: 691; İbn Mace, Savm, 6, H. No:1652; Ebu Davud, Savm, 14, H.No: 2340, 2341; Nesâî, Siyam, 8, H. No: 2115; Dârimî, Savm, 7; Hakim, Mustedrak) itibar etmiştir.

3- Diyanet işleri, İmam Şafii'nin 'Hilali gözle göremediği halde, gözlemleyenlerden önce Ramazana başlamadığını !" çok iyi bilmektedir.
Çünkü İhtilaf-ı Metali, Hilal başka memleketlerde görüldüğü halde, kendi bölgende gözetlemene rağmen görememe durumunda, görenlerin aksine ayı 30'a tamamladıktan sonra yeni aya giriş yapılmasıdır.
Fakat Diyanet, Laik devlette kurulma amacına (misyon) uygun fetvalar üretmek için devletin bünyesinde yetiştirildiği için, hem Hilal gözetlenmez, hem de gözetleyenlerden önce aya başlayabilir, Kurban (!) kesebilir.

4- Diyanet, İmam Şafîi'nin aksine, 29 Zilkâde 1433 (15 Ekim 2012 pazartesi) tarihinden sonra Hilali görmüş (!) gibi Zilkâde'yi 30'a tamamlamadan Zilhicce 1'i (16 Ekim Salı) günü takvime bastırabilmiştir.

5- Diyanet işleri, takvimdeki bayramından dönemeyerek, Hacca gönderdiği vatandaşlarıyla bayram, teşrik ve arafa (orucu) farklı günlerde uygulanacaktır. Halkının ibadet ve amellerini boşa çıkartma tehlikesine (vebal ve hesabı)rağmen, Allah'tan korkmamaktadır. Diyanet teşkilatının laik sistemde konumunu bilemeyenler hariç, muslumanlara düşen bu konuda Cumhurla (ummetle) beraber olmaktır. Bu sayede Kurbanın bayramdan evvel kesilme tehliklesi de kalmamış olacaktır.

6- Türkiyenin ve dünyanın batısı sayılacak Güney Amerika kıtasında görülen hilal, ertesi günün hilalidir. Yani dünyanın batısındaki görülen (çıkan) hilal ertesi güne ait olan hilal olacağından, bir gün sonra Zilhicce ayına başlamanız gerekirdi. Oysa sizin takvimleriniz vahy misali kabullenilildiği için, hata yapsanız da bunu düzeltmenizin, geri gönüşünüz olmadığı için, 3 gün erken bayram yapacak olsanız da sizin kılıfınız hazırdır!




Ummetin coğrafyasının işgal edildiği, kadın, çocuk ve yaşlıların kanlarıyla nehirler oluşturulduğu günlerimizde, bu şuur ve vakar ile Mu'min Muvahhid kardeşlerimin Kurban bayramını tebrik ederim.
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
peki bizler bu durumda yanlış olarak önce bayrama başlayacakları için türkiyede 25 ekim günü bayram namazı kılmamalı mıyız?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Reddiye :


İhtilâf-ı Metali


Rasûlullah (s.a.v) bir hadislerinde:

"Biz ummî bir ummetiz, yazı bilmez, hesab bilmeyiz" (Buhârî, Savm, 13; Muslim, Siyam, 15; Ebû Davûd, Savm, 4) buyurarak hesaba itibar edilmeyeceğini kesin olarak belirtmiştir.


İbn Abidin şöyle der:

"Muvakkitlerin (zamanı hesaplayan uzmanların) sözüne itibar yoktur. Yani halka oruç farz olmak için, onların sözü delil olmaz. Muneccimlerin hesabı ile amel etmek Caiz değildir. Muvakkitlerin, filân gecede hilâl gök yüzünde şöyle görülecektir demeleri ile oruç tutulmaz."

Fetavay-ı Hindiyye'de "Hilal meselesinde muneccimlerin haberlerine müracaat edilmeyeceği gibi; geçerli olan görüşe göre, onların sözleri de kabul edilemez. Hatta bir muneccimin bu hususta yaptığı hesapla, kendisinin amel etmesi caiz değildir" denilmektedir. (Fetavay-ı Hindiyye, I, 197).


İslâm bilginleri, astronomi ilminin sonuçlarını inkâr etmemekle birlikte, hilalin gözlenmesi, nassla sabit olan bir ameldir. Nitekim Hanefî fukahası bunun vacib olduğunda ittifak etmiştir. İlmin ilerlemiş olması her hangi bir vacibi ortadan kaldırmaz. Kaldı ki; gözle görmenin kalbe vereceği rahatlıkla, takvim yaprağına bakmak arasında büyük bir fark vardır.


Çoğunluğun katıldığı sahih görüşe göre;

Muneccimlerin ve astronomî bilginlerinin bu husustaki sözlerine itibar edilmez. Çünkü hesaplar kesin olsalar da bunları yapanlar hatadan masum değildirler.


Farklı Ülkelerdeki Hilalin Durumu ve Müslümanın Tavrı !


Ayın Doğuş Yerlerinin Farklı Olması: (İhtilâf-ı Metali)

Ayın doğduğu yerlerin bir yahut birden farklı olmasına göre, doğuda ve batıda bütün Müslümanların tek bir vakitte oruca başlaması farz olup olmaması konusunda fakihlerin görüşleri ikiye ayrılmaktadır:


Cumhura göre:

Ayın doğuş yerlerinin farklılığına itibar edilmeyip bütün Müslümanların aynı zamanda oruç tutmaları lazımdır.

Şafiîlere göre, uzak mesafelerde ayın doğuşunun farklılığına göre oruca başlamak ve bayram yapmak mümkündür. Esah olan görüşe göre, bazı Şafiîlerin söyledikleri şu söze itibar edilmez:

Namazların kısaltılarak kılınması için konulmuş mesafe olan 89 km. uzaklığa göre, yakın ve uzak beldeler arasında her hangi bir fark yoktur.

Ayın doğuş yerlerinin farklı olmasında ihtilaf bulunduğunu bilmekle beraber, güneşin doğuş yerlerinin farklı oluşunda olduğu gibi, uzak beldeler arasında bu durum olmaktadır. Devlet başkanının, kendi nezdinde sabit olduğu üzre oruç tutmayı emretme hakkı bulunduğunda ihtilaf yoktur. Çünkü hakimin verdiği hüküm ihtilafı ortadan kaldırır. Endülüs, Hicaz, Endonezya ve Mağrib gibi uzak beldelerde buna riayet edilemiyeceği konusunda ittifak etmişlerdir.

(Reddul-Muhtar, II, 131; Mecmuatu-Resailî İbn-i Abidin, I, 253; Tefsîru'l-Kurtubî, II, 296

Fethu'l-Bari, IV, 87; el-Mecmu, VI, 300; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; el-Kavânînu'l-Fıkhıyye 116.)


Önce bu önemli konuda fakihlerin açıklamalarını zikredeceğiz:


Hanefîlere göre: (ed-Durru'l-Muhtâr, II, 131-132; Meraki'l-Felâh, 109)

Zevalden önce ve sonraki zamanlarda gündüzün ayın doğuş yerlerinin farklı oluşuna itibar edilmez. Mezhebin kuvvetli olan görüşü budur. Alimlerin çoğu da bu görüşü benimsemişlerdir. Fetva da buna göredir. Batıda bulunan Müslümanların hilâli görmesiyle, iki kişinin şahitlik görevini yüklenmeleri yahut hakimin bu konuda hüküm verdiği İle ilgili şahidlik ederlerse yahut haber yayılırsa doğudaki Müslümanların da oruç tutmaları gerekir. Ancak, falan belde halkının hilâli görmüş olduklan haberi verilirse bununla amel edilmez. Çünkü bu kesinliği bulunmayan bir haberdir.


Malikilere göre: (eş-Şerhu'l-Kebîr, I, 510; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; ei-Kavânînu'l-Fıkhıyye, 116)

Hilâl bir ülkede görüldüğü zaman, ister yakın olsun, ister uzak olsun, oruç tutmak herkese farz olur. Bu konuda sefer mesafesine itibar edilmez. Ayın doğuş yerlerinin aynı yahud farklı olmasına da itibar edilmez. Kendisine bu haber bildirilen herkesin oruç tutması farz olur. Ancak hilâlin göründüğü adaletli iki kişinin yahut büyük bir topluluğun şahitliği ile sabit olmak gerekir.


Hanbelîlere göre: (Keşşafu'l Kına ; II, 353)

İster yakın ister uzak olsun, bir yerde hilâl görüldüğü zaman, bütün insanlara oruç tutmak farz olur. Bu konuda göremeyenin hükmü görenin hükmü gibidir.


Şafiîlere göre : (el-Mecmu, VI, 297-303; Muğni'l-Muhtâc, 1, 422-423)

Bir beldede hilâl görülünce, bunun hükmü sadece buraya yakın beldeleri bağlar, uzak olanları bağlamaz. Esah görüşe göre bu , ayın doğuş yerlerine göre fark eder. Ayın doğuş yerlerindeki farklılık yirmi dört fersahtan daha az mesafede olmaz.

(Fersah: 5544 metredir. Böylece bu mesafe 5544x24=133,956 km. eder.

Kasr mesafesi 89 km. olup bu da dört bürd yahut 16 fersahtır. Bir fersah=Üç mil, bir mil=4000 adım, bir adım=Üç ayak, iki ayak=bir zira', bir zira'=24 parmak genişliğidir.)


Uzak beldeye orucu vacib kılmadığımız takdirde hilâlin görüldüğü beldeden biri bu uzak beldeye yolculuk yapsa orada Esah olan görüşe göre, vucuben orucun sonunda onlara uyar. Hatta kendisi diğer beldeye göre otuzu tamamlamış olsa bile uyar. Çünkü bu kişi o beldeye gelmekle onlardan biri gibi olmuştur. Dolayısıyla onlar için sabit olan hüküm kendisi için de gerekli olur.

Rivayet edildiğine göre îbni Abbas, Kureyb'e böyle yapmasını emretmişti.

Bir kimse hilâlin henüz görülmediği bir beldeden hilâlin görüldüğü beldeye gitse, onlarla birlikte bayram yapması farzdır. Çünkü bu kişi de onlardan biri gibi olmuştur. Eğer bu ülkede Ramadan tam tutulmuşsa, ister kendisi 28 gün, ister 29 gün tutsun fark etmez. Eğer kendisinin tuttuğu günler 28 gün ise sonradan bir günü kaza eder. Çünkü ay 28 gün olmaz.

Bir kimse her hangi bir ülkede bayram yaptıktan sonra, gemi ile yahut uçakla halkı oruç tutmakta olan uzak bir ülkeye yolculuk etse, Esah görüşe göre, günün geride kalan kısmında oruç tutar. Bunu yapmak vacibtir. Çünkü kendisi de onlardan biri olmuştur.


Mezheblerin Konu İle İlgili Delilleri :


Şafîî'lerin delilleri:

Şafiîler ayın doğuş yerlerinin değişik olmasına itibar ederken sünnete, kıyasa ve akla dayanmışlardır.


1- Sünnet:

Sünnetten iki hadise dayanmışlardır:

Birincisi Kurayb hadisi, ikincisi Îbni Ömer hadisidir.


Kurayb hadisi:

"Ummul-Fadl, Kurayb'i Samda bulunan Muaviye'ye göndermiştir. Kureyb demiştir ki:

"Şam'a geldim ve Ummu'l-Fadl'ın ihtiyaçlarını giderdim. Ben Şam'da iken Ramadan hilâli girmişti. Cuma gecesi hilâli gördüm. Sonra ayın sonunda Medine'ye geldim.

Abdullah b. Abbas hilâlden bahsederek sorular sordu ve: "Hilâli ne zaman gördünüz?" dedi.

"Cuma gecesi gördük" dedim,

îbni Abbas: "Sen hilâli gördün mü?" diye sordu.

"Evet, gördüm" dedim. 'İnsanlar da hilâli görerek oruç tuttular, Muaviye de oruç tuttu" dedim.

İbni Abbas ise: "Fakat biz hilâli Cumartesi gecesi gördük, Ramadan'ı 30 a tamamlayıncaya veya hilâli görünceye kadar oruç tutmaya devam edeceğiz" dedi.

Kendisine: "Muaviye'nin orucu ile ve hilâli görmesi ile yetinmeyecek miyiz?" dedim.

İbni Abbas: "Hayır, Rasulullah (s.a.v) bize böyle emretti" dedi."

(Muslim, Kit. Siyam, bab. 5, hn. 1087; Ebu Dâvûd, Kit. Savın, bab. 9, hn. 2332; Tirmizi, Kit. Savm, bab. 9, hn. 692; Nesei, Kit. Savm, bab. 7, hn. 2113; Darakutni, Kit. Siyanı, bab. 21; Musned İmam Ahmed, C. 1, Sh. 306)


Bu hadis, İbni Abbas'ın Şam halkının hilâli görmesi ile yetinmediğine ve bir belde halkına, başka bir belde halkının hilâli görmesi ile amel etmek gerekmediğine delalet etmektedir.


İbni Ömer hadisi:


Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Ayı görünce oruç tutun, ayı görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu (kapalı) ise Şaban'ın günlerini otuza tamamlayın." (Buharî ile Muslim rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr, IV, 191)


Bu da oruç farizasının hilâli görmeye bağlı olduğuna delâlet etmektedir. Fakat bundan kastedilen her birinin hilâli görmesi değil, bazılarının görmesidir.


2- Kıyas:

Şafiîler ayın doğuş yerlerinin farklılığını, güneşi doğuş yerlerinin farklılığına benzetmişlerdir. Güneşin doğmasının farklılığı ile nasıl namaz vakitleri de farklı oluyorsa, ayın doğuş yerlerinin farklı olmasından da Ramadan'ın başlangıç ve bitişlerinin farklı olması gerekir.


3- Akıl:

Şeriat, orucun farz olmasını Ramadan ayının doğmasına dayandırmıştır. Ramadan ayının başlangıcı ise ülkelerin birbirinden uzaklıklarına göre değişir. Bu durumda da ülkelerin, farklılığına bağlı olarak, oruca başlama günlerinin farklı olması gerekmektedir.


Cumhurun delilleri: Cumhurun dayandıkları deliller sünnet ve kıyastır.


Sünnetten delil,


Usul :


Ebu Hurayra (r.anh) ve diğerlerinden rivayet edilen şu hadistir:

"Ayı görünce oruç tutun, ayı görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu (kapalı) ise Şaban'ın günlerini otuza tamamlayın. "

(Buharî ile Muslim rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr, IV, 191.)


Ebu Hurayra (r.anh), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söyler:

"Ramadan orucunuzu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali gördüğünüzde açın. Şayet hava kapalı olursa (ayın tesbitine engel olursa) otuza tamamlayın" (Buhari, Savm, II; Muslim, Siyam, 19, H. No: 1081; Nesâî, Siyam, 9; Darimi, Sivam, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 422)




Ramadana girerken Hilali görene uymak :


İkrime, Abdullah İbn Abbas'ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Bir bedevî Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi. "Ben hilali gördüm" dedi.

Rasûlullah, "Lailahe illallah Muhammedu'r- Rasûlullah'a şahidlik eder misin?" dedi.

Bedevi "Evet" dedi.

Peygamber Efendimiz "Ey Bilal, insanlara bildir de yarın oruç tutsunlar" buyurdu. Bunun üzerine (Rasûlullah (s.a.v)insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti"

(Tirmizi, Savm, 7, H. No: 691; İbn Mace, Savm, 6, H. No:1652; Ebu Davud, Savm, 14, H.No: 2340, 2341; Nesâî, Siyam, 8, H. No: 2115; Dârimî, Savm, 7; Hakim, Mustedrak)


Bayramlara girerken Hilali görene uymak :


Rib'i İbn Haris, Peygamber Efendimizin sahabelerinden birinin şöyle buyurduğunu rivâyet eder:

"İnsanlar Ramadan'ın son günü hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu sırada iki bedevî geldi ve "Dün akşam hilali gördük" diyerek Rasûlullah (s.a.v)'in yanında Allah'a yemin edib şahidlik ettiler.

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): "insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini" emretti.

(Ahmed ibn Hanbel, V, 314 – 87; Ebu Davud, Kit. Savm, 13, Hadis no: 2339; 13,5; Darakutni, Kit. Siyam, bab 12)


Kıyastan delil:

Cumhur bu konuda uzak olan ülkeleri hilâlin görüldüğü beldeye yakın olan ülkelere benzetmişlerdir. Bu ülkeler arasında ayırım yapmak bir zorlamadır, her hangi bir delile dayanmamaktadır.

İbni Hacer, Fethu'l-Bari'de bu konu ile ilgili olarak altı görüş zikretmiştir.

San'anî ise şöyle demiştir:

En yakın görüş, hilâlin görüldüğü beldenin halkı ile bu beldenin semtinde bulunan yönlerdeki ülkelerin halkının oruç tutmalarının gerektiği görüşüdür. (Subulu's- Selam, II , 151)


Yani o ülkenin bulunduğu meridyen çizgileri üzerindeki ülke halkının oruç tutması gerekir. Bu da kuzey-güney istikametidir. Çünkü güneşin doğuş yerleri buralarda bir olur. İki ülke arasındaki meridyenlerin eşit olmaması ile yahut enlem derecelerinin farklı olmasıyla ayın doğuş yerleri farklı olur.

Şevkanî şöyle demiştir:

İbni Abbas'ın merfu olarak naklettiği hadisin kendisi delildir, ondan insanların anladıkları mana delil değildir.

İbni Abbas'ın şu sözü ile işaret ettiği husus da delildir:

"İbni Ömer hadisinde bulunan emir, sadece bir yönde bulunan bir ülkenin halkına mahsus değildir. Belki bu emir Müslümanlardan bununla muhatab olan herkese hitabtır.

İbni Ömer hadisini, bir belde halkının hilâli görmesinin başkalarını da bağlayıcı olduğuna delil kabul etmek, başka ülke halkını bağlayıcı olmadığına delil kabul etmekten daha kuvvetlidir. Çünkü hilâli bir belde halkı görürse, onu bütün Müslümanlarda görmüş olur, dolayısıyla görenlere lâzım hilâl gelen, başkaları hakkında da lâzım olur.


Burada güvenilmeye layık olan görüş, Malikîlerle Zeydilerden bir topluluğun ileri sürdüğü ve Zeydilerden el Mehdi'nin kabul ettiği görüştür.

Kurtubî de bu görüşü hocalarından rivayet etmiştir. Görüş şudur:

Bir beldenin halkı hilâli görünce, bütün ülkenin halklarına da oruç tutmak lâzım gelir. (Neylu'l Evtar; IV, 195)


Astronomi ilimleri, İslam ülkeleri arasında şerî ayın başlangıcını birleştirmeyi kuvvetlendirmektedir. Çünkü, bir İslam ülkesinde ayın doğduğu yer ile bu beldeye en uzak bir İslam ülkesinde ayın doğuş yeri arasındaki müddet 9 saattir. Dolayısıyla bütün İslam ülkeleri gecenin kısımlarında ortaktırlar. Bu ülkelerin halkının hilâl göründüğü zaman telgraf yahut telefon irtibatı ile bunu birbirlerine ulaştırmaları mümkündür.

(Şeyh Muhammed Ebu'l-Alâ el-Bennâ'nın kitabı. Bu kitaba merhum Muhammed es-Sayis'in araştırmasında işaret edilmiş olup bu zat Ezher'de Kulliyetu'ş-Şeria'da muderris olarak bulunmaktadır. el-Buhusu'l-Mu'lemeri's-Sadis li-Mecmai'l-Buhusi'l-İslamiyye, 99 vd.)



İKAZ:


Türkiye'de yaşayan müslümanların Oruca, bayramlara başlamak, için ben ülkeme (Takvime-diyanete) uyuyorum demeleri hatalıdır. Çünkü Laik Türkiye hilali gözetleme gibi bir çalışması yoktur!

Şafii mezhebini taklid eden müslümanların, Ramadan ve bayramları 1,5 sene evvelden astronomi hesaplarıyla (gözetlemeden) ilan eden Laik rejimlere itaate-uymaya değil; bilakis Oruc İbadeti ve bayramlar gibi ummetin birlik olması gerek durumlarında Cumhuru takib edib uyması hak olandır!Bir kimse, Şevval hilalini gördüğünü veliyyulemr veya Kadı'ya muracaat ederek beyan ederse, onlar tasdik ettiği anda Ramadan bayramı ilân olunmuş demektir.


Laik olan (yani din ile devlet-dünya işlerini birbirinden ayıran ) devletler, Ramadan-ı Şerif ayının başlangıcını ve bayramını ilân etme hakkına sahib değildirler. Zira bu dini (İslâmî) bir meseledir. Onların bu konuda velayet hakkı yoktur. Velev ki ilân etseler dahi, hükmen geçerli değildir. Çünkü velayet hakkı bey'at sonucu ortaya çıkar. Halbuki laik devlet, hangi dinden olursa olsun, bütün vatandaşları eşit kabul etmek durumundadır.

Nasıl yahudilerin ve hristiyanların bayram günlerini ilân etmiyorsa, (onların tesbit ettiği günlerde yılbaşı vb . kutlamaya katılıyorsa) müslümanların dini, şeriatın ibadet günlerini bayram günlerini de ilân edemez. Ettiği takdirde, vatandaşlar arasında eşitliği bozmuş ve din istismarı yapmış olur. (ki bunu zaten biliyoruz)


Son yıllarda "ru'yet-i hilâl" konusunda, farklı siyasî coğrafyalarda bulunan müslümanlar arasında bir ihtilaf görülmektedir. Müslümanlar yine ayrı ayrı günlerde Ramadan orucuna başlamakta ve farklı günlerde bayramlar etmektedirler.

Bunun sebebini Kemaluddin İbnul-Humam şöyle tesbit etmiştir:

"Müslümanların kendi içlerinden bir emir seçmelerinin sebebi; İslâm'ın emirlerini (ve hükümlerini) hakkı ile eda etmek içindir"(Kemaluddin İbnul-Humâm, Kitabû'l Musayere, İstanbul 1979, 265)



O, bu ifade ile siyasi şuurun temelini tespit etmiştir. Mu'minlerin kendi içlerinden seçtikleri bir emire itaat etmeleri, nassla emrolunmuştur. Günümüzde bu mahiyette bir emir sahibi bulunmadığı için ruyet-i hilal konusundaki ihtilaflar devam edecektir.
Mükellef olan her mu'min, bu durumu iyi düşünüb tağutî güçlerin din istismarı karşısında direnmelidir. Tağutî güçleri reddetmenin bir iman meselesi olduğu asla unutulmamalıdır.


Ramadan Ayına ve Bayramlara Girişin Tesbiti
https://www.islam-tr.org/konu/ruyet-i-hilal-ramadan-ayina-ve-bayramlara-girisin-tesbiti.11202/
 
Çay-Şakird Çevrimdışı

Çay-Şakird

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
tamam meseleyi çözdüm abi. arefe gününe gelirse bayram namazı olmayacak zaten, bu durumda türkiyede arefe günü kılınacak bayram namazına gitmemiz vacip değildir.
 
E Çevrimdışı

ENSARİ

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
O zaman Türkiyede camilerde kılınacak olan Bayram Namazı caiz olmayacaktır..
 
!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Dinini alçakların eline bırakıp, sürü psikolojisiyle hareket edenlerin namazı kabul olunur mu acaba?

Şu olayda bile hala kafalar yere gömülüyorsa...
 
sesasi Çevrimdışı

sesasi

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Reddiye :


İhtilâf-ı Metali


Rasûlullah (s.a.v) bir hadislerinde:

"Biz ummî bir ummetiz, yazı bilmez, hesab bilmeyiz" (Buhârî, Savm, 13; Muslim, Siyam, 15; Ebû Davûd, Savm, 4) buyurarak hesaba itibar edilmeyeceğini kesin olarak belirtmiştir.


İbn Abidin şöyle der:

"Muvakkitlerin (zamanı hesaplayan uzmanların) sözüne itibar yoktur. Yani halka oruç farz olmak için, onların sözü delil olmaz. Muneccimlerin hesabı ile amel etmek Caiz değildir. Muvakkitlerin, filân gecede hilâl gök yüzünde şöyle görülecektir demeleri ile oruç tutulmaz."

Fetavay-ı Hindiyye'de "Hilal meselesinde muneccimlerin haberlerine müracaat edilmeyeceği gibi; geçerli olan görüşe göre, onların sözleri de kabul edilemez. Hatta bir muneccimin bu hususta yaptığı hesapla, kendisinin amel etmesi caiz değildir" denilmektedir. (Fetavay-ı Hindiyye, I, 197).


İslâm bilginleri, astronomi ilminin sonuçlarını inkâr etmemekle birlikte, hilalin gözlenmesi, nassla sabit olan bir ameldir. Nitekim Hanefî fukahası bunun vacib olduğunda ittifak etmiştir. İlmin ilerlemiş olması her hangi bir vacibi ortadan kaldırmaz. Kaldı ki; gözle görmenin kalbe vereceği rahatlıkla, takvim yaprağına bakmak arasında büyük bir fark vardır.


Çoğunluğun katıldığı sahih görüşe göre;

Muneccimlerin ve astronomî bilginlerinin bu husustaki sözlerine itibar edilmez. Çünkü hesaplar kesin olsalar da bunları yapanlar hatadan masum değildirler.


Farklı Ülkelerdeki Hilalin Durumu ve Müslümanın Tavrı !


Ayın Doğuş Yerlerinin Farklı Olması: (İhtilâf-ı Metali)

Ayın doğduğu yerlerin bir yahut birden farklı olmasına göre, doğuda ve batıda bütün Müslümanların tek bir vakitte oruca başlaması farz olup olmaması konusunda fakihlerin görüşleri ikiye ayrılmaktadır:


Cumhura göre:

Ayın doğuş yerlerinin farklılığına itibar edilmeyip bütün Müslümanların aynı zamanda oruç tutmaları lazımdır.

Şafiîlere göre, uzak mesafelerde ayın doğuşunun farklılığına göre oruca başlamak ve bayram yapmak mümkündür. Esah olan görüşe göre, bazı Şafiîlerin söyledikleri şu söze itibar edilmez:

Namazların kısaltılarak kılınması için konulmuş mesafe olan 89 km. uzaklığa göre, yakın ve uzak beldeler arasında her hangi bir fark yoktur.

Ayın doğuş yerlerinin farklı olmasında ihtilaf bulunduğunu bilmekle beraber, güneşin doğuş yerlerinin farklı oluşunda olduğu gibi, uzak beldeler arasında bu durum olmaktadır. Devlet başkanının, kendi nezdinde sabit olduğu üzre oruç tutmayı emretme hakkı bulunduğunda ihtilaf yoktur. Çünkü hakimin verdiği hüküm ihtilafı ortadan kaldırır. Endülüs, Hicaz, Endonezya ve Mağrib gibi uzak beldelerde buna riayet edilemiyeceği konusunda ittifak etmişlerdir.

(Reddul-Muhtar, II, 131; Mecmuatu-Resailî İbn-i Abidin, I, 253; Tefsîru'l-Kurtubî, II, 296

Fethu'l-Bari, IV, 87; el-Mecmu, VI, 300; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; el-Kavânînu'l-Fıkhıyye 116.)


Önce bu önemli konuda fakihlerin açıklamalarını zikredeceğiz:


Hanefîlere göre: (ed-Durru'l-Muhtâr, II, 131-132; Meraki'l-Felâh, 109)

Zevalden önce ve sonraki zamanlarda gündüzün ayın doğuş yerlerinin farklı oluşuna itibar edilmez. Mezhebin kuvvetli olan görüşü budur. Alimlerin çoğu da bu görüşü benimsemişlerdir. Fetva da buna göredir. Batıda bulunan Müslümanların hilâli görmesiyle, iki kişinin şahitlik görevini yüklenmeleri yahut hakimin bu konuda hüküm verdiği İle ilgili şahidlik ederlerse yahut haber yayılırsa doğudaki Müslümanların da oruç tutmaları gerekir. Ancak, falan belde halkının hilâli görmüş olduklan haberi verilirse bununla amel edilmez. Çünkü bu kesinliği bulunmayan bir haberdir.


Malikilere göre: (eş-Şerhu'l-Kebîr, I, 510; Bidayetu'l-Muctehid, I, 278; ei-Kavânînu'l-Fıkhıyye, 116)

Hilâl bir ülkede görüldüğü zaman, ister yakın olsun, ister uzak olsun, oruç tutmak herkese farz olur. Bu konuda sefer mesafesine itibar edilmez. Ayın doğuş yerlerinin aynı yahud farklı olmasına da itibar edilmez. Kendisine bu haber bildirilen herkesin oruç tutması farz olur. Ancak hilâlin göründüğü adaletli iki kişinin yahut büyük bir topluluğun şahitliği ile sabit olmak gerekir.


Hanbelîlere göre: (Keşşafu'l Kına ; II, 353)

İster yakın ister uzak olsun, bir yerde hilâl görüldüğü zaman, bütün insanlara oruç tutmak farz olur. Bu konuda göremeyenin hükmü görenin hükmü gibidir.


Şafiîlere göre : (el-Mecmu, VI, 297-303; Muğni'l-Muhtâc, 1, 422-423)

Bir beldede hilâl görülünce, bunun hükmü sadece buraya yakın beldeleri bağlar, uzak olanları bağlamaz. Esah görüşe göre bu , ayın doğuş yerlerine göre fark eder. Ayın doğuş yerlerindeki farklılık yirmi dört fersahtan daha az mesafede olmaz.

(Fersah: 5544 metredir. Böylece bu mesafe 5544x24=133,956 km. eder.

Kasr mesafesi 89 km. olup bu da dört bürd yahut 16 fersahtır. Bir fersah=Üç mil, bir mil=4000 adım, bir adım=Üç ayak, iki ayak=bir zira', bir zira'=24 parmak genişliğidir.)


Uzak beldeye orucu vacib kılmadığımız takdirde hilâlin görüldüğü beldeden biri bu uzak beldeye yolculuk yapsa orada Esah olan görüşe göre, vucuben orucun sonunda onlara uyar. Hatta kendisi diğer beldeye göre otuzu tamamlamış olsa bile uyar. Çünkü bu kişi o beldeye gelmekle onlardan biri gibi olmuştur. Dolayısıyla onlar için sabit olan hüküm kendisi için de gerekli olur.

Rivayet edildiğine göre îbni Abbas, Kureyb'e böyle yapmasını emretmişti.

Bir kimse hilâlin henüz görülmediği bir beldeden hilâlin görüldüğü beldeye gitse, onlarla birlikte bayram yapması farzdır. Çünkü bu kişi de onlardan biri gibi olmuştur. Eğer bu ülkede Ramadan tam tutulmuşsa, ister kendisi 28 gün, ister 29 gün tutsun fark etmez. Eğer kendisinin tuttuğu günler 28 gün ise sonradan bir günü kaza eder. Çünkü ay 28 gün olmaz.

Bir kimse her hangi bir ülkede bayram yaptıktan sonra, gemi ile yahut uçakla halkı oruç tutmakta olan uzak bir ülkeye yolculuk etse, Esah görüşe göre, günün geride kalan kısmında oruç tutar. Bunu yapmak vacibtir. Çünkü kendisi de onlardan biri olmuştur.


Mezheblerin Konu İle İlgili Delilleri :


Şafîî'lerin delilleri:

Şafiîler ayın doğuş yerlerinin değişik olmasına itibar ederken sünnete, kıyasa ve akla dayanmışlardır.


1- Sünnet:

Sünnetten iki hadise dayanmışlardır:

Birincisi Kurayb hadisi, ikincisi Îbni Ömer hadisidir.


Kurayb hadisi:

"Ummul-Fadl, Kurayb'i Samda bulunan Muaviye'ye göndermiştir. Kureyb demiştir ki:

"Şam'a geldim ve Ummu'l-Fadl'ın ihtiyaçlarını giderdim. Ben Şam'da iken Ramadan hilâli girmişti. Cuma gecesi hilâli gördüm. Sonra ayın sonunda Medine'ye geldim.

Abdullah b. Abbas hilâlden bahsederek sorular sordu ve: "Hilâli ne zaman gördünüz?" dedi.

"Cuma gecesi gördük" dedim,

îbni Abbas: "Sen hilâli gördün mü?" diye sordu.

"Evet, gördüm" dedim. 'İnsanlar da hilâli görerek oruç tuttular, Muaviye de oruç tuttu" dedim.

İbni Abbas ise: "Fakat biz hilâli Cumartesi gecesi gördük, Ramadan'ı 30 a tamamlayıncaya veya hilâli görünceye kadar oruç tutmaya devam edeceğiz" dedi.

Kendisine: "Muaviye'nin orucu ile ve hilâli görmesi ile yetinmeyecek miyiz?" dedim.

İbni Abbas: "Hayır, Rasulullah (s.a.v) bize böyle emretti" dedi."

(Muslim, Kit. Siyam, bab. 5, hn. 1087; Ebu Dâvûd, Kit. Savın, bab. 9, hn. 2332; Tirmizi, Kit. Savm, bab. 9, hn. 692; Nesei, Kit. Savm, bab. 7, hn. 2113; Darakutni, Kit. Siyanı, bab. 21; Musned İmam Ahmed, C. 1, Sh. 306)


Bu hadis, İbni Abbas'ın Şam halkının hilâli görmesi ile yetinmediğine ve bir belde halkına, başka bir belde halkının hilâli görmesi ile amel etmek gerekmediğine delalet etmektedir.


İbni Ömer hadisi:


Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurmuştur:

"Ayı görünce oruç tutun, ayı görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu (kapalı) ise Şaban'ın günlerini otuza tamamlayın." (Buharî ile Muslim rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr, IV, 191)


Bu da oruç farizasının hilâli görmeye bağlı olduğuna delâlet etmektedir. Fakat bundan kastedilen her birinin hilâli görmesi değil, bazılarının görmesidir.


2- Kıyas:

Şafiîler ayın doğuş yerlerinin farklılığını, güneşi doğuş yerlerinin farklılığına benzetmişlerdir. Güneşin doğmasının farklılığı ile nasıl namaz vakitleri de farklı oluyorsa, ayın doğuş yerlerinin farklı olmasından da Ramadan'ın başlangıç ve bitişlerinin farklı olması gerekir.


3- Akıl:

Şeriat, orucun farz olmasını Ramadan ayının doğmasına dayandırmıştır. Ramadan ayının başlangıcı ise ülkelerin birbirinden uzaklıklarına göre değişir. Bu durumda da ülkelerin, farklılığına bağlı olarak, oruca başlama günlerinin farklı olması gerekmektedir.


Cumhurun delilleri: Cumhurun dayandıkları deliller sünnet ve kıyastır.


Sünnetten delil,


Usul :


Ebu Hurayra (r.anh) ve diğerlerinden rivayet edilen şu hadistir:

"Ayı görünce oruç tutun, ayı görünce oruç bozun. Eğer hava bulutlu (kapalı) ise Şaban'ın günlerini otuza tamamlayın. "

(Buharî ile Muslim rivayet etmişlerdir. Neylu'l-Evtâr, IV, 191.)


Ebu Hurayra (r.anh), Peygamber Efendimiz (s.a.v.)'in şöyle buyurduğunu söyler:

"Ramadan orucunuzu hilali gördüğünüzde tutun. Hilali gördüğünüzde açın. Şayet hava kapalı olursa (ayın tesbitine engel olursa) otuza tamamlayın" (Buhari, Savm, II; Muslim, Siyam, 19, H. No: 1081; Nesâî, Siyam, 9; Darimi, Sivam, 2; Ahmed b. Hanbel, II, 422)




Ramadana girerken Hilali görene uymak :


İkrime, Abdullah İbn Abbas'ın şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:

"Bir bedevî Rasûlullah (s.a.v.)'e geldi. "Ben hilali gördüm" dedi.

Rasûlullah, "Lailahe illallah Muhammedu'r- Rasûlullah'a şahidlik eder misin?" dedi.

Bedevi "Evet" dedi.

Peygamber Efendimiz "Ey Bilal, insanlara bildir de yarın oruç tutsunlar" buyurdu. Bunun üzerine (Rasûlullah (s.a.v)insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini emretti"

(Tirmizi, Savm, 7, H. No: 691; İbn Mace, Savm, 6, H. No:1652; Ebu Davud, Savm, 14, H.No: 2340, 2341; Nesâî, Siyam, 8, H. No: 2115; Dârimî, Savm, 7; Hakim, Mustedrak)


Bayramlara girerken Hilali görene uymak :


Rib'i İbn Haris, Peygamber Efendimizin sahabelerinden birinin şöyle buyurduğunu rivâyet eder:

"İnsanlar Ramadan'ın son günü hakkında ihtilafa düşmüşlerdi. Bu sırada iki bedevî geldi ve "Dün akşam hilali gördük" diyerek Rasûlullah (s.a.v)'in yanında Allah'a yemin edib şahidlik ettiler.

Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): "insanların oruçlarını bozmalarını ve ertesi gün bayram namazına gitmelerini" emretti.

(Ahmed ibn Hanbel, V, 314 – 87; Ebu Davud, Kit. Savm, 13, Hadis no: 2339; 13,5; Darakutni, Kit. Siyam, bab 12)


Kıyastan delil:

Cumhur bu konuda uzak olan ülkeleri hilâlin görüldüğü beldeye yakın olan ülkelere benzetmişlerdir. Bu ülkeler arasında ayırım yapmak bir zorlamadır, her hangi bir delile dayanmamaktadır.

İbni Hacer, Fethu'l-Bari'de bu konu ile ilgili olarak altı görüş zikretmiştir.

San'anî ise şöyle demiştir:

En yakın görüş, hilâlin görüldüğü beldenin halkı ile bu beldenin semtinde bulunan yönlerdeki ülkelerin halkının oruç tutmalarının gerektiği görüşüdür. (Subulu's- Selam, II , 151)


Yani o ülkenin bulunduğu meridyen çizgileri üzerindeki ülke halkının oruç tutması gerekir. Bu da kuzey-güney istikametidir. Çünkü güneşin doğuş yerleri buralarda bir olur. İki ülke arasındaki meridyenlerin eşit olmaması ile yahut enlem derecelerinin farklı olmasıyla ayın doğuş yerleri farklı olur.

Şevkanî şöyle demiştir:

İbni Abbas'ın merfu olarak naklettiği hadisin kendisi delildir, ondan insanların anladıkları mana delil değildir.

İbni Abbas'ın şu sözü ile işaret ettiği husus da delildir:

"İbni Ömer hadisinde bulunan emir, sadece bir yönde bulunan bir ülkenin halkına mahsus değildir. Belki bu emir Müslümanlardan bununla muhatab olan herkese hitabtır.

İbni Ömer hadisini, bir belde halkının hilâli görmesinin başkalarını da bağlayıcı olduğuna delil kabul etmek, başka ülke halkını bağlayıcı olmadığına delil kabul etmekten daha kuvvetlidir. Çünkü hilâli bir belde halkı görürse, onu bütün Müslümanlarda görmüş olur, dolayısıyla görenlere lâzım hilâl gelen, başkaları hakkında da lâzım olur.


Burada güvenilmeye layık olan görüş, Malikîlerle Zeydilerden bir topluluğun ileri sürdüğü ve Zeydilerden el Mehdi'nin kabul ettiği görüştür.

Kurtubî de bu görüşü hocalarından rivayet etmiştir. Görüş şudur:

Bir beldenin halkı hilâli görünce, bütün ülkenin halklarına da oruç tutmak lâzım gelir. (Neylu'l Evtar; IV, 195)


Astronomi ilimleri, İslam ülkeleri arasında şerî ayın başlangıcını birleştirmeyi kuvvetlendirmektedir. Çünkü, bir İslam ülkesinde ayın doğduğu yer ile bu beldeye en uzak bir İslam ülkesinde ayın doğuş yeri arasındaki müddet 9 saattir. Dolayısıyla bütün İslam ülkeleri gecenin kısımlarında ortaktırlar. Bu ülkelerin halkının hilâl göründüğü zaman telgraf yahut telefon irtibatı ile bunu birbirlerine ulaştırmaları mümkündür.

(Şeyh Muhammed Ebu'l-Alâ el-Bennâ'nın kitabı. Bu kitaba merhum Muhammed es-Sayis'in araştırmasında işaret edilmiş olup bu zat Ezher'de Kulliyetu'ş-Şeria'da muderris olarak bulunmaktadır. el-Buhusu'l-Mu'lemeri's-Sadis li-Mecmai'l-Buhusi'l-İslamiyye, 99 vd.)



İKAZ:


Türkiye'de yaşayan müslümanların Oruca, bayramlara başlamak, için ben ülkeme (Takvime-diyanete) uyuyorum demeleri hatalıdır. Çünkü Laik Türkiye hilali gözetleme gibi bir çalışması yoktur!

Şafii mezhebini taklid eden müslümanların, Ramadan ve bayramları 1,5 sene evvelden astronomi hesaplarıyla (gözetlemeden) ilan eden Laik rejimlere itaate-uymaya değil; bilakis Oruc İbadeti ve bayramlar gibi ummetin birlik olması gerek durumlarında Cumhuru takib edib uyması hak olandır!Bir kimse, Şevval hilalini gördüğünü veliyyulemr veya Kadı'ya muracaat ederek beyan ederse, onlar tasdik ettiği anda Ramadan bayramı ilân olunmuş demektir.


Laik olan (yani din ile devlet-dünya işlerini birbirinden ayıran ) devletler, Ramadan-ı Şerif ayının başlangıcını ve bayramını ilân etme hakkına sahib değildirler. Zira bu dini (İslâmî) bir meseledir. Onların bu konuda velayet hakkı yoktur. Velev ki ilân etseler dahi, hükmen geçerli değildir. Çünkü velayet hakkı bey'at sonucu ortaya çıkar. Halbuki laik devlet, hangi dinden olursa olsun, bütün vatandaşları eşit kabul etmek durumundadır.

Nasıl yahudilerin ve hristiyanların bayram günlerini ilân etmiyorsa, (onların tesbit ettiği günlerde yılbaşı vb . kutlamaya katılıyorsa) müslümanların dini, şeriatın ibadet günlerini bayram günlerini de ilân edemez. Ettiği takdirde, vatandaşlar arasında eşitliği bozmuş ve din istismarı yapmış olur. (ki bunu zaten biliyoruz)


Son yıllarda "ru'yet-i hilâl" konusunda, farklı siyasî coğrafyalarda bulunan müslümanlar arasında bir ihtilaf görülmektedir. Müslümanlar yine ayrı ayrı günlerde Ramadan orucuna başlamakta ve farklı günlerde bayramlar etmektedirler.

Bunun sebebini Kemaluddin İbnul-Humam şöyle tesbit etmiştir:

"Müslümanların kendi içlerinden bir emir seçmelerinin sebebi; İslâm'ın emirlerini (ve hükümlerini) hakkı ile eda etmek içindir"(Kemaluddin İbnul-Humâm, Kitabû'l Musayere, İstanbul 1979, 265)



O, bu ifade ile siyasi şuurun temelini tespit etmiştir. Mu'minlerin kendi içlerinden seçtikleri bir emire itaat etmeleri, nassla emrolunmuştur. Günümüzde bu mahiyette bir emir sahibi bulunmadığı için ruyet-i hilal konusundaki ihtilaflar devam edecektir.
Mükellef olan her mu'min, bu durumu iyi düşünüb tağutî güçlerin din istismarı karşısında direnmelidir. Tağutî güçleri reddetmenin bir iman meselesi olduğu asla unutulmamalıdır.


Ramadan Ayına ve Bayramlara Girişin Tesbiti
https://www.islam-tr.org/konu/ruyet-i-hilal-ramadan-ayina-ve-bayramlara-girisin-tesbiti.11202/




burdan anladıgım bizim kurban bayramımızın gecerli oldugu dogrumu anlamışım ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
siz kim? Hangi ülkenin kurbanı? Hıyanet işleri panikle kılıf bulmaya çalışıyo ama kendileri hilali gözetleyip biz göremedik demek bir yana, astronomik hesaplarla gözle görenlerden bile erken ilan ediyor! Halbuki biz hilali göremedik deyip gözetleyenlerden daha sonra ayı 30a tamamladıktan sonra ilan etmesi lazım.
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
siz kim? Hangi ülkenin kurbanı? Hıyanet işleri panikle kılıf bulmaya çalışıyo ama kendileri hilali gözetleyip biz göremedik demek bir yana, astronomik hesaplarla gözle görenlerden bile erken ilan ediyor! Halbuki biz hilali göremedik deyip gözetleyenlerden daha sonra ayı 30a tamamladıktan sonra ilan etmesi lazım.

Hocam şimdi bizim bulunduğumuz beldede,şehirde imam şafii hz. içtihadına göre, ibni abbas hadisine göre hilali gözetleyerek bayram etmemiz, buna göre kendi içimizden seçtiğimiz imam tarafından bayram namazını eda etmemizde bir sakınca var mıdır? Zira ben ne diyanete, ne de arabistandakilere kalbim güvenemiyor.

Ayrıca şunu merak ediyorum. Suudi arabistan mahkemesince 16 ekim günü hilal görülmüş, ertesi günü olan 17 ekim zilhiccenin 1. günü olarak ilan edilmiştir. Bu şekilde mi anlamalıyız? arabistandaki yetkililer hilali 16 ekim günü mü görmüştür? Buraları anlayamadım yahu :) Yani diyanete göre zilhiccenin 1. günü (16 ekim) , suudi arabistan mahkemesince zilhiccenin 1. günü (17 ekim) belirtilmiştir. Doğru mu?

Ayrıca şu kurbanı kesme vakti meselesi var. Şimdi arkadaşlar keseceğimiz kurbanı 25 ekimde kesersek kurban olmuyor o zaman. şüpheli şeylerden sakınıp 26 ekim günü kessek daha kesin olacak demekki. yine hanefilere vacip olan farz namazlardan sonra teşrik tekbirlerini getirmemizde ortalığı karıştıran bir başka mesele.

Not: Bu hilali gözetleme işini dün yapmalıydık. Bir dahaki seneye inşallah :).
 
F Çevrimdışı

ferbay1

Üye
İslam-TR Üyesi
bu konuda suudlulardan ziyade türkiye ile aynı paralelde olan devletlerde yaşayan müslümanlardan haber beklemek daha iyi olacağı kanısındayım.
geçenlerde de aynı şekilde hilal konusunda suud bir gün sonra yapmıştı bayramı ama ülkemizde suuddan bir gün önce hilali gözetleyip görenler vardı. Ehli sünnet demek suuda uymak demek değil ülkemizde gözetleyen müslümanlar var ise onlara bakarız inş. yoksa diğer ülkelerdeki müslümanlardan konu hakkında aldığımız haber ile amel edilir inş. Benim kişisel fikrim ne suud ne de diyanet baz alınmamalı hadislerdede belirtildiği
gibi müslüman kardeşlerimizden gelen haberlerle amel edilmeli.
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
bu konuda suudlulardan ziyade türkiye ile aynı paralelde olan devletlerde yaşayan müslümanlardan haber beklemek daha iyi olacağı kanısındayım.
geçenlerde de aynı şekilde hilal konusunda suud bir gün sonra yapmıştı bayramı ama ülkemizde suuddan bir gün önce hilali gözetleyip görenler vardı. Ehli sünnet demek suuda uymak demek değil ülkemizde gözetleyen müslümanlar var ise onlara bakarız inş. yoksa diğer ülkelerdeki müslümanlardan konu hakkında aldığımız haber ile amel edilir inş. Benim kişisel fikrim ne suud ne de diyanet baz alınmamalı hadislerdede belirtildiği
gibi müslüman kardeşlerimizden gelen haberlerle amel edilmeli.

Bu görüşe bakarsak imam şafii'nin fetvası daha uygun gözüküyor. Karmaşa, fitne döneminde olduğumuzdan kimseye güvenmeden bulunduğumuz beldede kendimiz gözlemleyerek de imam şafiinin fetvasına uyarak hareket edebiliriz diye düşünüyorum. İlla ki birilerinden haber almamıza ne gerek var. Yani sahabeler illa ki birilerinden haber almak için var gücüyle uğraşmış mi ki? Yoksa kendiliğinden birileri haber vermiş ve ona göre mi hareket etmişler. Ben Abdulmuizz hocanın açıklamalarını merak ediyorum. Akşam bakarız inşalllah.

Arkadaşlar bir de şuna inanamıyorum. Günümüz çağında video var, dünyanın neresinden olursa olsun canlı yayın yapılıyor. Gerek diyanet olsun, gerekse Suudi Arabistan mahkemesi olsun, yahu her sene böyle fitneye niye mazur ediyorsunuz. neden bu kadar insanın aklı karıştırılıyor. Bilerek mi yapıyorsunuz diyesim geliyor.

Canlı yayında tv den hilali göstermek bu kadar mı zor yahu? Kim iddia ediyorsa görüldüğü anda haber verip çeksin videoya yollasın youtube. işte bu yani anlamıyorum. Birisi diyor Güney Amerikada görüldü, öbürü diyor yok burda görmedim. Madem görüyorsun çek videoya koy internete, Bu kadar binlerce tv kanalı var bir tanesi de çıkıp hilali göstermiyor arkadaş ne günler ya Rabbim!
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
DİYANETE REDDİYE



Bayram Hilali Görülüncedir! (26 Ekim 2012 Cumua)


Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Ekrem Keleş, Türkiye ve bazı ülkelerde Kurban Bayramı'nın Suudi Arabistan'dan bir gün önce kutlanacağını ifade ederek, Hanefi mezhebine göre hilalin dünyanın neresinde görülürse görülsün bir gün sonrasının kameri ayın başlangıcı kabul edildiğini, Şafii mezhebi gibi bazı mezheblerde ise ayın, bulunulan coğrafyada görülmesinin esas alındığını belirtti. Söz konusu durumun İslâm literatüründe 'ihtilaf-ı met ali'ye itibar edilip edilmemesi (ayın görüldüğü yerlerin coğrafyalara göre farklılık göstermesi) olarak tanımlandığını anlatan Keleş, "Zilhicce ayının hilali dün itibariyle Güney Amerika'nın batısında görüldü." dedi.

Hilali gözetleyenler, Zilkâde ayının 29'unda Hilali görülmesini tesbit ediyor ve Cumhura göre Hicri aya (Zilhicce 1) girilmiş oluuyor. Bu durumda bayram 26 Ekim Cumua günü ilan ediliyor. Dine laik (!) zaviyeden bakan Türkiye devletinin Diyanet işleri, bütün hesab ve planını hanefi taasubu üzerine organize etmesine rağmen, bayramın 1,5 sene evvelden bastırdığı takvime denk gelmemesi üzerine, Suud'da Hilalin görülmesi üzerine, panik içerisindeki halkı sorularına yatıştırmakla görevlendirilmiş Diyanet İşleri yardımcısı Ekrem Keleş, kendi aleyhine olacak görüşleri hatalı şekilde açıklamıştır.

Neden 26 Ekim Cumua Günü Bayramdır :

1- İhtilaf-ı Metali durumunda İmam Şafîi'nin "bulunulan coğrafyada Hilalin görülmesinin esas alınma" prensibini; 1,5 sene önceden Hilali gözetlemeden, Hilali gözetleyenlerin ilanı ile İhtilaf-ı metali'ye hatırlayarak sığınmak zorunda kalmış, Hilalin gözlemleme vaktinin de geçmesi sebebiyle (ki zaten hilali gözetlemek laikkiğe aykırı ve diyanette yasaktır!) takvimden dönmek de ilkelerinden taviz vermektense dinin emirlerinden taviz verdiren bir hukumetten dolayı avamın anlamayacağı izahatlara dalarak, halka Zilhicce'nin 9'unda Kurban kestirme vebaline kılıf bulmaya çalışmıştır.

2- İmam Şafii'nin "bulunulan coğrafyada Hilalin görülmesinin esas alınma" ilkesi, Ramadan ayının girişinde, Şeriatla yönetilen ve ibadetlere sınırlama koyulmayan ülkelerde, Hilali gözetlenmeye çalışılmasına rağmen o bölgede görülememesi durumunda gündeme gelmiştir. Üstelik İmam Şafii'nin (r.aleyh) delil aldığı mesele, ummetin ittifak etmesi gereken meselelerden olan Bayram'ın ilanı değil, Ramadan orucunun başlangıcıyla ilgilidir. Ayıca (İmam Şafîi'nin delil aldığı hadise) kendi bölgelerinde hilali gözetlemeye çabaladıkları halde görememişlerdir.
Durum böyle olduğu halde Cumhur-u ulema, kendi bölgesinde hilalin görülememesi durumunda ayın 30'a tamamlanmaya çalışılmalı; başka bir beldede hilalin görüldüğü haberi üzerine yeni aya girildiğinin ilanı ile Bayram kutlamasına geçilmesi hadisine (Tirmizi, Savm, 7, H. No: 691; İbn Mace, Savm, 6, H. No:1652; Ebu Davud, Savm, 14, H.No: 2340, 2341; Nesâî, Siyam, 8, H. No: 2115; Dârimî, Savm, 7; Hakim, Mustedrak) itibar etmiştir.

3- Diyanet işleri, İmam Şafii'nin 'Hilali gözle göremediği halde, gözlemleyenlerden önce Ramazana başlamadığını !" çok iyi bilmektedir.
Çünkü İhtilaf-ı Metali, Hilal başka memleketlerde görüldüğü halde, kendi bölgende gözetlemene rağmen görememe durumunda, görenlerin aksine ayı 30'a tamamladıktan sonra yeni aya giriş yapılmasıdır.
Fakat Diyanet, Laik devlette kurulma amacına (misyon) uygun fetvalar üretmek için devletin bünyesinde yetiştirildiği için, hem Hilal gözetlenmez, hem de gözetleyenlerden önce aya başlayabilir, Kurban (!) kesebilir.

4- Diyanet, İmam Şafîi'nin aksine, 29 Zilkâde 1433 (15 Ekim 2012 pazartesi) tarihinden sonra Hilali görmüş (!) gibi Zilkâde'yi 30'a tamamlamadan Zilhicce 1'i (16 Ekim Salı) günü takvime bastırabilmiştir.

5- Diyanet işleri, takvimdeki bayramından dönemeyerek, Hacca gönderdiği vatandaşlarıyla bayram, teşrik ve arafa (orucu) farklı günlerde uygulanacaktır. Halkının ibadet ve amellerini boşa çıkartma tehlikesine (vebal ve hesabı)rağmen, Allah'tan korkmamaktadır. Diyanet teşkilatının laik sistemde konumunu bilemeyenler hariç, muslumanlara düşen bu konuda Cumhurla (ummetle) beraber olmaktır. Bu sayede Kurbanın bayramdan evvel kesilme tehliklesi de kalmamış olacaktır.

6- Türkiyenin ve dünyanın batısı sayılacak Güney Amerika kıtasında görülen hilal, ertesi günün hilalidir. Yani dünyanın batısındaki görülen (çıkan) hilal ertesi güne ait olan hilal olacağından, bir gün sonra Zilhicce ayına başlamanız gerekirdi. Oysa sizin takvimleriniz vahy misali kabullenilildiği için, hata yapsanız da bunu düzeltmenizin, geri gönüşünüz olmadığı için, 3 gün erken bayram yapacak olsanız da sizin kılıfınız hazırdır!


Ummetin coğrafyasının işgal edildiği, kadın, çocuk ve yaşlıların kanlarıyla nehirler oluşturulduğu günlerimizde, bu şuur ve vakar ile Mu'min Muvahhid kardeşlerimin Kurban bayramını tebrik ederim.
 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
hele ki hocam zaten anlamakta zorluk çektim :). Bakıyorum bakıyorum hesap tutmuyor. şimdi şöyle yazalım o zaman.

Suudi arabistan mahkemesi

İmam şafii'nin fetvasına göre hareket ediliyor.

29 zilkade = 15 Ekim (hilal arabistanda gözlemlendi fakat görülmedi. Bu nedenle ay 30'a tamamlanacak)
30 Zilkade = 16 ekim
1 zilhicce = 17 ekim
2 zilhicce = 18 ekim
3 zilhicce = 19 ekim
4 zilhicce = 20 ekim
5 zilhicce = 21 ekim
6 zilhicce = 22 ekim
7 zilhicce = 23 ekim
8 zilhicce = 24 ekim
9 zilhicce = 25 ekim
10 zilhicce = 26 ekim (kurban bayramı 1. günü)

Diyanet

İmamı azam ebu hanifenin fetvasına göre ayın 29. gününün yatsı vakti ve sonrasında dünyanın neresinde görülürse
ertesi günü müteakip ayın 1. günü kabul ediliyor.

29 zilkade = 15 Ekim (hilal Güney Amerika da görüldü)
1 zilhicce = 16 ekim
2 zilhicce = 17 ekim
3 zilhicce = 18 ekim
4 zilhicce = 19 ekim
5 zilhicce = 20 ekim
6 zilhicce = 21 ekim
7 zilhicce = 22 ekim
8 zilhicce = 23 ekim
9 zilhicce = 24 ekim
10 zilhicce = 25 ekim (kurban bayramı 1. günü)

Olayı özetlersek bu iki tarafın (Arabistan mahkemesi ve Diyanet) iddiası bu şekilde. Doğru mu anlıyorum?
 
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Guest
25 ve 26 ekime hangi ülkeler uyacak?çoğunluk hangisine tabi oluyor?bilen var mı?Hilali kim görmüş,sahiden doğru mu?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Kurban Bayramı 26 Ekim Cumua günüdür, ve bu kat'idir. İhtilaf etmeyin , Türklerin çoğunlukta olduğu coğrefyada yaşamadan dolayı etkilenip, tereddut etmeyin. Bu konuda Hilal gözetlemesini gericilik gören Hıyanet teşkilatına itibar edilmez. Laik demokratik Türkiye için Diyanet ve Kıldırgaçları bu günler içindir!

Perşembe günü kesilen hayvanlardan etten başka bir şey yoktur.
Cumua gününü bayram kabul edenlerin, perşembe günü hayvan kesenlere yardım dahi edemez meşrulaştıramaz!

Kimse hacı kurbanını kesmeden Kurban kesmesin, Bayram yapmadan bayram yapmasın.

 
A Çevrimdışı

akilli55

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
1 gün sonra kesip ibadeti sağlama almanın hiçkimseye zararı olmaz. 26 ekim günü kesilse en sağlam hareket edilmiş olur. Abdulmuizz hocaya sonuç itibariyle katılıyorum.

Tersi olsaydı suud devleti 25 ekim, diyanet 26 ekim deseydi yine 26'sında yapardım. Açıklamalar beni tatmin etmedi ama hocanın ihtilaftan uzak durun sözü, imkan varken yapmamak yanlış olurdu.
 
Üst Ana Sayfa Alt