Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Hz. Ali (r.anh), Ebu Cehl'in Kızı ile Evlenmek İstiyor muydu?

A Çevrimdışı

Abu Jafar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
Bana kaynakli deliler lazim, Ali ibn Abi Talib, radi Allahu anhu, ikinci es evlenmek isdiyordu diye.

Ve kaynakli deliler lazim, Fatima, radi Allahu anha, bunun icin kizgin oldugundan.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
74-.......ez-Zuhrî şöyle demiştir: Bana Alî ibn Huseyin tahdîs etti ki, el-Mısver ibn Mahrame (r.anh) şöyle demiştir: Alî, bir ara Ebu Cehl'in kızı ile nişanlanmak istedi. Alî'nin bu arzusunu Fâtıma işitti ve akabinde Rasulullah'a geldi ve:
Kavmin senin kızların için öfkelenmez olduğunu söylüyorlar. Bak işte Alî, Ebû Cehl'in kızını nikâh edecek! dedi.
Bunun üzerine Rasulullah kalktı (bir hutbe yaptı).
Mısver dedi ki: Ben Rasûlullah'tan bu hutbesinde şehâdet getirdikten sonra şöyle derken işittim:
— "Amma ba'du (Sözün bundan sonrasına gelince): Şubhesiz ben (kızım Zeyneb'i) Ebu'l-Âs ibn Rabî'a nikâh ettim. O bana söz verdi ve bana karşı verdiği sözde doğru hareket etti. Şubhesiz Fâtıma bendendir parçadır. Muhakkak ki, ben ona fenalık yapılmasını çirkin görürüm. Vallahi Allah Rasûlu'nun kızı, Allah düşmanının kızı ile bir erkeğin yanında bir araya gelmez".
(Râvî dedi ki : Bunun üzerine Alî, Ebu Cehl'in kızı ile evlenmeyi bıraktı.
Muhammed ibn Amr ibn Halhala şunu ziyâde etti: îbn Şihâb'dan; o da Alî'den; o da Misver'den; o şöyle demiştir: Ben Peygamber'den işittim; Abdu Şems oğullârı'ndan bir damadını (Ebu'l-Âs'ı) zikretti ve onu dâmâtlığı hususunda çok güzel övdü: "O bana söz verdi, sözünde gerçek çıktı ve bana verdiği va'diyerine getirdi" buyurdu.
(Buhari, Fedailu's-Sahabe, 16)


(Bu ziyâde, Beşte bir" Kitabı'nda, uzunca bir metinle geçmişti.
Ebu'l-Âs, Abdu Şems oğulları'ndandır, adı Lakît yâhud Huşeym'dir; Ebu'l-Âs künyesiyle meşhurdur; adıyle anılmamıştır. Anası Hâle bintu Huveylid'dir ki, Hadîce'nİn kızkardeşî oluyor. Ebu'l-Âs, Peygamber olmazdan evvel Muhammed'in en büyük kızı Zeyneb ile evlenmişti. Bedir günü muriklerle beraber esîr düşünce Peygamber, Zeyneb'i Medine'ye göndermesi şartıyle onu âzâd etmiş, o da Mekke'ye vardığında bu va'dini yerine getirip Zeyneb'i Medine'ye göndermişti. Sonra Peygamber, Zeyneb'i Ebû'1-Âs'a yeni bir nikâhla tekrar vermiştir. Ebu'l-Âs, Yemâme'de şehîd düşmüştür.)


2069. ...Ali b. el-Huseyn'in haber verdiğine göre kendileri Yezid b. Muâviye'nin yanından yani el-Huseyn b. Ali (r.anh)'nin şehîd edildiği yerden Medine'ye geldikleri vakit, O'na Misver b. Mahreme tesaduf etmiş ve:
Bana emredecek bir hacetin var mı? demiş, (Ali) dedi ki; ben de O'na:
Hayır, diye cevap verdim. O ise:
Bana Rasulullah (s.a.v.)'ın kılıcını verir misin? Çünkü ben bu kavmin onu almak için sana galebe çalacaklarından korkarım. Eğer onu bana verirsen (onu almak isteyen kimse) beni çiğnemedikçe ona erişemez.
Ali b. Ebî Tâlib (r.anh,) Fatıma (r.anhâ)'nın üstüne (evlenmek maksadıyla) Ebu Cehl'in kızına dünürlük yapmıştı. Bunun üzerine Rasûlullah (s.a.v.)'ı bu konuda işte şu minberi üzerinde halka hitab ederken işittim. Bense o gün buluğa ermiş (denecek bir kıvamda) idim.
(O günkü konuşmasında Rasul-u Ekram) :"Gerçekten Fatıma bendendir ve ben onu
(kıskançlık yüzünden) dini hususunda fitneye düşmesinden korkuyorum" buyurdu, dedi,
Misver (sözlerine devam ederek) dedi ki: Sonra (Rasul-u Ekram) Abduşşems oğullarından bir damadından bahsederek onun damatlığını övdü ve çok güzel sena edib;
"Benimle konuştu, bana doğruyu söyledi, bana va'd ettiği sözünü yerine getirdi. Ben ne helâli haram kılarım, ne de haramı helâl. Fakat Allah'a yemin olsun ki Rasulullah (s.a.v.)'in kızıyla Allah'ın düşmanının kızı ebediyyen bir yerde bir araya gelemez." buyurdu.

(Ebu Davud, Nikah, 2069 ; Buhârî, Fedâilu'sahabe 16; Muslim, Fedailu's-sahâbe 95-96; İbn Mâce, Nikâh 56; Ahmed b. Hanbel, IV, 376)
Açıklama

Ali (r.anh)'ın dünürlük yaptığı kadın Ebû Cehl'in kızı Cuveyriye'dir. İsminin Cemîle olduğunu söyleyenler de vardır. Bu kadın aslında iyi bir müslüman olmuştu. Fakat Rasul-u Ekram kızı Fatıma'nın annesini ve kız kardeşlerini kaybettikten sonra hayatta yalnız kaldığını bildiği için kadınların yaradılışında bulunan kıskançlık duygusunun da ilâvesiyle üzüntüsünün son haddine varacağını ve etrafında derdini dökebileceği bir kimsesi de olmadığı için bunalıma sürükleneceği ve dolayısıyla dinî yönden büyük bir tehlikeyle karşı karşıya kalacağını düşünerek kızı Fâtıma hakkında endişeleniyordu.
Nihayet bu endişesini bir hutbesinde dile getirdi. Misver de bu hutbeyi dinleyenlerden biridir. Ali, Ebu Cehl'in kızına dünürlük yaparken; "Size helâl olan kadınlardan ikişer, üçer, dörder alın." (Nisa 3) âyet-i kerimesinin genel hükmüne sarılmıştı. Fakat Rasul-u Ekram'in bunu hoş karşılamadığını anlayınca hemen vazgeçti.
Misver'in, Ali b. Huseyn'den, Peygamber'in kılıcını isterken Peygamberin Fatımayı mudafaa ederek sözü geçen evlenme teşebbusunun gerçekleşmesine engel oluşunu hatırlatmaktan maksadı, Peygamber'in kızı Fâtıma'ya beslediği şefkat gibi kendisinin de Ali b. Huseyn'e şefkat beslediğini ifâde etmek, kılıcı ondan sadece kendisini muhafaza etmek maksadıyla istediğine onu inandırmaktır.

İbn Hacer, Misver'in Sıffîn Savaşında Muâviye safında bulunduğunu nazar-ı itibara alarak onun Ali b. Huseyn'e söylediği bu sözleri elindeki kılıcı almak maksadıyla hile için söylemiş olabilceğinin ihtimali üzerinde durmaktadır. Aslında Misver'in Ali'nin, Ebû Cehl'in kızına dünürlüğünü hatırlatmasının bir nevi Ali'ye hakaret mânâsı da taşıdığını kaydeden İbn Hacer, Fâtıma'nın öz evlâdı Huseyn'in şehid edilişine ilgisiz kalan Misver'in, Fâtıma'nın torunu Ali b. Huseyn'in elindeki kılıcı korumak için canını feda edeceğinden bahsetmesini pek mubalağalı bulmakta, bununla beraber Misver'in, Huseyn'den çok uzaklarda Hicaz bölgesinde bulunuşunun bu ilgisizliğe sebeb olabileceği ihtimaline de yer vermektedir.

Hadiste sözü edilen Ebu-l Âs (r.anh), Peygamber (s.a.v.)'in Zeyneb (r.anhâ) isimli kızı ile evli idi. Ebu'l- Âs, Zeyneb ile evlenirken onun üzerine ikinci bir kadınla evlenmeyeceğine söz vermişti. Peygamber irad buyurduğu hutbede onun bu sadakatini ifade edip övmüştü. Hadisi açıklayan âlimler şöyle derler:
Ali (r.anh)'de Fâtıma (r.anhâ) ile evlenirken muhtemelen böyle bir şart koşmuştur. Eğer böyle bir şartı varsa bu şartı unuttuğu için Ebu Cehl'in kızını istemiştir, diye yorumlarlar. Şayet böyle bir şartı yok ise, Fâtıma (r.anhâ) üzerine evlenmeye teşebbus etmesi, kendisinden beklenmediği için ima yollu kınanmıştır. Peygamber (s.a.v.) çok ender olarak kişiyi işlediği kusurdan ötürü yüzüne karşı ayıplardı. Ali (r.anh)'ı sırf Fâtıma (r.anhâ)'nın rıdasını ve gönlünü almak için alenen ayıplamıştır. Bu olay Mekke Fethinden sonra vuku bulmuştur.
Ebu'l-Âs (r.anh) Peygamber (s.av.)'e Peygamberlik görevi verilmeden önce onun yaşça en büyük kızı Zeyneb (r.anhâ)'nın üzerine ikinci bir kadınla evlenmeyeceğine söz vermiş ve bu sözüne sadakat göstermiştir. Bu zat henüz müslüman olmadan önce vuku bulan Bedir Savaşında esir edilmişti. Zeyneb (r.anhâ) evlenirken anası Hatice (r.anhâ) tarafından kendisine hediye edilmiş olan gerdanlığını Mekke'den Medine-i Munevvere'ye esir edilen kocası Ebu'l-Âs'a göndererek gerdanlığını fidye olarak verip esaretten kurtarılmasını istemişti. Rasul-u Ekrem (s.a.v.) gerdanlığı görünce sahabîlere:
Dilerseniz, Zeyneb'in esirini Zeyneb için salıverin ve gerdanlığını da Zeyneb'e geri gönderin, buyurmuş. Sahâbîler de, "hay hay" deyip, Ebu'l-Âs'ı serbest bırakmışlar ve Zeyneb'in gerdanlığım da iade etmişler. Peygamber (s.a.v.) Zeyneb'i Medine'ye göndermeyi Ebu'l- Âs'tan isteyip serbest bırakılması için şart koşmuş idi. Ebu'l- As verdiği sözü yerine getirmiş ve Mekke'ye varır varmaz Zeyneb'i Medine-i Munevvere'ye göndermişti. Ebu'l-Âs ikinci kez esir edilmiş, yine Zeyneb'in, ricası üzerine tekrar serbest bırakıldıktan sonra İslâmiyeti kabul etmiş ve bunun üzerine Peygamber (s.a.v.) Zeyneb'i onun nikâhına iade buyurmuştu. Bundan sonra Ebu'l-Âs ile Zeyneb'in Umâme isimli kız çocukları olmuştur.
Peygamber (s.a.v.) Ali (r.anh)'nîn Ebû Cehil'in kızı ile evlenme teşebbüsü konusunda yaptığı konuşma esnasında Ebu'l Âs'ın meselesini, Ali için örnek olmak üzere açıklamıştır. Çünkü Ebu'l-Âs müslüman olmadan önce de müslüman olduktan sonra da Zeyneb'e daima iyilik etmiş, onu hiç üzmemiştir.

Şafiî ulemâsından İmam Nevevî metinde geçen "ben ne helâli haram, kılarım ne de haramı helâl..." cümlesi ile ilgili olarak şunları söylemiştir:
"Peygamber "ben ne helâli haram kılarım, ne de haramı helâl..." buyurmakla, Ebû Cehl'in kızının Ali'ye aslında helâl olduğunu bildirmiştir. Fakat kendi kızıyla onun bir nikâh altında toplanmalarını iki sebebddn dolayı yasak etmiştir.
Bunlardan biri, bu nikâhın Fâtıma'ya eziyet vermesidir. Bu takdirde Peygamber'in kendisi de eziyet duyacak ve buna sebeb olan Ali helak olacaktır. Peygamber (s.a.v.) bu düşünceyle ve Ali ile Fâtıma'ya karşı beslediği şefkatten dolayı bu evlenme teşebbüsüne engel olmuştur.
İkinci sebeb ise, kıskançlık dolayısıyla Fâtıma'nın fitneye düşeceğinden korkmasıdır. Ulemâdan bazıları "Peygamber (s.a.v.)'in maksadı, Ebû Cehl'in kızı ile Fâtıma'nın bir nikâh altında toplanmalarını yasaklamak değildir. Sadece Allah'ın lutfu ile bunların bir araya gelemeyeceklerini bildirmiştir" demişlerdir.
Allah Teâlâ Peygamberinin kızı ile Allah düşmanı bir kimsenin kızının birleşmesini Allah Teâlâ'nın daha önce haram kılmış olması ve Rasul-i Ekram'in de; "Allah'a yemin nolsun ki, Rasulullah'ın kızıyla Allah'ın düşmanının kızı ebediyyen bir yerde birleşemez." sözüyle Allah'ın bir yasağını haber vermek istemiş olması da mümkündür. Bu takdirde Rasulullah'ın kızının aduvvullah'ın kızıyla bir nikah altında birleştirilmesi konusu haram olan nikâhlar içerisine girer.

(Nevevî, Şerhu Muslim, XVI, 3; Ebu Davud, Nikah, 2069)
Bazı Hükümler

1. Sahabe-i kiram Peygamber’in sünnetini tesbit hususunda son derece dikkatli ve hırslı idi.
2. Fâtıma'nın Rasul-u Ekram yanında büyük bir değeri vardı. Peygamber onu memnun etmek için çok gayret gösterirdi.
3. Fâtıma (r.ânha) razı olsaydı Ali, Ebu Cehl'in kızıyla veya başka bir kadınla evlenmekten çekinmezdi.
4. Rahatsız edilmesi Peygamber'ın rahatsızlığına sebeb olan bir kimseyi üzmek haramdır. Çünkü bu Peygamber Efendimizi üzmek demektir. Peygamberi üzmenin haram olduğunda ise, ittifak vardır.
5. Fâtıma'yı üzmek Peygamber'i üzmek demektir.
6. Seddu'z-zeria (harama giden yolları kapamak) delili sunnet ile sabittir.
7. Babaların bazı halleri çocukları için utanç vesilesi olabilir.

(Ebu Davud, Nikah, 2069)


93- (2449) Bize Ahmed b. Abdillah b. Yûnus ve Kuteybe b. Saîd ikisi birden Leys b. Sa'd'dan rivayet ettiler. İbnu Yûnus dedi ki: Bize Leys rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdullah b. Ubeydillah b. Ebî Muleykete'l-Kureşî Et-Temîmî rivayet etti. Ona da İbni Mahrame rivayet etmiş ki, kendisi Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'i minber üzerinde iken dinlemiş, şöyle buyuruyormuş :
«Gerçekten Hişam bin Muğira oğulları, kızlarını Ali b. Ebî Talib'e nikâhlamak için benden izin İstediler. Ben onlara izin vermiyorum! Sonra (yine) Ben onlara izin vermiyorum! Sonra (yine) Ben onlara izin vermiyorum! Meğer ki, Ebû Tâlib'in oğlu benim kızımı boşayıp, onların kızını almak İsteye. Çünkü benim kızım ancak benden bir parçadır. Onu şubheye düşüren beni de şubheye düşürür; ona eziyet veren şey bana da eziyet verir
 
A Çevrimdışı

Abu Jafar

Üyeliği İptal Edildi
Banned
ma shaa Allah akhi'l-karim. Allah, azza wa jalla, seni devam ettirsin böyle. Jazaka Allahu khairan.
 
Üst Ana Sayfa Alt