Çözüldü Hz. Ömer'in, Uzaktaki Orduya "Ya Sâriye! El Cebele! El Cebele!" Dediği Rivayetin Sahihliği?

A Çevrimdışı

Aolis

Üye
İslam-TR Üyesi
Selamun Aleykum akhiler..Bu gün birisiyle muhabbet ederken keramet ile ilgili bir konu açıldı ve kerametin olduğuyla ilgili ortaya iddalar atıldı.Delil olarakta Hz Ömerin halifelik döneminde hutbesini kesip El Cebele El cebele dediğini sahabelerin şaşırdığını sonra olayın İran Seferi sırasındaki mücahidlerin sıkıntılı hallerini görüp onların dağa doğru çekilmeleri için emir vermek amaçlı el cebele el cebele dediğini, mücahidlerinde hz Ömerin ikazını duyup dağa çekilip savaşı kazandıklarını söylediler..Bana fazlasıyla uydurma geldi ama önceden duymadığım için böyle birşey tamamen de reddedemedim..

Böyle bir vaka varmıdır? Ne kadar sahihtir bilginiz varsa anlatırsanız çok mutlu olurum..
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Aleykum selam we rahmetullah ;
Meşhur Rivayet sahihtir.

Ömer (r.anh)ın, komutanına (diriden diriye) uzaktan (kendisi bile farkına varmamıştır) seslenmesi ve komutanın sesi duyması ehl-i sunnet alimlerince Keramet kabul edilmiştir.

Ömer, İran'ın Nihavend bölgesinde düşmanlarla savaşan İslâm askerlerini ve askerlerden Sariye'yi görmüş, O'na: "Sariye! Dağa, dağa" diye nida etmiştir.
(Bu kıssa birçok şekillerde rivayet edilmiştir. Sahih olan rivayete göre: "Ömer (r.anh) hutbe okurken bir ara üç defa: "Seriyye, dağ tarafına" diye nida etmiştir. Savaştan yaklaşık bir ay sonra Sâriye b. Zuneym b. Abdillâh ed-Duelî’nin gönderdiği müjdecinin Medine’ye ulaştığı ve savaş esnasında Ömer (r.anh)’in “Sâriye, dağa çekil dağa” sözünü duyup dağa çekilerek yenilgiden kurtulduklarını bildirdiği, Medine halkının Ömer’in hutbedeki sözünün mânasını bu açıklama üzerine anladığı nakledilmektedir. Bu manada gelen hadis sahihtir. (İbni Kesir, el-Bidâye C.7, sf: 131 ; Taberî, Tarihu'l-Umem ve'l-Mulûk, 2:380; Ebû Nuaym, ed-Delâil, 3:210,211; Beyhakî, Delâilu'n-Nubuvve: 6:370; Suyûtî, Târihu'l-Hulefâ, sf:128)


"İsnad, hasen ve ceyyiddir" demektedir. Şeyh Elbânî ise el-Ehâdîsu's-sahîha'da (1110) hadisin mevkuf olduğunu söyler. Ömer'in orduyu görmüş olduğu hususu kaynaklarda belirtilmemiştir. Bu olayın keşifle olduğunu iddia eden tasavvufçuların görüşü böylece boşa çıkmaktadır. Reşid Rıza, el-Fetâvâ'sında buna benzer görüşler açıklamıştır.
(İbn Kayyim el-Cevziyye, Kitabu’r-ruh, İz Yayıncılık, Sf: 237)



Abd b. Cuveyîn henüz beşikte olan bir çocukla konuşması (Buhârî, Enbiyâ, 48). Sahibiyle konuşan inek kıssası (Buhâri, Enbiya, 54). Ömer'in Medine'den Nihavend'deki İslam ordusunun kumandanı Sariye "dağa çık diye seslenmesi" ve Sariye'nin bunu duyması (İbn-i Hacer, el-İsâbe, II, 3)

Mûcize kerâmet için asıl, keramet ise mûcizenin bir fer'idir. Kişinin eli üzere kerametin zuhur etmesi, o kişinin peygambere ittibâının bereketiyledir. Böylece kerâmetler, aslında peygamberlerin mucizelerine dahildirler. (İbn Teymiyye, el-Furkan beyne Evliyai'r-Rahmân ve Evliyâi'ş-Şeytan, Beyrut 1390 h. s. 124)
Bu sebebledir ki kerâmet, ancak şerîata bağlı kimselerden sadır olur. Şerîata bağlı olmayan kimselerin gösterdiği harikulâdelikler keramet değildir. Ayrıca kerâmetin kendisi, mubah olan şeyler cinsinden olmalıdır. Keramette şerîatın emirlerine muhalif unsurlar bulunamaz.
Keramet, ilmin yollarından sayılmaz ve başkalarına delil olamaz. Hele onu, kişinin masumiyetine ve söylediği herşeyin doğruluğuna yormak, İslam'ın prensipleriyle taban tabana zıttır. (İbn Teymiyyle, el-Furkan beyne Evliyai'r-Rahmân ve Evliyâi'ş-Şeytan, Beyrut 1390 h. Sf: 48-49)

İslam'da Keramet
 
Üst