İBN TEYMİYYE ALLAH'A SINIR NİSBET EDİYOR MU? EDİYOR İDDASINA DAİR BİRİNCİ VESİKANIN TAHLİLİ



https://ibnoutaymiyya.com/2012/05/24/ibn-taymiyya-pretend-que-allah-a-une-limite/ adlı sitedeki iddiayı mülahaza edeceğiz. Bismillah...
Şeyhülislam İbn Teymiyye, yukarıda Minhacu's-Sünneti'n-Nebeviyye adlı eserinde, yukarıda göreceğiniz üzere sol sayfanın üstünde Ebu Said ed-Darimi'nin şu sözünü aktarmaktadır; ''Allah'ın bir haddi vardır ve bunu sadece kendisi bilir ve bir kimsenin de Allah'ın haddiyle O'nun zatının bir sonu&sınırı vardır diye tevehhüm etmesi de caiz değildir.'' Yukarıda bu sözü mavi renkle işaretleyen kişi, Darimi'nin sadece ''Allah'ın bir haddi vardır ve bunu sadece kendisi bilir.....'' kısmını işaretleyerek mevzuya dair dikkat çekmek istemiş ama ''Bir kimsenin de Allah'ın haddiyle O'nun zatınının bir sonu&sınırı vardır diye tevehhüm etmesi de caiz değildir.'' cümlesini işaretlemeyerek güya buranın gözümüzden kaçacağını ve aldanacağımızı zannetmiş... Yani Darimi -rahimehullah- Allah için hadd lafzını isbat ederken Allahın zatını tahdid(sınırlandırma) ederek, Allahın zatını mahdud(altı cihetten sınırlı) kılmayı kesinlikle kastetmemiştir. Dariminin bu manayı kastettiği aşikardır ve bunda bir tartışmaya mahal yoktur.
İbn Teymiyye ''hadd'' lafzıyla alakalı da Beyanu Telbisi'l-Cehmiyye adlı eserinde demiştir ki;
هذا اللفظ لم نثبت به صفة زائدة على ما في الكتاب والسنة ؛ بل بيّنّا به ما عطله المبطلون من وجود الرب تعالى ومباينته لخلقه وثبوت حقيقته
Biz Kitapta ve Sünnette geçen sıfatlara fazladan bu lafzı isbat etmedik. Bilakis bu (hadd) lafzıyla Muattılanın iptal ettiği, Allah'ın zatını-mahlukatından ayrı oluşunu ve hakikatının subutunu beyan ettik.''
İbn Teymiyye mezkur eserde bu cümleyi kurmadan önce aynı menheci gözeterek Abdullah bin Mübarek'in de Allah'a, mahlukatından ayrı olması manasında hadd isbat ettiğini aktarır. Abdullah bin Mübarek gibi bir zatın buna dair söylediklerini inşallah sizlere aktaracağım.
Vesikadaki bir sonraki ibarenin tercümesi şöyledir; ''Müslümanlar ve kafirler ortak bir kelimede ittifak etmişlerdir, Allahın semada olduğunu söyleyerek onu bununla hadd eylemişlerdir.''
Bu ibareden yola çıkacak olursak, Allah'ın semada olmasına dair bizzat tesbit ettiğim sahih&hasen-merfu&mevkuf yirmiye yakın hadis vardır. Bu kesret ise Allah'ın semada olmasının mütevatir bir bilgi olduğunu belirtir. Dört mezheb imamı da Allahın semada olduğunu söyler. Bu söylediklerime dair malumat edinmek için bu linki; ALLAH NEREDE ziyaret edebilirsiniz.
İbarenin devamında حدوه بذلك sözü geçmektedir. Vesika sahibi bu cümleden: İbn Teymiyyenin Allahın semanın içinde mahdudtur sözünü söylediğini vehmettirmiştir. İbn Teymiyyenin fikriyatını külli bir okumayla idrak etmeye çalışırsak, kendisinin burada Allahın zatının semanın içinde mahdud kılmadığını anlıyoruz. Allah semadadır demek Ebu'l-Hasen el-Eşari, İbn Abdilberr, Beyheki gibi alimlerin nezdinde Allahın arşın fevkinde olması manasındadır. Bu mana nasıl verilir idrak edebilmek için Arapça gramerinde, huruf-u cerr'i bilmek icab eder ama bu detayı burada zikretmeyeceğim. İbn Teymiyye Mecmuu'l-Fetava adlı külliyatında Allah semadadır derken, Allah arşın üstündedir anlamını kasteder ve şöyle der;
السلف ، والأئمة ، وسائر علماء السنَّة إذا قالوا : " إنه فوق العرش " ، و " إنه في السماء فوق كل شيء " : لا يقولون إن هناك شيئاً يحويه ، أو يحصره ، أو يكون محلاًّ له ، أو ظرفاً ، ووعاءً ، سبحانه وتعالى عن ذلك ، بل هو فوق كل شيء ، وهو مستغنٍ عن كل شيءٍ ، وكل شيءٍ مفتقرٌ إليه ، وهو عالٍ على كل شيءٍ ، وهو الحامل للعرش ، ولحملة العرش ، بقوته ، وقدرته ، وكل مخلوق مفتقرٌ إليه ، وهو غنيٌّ عن العرش ، وعن كل مخلوق
Selefi salihin, imamlar ve sair ehli sünnet imamları: ''Allah arşın fevkindedir'' ve ''Allah semada her şeyin üstündedir'' derken, Allahı bir şeyin ihata edip o şey içerisinde mahsur bıraktığını, ona mahal, zarf(mekan) veya kap olduğunu kastetmezler. Allah bütün bunlardan münezzehtir. Bilakis Allah herşeyin fevkinde/üstünde ve herşeyden müstağnidir. Herşey ona muhtaçtır. Herşeyin üstünde uluvv sıfatına sahiptir. Arşı, arşı taşıyanları da kuvvetiyle kudretiyle O taşır. Her mahluk ona muhtaç olduğu gibi arştan da bütün mahlukattan da müstağnidir.Dolayısıyla, ''...onu bununla hadd eylemişlerdir.'' sözünün manası Allah arşın hadd ile(mahlukattan ayrı olma manasında) üzerindedir demektir.
ALLAH'A HADD NİSBET EDEN BAŞKA BİR ALİM: ABDULLAH BİN MÜBAREK
Allah için hadd isbat etmenin manasını İbn Teymiyyeden aktarmıştık. Manası; Allahı mahlukatından bain kılmaktır. Bain kılmaktan kasıt ise Allahın mahlukundan ayrı olmasıdır. Hadd nisbet etmenin gayesi de; Allah zatına mahlukun hulul etmediğini, Allahın da mahluka hulul etmediğini beyan etmekdir. Bu manada Abdullah bin Mübarek'in bu isbatını sizlere nakletmek istiyorum. Abdullah bin Mübarekin önemine dair şunu da zikretmek istiyorum ki kendisi, Ebu Hanife, Süfyan es-Sevri, A'meş, İmam Malik gibi zatların talebesi olup, Yahya bin Main, San'ani ve İbn Rahuye gibi gibi zatların hocasıdır. İbn Mübarekin bu isbatını Beyheki ve İbn Abdilberr nakletmektedir;
BEYHAKİ, EL-ESMA VE'S-SIFAT
Ali bin Hasen Abdullah bin Mübarek'e sordu. Rabbimizi nasıl biliriz?
Abdullah bin Mübarek; Yedinci kat semada Arşın üzerinde
Ali bin Hasen; Cehmiler O budur (Allah heryerde) diyorlar
Abdullah bin Mübarek; Cehmilerin dediğini demeyiz, O O'dur deriz.
Ali bin Hasen; Hadd ile mi?
Abdullah bin Mübarek: Evet, vallahi hadd ile!
BEYHAKİNİN ABDULLAH BİN MÜBAREKİN SÖZÜNÜ TAHLİLİ
Yukarıda aktardığımız vesikayı inceledikten sonra, Beyhaki bu rivayeti aktardıktan sonra şöyle demektedir;
''Abdullah bin Mübarek ''hadd'' lafzıyla ancak işiticiliğin haddini kastetmiştir ve işitilen şey de haber-i sadıkta buyrulduğu gibi Allahın arşa istiva etmesi ve arşın üzerinde olmasıdır. Hadd ispatı ile ancak Cehmileri tekzib eylemiştir ki, Cehmiler Allahın her mekanda olduğunu savunur.''
Aynı rivayeti İbn Abdillberr'de aktarmaktadır, buyrun vesikası;
İBN ABDİLBERR, ET-TEMHİD
ZEHEBİNİN HADD MESELESİ HAKKINDAKİ FETVASI
Zehebi, Şeyhulislam İbn Teymiyye'nin has talebelerindendir. Zehebi bu konuda biraz farklı bir tutum sergileyerek Siyeru A'lami'n-Nübela adlı eserinde şöyle demiştir;
''Doğru olan (hadd lafzını) itlak etmekten kaçınmaktır. Zira bu (lafız hususunda) bir nas varid olmamıştır. Sahih mana farzetsek bile Allahın izin vermediği birşeyi telaffuz etmekten kaçınmalıyız, zira kalbe bidat olan birşey dahil olabilir. Allah bizi ve imanımızı koru''
HÜLASA: Aşikare gözüküyor ki mesele alimler arasında ihtilaflıdır. İsbat eden olduğu gibi nefyeden de olmuş. Şahsen bu konuyu açmakta amacım, atılan iftirayı deşifre etmekti. Yoksa kimsenin kafasını karıştırmak istemem.