Ebû Bekre (r.anh)'den (şöyle demiştir):
Peygamber (s.a.v.): "İki ay eksik olmazlar: Bunlar iki bayram ayı olan ramadân ile zu'l-hicce'dir" buyurdu.
(Buhari, Savm, Bab 12, Hadis no: 22; Muslim, Savm, Bab 7, Hadis no: 32; Ebû Davud; Tirmiz; îbni Mâce)
İki bayram ayının hiç noksan olmaması keyfiyeti, âlimler tarafından çeşitli vecihlerle tevcih edilmiştir.
Meselâ bâzısı: Bu iki ay, kendilerinde eksiklik olduğu hâlde bir sene içinde birleşmezler, demiştir.
Tahâvî de şöyle demiştir: Hadîsin medlulû umûmî değildir. Yânî her sene bu iki ay otuzar gün olur denilmek istenilmemiştir. Çünkü muteaddid senelerde yirmidokuz olduklarına tesadüf ettik. Belki hadîsin ma'nâsı iki bayram ayı olan ramadân ile zu'1-hicce yirmidokuz gün olsalar bile noksan değildir, kâmillerdir. Bunun birisinde oruç tutulur, öbürüsünde hacc edilir. Ve her iki ibâdet, hükümler cihetiyle tam ve kâmildir, nakıs değildir, demektir.
Şârih Kirmanı de Tahâvî'nin bu tevcihini şöyle açıklamıştır: "Havanın kapalı olması cihetiyle ramadânın sayısı eksilse, Arafat'ta vukufun zamanı olan Arafe günü bir gün evvel veya sonra değişse bile oruçlunun ve hacının ecri eksilmez." Bu kavil Atâ'dan, Hasen Basri'den, Nâfi'den ve Ebû Hanîfe'den de nakledilmiştir.
İbnu'I Cevzî (5C8-597) bu babda şunları söylemiştir:
«Bayram Şevval'de olduğu halde Ramadan'a neden Bayram ayı denilmiştir» şeklinde bir sual varid olursa, bu suale E'rem iki vecihle cevab ermiştir.
1. Veçhe göre : Şevva1'in hilali bazen Ramadan'ın son günü zevalden sonra göründüğü için Ramadan'a bayram ayı denilmiştir.
2. Veçhe göre : Bayram oruca yakın olduğu için yakınlık sebebiyle Arablar bayramı oruç ayına izafe etmişlerdir.
Ulemâ bu hadîsin te'vîli hususunda ihtilâf etmişlerdir. Bâzılarına göre «îki bayram ayı noksan olmazlar» cümlesinden murâd: «Gün hesabiyle noksan olsalar bile hükümde noksan değildirler» demektir.
Diğer bazıları: «Bu cümlenin mânâsı, mezkur iyi ayın ikisi de noksan olarak bir senede bulunamazlar. Biri yirmidokuz çekerse, diğeri otuz olur, demektir» mütalaasında bulunmuşlardır.
«Bundan murad: Zul-Hicce ayının on gününde işlenen amellerin faziletini beyândır. Zira bu ay ecir ve sevab hususunda Ramadan'dan geri kalmaz» diyenler de vardır.
İbni Hibbân ( ?-354) «Bu haberin iki mânâsı vardır, biri iki bayram ayının bize nisbetle noksan olsalar bile hakikatta noksan olmamalarıdır, diğeri iki bayram ayının fazilet hususunda noksan olmamalarıdır» diyor.
Tahavî (238-321) dahi şu mütalaayı serd ediyor: «Bu hadisin manası, Bayram ayları yirmidokuz bile çekseler yine tamam sayılırlar. Çünkü birinde oruç, diğerinde hac vardır. Bu ibâdetlerin hükümleri ise noksan değil tamdır.»
Kirmâni ( ?-786) diyor ki: Hacc, Zul-Hicce ayının ilk on gününe tesaadüf eder, binâenaleyh ayın noksan veya tamam olmasının bunda dahl-u te'siri yoktur. Fakat Ramadan böyle değildir, onun tamamı oruçla geçer ve bazen tam bazen de nakıs olur, dersen ben de derim ki:
Bazen hacc günlerinde baygınlık vukûbulur, bu sebeble o günlerdeki noksan Ramadan'in sonunda hilal görülmemek suretiyle meydana gelen noksana benzer. Bazen bir gün ziyade ve eksik hesab edilmek sûretiyle hata da edilebilir. Bu suretle Arefe ayın sekizinde veya onunda yapılabilir. Şu halde hadisin manası, Arafât'da gün hatâsiyla vakfeye duranların ecirleri hatasız vakfe yapanların sevablarından noksan olmaz.» demektedir.
İbni Battal ( ?-444)'ın beyânına göre ulemâdan bir taife: Arafe'den bir gün evvel veya sonra vakfe yapmak suretiyle bütün hacılara şamil bir hata işlen'rse, yapılan vakfe kafidir, çünkü o günler ictihadla ibadet eden kulların Allah indindeki sevabını azaltmaz. Nitekim noksan kalan oruç günleri de Ramadan'ın sevabını noksan etmez.» demişlerdir.
Bu kavil ', Hasan-ı Basrî, îmam A'zam ve imam Şafiî’den naklolunmuştur.
İbnu'l Kaasim: "Hacılar hata ederek vakfeyi Arafe gününden sonra yapsalar bu caizdir. Fakat vakfeyi terviye gününden evvel yaparlarsa ertesi gün bir daha vakfe yapmaları îcab eder." demiştir.
Ulemâdan bazılarına göre Zul-Hicce 'nin sekizinci günü vakfe yapmak hiçbir suretle caiz değildir. Çünkü o gün vakfe'ye ayı görerek yahut görmeyerek yapılır.
Ayı görerek yaparlarsa 9. günü tekrarlamaları, görmeden yaparlarsa 10. günü tekrarlamaları îcab eder.
Rasûlullah (s.a.v.)'in hassaten bu iki ayı zikir buyurması oruçla hacc bu aylarda, yapıldığı içindir.
Tıybî ( ?-743) : «Hadîsin zahirine bakılırsa bu iki ayın hassaten zikredilmesi, başka aylarda bulunmayan bir meziyete sahip oldukları içindir. Yoksa hadis, başka ayda yapılan taaın sevabı bunlarda yapılanın sevabından daha azdır, mânâsına gelmez. Maksad bu iki ay bayramlara mahsus olduğu için onlarda vuku'u melhuz olan hatânın hükmünü kaldırmakdır.» demiştir.
Hadis-i şerif, sevapların amellere göre değil, sırf Allah'ın bir fadl-ı ihsanı olduğunu soyliyenlerin delilidir.
Yine bu hadîs tam ve noksan ayların sevabda müsavi olduklarına delildir.
Ebû Abdillah el-Buhârî dedi ki:
İshâk: "Bu iki aydan herhangi biri (sayı ve hesâbca) eksik olsa bile, (ecr ve sevâb cihetiyle) tam ve kâmildir" demiştir.
(Bu İshâk, İshâk ibn Râhûye veya İshâk ibn Suveyd ibn Hubeyre el-Ada'vî olmak muhtemildir. İshâk ibn Suveyd, bâb hadîsinin tarîklerinden birinin de râvîsidir. İshâk'ın bu sözü aynı zamanda bâb hadîsinin bir tefsiridir.)
Muhammed de: "Bu iki ay noksan olarak birleşmezler" dedi
(Bu Muhammed, Muhammed ibn Şîrîn veya bizzat muellif Muhammed ibn îsmâîl olmak muhtemildir. Bu ihtimâlden dolayıdır ki, biz de bu Muhammed'i künyesiz olarak yazdık)