“İLİM ÖĞRENMEDEN, CİHAD OLMAZ” ŞÜPHESİNE CEVAP
Abdulkadir b. Abdulaziz
Cihaddan önce ilim öğrenilmesi gerektiği iddiasını ortaya atanlar, bu iddiaları ile farz-ı ayn olan şer’i ilimleri kastediyorlarsa, bunun en kısa zamanda yerine getirilebileceğini ve hükümlerin şer’i delillerini tafsilatlı olarak bilmenin farz-ı kifaye olmasından dolayı her kişi için gerekli olmadığını söylememiz gerekir. İbn-i Hacer, Kurtubi’nin şöyle dediğini nakleder: “Fetva imamları ve önceki selef imamlarının görüşü budur. Bunlardan bazıları bu görüşlerini, fıtratın aslı ile ilgili söylenenler ve Nebi’den (sallallahu aleyhi ve sellem) ve sahabeden (radıyallahu anhum) aktarılan ve gerek Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) olsun gerekse sahabe (radıyallahu anhum) olsun, kendilerine gelen bedevi Arapların iki şehadeti ikrar etmeleri ve İslam’ın hükümlerini yerine getirmelerini İslam’ları için yeterli görüp, bu hükümlerin delillerini de öğrenmelerini onlara şart koşmamaları ile ilgili olan mütevatir haberler ile delillendirmektedir.” (Fethu’l-Bari, 13/352)
Bu iddiayı ortaya atanların kastı, farz-ı kifaye olan ilimler ise ve bu ilimlerden belli bir miktarını öğrenmeden Müslümanın cihad edemeyeceğini söylemek istiyorlarsa, bu iki yönden hatalıdır:
Birinci Yön: Farz-ı kifaye olan ilmi, farz-ı ayn konumuna getirmektedirler. Bu ise, Müslümanların tamamının ilim öğrenmek için seferber olmalarına ve dolayısıyla da elde edilebilecek bir takım maslahatların iptaline sebep olur. Halbuki Allahu Teala bunu yasaklayarak şöyle buyurur:
“Mü’minlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir grup dinde (dini ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları uyarmak için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.” (9 Tevbe/122)
Bu ayette Allahu Teala insanları, dinde geniş bilgi edinenler ve edinmeyenler olarak ikiye ayırmaktadır. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Bilmiyorsanız zikir ehline sorun.” (16 Nahl/43)
Alim olan kişi insanlara öğretmekle yükümlüdür. Bunu, sorulara cevap vererek veya kendisine sorulmasını beklemeden hakkı açıklayarak yapar. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları uyarmak için geride kalmalıdır.” (9 Tevbe/122)
“De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım..” (6 En’am/151)
Aynı şekilde, Nahl Suresi’ndeki ayettte belirtildiği gibi, bilmeyenlerin, dinleri ile ilgili farz-ı ayn olan bilgileri, bilenlere sorup öğrenmesi gerekir. Ayrıca bilenler, birinin bilmeden amel ettiğini ve bilmemesine rağmen sormadığını gördüğünde, ona öğreterek ve nasihat ederek doğru olanı gösterir.
Abdulkadir b. Abdulaziz
Cihaddan önce ilim öğrenilmesi gerektiği iddiasını ortaya atanlar, bu iddiaları ile farz-ı ayn olan şer’i ilimleri kastediyorlarsa, bunun en kısa zamanda yerine getirilebileceğini ve hükümlerin şer’i delillerini tafsilatlı olarak bilmenin farz-ı kifaye olmasından dolayı her kişi için gerekli olmadığını söylememiz gerekir. İbn-i Hacer, Kurtubi’nin şöyle dediğini nakleder: “Fetva imamları ve önceki selef imamlarının görüşü budur. Bunlardan bazıları bu görüşlerini, fıtratın aslı ile ilgili söylenenler ve Nebi’den (sallallahu aleyhi ve sellem) ve sahabeden (radıyallahu anhum) aktarılan ve gerek Nebi (sallallahu aleyhi ve sellem) olsun gerekse sahabe (radıyallahu anhum) olsun, kendilerine gelen bedevi Arapların iki şehadeti ikrar etmeleri ve İslam’ın hükümlerini yerine getirmelerini İslam’ları için yeterli görüp, bu hükümlerin delillerini de öğrenmelerini onlara şart koşmamaları ile ilgili olan mütevatir haberler ile delillendirmektedir.” (Fethu’l-Bari, 13/352)
Bu iddiayı ortaya atanların kastı, farz-ı kifaye olan ilimler ise ve bu ilimlerden belli bir miktarını öğrenmeden Müslümanın cihad edemeyeceğini söylemek istiyorlarsa, bu iki yönden hatalıdır:
Birinci Yön: Farz-ı kifaye olan ilmi, farz-ı ayn konumuna getirmektedirler. Bu ise, Müslümanların tamamının ilim öğrenmek için seferber olmalarına ve dolayısıyla da elde edilebilecek bir takım maslahatların iptaline sebep olur. Halbuki Allahu Teala bunu yasaklayarak şöyle buyurur:
“Mü’minlerin hepsinin toptan sefere çıkmaları doğru değildir. Onların her kesiminde bir grup dinde (dini ilimlerde) geniş bilgi elde etmek ve kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları uyarmak için geride kalmalıdır. Umulur ki sakınırlar.” (9 Tevbe/122)
Bu ayette Allahu Teala insanları, dinde geniş bilgi edinenler ve edinmeyenler olarak ikiye ayırmaktadır. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Bilmiyorsanız zikir ehline sorun.” (16 Nahl/43)
Alim olan kişi insanlara öğretmekle yükümlüdür. Bunu, sorulara cevap vererek veya kendisine sorulmasını beklemeden hakkı açıklayarak yapar. Allahu Teala şöyle buyurur:
“Kavimleri (savaştan) döndüklerinde onları uyarmak için geride kalmalıdır.” (9 Tevbe/122)
“De ki: Gelin Rabbinizin size neleri haram kıldığını okuyayım..” (6 En’am/151)
Aynı şekilde, Nahl Suresi’ndeki ayettte belirtildiği gibi, bilmeyenlerin, dinleri ile ilgili farz-ı ayn olan bilgileri, bilenlere sorup öğrenmesi gerekir. Ayrıca bilenler, birinin bilmeden amel ettiğini ve bilmemesine rağmen sormadığını gördüğünde, ona öğreterek ve nasihat ederek doğru olanı gösterir.