Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu İmam Muzeni'nin Îtikadi Görüşleri ve Serh'us Sunne

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
İmam Muzeni'nin Îtikadi Görüşleri ve Serh'us Sunne
Şerh'us Sunne isimli eser hakkında

Bu risalenin İmam Muzeni'ye nispeti ve aidiyeti hususunda herhangi bir zıt görüş söz konusu değildir. İmam Müzeni'ye ait olduğu söylenilmekte ve birçok alim tarafından Muzeni'ye nispet edilmekte ve alıntılanmaktadır. İbni Kayyım, İctima'ul Cuyuş'il İslamiye (166-170) isimli eserinde risalenin tümünü Muzeni'ye atfederek nakletmiştir. Zehebi ise, el-Uluvv isimli eserinde (135) risalenin giriş kısmını aktarmaktadır.

Risalenin kaleme alınma sebebi, risalede müellifin de bizzat dile getirdiği gibi, ilim meclislerinde müzakere edilirken Ehli Sünnet alimlerinden İmam Şafii, İmam Malik, İmam Ahmed, İmam Ebu Hanife, İmam Evzai, İmam Sevri, Davud el-İsbahani, İshak ibni Rahaveyh ve diğer büyük alimler hakkında görüşler ortaya konulmuş, bunun ardından söz İmam Müzeni'ye gelmiştir. Meclistekilerden birisi, İmam Müzeni'nin Ehli Sünnet'e muhalefet ettiğini zira Kur'an'ın mahluk olup olmadığı hususunda tevakkuf ettiğini (duraksadığını, sessiz kaldığını) söylemiş, başka birisi de İmam Müzeni'nin, Kur'an'ın mahluk olduğunu söylediğini iddia etmiştir. Bu görüşler yaygınlaşmaya başlayınca, insanlar çok üzülmüş ve bizzat İmam Müzeni'den işin aslını öğrenmeye karar vermişler ve neticesinde bir mektupla durumu ona bildirmişler. İmam Müzeni de bu gibi hususlar hakkındaki i'tikadı ve kanaatini belirtmek için Şerh'us Sünne olarak meşhur olmuş bu risaleyi kaleme almıştır. Böylelikle, İmam Müzeni hakkında ileri geri konuşanların ve iddiaların batıl olduğunu ve itikad prensiplerini ortaya koymuştur.

Bu risalenin üç farklı nüshası bulunmaktadır. Bunlardan ilki Ali Paşa Kütüphanesindeki nüshadır ki bu nüshanın bir kopyası da Medine Üniversitesi'nde (#1694) bulunmaktadır ve (her üç nüsha da) Yusuf ibni Muhammed ibni Yusuf el-Hakkari tarafından yazıya dökülmüştür. İkinci nüsha ise, Şeyh İbni Kayyım el-Cevziyye'nin, İctima'ul Cuyuş'il İslamiyye (166-170) isimli eserinde bulunmaktadır. Bunun aynısı Zehebi tarafından el-Uluvv (135) isimli eserinde giriş kısmının alıntılanması suretiyle bulunmaktadır. Üçüncü nüshaya gelince, Hammad ibni Muhammed el-Ensari Kütüphanesi'nde (#709) dört sayfadan müteşekkil olmak suretiyle bulunmaktadır. Bu nüshayı yazıya döken kişinin rivayet zincirinde yer alan Muhammed ibni Me'sud ibni İbrahim olabileceği söylenmiştir Allah'u Âlem!..


İmam Muzeni'nin Îtikadi Görüşleri ve Şerh'us Sunne
Şerh'us Süunne

(İzz'ed Din Ebu Muhammed Abd'ur Rezzak ibni Rizkile er-Rasani el-Hanbeli şunları söyledi:)

Fakih İmam Şems'ed Din Ebu'l İzz Yusuf ibni Ömer ibni ebi Nasr el-Hakkari (Hicri altıyüzonaltıncı yılda) Sefer ayında bize haber verdi ve dedi ki: Selefin tâkibçisi eş-Şeyh, el-İmam, el-Hafız, es-Sika Ebu İshak İbrahim ibni Osman ibni İsa ibni Dirbas el-Merani kendi sözleri ile Musul şehrinde (hicri 611.yılda), Cemad'ul Ula ayının on dokuzunda bize rivayet etti ve dedi ki: Salih alim Şeyh Ebu Abdullah Muhammed ibni Ahmed ibni Hamd ibni Muferrac ibni Ğiyas el-Ertahi Mısır'daki Fustat şehrinde benim ona okumam suretiyle bize haber verdi ve dedi ki: Musnid1alim Şeyh Ebu'l Hasan Ali ibn'ul Hüseyin ibni Ömer el-Mevsuli el-Ferra bana (rivayet etmem için) izin verdi (ve risalede) bize haber verdi (bildirdi):

"ح" (Rivayetin ikinci yolu)2 Şeyh İbrahim ibni Osman (el-Merani) dedi ki: el-Fakih, el-İmam, el-Hafız Şeyh Ebu Tahir Ahmed ibni Muhammed ibni Ahmed ibni Muhammed ibni İbrahim ibni Silefi el-İsbehani es-Silefi (Hicri 574. yılın Rebi'ul Ahir ayında) İskenderiyye'den bize yazdığı mektubunda bize haber verdi ve dedi ki: eş-Şerif Ebu Muhammed Abd'ul Melik ibn'ul Hasan ibni Bitinne el-Ensari (Hicri dördyüzdoksandokuzuncu yılda) Mekke'de benim ona okumam yolu ile bize haber verdi:

Her ikisi de (yani hem Şeyh Ali ibn'ul Hüseyin el-Mevsuli el-Ferra, hem de eş-Şerif Abd'ul Melik ibn'ul Hasan el-Ansari ayrı kanallardan rivayet etti ve) dedi ki:

Ebu Abdullah el-Hüseyin ibni Ali en-Nesevi el-Fekih Mekke'ye yanımıza gelmişti bize haber verdi (ve dedi ki): Ebu Muhammed İsmail ibni Reca ibni Sa'id el-Askalani bana Askalan şehrinde haber verdi (dedi ki): Ebu'l Hüseyin Muhammed ibni Ahmed ibni Abd'ur Rahman el-Malti ve Ebu Ahmed Muhammed ibni Muhammed ibni Abd'ur Rahim el-Keysarani bana haber verdi (ve dedi ki): Her ikisi de dedi ki: Ahmed ibni Bekir el-Yezuri bize haber verdi ve dedi ki: el-Hasan ibni Ali el-Yezuri el-Fakih bana rivayet etdi: Ali ibni Abdullah el-Halvani bana rivayet etti ve dedi ki:

Mağribin Tarablus (Tripoli) şehrinde idim. Ben ve ashabımız sünneti konuşuyorduk ki, sonunda el-Müzeni -rahimehullah- hakkında da konuştuk. Ashabımızdan biri dedi ki: Bana öyle geliyor ki, o (Müzeni), Kur'an hakkında konuşuyor ve, bu hususta (Kur'an'ın mahluk olup olmadığına dair bir şey demeden) susuyor. Başka birisi ise onun bunu (Kur'an'ın mahluk olduğunu) söylediğini söyledi. Ta ki, başka insanlar da bize (meclise) katıldı. Bu (haber) insanları çok şiddetli şekilde kederlendirdi. Ondan (bu konudaki düşüncesini) öğrenmek maksadıyla ona bir mektup yazdık. (Cevap olarak) bize kader, irca, Kur'an, ba's (yeniden diriliş), ahirette toplanma, mizan terazileri ve ictihad hakkında Şerh'us Sünne (Risalesi'ni) yazdı. (Risale'de şunları) yazdı:

Bismilahirrahmanirrahim,

Allah bizi ve sizi takva üzere korusun ve bizi ve sizi doğru yola yönelmede muvaffak etsin! Bundan sonra;

Sünnetten ona sarılmak için nefsine sabrı öğreten, onun vasıtasıyla farklı fikirlerdeki şüpheleri, dalalet ehlinin uydurduğu işlerdeki azgınlıkları senden uzaklaştıran bir şeyi sana izah etmemi istedin. Sana (cevabımda) apaçık bir menhec izah ettim ki, orada kendime ve sana nasihat etmeyi ihmal etmedim. (Bu yazıma) rüşd ve hidayet sahibi Allah'a hamd etmekle başladım.

Söylenilmeye en layık, şükür edilmeye en layık olan Allah'a hamd eder, sena eder (O'nu yüceltir)im.

(Allah) Tektir, Samed'tir. O'nun ne eşi (hayat arkadaşı / yoldaşı), ne de oğlu (çocuğu) vardır. Benzeri olmaktan münezzehtir. O'nun benzeri ve dengi yoktur. İşitendir, Görendir, Bilendir, Her Şeyden Haberdardır. Yenilmez ve Yücedir. Arşın üzerine (dilediği gibi, O'na layık tarzda, zatıyla) istiva etmiştir ve ilmi ile yarattıklarına yakındır. İlmi her şeyi ihata etmiştir. Yarattıkları üzerine önceden yazılmış kaderi uygulamıştır.


يَعْلَمُ خَائِنَةَ الْأَعْيُنِ وَمَا تُخْفِي الصُّدُورُ
"(Allah,) Gözlerin hainliklerini ve göğüslerin sakladıklarını bilir." (Mûmin 40/19)

Mahlukat (yaratılmışlar) O'nun (olacakları önceden bilen, olayları olmadan önce bilen) sabık ilmi ile amel ederler. (Allah) onları hayır ve şerden ibaret hangi maksat için yaratmışsa yaratılanlar onu icra ederler. (Yaptıkları) itaatten (Allah'ın izni olmadan) kendilerine bir fayda vermeye, (yani Allah'ın izni olmadan) kendilerinden bir günahı uzaklaştırmaya kadir değildirler. (Allah) yaratılmışları onlara hiç bir ihtiyaç duymadan Kendi isteği ile yaratmıştır.

Meleklerin hepsini (Kendine) itaat (etmeleri) için Halk etmiş (yaratmış), onları fıtri olarak (Kendisine) ibadet üzere yaratmıştır. Onlardan öyle melekler vardır ki, O'nun kudreti ile arşı taşırlar ve onlardan bir diğer grup ise arşının etrafında (Allah'ı) tesbih ederler. Diğerleri de (O'na) hamd getirerek O'nu takdis eder(yüceltir)ler. (Allah) onlardan (insan) elçilerine (göndermek için) elçiler seçmiştir. Bazıları da O'nun (emrettiği) işlerini idare ederler.

Sonra Adem (aleyhisselam)'ı eliyle yarattı ve onu cennetine yerleştirdi. Bundan önce ise onu (Adem'i) yer için (orda yaşaması için) yaratmıştı. Ona bir ağaçtan (meyve yemeyi) yasaklamıştı ki, ondan (meyve) yiyeceğini kaderinde daha önceden yazmıştı. Sonra onu yasakladığı işle sınadı. Sonra düşmanı (İblis'i) onun üzerine musallat etti, buna göre de onu (ağaçtan meyve yemekle) aldattı. (Allah) ondan yemesini yeryüzüne (düşmesine) bir sebeb kıldı. (Adem) onun (meyvesinden) yemekten kurtulmak için hiçbir yol, ondan kaçınacak hiçbir imkan-çıkış yolu bulamadı.

Sonra onun zürriyetinden cennet için sakinler yarattı ve onlar O'nun dileği ile onun (cennetin, cennet ehlinin) amelleriyle amel ederler, O'nun kudreti ve isteği ile (haklarında yazılmış amelleri) hayata geçirirler. Yine onun zürriyetinden ateş (cehennem) için de sakinler yarattı, onlara gözler yarattı ki, onunla (hakkı) göremezler, onlara kulaklar yarattı ki, onunla (hakkı) işitemezler, onlara kalbler yarattı ki, onunla (hakkı) anlayamazlar. Onlar bununla hak yoldan engellenmişlerdir. Sabık kaderi ile (orada yazdığı gibi) ateş ehlinin amelleri ile amel ederler.

İman söz ve ameldir. Bu ikisi birbirlerinin aynısı, birbirine bağlı iki şey, iki ayrılmaz yoldaştırlar. Onların arasında fark görmüyoruz. Amelsiz iman, imansız da amel yoktur. Mü'minler imanda (birbirlerinden üstün olmakla) farklılaşırlar, bazıları diğerlerinden çok salih ameller işlerler. Günahlar sebebiyle imandan çıkmazlar, masiyet ve isyan etmekle kafir olmazlar. Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in cenneti (yani cennete girmesi) hakkında vâcib gördüğü (Aşere-i Mübeşşere'den olanlar gibi) kişilerden başka hiç kimse hakkında cenneti vâcib görmüyoruz ve kötü amel edenler hakkında da (kesinkes) cehenneme gireceklerine dair şahitlik etmiyoruz.

Kur'an Allah'ın kelamıdır, O'ndan gelmiştir. Mahluk (yaratılmış) değildir ki, sonradan da yok olsun.

Allah'ın kelimeleri, Allah'ın kudreti, O'nun vasfı ve sıfatlarının (hepsi) kamildir, mahluk değildir, daimidir, ezelidir. Sonradan yaratılmamışlardır ki, yok olsunlar. Rabbimiz önceden nakıs değildi ki, sonradan da (sıfatları ile) artsın. Sıfatları yaratılmışların sıfatına benzemekten uludur. Vasfedenlerin zekaları (O'nu vasfetmekten) acizdir. (O'ndan bir şey) istenildiğinde cevabları ile yakındır. İzzetli olması ile (mahlukattan) yetişilmeyecek derecede uzaktır. Arşı üzerine istiva etmiştir, yarattıklarından ayrıdır. Mevcuddur, yok ve kayıp değildir.

Yaratılmışlar rızıkları bittiğinde, ömürleri sona erdiğinde kendi ecelleri ile ölürler.

Sonra onlar (mezarın) sıkmasından sonra, kabirde (Allah, din ve peygamber hakkında) sorguya çekilecekler.

Çürüdükten sonra diriltilecekler. Kıyamet Günü, Rablerinin (huzuruna) toplanacaklar. Arz meydanında, mizanların olduğu yerde, Allah'ın sayıp hesaba aldığı, onların ise unuttuğu (amellerinin yazılmış olduğu) divanların sayfalarının açılıp ortaya koyulduğu zaman, yarattıkları arasında Allah'tan başka birinin Hakim olması durumunda


كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ
"elli bin yıl olan bir günde" (el-Me'aric 70/4)

O'na (Allah'a) hesap verecekler. Lakin Allah adaleti ile onlar arasında dünyadaki kaylule (öğle ile ikindi arası şekerleme yapma) vakti miktarındaki vakit çerçevesinde hüküm verecek.


وَهُوَ أَسْرَعُ الْحَاسِبِينَ
"O hesaba çekenlerin en çabuk olanıdır." (el-En'am 6/62)
Onlar için bedbahtlık ve saadetten (ibaret bir hayat) başlattığı gibi, o gün de (Allah'a) dönecekler.


فَرِيقٌ فِي الْجَنَّةِ وَفَرِيقٌ فِي السَّعِيرِ
"Bir kısım cennette, diğer bir kısım ise Sair (cehennem) de!.." (eş-Şura 42/7) olacak.

O gün cennet ehli cenne'te ni'met bolluğu içinde olacaklar. Çeşit çeşit lezzetler içinde olacaklar. En faziletli keramet ile hoş vakit geçirecekler.

O zaman onlar Rablerine bakacaklar (görecekler). O'na bakmakta (görmekte) hiçbir sıkıntı çekmeyecekler ve (O'nu gördüklerinde) şek-şubhe etmeyecekler. Yüzleri (Allah'ın) kerameti ile parlayacak, gözleri (O'nun) fazileti ile daimi kalıcı nimet içinde O'na bakacaktır.


لاَ يَمَسُّهُمْ فِيهَا نَصَبٌ وَمَا هُم مِّنْهَا بِمُخْرَجِينَ
"Onlara orada (cennette) hiç bir yorgunluk dokunmaz, onlar oradan çıkarılmazlar." (el-Hicr 15/48);

أُكُلُهَا دَآئِمٌ وِظِلُّهَا تِلْكَ عُقْبَى الَّذِينَ اتَّقَواْ وَّعُقْبَى الْكَافِرِينَ النَّارُ
"...yemişleri ve gölgelikleri süreklidir. Bu korkup-sakınanların (mutlu) sonudur, inkar edenlerin sonu ise ateştir..." (er-Ra'd 13/35)

İnkar ehli ise, Rableri ile onların arasında perde çekilecek, ateşte yanacaklar.


لَبِئْسَ مَا قَدَّمَتْ لَهُمْ أَنفُسُهُمْ أَن سَخِطَ اللّهُ عَلَيْهِمْ وَفِي الْعَذَابِ هُمْ خَالِدُونَ
"Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne kötüdür. Allah onlara gadablandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır." (el-Ma'ide 5/80);

لَا يُقْضَى عَلَيْهِمْ فَيَمُوتُوا وَلَا يُخَفَّفُ عَنْهُم مِّنْ عَذَابِهَا كَذَلِكَ نَجْزِي كُلَّ كَفُورٍ
"Onlar için ne, karar verilir, ki böylece ölüversinler ne kendilerine onun azabından (bir şey) hafifletilir. İşte biz, her nankör olanı böyle cezalandırırız.." (Fatır 35/36)

Allah'ın, ondan (cehennemden) çıkarmak istediği muvahhidler ise müstesnadır.

Emir sahiplerine, Allah katında radı kalınacak şeylerde itaat ve Allah katında gadabla karşılık verilecek şeylerden kaçınmak (vâcib'dir). Hadlerini aştıklarında ve zulmettiklerinde onlara karşı başkaldırmayı terk etmek, onlar(ın zulmüne sabretme) vasıtasıyla tebasına, rahmet etmesi için Allah'a tevbe etmek (gereklidir).

Kıble ehlinin tekfirinden kaçınmak, dalalet çıkarmadıkları müddetçe çıkardıkları bid'atlerde onlardan (Bid'atleri miktarında) uzaklaşmak gerekir. Onlardan kimi bir (küfre varan) dalalet çıkarırsa kıble ehline karşı çıkmış ve dinden ayrılmıştır. Ondan uzaklaşmakla Allah'a yaklaşılır. O kimse terk edilir ve alçaltılır. Hastalığından (bid'atinden) uzak durulur. Onun hastalığı (bid'ati) kuduz (hastalığın)dan daha tehlikelidir.

Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in halifesi olan Ebu Bekir es-Sıddık (radiyallahu anh)'ın (en) faziletli (sahabe) olmasına i'tikad etmek gerekir. O, peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem)'den sonra (Muhammed Ummeti'nden olan) insanların en hayırlısıdır. İkinci olarak (bu ummet içerisinde fazilette) el-Faruk'u söyleriz (ki) o, Ömer ibn'ul Hattab (radiyallahu anh)'dır. Onların ikisi Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in vezirleri ve kabir yoldaşlarıdır. Üçüncü olarak (bu ümmet içerisinde fazilette) Zu'n Nureyn, Osman ibni Affan (radiyallahu anh)'ı söyleriz. Sonra ise fazilette ve takvada Ali ibni Ebi Talib (radiyallahu anh) gelir. Allah hepsinden radı olsun.

(Bu dördünden) sonra (fazilette) Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in cennet'le müjdelediği on neferden (Aşerei Mubeşşere'den) geriye kalanlar (Abd'ur Rahman ibni Avf, Ubeyde ibni Cerrah, Sa'id ibni Zeyd, Sa'd ibni Ebi Vakkas, Ubeydullah ibni Talha ve Zübeyir ibni Avvam)'dır. Onların her birine karşı ve sonra onlardan sonra gelen diğer sahabelere karşı Rasulullah (sallallahu aleyhi ve sellem)'in tayin ettiği fazilet miktarında samimi sevgi beslemekteyiz. Allah onların hepsinden radı olsun!

Onların faziletli olduklarına i'tikad edilmeli, işledikleri hayırlı amelleri ile yad edilmelidirler. Aralarında çıkan ihtilaflar hakkında (konuşmaya) dalmaktan çekiniriz. Onlar peygamberleri (sallallahu aleyhi ve sellem)'den sonra yeryüzü ehlinin en hayırlılarıdırlar. Allah, Kendi peygamberine (sahabe olmaları için) onlardan razı olmuştur ve onları dininin yardımcıları olarak yaratmıştır. Onlar bu dinin imamları, müslümanların en seçkin şahsiyetleridirler. Allah onların hepsinden razı olsun!

Cuma namazına iştirak etmeyi terk etmeyiz. Bu ümmetin adil ve faciri arkasında -(küfre varan) bid'atten temiz olduğu müddetçe- Cumua namazını kılmak gerekir. Eğer bir dalalet çıkarırsa arkasında namaz kılınmaz. Adaletli veya zalim (müslüman) yönetici ile cihad ve hacc da (yerine getirilmelidir).

Seferlerde namazı kısaltmak, oruç tutmak ile oruç tutmamak arasında tercih yapmak (sünnettendir), (seferi olan kişi) dilerse oruç tutar, dilerse tutmaz.

Bu sözler ve fiillerin üzerinde, geçmiş ve önceki hidayet imamları ittifak ettiler. Allah'ın muvaffakiyeti ile tabi olanlar kendilerine ibret alarak ve radı kalarak bunlara sarıldılar. Sakındırıldıkları şeylerde ağır yük altına girmekten uzak durdular. Allah'ın yardımı ile doğru yola yöneltilmiş ve muvaffak olmuşlar. (Hak yola) tabi olmaktan yüz çevirmemişler ki, kusurlu olsunlar. Ona, arttırmakla haddi aşmadılar ki, hadlerini aşmış olsunlar. Biz de Allah'a güvenir, ona tevekkül eder, onların yoluna tabi olmamızı O'ndan dileriz.

Bu; Sünnet'in, Şerhi'dir. Onu açıklamaya çalıştım ve izah ettim. Allah kimi bu beyan ettiğime amel etmekle beraber necasete (bulaşmaktan) ihtiyat etmekle farzları eda etmeye, itaat olan ameller için kamil abdest almaya, namazları imkan dahilinde eda etmeye, varlıklıların zekat vermeye, varlıklıların ve imkan sahiplerinin hacc yapmaya, sağlam kimseler ramazan orucu tutmaya, Rasulullah (sallalahu aleyhi ve sellem)'in Sünnet olarak koyduğu beş namazı, her gece vitr namazını, fecir (sabah) namazının iki Sünneti'ni, ramazan ve kurban bayramı namazlarını, eğer söz konusu olursa küsuf (güneş ve ay tutulması) namazlarını, ihtiyaç olduğunda (kuraklıkta) istiska (yağmur duası etmeye ve) namazını kılmaya, haramlardan çekinmeye, (fitne yaymak için) söz taşıyıp getirmekten, yalandan, gıybetten, haksız yere isyandan, Allah hakkında bilmediğini söylemekten kaçınmaya, kazançta, yiyecekte, haramlarda, içecekte, giyimde dikkatli olmaya, şehvetlerden çekinmeye riayet etmesine -(bilmek lazımdır ki) bunların hepsi, en büyük haramlardır ve kim (sürüsünü) koruluk etrafında otlatırsa her an (sürü) koruluğa girebilir- muvaffak ederse, kime bunları yapmayı sevdirirse, o, dinden olan doğru yol üzeredir, Allah'ın rahmetinden (payının olmasına) ümit edilir. Allah bizi ve seni, bol ve ezeli ihsanı, yüce ve en keremli Celali ile en sağlam yoluna muvaffak etsin! Bize selam söyleyenlere selam olsun! Dalalet ehli Allah'ın selamından hiçbir şeye nail olmaz!.

Alemlerin Rabb'i olan Allah'a hamd olsun!..

Allah'ın hamdi ve ihsanı ile risale burada sona erdi. O'nun bol bol hayır duası ve selamı

İmam Müzeni'nin İ'tikadi Görüşleri ve Serh'us Sünne - JustPaste.it Muhammed'in, onun ailesinin, sahabelerinin ve pak olan zevcelerinin üzerine olsun!..
 
Üst Ana Sayfa Alt