Çevrimdışı
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla..
Evet, ahir zamanı yaşıyoruz.. Fitneler, ihtilaflar, ayrılıklar, şirkin ve küfrün ortaya çıkması bunun alemetlerindendir bildiğiniz gibi. İşte tam da bu zaman da imanı elde tutmak kor ateş gibidir..
“Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir adam bir kabrin yanından geçerken kendini o kabrin üzerine atıp ‘Ah! Keşke şu kabirde yatanın yerinde ben olsaydım’ diye kendini yerden yere vurmadıkça dünya son bulmayacaktır. O kimse dindarlığı sebebiyle değil, başına gelen belâlar yüzünden böyle davranacaktır.” ( Buhari/ Müslim)
Bu dönem öylesine kara ve öylesine fitneli günlerden oluşayor ki, bu dönemde kul sabahleyin evinden müslüman olarak çıktığı halde akşamleyin evine kâfir olarak gelecektir. Ve yine bu günlerde kul, akşam evine mümin geldiği halde sabaha kadar kolayca küfre girerek kâfir olabilecektir. Yani bu dönem, insanların çok kolay küfre gireceği, çok kolay akide değiştireceği ve basit nedenlerle şirki ve küfrü imana tercih edeceği bir dönem olacaktır. Öyle bir zamandır ki, vallahi insanlar radyo kanalı değiştirir gibi akide değiştirecekler SubhanAllah. Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem bu dönem hakkında şöyle buyurur:
“Salih ameller işlemekte acele ediniz. Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler; mü’min olarak geceler, kâfir olarak sabahlar. (Çünkü) dinini küçük bir dünyalığa satar.”
Öyle bir zamandayız ki, malesef üç kuruş için dinimizi satar olduk. Evet ama malesef şuan durum böyle. Sırf makam, mevki ve dünyalıklar için taviz verir olduk. Halbuki bir dönüp bakın bakalım, gayri müslim ülkelerde yaşayan kâfirlerin bile inançları uğruna verdikleri mücadeleye. Bu gerçekten üzücü bir nokta.
İşte ahir zaman dedik ya, sırf daha fazla para için faize bulaşanı mı dersiniz, yoksa makam için putların önünde saygı duruşunda olana mı dersiniz, ve daha sayamayacağımız haramlara buluşmalara mı dersiniz..
Bazen, bizim için basit görünen şeylerin, sahabe için ne olduğunu buyrun okuyun inşaAllah:
Enes b. Mâlik radıyallahu anh , Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem’den bir dönem sonra gelen “Tabiin” nesline öyle bir söz söylemiştir ki, bu sözü gereği gibi düşündüğümüzde tüylerimizin diken diken olması, gönlümüzün ürpertiyle titremesi içten bile değildir.
“Siz kıl kadar bile önemsemediğiniz öyle işler yapıyorsunuz ki, biz onları Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem zamanında helâk edici şeylerden sayardık." (Buhari)
Enes b. Mâlik radıyallahu anh, sahabe neslini gören insanlara bile bu sözü söylüyorsa, onlardan 1400 yıl sonra gelen biz ahir zaman insanlarını görse ne derdi acaba?
İşte böyle bir durum karşısında yapmamız gereken şey nedir? diye endişe duymalıyız aslında. Evet, Elhamdülillah Allah azze we celle bize hidayeti nasip etti, ama ya onu muhafaza etmeyip kaybedersek?
Düşünün ki, Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem bile bunun korkusunu yaşamış ve sürekli olarak, "Ya mukallibel kulubi sebbit kalbi ala dinike" diye dua etmiş. Şimdi bize düşen görev de imanımızı muhafaza etmek olacak inşaAllah..
Örneğin neler yapabiliriz? diye maddelersek ki, bu sadece bir kaçı, daha da eklenebilinir inşaAllah..
1. Allah'ın dinine yardım etmek..(Bu konuya daha önce değişmiştim, "Ensarullah Olmak" diye)
2. Tevhidi önemseyip, öncelemek.
3. Allah'dan sürekli hidayet istemek..
4. Hidayet nimetine şükür etmek..
4. Kalp, dil ve amel ile şükür etmek..
5. Salih ve Sadık insanlarla olmak..
6. Şüphelerden ve şüphe ehlinden uzak kalmak..
7. Mazlum ve gariban müslümanlara yardım etmek..
Rabbim, bizleri razı olduğu kullardan eylesin. İstediği hayatı yaşamaya muvaffak kılsın ve bu, ayakların kolayca kaydığı fitne döneminde, ayaklarımızı dini üzere sabit kılsın.. Allahumme Amin..
Evet, ahir zamanı yaşıyoruz.. Fitneler, ihtilaflar, ayrılıklar, şirkin ve küfrün ortaya çıkması bunun alemetlerindendir bildiğiniz gibi. İşte tam da bu zaman da imanı elde tutmak kor ateş gibidir..
“Canımı elinde tutan Allah’a yemin ederim ki, bir adam bir kabrin yanından geçerken kendini o kabrin üzerine atıp ‘Ah! Keşke şu kabirde yatanın yerinde ben olsaydım’ diye kendini yerden yere vurmadıkça dünya son bulmayacaktır. O kimse dindarlığı sebebiyle değil, başına gelen belâlar yüzünden böyle davranacaktır.” ( Buhari/ Müslim)
Bu dönem öylesine kara ve öylesine fitneli günlerden oluşayor ki, bu dönemde kul sabahleyin evinden müslüman olarak çıktığı halde akşamleyin evine kâfir olarak gelecektir. Ve yine bu günlerde kul, akşam evine mümin geldiği halde sabaha kadar kolayca küfre girerek kâfir olabilecektir. Yani bu dönem, insanların çok kolay küfre gireceği, çok kolay akide değiştireceği ve basit nedenlerle şirki ve küfrü imana tercih edeceği bir dönem olacaktır. Öyle bir zamandır ki, vallahi insanlar radyo kanalı değiştirir gibi akide değiştirecekler SubhanAllah. Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem bu dönem hakkında şöyle buyurur:
“Salih ameller işlemekte acele ediniz. Zira yakın bir gelecekte karanlık geceler gibi birtakım fitneler ortalığı kaplayacaktır. O zamanda insan, mü’min olarak sabahlar, kâfir olarak geceler; mü’min olarak geceler, kâfir olarak sabahlar. (Çünkü) dinini küçük bir dünyalığa satar.”
Öyle bir zamandayız ki, malesef üç kuruş için dinimizi satar olduk. Evet ama malesef şuan durum böyle. Sırf makam, mevki ve dünyalıklar için taviz verir olduk. Halbuki bir dönüp bakın bakalım, gayri müslim ülkelerde yaşayan kâfirlerin bile inançları uğruna verdikleri mücadeleye. Bu gerçekten üzücü bir nokta.
İşte ahir zaman dedik ya, sırf daha fazla para için faize bulaşanı mı dersiniz, yoksa makam için putların önünde saygı duruşunda olana mı dersiniz, ve daha sayamayacağımız haramlara buluşmalara mı dersiniz..
Bazen, bizim için basit görünen şeylerin, sahabe için ne olduğunu buyrun okuyun inşaAllah:
Enes b. Mâlik radıyallahu anh , Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem’den bir dönem sonra gelen “Tabiin” nesline öyle bir söz söylemiştir ki, bu sözü gereği gibi düşündüğümüzde tüylerimizin diken diken olması, gönlümüzün ürpertiyle titremesi içten bile değildir.
“Siz kıl kadar bile önemsemediğiniz öyle işler yapıyorsunuz ki, biz onları Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem zamanında helâk edici şeylerden sayardık." (Buhari)
Enes b. Mâlik radıyallahu anh, sahabe neslini gören insanlara bile bu sözü söylüyorsa, onlardan 1400 yıl sonra gelen biz ahir zaman insanlarını görse ne derdi acaba?
İşte böyle bir durum karşısında yapmamız gereken şey nedir? diye endişe duymalıyız aslında. Evet, Elhamdülillah Allah azze we celle bize hidayeti nasip etti, ama ya onu muhafaza etmeyip kaybedersek?
Düşünün ki, Rasulullah sallallahu aleyhi we sellem bile bunun korkusunu yaşamış ve sürekli olarak, "Ya mukallibel kulubi sebbit kalbi ala dinike" diye dua etmiş. Şimdi bize düşen görev de imanımızı muhafaza etmek olacak inşaAllah..
Örneğin neler yapabiliriz? diye maddelersek ki, bu sadece bir kaçı, daha da eklenebilinir inşaAllah..
1. Allah'ın dinine yardım etmek..(Bu konuya daha önce değişmiştim, "Ensarullah Olmak" diye)
2. Tevhidi önemseyip, öncelemek.
3. Allah'dan sürekli hidayet istemek..
4. Hidayet nimetine şükür etmek..
4. Kalp, dil ve amel ile şükür etmek..
5. Salih ve Sadık insanlarla olmak..
6. Şüphelerden ve şüphe ehlinden uzak kalmak..
7. Mazlum ve gariban müslümanlara yardım etmek..
Rabbim, bizleri razı olduğu kullardan eylesin. İstediği hayatı yaşamaya muvaffak kılsın ve bu, ayakların kolayca kaydığı fitne döneminde, ayaklarımızı dini üzere sabit kılsın.. Allahumme Amin..
