Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İncil, Tevrat ve Zebur Değiştirilmiş Olabilir mi?

H Çevrimdışı

hüdhüd

Üye
İslam-TR Üyesi
Geçenlerde az da olsa incil tevrat ve zebur arastırdım fakat Kur an a biraz benzerlik hissetim acaba orjinal mi değil mi buna açıklık getirebilirmisiniz ayet ve hadislerle ?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Gerçekten onlardan (ehli kitaptan) bir fırka vardır ki kitapta olmadığı halde onu kitaptan sanasınız diye kitabı okurken (doğru kelimeyi değiştirerek) dillerini eğip bükerler. Ve Allah tarafından olmadığı halde ‘bu Allah katındandır’ derler. Bu suretle onlar Allah’a karşı bile bile yalan söylerler.” (Al-i İmran, 78)

Hz. İsa (as) yazılı bir İncil bırakmamıştır. İncil indirilme esnasında yazılmayıp Hz. İsa’dan (as) yüz yıl kadar sonra yazılmıştır. Çünkü Hz. İsa (as) gökyüzüne kaldırıldığında 33 yaşındaydı. Kendisi, peygamber olarak dünyada ancak 2,5 yıl yaşamıştır. Bu kısa peygamberlik hayatı, çoğunlukla gizlilik içinde geçmiştir. Tebliğ için devamlı seyahat ettiğinden, kendisine inananların bulunduğu bir ortamda İncil’i yazdıramamıştır.

Hıristiyanların “Yeni Ahit” dedikleri mecmuada, bir değil dört kitap vardır. Bunlar; Matta, Luka, Markos, Yuhanna olmak üzere dört İncil’dir.
Hıristiyan âlimlerine göre bu dört İncil, Hz. İsa’ya (as) Allah (cc) tarafından indirilen vahiler olmayıp Hz. İsa’nın (as) hayatından bahsederler. Üstelik bu İnciller Yunanca yazılmışlardır. Hâlbuki Hz. İsa’nın (as) dili Âramice (İbranice)dir.

Hıristiyanlar yapmış oldukları incelemede kendi kutsal kitaplarında iki yüz bin fark tespit etmişlerdir.

İncillerin Kendi İçindeki Çelişkileri!

Matta İncili Yahya’nın, yemeyerek ve içmeyerek geldiğini haber verir. Markos İncili ise Yahya’nın, çekirge ve yaban balı yediğini söyler ki, bu iki haber birbirini çürütür. (11/18) (1/6)

Matta, Markos, Luka’ya göre İsa’nın cesedi alınıp, Kaya içine oyulmuş bir kabre konulmuştur. Yuhanna’ya göre ise, İsa’nın cesedi, bahçede olan bir kabre konmuştur. (27/60) (15/46) (23/53) (19/41)

Matta İncili’nde Hz. İsa’nın, bir sağır ve dilsizi iyileştirdiği, ondan sonra Kefernahum’a giderek, cüzamlı bir köleyi sağlığına kavuşturduğu ve ondan sonra da Petrus’un kayınvalidesini sağlığa kavuşturduğu bildiriliyor.
Luka İncili’nde ise ilk olarak Petrus’un kayın validesi, ondan sonra sağır ve dilsizi, son olarak da cüzamlı köleyi sağlığına kavuşturduğu bildiriliyor. (8–17)(4–31–42)

Markos İncili’nde Hz. İsa’nın konuşmasının Hz. Meryem’in Kudüs’e gelişinin 3. günü olduğu bildirilirken, Matta İncil’inde bu konuşmanın Kudüs’e gelişinin 2. günü olduğu belirtilir. (11–27)(11–23–24)

Matta İncili’nin bildirdiğine göre Hz İsa, Hz. Musa şeriatını yıkmaya değil, yapmaya geldiğini beyan etmiştir. Hâlbuki bugünkü Yeni Ahit, Hz. Musa şeriatının Hz. İsa tarafından tamamen kaldırıldığını öğretmektedir. Bu ne garip bir çelişkidir. (Matta, 5/ 17–18)

Hıristiyanlığın temeli sayılan teslisle ilgili ayet şöyle idi: “Çünkü gökte şahadet edenler üçtür: Baba, kelime ve Ruh’ul-Kudüs. Ve bu üç birdir. Ve yerde şahadet edenler üçtür. Ruh ve su ve kan. Ve bu birde mutabıktır.” de basılan tashihli İncil’den birinci kısım çıkarılmış ve bugünkü yeni baskılarda bu yoktur. (Yuhanna, 5/ 7–8) 1881

Matta’ya göre Yeriha’dan çıkan ve İsa’ya şifa için gelen körlerin sayısı ikidir. Markos’a göre ise şifa için gelen körlerin sayısı birdir. (20/29) (10/46)

Matta İncili’ne göre İsa, havarilerinin yanlarına asa bile almaya müsaade etmezken, Markos İncili’nin ifadesine göre; yanlarında asa taşımalarını tavsiye etmiştir. (10/9) (6/8)

Matta, hizmetçileri üç gösterirken; Luka hizmetçileri on kişi gösterir. (25/15) (19/33)

Markos İncili’nin bir yerinde, “İsa Mesih’in İncili” denilirken, diğer bir yerinde de “Allah’ın İncili” denilmektedir. (1/1) (1/14)

Luka İncili’nde bir yerde; “Kurtarıcım Allah”, diğer bir yerde ise; “Kurtarıcı İsa” denilmektedir. (Luka, 1: 47) (2: 11)

Matta İncili’nde Hz. Meryem’in kocası olarak belirtilen Yusuf’un, Yakup’un oğlu olduğu yazılıdır. Luka İncili ise Yusuf’un Yakup’un değil Heli’nin oğlu olduğunu yazmaktadır. (1–16)(3–23)

İncillerde dipnot olarak sık sık: “Birçok eski metinlerde şu sözler de yer alır.” ve “Markos’da olduğu gibi bu bölümün 9–20 ayetleri eski metinlerde yoktur.” gibi ifadeler geçer. İncil bu dipnotlarıyla da değiştirildiğini ilan eder. (Matta, 17/20–21, 18/10–11 – Markos, 7/15–16, 11/25–28, Luka, 8/45, 9–56) (16/20)

Tevrat’ın değiştirilip bozulduğunu Kur'ân haber vermiştir

(Ey muminler!)… Onlardan bir fırka vardır ki, Allah’ın kelamını işitirler sonra onu anlamalarının ardından bile bile onu tahrif eder (değiştirir)lerdi.” (Bakara, 75)

Tevrat, Hz. Musa’ya (as) nispet olunan beş kitaptan birinin adıdır. Aslında Yahudiler, Tevrat’ın beş kitaptan üçüncüsünün adı olduğunu bilirler. Ancak, beş kitabın hepsine birden Tevrat ismini verirler. Bu beş kitap Tekvin, Huruç, Tevrat, Sayılar, Tesniye’dir.
Buhtunnasr, Kudüs’ü işgal edince Tevrat nüshalarını yaktırmıştı. Kurân’da zikrolunan ve Hz. Üzeyir olabileceği düşünülen Azra isimli biri, imha olayından 100 sene sonra Tevrat’ı ezberinden yazmıştır. Daha sonra Roma Kral’ı Artiokuz da Filistin’i işgal ederek, Tevrat nüshalarını tekrar yaktırmıştır. Bu ikinci imhadan sonra, Yahudilerin Tevrat’a nasıl sahip oldukları bilinmemektedir.
1546’da toplanan “Merano” Ruhani Meclisi tarafından, Tevrat’ın Tanrı kelamı olduğundan şüphe edilmesi yasaklanmıştır. Fakat 17. yüz yıldan itibaren, Tevrat hakkında başlayan tenkit ve inceleme, bu kanaati yavaş yavaş çürütmüştür. İncelemeler, Tevrat’ın Hz. Musa (as) zamanından çok sonraki devirlerin mahsulü olduğunu ve ayrı ayrı kalemlerden çıktığını meydana koymuştur. Gerek Sinagoglar tarafından muhafaza edilen en eski İbranice Tevratlar arasında ve gerek bunların başka lisanlara çevrilmiş olan nüshalarında birçok farklar, ihtilaflar ve zıtlıklar bulunduğu görülmüştür.

• Tesniye’de (Tevratın bir bölümü), Hz. Musa’nın (as) vefatının, nasıl defnedildiğinin ve vefatından sonra cereyan eden olayların anlatılışı yer alır. Oysa bir peygambere indirilen kitapta, bu bilgilerin bulunması gariptir.

Eğer; “Ey Musa, sen filan gün öleceksin” dense idi makul olabilirdi. Ancak, Tevrat’ta “Musa, filan gün öldü, falan gün defnedildi. Daha sonra şunlar oldu.” şeklinde haberler vardır.

• Yine bugünkü Tevrat’ın beş kitabında bazı atıflar yer alır. Fakat bu atıfları, havale edilen yerlerde bulmak mümkün değildir. Çünkü o kısımlar yoktur, kaybolmuştur.
• “O Yahudi olanlardan bir kısmı, (Tevrat’taki) kelimeleri yerlerinden değiştiriyorlar ve (peygambere karşı) dillerini eğip bükerek (alay etmek) ve dini kötülemek üzere: “işittik ve isyan ettik!” diyorlar…” (Nisa, 46)

Bu ayete göre Yahudiler Tevrat’ı üç şekilde tahrif etmişlerdir;

1. Tevrat’ta geçen ayetlerdeki kelimeleri, başka kelimelerle değiştiriyorlardı. Mesela;
Hz. Muhammed’in (asm) sıfatı olan “Reb’a” (orta boylu) kelimesini, “adem-i tavîl” (uzun olmayan) terimiyle değiştirmişlerdir. Diğer bir örnek ise; “recm” (taşlamak) kelimesini de kaldırıp yerine “had” (ceza) deyimini koymuşlardır.

2. Ayetlerdeki manaları, kendi fikirlerine göre yorumlayıp değiştirmişlerdir.

3. Ayetleri bizzat peygamberden duydukları ve inandıkları halde değiştirerek yaymışlardır.

KİM ALLAH’A ve RASUL’UNE İMAN ETMEZSE BİLSİN Kİ BİZ KÂFİRLER İÇİN ÇILGIN BİR ATEŞ HAZIRLAMIŞIZDIR.” (Fetih: 13)

Gerek kitap verilenlerden, gerekse muşriklerden küfredenler, muhakkak cehennem ateşindedirler, orada ebedi kalacaklardır. Onlardır bütün insanların en şerlileri![Beyyine 6]


Yanlarındaki Tevrat ve İncil'de yazılı buldukları o elçiye, o ümmî Peygamber'e uyanlar (var ya), işte o Peygamber onlara iyiliği emreder, onları kötülükten meneder, onlara temiz şeyleri helâl, pis şeyleri haram kılar. Ağırlıklarını ve üzerlerindeki zincirleri indirir. O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır." (A'raf 157)


Kâfirlerin faydalı işleri fırtınalı bir günde rüzgarın savurduğu küller gibidir. Ahirette o işlerin hiç faydası olmaz. [İbrahim 18]


Kâfirlerin iyi işleri engin çöllerde görünen seraba benzer. Susayan kimse onu uzaktan su sanır. Ama yanına varınca, umduğunu bulamaz. Kâfirler de, kıyamette, dünyada yaptıkları iyilikleri serap gibi yapan, yani yok eden Allah’ı bulur ve hesabını Ona verir.[Nur 39]


Kâfirlere ahirette yalnız Cehennem vardır. Emekleri boşa gider. [Hud 16]


Kâfir olarak ölenin yapmış olduğu bütün iyi işleri yok olur. Dünya ve ahirette fayda vermez.[Maide 57]



Kendilerine kitap verilenlerden Allah’a ve ahiret gününe iman etmeyen, Allah’ın ve Rasulunun haram kıldığını haram saymayan ve hak din İslâm’ı din edinmeyen kimselerle, küçülerek (boyun eğerek) kendi elleriyle cizyeyi verinceye kadar savaşın (Tevbe 29)


Muhammed’in(s.a.v.) nefsi elinde olan ALLAH’a yemin olsun ki, şu Yahudi ve Hristiyanlardan, beni işitip de haberdar olan, sonra beraber gönderilmiş olduğum hükümlere inanmadığı halde ölen bir kimse yoktur ki ateş ehlinden olmasın!

(Muslim(153, 240) Ahmed(2/350) Cem’ul Fevaid(20) Şerhus Sunne(1/104) Mişkat(10) İbni Kesir Tefsiri(1/90, 255) İbni Mende İman(88) İbni Mende Tevhid(s194) Elbani Sahiha(157) Tayalisi(43) Taberi(2/235) Suyuti el-Havi(2/145) Ebu Nuaym Hilye(4/308) Ebu Avane(1/104) İbni Teymiye Fetava(4/188) Nesai Suneni Kübra(1/241) Tarhut Tesrib(7/159) Busayri İthaf(94))


"Ummetimden veya Yahudilerden ya da Hıristiyanlardan her kim Benim peygamber olduğumu işitir de Bana iman etmezse o kişi cennete giremeyecektir".
(Ahmed bin Hanbel, Musned, IV. 396 b- Tefsiru'l Kur'an'il Azim, II. 266.)


 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
ZEBUR

zebur.jpg


Zebur Hakkında Fahreddin Razi şunları söylemiştir :

Allah tarafından Hz. Dâvud (a.s)'a gönderilen Mezmurlar ve Mezâmir adı ile de anılan mukaddes kitabdır. Lügatte Mezmur, "Kavalla söylenen ilâhî, Hz. Dâvud'a inen Zebur'un sûrelerinin her biri" anlamlarına gelir. Mezmur "yazılmış" manasına gelen kitap anlamındadır. Büyük bilgin Zeccac, Zebur'un "Hikmetli kitap" manasına geldiğini; Âl-i İmran, 3/184 ayetindeki "Zebûr" kelimesinin "menetmek" manasına gelen "Zebr" kökünden olduğunu açıklamıştır. Kitap da halkın hilâfına olan hususlardan meneden şeyleri bildirdiği için Zebûr diye adlandırılmıştır (Fahreddin er-Râzi, Mefâtihu'l-Gayb, Ankara, 1990, VIII, 417)

Kur'ân-ı Kerîm'in üç ayrı âyetinde en-Nisâ, 4/163; el-İsrâ,17/55; el-Enbiya, 21/105 Zebur hakkındadır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır:
Nûh'a, O'ndan sonraki peygamberlere vahy ettiğimiz ve İbrahim'e, İsmail'e, İshâk'a, Yakub'a, İsa ya, Eyyub'a, Yunus'a, Hârun'a ve Süleyman'a vahy eylediğimiz ve Davüd'a Zebur verdiğimiz gibi (Habibim) şüphesiz sana da vahy ettik biz" (Nisâ, 163);

"Rabbin göklerde ve yerde olanları en iyi bilendir. Andolsun ki, biz peygamberlerin kimini kiminden üstün kılmışızdır. Davûd'a da Zebur verdik" (İsra, 55);

"Ândolsun, Tevrat'tan sonra Zebur'da da yazmışızdır ki, arza ancak salih kullarım mirasçı olur" (Enbiya,105)

Bu âyet meâllerinden ilk ikisi, dört ilâhî kitaptan biri olan Zebur'un Hz. Dâvud (a.s)'a verildiğini açıklamakta, üçüncü âyet de Zebur'un Tevrat'tan sonra nâzil olduğunu, yeryüzüne ancak salih kişilerin mirasçı olacaklarını bildirmektedir. Ayrıca Hz. Peygamber (s.a.s) de bir hadis-i şeriflerinde, ehl-i kitaptan bir fırkanın Zebur okuduklarını beyan buyurmuşlardır (Buharî, Teyemmum, 6).

Hz. Dâvud'a indirilmiş. olan Zebur'da genellikle, O'nun Allah'a yakarışları ve ilâhîleri yer almaktadır. Zebur'un İbranice asıl metni manzumdur. Allah'ın birliği (tevhid) temeline dayanan dinler döneminin ilk ilâhî kitaplarından olan Zebur, doğruluğu terkeden, ahlâkî kaideleri tanımayan, kötülük ve günah içinde yüzen Yahudi kavmine Allah yolunu göstermek için nâzil olmuştur. Bütün bunlardan ayrı olarak Yahudilerin, "Tevrat'tan sonra kitap gelmeyecektir" yolundaki iddiaları Zebur'un Hz. Davud'a verilmesiyle nakzedilmiş bulunmaktadır (Elmalılı, Hak Dini Kur'ân Dili, İstanbul 1938, IV, 3081).

Bilindiği üzere Zebur'la mustakil bir şeriat vazedilmemiş, Hz. Davud, Hz. Musa'nın şeriatı ile amel etmiştir. Hz. Dâvud sesinin güzelliği ile de bilinmektedir. O, Mezmur denilen Zebur sûrelerini güzel sesi ile okurdu. Nitekim kalın, gür, pek hoş ve tesirli sesler için "Dâvûdî" tâbiri kullanılır (M. Âsım Köksal, Peygamberler Tarihi, Ankara 1990, II, 179 vd.)

Zebur önceleri İbranca idi ve İbrânî-Ârâmî alfabesiyle yazılmıştı. Hristiyanlığın yayılmasından sonra da Lâtinceye çevrilmiştir. Ancak günümüzde orijinal bir Zebur nüshasının mevcut olduğunu söylemek mümkün değildir. Bugün yeryüzünde Zebur'a tâbi bir millet bulunmamakla beraber, gerek yahudiler, gerek hristiyanlar ibadet ve âyinlerinde dua niyetiyle Zebur'dan parçalar okumaktadırlar. Özellikle hristiyanların pazar âyinlerinde Mezmur'dan seçilmiş parçalar okumayı ihmal etmedikleri bilinen bir husustur.

 
Üst Ana Sayfa Alt