Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İnsan Suresi İniş Sebebi

Ummu Aişe Çevrimdışı

Ummu Aişe

حسبي الله ونعم الوكيل
Site Emektarı
76- İNSÂN SÛRESİ


Sûrenin mekkî veya medenî oluşu ihtilaflıdır. İbn Yesâr ve Mukatil mekkî olduğunu söylemişlerdir. Bu. İbn Abbâs'tan da rivayet edilmiştir. Mücahid ve Katâde'nin de içinde bulunduğu cumhur ise medenî olduğu görüşündedir.
Hasen ve İkrime "'Öyleyse Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkâra ve inkarcıya itaat etme." (âyet: 24) âyeti dışında Sûrenin mekkî olduğunu söylemişlerdir.
Mâverdî ise Sûrenin, başından "Muhakkak ki Kurân'ı sana indiren Biziz Biz." (âyet: 23) âyetine kadar medenî, bundan sonrasının ise mekkî olduğunu nakleder.[1] Kurtubî, medenî olduğu ve Rahman Sûresinden sonra nazil olduğu görüşüne de yer vermiştir.[2]

8. Onlar, yoksula, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler.
a) İbn Abbâs'tan rivayetle Atâ der ki: Bu âyet-i kerime Hz. Ali ve Hz. Peygamber (sav)'in kızı Fâtıma hakkında nazil olmuştur. Hz. Ali bir gece bir miktar arpa karşılığında bir hurmalığı suladı. Sabah olup da ücreti olan arpayı alınca eve geldi, üçte birini öğütüp ondan "hazîra" dedikleri bir yemek yaptılar. Yemek pişince bir yoksul geldi ve yemek istedi de pişen yemeği ona verdiler. Sonra ikinci üçte biri öğütüp yemek yaptılar. Bu yemek pişince bu sefer de bir yetim gelip bir şeyler istedi. Bu yemeği de o yetime verdiler ve kalan son üçte biri öğütüp ondan yemek yaptılar. Bu yemek pişince bu sefer müşriklerden bir esir geldi ve bir şeyler istedi. Son yemeklerini de ona verdiler ve o günü aç olarak geçirdiler. İşte bunun üzerine bu âyet-i kerime nazil oldu.[3]
Mu'tezile müfessirlerinden olan Zemahşerî bu olayı tefsirinde biraz daha detaylı ve mübalâğalı bir şekilde şöyle anlatır: İbn Abbâs'tan rivayet ediliyor: Hz. Peygamber (sav)'in mübarek torunları Hasan ve Hüseyin hastalanmışlar, Hz. Peygamber (sa) de yanında bazı kimselerle onları ziyarete gitmişti. Yanındakiler Hz. Ali'ye: "Ey Ebu'l-Hasen, çocuklarının iyileşmesi için adakta bulunsan." demişler. Hz. Ali, hanımı Fâtıma ve cariyeleri Fidda, eğer çocuklar iyileşecek olursa üç gün oruç tutmayı adamışlar. Çocuklar iyileşmiş. Bunun üzerine adakları olan orucu tutmaya başlamışlar. Birinci gün iftar etmeleri için yanlarında yiyecek bir şeyleri de yokmuş. Hz. Ali Şem'ûn adında hayberli bir yahudiye gidip ondan üç sâ' arpa ödünç almış, getirmiş, Hz. Fâtıma onun bir sâ'ını öğütmüş ve kendi sayılarına göre ondan beş ekmek yapmış. Tam oruçlarını açacaklarken kapıya bir yoksul gelmiş: "Ey Muhammed'in ehl-i beyti, müslümanların yoksullarından bir yoksulum, bana yiyecek bir şey verin ki Allah da size cennet sofralarından ikram etsin." demiş. Önlerindeki ekmekleri o yoksula vermişler ve o gece sadece su. ile iftar edip aç olarak yatmışlar, ertesi günü yine oruçlu geçirmişler. İftar zamanı Hz. Fâtıma ikinci sâ' arpayı öğütmüş, ondan ekmek yapmış, tam oruçlarını açacaklarken bu sefer kapıya bir yetim gelmiş. Onu kendilerine tercih ederek yiyeceklerini ona vermişler. Üçüncü günün akşamında da bir esir gelmiş ve aynısını yapmışlar. Ertesi sabah Hz. Ali, Hasan ve Hüseyin'in ellerinden tutmuş ve Hz. Peygamber (sav)'in yanına gelmiş. Allah'ın rasûlü (sa) onları civcivler gibi açlığın şiddetinden titrer görünce : "Sizde gördüğüm bu hal beni ne kadar üzdü!" buyurmuş. Kalkmış onlarla birlikte Hz. Ali'nin evine gelmiş, Fâtıma'yı mihrabında (odasında) açlıktan karnı sırtına yapışmış, gözleri içine çökmüş halde görünce buna da ayrıca üzülmüş. İşte bunun üzerine Cibrîl gelmiş ve: "Ey Muhammed, bunları (şu âyetleri) al; Allah ehlin hakkında buradadır (ve onlara yeter)." buyurmuş ve ona bu âyet-i kerimeleri okutmuş[4] Ancak Alûsî bu rivayetin şîîler tarafından uydurulduğu kanaatindedir.[5]
b) Beğavî, Mukâtil'den rivayetle bir günde hem yoksula, hem yetime ve hem de bir esire yemek yediren Ensardan bir adam hakkında nazil olduğunu zikrederse de bu sahabenin adını vermez.[6] Hâzin ise ansardan Ebu'd-Dahdâh hakkında nazil olduğunu tasrih eder.[7] Buna göre Ebu'd-Dahdâh el-Ansârî bir gün oruç tutmuş. İftar edeceği vakit bir yoksul, bir yetim ve bir esir gelmiş. Onlara üç ekmek vermiş, kendisine ve ailesine de bir ekmek kalmış işte bu âyet-i kerime onlar hakkında nazil olmuş.[8]
Kurtubî'deki rivayette bu yoksul, yetim ve esirin öncelikle Hz. Peygamber (sa)'e gelerek ondan yiyecek istedikleri, Efendimiz (sa)'in de onlara "Yanımda size yedireceğim bir şey yok, fakat çıkın ve arayın." buyurduğu onların da sırayla o ansârî'ye geldikleri ayrıntılarına yer verilmiştir. Bu ansârînin adı bir rivayette de Mut'im ibn Varka' el-Ansârî olarak verilmektedir.[9]
Kurtubî bütün bu rivayetleri verdikten sonra şöyle der: Sahih olan odur ki âyet-i kerimeler bütün iyilikseverler ve güzel amel işleyenler hakkında nazil olmuştur ve hükmü geneldir.[10]
c) "Onlar, yoksula, yetime ve esire seve seve yemek yedirirler." âyet-i kerimesinin de içinde bulunduğu 5-18 âyet-i kerimelerinin Bedir gazvesinde esir alınanlara kefil olan muhacirlerden yedi kişi (Ebubekir, Ömer, Ali, Zübeyr, Abdurrahman ibn Avf, Sa'd, Ebu Ubeyde) hakkında nazil olduğu da söylenmiştir. İbn Asâkir'in Mücâhid'den rivayetinde o şöyle anlatıyor: Hz. Peygamber (sa) Bedir'de esir alınanlarla birlikte Medine-i Münevvere'ye döndüklerinde Muhacirlerden yedi kişi bu esirleri infakta bulunarak onların karınlarını doyurmuşlardı. Bunlar: Hz. Ebu Bekr, Ömer, Ali, Zübeyr, Abdurrahman, Sa'd ve Ebu Ubeyde ibnu'l-Cerrâh idiler. Bunun üzerine ensar "Biz onlarla Allah ve Rasûlü yolunda savaştık, siz ise nafaka ile onlara yardım ediyorsunuz." demişlerdi. İşte bunun üzerine Allah Tealâ "Şüphesiz iyiler, kâfur katılmış dolu bir kâseden içerler." âyetinden başlayarak "Orada bir pınardır ki Selsebîl adı verilir."e kadar olan âyetleri indirdi. Ancak Alûsî bu rivayeti de pek sahih bulmamaktadır.[11]

20. Nereye baksan orada bir nimet ve büyük bir mülk görürsün.
Îbnu'l-Münzirin İkrime'den rivayetinde o şöyle anlatıyor: Hz. Ömer bir gün Hz. Peygamber (sav)'in yanına girmiş. Efendimiz (hurma) dallarından örülmüş bir hasırın üzerinde uyumakta imiş ve hasırın izi yanına çıkmış. Hz. Ömer bunu görünce ağlamaya başlamış. Hz. Peygamber (sav)'in, kendisini neyin ağlattığını sorması üzerine şöyle demiş: "Ey Allah'ın elçisi, Kisrâ'yı ve sahip olduğu hükümranlığı, Hürmüzü ve sahip olduğu hükümranlığı, Habeş kralını ve sahip olduğu hükümranlığı düşündüm, bir de sen Allah'ın elçisi iken dallardan örülmüş bir hasır üzerinde uyuduğunu gözümün önüne getirdim de ona ağladım." demiş. Hz. Peygamber (sa): "Ey Ömer, dünyanın onların, âhiretin de bizim olmasına razı olmaz mısın?" buyurmuş ve işte bunun üzerine Allah Tealâ: "Nereye baksan orada bir nimet ve büyük bir mülk görürsün." âyet-i kerimesini indirmiş.[12]

24. Öyleyse Rabbinin hükmüne sabret ve onlardan hiçbir günahkâra ve inkarcıya itaat etme.
Abdürrezzâk, İbn Cerîr ve İbnu'l-Münzir'in Katâde'den rivayetine göre bir gün Ebu Cehil: "Eğer Muhammed'i (Ka'be'de) namaz kılarken görecek olursam mutlaka boynuna basacağım." demiş ve bunun üzerine Allah Tealâ bu âyet-i kerimeyi indirmiş.[13]
Bu âyet-i kerimenin, peygamberlik davasından vazgeçmesi mukabilinde "Biliyorsun benim kızlarım Kureyş'in en güzel kızlarıdır. Senden mehir istemeden seni kızımla evlendireyim bu işten vazgeç." diyerek Hz. Peygamber (sa)'i kızlarından biriyle evlendirmeyi vadeden Utbe ibn Rabîa ve "Bu yaptığını eğer mal için yapıyorsan sana malımdan sen razı oluncaya kadar vereyim, bu işten vazgeç." diyen el-Velîd ibnu'l-Muğîra hakkında nazil olduğu da söylenmiştir.[14]


[1] İbnu’l-Cevzî, age. vhı.427.
[2] Kurtubî, age. xrx,77.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/927.
[3] Vahidî, age. s. 322.
[4] Zemahşerî, el-Keşşâf, IV, 197; Râzî, age. XXX,244.
[5] Bak: Alûsî, age. XXIX, 157.
[6] Meâlimu't-Tenzîl, rv, 428.
[7] İbnu'l-Cevzî, age. vııı.432 dip not.
[8] İbnu'l-Cevzî, age. VIII.432.
[9] Kurtubî, age. xix,85.
[10] Kurtubî, age. xix,85.
[11] Alûsî, age. XXIX, 155.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/927-929.
[12] Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 0,190.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/929.
[13] Taberî, age. XX1X,138; Suyûtî, Lübâbu'n-Nukûl, 11,190-191.
[14] İbnu'l-Cevzî, age. VIH,441; Kurtubî, age. XIX,97.
Bedreddin Çetiner, Esbab-ı Nüzul, Çağrı Yayınları: 2/929.
 
Üst Ana Sayfa Alt