Irak’ta “Hristiyan ve Yezidi Katliamı” Meselesi
İslam Devleti’nde Gayrı Müslimlerin Yaşam Hakkı
Son günlerde Türkiye ve dünya medyası IŞİD’in Karakuş’ta Hristiyanlara, Sincar bölgesinde Yezidilere katliam yaptığı hakkında akla hayale gelmeyecek haberler yapıyor. Çocukların kafasını kesmekten, kadınların köle olarak satıldığından, hatta yamyam olduklarından bile haberlerde bahsedenler var! Tüm Batı medyası olayı manşet manşet veriyor. Konu hakkında konuşmayan kalmadı. Papa bile işi gücü bırakıp acil açıklama yaparak uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
IŞİD Kuzey Irak’ta ilerliyor. Irak’ta Hristiyanların en kalabalık şehri olan Karakuş’u da, Yezidilerin en kalabalık olduğu Sincar’ı da Barzani’nin elinden aldı. PKK’nın desteği de sonucu değiştirmedi. Bunun üzerine buradaki insanlar olası bir katliam korkusuyla Erbil’e göç etti. Yezidiler ise Sincar Dağı’na sığındı.
IŞİD’in Yezidilere ve Hristiyanlara katliam yaptığı iddia ediliyor. Özellikle sol medya bu haberleri aşırı abartarak verse de, “muhafazakâr” medyanın da onlardan altta kalır yanı yok. Batı merkezli bu haberlere elbette hemen itibar edilmemeli ancak IŞİD’in şimdiye kadar verdiği imaj, böyle bir soykırımı yapabilme şüphesi insanlarda oluşturabilmekte. IŞİD’in elinden ne Suriye Sünnileri ne Irak Sünnileri emin olamadı. Böyle bir durum varken, Hristiyanların ve Yezidilerin katledileceği haberlerine insanların inanmasında, bu haberi yapanlar kadar malzeme verenler de suçludurlar.
Ortada hakikaten bir soykırım varsa, elbette bu bir vahşettir ve kınanmalıdır. Ama ortada somut ve ispatlanmış bir katliam yoksa ve bu, günlerdir basında gündem ediliyorsa, burada halka bir zihniyet aşılanıyor demektir.
Batı medyasının bu kadar yoğun bir şekilde katliam yapılıyor haberleri girmesinin sebebi; “İslami bir devlet, kendisi gibi düşünmeyene yaşam hakkı tanımaz” imajını zihinlere empoze etmektir. Bu konuda yazan köşe yazarları, konuyla alakası olmamasına rağmen Taliban, Kaide ve Boko Haram’ı da satır aralarına eklemesinin sebebi budur. Batı, İslam’ın “adalet ve medeniyet” imajını daima karalamak istedi. Şimdi de bu haberlerle İslami nizamın aslında bir barbarlık, yeniden karanlık çağa dönüş olarak göstermek için çabalıyor.
Peki, İslam Devleti’nde Yezidilerin ve Hristiyanların, daha genel bir ifadeyle gayrı müslimlerin yaşam hakkı var mıdır?
Yezidilik İslam’dan uzak bir dindir. Şirk üzerine kuruludur. Bunun herkes farkında. Bu inançtakilerin topyekûn katli vacib ise, aynı şekilde tüm Nusayri ve tüm Dürzilerin de Ortadoğu’da topyekûn katledilmesi gerekir. Ancak Ortadoğu topraklarında bu kavimler Abbasi halifeliği sırasında da, Osmanlı halifeliği sırasında da var olmaya devam etmiştir. Demek istiyorum ki; eğer bu insanlar inançlarından dolayı İslam dinine göre katli vacib olsaydı, bin yıllık halifelik döneminde bir tane bu dinlere mensup insan bırakılmazdı.
İslami bir nizamda Müslümanların da, Müslüman olmayanların da hakları vardır. Kuran ve Sünnet naslarıyla sabittir ki İslami nizamda beş şeyin korunmasında zaruret vardır. Bunlar; din, hayat, akıl, mal ve nesildir.
“Kim bir canı, bir cana karşılık veya yeryüzünde bir fesat çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Maide: 32)
Gayrı müslimler, cizye vererek İslam devletinin hâkimiyetini ve yasalarına uymayı kabul ederek İslam devleti içinde yaşama hakkına sahip olurlar. Verdikleri cizye vergisi karşılığında yukarıda bahsettiğimiz din, hayat, akıl, mal ve nesil bizzat İslam devleti tarafından korumaya alınır. Cizye ayeti şudur:
“Kendilerine kitap verilmiş olanlardan Allah’a ve âhiret gününe İman etmeyen, Allah’ın ve Rasûlunun haram kıldığını haram saymayan ve hak dinini din olarak kabul etmeyenlerle kendi elleriyle küçülmüşler olarak cizye verinceye kadar savaşınız.” (Tevbe 29)
Bu ayetin gereğini yerine getirip cizye verenler artık İslam devletinin vatandaşıdır. Müslümanlar gibi onların da din, hayat, akıl, mal ve nesli koruma altına alınır.
İbn Hacer (r.a.) şöyle der: “Zımmet ehlinin kanının helal olması yanlış bir anlayış, onun kanını helal yapan küfrüdür, ancak zımmîlik bir antlaşmadır ve öldürme sebebi onda hala mevcut olsa bile (yani küfrü) bu antlaşma onu öldürmeden korur” ( İbn Hacer el-Askalani, Fethu’l-Bari, 12/326)
Kiliseleri ve sinagogları da koruma altındadır:
Zimmet ehlinin bulunduğu yerlerde eskiden beri var olan kilise, havra gibi ibadet yerlerine dokunulamaz. Bunlar harap olmuşsa onarılmasına engel olunmaz. Ancak gayrı müslimlerin yeni kilise veya havra yapmalarına veya eskiden var olanların yerlerini değiştirmelerine izin verilmez. (Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, 3.cilt, sy 426)
Ebu Hanife’nin en önde gelen talebesi olan Ebu Yusuf, kitabında bizlere Hristiyanlardan alınan cizyenin, İslam devleti tarafından canlarını koruyamama durumu oluşunca geri verildiğini aktarıyor:
’’636′da Herakleios Roma, İstanbul, el-Cezire, Ermenistan gibi Roma vilâyetlerinden gelen askerlerle büyük bir ordu topladı ve Suriye’ye hareket etti. Ebû Ubeyde, Humus ve diğer fethedilen yerlerdeki kumandanlara mektup yazarak toplanan cizyelerin (halka) iâde edilmesini, geri çekileceklerini bildirdi.” (Ebu Yûsuf, Kitâbu’l-Harac, sy 81)
Peki, Hristiyan ve Yahudiler kitap ehlidir ve İslam devletinde yaşam hakları vardır. Mecusilerden de cizye alındığı ve vatandaşlık hakkına sahip olacakları da Peygamberimizin tatbikatına dayanır (Buhari, Cizye, 1; Tirmizi, Siyer, 31). Peki, geri kalan müşriklerin durumu ne olacak? Bu da şeytana tapan Yezidileri, Hz. Ali’ye ilah kabul eden Nusayrileri ve Fatimî halifesi Hâkim bin Emrillah’ı ilah kabul eden Dürzileri ilgilendiriyor. Allah hepsine şirkin bataklığından çıkmayı ve hidayet ile şereflenmeyi nasip etsin.
Ebu Hanife’ye göre cizye Ehl-i Kitap’tan ve Arap olmayan müşriklerden alınır. Arap olan müşrikler ya İslam’a girecek, ya da savaşılacaktır. Arap olmayanlar müşrikler ise cizye vererek zımmi statüsünde yaşayabilirler. İmam Şafi’ye göre ise Arap olsun olmasın cizye ehl-i kitaptan alınır. Yani Arap olan veya olmayan müşrik ve putperestlerden alınmaz. İmam Malik ve İmam Evzai ve Sevri ise bütün gayrı müslimlerden cizye alınır görüşündedir. Yani müşrikler de cizye ödeyerek zımmet akdi yapabilir. Kitap ehli olup olmamasına bakılmaz.
Delil şu hadistir:
Hz. Peygamber bir ordu komutanı tayin edince kendisine şu talimatı verirdi. “Müşriklerden olan düşmanla karşılaştığın vakit onları üç şeyden birisini kabul etmeye çağır. Bunlardan birisini kabul ederlerse onlara dokunma. Onları İslâm’a davet et. Eğer yüz çevirirlerse cizye ödemelerini söyle. Bunu da kabul etmezlerse onlarla savaş…” (Müslim, Cihad, 3; İbn Mâce, Cihâd 38; Dârimî, Siyer, 5/8)
İslam nizamı sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlık için rahmettir, tüm mazlumlar için bir kalkandır. İslam devletinin Müslüman olmayan kendi vatandaşlarına (zimmilere) zulmetmesi durumunda, yapılacak fetihlerin önü kesilecek, “Konstantinopolis’te Latin (Katolik) külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederim” denilemeyecektir. Bu nedenle İslam nizamında Müslüman olmayanlara yaşam hakkı verilmediği propagandası baştan sona yalandır.
“Bir zimmiyi (sorumluluk altına alınan kişi) haksız yere öldüren cennetin kokusunu duyamaz. Hâlbuki onun kokusunu kırk yıllık yoldan duyabilir.” (Buhari, Cizye, 5)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmakta : “Dikkat ediniz! Kim bir zımmîye haksızlık eder veya onun haklarını eksiltir yahut ona gücünün üstünde yük yükler veyahut da ondan rızası dışında bir şey alırsa, kıyamet gününde onun karşısında hasmı ben olurum.” (Ebu Davud, İmare, 33)
Hz. Ali (ra) zımmiler hakkında şöyle demiştir:
“Her kim ki bizim zımmimizdir, onun kanı bizimki kadar kutsaldır, malları bizim mallarımız kadar tecavüzden masundur.” (İslam’da Devlet Nizamı, Ebu-l A’la-El Mevdudi, Hilal Yayınları, 1967, s. 76)
Resulullah (sav) savaşta bile olsa, karşı taraf bile yapsa, asla müsle yapılmasına izin vermemiş, çocukların ve din adamlarının korunmasını tembih etmiştir:
“Allah adına çıkınız. Çünkü siz Allah yolunda savaşıyorsunuz, zulmetmeyiniz. İnsanların organlarını kesmek suretiyle işkence yapmayınız. Çocukları, manastırlarda oturan din adamlarını öldürmeyiniz.” (Ebu Davud, Cihad, 120)
Bu hususta onlarca hadis bulunup İslam âlimlerinin müstakil kitapları da fazlasıyla mevcuttur.
İslami bir devlet, kendisi gibi düşünmeyene yaşam hakkı tanımıyor imajı verilmek isteniyor tüm medyada. Yüz yıldır bunca cemaatin kurmak istediği İslam devleti ideali böyle bir zihniyetten ve amaçtan uzaktır. Gayrı müslimlerin İslam devletinde “yaşamak” hakkı vardır. Yaşam hakkına eğer bir örgüt veya bir cemaat kastederse, bu yapılan İslam’ı değil, o şahısları bağlar. Ortada somut ve ispatlanmış bir soykırım olmadan, IŞİD’in içindeki fertlerde böyle bir potansiyel var diye onlara bunu atfetmek, onlar üzerinden Batılı toplumlarda İslam’a ve ümmetin temiz cihadına leke getirmektir. Bu nedenle Müslümanlar her türlü katliamı kınamalı, ortada bir ispat olmadan Batı medyasında “IŞİD katliam yaptı” haberlerine balıklama atlamamalıdır. Batı’nın bu haberleri bu kadar sık ve abartılı vermekteki kastı IŞİD değil, bizzat ideallerimizdeki İslam devleti imajına saldırı amaçlıdır.
İslam dini dünyaya “hepinizi öldüreceğiz” mesajını değil, “hepinizi yaşatacağız” erdemini getiren medeniyeti kurmuştur. Ortada soykırımcı bir medeniyet varsa, o da Batı medeniyetinin ta kendisidir. Endülüs’ü 1492 yılında geri aldıklarında İspanya’da milyonlarca Müslümanı ve Yahudi’yi katlettiler, kalanların tamamını da sürgün ettiler. Günümüzde bize “keşif” diye anlatılan Amerika kıtasını işgal ettiler, Aztek, İnka ve Maya devletlerinde insan bırakmadılar. Kuzeye yönelip 50 milyondan fazla Kızılderili katlettiler. 1099 yılında Kudüs’e girdiler, şehirde yaşayan tek bir canlı bırakmayıp herkesi katlettiler. Batı’nın katliamlar tarihi hakkında yüzlerce cilt kitap mevcuttur! Biz Haçlıları iyi biliyoruz, onların katliamlarını da. Tüm bunlara rağmen İslam’ın “kendisinden olmayanı yaşatmayan” din olarak lanse edilmesine inananlar ise, tarihten ve İslam fıkhından haberi olmayan gafillerdir.
@MiracKaraaslan
İslam Devleti’nde Gayrı Müslimlerin Yaşam Hakkı
Son günlerde Türkiye ve dünya medyası IŞİD’in Karakuş’ta Hristiyanlara, Sincar bölgesinde Yezidilere katliam yaptığı hakkında akla hayale gelmeyecek haberler yapıyor. Çocukların kafasını kesmekten, kadınların köle olarak satıldığından, hatta yamyam olduklarından bile haberlerde bahsedenler var! Tüm Batı medyası olayı manşet manşet veriyor. Konu hakkında konuşmayan kalmadı. Papa bile işi gücü bırakıp acil açıklama yaparak uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
IŞİD Kuzey Irak’ta ilerliyor. Irak’ta Hristiyanların en kalabalık şehri olan Karakuş’u da, Yezidilerin en kalabalık olduğu Sincar’ı da Barzani’nin elinden aldı. PKK’nın desteği de sonucu değiştirmedi. Bunun üzerine buradaki insanlar olası bir katliam korkusuyla Erbil’e göç etti. Yezidiler ise Sincar Dağı’na sığındı.
IŞİD’in Yezidilere ve Hristiyanlara katliam yaptığı iddia ediliyor. Özellikle sol medya bu haberleri aşırı abartarak verse de, “muhafazakâr” medyanın da onlardan altta kalır yanı yok. Batı merkezli bu haberlere elbette hemen itibar edilmemeli ancak IŞİD’in şimdiye kadar verdiği imaj, böyle bir soykırımı yapabilme şüphesi insanlarda oluşturabilmekte. IŞİD’in elinden ne Suriye Sünnileri ne Irak Sünnileri emin olamadı. Böyle bir durum varken, Hristiyanların ve Yezidilerin katledileceği haberlerine insanların inanmasında, bu haberi yapanlar kadar malzeme verenler de suçludurlar.
Ortada hakikaten bir soykırım varsa, elbette bu bir vahşettir ve kınanmalıdır. Ama ortada somut ve ispatlanmış bir katliam yoksa ve bu, günlerdir basında gündem ediliyorsa, burada halka bir zihniyet aşılanıyor demektir.
Batı medyasının bu kadar yoğun bir şekilde katliam yapılıyor haberleri girmesinin sebebi; “İslami bir devlet, kendisi gibi düşünmeyene yaşam hakkı tanımaz” imajını zihinlere empoze etmektir. Bu konuda yazan köşe yazarları, konuyla alakası olmamasına rağmen Taliban, Kaide ve Boko Haram’ı da satır aralarına eklemesinin sebebi budur. Batı, İslam’ın “adalet ve medeniyet” imajını daima karalamak istedi. Şimdi de bu haberlerle İslami nizamın aslında bir barbarlık, yeniden karanlık çağa dönüş olarak göstermek için çabalıyor.
Peki, İslam Devleti’nde Yezidilerin ve Hristiyanların, daha genel bir ifadeyle gayrı müslimlerin yaşam hakkı var mıdır?
Yezidilik İslam’dan uzak bir dindir. Şirk üzerine kuruludur. Bunun herkes farkında. Bu inançtakilerin topyekûn katli vacib ise, aynı şekilde tüm Nusayri ve tüm Dürzilerin de Ortadoğu’da topyekûn katledilmesi gerekir. Ancak Ortadoğu topraklarında bu kavimler Abbasi halifeliği sırasında da, Osmanlı halifeliği sırasında da var olmaya devam etmiştir. Demek istiyorum ki; eğer bu insanlar inançlarından dolayı İslam dinine göre katli vacib olsaydı, bin yıllık halifelik döneminde bir tane bu dinlere mensup insan bırakılmazdı.
İslami bir nizamda Müslümanların da, Müslüman olmayanların da hakları vardır. Kuran ve Sünnet naslarıyla sabittir ki İslami nizamda beş şeyin korunmasında zaruret vardır. Bunlar; din, hayat, akıl, mal ve nesildir.
“Kim bir canı, bir cana karşılık veya yeryüzünde bir fesat çıkarmaya karşılık olmaksızın (haksız yere) öldürürse bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de onu kurtarırsa bütün insanları kurtarmış gibi olur.” (Maide: 32)
Gayrı müslimler, cizye vererek İslam devletinin hâkimiyetini ve yasalarına uymayı kabul ederek İslam devleti içinde yaşama hakkına sahip olurlar. Verdikleri cizye vergisi karşılığında yukarıda bahsettiğimiz din, hayat, akıl, mal ve nesil bizzat İslam devleti tarafından korumaya alınır. Cizye ayeti şudur:
“Kendilerine kitap verilmiş olanlardan Allah’a ve âhiret gününe İman etmeyen, Allah’ın ve Rasûlunun haram kıldığını haram saymayan ve hak dinini din olarak kabul etmeyenlerle kendi elleriyle küçülmüşler olarak cizye verinceye kadar savaşınız.” (Tevbe 29)
Bu ayetin gereğini yerine getirip cizye verenler artık İslam devletinin vatandaşıdır. Müslümanlar gibi onların da din, hayat, akıl, mal ve nesli koruma altına alınır.
İbn Hacer (r.a.) şöyle der: “Zımmet ehlinin kanının helal olması yanlış bir anlayış, onun kanını helal yapan küfrüdür, ancak zımmîlik bir antlaşmadır ve öldürme sebebi onda hala mevcut olsa bile (yani küfrü) bu antlaşma onu öldürmeden korur” ( İbn Hacer el-Askalani, Fethu’l-Bari, 12/326)
Kiliseleri ve sinagogları da koruma altındadır:
Zimmet ehlinin bulunduğu yerlerde eskiden beri var olan kilise, havra gibi ibadet yerlerine dokunulamaz. Bunlar harap olmuşsa onarılmasına engel olunmaz. Ancak gayrı müslimlerin yeni kilise veya havra yapmalarına veya eskiden var olanların yerlerini değiştirmelerine izin verilmez. (Ömer Nasuhi Bilmen, Istılahatı Fıkhiyye Kamusu, 3.cilt, sy 426)
Ebu Hanife’nin en önde gelen talebesi olan Ebu Yusuf, kitabında bizlere Hristiyanlardan alınan cizyenin, İslam devleti tarafından canlarını koruyamama durumu oluşunca geri verildiğini aktarıyor:
’’636′da Herakleios Roma, İstanbul, el-Cezire, Ermenistan gibi Roma vilâyetlerinden gelen askerlerle büyük bir ordu topladı ve Suriye’ye hareket etti. Ebû Ubeyde, Humus ve diğer fethedilen yerlerdeki kumandanlara mektup yazarak toplanan cizyelerin (halka) iâde edilmesini, geri çekileceklerini bildirdi.” (Ebu Yûsuf, Kitâbu’l-Harac, sy 81)
Peki, Hristiyan ve Yahudiler kitap ehlidir ve İslam devletinde yaşam hakları vardır. Mecusilerden de cizye alındığı ve vatandaşlık hakkına sahip olacakları da Peygamberimizin tatbikatına dayanır (Buhari, Cizye, 1; Tirmizi, Siyer, 31). Peki, geri kalan müşriklerin durumu ne olacak? Bu da şeytana tapan Yezidileri, Hz. Ali’ye ilah kabul eden Nusayrileri ve Fatimî halifesi Hâkim bin Emrillah’ı ilah kabul eden Dürzileri ilgilendiriyor. Allah hepsine şirkin bataklığından çıkmayı ve hidayet ile şereflenmeyi nasip etsin.
Ebu Hanife’ye göre cizye Ehl-i Kitap’tan ve Arap olmayan müşriklerden alınır. Arap olan müşrikler ya İslam’a girecek, ya da savaşılacaktır. Arap olmayanlar müşrikler ise cizye vererek zımmi statüsünde yaşayabilirler. İmam Şafi’ye göre ise Arap olsun olmasın cizye ehl-i kitaptan alınır. Yani Arap olan veya olmayan müşrik ve putperestlerden alınmaz. İmam Malik ve İmam Evzai ve Sevri ise bütün gayrı müslimlerden cizye alınır görüşündedir. Yani müşrikler de cizye ödeyerek zımmet akdi yapabilir. Kitap ehli olup olmamasına bakılmaz.
Delil şu hadistir:
Hz. Peygamber bir ordu komutanı tayin edince kendisine şu talimatı verirdi. “Müşriklerden olan düşmanla karşılaştığın vakit onları üç şeyden birisini kabul etmeye çağır. Bunlardan birisini kabul ederlerse onlara dokunma. Onları İslâm’a davet et. Eğer yüz çevirirlerse cizye ödemelerini söyle. Bunu da kabul etmezlerse onlarla savaş…” (Müslim, Cihad, 3; İbn Mâce, Cihâd 38; Dârimî, Siyer, 5/8)
İslam nizamı sadece Müslümanlar için değil, tüm insanlık için rahmettir, tüm mazlumlar için bir kalkandır. İslam devletinin Müslüman olmayan kendi vatandaşlarına (zimmilere) zulmetmesi durumunda, yapılacak fetihlerin önü kesilecek, “Konstantinopolis’te Latin (Katolik) külahı görmektense, Osmanlı sarığı görmeyi tercih ederim” denilemeyecektir. Bu nedenle İslam nizamında Müslüman olmayanlara yaşam hakkı verilmediği propagandası baştan sona yalandır.
“Bir zimmiyi (sorumluluk altına alınan kişi) haksız yere öldüren cennetin kokusunu duyamaz. Hâlbuki onun kokusunu kırk yıllık yoldan duyabilir.” (Buhari, Cizye, 5)
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmakta : “Dikkat ediniz! Kim bir zımmîye haksızlık eder veya onun haklarını eksiltir yahut ona gücünün üstünde yük yükler veyahut da ondan rızası dışında bir şey alırsa, kıyamet gününde onun karşısında hasmı ben olurum.” (Ebu Davud, İmare, 33)
Hz. Ali (ra) zımmiler hakkında şöyle demiştir:
“Her kim ki bizim zımmimizdir, onun kanı bizimki kadar kutsaldır, malları bizim mallarımız kadar tecavüzden masundur.” (İslam’da Devlet Nizamı, Ebu-l A’la-El Mevdudi, Hilal Yayınları, 1967, s. 76)
Resulullah (sav) savaşta bile olsa, karşı taraf bile yapsa, asla müsle yapılmasına izin vermemiş, çocukların ve din adamlarının korunmasını tembih etmiştir:
“Allah adına çıkınız. Çünkü siz Allah yolunda savaşıyorsunuz, zulmetmeyiniz. İnsanların organlarını kesmek suretiyle işkence yapmayınız. Çocukları, manastırlarda oturan din adamlarını öldürmeyiniz.” (Ebu Davud, Cihad, 120)
Bu hususta onlarca hadis bulunup İslam âlimlerinin müstakil kitapları da fazlasıyla mevcuttur.
İslami bir devlet, kendisi gibi düşünmeyene yaşam hakkı tanımıyor imajı verilmek isteniyor tüm medyada. Yüz yıldır bunca cemaatin kurmak istediği İslam devleti ideali böyle bir zihniyetten ve amaçtan uzaktır. Gayrı müslimlerin İslam devletinde “yaşamak” hakkı vardır. Yaşam hakkına eğer bir örgüt veya bir cemaat kastederse, bu yapılan İslam’ı değil, o şahısları bağlar. Ortada somut ve ispatlanmış bir soykırım olmadan, IŞİD’in içindeki fertlerde böyle bir potansiyel var diye onlara bunu atfetmek, onlar üzerinden Batılı toplumlarda İslam’a ve ümmetin temiz cihadına leke getirmektir. Bu nedenle Müslümanlar her türlü katliamı kınamalı, ortada bir ispat olmadan Batı medyasında “IŞİD katliam yaptı” haberlerine balıklama atlamamalıdır. Batı’nın bu haberleri bu kadar sık ve abartılı vermekteki kastı IŞİD değil, bizzat ideallerimizdeki İslam devleti imajına saldırı amaçlıdır.
İslam dini dünyaya “hepinizi öldüreceğiz” mesajını değil, “hepinizi yaşatacağız” erdemini getiren medeniyeti kurmuştur. Ortada soykırımcı bir medeniyet varsa, o da Batı medeniyetinin ta kendisidir. Endülüs’ü 1492 yılında geri aldıklarında İspanya’da milyonlarca Müslümanı ve Yahudi’yi katlettiler, kalanların tamamını da sürgün ettiler. Günümüzde bize “keşif” diye anlatılan Amerika kıtasını işgal ettiler, Aztek, İnka ve Maya devletlerinde insan bırakmadılar. Kuzeye yönelip 50 milyondan fazla Kızılderili katlettiler. 1099 yılında Kudüs’e girdiler, şehirde yaşayan tek bir canlı bırakmayıp herkesi katlettiler. Batı’nın katliamlar tarihi hakkında yüzlerce cilt kitap mevcuttur! Biz Haçlıları iyi biliyoruz, onların katliamlarını da. Tüm bunlara rağmen İslam’ın “kendisinden olmayanı yaşatmayan” din olarak lanse edilmesine inananlar ise, tarihten ve İslam fıkhından haberi olmayan gafillerdir.
@MiracKaraaslan