Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İran Rejiminin Sünnilere Zulmü

M Çevrimdışı

mübahis

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu Aleykum we rahmetullahi we berekatuhu kardeşler. Tesadüf eseri tanıştığım bir İran kürdü ile biraz hasb-i hal etmek nasib oldu. İşte kendisi ile yaptığım söyleşi ve İran'ın vahdet anlayışı...
Not: Kendisi yazıyı okuduğunuzda anlayacağınız sebeplerden ötürü ismini ve kim olduğunu söylememi özellikle rica etti. İnşallah bu illet ortadan kalkar ve abi sağ olursa onlarıda paylaşacağım.

Ben: Esselamu aleykum we rahmetullah. Bize İran Kürtlerinin devrimden önce ve sonraki ahvalinden kısaca bahsedebilirmisiniz?

Muhacir: Tabiki. İran devrimi, Kürtlerinde mensub olduğu Ehl-i Sünnet dahil toplumun her kesiminin zalim Şah'a karşı ayaklanmasıyla meydana geldi, tabi Şii-İslamcılar devrimin ana omurgası olsa da Ehli Sünnet alimleri onlara her zaman destek verdi. O dönem Humeyni, İran dışındaki Sünnileri kandırdığı gibi bizleri de oyalıyordu. İran anayasası bu oyalamanın en açık halidir

Ben: Bunu birazdaha açabilirmisiniz?

Muhacir: İran anayasasına göre devletin Resmi mezhebi Caferilik olmasına rağmen diğer mezheblerinde her türlü hürriyete sahip olacağı, evlenme boşanma vb şahsi hukuku ilgilendiren meselelerde serbest olacakları söyleniyor. Ama bu hiçbir zaman gerçek olmadı.

Ben: Nasıl yani? Devrim sonrası İran Sünnileri üzerinde baskımı kuruldu diyorsunuz?

Muhacir: Baskı kelimesi hafif kalır. Basit bir örnek vereyim, devrim sonrasında ve Humeyni daha sağ iken Ehli Sünnet bir alim velayet-i fakih anlayışını reddeden bir cuma hutbesi okudu ve o hutbesinde açıkça "Rasulullah'tan(s.a.v) sonra hiç kimsenin isbetine itikad etmemiz bizim için caiz olmaz" dedi. Dikkat edin bu söylediğim kişi Devrim sırasında Sünnilerin devrime katılmasında önemli rol oynamış bir isimdi. Kısa bir süre sonra bu kişi gözaltına alındı, bir hafta içinde tahliye edildi. Tahliye edildikten sonra tevbe ettiğini ve velayet-i fakih itikadına bağlılığını açıkladı.
Tabi bu işin nasıl olduğunu kimse anlayamadı, işin aslı halen sır perdesi altında. Ben o zaman doğmamıştım bile ama yaşayanlardan duyduğumuz bu kişinin hücresine bir devrim muhafızı, yanında bir kaç kişi ile gelmiş ve "Ya söylediklerinde rucu ettiğini açıklarsın yada seni bunlarla başbaşa bırakırım" demiş. Peygamber Efendimiz: "Her duyduğunu nakletmesi kişiye yalan olarak yeter" buyurmuş çok bir şey demek istemiyorum, ancak ne var ki bu tür olaylar İran da çokta garipsenecek şeyler değil.

Ben: Bu kadarda olmaz.

Muhacir: Size yalan söylemiyorum. Sodomilik meselesini Elhamdulillah hiç yaşamadım, görmedim. Ancak ne var ki bu konuda iki değil adaletini yakinen bildiğim onlarca kişinin şahitliği var.

Ben: Bu gerçekten çok ilginç, o yüzden söyleşinin sonuna saklayalım isterseniz

Muhacir: Siz nasıl uygun görürseniz

Ben: Güzel, o zaman bize İran Sünnilerinin ve bil hassa Kürtlerin durumunu genel olarak anlatabilirmisiniz?

Muhacir: İran'da Sünni bölgelerin başlıca Kürdistan, Belucistan, Ahvaz, Fars bölgeleri sayılabilir. Bunu dışında Afganistan ve Türkmenistan sınır bölgelerine doğru nufus Sünni yoğunlukludur ve İran içlerinde de Sünni köy ve kasabaları vardır ve genellikler birbirine yakındırlar.
İran'lı olmanıza gerek yok, turist ve bil hassa tüccar olarak gelen bir yabancı bile Sünni bölgelerinde ki ekonomik zaafı rahatlıkla farkedebilir. Bu İran devletinin politikasıdır. Yine devlet politikası olarak bizim bölgelerimizde yoğun bir Şiileştirme faaliyeti yürütülüyor ve buna karşı ilim müesseselerimize yoğun bir sansür uygulanıyor.

Ben: Bu söylediklerinizi biraz daha açabilirmisiniz? Yani İranda ki ilim müesseselerine baskı, Şiileştirme politikaları hakkında?

Muhacir: nerden başayım diye düşünmeme gerek yok. Evela cami ve medreselerimze sahabe ve Ehli Sünnet büyüklerinin ismini veremiyoruz. Mesela "İmam Şafi medresesi" diye tek bir medrese bulamazsınız İran da. Yada tek bir tane "Halid bin Velid camii" yoktur.
Bu medreselerde İran rejiminin, Humeyni'nin ve masum olduğu söylenen imamların tezkiye edilmesi gerekir. Yapılan yoğun Şii propagandaya cevap vermeleri ise asla mümkün değildir. Böyle bir şeye yeltenen alime İsrail'e rahmet okutacak şekilde işkence göreceği hapishanelere koyarlar hatta bazılarını ortadan kaybederler. Allah'ın laneti onların üzerine olsun!
Bununla da yetinmiyorlar, normalde İran da alimlere askerlik muafiyeti vardır. Ama Sünni Medreselerden çıkanlar bu imkandan faydalanamaz. Tabi İsrail'den bile daha çok Müslüman öldüren bu orduda yer almamak için ehven-i şerreyn olanı yapıyor genellikle talebler. Hasbinallahu we ni'mel wekil.
Tabi alimlerimiz üzerinde ki baskılar bu kadarla bitmiyor, alimlerimizden sistemli bir şekilde kendileri mezheblerine uygun fetvalar talep ediyorlar. Eğer bu fetvayı alırlarsa hemen Sünni bölgelerinde bu fetvaları yayıyor ve "Sizin alimlerinizde bu konuda bizimle hemfikir" diyorlar.
Tabi direnen yiğit alimlerimiz çıkıyor, bunlarda hemen Vehhabi olmakla itham ediliyorlar. İran'da ki Vehhabi ithamı burada ki FETÖ'cü ithamı gibidir. Birisi bir şekilde Vehhabi ilan edildimi ona yapılacak her şey mübah sayılır.
Tabi sadece Vehhabilik ithamıda artık bayağılaşmaya ve kesmemeye başladı, bundan sebep artık başta iftiralarda atmaya başlamışlar. Artık ne ceza vereceklerse ona göre iftira atıyorlar. Kimisisine uyuşturucu kullanıyorsun, kimisine zina kimisine Sodomilik, kimisine Suud ajanlığı kimisine İsrail casusluğu. Allah en doğrusunu bilir ama Ehli Sünnet alimlere yapılan bu iftiraların doğruluk payı %1'i bulmaz.

Ben: Anladım. Yani yapılan yoğun Şii propagandasına Ehli Sünnetin karşı koyma şansı yok. Peki bu Şii propagandası nasıl yürüyor?


Muhacir: Evela okula giden çocuklarımızdan başlıyor. Yaz tatillerinde seyahate götürme bahanesi ile Şiileştirmeye çalışıyorlar. Tabi müfredatta eğitim müfredatında da Devrim bahislerinde de gizliden bir şiileştirme faaliyeti göze çarpıyor. Ders kitaplarında Humeyni "Masum imamınların vekili" olarak tekdim ediliyor. Hangi masum imamın vekiliymiş Humeyni? Masum imam yok ki? Bize göre Rasululllahtan(S.a.v) başka masum yok ki? Ama bunun hiç önemi yok, o çocuğun beynine girdi bir kere.
Bunun dışında Sünni bölgelerde halk kütüphaneleri açıyorlar. Okuma yazma oranının düşük olduğu bölgelerde dahi bu kütüphaneler açılıyor ve halka teşvik ediliyor. Bu kütüphanelerde ise çokça Eli Sünnete reddiyeler Şii hadis kitapları, caferi fıkıh kitapları yad güye şianın gördüğü zulmü anlatan tarih kitapları oluyor.
Aynı şekilde hediye vb uygulamalar adı altında gençlerimize bu kitaplar dağıtılıyor. Güya Ehli beytin ve şia'nın gördüğü zulümleri anlatan romanlarda okulllar ödevlerinde inceleniyor.
Bunun dışında Şii-Sünni evlilikleride teşvik ediliyor. "Bunda ne var ülkenin milli bütünlüğü için yapılıyor" diyebilirsiniz ama bu yoğun propaganda altında birde anne-babadan biri Şii olunca çocuklarımızın sapması çok daha kolay hale geliyor.
İlginç bir şey söyleyim, bu tarz evliliklerden doğan erkek çocuklarında Farsça "Firuz" ismi çoktur. Biz Kürtler "Piroz" deriz, bu kelime "mübarek" anlamına gelir. Ama ne yazık ki o kadarda masum değildir zira aynı zamanda Hz Ömer efendimizi şehid eden Mecusi kölenin adıdır. Bu kişi ise Şiilerce kutsanır, İslamına itikad edilmesi bir tarafa "Ebu'l İslam" yani "İslam'ın babası" denir. Sahabeden olan ve Şia tarafından da mübarek sayılan Selman-ı Farısi'ye bile "İslam'ın oğlu" denilirken bu kafire "İslam'ın babası" derler.

Ben: Peki başka bir şey soracağım, sizce İran'ın bu yaptıklarında Şii kisvesi altında bir Pers milliyetçiliğimidir?

Muhacir: Hiç sanmıyorum. Öncelikle İran tarihine bakarsanı İran'ı Şiileştirenler zaten Azeriler olmuştur. Nitekim şu anda da Şii Azeriler'in İran devletinde çok bir sorun yaşadıkları söylenemez, Hamaney'in kendisi bizzat Azeridir. Buna mukabil az evvel bahsettiğim Fars eyaleti ve İran içlerinde ki diğer sünni bölgeleride İran'ın kuşatıcı vahdetinden nasibini biz Kürtlerden daha az almazlar. Özellikle cezaevlerinde onlara da nasıl işkenceler yapıldığını biliyorum.

Ben: Hazır konusu açılmışken cezaevi işkencelerine dönebilirmiyiz?

Muhacir: Hiç sormayacaksınız diye korktum.
Az evvel bahsettiğim gibi tutarlı bir Sünni olmak cezaevine alınmanız için yeterli bir sebep.
Cezaevinde ise elektirik verme, demir çubuk ile dövme vb şeyler artık hayatınızın normal bir parçası oluyor adeta.
Hücre hapsindeyseniz geçmiş olsun değil beş, üç vakit bile namaz kılamazsınız. Bazen iki üç kişi bir hücreye koyarlar ve lazımlık verirler. Bu lazımlığa hacetinizi giderirsiniz.
Ha şimdi rafızilerin hakkını teslim edelim, gece vakti gelip en az bir uzvunuzu kırana kadar demi çubuk ile dövmek için hücreden çıkartırlar!
Hücre ise eğilecek kadar bile geniş değildir zaten bir kaç kişi kapatılırsınız. Duvara secde ederek namazınızı kılarsınız. Abdesti ise bazen teyemmüm ile bile alamazsınız zira yeterli hareket alanınız olmaz.
Bazen kardiyanın canı sıkılınca elinizi çıkartıp kırar yada kanatana kadar vurur ve sonra geri koyar.
Eğer kendi arkadaşınız ile ile hücre arkadaşı iseniz her an Allah'a hamdediniz. Çünkü bazılarını bil hassa Sodomiler ile ve sübyancılar ile hücreye kapatırlar. Bu durumda dışarda yediğiniz dayak yetmezmiş gibi iffetinizi korumak büyük başarı haline gelir. Hele bazen yan hücredeki arkadaşınızın iffetini korumak için çırpımışını dinler ve elinizden hiçbir şey gelmez ya, emin olun ondan büyük bir azab yoktur.
Eğer koğuşta kaşıyorsanız hece vakti birden gelip döverler, buna alışıksınızdır ama bu yetmezmiş gibi bazılarına jop sokar, meni içirir yada başka şeyler yaparlar.
Bir kardeşin gözlerini bağlayıp ağzına jop sokmuşlar. Kardeşe ise tenasül uzvu demişler, o kardeşte sinirinden ıssırınca hızla çekip kardeşin ağzını burnunu kırmışlar.
Bunun dışında farelerin olduğu bir kabım üzerine karın yada makad bölgesi gelecek şekilde bizi yatırırlar sonra o kabın altından sısıtırlardı. Farelerde çıkmak için bizim karnımızı dişlerdi.
Kadınlara ise tecavüz ettikleri yetmezmiş gibi özellikle bekar kanlı etekleri ile gezdirirlerdi. Bazılarının ise çığlıklarını bilerek bize dinletirlerdi.
(Kardeşin sinirleri bozulmaya başladı)

Ben: Tamam abi, sonra devam ederiz inşallah.
Muhacir: Zannedersem mesajım hasıl olmuştur. Rafızilerin zulmünü kamilen anlatmak mümkün değil, Allah kimseye de öğretmesin. Kamilen nakletmek ise bir röoprtajın sınırlarını çok aşar. Şimdilik benden bu kadar.

Ben: Son olarak Türkiye müslümanlarına neler söylemek istersiniz? Bil hassa Türkiye Kürtlerine?
Muhacir: Türkiye Müslümanlarına ve genel olarak İslam alemine işin aslı biraz kırgınım. Zira Filistinlilere, Uygur Türklerine ve diğerlerine yapılan zulümler hakkında günden oluşturuluyor ancak Rafızilerin bize yaptıkları hususunda kimse ağzını açıp tek kelim etmiyor. Hele hele Vahdet adı altında İrancılık yapan Sünnileri burada gördükçe kahroluyorum.
Bunlardan beni en çok yaralayan ise Hüdapar oluyor, zira hem din hem soy kardeşelrine yapıaln bu zulmü dillendirmek şöyle dursun vahdet adı altında İrancılık yapıyorlar. Halbuki en çok onların ses çıkarması gerekmezmi? Zira biz hem din hem mezheb kardeşi hemde soydaş değilmiyiz? O halde neden bize zulmeden bu mel'un taifeye uhuvvet besliyorsunuz? Tecevüze uğrayan sizin kadınlarınız ve çocuklarınız olmadığı içinmi? Oysaki Peygamber efendimiz müminlerin biz bedenin azaları gibi olduğunu söylemiştir.

Ben: Bu söyleşi için çok teşekkür ederim, Allah sizden razı olsun.
Muhacir: Bil mukabele Allah sizdende razı olsun.
***

@Abdulmuizz Fida hocam
ve @İmam Malik abi değerlendirmelerinizi merak ediyorum
 
Üst Ana Sayfa Alt