İRAN’IN AFGAN SİYASETİ / ABDULLAH AZZAM RÖPORTAJLARI-1
İslami Hareketlerin İran ve Şiiler ile Tarihi adlı yazı dizisinin yedincisini ele alan el Rasid adlı dergi bu bölümde Afganistan cihadının en önemli simalarından birisi olan Prof. Dr. Abdullah Azzam’ın görüşlerine yer veriyor. Usame Şehade’nin özel olarak kaleme aldığı bu dosya özellikle Türkiye kamuoyu açısından İran’a ve Afganistan’da oynadığı role dair gerçekten son derece sarsıcı bilgiler içeriyor. İran’a dair mevcut algıların iflas ettiğini gösteren bu önemli dosya İran&Şiilik eksenli yaşanan yerel, bölgesel ve küresel hadiselerin çok boyutlu ve duygusal gözlüklerin dışında farklı bir perspektifle okunması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Devrimden bu yana İran devleti sürekli olarak medya aracılığıyla İslam dünyasına dezenformasyon kaynaklı haberler pompalıyor. Son olarak Fars Haber Ajansı 6 Haziran 2011 tarihinde Afganlı Şii parti olan Nahda Partisi lideri Muhammed Muhtar Muflih’in haberine yer verdi. Muflih “İmam Humeyni Afganistan cihadının manevi lideridir. Eğer İmam Ali zaferden sonra hayatta olsaydı bu kadar musibetleri görmezdik!” demiş.
Peki durum yukarıda iddia edildiği gibi mi? Yoksa zihinlere gerçek gibi yer edinen ama hakikatın tamamen zıddı olduğu bir durum mu? İşte dosya Afganlı Şiiler ve İranlı Şiilerin Afgan cihadına gerçek bakış açısını ve tarihsel gerçekleri ortaya koymak için en önemli isimlerden birisi olan şehit Prof. Dr. Abdullah Azzam’ın tarihi tanıklığına başvuruyor. Vefatından sonra Peşaver’de bulunan Mücahit Hizmetleri Ofisinde onun tarihini araştırma komisyonu kuruldu. Bu ofisi bizzat kendisi kurmuştu. Komisyon çalışmasını muhtelif yılları kapsayan “Cihad Soruları ve Cevapları” ismiyle internette de yayımladı. Hizmetler ofisinde önde gelen şahsiyetlerden biri olan Abdullah Enes soruları sordu.
ABDULLAH AZZAM’IN TARİHE TANIKLIĞI
1-Kaliforniya Camisinden Sorular ve Cevaplar (Yıl: 1988)
Soru: İran Afganistan’a herhangi bir yardımda bulundu mu?
Cevap: Hayır
2- Türk Gazetesiyle Röportaj (Yıl: 3 Mart 1979)
Soru: Afganistan’da yedi liderlik var, nasıl olur da dünyadaki Müslümanları birleştirebiliriz?
Cevap:…İran, Afganistan’da gerçek bir Sünni İslami devletin kurulmasını istemiyor. Çünkü bu İran’daki Şiilerin zayıflığını ortaya koyacaktır. İnsanlar Afganistanlı Müslümanlar ile İranlı Müslümanlar arasında yakınlaşma olduğunda İranlıların Allah Taala’ya karşı yalan söylediklerini göreceklerdir.
Soru: İslamabad Şura’sında Mücahitler geçici hükümet kurulmasında ittifaka vardı. Neden sonrasında ihtilafa düştüler ve İran’ın onlara karşı duruşu neydi?
Cevap: İran’ın duruşu gerçekten son derece kötü olup kesinlikle tek bir silah dahi vermemiştir, yine Mücahitlerin çoğunun yiyecek için Herat’a ulaşmalarına izin vermemiştir.
Soru: Peki neden?
Cevap: İlk olarak: çünkü onlar hemen yanı başında bir Sünni devletin kurulmasından nefret etmekte bunun bölgede Şii yayılmacılığını durduracağına inanmaktadırlar. İran kendisinin İran’dan Pakistan’a oradan Irak’a, sonra Suriye, sonra Lübnan, sonra güney Türkiye’ye kadar yayılan bir Şii imparatorluğu rüyasına sahiptir. Türkiye’nin güneyinde Nusayriler (Fellahlar-Aleviler) yaşamakta olup bunlar gelecekte İran’ın yanında duracaklardır.
Batıni Nusayriler Suriye Nusayridir, Emel ve Hizbullah Şiidir, Irak’ta Saddam’a karşı savaş açarak onun burayı kendilerine teslim etmesini ve burada Şii devleti ilan etmelerini beklediler. (Bu önemli tarihi bir bilgidir, zira savaşı açanın hep Saddam ve Irak tarafı olduğu iddia edilmektedir. Oysa devrimin hemen akabinde Humeyni’nin tüm Sünni İslam ülkelerine devrim ihraç etmek gibi resmi bir politikası olduğunu, bu meyanda Irak tarafından birkaç yıl sonra savaşın durdurulması yönündeki talebe rağmen savaşın kesin olarak zafer kazanılacağı yönündeki boş hayale rağmen devam ettiğini hatırlamak gerekiyor.) Yine yaklaşık 10 ila 13 milyon arasında Şii Pakistan’da yaşamaktadır. Bunlar Büyük Şii İmparatorluğu hayali kurmaktadırlar. Peki bunların rüyalarını kim durduracak, önlerinde kim duracaktır? Elbette hemen yanı başında kurulacak bir Sünni devlet, yani Afganistan’daki Sünni devlet. Bu nedenle onlar yanı başlarında güçlü bir Sünni devletin kurulmasından nefret etmektedirler.
İkinci olarak: İran ümit etmekte ve zannetmekteydi ki cihad başarısızlığa uğrayacak ve Afganistan bölünecektir. Sanırım Rusya eğer Afgan cihadına karşı durursa ve Afgan cihadına yardımcı olmazsa İran’a söz verdi. Afganistan bölündüğünde kuzey kısmını Rusya alacak, güney kısmı ölü devlet olacak ve batı kısmı da İran’a verilecekti. Şimdi yanımda bir komutanım var. Şunları söyledi: Pakistan’dan askeri elbiseler, ayakkabılar ve yiyecekler satın aldık, bunları Ribat’a gönderdik, ancak İran hükümeti bunlara el koydu ve aldı. Ribat aracılığıyla yardımları Herat’a gönderdim, dört ay boyunca İran sınırında bekletildi. Soğuktan ölen mücahitlere ayakkabıların ve elbiselerin ulaştırılmasına izin vermediler. Neden? Bunun Amerikan ürünü olduğunu söylediler?! Kendilerine şunu söyledik: Bunlar Pakistan’da üretildi. O zaman da şu cevabı verdiler: Onlar Amerikan uşaklarıdır!!
Bu nedenle şimdi İran içerisinde muhacirler için mülteci kampları var, ismi Muhammed, ismi Ayşe olan Afganlı mülteciler yaşıyor buralarda. Kızı Hatice ya da Hatice’nin oğlu Muhammed. Aralarında üç kilometre olmasına rağmen Muhammed’in kızkardeşi Hatice’yi ziyaret etmesine izin vermiyorlar? Sadece eğer hükümet kendisine izin verirse bu gerçekleşiyor!!! Devletin kararına göre Afganlıların çalıştırılması yasak, lokantalar ve oteller yasak, eğer herhangi bir Afganlının lokantada çalıştığı tespit edilirse lokanta sahibi İran devletine ceza olarak 4.000 tümen ödemek zorunda. Onlar Afganlılara hakaret etmekte, onları küçük görmektedirler. Gazeteleri bile yazdı, Afganlıları hastalıklı, musibet gibi görmektedirler. (Not: Baran-Yağmur adlı Türkçe’ye de çevrilen İran yapımı filmde Afganlı mültecilerin acıklı halleri ve içinde yaşadıkları zor durumları çok güzel bir şekilde anlatılıyor.)
İranlılardır ilk olarak cihadın başarılı olduğu ortaya çıkınca en kötü şekilde tutum sergileyenler. Irak savaşı sona erince bu sefer Afganistan’a dadandılar, şimdi Amerika ile birlikte hareket ediyor.
Onlar Amerika’ya karşı olduklarını söylüyorlar! Yalan söylüyorlar…yalan söylediler. Onlar aynı Batı-Amerika-İran planını taşımakta; Afganistan’da bir İslam devletinin kurulmasını engellemeye çalışmaktadırlar.
(Not: Aynı şekilde Türkiye’de İran&Şii lobisinin önde gelen isimlerinden olan Selahaddin Özgündüz adlı şahsın 26 Ağustos 2011, Cuma günü İstanbul’da verdiği hutbede bunun izlerini görmek mümkün. Taliban düşmanlığının en üst zirvesinde olan Kenan Çamurcu gibi Özgündüz de İran&Şii düşüncesini açığa vurarak düşmanlığını boyutlarını şu şekilde ortaya koyuyor: “Diktatörleri başından gitmiş bir toplum, Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi Amerika’yı bölgeden atacaktır. Ne yapsalar da halkları Kur’an’dan ayıramazlar. Kur’an, tağutla şeytanla savaşı emrediyor. Bir Müslüman asla Amerika’yla dost olamaz!” Yaklaşık on yıldır iki ülkenin halen Amerika işgalcilerinin denetiminde olduğu, her ikisinde İran destekli kukla hükümetlerin bulunduğu gerçeğini böyle medyatik sözler ile çarpıtmaya çalışan bir zihniyetin kullandığı cümleler Abdullah Azzam’ın bu eski ama eskimez bilgilerinin ışığında değerlendirilince büyük fotoğrafın ortaya çıkmasına neden oluyor.)
İşte bu sebeple kalkıp Mücahitlere kendilerinin Afganistan’ın üçte birini teşkil ettiklerini söylediler. Şiiler bizler Afganistan’ın üçte biriyiz dediler. Bunu da nereden çıkardınız dedi mücahitler ve Birleşmiş Milletler istatistiklerinin Afganistan’da Şiilerin oranının sadece yüzde 8 olduğunu hatırlattılar. Şura Meclisi onlara şunu söyledi: “Sizlere Zahir Şah’ın verdiğini vereceğiz. Onun döneminde Şura Meclisinde size ne verilmişti onu vereceğiz. O zaman 250 sandalyeden 14 tanesi sizindi. Bizler sizlere 500 sandalyeden 28 tanesini vereceğiz. Bunun üzerine yine: “Hayır bizler nüfusun üçte birini oluşturuyoruz” dediler! Kendilerine: “Tamam o zaman. Sizler nezdinizde İran’da Ehli Sünnete nasıl muamele ediyorsanız bizler de öyle muamele edeceğiz.” dediler. İran’da Sünnilere ne kadar bakanlık veriyorsanız bizler de Afgan devletinde o kadar Şiilere vereceğiz. Eğer İran devletinde tek bir Sünni bakan yoksa nasıl olur da devletimiz içerisinde yedi tane bakan istersiniz! Oysa İran’da Sünnilerin oranı yüzde + 45 olup bu neredeyse ülke nüfusunun yarısı anlamına gelmektedir. Buna rağmen tek bir Sünni bakan bile yok. Dahası değil bakan tek bir bakan yardımcısı veya resmi kuruluş başkanı dahi yok. Bu durumda neye dayanarak kalkıp da 28 bakanlıktan yedi tanesini ve yüz koltuğu istiyorsunuz?!
kaynak: İRAN’IN AFGAN SİYASETİ / ABDULLAH AZZAM RÖPORTAJLARI-1 « İran Analiz
İslami Hareketlerin İran ve Şiiler ile Tarihi adlı yazı dizisinin yedincisini ele alan el Rasid adlı dergi bu bölümde Afganistan cihadının en önemli simalarından birisi olan Prof. Dr. Abdullah Azzam’ın görüşlerine yer veriyor. Usame Şehade’nin özel olarak kaleme aldığı bu dosya özellikle Türkiye kamuoyu açısından İran’a ve Afganistan’da oynadığı role dair gerçekten son derece sarsıcı bilgiler içeriyor. İran’a dair mevcut algıların iflas ettiğini gösteren bu önemli dosya İran&Şiilik eksenli yaşanan yerel, bölgesel ve küresel hadiselerin çok boyutlu ve duygusal gözlüklerin dışında farklı bir perspektifle okunması gerekliliğini ortaya koyuyor.
Devrimden bu yana İran devleti sürekli olarak medya aracılığıyla İslam dünyasına dezenformasyon kaynaklı haberler pompalıyor. Son olarak Fars Haber Ajansı 6 Haziran 2011 tarihinde Afganlı Şii parti olan Nahda Partisi lideri Muhammed Muhtar Muflih’in haberine yer verdi. Muflih “İmam Humeyni Afganistan cihadının manevi lideridir. Eğer İmam Ali zaferden sonra hayatta olsaydı bu kadar musibetleri görmezdik!” demiş.
Peki durum yukarıda iddia edildiği gibi mi? Yoksa zihinlere gerçek gibi yer edinen ama hakikatın tamamen zıddı olduğu bir durum mu? İşte dosya Afganlı Şiiler ve İranlı Şiilerin Afgan cihadına gerçek bakış açısını ve tarihsel gerçekleri ortaya koymak için en önemli isimlerden birisi olan şehit Prof. Dr. Abdullah Azzam’ın tarihi tanıklığına başvuruyor. Vefatından sonra Peşaver’de bulunan Mücahit Hizmetleri Ofisinde onun tarihini araştırma komisyonu kuruldu. Bu ofisi bizzat kendisi kurmuştu. Komisyon çalışmasını muhtelif yılları kapsayan “Cihad Soruları ve Cevapları” ismiyle internette de yayımladı. Hizmetler ofisinde önde gelen şahsiyetlerden biri olan Abdullah Enes soruları sordu.
ABDULLAH AZZAM’IN TARİHE TANIKLIĞI
1-Kaliforniya Camisinden Sorular ve Cevaplar (Yıl: 1988)
Soru: İran Afganistan’a herhangi bir yardımda bulundu mu?
Cevap: Hayır
2- Türk Gazetesiyle Röportaj (Yıl: 3 Mart 1979)
Soru: Afganistan’da yedi liderlik var, nasıl olur da dünyadaki Müslümanları birleştirebiliriz?
Cevap:…İran, Afganistan’da gerçek bir Sünni İslami devletin kurulmasını istemiyor. Çünkü bu İran’daki Şiilerin zayıflığını ortaya koyacaktır. İnsanlar Afganistanlı Müslümanlar ile İranlı Müslümanlar arasında yakınlaşma olduğunda İranlıların Allah Taala’ya karşı yalan söylediklerini göreceklerdir.
Soru: İslamabad Şura’sında Mücahitler geçici hükümet kurulmasında ittifaka vardı. Neden sonrasında ihtilafa düştüler ve İran’ın onlara karşı duruşu neydi?
Cevap: İran’ın duruşu gerçekten son derece kötü olup kesinlikle tek bir silah dahi vermemiştir, yine Mücahitlerin çoğunun yiyecek için Herat’a ulaşmalarına izin vermemiştir.
Soru: Peki neden?
Cevap: İlk olarak: çünkü onlar hemen yanı başında bir Sünni devletin kurulmasından nefret etmekte bunun bölgede Şii yayılmacılığını durduracağına inanmaktadırlar. İran kendisinin İran’dan Pakistan’a oradan Irak’a, sonra Suriye, sonra Lübnan, sonra güney Türkiye’ye kadar yayılan bir Şii imparatorluğu rüyasına sahiptir. Türkiye’nin güneyinde Nusayriler (Fellahlar-Aleviler) yaşamakta olup bunlar gelecekte İran’ın yanında duracaklardır.
Batıni Nusayriler Suriye Nusayridir, Emel ve Hizbullah Şiidir, Irak’ta Saddam’a karşı savaş açarak onun burayı kendilerine teslim etmesini ve burada Şii devleti ilan etmelerini beklediler. (Bu önemli tarihi bir bilgidir, zira savaşı açanın hep Saddam ve Irak tarafı olduğu iddia edilmektedir. Oysa devrimin hemen akabinde Humeyni’nin tüm Sünni İslam ülkelerine devrim ihraç etmek gibi resmi bir politikası olduğunu, bu meyanda Irak tarafından birkaç yıl sonra savaşın durdurulması yönündeki talebe rağmen savaşın kesin olarak zafer kazanılacağı yönündeki boş hayale rağmen devam ettiğini hatırlamak gerekiyor.) Yine yaklaşık 10 ila 13 milyon arasında Şii Pakistan’da yaşamaktadır. Bunlar Büyük Şii İmparatorluğu hayali kurmaktadırlar. Peki bunların rüyalarını kim durduracak, önlerinde kim duracaktır? Elbette hemen yanı başında kurulacak bir Sünni devlet, yani Afganistan’daki Sünni devlet. Bu nedenle onlar yanı başlarında güçlü bir Sünni devletin kurulmasından nefret etmektedirler.
İkinci olarak: İran ümit etmekte ve zannetmekteydi ki cihad başarısızlığa uğrayacak ve Afganistan bölünecektir. Sanırım Rusya eğer Afgan cihadına karşı durursa ve Afgan cihadına yardımcı olmazsa İran’a söz verdi. Afganistan bölündüğünde kuzey kısmını Rusya alacak, güney kısmı ölü devlet olacak ve batı kısmı da İran’a verilecekti. Şimdi yanımda bir komutanım var. Şunları söyledi: Pakistan’dan askeri elbiseler, ayakkabılar ve yiyecekler satın aldık, bunları Ribat’a gönderdik, ancak İran hükümeti bunlara el koydu ve aldı. Ribat aracılığıyla yardımları Herat’a gönderdim, dört ay boyunca İran sınırında bekletildi. Soğuktan ölen mücahitlere ayakkabıların ve elbiselerin ulaştırılmasına izin vermediler. Neden? Bunun Amerikan ürünü olduğunu söylediler?! Kendilerine şunu söyledik: Bunlar Pakistan’da üretildi. O zaman da şu cevabı verdiler: Onlar Amerikan uşaklarıdır!!
Bu nedenle şimdi İran içerisinde muhacirler için mülteci kampları var, ismi Muhammed, ismi Ayşe olan Afganlı mülteciler yaşıyor buralarda. Kızı Hatice ya da Hatice’nin oğlu Muhammed. Aralarında üç kilometre olmasına rağmen Muhammed’in kızkardeşi Hatice’yi ziyaret etmesine izin vermiyorlar? Sadece eğer hükümet kendisine izin verirse bu gerçekleşiyor!!! Devletin kararına göre Afganlıların çalıştırılması yasak, lokantalar ve oteller yasak, eğer herhangi bir Afganlının lokantada çalıştığı tespit edilirse lokanta sahibi İran devletine ceza olarak 4.000 tümen ödemek zorunda. Onlar Afganlılara hakaret etmekte, onları küçük görmektedirler. Gazeteleri bile yazdı, Afganlıları hastalıklı, musibet gibi görmektedirler. (Not: Baran-Yağmur adlı Türkçe’ye de çevrilen İran yapımı filmde Afganlı mültecilerin acıklı halleri ve içinde yaşadıkları zor durumları çok güzel bir şekilde anlatılıyor.)
İranlılardır ilk olarak cihadın başarılı olduğu ortaya çıkınca en kötü şekilde tutum sergileyenler. Irak savaşı sona erince bu sefer Afganistan’a dadandılar, şimdi Amerika ile birlikte hareket ediyor.
Onlar Amerika’ya karşı olduklarını söylüyorlar! Yalan söylüyorlar…yalan söylediler. Onlar aynı Batı-Amerika-İran planını taşımakta; Afganistan’da bir İslam devletinin kurulmasını engellemeye çalışmaktadırlar.
(Not: Aynı şekilde Türkiye’de İran&Şii lobisinin önde gelen isimlerinden olan Selahaddin Özgündüz adlı şahsın 26 Ağustos 2011, Cuma günü İstanbul’da verdiği hutbede bunun izlerini görmek mümkün. Taliban düşmanlığının en üst zirvesinde olan Kenan Çamurcu gibi Özgündüz de İran&Şii düşüncesini açığa vurarak düşmanlığını boyutlarını şu şekilde ortaya koyuyor: “Diktatörleri başından gitmiş bir toplum, Afganistan ve Irak’ta olduğu gibi Amerika’yı bölgeden atacaktır. Ne yapsalar da halkları Kur’an’dan ayıramazlar. Kur’an, tağutla şeytanla savaşı emrediyor. Bir Müslüman asla Amerika’yla dost olamaz!” Yaklaşık on yıldır iki ülkenin halen Amerika işgalcilerinin denetiminde olduğu, her ikisinde İran destekli kukla hükümetlerin bulunduğu gerçeğini böyle medyatik sözler ile çarpıtmaya çalışan bir zihniyetin kullandığı cümleler Abdullah Azzam’ın bu eski ama eskimez bilgilerinin ışığında değerlendirilince büyük fotoğrafın ortaya çıkmasına neden oluyor.)
İşte bu sebeple kalkıp Mücahitlere kendilerinin Afganistan’ın üçte birini teşkil ettiklerini söylediler. Şiiler bizler Afganistan’ın üçte biriyiz dediler. Bunu da nereden çıkardınız dedi mücahitler ve Birleşmiş Milletler istatistiklerinin Afganistan’da Şiilerin oranının sadece yüzde 8 olduğunu hatırlattılar. Şura Meclisi onlara şunu söyledi: “Sizlere Zahir Şah’ın verdiğini vereceğiz. Onun döneminde Şura Meclisinde size ne verilmişti onu vereceğiz. O zaman 250 sandalyeden 14 tanesi sizindi. Bizler sizlere 500 sandalyeden 28 tanesini vereceğiz. Bunun üzerine yine: “Hayır bizler nüfusun üçte birini oluşturuyoruz” dediler! Kendilerine: “Tamam o zaman. Sizler nezdinizde İran’da Ehli Sünnete nasıl muamele ediyorsanız bizler de öyle muamele edeceğiz.” dediler. İran’da Sünnilere ne kadar bakanlık veriyorsanız bizler de Afgan devletinde o kadar Şiilere vereceğiz. Eğer İran devletinde tek bir Sünni bakan yoksa nasıl olur da devletimiz içerisinde yedi tane bakan istersiniz! Oysa İran’da Sünnilerin oranı yüzde + 45 olup bu neredeyse ülke nüfusunun yarısı anlamına gelmektedir. Buna rağmen tek bir Sünni bakan bile yok. Dahası değil bakan tek bir bakan yardımcısı veya resmi kuruluş başkanı dahi yok. Bu durumda neye dayanarak kalkıp da 28 bakanlıktan yedi tanesini ve yüz koltuğu istiyorsunuz?!
kaynak: İRAN’IN AFGAN SİYASETİ / ABDULLAH AZZAM RÖPORTAJLARI-1 « İran Analiz