Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Haber << Işid Nasıl Kuruldu? Bağdadi Kimdir?"baas-devlenin" Iç Yüzü Ve Hakikati..>>>>

farkındayız Çevrimdışı

farkındayız

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Bismillahir-rahmanir-rahim

Allah bizi sadık ve adil olanlardan eylesin. Işide karşı olan savaşımızda büyük bir sorun görmekteyiz. Mücahitlere karşı savaşmaları için işid çoğunlukla acem olan (yani arap olmayan) kardeşleri yolladı (ve hala yolluyor). Işid-kadılarının diger mücahitler hakkında söyledikleri dışında bu kardeşlerin hiç bir ilim kaynağı yoktu. Bu kardeşlerin samimi olduklarına dair şüphelerimiz var; bundan dolayı işid hakkındaki korkunç gercekleri ve hakikatleri çeşitli dillerde yaymak istedik.

şehy Zoher'in şahitligini tercüme etmeye karar verdik; ilk başlangıcından ve hatta Iraktaki amerikan işgalinin başladiği günlerden itibaren.

@zoher73506999

şeyh Zoher Ebu Musab ez-Zerkavi'nin eski arkadaşıydı ve Irak Islam Devletinde bir askerdi; ayrıca Ebu Abdullah el-Raşide beyat etmisti. Ebu Abdullah el-Raşid Irak Islam Devletinin emiriydi ve Ebu Ömer el Bağdadi olarak biliniyordu. Sonra ardından Ebu Bekir el Bağdadiye beyat etti, zira Ba'as'ın Irak Islam Devletine (ve daha sonra işide) nasıl sızdığını ve bu korkunç hakikatleri daha bilmiyordu.

http://tr.wikipedia.org/wiki/Baas_Partisi

1999 senesinin sonunda Afganistanda el Kaideye katıldı. Kandahardaki havalimanının bombalanmasından sonra hayatta kalanlardan biriydi.



Irak Islam Devleti kurulmadan önce…



Zerkavi el Kaideye beyat etmeden ve Tevhid-ve-Cihad-Cemaatini kurmadan önce Afganistandan Kurdistana gitmişti. şeyh Zoher Iraktaki amerikan işgali baslamadan önce Iraka ulaşmayı başardı ve Kurdistanda Ensar-es-Sunnah'ya katıldı. Zerkaviye katıldı ve onunla beraber Tevhid-ve-Cihad-Cemaatini kurdu; Zerkavi Amerikanın er ya da geç saldıracağından emindi. Ona göre kendisini hazırlamaya başladı.

Egitime başladılar ve Afganistanda aldıkları yaralarının tedavisini bitirmeye çalıştılar. Sonra Zerkavi ona (şeyh Zoher’e) Irakı terketmeyi ve çeşitli komşu ülkelerde koordinatör olarak çalışmayı emretti.

Sonra Irak’ın işgali başladı ve Tevhidin aslanı olan Zerkavi düşmana karşı savaşmaya başladı. Ardından açıkca et-Tevhid-vel-Cihad’ın kuruluşunu ilan etti ve sonrasında daha da güçlendi. O esnada Seyh Zerkavi el Kaideye katılmayı düşünmüstü ve bu konu hakkında şura meclisi ile istişare etmişti – ayreten istişare için şeyh Usame bin Ladin ile irtibata geçmişti.

Zerkavi nasıl öldürüldü? Irak Islam Devleti nasıl kuruldu? Istihbarat Irak Islam Devletine nasıl ve hangi derecede sızdı?

şeyh Zoher anlatıyor:

„Zerkavi Bin Ladin’e beyat ettikten sonra bir Iraklının ihanetinden dolayi öldürüldü (o hain yakalandı ve ardından infaz edildi). Zerkavinin öldürülmesinden sonra Abu Hamza al Muhajir emir oldu ve kendisi güvenlik ve emniyet konusunda başka bir yöntem kullanıyordu. Al Muhajir güçlü bir şekilde hareket etti ve sonradan Ebu Ömer el Bağdadiye beyat etti; Ebu Ömer kurumda pek tanınmış bir şahıs degildi. Ne büyük bir emirdi nede düşük derecede olan biriydi, sıradan normal bir adamdı. Herkes ona beyat edilmesinden dolayı şaşkındı ve Ebu Ömer el Bağdadinin (Allah ona rahmet eylesin) yeteneklerini ve ona beyat edilmesinin sebebini soruyordu. (Bakınız „Ebu Suleyman el Uteybi‘nin mesajı“ – Uteybi Irak Islam Devletinin en yüksek kadısiydı)

Sonra Irak Islam Devleti ilan edildi ve hem iyi hemde kötü insanlar ona katıldı, ayreten çok sayıda gruplar beyat ettiler. Bazıları karşı çıkmak istediler ve bazılari ise Irak Islam Devletine sızmak istediler. çok sayıda güya „tevbe etmiş“ olan Irak ordusunun eski subaylarıda katıldı, ama Baas-düşüncelerini terketmediler, kasten yada kasıtsız! El Kata’ib’den ve Irak Islam Ordusun’dan çok sayıda katılanlar oldu. Bazıları Suriye ve Suudi-Arabistan istihbaratının emri ile katıldılar, bazıları ise Izzet el-Duri veya eski subay Ebu Ali el-Halili‘nin emri ile.

El-Halili Saddam zamanında Irakta filistinli kurumlarda subay olarak görevliydi. Suriyeye geri döndükten sonra Suriye istihbaratı ile Irakta görev almak üzere anlastı.

Bütün bunlar – bu (Irak Islam Devletine) sızmalar, emniyet konusundaki kargaşalar ve Irak Islam Devletinin kendisini çok güçlü görmesi ve bu düşünceye dayanarak diger şahıslara gösterdiği muamele – avam halkın tepki göstermesine ve Sahvenin kurulmasına sebep oldu.

Sahveci bize karşı savaşan herkese verdigimiz belirsiz bir isimdi. Kafir yada müslüman olması hiç önemli degildi; biz hepsine kafir muamelesi yaptık. Kanlarını ve mallarını helal kıldık ve onların etrafında bulunan ve onları koruyan herkesi öldürdük – Allah bizi affetsin.

Kötü ilişkilerimize ve hem yolumuzun hemde amacımızın belirsiz olmasına ve üye kazanma konusundaki başarısızlığımıza rağmen hala tek bizim hak yolda olduğumuza inanıyorduk. Biz zayıfladıkça dışardan sızanların üzerimizdeki etkisi arttı. Baas’in ellerinden Suriye istihbaratın ellerine düştük!

Birkaç operasyon düzenledikten sonra, bizim işlerimizin, hernekadar islam için yararlıymış gibi göründüysede, başkalarının menfaati için kullanıldığını anladık. Bizim rafizilere yaptığımız bombalı saldırılar rafizilerin emirleri tarafindan emredilmişti, çünkü bu olayları sonradan yüzlerce sünni erkeklerini ve gençlerini tutuklamak için sebep olarak öne sürdüler.

Sonra şeyh al Muhajir ve Ebu Ömer el Bağdadi öldürüldüler. @wikibaghdady tam olarak şöyle yazmıştı: „Irak Islam Devletinin emirleri beraber öldürüldüler.“ Ebu Bekir el Bağdadi denilen adamın seçilmesi en kötüsüydü! El Bağdadi’yi çogumuz iyice tanimiyorduk, ama irtibatımızın kötü olmasından dolayi hepimiz diğerlerinin onu seçtiğini sanmıştık.

El Bağdadiyi seçtikten sonra gelişmelerin vuku bulduğunu inkar etmiyorum. Ama, herzamanki gibi, buda bir tuzaktı.

Sonra Suriye devrimi başladi ve şeyh Eymen ez Zevahiri Nusret Cephesinin kurulmasını emretti (Işid’in iddiasına göre Nusret Cephesini işid kendisi kurmuş, ama bu iddia yalandır).


Ebu Bekir el Bağdadi’nin öz geçmişine ve işid’te yükselişine dair şeyh Zoher şöyle anlatıyor:



El Bağdadinin ismi Ibrahim Awwad al-Badri’dir ve kendisi Bubadri aşiretindendir. Samarra’da doğdu ve orada yaşadı.

Allah şahidimdir ki, onun soyunu araştırdım ve bu konuda güvenilir ve sadik adamları sordum. Sonra alevi olduğu iddia edilen bir derneğe denkgelince araştırmayı orada durdurdum. Onlar bana Bubadri aşiretinin Kureyşe ve Ehli-Beyt’e ait olmadığını söylemişlerdi.

Sonrada Allah beni soyları araştıran bir mücahit kardeşle karşılaştırdı. Ve o kardeşte Bubadri aşiretinin Ehli-Beyt’e ait olmadığını doğruladı. Yani böylece Ebu Bekir el Bağdadi ne Bağdadi aşiretindendir nede Kureyştendir.“

„Ebu Dua Samarra-i (kendi yalanlarına göre „Ebu Bekir el Bağdadi“) Saddam Islam Üniversitesinde okumuştur. Bu üniversitede tecvid bölümünde diploma almaya çalıştı ama alamadı. Ebu Dua Samarra-i ne bir islam profesörüdür, ne Bağdadi aşiretindendir, ne Kureyşlidir, nede Hasan ve Hüseyin’in kanındandır. Kureyşi ismi bütün işidçi emirlerinin kullandığı boş bir ünvandır; buda işid’in yalancı olduğuna dair bir delildir.

Emirul-Muminin dedikleri ve şuan suriyelilere karsı savaşan adam Amerikan işgali başladığında Iraktan kaçmıştı. El Bağdadi 2006 yılına kadar Dimişk‘ta, Seyida Zeynep’te yaşadı. Irak cihadından kaçtı ve üç sene Suriyede kaldı. O dönemde Iraktaki cihada karşı savaşmak için cok sayıda ajanlar yetiştirilmişti.

Ebu Faysal Ezzaidi Bağdadinin Seyida Zeynepte en yakın arkadaşıydı. Ezzaidi ise Muaz Saffuk’un kuzenidir. Ikinci Ebu el Qa’qa‘ Bagdadiyi Muaz ile tanıştırmıştı – Muaz Saffuk Suriye rejiminin ajanıdır.

Bağdadi 2006 yılında Bağdata geri dönmüştü. Baldızının kocası Ensar el-Tevhidin lideriydi. O adam imanlı ve takvalıydı, Zerkavi onu hem severdi hem saygı gösterirdi. Zerkavi Bağdadi ile hiç karşılaşmadı, zira Zerkavi öldürüldüğünde Bağdadi Dimişkteydi. Bağdadi Iraka geri döndüğünde Muharib el Cburi ile görüşürdü. El Cburi Suriyeyi ziyaret ederdi ve Bağdadi ile ziyaret esnasında tanışmıştı.

Ensar el-Tevhidin bir kısmı Irak Islam Devletine beyat etti. Sonra Bağdadide Irak Islam Devletine beyat etti ve Muharib el Cburi ile beraber çalıstı. Ardından Bağdadi bir kaç sene hapiste kaldı. Saddam Islam Üniverstitesinde okurken benimsedigi Eşari Sofi mantığından dolayı hapiste kardeşlerle tartışmaya girdi – Hakimiyet ve Tekfir konusunda hiç bir ilmi yoktu! Sonra serbest bırakıldı ve tekrar Irak Islam Devletine katıldı ve postacı olarak çalıştı. Bağdadinin postacı görevi çok basitti; kardeşin biri mektubu avluya atıyordu ve başka bir kardeş gelip mektubu teslim alıyordu. Ama Bağdadi hiçbir zaman iki tarafında kim olduğunu bilmedi.

Iki eski tuğgeneral Baghdadi ile aynı zamanda serbest bırakıldı; tuğgeneral Muhammed Nada el Cburi (Al-Raii) ve tuğgeneral Samir Abd Muhammed (Haci Bekir). Ikiside Baas-partisinin mensublarıdır.

Al-Raii Irak Islam Devletinde emir olarak görevlendirildi ve kendisine sağ kolu olarak Baas-kardeşi olan Haci Bekiri seçti.

Ebu Ömer el Bağdadi ve Abu Hamza al Muhajir Al-Raii’yi iyi tanıyorlardı, ama Haci Bekir ile hiç karşılaşmadılar. Al-Raii öldürüldükten sonra Abu Hamza al Muhajir Haci Bekiri emir olarak ilan etti; kendisi Haci Bekiri iyi tanımıyordu ama Al-Raii’nin tavsiyesine dayanarak onu seçti. Abu Hamza’nın ve Ebu Ömer’in emniyet sebeplerinden dolayı dış düyaya bağlantıları yoktu (o yüzden Haci Bekiri iyi tanımıyorlardı).”

Ebu Dua Samarra-i (yani Bağdadi) nasıl emir oldu?

şehy Zoher şöyle devam anlatıyor: “Al-Raii serbest bırakıldıktan sonra Ebu Ömer el Bağdadi ve Abu Hamza al Muhajir yedi ay boyunca belirli bir mekanda kaldılar – sonrada bu mekanda öldürüldüler. Yanlarındaki muhafızlarıyla ve birkaç emirlerle beraber öldürüldüler. Dış dünya ile hiç irtibatları yoktu, sadece Munaf al Rawi ile görüşüyorlardı. Munaf al Rawi Bağdadinin en yakın arkadaşıydı. Kendisine en çok güvenilen şahıs ve yeni emirlerin arasında yaş olarak en büyük olan şahıs o idi; diger emirlerin çok genc olmasından dolayı Abu Hamza onları “Zaruri Emirler” olarak isimlendirmişti.

Munaf al Rawi postayı idare edip ve ileten kişiydi. “Postanelerden” biride Bağdadinin eviydi. Ama al Rawi muhabirlerin hiçbirini tanımıyordu, yani gönderenin ve alıcının kim olduğunu bilmiyordu.

Bu yedi ay icinde emir Al-Raii öldürüldü. Ardından onun yerine Baas-üyesi olan Haci Bekir emir olarak görevlendirildi. Haci Bekir daha önceden Ezzat-Edduri’ye olan bağlantılarından dolayı tutuklanmıştı. Yedi ay sonra muhabirlerden biri tutuklandı; o muhabir Bağdadinin ve al Rawi’nin evini biliyordu. Bağdadinin güvenlik personelinden birisi Bağdadiye o muhabirin tutuklandığını haber etti. Güvenlik görevlisi Bağdadiye o muhabirin al Rawinin evini bildiğinide söyledi. Bağdadi ise, kendisinin sadece postacı olduğunu ve kimseyi tanımadığını söyledi ve „Benim gibi bir şahısın birilerini tanıdığınımı düşünüyorsun? Umarim ki, o muhabir sabırlı olur“ dedi. Güvenlik görevlisi gözlerinde yaşlarla dışarı çıktı. Tutklanan muhabir ise Munaf al Rawi, Abu Hamza al Muhajir ve Ebu Ömer el Bağdadi hakkında itirafçı oldu; ve ardından hespsi öldürüldü.

Emirlerin öldürülmesinden sonra ortalık birbirine girdi ve tüm Irakta çok sayıda kişiler tutuklandı; geriye sadece Haci Bekir kaldı.

Bu Haci Bekir tilki gibiydi ve Baas’a son derece bağlıydı. Kurnazca bir plan kurdu ve Irak Islam Devletinin liderlerini tek tek yanına çağırdı ve herbirine diğerlerinin Bağdidiyi emir olarak kabul ettiklerini söyledi ve böylece herkesin onayını aldı. Liderlerin çoğu Bağdadinin bir kadı ve Zerkavinin eski arkadaşı, ayreten Kureyşli ve Bağdatlı oldugunu sandılar (bunların tabiki hiçbirisi doğru değil). Böylece herkes onayını verdi ve anlaştılar. Bağdadi hakkında anlaşan (ve onay veren) tüm liderler sonradan çesitli yollarla cemaatden çıkarıldılar. Ve böylece postacı adam emir oluverdi!

Bağdadinin Baas’çi adamları şunlardır: Abu Ahmad al Alwani, Abu Abdurrahman al Bilawi, Abu Sayf al Maslawi, Abu Aqil al Hamdani vs.

Sonrada Ebu Dua el-Samarra-i (Ebu Bekir el Bağdadi) Müminlerin emiri olarak ilan edildi. Ve hemen ardından Dewleye önceden beyat etmiş olan bir Baas’çı subay hapishaneden çıkarıldı – Abu Muhammad as-Suwaydawi. Kendisi daha önce Ezzat Edduri’ye olan bağlantılarından dolayı tutuklanmıştı. Tutuklanmadan bir hafta önce Dewleye katılmıştı ve ardından tutuklandı. Serbest bırakıldıktan sonra Haci Bekir’in askeri emir olmasına karşı çıktı. Bağdadi, onu (as-Suwaydawi’yi) hoşnut etmek için Haci Bekir’i görevini bırakması için ikna etti.

As-Suwaydawi görevine enerji dolu bir şekilde basladı ve bombalayabildiği kadar (askeri ve sivil) bölgeleri bombaladı. Onun için tek önemli olan şey, emirini çok sayıda bombardımanlarla memnun etmekti.

Bu dönemde dikkatsizlik yüzünden çokca müslüman kanın akıtıldığı farkedildi. Bunu yapanlar ise kendilerini „Tatarrus“ ile haklı çıkarmaya çalıştılar (Tatarrus, düşmanların sivilleri ve suçsuz insanları kalkan olarak kullanması demektir). Bu ise mücahitlere karşı tepki oluşmasına sebep oldu. (Azzam al Amriki bu gibi eylemleri sert bi şekilde kınamıştı)

***

Ebu Muslim isimli adam türkmendi ve Tel Afr’dandı. Saddama ve ondan sonra Ezzat Edduri‘ye çok sadıktı. Inatçı ve Baas’a çok bağlı olmasından dolayı uzun bir süre tutuklanmıştı. Bu albay (Ebu Muslim) ve diğer subaylar hapishanede el Kaideyi kötüleyenlerin önde gidenleriydi. Irak hapishanelerinde kardeşlere saldırırlardı ve onlara hakaret ederlerdi. Onların saldırılarına en çok maruz kalan şahıs, Seyh Ebu Retaj el Iraki idi (Ebu Zeynep olarak bilinirdi). Bu adam uzun süredir cihada katılmıştı ve Abu Hamza al Muhajir’in arkadaşıydı. Ebu Retaj’ın kendisi ile beraber hapiste kalan Baas’çı subayları tariff eden ünlü bir sözü vardır: ‘Baas’çılarin kaleminden hala kan damlıyor. Bize hükmetmelerine nasıl müsade ederiz?’ Kendisi baas’çılardan hep uyarırdı. Abu Abdurrahman al Kimi, Seyh Haci Rasid, Abu Umar Hefa, Seyh el Miahi, Seyh Abu Mansur, Seyh Abu Abdullah al Azzawi, Seyh Abu Asia, Seyh el Harrari ve Seyh Abu al Baraa al Kurdi onunla aynı fikirdeydiler.

Gençlerin işid’e neden katılmadıklarını size söyleyim; çünkü işid’in liderleri Baas’çılardı ve onlar ayreten şura meclisinin üyeleriydi. Saddamın döneminde selefi olan müslümanlar Baas’çı subaylar tarafından tutuklanmışlardı. Onları sorgulamadan önce vücutlarının bir iki yerini taşlarla kırarlardı ve tedavi etmeden öylece hapishanede bırakırlardı.

Tutuklu olan birisinin odasına birkaçtane Kuran kitabını üstüste koymuşlardı. Tutuklunun yemeğini ise öyle bir yüksek yere koyarlardıki, tutuklunun o yemeğe ulaşabilmesi için illaki Kuran kitapların üstüne basıp çıkması gerekiyordu.

Bu yüzden samimi olan mücahitler işid’teki baas’çı liderlerine karşı apaçık bir kin beslerler. Ve Iraktaki “Murabitin Cephesi”nde çok sayıda selefiler ve menheci temiz olan mücahitler vardı.

Ebu Muslim el Turkmeni işid’te bir emir olarak görevlendirildiğinde en tehlikeli olarak gördüğü adamdan kurtulmak istedi: Haci Bekir. Böylece Haci Bekir Bagdadinin asistanı olarak şama gönderildi. Suriyede çoğu meselelerde etkili ve sözü geçer birisiydi.

Ebu Muslim emir olarak görevde kaldı ve Iraktaki savaşları idare ediyordu. Ve burada Iraklı Türkmenlerin hakkında ve onların araplardan oluşan el Kaideye karşı tutumlarından bahsetmek istiyorum.

Tel Afr’daki Iraklı Türkmenler genel olarak araplardan nefret ederler ve Iraktan çıkıp bağımsız bir birlik olmak isterler. Iraktaki el Kaidenin mücahitlerine karşı savaştılar ve onları öldürdüler. Türkmenler tarafından öldürülen en meşhur şahıs Ebu Seyf el Ubeydi el Musuli’dir. Kendisi Zerkavi hayatta iken el Kaidede güvenlik görevlisiydi. Onu Abdurrahim el Turkmeni öldürdü. Abdurrahim el Turkmeni el Kaidenin en büyük düşmanlarındandı ve mücahitlere karşı savaşmak ile meşhurdu. Ne süpriz ki kendisi suan işid‘te Deyr ez-Zour’da emir olarak görevlidir, ismide Abdun-Nassir’dir. Onunla birlikte çalışanların çoğu onun el Kaideye karşı savaştığını ve tamamen el Kaideye karşı oldugunu bilmiyorlar bile. Ebu Eymen el Iraki ise Abdun-Nassir’in gerçekte Abdurrahim olduğunu biliyor, ama sustu ve birşey demedi. Ebu Eymen Bağdat düşmeden önce Saddamın istihbaratında çalışan bir ajandı.

Ebu Eymen tam bir Baas’çıdır ve Baas ideolojisine okadar bağlıki, hiç bir zaman bu görüsten vazgeçmeyi kabul etmedi. Bilakis „islamcıların“ arasına sızıp bu ideolojiyi yaymak istedi.

Malikinin döneminde Ebu Eymen el Iraki (gerçek ismi Ali Esved el Cburi) birkaçkere tutuklandı ve her seferinde bir ay sonra serbest bırakıldı – güvenlik görevlilerin ajan toplamak için kullandığı en meşhur yöntemdir.

Ebu Eymen şuan işid’in emirlerinden birisidir ve askeri meclisine mensubtur. Kendisinin sürekli küfür sözler söylediği meşhurdur ve birçok kardeşler bu sözlerine şahit olmuslardı. Allahın kanunlarının hakim olmasını istemediğini ve onun yerine „orman kanunlarının“ hakim olmasını istediğini defalarca söylemişti. Başkalarını mürtedlik ile suçlamaya okadar hevesli olan „kuzuların" bunu dikkate almaması çok ilginçtir…

Ebu Eymen şeyh Essam Ar-ra’i’yi, mücahit Ömer Balus’u ve şeyh Celal Bayerli’yi öldürdü. Bunun dışında daha birçok „muhaciri“ mahkemesiz ve sinsi bir şekilde öldürdü.

Baas-rejimi genel olarak sadece dost olan grupların içine değil, düsman olan grupların içinede sızar. Birincisi, onları yönlendirmek için; ikinicisi, onları yok etmek ve onlardan gelen tehlikeyi önlemek için.

Suriyedeki islami hareketlerin başladığı günden itibaren Baas-rejimi çok sayıda cihad-grupların içine sızdı. Özellikle “cihadçı” el Oqla bunun bir örneğidir. Mahmud Qol Agasi, Abul Qa’qa’ ve Bedran el Hişan (hepsi ajandır) rejim tarafından Deyr ez-Zour’a gönderildiler. Baas-rejimi işid’in içine iste böyle sızdı. Bedran el Hişan işid’te Suriye sınırında emir olarak görevliydi. Bedran el Hişan ile bağlantıda olan bir baska ajan ise güvenlik görevlisi olarak görevliydi ve tüm raporlar onun eline geçiyordu. Ö dönemlerde işide katılanların bazıları Saddam’ın köleleriydi.



şeyh Ebu Ömer el Bağdadi’nin ve Abu Hamza al Muhajir’in ve diğer emirlerin ölümünden sonra Baas’çıların sayıları gittikçe arttı. Özellikle yüksek makamlarda eski Baas-üyeleri çoğalmışlardı; Haci Bekir, Ebu Muslim el Turkmeni, Ebu Ahmed al Alwani, Abu Muhammad al-Suwaydawi ve Ebu Eymen el Iraki gibi.

Bağdadinin “devletini” genişletme arzusu Suriye rejiminin işşine geliyordu. Bağdadinin cahilliği ve saçma görüşü tam rejimin isteklerine uygundu. Onların (rejimin) amacı, Nusret Cephesinin el Kaide’ye ve işid’e ait olduğunu göstermekti (yani Nusret Cephesi işid’in emrindeymiş gibi göstermek istediler). Bunu böyle ilan edebilmek için şura meclisinin Bağdadiyi ikna etmesi gerekiyordu ve Bağdadide bunu kabul etti (ve sonunda Nusret Cephesinin işid tarafından kurulduğunu ve işid’in emrinde olduğunu iddia ettiler).

Hala suriye rejimi ile bağlantıda olan ve beraber çalışan en meşhur ajanlar: Ebu Eymen el Iraki, Abu Ahmed el Cburi ve Ebu Ahmed el Turkmeni (kendisi şuan işidte güvenlik görevlisidir). Haci Bekir plan kuranların ve Baas-rejimi ile beraber çalışanların önde gideniydi.

Ebu Eymen el Iraki (diğer ismiyle Ali el Cburi) suriyeye geldiğinda bazı kardeşleri tutukladı, o kardeşlerin bazıları emir idi. Onlara ölene kadar işkence etti ve „özgürlükmü istiyorsun“ diyerek ve kahkaha atarak devam işkence etti. Işid’ten ve işid’in cürümlerinden kaçan bir kardeş Ebu Eymenin yaptıklarını anlattı. O kardeş istemeyerek bazı işkencelere sahit olmus ve aklından „Ebu Eymenin yaptığı islamda varmıdır?“ diye düşünceler geçmiş.

Nadim Baluş denilen adam eskiden ajan olarak meşhurdu ve öyle bilinirdi. Bugün ise işid’in en meşhur sözcülerindendir ve baas’çı efendilerinin emri üzerine suriyedeki cihad-gruplarına saldıran en önemli şahıstır.

Size şeyh Ali’den bahsedeyim. Zerkavi ölmeden önce eğer sorunlar ve fitneler çikacak olursa kendilerine danışılması için altı kişi saymıştı, şeyh Ali ise onlardan birisi. Kendisi uzun süre tutuklanmıştı ve o altı kişiden hayatta kalan sadece kendisidir. Zerkavi öldürüldükten sonra şeyh Ali serbest bırakıldı ve Irak Islam Devletinin yok edildiğini ve yerine Baasçı subaylardan oluşan bir Baas-Devletinin kurulduğunu farketti.

Yarbay Ebu Muslim el Turkmeni bir emir olmuş, el Bilawi askeri emir olmuş, Abu Ahmed al-Alwani Diala’da vali ve ayreten güvenlik görevlisi ve koordinatör olmuş, yarbay Ebu Umar Al Nu’aymi Armadi’de vali olmuş…Haci Bekir ise Bağdadinin asistanı..böylece sakal uzatan ve misvak kullanan bir Baas-Devleti oluşmuştu. Işidi (yani Baas-Devletini) idare eden ve yöneten grup işte budur. Kendilerini iyi göstermek için şeyh Ali’yi yanlarında istediler ama şeyh Ali onlardan kaçtı ve uzaklaştı. şeyh Ali onları „Baas-Devleti“ olarak isimlendirmişti (Bu nokta çok önemlidir, zira işidçiler her fırsatta Zerkavinin kendilerini övdüğünü öne sürerler ve sürekli Zerkaviye dayanırlar)

şeyh Ali onlardan kaçtı ve saklandı. Bunun ardından işid adamlarını yolladı ve şeyh Ali’yi arattırdı. Nusret Cephesi kurulana kadar şeyh Ali saklandı. Nusret Cephesi kurulduktan sonra şeyh Cevlani ile irtibata geçmeye karar verdi. şeyh Ali şeyh Cevlaniyi hapishaneden tanıyordu ve onu iyi bir adam ve siyaset ve hakikatler konusunda basiret sahibi olarak nitelendirirdi.

Böylece şeyh Cevlani ile irtibata geçti ve ona beyat etmeden onunla beraber çalıştı; büyük bir abi ve nasihatçı olarak yanında durdu. şeyh Ali Iraki ve Iraktaki yöneticileri hatırlamamak için Horasana gitmek istedi.

Bağdadi şeyh Alinin yerini öğrenmişti ve Seyh Cevlani’ye Ali’yi kendisinin yanına yollaması için haber göndermişti. Ona zarar vermemeye ve onun her istedigini yapacağına söz vermişti. Cevlani bu haberi şeyh Ali’ye iletti ama onun Bağdadinin yanına gitmemesini tavsiye etti, zira Baas-subaylarının dürüst ve güvenilir olmadığını ve onların istediklerini yapmazsa kendisinin tutuklanacağını şeyh Ali’ye hatırlattı. şeyh Ali istihare namazını kıldı ve gitmeye karar verdi. Baas’çıların kırıp döktüklerini tamir edebileceğini düşündü. Ordanda Horasana geçecekti.

Gidip Bağdadi ile görüstü ve Bağdadi Seyh Ali’nin „Devlenin subaylari“ ile alakalı hiç bir talebini yerine getirmedi. şeyh Ali Bağdadinin yanından ayrıldı. Ertesi gün şeyh Ali’nin evi basıldı; güya „suriye istihbaratının verdiği bilgiler“ üzere; millete böyle bildirdiler. Ama gerçekte tabiki şeyh Ali kendisinden talep edilen şeyi reddettiği için tutuklandı. Ondan „Devle“ hakkında iyi konuşmasını istemişlerdi, oda bunu reddetmişti. Bunun ardından Baas’çı subaylar şeyh Aliyi (onun evini) suriye istihbaratına bildirdiler. Suriye istihbaratı ise bu bilgiyi Maliki rejimine devam iletti ve şuan şeyh Ali hapishanede tutuklu.

Bu „Baas-Devleti“ Iraktaki tüm önemli kişilerin peşini sürüyor ve onları işid’e katılmaya zorluyor, aksi takdirde onlara zarar vermekle tehdit ediyor. Örneğin şeyh Ebu Haris. şeyhin yanına geldiler ve onu işid’e katılması için zorladılar. şeyh Ebu Haris ise reddetti. Bunun ardından şeyh Harise zorla bir mektup yazdırdılar; ve o mektupta kendisinin korkak olduğunu ve cihadtan kaçtığını yazmasını istediler. Eger „Devle“ hakkında konuşacak olursa o mektubu yayacaklarını söylediler.

El Anberi dedikleri adam gerçekte Abu Ali Qardaş el Turkmenidir ve Anber ile hiç bir alakası yoktur. Kendisi şuan işid’te başkan yardımcısıdır ve işid’in gerçek ve çirkin yüzüdür. Anberi ayrica kanun ve güvenlik heyetinin sorumlusudur. Saddamin döneminde el Anberi Baas-eylemcisiydi ve fizik öğretmeni olarak çalışıyordu.

şeyh Ebu Muhammed el Iraki (Allah onu korusun) şöyle demisti: „Hapishanede hem ilim talebesi olduğunu iddia eden insanlar gördüm hemde gerçekten ilim talebesi olanlarını gördüm. Ama Abu Ali Qardaş alim olduğunu iddia eden tek kişiydi ve hakikatte ise cahildi.“

Saddam düştükten sonra el Anberi Ansar el Islama katıldı ve kısa bir süre onlarla kaldı. Sonradan görevini iyi yapmadığı için kendisini ve beraberinde olan grubunu cemaatden çıkardılar. Ondan sonra kendisi ve grubu el Kaideye katıldılar. El Anberi sinsi bir planla yüksek makama ulaşmaya ve emirlik görevi almaya çalıştı. Zerkavi el Anberinin yaptıklarını duyunca onu ve akrabasını görevinden aldı ve emirlik elde etmek için başkalarının önünü kesmenin haram olduğunu anlattı.

Sonra el Anberi ile beraber Abu Maryam el Kurdi, Abu Hammudi, Abu Umar al-Nu’aymi, Abu al Huda al Kurdi, yarbay Ebu Muslim al Turkmeni ve Abdun-Nassir işid’e katıldılar. (Abdun-Nassir el Kaidenin güvenlik görevlisi olan Ebu Seyf’i öldüren mücrimdir, az önce anlatmıştım) Abu Maryam el Kurdi ve kardesi Abu Hammudi Amerikanın ve Kuzeykurdistanın ajanlarıydı (onlar hakkında başka bir zaman bilgiler veririm Allahın izniyle)

Bu kişileri Baas’çı olarak tanıttığımdan dolayı şimdi bazıları diyecekki „neden böyle konuşuyorsun – onlar tevbe etmiş olamazmı?“

Elbette, Allah tevbeyi kabul eder ve insanlarda kabul eder. Ama bazı şartlar vardır. Müslümanları öldürdüğün ve kanlarını akıttığın için pişman olmalısın ve bunu bidaha yapmamaya kararlı olmalısın. Ama bunlar hala suriyenin istihbaratı ile irtibattalar ve beraber çalışmaktalar. Suriyedeki cihadı fesada uğratmak için suriyeli Baas-devletinin emirlerini yerine getirmekteler. Özellikle Haci Bekir ve al Alwani ve diğerleri.

Ayreten, mürted olduktan sonra tevbe edenler veya tevbe etmeden önce Allahın kanunları dışındaki kanunlarla hükmetmiş olanlar tevbelerinden sonra islamda yeni olarak kabul edilirler ve resmi görev alamazlar ve ellerine silah verilmez. Bu durumda bunlar nasıl Irakın ve şamın emirleri olabilirler?

Ve tevbe etmiş olan biri özellikle alimlere karşı saygı göstermesi lazım. Örnek olarak şeyh Zevahiriyi alalım; ona meydan okumak ve ona isyan etmek yerine, tevbe etmiş bir şahıs diğer mücahitlerin yaptığı gibi ona saygı göstermeli ve haricilerin yolunu takip etmemeli.

Işid katledilmiş mücahitlerin resimlerini paylaşıyor, onların cesetlerini tahrif ediyor ve canice öldürüyor. Aynı Abu Rayyana yaptıkları gibi. Bunların hepsi Baas-rejimi tarafından kasten yapılıyor. Düşmana korku vermek için değil, insanları müslümanlara karşı kışkırtmak için. çünkü işid kendisinin islamın ve dört gözle beklenen hilafetin temsilcisi olduğunu iddia ediyor. (Böylece insanlar onların yaptiklarını islamdan sanıyorlar). Ve böylece yerli halki muhacirlere karşı kışkırtıyorlar.

Onların asıl amacı ise, Esada karşı cihad etmek için gelenlerin önlerini kesmektir ve onları zayif düşürmektir. Böylece muhacirlerin ve ensarların arasındaki savaşı ve birbirlerini öldürmelerini sağlıyorlar. Buda Baas’çıların ilerlemesini kolaylaştırıyor.

Nusret Cephesinin ve Ahrar el şam’in liderleri bu planı farkettiler. Ve Allah biliyor ki, ben bunu onlara anlattım. Onlar işid ile savaşmaktan kaçındılar. Ama işid’in yaptıkları kabul edilmez.

Baas-partisi en tehlikeli partilerden birisidir, özellikle Nusayriler ve suriye istihbaratı tarafından yönlendiriliyorsa. Bunu inkar edenler tarihi araştırsınlar ve bu kurumun kaç tane hareketi fesada uğrattığına baksınlar.

Bağdadi ise Saddamın düşüşünden sonra zorla onun ordusundan ayrılan Baas’çı subayların „tevbesini“ kabul ediyor ama aynı anda kendi iradesiyle ve kendi isteğiyle Esadın ordusundan ayrılanların tevbesini kabul etmiyor..

https://twitter.com/zoher73506999



Inglizceden çeviri: Tuğba Yeşil

Tuğba Yeşil ‏@Sawtul_Haqq

Orjinali:http://justpaste.it/j2xc
 
A Çevrimdışı

Away

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
bende sanırım yarısına kadar okudum. cok ilginc bilgiler gerçekten. hepsini okumak lazım
 
S Çevrimdışı

Süleyman Incek

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Acaba komplo mu gerçek mi?
Gerçekse şu anlama gelir ...
Fitne bitmesi için ISID'in lider kadrosu yok edilmesi ve Mücahitlere doğrular aktarılması lazım ...
Eğer komploysa baya bi iftira var ...
Delil var mı acaba ...
 
ebu ukayl Çevrimdışı

ebu ukayl

Üye
İslam-TR Üyesi
Gerçekçiliği var ise Rabbim bu fitneye sebep olanlardan kurtarsın Salih mücâhid kullarını.
 
ebu ukayl Çevrimdışı

ebu ukayl

Üye
İslam-TR Üyesi
Acaba komplo mu gerçek mi?
Gerçekse şu anlama gelir ...
Fitne bitmesi için ISID'in lider kadrosu yok edilmesi ve Mücahitlere doğrular aktarılması lazım ...
Eğer komploysa baya bi iftira var ...
Delil var mı acaba ...
Güzel bir düşünce kardeşim Katılıyorum.
 
A Çevrimdışı

Abdullah Niw

Üye
İslam-TR Üyesi
Bişey takıldı kafama.
Cevabı el Cezire Ropörtajında kendisi demedi mi onu İrak İslam Devletinin, yani Ebu Bekir Baghdadi nin gönderdiğini. Burda ya Cevabı yalan konuşuyor, yada bunu anlatan adam.

Başçı, Hain ilan edilen Bilavinin Sh. Zerkavi ile gayet Samimi resimleri var.
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt