Çözüldü İslam Devletinin Tedricilik Anlayışına İtaat Etmeyen Müslüman Bir Ferdin Hükmü Nedir?

Abdullah el Hanbeli Çevrimiçi

Abdullah el Hanbeli

İslam-tr Sakini
İslam-TR Üyesi
Es selamu aleykum hocam,

İslam’ın müsade ettiği bir tedricilik anlayışı var, bir de günümüzde küfür olan bir tedricilik anlayışı var. İslam Devleti anlayışına ve ictihadına göre bir hüküm mevcut koşullarda uygulanmaması gerektiğine inanıyor, maslahat ve mefsedet açısından sakıncalı olduğunu düşünüyorsa o İslam Devletinde yaşayan müslüman bir fert bu ictihada uymayarak hükmü uygulamak istese, İslam Devleti bu kişiye devletin düzenini bozduğu, ictihadına aykırı davrandığı için ceza verebilir mi?

Örnek; Bir İslam devleti toplum fasık olup içki fazla tüketildiği için ve müdahale edilmesi durumunda isyana sebebiyet verebileceği korkusundan dolayı içki haddini uygulamadığı gibi, içki içilmesine de müdahale etmiyor, bu devlette yaşayan müslüman bir fert ise bu görüşe katılmıyor ve içki şişelerini kırıyor, islam devletinin anayasası İslam ancak tedricilik anlayışı gereği bazı islama aykırı durumlara müdahale etmiyor, müdahale edene de düzeni bozduğu ve ictihada uymadığı için ceza uyguluyor

Böyle bir tedricilik anlayışı caiz olan bir tedricilik anlayışı mı, haram olan bir tedricilik anlayışı mı yoksa küfür olan bir tedricilik anlayışı mı?

Telegram’da Ömer Faruk Saban hocanın Suriye Arap Cumhuriyeti’nin yaptığı bazı şeylerin haram, bazı şeylerin ise tedricilik anlayışına ve ictihadına dayandığını söylüyor. Ancak tağutu hakem tayin etmediği ve tağuta bağlanmadığı yani beşeri kanunlara bağlanmadığı için henüz şirk olan bir durum yok diyor (ki ben de şimdilik böyle düşünüyorum)

(Örnek sadece benim örneğim, Ömer Faruk hoca bu örneğe katılmayabilir, ben sadece anladığımı örneklendirdim)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim;

Tedrîc (aşamalılık)

Meşrû (Câiz) Tedrîc
Farz / hudûdun tamamına iman var, nihaî hedef tam uygulama; erteme sadece gerçek acz (qudra‑yı fiilî) sebebiyle ve günahı meşrû görmeden yapılır; kötülük serbest bırakılmaz.
Misal ; Ömer b. Abdulaziz (rahimehullah)’in zekât usulsüzlüklerini 3 senede ıslah etmesi; içki yasağının Kur’ân’da merhale merhale inmesi (Aişe – Buhârî, Hadis no: 4993)

Haram Tedrîc
Hudûdın farziyetine inanmakla birlikte imkân varken veya ortada “daha büyük mefsedet” teşekkül ettirecek açık delil yokken tatbiki sürekli ertelemek; işlenen harama fiilen göz yummak; emr‑i bil‑mârûf eyleyenleri engellemek.
Misal ; Sorunuzdaki Suriye yönetiminin içkiyi serbest bırakıyor, “şişe kıran” Müslümanı cezalandırması gibi.


حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة. حدثنا وكيع بن سفيان. ح وحدثنا محمد بن المثنى. حدثنا محمد بن جعفر. حدثنا شعبة كلاهما عن لقيس بن مسلم، عن طارق بن شهاب. وهذا حديث أبي بكر. قال: أول من بدأ بالخطبة، يوم العيد قبل الصلاة، مروان. فقام إليه رجل. فقال: الصلاة قبل الخطبة. فقال: قد ترك ما هنالك. فقال أبو سعيد: أما هذا فقد قضى ما عليه. سمعت رسول الله صلى الله عليه وسلم يقول "من رأى منكم منكرا فليغيره بيده. فإن لم يستطع فبلسانه. ومن لم يستطع فبقلبه. وذلك أضعف الإيمان
Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe tahdis edip dedi ki: Bize Veki', Sufyan'dan tahdis etti. Bize Muhammed b. el-Musenna da tahdis edip dedi ki: Bize Muhammed b. Cafer tahdis edip dedi ki: Bize Şû'be tahdis etti. (Sufyan ile birlikte) ikisi Kays b. Muslim'den, O Tarık b. Şihab'dan -bu Ebu Bekr'in rivayet ettiği hadistir- dedi ki: Bayram günü namazdan önce hutbe okumayı ilk başlatan kişi Mervan'dır.
Bir adam Ona kalkıp: Namaz hutbeden öncedir, dedi.
Mervan ortada terkedilmiş (daha başka) şeyler de vardır, dedi.

Ebu Said bunun üzerine: Bu adam üzerine düşeni yerine getirdi. Ben Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'i şöyle buyururken dinledim, dedi: "Sizden kim bir kötülük görürse Onu eliyle değiştirsin eğer gücü yetmezse diliyle yine gücü yetmezse kalbiyle (değiştirsin). Bu ise imanın en zayıf halidir. "
(Muslim, İman , Bab 20, Hadis no: 175 - 78 / 49)

حدثني عمرو الناقد، وأبو بكر بن النضر، وعبد بن حميد،واللفظ لعبد. قالوا: حدثنا يعقوب بن إبراهيم بن سعد. قال: حدثني أبي عن صالح بن كيسان، عن الحارث، عن جعفر بن عبدالله بن الحكم، عن عبدالرحمن بن المسور، عن أبي رافع، عن عبدالله بن مسعود؛ أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: "ما من نبي بعثه الله في أمة قبلي، إلا كان له من أمته حواريون وأصحاب. يأخذون بسنته ويقتدون بأمره. ثم إنها تخلف من بعدهم خلوف. يقولون ما لا يفعلون. ويفعلون ما لا يؤمرون. فمن جاهدهم بيده فهو مؤمن. وليس وراء ذلك من الإيمان حبة خردل". قال أبو رافع: فحدثت عبدالله بن عمر فأنكره علي. فقدم ابن مسعود فنزل بقناة. فاستتبعني إليه عبدالله بن عمر يعوده. فانطلقت معه. فلما جلسنا سألت ابن مسعود عن هذا الحديث فحدثنيه كما حدثته ابن عمر. قال صالح: وقد تحدث بنحو ذلك عن أبي رافع
Bana Amru'n-Nakıd ile Ebu Bekir b. en-Nadr ve Abd b. Humeyd rivayet ettiler. Bu lafız Abd (b. Humeyd) indir. Dediler ki: Bize Yakub b. İbrahim b. Sâ'd rivayet etti. Dedi ki: Bana babam, Salih b. Keysan'dan, O da el-Haris'den, o da Ca'fer b. Abdillah b. el-Hakem den, O da Abdurrahman b. el-Misver'den, O da Ebu Rafi'den O da
Abdullah b. Mes'ud'dan rivayete etti ki: Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem) şöyle buyurdu: ''Allah benden önce hangi Ummete ne kadar nebi gönderdiyse mutlaka o nebinin ummeti arasından havarileri ve ashabı olmuştur. Bunlar Onun sünnetini uyguluyor, emrine uyuyorlardı. Sonra bunların arkasından kötü halefler gelir, yapmadıklarını söyler, emrolunmadıklarını yaparlar. Bunlara karşı eliyle cihad eden mûmindir. Onlara karşı diliyle cihad eden de mûmindir, Onlarla kalbiyle cihad eden de mûmindir. Ama bunun ötesinde hardal tanesi dahi olsa iman diye bir şey yoktur. "

(Muslim, İman , Bab 20, Hadis no: 177 - 80 / 50)

Bu durumdaki yöneticiler büyük günah işlemiş olur; üstteki hadislerin içeriğiyle hadisiyle farz olan mudahaleyi engelledikleri için ayrıca günaha girecekleri kanaatindeyim.

Küfür Tedrîc

Hudûdın tatbikini inkâr veya “şeriata rağmen” kalıcı olarak kaldırma / haramı helâl ilân; emr‑i bil‑mârûfu yasaklayıp, haramı meşrû kılan kanunî himâye .
Misal olarak; Bir rejimin ‑inanarak, isteyerek‑ “içkiyi ebediyyen serbest bırakıyoruz, bu topluma uygun değil” demesi gibi. Ehl‑i Sünnet’e göre “Allah’ın indirdiğini beğenmeyip değiştirmek” küfr‑ü ekberdir (İbn Teymiyye, Kitab ve Kılıç fıkrası)

***


Fakat; üstteki sorunuzda geçen tedrici uygulamaya sebeb olarak gösterilen çeşitli etkenlerden;
Sahabenin ve büyük fıkıh usûl kurallarının ortak kanısı: hâlihazırda hudûdları uygulamamayı “güç yetirememek”ten değil “usûlun gerektirdiği niyet ve imkânsızlık”tan kaynaklanması gerekir. Eğer ülkenin gücü yetiyor, ama içki serbest bırakılıp haram içki içenlere mudahale edilmezse, bu haram tedric olur.
Devlet, harama göz yummakla büyük günahtadır; uzun vadede bu tavır resmîleştirilip savunulursa “küfür” olarak değerlendirilebilir.

Ayrıca linteki yazıdan anlaşılan ;
Yöneticiler, hudûdu uygulamaya şer‘î manada güçleri yetmediğinde; aksi halde ortaya çıkacak zarar/daha büyük mefsedet, mevcut maslahattan ağır geldiğinden; bu durumda şer‘an sorumlu tutulamazlar.” diyerek uygulamaya mazeret görülmektedir.
Bu görüş, ehl‑i sünnet usûlu ile uyumludur. Lâkin sadece gerçek zorunluluk/haciz hallerinde, fiilin ertelenmesi kabul görebilir. Şayet bu hal doğruysa, devlet “meşrû tedric” sınırına girerek manevi olarak sorumlu tutulmaz.

Ezcumle ;
_ Suriye yönetiminin ülkede Hakimiyeti sağlamış, Güçleri yetiyor, ama ertelemek için bahane üretiyorlarsa bu Haram olan tedrîc'dir.
_ Suriye yönetimi ülkede Hakimiyeti sağlayamamış, Gerçek güç yetmeme hali varsa (fitne çıkar, mefsedet ağırdır) bu durumda özürlü ertelenme Meşrû tedrîc'dir.

Ayrıntı;
Suriye yönetiminin hakikaten imkânsızlık yaşaması halinde geçici tedrici mancılığa geçerli zemin sunar. Ancak sorunuzdaki vakıada güç yetiyor görünüyorsa – içki serbest, mudahale eden Müslümanı cezalandırıyor – bu durum haram tedric kabul edilir ve önceki hükmüm değişmez. Allah-u âlem
 
Üst