Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İslam Dininden Çıkaran Ameller

  • Konbuyu başlatan Ebu & Dücane
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

Ebu & Dücane

Misafir
Amelin Cinsini Terk Etmek

Kim Şeriata zahiri olarak boyun eğmekten yüz çevirir ve bu dinin farz ve vaciplerinden olan hiçbir ameli yerine getirmezse, iki şehadeti ikrar etse dahi küfre düşmüş ve dinden çıkmış olur. ALLAHu Tealâ şöyle buyurur:
“De ki: “Eğer siz ALLAH’ı seviyorsanız bana uyun; ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. ALLAH Ğafurdur, Ra-himdir.” (3 Al-i İmran/31)
Kişinin ALLAHu Tealâ’ya olan sevgisi, Resulullah’ın sünneti-ne ve Rabbi katından getirmiş olduğu şeriata olan bağlılığı dere-cesindedir. ALLAHu Tealâ’ya olan sadık sevgi, şeriatın hükümle-rine tabi olmak ve bağlı kalmak oranında artar.
Şeriat hükümlerine zahiri olarak uymanın mutlak olarak yok olması, ALLAHu Tealâ’ya olan sevginin de mutlak olarak yok olmasını gerekir. Kişiden, Resulullah’a (sallALLAHu aleyhi ve sellem) buğzetmediği, ona düşmanlık yapmadığı ve onu inkâr etmediği sürece mutlak olarak ALLAH sevgisi yok olmaz. ALLAHu Tealâ’nın buyurduğu gibi:
“Kim kendisine doğru yol apaçık belli olduktan sonra Peygambere karşı gelir ve mü’minlerin yolundan başkasına uyup giderse, onu döndüğü o yolda bırakır ve cehenneme ata-rız. O ne kötü bir dönüş yeridir.” (4 Nisa/115)
İbn-i Kesir (rahimehullah), Al-i İmran suresindeki ayetin tefsirinde şöyle der: “Bu ayet, ALLAH’ı sevdiğini iddia eden fakat MUHAMMED’in yolunda olmayan herkes için geçerlidir. Bütün söz ve fiillerinde nebevi dine ve MUHAMMED’in şeriatına uyma-dıkça o kimse davasında yalancıdır.”
İbn-i Teymiye (rahimehullah) şöyle der: “ALLAHu Tealâ’yı sevdiğini iddia eden, fakat Resulullah’a (sallALLAHu aleyhi ve sellem) uymayan kimse, yalancıdır. Onun sevgisi tek olan ALLAH için değildir. Tam aksine, onun sevgisi şirk sevgisidir. O, Yahudi ve hristiyanların ALLAH’ı sevdiklerini iddia etmeleri gibi, bu ko-nuda hevasına uymaktadır. Eğer onlar ALLAH’a olan sevgilerinde samimi olsalardı, ALLAH’ın sevdiğinden başkasını sevmez ve Re-sule uyarlardı. ALLAH’ı sevdiklerini iddia etmelerine rağmen, Al-lah’ın hoşuna gitmeyen şeyi sevdiler. Onların sevgisi, müşrikle-rin sevgisi gibiydi.”
İbnu’l-Kayyim (rahimehullah), ALLAHu Tealâ’nın “Eğer siz Al-lah’ı seviyorsanız bana uyun; ALLAH da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın” (3 Al-i İmran/31) ayeti hakkında şöyle der: “ALLAHu Tealâ, onların kendisini sevmeleri ve kendisinin de onları sev-mesi için Resule uymalarını şart koşmuştur. Kendisi için şart koşulan şeyin varlığı, şartın varlığı ve gerçek anlamıyla uygulanması gerçekleşmedikçe imkânsızdır. ALLAH sevgisinin yok olması, Resule uymanın yok olması halinde olur. Resule uyma-mak, ALLAH’ın da onları sevmemesini gerektirir. Dolayısıyla Re-sule uymaksızın, ALLAH’ın sevilmesi ve ALLAH tarafından sevilme imkânsız olur.”
ALLAHu Tealâ şöyle buyurur:
“Kim de benim zikrimden yüz çevirirse gerçekten onun i-çin dar bir geçim vardır ve onu kıyamet gününde kör olarak haşrederiz.” (20 Ta-ha/124)
“Rabbinin ayetleri ile kendisine öğüt verildikten sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kimdir? Muhakkak ki Biz günahkârlardan intikam alanlarız.” (32 Secde/22)
Bu ayetlerde geçen tehdidin kapsamına girmeyi öncelikli olarak hakedenler, mutlak olarak zahiri itaatlerin tamamından yüz çevirmiş olan kişilerdir.
Şeyh MUHAMMED bin Abdulvehhab, İslam’ı bozan şeylerden biri olarak şunu söyler: “Öğrenmeyerek ve onunla amel etmeyerek etmeyerek ALLAHu Tealâ’nın dininden yüzçevirmek.” ALLAHu Tealâ’nın şu ayetini de buna delil olarak göstermiştir:
“Rabbinin ayetleri ile kendisine öğüt verildikten sonra onlardan yüz çeviren kimseden daha zalim kimdir? Muhakkak ki Biz günahkârlardan intikam alanlarız.” (32 Secde/22)
“Dini yalnız kendine has kılarak ve hanifler olarak Al-lah'a kulluk etmeleri namaz kılmaları, zekat vermeleri için an-cak onlara Müslüman olmaları emrolundu. İşte sağlam din odur.” (98 Beyine/5)
“Ben cinleri de, insanları da ancak Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (51 Zariyat/56)
ALLAHu Tealâ’nın bizi ve bütün mahlûkatı yaratmasının, Resuller göndermesinin ve kitapları indirmesinin tek nedeni, tek olarak ALLAH’a ibadet edilmesidir. Dolayısıyla iman ettiğini söylemesine rağmen, hiçbir amel, itaat ya da zahiri bir ibadet işlemeyen kişi, ALLAH’ın bizi ve diğer mahlûkatı yaratmasındaki amaç ve hikmeti yok etmiş olur.

İbn-i Teymiye (rahimehullah) şöyle der: “Hanbel şöyle demiştir: Humeydi bize, bazı insanlar-dan şunu işittiğini söyledi: ‘Kişi namaz, zekat, oruç ve haccı ikrar etse, fakat ölene dek bunlardan hiçbirisini yerine getirmese veya ölene dek kıbleye arkasını dönerek namaz kılsa, bu kimse-nin terk ettiği bu şeylere iman ettiği biliniyorsa, farzları ve kıb-leye yönelmenin gereğini ikrar ediyorsa, bu kişi inkâr etmediği müddetçe mü’mindir” Dedim ki; işte bu apaçık küfürdür. Al-lah’ın Kitab’ına, Resul’ünün Sünnet’ine ve Müslümanlar’ın âlimlerine muha-lelefettir. ALLAHu Tealâ şöyle buyurur:
“Dini yalnız kendine has kılarak ve hanifler olarak ALLAH-'a kulluk etmeleri namaz kılmaları, zekât vermeleri için ancak onlara Müslüman olmaları emrolundu. İşte sağlam din odur.” (98 Beyine/5)
Hanbel şöyle dedi: Ebu Abdillah Ahmed ibn Hanbel’in şöy-le dediğini işittim: Böyle bir şey söyleyen kimse kâfir olmuş, ALLAH’ın emrine ve Resul’ün ALLAH’tan getirdiği şeylere karşı çıkmıştır.”
Şevkani (rahimehullah) şöyle der: “Kim İslam’ın rükünlerini ve bütün farzlarını terk eder, bu kabilden olup üzerine vacip olan söz ve fiilleri yerine getirmekten kaçınır ve iki şehadeti ikrar etmekten başka bir şey yapmazsa, şiddetli bir küfür ile kâfir olur. Bu kişinin kanı da helaldir.”
İbn-i Teymiyye (rahimehullah) şöyle der: “ALLAHu Tealâ şöy-le buyurur:
“Biz, ALLAH’a ve Resulüne iman ettik” derler. Bundan son-ra da onlardan bir kısmı geri dönerler. Onlar mü’minler değil-dir.” (24 Nur/47)
Bu ayet, amelden yüz çeviren kişiden imanı nefyetmiştir. Kur’an ve sünnetin birçok yerinde, münafıktan imanın nefyolunduğu gibi, amel işlemeyenden de iman nefyolun-muştur.”
Buraya kadar aktardıklarımızı kavramış olan bir kişi, el-Bani’nin “el-Küfrü Küfran” isimli ses kasetindeki sözlerine şaşırır. Zira o, kasette şunu söylemektedir: “ALLAH’ın indirdiğine i-man eden fakat indirdiği hükümlerden hiçbirini yerine getirme-yen bir kimsenin kâfir olduğuna delalet eden ve bunu açıklayan bir nassın şeriatte yer aldığını bilmiyoruz.”
El-Bani’nin bu hataya düşmesindeki asıl sebep, iman, vaad ve vaid konularında sapık Cehm’in usulüne yakın bir usulünün olmasıdır. Buna rağmen birçok insan, hala onu bu hatasında ta-kip etmekte ve hiçbir açıklamayı kabul etmemektedir.
İbn-i Teymiyye (rahimehullah) şöyle der: “Bu, Cehm’in ve ona tabi olanların, zahiri iman olmaksızın, mücerred imanın ahirette kişiye fayda sağlayacağı yönündeki iddialarının hatalı olduğunu ortaya koymaktadır. Bu imkânsızdır. İman zahirde güç yettiğince gerçekleşmedikçe, kalpte tam olarak gerçekleş-mez.”
Şeyhu’l-İslam’ın aktarmış olduğu ve Cehm’e ait olan bu iddia ile elBani’nin yukarıdaki sözü arasında hiçbir fark yoktur.
Eğer, “Kalbi ve bâtını ile ALLAH’a ibadet ediyor olması ihti-mali nedeniyle, zahiren ALLAH’a ibadet etmeyen kişinin bu du-rumu, ALLAHu Tealâ’nın dininden yüz çeviriyor olmasını gerek-tirmez” denirse, şöyle cevap veririz: Zahir ile batın arasındaki karşılıklı sıkı ilişkiden dolayı bu mümkün değildir. Bu ikisi bir-birinin aynası niteliğindedir. Batın düzelirse, zahirin de düzel-mesi gerekir. Batın bozulursa, mutlaka zahiri de etkiler.
Resulullah (sallALLAHu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur: “Haberiniz olsun, bedende bir et parçası vardır ki, o düzelirse bütün beden düzelir, o bozulursa bütün beden bozulur. İş o (et parçası) kalp-tir.”
İbn-i Teymiye (rahimehullah) şöyle der: “Burada insanların tartıştığı usul meselelerinden birisi vardır. Bunlardan birisi dil-de ve organlarda hiçbir şekilde izhar edilmediği halde, kalpte yalanlama veya tasdik olur mu? Selef imamları ve insanların ço-ğunluğu, kalpte olanın organlarda mutlaka görüneceği görü-şündedirler. Resulullah’ı kalben tasdik eden, onu seven, yücel-ten ancak Müslüman olduğunu söylemeyen ve kâfirlerden her-hangi bir korku duymadığı halde vacip olan amellerden hiçbiri-ni yerine getirmeyen kişi batınen mü’min olmaz. Bu kişi kâfirdir.
Cehm ve onu izleyenler, bu kişinin batınen mü’min oldu-ğunu söylemişlerdir. Onlara göre kıyamet günü sevabı gerekti-ren iman, sadece kalbin bilmesi ve tasdikidir. Kişi, zahiren bu imanını ikrar etmese veya amelleri işlemese dahi bu sevaptan mahrum kalmaz. Bu şer’an ve aklen batıl bir görüştür. Seleften Veki, Ahmed ve diğerleri bunu söyleyeni tekfir etmişlerdir. Resulullah (sallALLAHu aleyhi ve sellem) şöyle buyurur:
“Haberiniz olsun, bedende bir et parçası vardır ki, o düze-lirse bütün beden düzelir, o bozulursa bütün beden bozulur. İşte o (et parçası) kalptir.”
Dolayısıyla Resulullah (sallALLAHu aleyhi ve sellem), kalbin düzelmesinin bedenin de düzelmesini gerektirdiğini belirtmek-tedir. Bedenin düzelmemesi kalbin düzelmediğine delalet eder. Gerçekten iman etmiş olan kalbin, bedeni de düzgündür. Dola-yısıyla kim mü’min olduğunu dili ile söylüyor fakat amelleri ye-rine getirmiyorsa, o kimsenin kalbi mü’min değildir. Zira beden, kalbe tabidir.”
Uyarı: Zahiri amellerin terkinden kaynaklanan küfür şu üç yöndendir:
Birincisi: Amelin cinsini terk etme yönünden. Yani, dinin rükun ve gereklerinden olan hiçbir şeyle amel etmemek. Daha önce açıkladığımız gibi bu, küfürdür.
İkincisi: Namazın terk edilmesi yönünden. Namazı terkeden kişi, diğer amel ve itaatları yerine getiriyor olsa dahi tekfir edilir.
Üçüncüsü: Tevhid’i terk etme yönünden. Kişi, namaz kılı-yor ve itaat türünden olan diğer amelleri yerine getiriyor olsa da, ibadette ALLAHu Tealâ’yı birlemediği sürece tekfir edilir. Namazı ona fayda vermez. İbadet konusundaki ALLAH’a şirk koşuyor ol-ması, onun bütün amellerini boşa çıkarır. ALLAHu Tealâ şöyle buyurur:
“Şüphesiz ALLAH, kendisine şirk koşulmasını mağfiret et-mez. Ondan başkasını da dilediğine bağışlar. ALLAH’a ortak ko-şan kimse, şüphesiz büyük bir günah iftira etmiş olur.” (4 Ni-sa/48)
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------

İnsanı Dinden Çıkaran Şeyler


1 - İbadette Allah'a (c.c.) ortak koşmak.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Allah, kendisine şirk koşulmasını asla bağışlamaz. Bundan başkasını dilediğine bağışlar." (Nisa: 4/48)
"Allah kendisine şirk koşan kimseye Cenneti haram kılar. Onun durağı ateştir. Zalimleri için hiçbir yardımcı yoktur." (Maide: 5/72)
Allah'tan (c.c.) başkası (cinler, kabirler vb. şeyler) adına kurban kesmek de şirktir.
2 - Kim Allah (c.c.) ile kendisi arasına vasıtalar koyup, onlara dua eder, onlardan şefaat diler ve onlara tevekkül ederse; bütün müslümanların ittifakı (icmaı) ile kafir olmuştur.
3 - Kim müşrikleri tekfir etmezse, onların küfründen şüphe ederse ve yollarını doğru bulursa o da kafir olur.
4 - Her kim: "Başkasının yolu, Rasulullah'ın (s.a.v.) yolundan daha mükemmeldir" veya "tağutların hükmü, Rasulullah'ın (s.a.v.) hükmünden daha üstündür" diye kanaat ederse kafirdir.
5 - Rasulullah'ın (s.a.v.) getirdiklerinden herhangi birine buğzeden bir kimse, onunla amel etse de etmese de küfre girmiştir. Her müslümanın Rasulullah'ın (s.a.v.) getirdiği tüm şeyleri sevgi ile karşılaması gereklidir.
6 - Kim Rasulullah'tan (s.a.v.) Allah'tan (c.c.) getirdiği dinle, onun sevap ve ceza olarak bildirdiği şeylerden herhangi biriyle alay ederse, dinden çıkmıştır.
Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"De ki: Allah, ayetleri ve Resulü ile mi alay ediyorsunuz? Özür beyan etmeyiniz. Kesinlikle imanınızdan sonra kafir oldunuz?" (Tevbe: 9/65-66)
7- Kim sihir yapar ve sihre razı olursa, kafir olmuştur. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Onların ikisi herhangi bir kimseye: "Biz, ancak bir fitneyiz. Sakın sen küfre girme demedikten sonra sihri öğretmiyorlardı." (Bakara: 2/102)
8 - Müşriklere arka çıkmak müslümanlara karşı onları desteklemek de küfürdür. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Müslümanlardan kim onları dost edinirse, kesinlikle o da onlardandır. Hiç şüphesiz Allah zalim bir kavme hidayet etmez." (Maide: 5/51)
9 - Kim: "Hızır (a.s.), Musa'nın (a.s.) şeriatıyla yükümlü değildi, gerektiğinde onun şeriatı dışında hareket etme ser-besitesine sahipti, Muhammed'in (s.a.v.) şeritından da birtakım kimseler, ona uyup uymama konusunda serbesttirler, diledikleri takdirde Muhammed'in (s.a.v.) şeriatına göre hareket etmeyebilirler" der ve buna inanırsa, kafir olur.
10 - Allah'ın (c.c.) dininden yüzçevirmek, onu öğrenmemek ve onunla amel etmemek. Allah (c.c.) şöyle buyuruyor:
"Acaba Rabbinin ayetleriyle uyarılan, uyarıldıktan sonra da o ayetten yüzçevirenlerden daha zalim kim olabilir? Kesinlikle biz, mücrimlerden intikam alacağız" (Secde: 32/22)
Bütün bu maddelerde açıklanan hususların şakayla, ciddi olarak yada korku ile yapılması yada söylenmesi arasında zerre kadar fark yoktur. Ancak ikrah (zorlama) altında olan kişi bundan müstesnadır. Bütün bu maddeler tehlike yönünden çok büyük olmakla beraber çokça rastlanılan durumlardır. Müslüman bir kişi bütün bu hususlardan sakınmalı ve nefsinin bunlara bulaşmasından korkmalıdır. Allah'ın (c.c.) gazabını ve elem verici azabını gerektiren sebeplerden Allah'a (c.c.) sığınırız.

Ahmet bin HACER
İslam dini alimi

 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt