A
Çevrimdışı
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla
İslam hükümeti olmadığı zamanlarda, Müslümanlar kendi aralarında Allah'ın koyduğu kanunları yerine getirmeleri gerekli midir?
Hamd alemlerin rabbi olan Allah'a olsun. Salat selam Hz. Muhammed'in s.a.v. ve ailesinin ve ashabının üzerine olsun. Bundan sonra:
Günümüzde Müslümanlar, kafir sistemlerin zulmü ve kahrı altında yaşamaktalar. Müslümanların inşa ettikleri büyük bir devlet bulunmamakta.
Bu nedenle çokça sorulan sorulardan birisi şudur:
Günümüzde şeriat sistemi ile yönetilmiyoruz. Bizler mahkemelere de gitmiyoruz ve gitmeyi küfür olarak addediyoruz.
Peki, aramızda bir Müslüman hırsızlık etti ise, bir diğeri de zina etti ise, bir diğer ide içki içti ise, bir diğeri de başka bir haram işledi ise, bu durumlarda o kişinin cezasını vermemiz gerekli midir?
Yoksa islam şeriatı olmadığından o Müslümanlar Allah'a tövbe etseler yeter mi?
Derim ki: Allah'ın koyduğu kanunlar derken, şunu kasd ediyoruz: Zina eden kişi bekar ise 100 kırbaç ile dövülmesi, evli ise taşlanarak öldürülmesi, kısas uygulamaları ve içki içeni dövmek gibi Allah'ın emrettiği cezaların uygulaması. Yani: Had'lar. Buna Had, veya çoğul ifadesi ile el-Hudud denilir.
Allah'ın bu gibi emirlerini yapmak, her Müslümanın mı görevi midir? Yoksa İslam hükümetinin mi görevidir?
Ayetlere ve Hadis'lere baktığımızda göreceğiz ki, Allah'ın bu Hudud'larını uygulamak, her Müslümanın görevidir.
Elbette bizler Müslümanlar olarak, ister küfür diyarında olalım, ister islam diyarında olalım, Allah'ın bize emrettiği şeyleri uygulamamız ve yerine getirmemiz gereklidir.
Bizler darulküfürde yaşıyoruz. Yani küfür sistemleri ile yönetilen bölgelerde yaşıyoruz.
Alimler de darulküfürde yaşayan Müslümanların, kendi aralarında Allah'ın kanunlarını uygulayacaklar mı? Yoksa uygulamayacaklar mı? bu konuyu çok konuşmuşlardır.
Ama bizler için alimlerin ihtilafi önemli değildir. Önemli olan Allah'ın ve Rasulu'nun s.a.v. ne dediğidir.
Yalnız eski alimlerden darulküfürde Hudud'lar uygulanmaz diyenler, bu uygulamanın İslam diyarında olması gerektiğini söylerler. Mesela: Kişi darulküfürde hırsızlık yaptı. O zaman o kişi İslam diyarına getirilir ve eli kesilir.
Yani: Eski alimler darulküfürde zina gibi büyük Had gerektiren büyük bir günah işlerse, ona bu hüküm islam diyarına geri döndüğünde mi, yoksa hemen orada mı uygulanacak, bunda ihtilaf etmişlerdir.
Ama bu alimler, darulküfürde büyük günah işleyenin öyle bırakılmasını iddia etmemişlerdir. (çok zayıf ve şaz ve muteber olmayan bir görüş hariç. Bu görüşte çok karmaşık ve anlaması zor olan ve tafsilatı olan bir görüştür. Açıklamasının yeri burası değildir)
Eğer bunu anlarsak, anlarız ki alimlerin geneli ittifak etmişlerdir ki: Kişi Had'dı gerektiren bir günah işledi ise, onun Had'di uygulanır.
Ama nerede uygulanır? Küfür diyarında mı? Yoksa islam diyarına getirilir ve ondan sonra mı? Bu kısımda sadece ihtilaf edilmiştir.
Eğer bunu anlarsak, şunu söylememiz gerekir: İslam diyarının kaybolduğu bu zamanda, darulküfürde büyük günah işleyenlere Had uygulanır mı? Bu mesele Müslümanlar için yeni çıkan bir meseledir. Yani Fıkhunnevazil dediğimiz ıstılah altına girer.
Kuran'a ve Sünnet'e baktığımızda da, göreceğiz ki, kişi ister islam diyarında olsun, isterse de küfür diyarı olan daruharpte olsun, her iki halde de Allah'ın Had'larını uygulamak zorundadır. Bu mesele o kadar açıktır ki, ihtilafın söz konusu olmaması gerekmektedir.
Müslümanların darulküfürde, islam diyarındalarmış gibi, ellerinden geldiğince Allah'ın kanunlarını, günah işleyenlere uygulamaları gerektiğine dair bazı deliller:
Allah c.c. şöyle buyurmuştur:
(178) Ey müminler, size, öldürülenler hakkında kısas farz kılındı. Hür insana karşılık hür insan, köleye karşılık köle ve kadına karşılık kadın.
(179) Ey akıl sahipleri, sizin için kısasta hayat vardır. Umulur ki korkarsınız. (Bakara suresi)
Derim ki: Allah c.c. bu ayetlere: Ey Müminler diye başlıyor. Demek ki Kısas gibi hududları uygulamak bütün müminler için gereklidir. Eğer sadece İslam hükümetinin işi olsaydı, Ey Müminler yerine: Ey hakimler, şeklinde ayet inerdi.
Hadis'ten delil: Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur: Bir kişi Namaz kılarsa, başka birisi de (Namaz kılanın) önünden geçmeye çalışırsa, onu iteklesin. Eğer gitmez ise, bu durumda onunla savaşsın. (Sahihi Buhari – Sahihi Muslim)
Derim ki: Peygamberimiz s.a.v. , kişi namaz esnasında kendi önünden geçmeye çalışana o anda cezasını uygulamasını söyledi. İslam diyarında uygula, küfür diyarında uygulama demedi.
Bu Hadis'i İmam Buhari delil getirerek, İslam hükümetinden izinsiz Hudud'ları uygulamanın gerekliliğini isbat etmiştir. Şöyle demiştir: Sultan dışında kendi ailesini veya başkalarını edeplendiren kişi babı.
Başka bir delil: Ukbe bin Haris şöyle demiştir: Numan'ı, veya Numan'ın oğlunu içki içmiş bir vaziyette getirdiler. Bunun üzerine Peygamberimiz s.a.v. evde bulunanların, (içki içeni) dövmelerini emretti. Bunun üzerine dövdüler. Bende onu ayakkabılar ile dövdüm. (Sahihi Buhari)
Derim ki: Peygamberimiz s.a.v. Sahabelere şunu öğretiyordu: İslam diyarı olmasa bile, Müslümanların her an, günah işleyenlere Allah'ın Hudud'larını uygulamaya hazır olmaları gerekmektedir.
Bu nedenle İmam Buhari, bu hadise şöyle bir başlık açmıştır: Had'di evde uygulamayı emreden kişi, babı.
Başka bir delil: Saad bin Ubade r.a. şöyle demiştir: Eğer ben, hanımım ile bir başka erkek görürsem, kılıçla onu öldürürüm.
Saad'ın r.a. bu sözü Peygamberimize s.a.v. ulaştığında, şöyle buyurmuştur: Sizler Saad'ın kıskançlığına mı şaşırıyorsunuz? Ben ondan da kıskançım. Allah da benden daha kıskançtır. (Sahihi Buhari – Sahihi Muslim)
Derim ki: Evli bir kadın eğer zina ederse, elbette cezası recm'dir. Yani: Taşlanarak öldürülmesidir.
Ama Saad r.a. bu şekilde öldürülmesini beklemeden, direk kendisi hanımına ölüm cezasını tattırmak istedi. Peygamberimizde s.a.v. bu yaptığını doğru gördü.
Eğer İslam diyarı olduğu halde kişi, zina eden kendi karını öldürebiliyor ise, küfür diyarında zina eden karısını öldürmesi daha evladır.
Peygamberimiz s.a.v. de ''İslam diyarında değilsen, zina eden karılarınızı öldürmeyin'' dememiştir. Halbuki Saad'ın sözünü direk kabul etmiştir.
Bu da gösterir ki, ister islam diyarında olsun, ister küfür diyarında olsun, kişi zina eden karısını öldürebilir. Tenbih: Hadis'te geçen: ''kılıçla onu öldürürüm'' ifadesi, kendi hanımı için değil, hanımı ile zina eden kişi içindir.
Son söz
Bir Müslüman, ister islam diyarında olsun, ister küfür diyarında olsun, elinden geldiğince Allah'ın had'larını uygulaması gerekir.
Mesela bir Müslüman içki içti. Yanındaki Müslümanların ve o kişinin arkadaşlarının ona Had'di uygulamaları gerekir.
Müslümanın elinden geldiğince Allah'ın Had'larını uygulaması farzdır.
En doğrusunu Allah c.c. bilir.
Ebu Musa el-Medeni
İslam hükümeti olmadığı zamanlarda, Müslümanlar kendi aralarında Allah'ın koyduğu kanunları yerine getirmeleri gerekli midir?
Hamd alemlerin rabbi olan Allah'a olsun. Salat selam Hz. Muhammed'in s.a.v. ve ailesinin ve ashabının üzerine olsun. Bundan sonra:
Günümüzde Müslümanlar, kafir sistemlerin zulmü ve kahrı altında yaşamaktalar. Müslümanların inşa ettikleri büyük bir devlet bulunmamakta.
Bu nedenle çokça sorulan sorulardan birisi şudur:
Günümüzde şeriat sistemi ile yönetilmiyoruz. Bizler mahkemelere de gitmiyoruz ve gitmeyi küfür olarak addediyoruz.
Peki, aramızda bir Müslüman hırsızlık etti ise, bir diğeri de zina etti ise, bir diğer ide içki içti ise, bir diğeri de başka bir haram işledi ise, bu durumlarda o kişinin cezasını vermemiz gerekli midir?
Yoksa islam şeriatı olmadığından o Müslümanlar Allah'a tövbe etseler yeter mi?
Derim ki: Allah'ın koyduğu kanunlar derken, şunu kasd ediyoruz: Zina eden kişi bekar ise 100 kırbaç ile dövülmesi, evli ise taşlanarak öldürülmesi, kısas uygulamaları ve içki içeni dövmek gibi Allah'ın emrettiği cezaların uygulaması. Yani: Had'lar. Buna Had, veya çoğul ifadesi ile el-Hudud denilir.
Allah'ın bu gibi emirlerini yapmak, her Müslümanın mı görevi midir? Yoksa İslam hükümetinin mi görevidir?
Ayetlere ve Hadis'lere baktığımızda göreceğiz ki, Allah'ın bu Hudud'larını uygulamak, her Müslümanın görevidir.
Elbette bizler Müslümanlar olarak, ister küfür diyarında olalım, ister islam diyarında olalım, Allah'ın bize emrettiği şeyleri uygulamamız ve yerine getirmemiz gereklidir.
Bizler darulküfürde yaşıyoruz. Yani küfür sistemleri ile yönetilen bölgelerde yaşıyoruz.
Alimler de darulküfürde yaşayan Müslümanların, kendi aralarında Allah'ın kanunlarını uygulayacaklar mı? Yoksa uygulamayacaklar mı? bu konuyu çok konuşmuşlardır.
Ama bizler için alimlerin ihtilafi önemli değildir. Önemli olan Allah'ın ve Rasulu'nun s.a.v. ne dediğidir.
Yalnız eski alimlerden darulküfürde Hudud'lar uygulanmaz diyenler, bu uygulamanın İslam diyarında olması gerektiğini söylerler. Mesela: Kişi darulküfürde hırsızlık yaptı. O zaman o kişi İslam diyarına getirilir ve eli kesilir.
Yani: Eski alimler darulküfürde zina gibi büyük Had gerektiren büyük bir günah işlerse, ona bu hüküm islam diyarına geri döndüğünde mi, yoksa hemen orada mı uygulanacak, bunda ihtilaf etmişlerdir.
Ama bu alimler, darulküfürde büyük günah işleyenin öyle bırakılmasını iddia etmemişlerdir. (çok zayıf ve şaz ve muteber olmayan bir görüş hariç. Bu görüşte çok karmaşık ve anlaması zor olan ve tafsilatı olan bir görüştür. Açıklamasının yeri burası değildir)
Eğer bunu anlarsak, anlarız ki alimlerin geneli ittifak etmişlerdir ki: Kişi Had'dı gerektiren bir günah işledi ise, onun Had'di uygulanır.
Ama nerede uygulanır? Küfür diyarında mı? Yoksa islam diyarına getirilir ve ondan sonra mı? Bu kısımda sadece ihtilaf edilmiştir.
Eğer bunu anlarsak, şunu söylememiz gerekir: İslam diyarının kaybolduğu bu zamanda, darulküfürde büyük günah işleyenlere Had uygulanır mı? Bu mesele Müslümanlar için yeni çıkan bir meseledir. Yani Fıkhunnevazil dediğimiz ıstılah altına girer.
Kuran'a ve Sünnet'e baktığımızda da, göreceğiz ki, kişi ister islam diyarında olsun, isterse de küfür diyarı olan daruharpte olsun, her iki halde de Allah'ın Had'larını uygulamak zorundadır. Bu mesele o kadar açıktır ki, ihtilafın söz konusu olmaması gerekmektedir.
Müslümanların darulküfürde, islam diyarındalarmış gibi, ellerinden geldiğince Allah'ın kanunlarını, günah işleyenlere uygulamaları gerektiğine dair bazı deliller:
Allah c.c. şöyle buyurmuştur:
(178) Ey müminler, size, öldürülenler hakkında kısas farz kılındı. Hür insana karşılık hür insan, köleye karşılık köle ve kadına karşılık kadın.
(179) Ey akıl sahipleri, sizin için kısasta hayat vardır. Umulur ki korkarsınız. (Bakara suresi)
Derim ki: Allah c.c. bu ayetlere: Ey Müminler diye başlıyor. Demek ki Kısas gibi hududları uygulamak bütün müminler için gereklidir. Eğer sadece İslam hükümetinin işi olsaydı, Ey Müminler yerine: Ey hakimler, şeklinde ayet inerdi.
Hadis'ten delil: Peygamberimiz s.a.v. şöyle buyurmuştur: Bir kişi Namaz kılarsa, başka birisi de (Namaz kılanın) önünden geçmeye çalışırsa, onu iteklesin. Eğer gitmez ise, bu durumda onunla savaşsın. (Sahihi Buhari – Sahihi Muslim)
Derim ki: Peygamberimiz s.a.v. , kişi namaz esnasında kendi önünden geçmeye çalışana o anda cezasını uygulamasını söyledi. İslam diyarında uygula, küfür diyarında uygulama demedi.
Bu Hadis'i İmam Buhari delil getirerek, İslam hükümetinden izinsiz Hudud'ları uygulamanın gerekliliğini isbat etmiştir. Şöyle demiştir: Sultan dışında kendi ailesini veya başkalarını edeplendiren kişi babı.
Başka bir delil: Ukbe bin Haris şöyle demiştir: Numan'ı, veya Numan'ın oğlunu içki içmiş bir vaziyette getirdiler. Bunun üzerine Peygamberimiz s.a.v. evde bulunanların, (içki içeni) dövmelerini emretti. Bunun üzerine dövdüler. Bende onu ayakkabılar ile dövdüm. (Sahihi Buhari)
Derim ki: Peygamberimiz s.a.v. Sahabelere şunu öğretiyordu: İslam diyarı olmasa bile, Müslümanların her an, günah işleyenlere Allah'ın Hudud'larını uygulamaya hazır olmaları gerekmektedir.
Bu nedenle İmam Buhari, bu hadise şöyle bir başlık açmıştır: Had'di evde uygulamayı emreden kişi, babı.
Başka bir delil: Saad bin Ubade r.a. şöyle demiştir: Eğer ben, hanımım ile bir başka erkek görürsem, kılıçla onu öldürürüm.
Saad'ın r.a. bu sözü Peygamberimize s.a.v. ulaştığında, şöyle buyurmuştur: Sizler Saad'ın kıskançlığına mı şaşırıyorsunuz? Ben ondan da kıskançım. Allah da benden daha kıskançtır. (Sahihi Buhari – Sahihi Muslim)
Derim ki: Evli bir kadın eğer zina ederse, elbette cezası recm'dir. Yani: Taşlanarak öldürülmesidir.
Ama Saad r.a. bu şekilde öldürülmesini beklemeden, direk kendisi hanımına ölüm cezasını tattırmak istedi. Peygamberimizde s.a.v. bu yaptığını doğru gördü.
Eğer İslam diyarı olduğu halde kişi, zina eden kendi karını öldürebiliyor ise, küfür diyarında zina eden karısını öldürmesi daha evladır.
Peygamberimiz s.a.v. de ''İslam diyarında değilsen, zina eden karılarınızı öldürmeyin'' dememiştir. Halbuki Saad'ın sözünü direk kabul etmiştir.
Bu da gösterir ki, ister islam diyarında olsun, ister küfür diyarında olsun, kişi zina eden karısını öldürebilir. Tenbih: Hadis'te geçen: ''kılıçla onu öldürürüm'' ifadesi, kendi hanımı için değil, hanımı ile zina eden kişi içindir.
Son söz
Bir Müslüman, ister islam diyarında olsun, ister küfür diyarında olsun, elinden geldiğince Allah'ın had'larını uygulaması gerekir.
Mesela bir Müslüman içki içti. Yanındaki Müslümanların ve o kişinin arkadaşlarının ona Had'di uygulamaları gerekir.
Müslümanın elinden geldiğince Allah'ın Had'larını uygulaması farzdır.
En doğrusunu Allah c.c. bilir.
Ebu Musa el-Medeni