Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü İslam Tarihinde Anadolu'ya "Bilâdı Rum" İsmi Kullanıldı mı?

M Çevrimdışı

mübahis

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Esselamu Aleykum ve rahmetullah.
Sünnete düşmanlık eden bazı kişilerce, Merfu hadislerde ve Seleften gelen rivayetlerde Anadoluya: "Biladı Rum" yada "Rumiye" gibi isimler verildiği anlatılıyordu ama başka konuda laf arasında söylendiği için kaynak zikredilmedi. Rasulullah'tan bildiğiniz böyle bir rivayet varmıdır? Seleften yada ulemadan böyle bir nakil biliyormusunuz? Eğer söylenmiş ise neden böyle söylenmiştir ve kimler böyle demiştir?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Esselamu Aleykum ve rahmetullah.
Sünnete düşmanlık eden bazı kişilerce, Merfu hadislerde ve Seleften gelen rivayetlerde Anadoluya: "Biladı Rum" yada "Rumiye" gibi isimler verildiği anlatılıyordu ama başka konuda laf arasında söylendiği için kaynak zikredilmedi. Rasulullah'tan bildiğiniz böyle bir rivayet varmıdır? Seleften yada ulemadan böyle bir nakil biliyormusunuz? Eğer söylenmiş ise neden böyle söylenmiştir ve kimler böyle demiştir?
Âleykum selan we rahmetullahi we berakatuh ;

حَدَّثَنَا النُّفَيْلِيُّ حَدَّثَنَا عِيسَى بْنُ يُونُسَ حَدَّثَنَا الْأَوْزَاعِيُّ عَنْ حَسَّانَ بْنِ عَطِيَّةَ قَالَ مَالَ مَكْحُولٌ وَابْنُ أَبِي زَكَرِيَّا إِلَى خَالِدِ بْنِ مَعْدَانَ وَمِلْتُ مَعَهُمْ فَحَدَّثَنَا عَنْ جُبَيْرِ بْنِ نُفَيْرٍ عَنْ الْهُدْنَةِ قَالَ قَالَ جُبَيْرٌ انْطَلِقْ بِنَا إِلَى ذِي مِخْبَرٍ رَجُلٍ مِنْ أَصْحَابِ النَّبِيِّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فَأَتَيْنَاهُ فَسَأَلَهُ جُبَيْرٌ عَنْ الْهُدْنَةِ فَقَالَ سَمِعْتُ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ يَقُولُ سَتُصَالِحُونَ الرُّومَ صُلْحًا آمِنًا فَتَغْزُونَ أَنْتُمْ وَهُمْ عَدُوًّا مِنْ وَرَائِكُمْ فَتُنْصَرُونَ وَتَغْنَمُونَ وَتَسْلَمُونَ ثُمَّ تَرْجِعُونَ حَتَّى تَنْزِلُوا بِمَرْجٍ ذِي تُلُولٍ فَيَرْفَعُ رَجُلٌ مِنْ أَهْلِ النَّصْرَانِيَّةِ الصَّلِيبَ فَيَقُولُ غَلَبَ الصَّلِيبُ فَيَغْضَبُ رَجُلٌ مِنْ الْمُسْلِمِينَ فَيَدُقُّهُ فَعِنْدَ ذَلِكَ تَغْدِرُ الرُّومُ وَتَجْمَعُ لِلْمَلْحَمَةِ

Hassan b. Atıyye şöyle demiştir; Mekhûl, İbn Ebi Zekeriyya ve ben Halid b. Mi'dan'a gittik. Halid bize Cubeyr b. Nufeyr'den naklen, (müslümanlarla Rumlar arasındaki) sulh'u haber verdi. Cubeyr; "Rasûlullah'ın ashabından olan Zî Mihber'e gidelim" dedi. O'na geldik Cubeyr (müslümanlarla Rumlar arasındaki) sulh'u sordu.
Zu'I-Mihber şöyle dedi: Rasûlullahı (s.a.v.) şunları söylerken dinIedim:
"RumlarIa güvenilir bir sulh yapacaksınız. Onlar ve siz arkanızdaki bir düşmanla savaşacaksınız. Zafer kazanacak, ganimet elde edecek ve (tehlikeden) salim olacaksınız. Sonra dönüp, tepecikleri olan bir otlakta konaklayacaksınız. Rumlardan birisi salibi (haç'ı) kaldırıp, salib kazandı diyecek. Müslümanlardan bir adam buna öfkelenip salib'i kıracak. İşte o zaman Rumlar ahdi bozup savaş için toplanacaklar."

(İbn-i Mâce, Fiten, Bab 35, Hadis no: 4089 - 4292, Ebu Davûd, Melahim 2)

Ebû Dâvûd bu hadîsin benzerini Melâhım kitabında Rum'ların savaşlarına dâir hadîsler için açtığı bâbta rivayet etmiştir. Oradaki bir rivayette şu ilâve de vardır: «Müslümanlar da silâhlarına koşup savaşacaklar ve Allah o müslüman topluluğuna şehîdlik ikram edecektir.»

Şerhlerde Rum milletinin kimliği hakkında bilgi verilmiştir. Bu bilgiler günümüzde Rum diye isimlendirdiğimiz Rumlar (Yunanlılar)'la aynı kavme işaret ediyor. Mûcemu'l- Buldan da Rumlarla ilgili olarak şu bilgiler verilmektedir:

"Rum, bilinen millettir. Kendi adlarına izafe edilen geniş bir ülkede otururlar. O ülkeye Bilâdı rûm denilir. Neseblerinin aslında ihtilaf edilmiştir. Rum ülkesinin doğu ve kuzeyinde Türkler, güneyinde Şam ve İskenderiye, batısında deniz ve Endülüs (İspanya) vardır. Kisralar devrinde Rakka ve Şâmât Rum hudutları içerisindedir. Müslümanlar, Rum ülkelerini fethedip onları kovuncaya kadar Antakya başkentleri idi. "Mûcemu'l- Buldandaki bu bilgi Bizans İmparatorluğunu tarif etmektedir. Zaten Bizans halkı Rum idi.

Hadisi şerif, Rumlarla Müslümanlar arasında yapılacak barıştan söz ediyor. Ancak metinde önce Rumlar anılmamış, sadece "Sulh" kelimesi söz konusu edilmiştir. Ama buradaki, Hudne'den maksadın Rumlarla yapılacak olan sulh olduğu İbn Mace'nin rivayet ettiği şu hadisten anlaşılmaktadır:
Nebi (s.a.v.), "Sizinle sarı oğullular arasında bir sulh olacak ve onlar size olan ahidlerini bozacaklar." buyurmuştur.

Müslümanlarla Rumların düşmana karşı savaşmalarından maksat, ikisinin birlikte aynı düşmana mı yoksa her birisinin kendi düşmanına mı karşı savaşacağı meselesi ihtilaflıdır. Ancak birinci görüş daha kuvvetlidir.

Metinden anlaşıldığı gibi savaştan sonra iki ordu dönecek ve içerisinde yığma tepecikler olan geniş bir Mer'aya gelecekler ve Rumlardan birisi sulhu bozmak maksadıyla savaşı haçın kazandığını söyleyecektir. Yani savaşı Hristiyanların kazandığını iddia edecektir. Buna öfkelenen bir müslüman da haçı kıracak ve aralarındaki barış sona erecektir. Böylece Rumlar müslümanlarla savaşmak için toplanmaya başlayacaklardır.
***


Bilâdu’r-Rûm بلاد الرم : Arab coğrafyacılar tarafından önce Roma İmparatorluğu, sonra Bizans topraklarına ve en son olarak da Selçuklu Anadolu'suna 9. ve 10. yüzyıllardan başlayarak verilen isim olup harfiyen Rûmların beldeleri / memleketi demektir. Rûm, Arabların Romalılara verdiği isimdir. Selçuklara Arablar Rum Sultanlığı derlerdi, çünkü o uzun zamandır Romalı düşünülen bölgede Müslüman ordular tarafından kurulmuştu. Rûm kavramı, Arab İslam coğrafyacıları tarafından bilinmekte olan bir bölge ve halkın adıdır. Bunların yaşadıkları ya da sahib oldukları topraklar Bilâd er-Rûm olarak adlandırılmış olup buna Akdeniz de dahildir. Öte yandan Bilâd er-Rûm tabirinin daha dar anlamda Anadolu’yu kastettiği de genel olarak kabul edilmiştir. Türkiye Selçukluları zamanında Anadolu'ya hakim olan Türklerden bahsederken ‘Konya Rum sultanlığı’, ‘Rum sultanı’ gibi isimlerin yanı sıra, Celaleddin Rûmî, Eşrefoğlu Rûmî gibi tarihi sûfi simâların taşıdıkları adlar Türklerin bu isim zarfında, Akdeniz dünyasına dahil edilmiş olduklarını gösterir.
Ebû Abdullah Muhammed b. Muhammed Şerif el-İdrîsî (12. yy), İbn Hurdâzbih ya da tam adıyla Ebu’l-Kāsım Ubeydullāh bin Abdillâh bin Hurdâzbih, (9-10. yy), İbn Havkal (10. yy), Istahrî (10. yy) gibi kimi Müslüman coğrafyacıların eserlerinde, haritalarında Bahr er-Rûm tabiri ile Akdeniz’in aynı zamanda bir Rûm/Roma denizi olduğu kabul edilmekte, ancak aynı denizin Bahr eş-Şâm tabiriyle de zikredilmesi, bu denizin Müslümanlarca da sahiblenildiğini göstermektedir. (H. İbrahim Gök (2011). Ortaçağ Arab Kaynaklarında 'Bilâd-ı Rûm' ve Komşuları 13 Ağustos 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Büyük Selçuklu Devletinden Türkiye Selçuklu Devletine Mehmet Altay Köymen Armağanı, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları: 5, Konya 2011, sayfa: 249-262)

Suriye'li Arab coğrafyacı Yâkût el-Hamavî el Rûmî tarafından 1224-1228 yıllarında yazılan Mucemu’l-Buldân adlı ansiklopedik kitapta İslam coğrafyacılarındaki yedi iklim (الأقاليم السبعة) anlayışına bağlı olarak 5. İklim bölgesi için er-Rûm terimi kullanılır ve "Mısır körfezi, Mağrib, Bahru’l-Ahdar (yeşil deniz), Türk Yecuc, Irak, Nusaybin, Endülüs arasında" olarak tanımlanır. Yâkût'un bu kitabında Bilâdu’r-Rûm’a dair iki önemli madde bulunmaktadır. Biri “er-Rûm” maddesi; diğeri ise “Rûmiye” maddesidir. Rûm tabiri ile, öncelikle bir halk kastedilir (“Bilâd er-Rûm denen çok büyük bir ülkede yaşayan bir kavimdir”), sonra da onların ülkesine bu ad verilerek ondan bahsedilir ki bu ülke, içinde Konstantiniye’nin merkez olarak yer aldığı Trakya ve Balkanlar ile Anadolu bölgesini kapsar; Rûmiye ile, Roma şehri kastedilerek “bu Rûmların başkenti ve alemi olan şehirdir” denmektedir. 9. yy Farslı coğrafyacı Ebu’l-Kāsım Ubeydullāh bin Abdillâh bin Hurdâzbih'in Arabca kaleme aldığı Kitabu’l-Mesâlik ve’l-Memâlik adlı coğrafya kitabından Rumların dârülmülkleri (payitaht/başkent) Rûmiye (Roma) idi, orada on dokuz kral hüküm sürdü, iki kral Amûriye’de konaklamıştır. Amûriye, Haliç’in altındadır, Kostantîniyye ile Amuriye arası altmış mildir. Bu iki kraldan sonra iki kral daha Rûmiye’de kaldı. Sonra Büyük Kostantin Rûmiye’de hüküm sürdü, sonra Bizentiye’ye intikal etti, oraya bir sur yaptırarak Kostantîniyye adını verdi. Burası bugüne kadar Rumların dârulmulkleridir, buranın ismi İstanbûl’dur biçiminde pasaj aktaran Yâkût, İstanbul adının oldukça erken denilebilecek bir dönemde kullanımda olduğunu da kanıtlar. (H. İbrahim Gök (2011). Ortaçağ Arab Kaynaklarında 'Bilâd-ı Rûm' ve Komşuları 13 Ağustos 2012 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi.. Büyük Selçuklu Devletinden Türkiye Selçuklu Devletine Mehmet Altay Köymen Armağanı, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Yayınları: 5, Konya 2011, sayfa: 249-262)
İbn Batûta Anadolu'yu işaret ederek “Ahîler, Bilâd-ı Rum’da sâkin Türkmen akvâmının her vilâyet, belde ve karyesinde mevcuddur” demiştir. (Reşat Öngören (1999). Osmanlı'nın Kuruluş Yıllarında Anadolu'nun Tasavvufi Durumu 21 Kasım 2010 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. Diyanet aylık dergi, Şubat 1999 Sayı 98)


Europe_mediterranean_1097.jpg
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt