Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Islamî(!) Kuruluşlardan Referanduma Aktif Destek Kararı

H Çevrimdışı

Hüseyin.

Üye
İslam-TR Üyesi
İslami Kuruluşlardan Referanduma Aktif Destek Kararı

İstanbul-Fatih’te bulunan Ali Emiri Efendi Kültür Salonu’nda bir araya gelen çeşitli İslami kesimler ortak bir basın açıklaması yaparak referandum karşısında takınacakları tutumu kamuoyuna deklare ettiler. A+A-Şartlı destek kararının çıktığı toplantıda kuruluş sözcüleri de teker teker söz alarak destek gerekçelerini ortaya koydu ve sandığa gidilmesi çağrısında bulundu."Despotizmi Geriletecek ve Özgürlükleri Genişletecek Değişiklikleri Destekliyoruz!" yazılı bir pankartın açıldığı ve Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Cüneyt Sarıyaşar'ın yönettiği toplantıda ilk olarak basın bildirisi okundu. Basın açıklamasının ardından kuruluş temsilcileri birer söz alıp referandumun önemine dikkat çektiler ve desteklerini gerekçelendirdiler.İkram Soltan / İMH:İlk olarak İMH'den İkram Soltan referandumun önemi üzerinde durarak bunun seçkinlerin gayri meşru iktidar alanlarını daraltacak değişiklikler içerdiğini söyledi. Türkiye'de yaşanan son gündemlerin de tekrar gösterdiği üzere bürokratik oligarşinin iktidar hırsından vazgeçmediğini ve imtiyazlarının muhafazasına çalıştığını kaydeden Soltan, referandumun öncelikli olarak bu yapıyı gerileteceğini ve ikinci olarak da atanmışlara karşı seçilmişlerin elini güçlendireceğini belirterek bu sürecin olumluluklar taşıdığını ve bu nedenle aktif olarak desteklediklerini ifade etti.Hasan Hafızoğlu / AKABE VAKFI:"Türkiye bu oylamayla kendi kaderini oyluyor." vurgusuyla konuşmasına başlayan Hafızoğlu, bu süreç sonunda halkın ya vagon ya da lokomotif olacağını söyledi. Anayasa değişiklik paketinin kısmi açılımları içerdiğini ve hakların iadesi anlamına geldiğini belirten Hafızoğlu, Akabe Vakfı olarak kendilerinin bu süreci desteklediklerini ve kitlelerine de sandığa giderek evet oyu kullanmalarını istediklerini ifade etti.Burhanettin Can / AKV:Kuruluşundan bu yana Türkiye Cumhuriyeti'nde ana bir tezadın bulunduğunu belirten Can, sistemi kuran asıl kadronun İttihat Terakki olduğunu ve darbeler sonucunda yapılan bütün anayasaların da sistemin topluma dayatmak istediği ideolojik kimliği merkeze aldığını söyledi. Anayasaların halkın inanç değerleriyle uyumsuzluğuna dikkat çeken Can, bunun sürekli bir çatışmayı beraberinde getirdiğini belirterek sistemin merkezi pozisyonunda olan "resmi merkez"in daima dış güçlere yaslanarak çevreden oluşan "ağırlık merkez"ini sindirmeye çalıştığını kaydetti. Ağırlık merkezinin parlamentoda temsil imkanı elde etmekle birlikte sürekli resmi merkezce kontrol altında tutulduğunu ve kontrolden çıktığı sinyali verdiği anlarda da darbelere muhatap olduğunu belirten Can, Türkiye'deki bütün anaysalar da dahil olmak üzere Ergenekon çetesinin de, Bayloz, Kafes vb. eylem planlarının da merkezinde çevreyi sindirmek olduğunu söyledi. Buradan hareketle Anayasa değişiklik paketinin bütün yetersizlikleriyle birlikte hesaplaşmanın sembolik bir adımı niteliğinde olduğunu kaydeden Can, kurum olarak bu yüzden aktif olarak destekleyeceklerini ifade etti.Mehmet Şahin / Fatih Akıncıları:Müslümanlar olarak sosyal-siyasal gelişmelere karşı müteyakkız, ilgili ve bir tutum sahibi olmalarının önemini vurgulayarak sözlerine başlayan Şahin, bunu yaparken İslami ilkeler ve kimlikten kopmamanın önemini ifade etti. Özellikle de 12 Eylül mağdurları olarak darbe anayasasını onaylamalarının mümkün olmadığını ve İslami ilkeler açısından ise zaten mevcut anayasayı hiçbir şekilde onaylayamayacaklarını belirten Şahin, "Müslümanlar olarak nihai talebimizin anayasanın tamamen değiştirilmesi ve Müslüman halkın değerlerine, adalete ve insan haklarına dayalı yeni bir anayasanın oluşturulması olduğunu bir kez daha hatırlatmak isteriz. Ve belirtmek isteriz ki hiçbir şartta bu hedefimize doğru yürümezlik etmeyiz." Şahin müteakiben mevcut referandum sürecinin çeşitli olumluluklarına dikkat çekerek şunları söyledi: "Tavrımız evettir ama bu kerhen bir evettir. Bu mevcut anayasayı bir bütün olarak kabul ettiğimiz anlamına gelmemelidir. Biz bunu askeri vesayet rejimine ve onun muhalifleri muhatap alan kesintisiz baskılarına karşı bir gedik olarak görmekte ve bu nedenle desteklemekteyiz." Burhan Kavuncu / Özgür-Der:Toplantıda Özgür-Der adına söz alan Burhan Kavuncu esasen mevcut anayasanın tamamına karşı olduklarını belirterek çünkü bu anayasanın birinci olarak seküler-laik karakterde olduğunu ve ikinci olarak da ırkçı bir yapı arz ettiğini söyledi. Anayasadaki değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez zırhının ise doğrudan bir tuğyanı, ilahlaşma iddiasını içerdiğini kaydeden Kavuncu, Özgür-Der olarak kendi tutumlarının mevcut sisteme ve onun anayasasına karşı devrimci bir duruş olduğunu söyledi. Değişiklik paketinin ise önemli değişiklikler içermekle birlikte düzenin resmi ideolojik özüne yönelik bir dokunma gerçekleştirmediğini kaydeden Kavuncu, yine de mevcut haliyle özellikle de yargı bürokrasisine karşı ciddi mevzi kazanımlar içerdiğini ve bu nedenle kendilerinin aktif olarak destekleyeceklerini söyledi. İki temel nedenden dolayı değişiklikleri desteklediklerini belirten Burhan Kavuncu; "İlk olarak 367 saçmalığından Meclisi fiilen bitiren başörtüsü ile ilgili iptal kararına, ülkeyi siyasi parti mezarlığına dönüştürme tutumuna kadar verdiği sayısız Anayasa Mahkemesi'nin mevcut haliyle Kemalist bürokratik oligarşinin kılıcı işlevini yüklendiğini ortaya koymakta; ikinci olarak muhalifleri tasfiye etmek, Ergenekon davasını yürüten hakim ve savcıları sürmek, darbe çetelerini soruşturanları açığa almak, askere dokunanı meslekten ihraç etmek gibi icraatlara imza atan HSYK'nın yargıda nasıl bir kast sistemi teşkil ettiği de ayan beyan ortada; bu yapının kısmen de olsa değişmesi, otoriter zihniyet ve işleyişin bir nebze dahi geriletilmesi imkanını sağladığı için değişiklik paketini destekliyoruz."Hüseyin Özhazar / Anadolu Platformu:Anayasa sorununun Türkiye'nin tarihi sorunu olduğunu belirten Özhazar, sorunun temelinin de anayasa yapıcılarının halkın inanç değerlerine yabancılıklarından kaynaklandığını söyledi. Bu özelliği dolayısıyla Türkiye'deki bütün anayasaların devşirme bir nitelikte olduklarını kaydeden Özhazar, gelinen noktada AK Parti'nin öncülük ettiği Anayasa değişiklik paketinin önemsenmesi gerektiğini, bunun halkın ve muhaliflerin lehine olduğunu ve bu yüzden aktif olarak desteklenmesi gerektiğini söyledi. Bunun ise uzun vadede özgürlükleri, halkın İslami değerlerini ve adaleti gözeten ideal anayasa çalışmaları ve buna yönelik mücadelelerinden Müslümanları alıkoymaması gerektiğini sözlerine ekledi.Basın açıklaması Mazlumder Genel Başkan Yardımcısı Cüneyt Sarıyaşar'ın referandum sonrasında da hak ve özgürlüklerimizin takipçisi olma kararlılığını devam ettirecekleri temennisiyle sona erdi. Sarıyaşar konuşmasında Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan beri 2 temel yanlışın devam ettiğini belirtti. Bunlardan ilkinin Müslüman kimliğin görünürlüğüne yönelik düşmanca tavır olduğunu söyleyen Sarıyaşar, ikincisini ise Türk kimliğini etnik bir mensubiyete indirgeyerek Kürt halkına zulüm edilmesi olarak ifade etti. Cüneyt Sarıyaşar, bütün kesimlere ve kimliklere yapılan yanlışlıkları düzeltecek ve özgürlüklerini verecek bir anayasa yapılana kadar taleplerinde ısrarlı olacaklarını söyledi. Ortak açıklama: Darbeci Bürokrasiyi ve Yasakçı Yargıyı GeriletecekÖzgürlükleri Genişletecek Değişiklikleri Destekliyoruz!Türkiye, 12 Eylül 1980 darbesinin 30. yıldönümünde yapılacak referandumla yeni bir sürecin evresinde bulunuyor. Bugüne kadar neredeyse hiçbir değişime uğramayan 82 Anayasası'nda 26 maddelik bir değişiklik halkın onayına sunulmaktadır. Anayasa değişiklik paketinin referanduma gitmesini engelliyemeyen vesayet bürokrasisi ve ona eklemlenen siyasi mekanizmalar, "hayır" kampanyalarıyla bu paketin reddedilmesi için yoğun uğraş veriyorlar.Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru hakkından, sendikal özgürlüklerin genişletilmesine, sivillerin askeri mahkemede yargılanmasına son verilmesinden, yüksek askeri şura kararlarının yargı denetimine açılmasına ve yüksek yargı kurumlarının seçim mekanizmalarının temsil kabileyitini artıracak istikamette değiştirilmesine imkan tanıyan bu paketin kabulü halinde bile, Türkiye'nin anayasa sorunu tam anlamıyla çözümlenmiş olmayacaktır.Türkiye'nin etnik, milliyetçi ve ideolojik dayatmacı bir anayasa sorunu vardır. Anayasalar toplumda bulunan tüm kesimlerin taleplerini karşılayan TOPLUMSAL SÖZLEŞME'ler olmalıdır.Oysa 1924 Anayasası, 27 Mayıs Anayasası, 12 Mart değişikliği, 12 Eylül Anayasası hepsi ya askeri darbelerin ürünü yada toplumun taleplerini gözetmek yerine resmi ideolojik kimliği topluma dayatan jakobenlerin ürünüdür. Bu anayasaların hiç biri normal şartlarda ve serbest bir ortamda; siviller tarafından yapılmamıştır. Bu anayasalar seçilmişlerin iktidar alanını daraltmak esası üzerine kurgulanmıştır.82 Anayasası TBMM'yi yani halkın seçmiş olduklarını, dolayısı ile resmi ideolojisini dayatarak tüm toplumu vesayet altına almıştır. Hem siyaset yapıp, hem de siyaset üstü kabul edilen kurumların varlığı, Türkiye'nin en önemli açmazıdır. Ülkemizde asker ve yargı tam bu konumdadır.Temsile dayalı sisteme kuşkuyla bakan bir anayasanın, görevleri olmadığı halde siyaset yapan kurumlara tanıdığı imkanlar vesayet sisteminin derinleşmesine neden oluyor.Siyaset yapmaması gereken kurumlara siyaset yapma imkanı veren anayasa, siyaset yapması gereken kuruluşların ise alanlarını daraltmaktadır.Anayasalarda, özgürlüğün kural, özgürlüğe getirilen kısıtlamaların ise istisna olması gerekir. 82 Anayasası'nda ise, neredeyse özgürlükler istisna tutulup kısıtlamalar kural haline getirilmiştir. Halka güvenmeyen ve onun tercihlerine kuşkuyla bakan bir devlet anlayışı, ülkemizdeki sorunların derinleşmesinde önemli bir etkiye sahip. Siyasal iktidar ve devlet iktidarı olarak bölünmüş bir devlet yapısı kabul edilemez. Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan bugüne kadar yaşadığı tarihi, bu ikili iktidar yapısının oluşturduğu sorunların tarihi olarak da okunabilir. Son 7-8 yıl içinde, siyasal kriz olarak nitelenen bütün olayların vesayetçi bürokrasinin hukuksuz bir şekilde inşa ve işgal ettiği iktidar alanını kıskançlıkla korumasından kaynaklandığını görüyoruz. Dolayısıyla Türkiye'nin sorunlarının önemli bir kısmının kaynağı olan bu ikili iktidar yapısına son verilmesi gerekmektedir. Halkın temsil yetkisi verdiği insanların, hukukun sınırları içinde kalmak kaydıyla, müdahil olamadıkları hiçbir iktidar alanının olmaması gerekir.Buraya kadar saymış olduğumuz ve burada ifade etmediğimiz sorunların halledilebilmesi için atılacak en önemli adımlardan bir tanesi yeni bir anayasanın yapılmasıdır. Yeni anayasa bugüne kadar yaşamış olduğumuz sorunların hallinde önemli bir girişim olacak; hem de darbe anayasalarına mahkum olma ayıbından bizi kurtaracaktır.Ancak, bir kısım seçilmişlerin siyasi planları ve statükodan yana tavır almaları sebebiyle bugünkü meclis aritmetiği yeni bir anayasa yapmaya imkan tanımamaktadır. Bütün şartlar zorlanarak 26 maddelik bir Anayasa değişikliği paketi meclisten ancak geçirilebilmiştir… 12 Eylül 2010'da halkın oyuna sunulacak bu değişiklik girişimi bugüne kadar yapılan değişikliklerden daha kapsamlı ve vesayet sisteminin kurumsal yapılarına müdahale eden bir mahiyet arz etmektedir. Bu müdahalelerin ve değişikliklerin ona asla özgürlükçü bir anayasa özelliği kazandırmayacağını da biliyoruz. Ve halkın egemenliği söyleminin slogan olmaktan öteye geçmesi için, anayasanın halk iradesine ipotek konulmadan tam bir serbesti ile yapılması gerektiğine de inanıyoruz.Biz aşağıda ismi yazılı olan kurumlar anayasa değişiklik paketine bu çerçevede "evet" diyeceğiz. Çünkü bu anayasa değişiklik paketinde sendikal hürriyetlerin genişletilmesi, kamu denetçiliği kurumunun ihdası ,Yüksek Askeri Şura kararlarına yargı yolunun açılması, seyahat hürriyetinin genişletilmesi, özel hayatın masumiyeti, sivillerin askeri mahkemede yargılanmasına son verilmesi ve benzeri konuları düzenleyen maddeler, eskiye nazaran genellikle daha iyileştirilmiş ve insanların hayatlarına olumlu etkileyebilecek bir şekilde düzenlenmiştir.Cumhurbaşkanının kurumlara üye seçiminde TBMM'den daha güçlü kılınması gibi bize göre eleştirecek yönleri olmasına rağmen, bu değişikliğe "evet" diyoruz. Çünkü bu değişikliklerin vesayet sisteminde gedik açan önemli düzenlemeler ihtiva ettiğini ve daha özgürlükçü bir anayasanın önünü açtığını düşünüyoruz. Bu gerekçeyle vesayetçi bürokratik yapıyı gerileteceğini, halkın özgürlük alanını da genişleteceğini düşündüğümüz değişiklikleri destekliyoruz. Bizler bu paketi destekliyoruz, çünkü; kapalı devre seçim sistemiyle üyelerini belirleyen HSYK ve Anayasa Mahkemesi gibi vesayet kurumlarının yapısının değişmesini istiyoruz. Tüm toplum kesimlerinin taleplerini karşılayan, sivil, özgürlükçü, ve adaleti tesisi önceleyen TOPLUMSAL SÖZLEŞME niteliğinde bir anayasa talebimizi tekrarlıyoruz.AKABE VAKFI - ANADOLU PLATFORMU - AKDAV - ARAŞTIRMA KÜLTÜR VAKFI - FATİH AKINCILARI DERNEĞİ - HİKMET VAKFI - İHH İNSANİ YARDIM VAKFI - İNSAN VE MEDENİYET HAREKETİ - MAZLUMDER Kaynak: İslami Kuruluşlardan Referanduma Aktif Destek Kararı


haksozhaber
 
F Çevrimdışı

fe eyne tezhebun

Üye
İslam-TR Üyesi
Abdurrahman Dilipak
5 Ağustos 2010

Referandumda ‘evet’ çıkacak çıkmasına da!

Ramazan’a kaç gün kaldı?
Çarşamba günü Ramazan’ın ilk orucunu tutuyor olacağız. Bunun anlamı Salı akşamı ilk teravih namazını kılacağız.. Yani tam bir hafta kaldı.. Şeytan bağlanacak.. Çok çalışmamız, çok tevbe ve dua etmemiz gereken bir zamana şimdiden hazırlıklı olmamız gerek..
Nihayet askeri şura da başladı, bugün tartışmalı konuların görüşülmesinin tamamlanmış olması gerekiyor. Yarın da muhtemelen Çankaya’nın onayına sunulacak..
YAŞ süreci de böylece tamamlanmış oluyor..
SP’de kongre tartışmaları da bitmiş gözüküyor.. İl başkanlarının % 95’i yeni bir kongre istemiyor.. İddiaya göre hoca yeni bir parti kuruluşu için düğmeye bastı bile.. Ama birileri bu defa da BBP’de kongre tartışmaları başlattı.
BBP, içinde birilerinin bir takım olaylara bulaştırılması kaygısını taşırken, Dörtyol’da yaşanan olay MHP’de tam anlamı ile şok etkisi yaptı.. “MHP’li, JİTEM bağlantılı ve PKK işbirlikçisi” iddiaları MHP tabanında derin kaygılara sebep oldu..
MHP tabanındaki tartışma burada bitmeyecek gibi gözüküyor. Bahçeli’yi üzecek, kendisini de tartışmanın merkezine çekecek yeni oluşumlar deşifre edilebilir, yeni gelişmeler yaşanabilir..
CHP için de durum çok farklı değil.
Ergenekon yapılanması içinde MOSSAD bağlantısı hem CHP-MHP, hem de PKK’yı içine alıyor..
CHP’de ‘Gandi’den çok Sav’a, onun ilişkilerine bakmak gerek. Gandi “karar verici” değil.. İşi bittiğinde de CHP’nin geleceğinde varolacak bir karakter olduğunu sanmıyorum.. Orada da ya da meydanlarda sahici biri gibi gözükmüyor..
İşin kötü yani referandum tartışmasının iktidar ve muhalefet partilerinin karşılıklı suçlama ve meydan okumalarına kurban ediliyor olması.
Keşke Erdoğan daha az sahne alsaydı da sivil toplum bu konuda öne çıksaydı..
CHP’nin bütün çabası, referandumu “AK Parti’ye evet mi, hayır mı” tercihine dönüştürmeyle ilgili.. Öte yandan da AK Parti ve Zaman gazetesi çevresi referandumu, Ergenekon’a evet ya da hayıra dönüştürüyor sanki.. Yani umut değil korku faktörü öne çıkıyor. Bu iş bir hesaplaşmaya dönüştürülüyor.
Bu yanlışa düşülmemesi gerekirdi.
Bana göre “evet” açık ara önde kapatacak. Ama bu günkü şekilde devam ederse evet oyu % 55 civarında kalır.
Bana kalırsa hedef “evet” değil, bu oylamada “evet”in “açık ara önde” olması..
Herkes kendi tabanına sesleniyor. Bana göre bu yeterli değil. Ortada kalan kesimin oyunu almak, onu sandığa getirmek önemli.. Bu şekilde bir tartışmada kullanılan dil ve uslub, bu orta kesimi bu işten soğutur ve onları sandıktan uzaklaştırır.. Sonucu belirleyecek olan bu kitledir..
Şu anki hesaplara göre sandığa gitmeyeceklerin oranı % 30 civarında.. Bu oran % 35 de olabilir, % 25’e de çekilebilir.. Özellikle güneydoğuda sandığa gitmeyen seçmen oranı BDP’nin gücünü göstermek açısından son derece önemli..
Bu referandum hem Kürt seçmenin tercihi, hem de 2011 seçimlerinin sonucunu göstermesi bakımından önemli.. Bu referandum CHP ve MHP’nin gidişatını da gösterecek..
Bu süreçte, AK Parti, CHP, MHP ve BDP dışında DP ve diğer partilerin buharlaştığını görüyoruz. Sadece SP ve BBP’de bir varolma mücadelesi yaşanıyor.. Her iki parti de referandumda “evet” kanadında yer alıyor.. Bu da Ergenekon’un SP üzerindeki umutlarını boşa çıkarmış durumda.. MHP’den BBP’ye kayış da birilerini tedirgin ediyor sanki..
Ergenekoncuların teröre başvurması, Dörtyol ve İnegöl’de halkı sokağa dökme çabaları aslında onlar açısından bekleneni vermek şöyle dursun, aleyhlerine ciddi bir kamuoyu oluşmasına sebep oldu.. CHP’nin ortaya attığı iddiaların içi boş birer komplo olması da etki gücünü yok etmesinin yanında, parti tabanından eleştiri almasına sebep oldu..
Gandi’nin konuşmaları, kendi tabanındaki heyecan ve kararlılığı artırmıyor, sadece orta kesimdeki kişilerin kafalarının biraz daha karışmasına sebep oluyor o kadar. Bana kalırsa attığı taş da ürküttüğü kurbağaya değmiyor. Çünkü CHP tabanından gidenler, referandumda sandığa gitmeyecek orta kesimdeki insanlardan daha fazla.. CHP’den gidenlerin hepsi belki “Evet” demeyecek ama, sandığa da gitmeyecek. Onun için Gandi’nin performansı nihai tahlilde evet tarafının işine yarıyor..
Bana göre “evet” konusunda bir belirsizlik yok. Geleceği Allah bilir kuşkusuz, ama bu evet % kaç destek alacak? Eğer bu % 5 ve altında bir farksa bu durum toplumdaki gerilimi daha da artırabilir. En az % 10’luk bir fark varsa, birilerinin inadı kırılmış olur.. Onun için tek bir oy bile önemli.. Benim açımdan “Def-i mazarrat, celbi menafiden evladır.” Bu vesile ile bunu da ifade etmek isterim..
Ancak referandumda sonuç % 70 evet de olsa, bu günden yarına bu tartışmalar bitmeyecek. Ama süreç hız kazanacak. Darbecilerin inadı bir ölçüde kırılacak ve değişimin önünde fazla bir engel kalmayacak..
Benim hedefim % 70 katılım, oy kullananların % 60’’ı evet.. % 40 AK Parti, % 5 SP, % 2 BBP, CHP, MHP, BDP’den gelen % 13, CHP’nin hayırcıları CHP oylarının % 24’ü, MHP oylarının % 50, BDP’nin % 50’si. Bunun sandığa “evet” olarak yansıması % 13 dolayında olur. AK Parti’den gelen % 3, SP’den % 0.5, BBP’den % 0.5. Diğer sağ ve sol partiler % 2. Arada kalan kesim de sandığa gitmeyecek.. AK Parti % 3, SP, BBP ile % 4 verip, % 13 alacak.. Arada “evet” lehine % 9 fark var. Seçimin sonucunu tayin edecek de sandığa gitmeyecek olanlar ve bunlar. Onun için bu partilerin tabanlarını, umut ve korkularını hesaba katarak yaklaşmak lazım bu insanlara..
Bunlar görünen köyün hikayesi. Gün doğmadan neler doğar ona bakmak gerek. Benim açımdan asıl konu, bu süreçte sorumluluklarımla ilgili.. Gerisi Allah (cc) nasıl dilerse öyle olacak. Bize hayır ya da şer gibi gelmesi, o işin öyle olacağı anlamına da gelmez.. Garip ama bazen insan öyle şeyler ister ki, o şey “dua ile istenen bela”ya döner..
13 Eylül günü hayat kaldığı yerden devam edecek, bir dert bitip, yenileri başlayacak. Hayat böyle bir şey değil mi?
Görelim Mevlam neyler, neylerse güzel eyler.
Bir şey daha söyleyeyim mi, ne istediğiniz oldu diye çok sevinin, ne de istediğiniz olmasa bile fazla üzülmeyin. “Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim, bana seni gerek seni” deyin.
Selam ve dua ile..
 
Benzer konular Forum Tarih
A Serbest Kürsü 4 3K

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt