İslami temele, Rasulullah (s.a.s)’ın getirdiği şeriate ve Allah (c.c)’ın itaatine bağlanmayan her nizam, anayasa, kanun ve düşünce, batıl birer dindir ve tağuttur. Müslüman bir kimsenin, mutlaka ondan beri olması ve onu reddedip tekfir etmesi gerekir.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, dünyada var olan her insanın bir dini ve taptığı bir mabudu vardır. Hatta Allah (c.c)’ın varlığını ve semavi dinleri kabul etmeyen mülhidin (ateistin) de dini ve ilahı vardır.
Onun dini ve ilahı, kendisine tabi olduğu hayat sistemi ve onun için kanun koyucularıdır. İşte bu kimse, konulan bu kanunlara bağlanarak Allah (c.c)’tan başkalarına tapmaktadır. Bu kimse, güya kendisini kurtarmak niyetiyle dinlerin kompleksinden kaçmıştır.
Fakat bu arada hak olan dini de terketmiş ve başka bir batıl dine girmiştir. Fıtrata uygun olan kulluktan kaçınmış, batıl ve fıtrata zıd olan kulluğa girmiştir.
Bütün dinleri reddettiğini iddia eden koministin de dini vardır. Onun dini; komünizm, onun ilkeleri ve kainat, hayat ve nefis hakkındaki komünist felsefesidir.
Onların taptığı ilahlardan bazıları; komünizm, sosyalizm ve benzeri fikirleri çıkartan Marks, Lenin, Stalin ve benzerleridir. İşte bu kimselere karşı sevgi besleyerek, onların hayat görüşlerine itaat ederek ve boyun eğerek onlara tapmaktadırlar.
Aynı şekilde laik sistemlerdeki herhangi bir partiye veya Allah (c.c)’ın dinine savaş açan herhangi bir fikre bağlı olan kişinin durumu da böyledir. Bu kimse de, bu fikirleri koyan düşünürleri ilah edinmiştir. Çünkü, bu düşünürlerin fikirlerine ve koydukları düzene boyun eğmiş, bağlanmış ve itaat etmiştir.
Bütün bu açıklamalardan sonra şunu tekrar hatırlatmakta fayda vardır: Dinler sadece hristiyanlık ve yahudilikten ibaret değildir. Dinler hem semavi hem de beşeridir. Hristiyanlık ve yahudilik dini semavi dinlerdir ve bunlar tahrif edilmiştir. Rasulullah (s.a.s) geldikten sonra bu dinlere bağlananların amelleri boşa gider.
Demokrasi, komünizm, ülkücülük, faşistlik, sosyalistlik, laiklik, hinduizm vb. gibi beşeri fikirler de aslında birer dindir ve bu dinlere bağlanan kimseler, kendilerini müslüman saysalar bile, müslüman değildirler. Bu kimseler, şirk işledikleri halde kendilerini müslüman ve muvahhid zanneden yahudi ve hristiyanlar gibidirler.
Zamanımızda hem üzücü, hem de hayret verici bir durum görmekteyiz. Demokrasi, laiklik veya sosyalizm dinine inandığı halde kendini müslüman sayan kimseler gittikçe çoğalmaktadır.
İşte bu kimseler kendilerini; laik müslüman, demokrat müslüman, sosyalist müslüman olarak isimlendirmektedirler. Bu şekilde bir isimlendirmeyi, ancak ve ancak İslam dininin ne olduğunu veya demokrasi ve laikliğin ne manaya geldiğini bilmeyen zır cahil kimseler yapar.
Bütün bunlardan anlaşılıyor ki, dünyada var olan her insanın bir dini ve taptığı bir mabudu vardır. Hatta Allah (c.c)’ın varlığını ve semavi dinleri kabul etmeyen mülhidin (ateistin) de dini ve ilahı vardır.
Onun dini ve ilahı, kendisine tabi olduğu hayat sistemi ve onun için kanun koyucularıdır. İşte bu kimse, konulan bu kanunlara bağlanarak Allah (c.c)’tan başkalarına tapmaktadır. Bu kimse, güya kendisini kurtarmak niyetiyle dinlerin kompleksinden kaçmıştır.
Fakat bu arada hak olan dini de terketmiş ve başka bir batıl dine girmiştir. Fıtrata uygun olan kulluktan kaçınmış, batıl ve fıtrata zıd olan kulluğa girmiştir.
Bütün dinleri reddettiğini iddia eden koministin de dini vardır. Onun dini; komünizm, onun ilkeleri ve kainat, hayat ve nefis hakkındaki komünist felsefesidir.
Onların taptığı ilahlardan bazıları; komünizm, sosyalizm ve benzeri fikirleri çıkartan Marks, Lenin, Stalin ve benzerleridir. İşte bu kimselere karşı sevgi besleyerek, onların hayat görüşlerine itaat ederek ve boyun eğerek onlara tapmaktadırlar.
Aynı şekilde laik sistemlerdeki herhangi bir partiye veya Allah (c.c)’ın dinine savaş açan herhangi bir fikre bağlı olan kişinin durumu da böyledir. Bu kimse de, bu fikirleri koyan düşünürleri ilah edinmiştir. Çünkü, bu düşünürlerin fikirlerine ve koydukları düzene boyun eğmiş, bağlanmış ve itaat etmiştir.
Bütün bu açıklamalardan sonra şunu tekrar hatırlatmakta fayda vardır: Dinler sadece hristiyanlık ve yahudilikten ibaret değildir. Dinler hem semavi hem de beşeridir. Hristiyanlık ve yahudilik dini semavi dinlerdir ve bunlar tahrif edilmiştir. Rasulullah (s.a.s) geldikten sonra bu dinlere bağlananların amelleri boşa gider.
Demokrasi, komünizm, ülkücülük, faşistlik, sosyalistlik, laiklik, hinduizm vb. gibi beşeri fikirler de aslında birer dindir ve bu dinlere bağlanan kimseler, kendilerini müslüman saysalar bile, müslüman değildirler. Bu kimseler, şirk işledikleri halde kendilerini müslüman ve muvahhid zanneden yahudi ve hristiyanlar gibidirler.
Zamanımızda hem üzücü, hem de hayret verici bir durum görmekteyiz. Demokrasi, laiklik veya sosyalizm dinine inandığı halde kendini müslüman sayan kimseler gittikçe çoğalmaktadır.
İşte bu kimseler kendilerini; laik müslüman, demokrat müslüman, sosyalist müslüman olarak isimlendirmektedirler. Bu şekilde bir isimlendirmeyi, ancak ve ancak İslam dininin ne olduğunu veya demokrasi ve laikliğin ne manaya geldiğini bilmeyen zır cahil kimseler yapar.
