İsrail Gazze'de yine bildik acıların yaşanmasına sebep olan ve daha da büyüyecek gibi görünen savaşın adımını attı. Gazze sokaklarına çok sayıda bomba yağdı.
İsrail her seçimden önce yaptığı gibi tekrar Filistin’e saldırdı. Çünkü "İsrail'de seçim varsa Filistin'de çok kan akacak demektir. Çünkü ne kadar çok Filistinli öldürülürse İsrail'de Hükümet o kadar çok oy alır." Bu basit önerme aslında İsrail’in vahşetini net bir biçimde ortaya koyuyor.
2001 seçimleri öncesi Ariel Şaron’un ikinci intifadayı başlatan provokatif Mescid-i Aksa ziyareti, 2006 seçimleri arefesinde çıkan Lübnan Savaşı ve 2009 seçimleri öncesi 1000 den fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği Gazze’ye yapılan kanlı saldırılar bugünü daha rahat yorumlama imkanı veriyor
2008-2009 yılları arasındaki saldırılarda yarısı çocuk olan bin 500 Filistinli dünyanın gözü önünde katledilmişti. İsrail, 1,5 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze'ye 27 Aralık 2008'de hava saldırısı başlattı. 3 Ocak 2008'de kara harekatına geçti.17 Ocak 2008 tarihinde ateşkes ilan etti ve 21 Ocak 2008 tarihinde tüm askerlerini Gazze'nin dışına çekti.
Timeturk.com'dan Nevzat Çiçek'in haberine göre 22 gün süren saldırılar sonucu 400'ü çocuk, 100'ü kadın en az 1500 Filistinli öldürüldü. Yaklaşık 2 bini çocuk 5 bin 500 kişi yaralandı. 22 bin ev ya yıkıldı ya da ciddi hasar gördü. 48 hükümet binası, 30 karakol, 20 cami yıkıldı. En az 100 bin Filistinli evsiz kaldı.
İsrail şimdi aynı alışkanlığı dünyanın gözü önünde tekrarlıyor.
Bu saldırının zamanlaması oldukça manidar! Bir taraftan Hicri Yılbaşı diğer taraftan ismini Tevrat’tan alan “Bukut Sutunu”.
Bir taraftan Amerikan seçimleri sonrasına denk gelmesi, diğer taraftan ise Esed’in uluslararası arenada daha çok güç kaybetmesi, Mısır Cumhurbaşkanlığına İhvan’dan Mursi’nin seçilmesi ve Filistin yönetiminin Birleşmiş Milletler’de yeni statü talebi çalışmaları bu saldırıyı diğerlerinden ayırıyor.
Bu açıdan bakıldığında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı aslında Gazze’den ziyade Esed’e nefes aldırmak için yapılan bir hamledir. Bu saldırı aynı zamanda İsrail’in fiziki olarak Ahmed el-Caberi'ye, manevi olarak Mursi'ye düzenlediği bir suikasttır.
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin Siyasi Danışmanı Muhammed Seyfüddevle’nin de dediği gibi:
“İsrail'in saldırısı Mısır devrimini ve Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'nin popülaritesini zedelemek istiyor.”
Burada esas olarak bu saldırının 1979 İsrail-Mısır Barış Antlaşması’nı tehdit edip etmeyeceği şuan tartışılmaya açılmış durumda olsa da uzmanlar bu saldırının esas olarak Mursi’yi de test ettiğini ifade ediyor. Uzmanlara göre Mısır asla bu aşamada İsrail ile savaşa girmez yada güç kullanmaz, çünkü Mısır böyle bir çatışmaya girerse 1,3 milyon Dolarlık Amerikan yardımından da yoksun kalma ihtimali var!
Diğer taraftan ise İsrail aynı zamanda bu hamle ile bütün gözleri Gazze’ye çevirterek Esed’e de can simidi oluyor. Nitekim Muhalif Suriye Kabileler Konseyi Sözcüsü İsmail el-Halidi de İsrail'in Gazze saldırısını kınayarak, uluslararası toplumdan saldırıyı durdurmak için müdahalede etmesini istedi. Halidi, yaptığı açıklamada “İsrail, Gazze'ye saldırı düzenleyerek, Suriye üzerinde toplanan dikkatleri Esed rejiminin halka karşı işlediği suçlardan başka yöne çekmeyi hedeflediğini” savundu.
Bu saldırının stratejik bir anlam var. İsrail ile Suriye arasındaki tansiyon ve Doha anlaşmasını takiben Devlet Başkanı Esed’in izolasyonu engellenmeye çalışılıyor.
İsrail bu saldırıyı da zamana yayacak ve Hizbullah’ında işin içine girmesine çalışacak ve böyle bir durumda da gözleri tamamen Esed’den alacak ve Esed’in iktidarını uzatacak.
İsrail’e son yenilgiyi tattıranın Lübnan’da Hizbullah Örgütü olduğu unutulmazsa Esed’in bu boşluğu nasıl dolduracağının en güzel fotoğrafı.
İsrail’in Gazze saldırısı aynı zamanda Netanyahu’nun Obama ile kopan hatları yeniden tamir etmek ve yeniden seçilebilmek için oldukça kanlı bir yolla bu durumu düzeltmeye çalıştığının da göstergesi. İsrail Amerika’ya bu saldırı ile “Benim güvenliğimi tehdit eden hiçbir politikaya burada izin vermem”diyor.
Diğer taraftan bu saldırı ile birlikte Filistin’in BM nezdindeki girişimlerini baltalamaya ve ertelemeye çalışıyor.
Netanyahu 22 Ocakta seçime girerken zaafa yer vermeyen güçlü lider imajını pekiştirmek istiyor ve bunun için kendinden önceki halefleri gibi Filistin’e saldırmayı adet haline getiriyor.
İsrail her seçimden önce yaptığı gibi tekrar Filistin’e saldırdı. Çünkü "İsrail'de seçim varsa Filistin'de çok kan akacak demektir. Çünkü ne kadar çok Filistinli öldürülürse İsrail'de Hükümet o kadar çok oy alır." Bu basit önerme aslında İsrail’in vahşetini net bir biçimde ortaya koyuyor.
2001 seçimleri öncesi Ariel Şaron’un ikinci intifadayı başlatan provokatif Mescid-i Aksa ziyareti, 2006 seçimleri arefesinde çıkan Lübnan Savaşı ve 2009 seçimleri öncesi 1000 den fazla Filistinlinin hayatını kaybettiği Gazze’ye yapılan kanlı saldırılar bugünü daha rahat yorumlama imkanı veriyor
2008-2009 yılları arasındaki saldırılarda yarısı çocuk olan bin 500 Filistinli dünyanın gözü önünde katledilmişti. İsrail, 1,5 milyon Filistinlinin yaşadığı Gazze'ye 27 Aralık 2008'de hava saldırısı başlattı. 3 Ocak 2008'de kara harekatına geçti.17 Ocak 2008 tarihinde ateşkes ilan etti ve 21 Ocak 2008 tarihinde tüm askerlerini Gazze'nin dışına çekti.
Timeturk.com'dan Nevzat Çiçek'in haberine göre 22 gün süren saldırılar sonucu 400'ü çocuk, 100'ü kadın en az 1500 Filistinli öldürüldü. Yaklaşık 2 bini çocuk 5 bin 500 kişi yaralandı. 22 bin ev ya yıkıldı ya da ciddi hasar gördü. 48 hükümet binası, 30 karakol, 20 cami yıkıldı. En az 100 bin Filistinli evsiz kaldı.
İsrail şimdi aynı alışkanlığı dünyanın gözü önünde tekrarlıyor.
Bu saldırının zamanlaması oldukça manidar! Bir taraftan Hicri Yılbaşı diğer taraftan ismini Tevrat’tan alan “Bukut Sutunu”.
Bir taraftan Amerikan seçimleri sonrasına denk gelmesi, diğer taraftan ise Esed’in uluslararası arenada daha çok güç kaybetmesi, Mısır Cumhurbaşkanlığına İhvan’dan Mursi’nin seçilmesi ve Filistin yönetiminin Birleşmiş Milletler’de yeni statü talebi çalışmaları bu saldırıyı diğerlerinden ayırıyor.
Bu açıdan bakıldığında İsrail’in Gazze’ye yönelik saldırısı aslında Gazze’den ziyade Esed’e nefes aldırmak için yapılan bir hamledir. Bu saldırı aynı zamanda İsrail’in fiziki olarak Ahmed el-Caberi'ye, manevi olarak Mursi'ye düzenlediği bir suikasttır.
Mısır Cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin Siyasi Danışmanı Muhammed Seyfüddevle’nin de dediği gibi:
“İsrail'in saldırısı Mısır devrimini ve Mısır Cumhurbaşkanı Mursi'nin popülaritesini zedelemek istiyor.”
Burada esas olarak bu saldırının 1979 İsrail-Mısır Barış Antlaşması’nı tehdit edip etmeyeceği şuan tartışılmaya açılmış durumda olsa da uzmanlar bu saldırının esas olarak Mursi’yi de test ettiğini ifade ediyor. Uzmanlara göre Mısır asla bu aşamada İsrail ile savaşa girmez yada güç kullanmaz, çünkü Mısır böyle bir çatışmaya girerse 1,3 milyon Dolarlık Amerikan yardımından da yoksun kalma ihtimali var!
Diğer taraftan ise İsrail aynı zamanda bu hamle ile bütün gözleri Gazze’ye çevirterek Esed’e de can simidi oluyor. Nitekim Muhalif Suriye Kabileler Konseyi Sözcüsü İsmail el-Halidi de İsrail'in Gazze saldırısını kınayarak, uluslararası toplumdan saldırıyı durdurmak için müdahalede etmesini istedi. Halidi, yaptığı açıklamada “İsrail, Gazze'ye saldırı düzenleyerek, Suriye üzerinde toplanan dikkatleri Esed rejiminin halka karşı işlediği suçlardan başka yöne çekmeyi hedeflediğini” savundu.
Bu saldırının stratejik bir anlam var. İsrail ile Suriye arasındaki tansiyon ve Doha anlaşmasını takiben Devlet Başkanı Esed’in izolasyonu engellenmeye çalışılıyor.
İsrail bu saldırıyı da zamana yayacak ve Hizbullah’ında işin içine girmesine çalışacak ve böyle bir durumda da gözleri tamamen Esed’den alacak ve Esed’in iktidarını uzatacak.
İsrail’e son yenilgiyi tattıranın Lübnan’da Hizbullah Örgütü olduğu unutulmazsa Esed’in bu boşluğu nasıl dolduracağının en güzel fotoğrafı.
İsrail’in Gazze saldırısı aynı zamanda Netanyahu’nun Obama ile kopan hatları yeniden tamir etmek ve yeniden seçilebilmek için oldukça kanlı bir yolla bu durumu düzeltmeye çalıştığının da göstergesi. İsrail Amerika’ya bu saldırı ile “Benim güvenliğimi tehdit eden hiçbir politikaya burada izin vermem”diyor.
Diğer taraftan bu saldırı ile birlikte Filistin’in BM nezdindeki girişimlerini baltalamaya ve ertelemeye çalışıyor.
Netanyahu 22 Ocakta seçime girerken zaafa yer vermeyen güçlü lider imajını pekiştirmek istiyor ve bunun için kendinden önceki halefleri gibi Filistin’e saldırmayı adet haline getiriyor.
Moderatör tarafında düzenlendi: