Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Kâbe'de Kadınların Yüzü Kapalı - Peçeli Namaz Kılmaları Caiz midir?

O Çevrimdışı

omer.hattap

Üyeliği İptal Edildi
Banned
selamun aleykum soyle bır soru var peygamber s.a.v kadınların hacda yuzlerini ve ellerini açmalarını emretmıs şimdi hacda kadınlar yuzlerını kapatıyorlar bır delilimi var yaptıklarının ve 2cisi kadınlar açık alanda namaz kılabılırmı eğer kılabılırse yuzlerını açmalarımı gerekıyor inşallah delilleriyle birlikte yazarsanız sevinirim selamun aleykum
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
omer.hattap;199837' Alıntı:
selamun aleykum soyle bır soru var

1- peygamber s.a.v kadınların hacda yuzlerini ve ellerini açmalarını emretmıs şimdi hacda kadınlar yuzlerını kapatıyorlar bır delilimi var yaptıklarının ve

2- kadınlar açık alanda namaz kılabılırmı? eğer kılabılırse yuzlerını açmalarımı gerekıyor inşallah delilleriyle birlikte yazarsanız sevinirim selamun aleykum

Aleykum selam we rahmetullah ;

1

حدثنا عبد الله بن يزيد: حدثنا الليث: حدثنا نافع، عن عبد الله بن عمر رضي الله عنهما قال: قام رجل فقال: يا رسول الله، ماذا تأمرنا أن نلبس من الثياب في الإحرام؟ فقال النبي صلى الله عليه وسلم: (لا تلبسوا القميص، ولا السراويلات، ولا العمائم، ولا البرانس، إلا أن يكون أحد ليست له نعلان فليلبس الخفين، وليقطع أسفل من الكعبين، ولا تلبسوا شيئا مسه الزعفران ولا الورس، ولا تنتقب المرأة المحرمة، ولا تلبس القفازين).تابعه موسى بن عقبة، وإسماعيل بن إبراهيم بن عقبة، وجويرية، وابن إسحق: في النقاب والقفازين. وقال عبيد الله: ولا ورس. وكان يقول: لا تنتقب المحرمة ولا تلبس القفازين. وقال مالك، عن نافع، عن ابن عمر: لا تنتقب المحرمة. وتابعه ليث بن أبي سليم.
Abdullah b. Ömer (r.anhuma) şöyle dedi:
Bir adam kalkarak şöyle dedi: Ey Allah'ın Rasulu! İhramlı iken hangi elbiseyi giymemizi emredersin?
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "İhramlı kişi gömlek, şalvar, sarık, burnus giyemez. Nalinleri (sandaletleri) yoksa mestlerini giyip ayak bileğindeki çıkıntılardan alt tarafını kessin. Zaferan ve vers ile boyanmış elbise giymeyin. İhramlı kadın yüzüne peçe takmasın, ellerine eldiven giymesin."
Ubeydullah şöyle rivayet etti: "İhramlı kadın yüzüne peçe örtemez, ellerine eldiven giyemez."
(Buhari, İhsar ve Cezai's Sayd, Bab 871, Hadis no: 1838; Tirmizî, hac 18; Nesâî, menâsik 33, 39; Muvatta, hac 15; Ahmed b. Hanbel, VI, 119; Beyhaki, es-Sunenu'l-kubra, V, 47)

Ebû Dâvûd dedi ki:
1. Şu (bir önceki) hadisi (aynen) el-Leys'in rivayet ettiği gibi, Mûsâ vasıtasıyla Nâfi'den (merfû olarak) Hatim b. İsmail ile Yahya b. Eyyûb de rivayet etti:
2. Bu hadisi Musa b. Târik da, Mûsâ b. Ukbe vasıtasıyla mevkuf olarak İbn Ömer'den rivayet etti.
3. Bu hadisi aynı şekilde (İbn Ömer'den) mevkuf olarak Ubeydullah b. Ömer ile Mâlik ve Eyyûb de rivayet etmiş(ler)dir.
4. İbrahim b. Saîd el-Medînî de (bu hadisi) Nâfi' ve İbn Ömer vasıtasıyla Peygamber (s.a.v) den (merfû' olarak ve şu manaya gelen lâfızlarla rivayet etti) "İhramlı bir kadın yüzünü örtemez ve eldiven takınamaz."
5. Ebû Dâvûd dedi ki: İbrahim b. Saîd el-Medinî, Medine halkından bir râvîdir. Kendisinden (rivayet edilen) fazla bir hadis yoktur.

(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 7 / 135-136)


Açıklama
el-Leys b. Sa'd'in, Nâfi', vasıtasıyla merfû' olarak rivâyet ettiği bu hadis-i şerifin tamamı şu anlama gelmektedir:
Bir adam ayağa kalkarak;
Yâ Rasûlullah, bize ihramlı iken hangi elbiseyi giymemizi emir buyurursunuz? dedi.
Rasûlullah (s.a.v) de: "Gömlek, don, sarık, bornoz ve mest giymeyiniz. Ancak bir kimsenin (dikişsiz) ayakkabı bulamaması mustesnadır. (O takdirde o kimse) mest giysin (ama) topukların aşağısından kessin, safran veya alaçehre sürülmüş bir elbiseyi de giymeyiniz. İhramlı bir kadın yüzünü örtemez ve eldiven giyemez" buyurdu. (Buhârî, cezâu's-Sayd 13)
Görülüyor ki, bu hadis-i şerif daha önce geçen 1825 numaralı Zuhrî hadisinin aynısıdır. Ancak Onlardan fazla olarak, "ihramlı bir kadın yüzünü örtemez ve eldiven giyemez" cümlesini ihtiva etmektedir.


Bazı Hükümler
1. İhramlı bir kadın yüzünü örtemez. Bu konuda icma vardır. Inşaallah ileride 33 numaralı babda bu konuyu daha ayrıntılı bir biçimde yeniden ele alacağız.
2. İhramlı bir kadının eldiven giymesi veya ellerim dikişli bir paçavra ile örtmesi caiz değildir.
Mâlikî ulemâsı ile Hanbelî ulemâsı, İbn Ömer, İshâk, sahih olan görüşüne göre İmâm Şafiî bu görüşte olduğu gibi, Hanefî ulemâsının meşhur olan görüşü de budur. Nitekim, ileride gelecek olan; "Rasûl-i Ekram'in, ihramlı kadınları eldiven giymekten, yüzlerini örtmekten, alaçehre ve safran sürülmüş elbise giymekten nehyettiğini" ifâde eden 1827 numaralı İbn Ömer hadisi de bu görüşü doğrulamaktadır.
Bu konuda Hattâbî şunları söylüyor:
İhramlı bir kadının eldiven takınması konusunda ulemâ ihtilâf etmişlerdir. Ulemânın çoğunluğuna göre ihramlı iken eldiven giyen kadın için herhangi bir ceza lazım gelmez. Bu görüşte olan ilim adamlarına göre, metinde geçen "eldiven" kelimesi, Peygamberin değil, ibn Ömer'in sözüdür. İmâm Şafiî'ye göre ise, ihramlı bir kadının ellerini kınalamasında herhangi bir sakınca yoksa da ellerini herhangi bir paçavra ile örtmesi fidye vermesini gerektirir.
Muhammed b. Hasen ve es-Sevrî'ye göre ihramlı bir kadının eldiven giymesi haram değildir. Sahâbe-i kiramdan Ali ile Âişe de bu görüştedir. Şafiî ulemâsından Muzem, İmâm Şafiî'nin de bu görüşte olduğunu rivayet etmiştir. İmâm Mâlik'in de bu görüşte olduğuna dâir bir rivayet vardır. Çünkü İbn Ömer (r.anhuma); "Kadının ihramı sadece yüzünde, erkeğinki ise, başındadır" buyurmuştur. Bu hadisi Dârakutnî ile Beyhakî rivayet ettiler. Bu hadisle ilgili olarak Beyhakî şunları söylemiştir: "Bu hadisi ed-Dâraverdi ve başkaları İbn Ömer'in sözü olarak rivayet ettiler. Dâraverdî bu hadisi Eyyûb b. Muhammed ve Nâfı' kanalıyla İbn Ömer'den merfû bir hadis olarak rivayet etmiştir. Hadisin metni (meâlen) şöyledir: Rasûlullah (s.a.v.) buyurdu ki:
"-Kadının ihramı sadece yüzündedîr". Dâraverdî bu hadisle ilgili görüşlerini şu şekilde dile getiriyor: "Eyyûb b. Muhammed Ebu'l-Cemei Yahya b. Main ve başkaları tarafından zayıf görülmektedir." (Beyhâkî, es-Sunenu'l-kubrâ V, 47)
Fakat Beyhakî'ye göre Eyyûb b. Muhammed güvenilir bir râvidir. Ebû Hatim O'nun hakkında “ = zararı yok, iyice" tabirim kullanmış. Zehebî ise, "Zuafâ" isimli eserinde sözü geçen râvi hakkında şunları söylemiştir: "Yahya b. Maîn O'nun zayıf olduğunu söylerken başkaları O'nun güvenilir bir râvi olduğunu ifâde etmişlerdir."
Hanefî ulemâsından el-Kâsânî de eldiven giymek konusundaki görüşlerini şu şekilde dile getiriyor: "Bu konuda bizim için delil "Saîd b. Ebî Vakkas'ın ihramlı kızlarına eldiven giydirdiğine" dâir rivayet edilen hadis-i şeriftir. Çünkü eldiven giymek elleri dikişli bir paçavra ile örtmek demektir. İhramlı bir kadının ellerini Örtmesinde bir sakınca olmadığı ise, bilinen bir gerçektir. Kadının ihramlı iken ellerini gömleğiyle örtmesinde bir sakınca olmadığına göre başka bir şeyle örtmesin de de bir sakınca olmaması icabeder. Fakat yüz bunun aksinedir. "Kadın ihramlı iken eldiven takamaz," anlamındaki nehye uymanın hükmü mendubtur. Bu yasağa uymamanın hükmü haram değildir. Bu mevzuda gelen hadislerin arasını uzlaştırmak ancak hadisin hükmünü bu şekilde anlamakla mümkündür.(Bedâiu's-Sanâil II, 186)

1. İhramlı bir kadının eldiven giymesinin caiz olmayacağım savunan ve delil olarak konumuzu teşkil eden hadise dayanan cumhûr-ı ulemâya göre bu hadis Peygamber (s.a.v)'e ulaşan merfû' bir hadistir. "Kadının ihramı ancak yüzündedir," anlamındaki İbn Ömer hadisi ise mevkuftur ve zayıftır. Merfû' ve sahih olan bir hadisin karşısında mevkuf ve zayıf olan bir hadise yer yoktur. Ayrıca konumuzu teşkil eden hadis mânâya sözle delâlet ettiği halde İbn Ömer hadisi mefhumuyla delâlet etmektedir. Bu sebeble konumuzu teşkil eden hadis ibn Ömer hadisine tercih edilir.
2. Eyyûb b. Muhammed Ebu'l-Cemel hadisi tenkide uğramıştır. Ebû Dâvûd hadisi karşısında bir değeri yoktur.
3. Sâ'd b. Ebî Vakkas hadisi sağlam bir senetle rivayet olunmamıştır ve mevkuf bir hadistir. Bu itibarla konumuzu teşkil eden hadis karşısında
hükümsüzdür.

Konumuzu teşkil eden hadise dayanarak, ihramlı bir kadının eldiven giymesinde bir sakınca görmeyen kimseler ise, cumhurun ileri sürdüğü delillere şu cevaplan veriyorlar:
1. el-Leys'in Nâfi vasıtasıyla merfû' olarak rivayet ettiği Ebû Dâvûd hadisini aynı zamanda Mûsâ b. Ukbe ile birlikte, Ubeydullah b. Ömer, Mâlik ve Eyyûb da yine Nâfi' vasıtasıyla İbn Ömer'den rivayet etmişlerdir.
2. İhramlı kadınlara eldiven giymeyi yasaklayan ibn Ömer hadisinin senedinde İbn İshâk vardır. Bilindiği gibi İbn İshâk Ubeydullah b. Ömer'e nisbetle hafıza yönünden daha aşağı derecelerde kalır.
Ayrıca Buhâri kadınların ihramlı iken eldiven giyemeyeceklerini ifade eden İbn Ömer hadisini rivayet ettikten sonra "Kadının eldiven giyemeyeceğini" ifade eden cümlenin İbn Ömer'e ait olduğunu ifade etmiştir. (Buhârî, cezâu's-Sayd, 13) Her iki tarafın görüşleri incelendikten sonra görülüyor ki deliller ihramlı bir kadının eldiven giymesinin caiz olmayacağını isbât etmektedirler.

a. Ebû Davud'un, metnin sonuna ilâve ettiği birinci taliki Nesâî merfû' olarak şu mânâya gelen lâfızlarla rivayet etmiştir:
İbn Ömer anlatıyor: Adamın biri ayağa kalkarak:
Yâ Rasûlullah! İhramda nasıl bir elbise giymemi emredersiniz? diye sordu. Rasûlullah (s.a.v) de:
"Gömlek, şalvar, mest giymeyin. Yalnız dikişsiz ayakkabısı bulunmayan yan taraflarını kestiği mestleri giyebilir. İhramlı kimse za'feran ve alaçehre sürülen hiçbir elbiseyi de giyemez, ihrama giren kadınlar da peçe ve eldiven takamazlar" buyurdu.! (Nesâî, menâsik 39)

b. Bu taliki aynı zamanda Beyhakî de Hafs b. Meysere, Musa b. Ukbe ve Nâfi vasıtasıyla Rasûl-u Ekram'e ulaştırmıştır: (bk. Beyhâkî, es-Sunenu'l-Kubrâ, V, 46, 47)

c. Yine Beyhakî bu ta'liki ayrıca Hz. Peygambere bir de Fudayl b. Suleyman, Mûsâ b. Ukbe, Nâfi' ve ibn Ömer vasıtasıyla eriştirmiştir.
(Beyhâkî, es-Sunenu'1-Kubrâ, V, 46, 47)
İkinci ta'likden anlaşılıyor ki, konumuzu teşkil eden ibn Ömer hadisinin bir kısmını da mevkuf olarak Mûsâ b. Târik, Mûsâ b. Ukbe'den, o da Nâfi'den, o da ibn Ömer'den rivayet etmiştir. Menhel muellifi bu ta'liki Hz. Peygambere eriştiren bir rivayete rastlayamadığını ifâde ediyor.
Üçüncü ta'liki ise Buhârî muallak olarak rivayet etmiş ve "ihramlı kadın eldiven giyemez" sözünün İbn Ömer'e ait olduğunu ifâde etmiştir. (Buhârî, cezâu's-Sayd 13)
Buhârî'nin ifâdesine göre konumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisini Ubeydullah "alaçehre" kelimesine kadar merfû olarak, gerisini de İbn Ömer'in sözü olarak rivayet etmiştir. (Bu ta'lîkin diğer rivayetleri İçin bk. Buhârî, Cezâu Sayd 13)

Dördüncü ta'lik ise, konumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisinin mânâ olarak ve senedi Rasûl-i Ekrem'e kadar ulaşan bir rivayetini göstermektedir. Ancak musannif Ebû Davud'un beşinci ta'likte ifâde ettiği gibi bu ta'likin senedinde Ebû İshak el-Medînî vardır ve bu râviden fazla bir hadis rivayet eden olmamıştır. Çünkü zayıf bir râvidir. İbn adiy'in beyânına göre; "bu râvi merfû bir hadis rivayet etmemiştir. Bü sebeple kendisine uyup da o'nun hadis rivayet ettiği şeyh'den hadisırivâyet eden olmamıştır. Zehebî, Mizânu'l-İ'tidâl'inde "bunun hadislerinin metruk olduğunu", İmâm Nevevî, "Et-Takrîb" isimli eserinde bu zâtın kimliğinin mec-hûl olduğunu söylüyor.

1826. ...İbn Ömer'den rivayet edildiğine göre Peygamber (s.a.v) "İhramlı bir kadın yüzünü örtemez ve eldiven takamaz" buyurmuştur.

1827. ... Abdullah b. Ömer'den rivayet olunduğuna göre, kendisi Rasûlullah (s.a.v)'ı kadınları ihramlarında iken eldiven ve peçe takmaktan, alaçehre ve safran sürülmüş şeyleri giymekten nehyederken ve;
"Kadınlar bunun dışında kalan giyeceklerden (ister) aspurla boyalı (olsun, ister) ipekli zinet, don, gömlek veya mest (olsun) istedikleri türden elbiseleri giysinler" (derken) işitmiştir.
Ebû Dâvûd dediki: Bu hadisi İbn İshak vasıtasıyla îbn Ömer'den Abde (b. Suleyman) ile Muhammed b. Seleme de "ve ma mes-selversu vezza'ferânufninessiyâbi" cümlesine kadar rivayet ettiler. Fakat daha gerisini nakletmediler.


Açıklama

Bu hadis-i şerifte ihramlı bir kadının eldiven ve peçe takmasının ve alaçehre ve safran gibi kokular sürülmüş olan elbiseleri giymesinin yasak olduğu, bunların dışında giyilmesi meşru olan her çeşit elbiseyi giyebilecekleri ifâde edilmektedir.

Bazı Hükümler

1. İhramlı bir kadının bilezik ve gerdanlık gibi ziynet eşyalarını takmasında ve dikişli, geniş ve uzun elbiseler giymesinde herhangi bir sakınca yoktur. Ancak alaçehre, safran gibi esanslar sürülmüş elbiseleri giymekle eldiven ve peçe takması yasaklanmıştır;

2. ihramlı bir kadının aspurla boyanmış bir elbiseyi giymesi caizdir. Câbir ve İbn Ömer'le Şafiî ve Hanbeli uleması bu görüştedir, delilleri ise, konumuzu teşkil eden Ebu Dâvûd hadisiyle İbn Ebî Muleyke'nin rivayet ettiği ve Beyhâkî'nin tahrîc ettiği "Âişe (r.anhâ) ihramlı iken aspur ile hafifçe boyanmış elbiseler giyerdi."(Beyhâkî, es-Sunenu'l-kubrâ, V, 59) anlamındaki hadis-i şeriftir. Ve Kasım b. Muhammed de "Âişe (r.anhâ) ihramlı iken aspurlu elbiseler giyerdi," dedi.
(İbn Hacer, Fethu'l-Bârî, IV, 149)

Ebû'z-Zubeyr'in Câbir'den rivayet ettiği, "Kadın ihramlı iken esanslı elbiseler giyemez ama aspur ile boyalı elbiseleri giyebilir. Ben aspuru bir esans olarak görmüyorum," (Beyhâkî, es-Sunenu'l-kubrâ, V, 59) anlamındaki hadis-i şerif de bu görüşü desteklemektedir.

3. Mâlikî ulemâsına göre ise, ihramh bir kadının vücudunu boyayacak şekilde aspurlu bir elbiseyi giymesi mekruhtur. Böyle bir elbiseyi giyen bir kadın bir kerahet işlemiş olursa da üzerine fidye vermek gerekmez.
Fakat konumuzu teşkil eden hadis-i şerif böyle bir hüküm çıkarmaya musait değildir.

4. Hanefî ulemâsına göre ise, aspurla boyanmış bir elbiseyi, ihramh bir kimse ancak boyası çıkmayıncaya kadar yıkanmış olmak şartıyla giyebilir. Aksi takdirde giyemez. Delilleri ise Ummu Seleme (r.anhâ)'dan rivayet edilen "kocası ölen kadın aspurla veya kırmızı çamurla boyanmış elbise giyemez," anlamındaki 2304 numaralı hadis-i şeriftir.
Hanefî ulemâsından Tahâvî'nin beyânına göre "bu hadis-i şerif aspurun esans cinsinden olduğuna ve bu yüzden kocası ölen bir kadının iddet beklerken aspur sürünmekten nehyedildiğine delâlet eder: Çünkü eğer aspur esans değil de zinet olduğundan dolayı yasaklanmış olsaydı ondan önce "asb" denilen kumaşları giymek yasak edilirdi. Çünkü "asb" denilen kumaşların ziynet olma niteliği aspura nisbetle daha fazladır. Oysa "asb", giymek hadis-i şeriflerde ihramh kadınlar için yasaklanmamıştır. Yine Hanefi ulemâsına göre İbn Ömer'in rivayet ettiği şu hadis-i şerif de aspurun ziynet olmadığını ifade eder:
Ömer (r.anh) Taİha b. Ubeydullah'ın ihramh olduğu halde boyalı bir elbise giydiğini görünce;
Ey Talha bu nedir? diye sordu.
Talha da: Ey mu'minlerin emiri, bu kurumuş kırmızı çamurdur, diye cevap verdi. Bunun üzerine Ömer; Ey topluluk sizler halkın kendisine örnek aldığı kişilersiniz. Fakat cahil birisi bu elbiseyi
(üzerinizde) görecek olursa Talha b. Ubeydullah ihramlı iken boyalı elbise giydi, der. Öyleyse ey topluluk sakın şu boyalı elbiselerden herhangi birini giymeyiniz! dedi. (Zurkânî, Şerhu'l-muvala', III, 17; Beyhâkî es-Sunenul-kubrâ, V, 60; Muvatta' hac 9)

Hanefi ulemâsından Kemaleddin b. el-Humâm'a göre de aspur güzel kokulardandır. Dolayısıyla ihramh bir kimse aspurla bir elbise giyemez. Kına da güzel kokulardan olduğu için ihramh bir kimsenin kına yakması da caiz değildir.
Konumuzu teşkil eden Ebû Dâvûd hadisi hakkında da İbnul-Hümâm şunları söylüyor: "Bu hadisin "Kadınlar bunun dışında kalan giyeceklerden aspurla boyalı, ipekli, zinet, don, gömlek veya mest istedikleri türden elbiseleri giyebilirler," kısmı mudrecdir. Yani Rasûl-u Ekram'in sözü değildir, râvilerden biri tarafından metne sıkıştırılmış bir ilâvedir." (İbnu'l-Humâm, Fethu'l-Kadîr, II, 144) Nitekim musanıf Ebû Davud'un metnin sonuna ilave ettiği talikta bu kısmın bulunmayışı ibn Hümâm'ın bu görüşünü te'yid etmektedir.
Tekmiletu-Menhel yazarına göre, ihramlı bir kimsenin aspurlu elbise giymesinin caiz olduğunu söyleyenlerin görüşleri daha isabetlidir. Metinde bulunan ilâvenin talikta bulunmayışı o ilâvenin kesinlikle mudrec olduğuna delâlet etmez. Çünkü bu hadiste olduğu gibi güvenilir bir râvinin başka râvilere nisbetle ziyâde olarak yaptığı rivayetler hadis ulemâsınca makbuldur. Çünkü bu ziyâde hafızası sağlam bir kimsenin hafızasında tutmaya muvaffak olduğu bir ziyâde demektir. Şayet söz konusu cümlenin Rasûl-u Ekrem'e ait olmadığı kabul edilse bile, bir sahâbî sözüdür. Sahabi sözü ise, Hanefîlerce delildir.
Konumuzu teşkil eden hadis Muhammed b. İshâk'tan çeşitli şekillerde rivayet edilmiştir. Bu rivayetler içerisinde en uzun ve tam olanı tercumesini sunduğumuz metindir.
Ebû Dâvûd metnin sonuna ilâve ettiği talik ile bu rivayetler ve aralarındaki farklara işaret etmek istemiştir. Talikte ifâde edildiği gibi bu hadisi Muhammed b. İshâk'tan rivayet eden sadece İbrahim b. Sa'd değildir. Söz konusu hadisi Muhammed b. İshâk'tan bizzat rivayet eden iki. râvi daha vardır:
1. Abde b. Suleyman,
2. Muhammedb. Seleme.
Ancak bunların her ikisi de rivayetlerinde, İbrahim b. Sâ'd'in rivayet ettiği metnin sonunda buhman "Kadınlar bunun dışında kalan giyeceklerden aspurla boyalı, ipekli, zinet, don, gömlek veya mest, istedikleri türden elbiseleri giyebilirler," anlamındaki cümleyi nakletmemişlerdir. Musannifin bu açıklamayı yapmaya lüzum görmesi, Muhammed b. İshâk hakkındaki tenkitlerden ileri gelmiştir. Musannif talikteki iki rivayeti de göstermekle bu hadisin zayıf olmadığını ifade etmek istemiştir.
Bu hadisi ta'likte görüldüğü şekliyle yani metindeki ziyâdeliği zikretmeden rivayet edenlerden biri de Ahmed b. Hanbel (r.a.)'dır. Yezîd b. Ebî Habib, İbn İshâk, Nâfi' ve İbn Ömer senediyle merfû' olarak ve şu manaya gelen lâfızlarla rivayet etmiştir: Ben Rasûlullah (s.a.v)'ı şu minber üzerinde ihramlı olan kimseleri kendilerine haram olan şeylerden nehyederek:
"Sarık, gömlek, don, bornoz ve mest giymeyiniz. Ancak mest giymek mecburiyetinde kalan kimse onu topuklarının altından kessin. Ala-çehre veya safran sürülmüş elbise de giymeyiniz" derken ve kadınları da eldiven ile peçe takmaktan ve alaçehre veya safran sürülmüş elbise giymekten nehyederken işittim.(el-Fethu'r-Rabbânî, XI, 194)
Hadisin merfû ve mevkuf olarak rivayet edildiği senedleri görmek için Tekmiletu'l-Menhel (I, 140)'e bakılabilir.

(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 7 / 141-143)



33. İhramlı Kadının Yüzünü Örtmesi

1833. ...Âişe (r.anhâ)'dan; demiştir ki:
Biz Rasûlullah ile birlikte ihramlı iken yanımıza suvariler gelirdi. Karşımıza geldikleri zaman (her) birimiz çarşafım başından yüzüne sarkıtır (ve yüzünü örter)di. Bizden uzaklaştıkları zaman da (yüzünü) açardı.
(Ebu Davud; 1833 ; İbn Mâce menâsik 23; Ahmed b. Hanbel, VI, 30; Beyhaki; es-Suneni'l-kubrâ, V, 48; Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 7/150 )


Açıklama

Bu hadis-i şerif, Veda haccında bulunan kadınların yabancı erkeklerle karşılaştıkları zaman çarşaflarını başlarından aşağıya doğru sarkıtarak yüzlerini onlardan gizlediklerini ve onların bulunmadığı yerlerde yüzleri açık olarak gezdiklerim ifâde etmektedir.

Bazı Hükümler

1. İhramlı kadının yabancı bir erkekle karşılaştığında ve ihtiyaç duyduğu zamanlarda yüzünü örtmesi caizdir.
Dört mezheb imamıyla birlikte Atâ, Sevrî ve îshâk'da bu görüştedirler. Fakat Hanefî ulemâsıyla, Şafiî ulemâsına göre, ihramlı bir kadının yüzünü örtmesinin câiz olabilmesi için kadının başından yüzüne doğru sarkıttığı çarşafın veya peçenin kadının tenine dokunmaması şarttır. Hanbelî ulemâsından bazıları da bu görüştedir.
Şayet sarkıttığı örtü tenine değer değmez, hemen teninden uzaklaştınrsa, bir şey lâzım gelmez. Fakat gücü yettiği halde kaldırmayacak olursa, o zaman kurban kesmesi icâb eder.
Bu konuda Hanbelî ulemasından İbn Kudâme şunları söylüyor:
"Ben İmâm Ahmed'in kadının yüzüne örttüğü çarşafın tenine değmemesi gerektiğine dair bir şart koştuğunu görmedim. Bu örtünün ihramlı kadının tenine değmemesi gerektiğini ifâde eden bir hadis de yoktur. Bu mevzuda gelen haberler de bunun aksini ifâde etmektedirler. Esasen yüzü örtmek üzere baştan aşağı doğru sarkıtılan bir örtünün tene değmemesi mümkün değildir. Hem de eğer söz konusu örtünün cilde değmemesi şart olsaydı, Rasûl-u Ekram (s.a.v) hadis-i şeriflerinde bu noktayı açıklamaktan geri durmazdı. İhramlı kadın yüzüne peçe ve benzeri şeyleri tutmaktan menedilmiştir."
Her ne kadar, İbn Kudâme "Eğer sözkonusu örtünün cilde değmemesi şart olsaydı, Rasûl-u Ekram (s.a.v), hadis-i şeriflerinde bu noktayı açıklamaktan geri durmazdı" demişse de, aslında Rasûl-u Ekram efendimiz, ihramlı bir kadının peçe kullanamayacağını ifâde eden (1825-1826) numaralı hadislerle ihramlı bir kadının yüzünü, tenine değecek şekilde bir peçeyle örtmesinin caiz olmadığını beyân etmiştir.
Konumuzu teşkil eden hadis-i şerifte, ihramh bir kadının yabancı bir erkekle karşılaştığı zaman yüzünü örteceği ifâde edildiği halde 1825-1826 numaralı hadislerde, kadının yüzünü peçe ve benzeri şeylerle örtmesinin yasak olduğundan bahsedilmektedir. Bu iki hadisin arasını şu şekilde uzlaştırmak mümkündür:

a. İhramlı bir kadının yüzünü tenine değecek şekilde bir peçe ile örtmesi caiz değildir.

b. Fakat tenine değmeyecek şekilde başından aşağı sarkıtarak örtmesi caizdir. Bu durumda kadın evde bir çatı altında veya şemsiye altında gölgelenen bir erkeğin durumundadır.

c. Yüzü örtmek üzere baştan aşağı sarkıtılan bir örtünün tene değmemesinin imkânsız olduğunu iddia etmek de doğru değildir. Çünkü karşıdan gelen yabancı bir erkeğin uzaklaşıp gidinceye kadar ihramlı bir kadının başından aşağı sarkıtacağı bir örtü ile tenine dokundurmadan yüzünü örtmesi mümkündür.


2. Kadının yabancı erkeklerle karşılaştığı zaman yüzünü örtmesi gerekir. Yüzünü açması yasaklanmıştır.
(Sunen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınları: 7 / 150-151)


****************
2
NAMAZ KILARKEN KADININ ERKEGIN HIZASINA VEYA ÖNÜNE GEÇMESİ (MUHAZAT)

Bir kimsenin karşısına geçme, ona karşı durma; cemaatle namaz kılarken bir kadının veya yetişkin bir kız çocuğunun bir erkeğin önünde veya hizasında arada engel olmaksızın durarak namaz kılması anlamında bir fıkıh terimi.

Böyle bir durumda önünde veya hizasında kadın bulunan erkeğin namazı bozulur. Fakat kadının namazı sahihtir.

Namaz kılacak cemaat değişik gruplardan oluştuğu zaman saflar; en önde erkekler, sonra erkek çocuklar, sonra kadınlar daha sonra da kız çocuklar bulunmak üzere düzenlenir. Bu düzenlemeye erkeklerle erkek çocukların uymaması namaza bir zarar vermez. Ama erkeklerle kadınların uymaması durumunda kadınla aynı hizada bulunan erkeğin namazı bozulur. Namazın bozulması farz olarak kılınan aynı namaz (imama uyma) için geçerlidir. Biri farz namazı kılarken diğerinin nafile kılmasında, aynı safta olsa , kadın önde olsa da namaz bozulmaz.

Bu konuda Ömer Nasuhi Bilmen’in İslam İlmihalinde Cemaat Namazı bölümü sf: 22 de konu hakkında şunlar kayıtlıdır:
Doğru olan şudur dört mezhebe göre de kadın erkekle aynı safta durup cemaat namazı kılamaz. Namazı fâsid olmasa bile (zaruret ve avrete riayet halinde) sünneti hiçe sayma anlamında bid’attır!.

Hanefilere göre: Bir kadın erkeklerin safı arasında olursa, iki yanında ve arkasındaki birer erkeğin namazı fasit olur... Üç kadın olursa iki yandaki erkekle birlik arkadaki bütün safların namazı fasit olur.”

“Kadınların en hayırlı safı en arka saf, en şerlisi de en ön saftır”.
(Muslim-Kitabı Salat:664) (Burada mescid de kadınlar kısmına işaret var. Ön saf erkeklere yakın olduğu için şerli olarak vasıflandırılıyor.)

Rasulullah, bize ummu Suleym’in (kendi annesi) evinde namaz kıldırdı. Bizi yanına aldı arkamıza çocukları koydu en arkaya da kadınları durdurdu.”
(Buhari ve Muslim, Enes’den tahric etmiştir. K .Mescid 1056)


Muhazatta erkeğin namazının geçersiz olması bazı şartlara bağlıdır:
1- Cemaate namaz kıldıran imam kadınların da imamı olmaya niyet etmiş olmalıdır.
2- Erkekten ileri veya onun hizasında namaz kılan kadın erginlik çağına gelmiş veya yetişkin bir kız olmalıdır. Bu kadının akraba, hanım veya yabancı bir kadın olması neticeyi değiştirmez.
3- Muhazat bir rukun süresince devam etmelidir.
4- Muhazat secdeli ve rukûlu bir namazda olmalıdır. Cenaze namazında muhazat namaz için bir engel teşkil etmez.
5- Erkek ve onun hizasında bulunan kadın aynı namazı birlikte cemaat olarak eda etmiş olmalıdır.
Şayet aynı namazı erkekle kadın yan yana durarak tek başına kılsalar veya biri tek başına, diğeri cemaatle kılsa eda yönünden ortaklı olmadığı için namazı sahihtir.
6- Erkekle kadın aynı yerde olmalıdır. Biri caminin alt, diğeri üst katında aynı hizada namaz kılsalar namazları sahih olur.
7- Erkek ile kadın arasında bir engel olmamalıdır. Arada direk veya bir kişilik bir boşluk olursa muhazat namaza zarar vermez.
Bu şartlar bulunur ve erkeklerin safı önünde kadınlar bir saf tutup namaz kılsalar erkeklerin hepsinin namazı bozulur. Erkekler arasında üç kadın bulunsa bunların sağ ve solundan birer erkek ile arkalarındaki her saftan üç erkeğin namazı bozulur. Ama iki veya bir kadın olursa sadece sağ ve soldan birer erkekle, arkadan iki veya bir erkeğin namazı bozulur.
Namazı bozulan erkekler birer engel durumunda olduklarından diğerlerinin namazı bozulmaz.
(Hâşiyetu't Tahâvî, s. 267-268; Halebi Sağîr s. 304-305. Kamus Tercümesi IV, s. 916. Ö. N. Bilmen, Büyük İslâm İlmihali, 151-152).
Mescid-i Haramda (kabe'de) Erkek ve Kadınların Bir Arada Namaz Kılmaları
Hac mevsiminde Mescidi Haram da erkek ve kadınların karışık vaziyette namaz kılmasında muhazat gerçekleşiyor mu? Gerçekleşiyorsa erkeklerin namazı bozulmuş sayılır mı?
Gerek İmama uyanın imamın önüne de durup namaz kılması gerekse kadınla erkeğin aynı hizada durup aynı imama uyarak aynı namazı kılmaları hakkında mezhep imamlarının görüş ve ictihadları farklıdır.
Maliki, Hanbeli ve Şafii mezheblerine göre, kadınla erkeğin yan yana durup namaz kılması, iki tarafında namazını bozmaz. Ancak bunda kerahet vardır. Kâbe de ise bu kerahette kalkar. Çünkü bu iki cinsin orada ayrı ayrı yerlerde durup namaz kılması çok zor, hatta bazen imkansızdır. O halde sözü edilen üç mezheb de muhazat hükmü yoktur.
O halde hac mevsiminde Hanefi Mezhebine bağlı bulunan kadınlar gibi tüm musluman kadınlar ve erkekler ayrı ayrı yerlerde namaz kılma imkanı bulmaya azami gayret sarf edip ayrı durmaya çalışmalıdırlar. Buna rağmen cemaatle namazı ayrı ayrı yerlerde kılma fırsatı bulamayıp namazı kaçırma durumları var ise, Allahtan avf dileyerek bir arada sözü edilen üç mezheb aliminin ictihadına uyarak kılabilirler. Bu bir fetvadır. (Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Celal Yıldırım)
Bu durumun ortadan kalkaması için; yetkili kişilerin (Tağutlara itaat etmeyi bırakıp) kadınlara ayrı bir yer tesis etmesi zaruridir!.
sancak12345;188868' Alıntı:
ahi hakkını helal et bende bişey sormak istiyorum sana zahmet

hanımı ile cemaat yaparken hizalama nasıl olmalı ? mesela bazen annem ile cemaat yapınca benim topuk hizamdan ve sağ tarafımda saf bağlayıp kılıyoruz.
Bi ahi vardı onla cemaat yaparken bende onun topuk hizasında saf bağlayıp kılardık hanımlardada böylemi bilmiyorum bu konu hakkında açıklama yaparsan sevinirim bu dediğim 2 kişilik cemaat olayı
Namazda Kadınların Hiza Tutması

Hanefi alimlerine göre; Erkek ve kadın, aynı safta aynı namazı aynı anda eda edemezler. Aksi takdirde namaz bozulur.
Cumhura göre ise böyle bir hiza kerahetle caizdir.

Namazın bozulması
(muhazat) için; Namaz kılan kadının, Erkekten ileri veya onun hizasında ; erginlik çağına gelmiş veya yetişkin bir kız olmalıdır. Bu kadının akraba, hanım veya yabancı bir kadın olması neticeyi değiştirmez.

Sadece Hanefi mezheb alimlerine göre; İmama uyduğu halde bir erkeğin yan tarafında veya önünde namaz kılan bir kadının namazı bâtıl olur.

Maliki, Hanbeli ve Şafii mezhebi alimlerine göre, kadınla erkeğin yanyana durup namaz kılması, iki tarafında namazını bozmaz. Ancak bunda kerahet vardır.
Aslolan Hanefilerde dahil olmak Tüm alimlere göre Kadınların; erkek ve çocuklardan sonra, kız çocuklarından da önde olarak kılmalarıdır.



Ailedeki fertlerin şu şekilde namazda safa durmaları gerekmektedir :

Erkek (baba) imam olur, erkek çocuklar onun arkasına (erkek çocuk tek ise imamın yarım veya 1 ayak -adım değil-gerisinde; iki ve daha fazla erkek çocuk var ise yer musaitse bir secde miktarı geride safa dururlar. Musait değilse; çocuklar, imamın sağlı sollu yanlarına yarım ayak geride dururlar) , anne; çocukların bir saf gerisine, kız çocukları da onun bir saf gerisine dururlar.
Fakat yer musait değilse, bunlar yarım veya bir ayak boyu geri dururlar. Hep beraber cemaatle namazlarını eda ederler.


Peygamber (s.a.v) şöyle buyurmuştur:
Baliğ olanlarınız arkamda dursunlar.”(Muslim,safları düzgün tutmak : C 1 sayf:181; Ebu Davud, imamın arkasında durma babı : C: 1, sayfa :105 ; Tirmizi, C: 1, sayfa : 31 ve Nesâi rivâyet etmiştir.)


’Erkekler için camideki en hayırlı saf ilk saftır. Onlar için en kötüsüyse son saftır. Kadınlar için sevabı en fazla olan saf, son saftır. En kötü (şerli) olan saf ise ilk saftır.’’ (Muslim, salat :132 ; Tirmizi, salat : 166 ; Nesai; İbn Mace; Darimi)

Evde sadece karı-koca varsa, bu durumda erkek imam olur, kadın da cemaat olur. Kadın imamdan bir saf boyu geride durur. Fakat yer musait değilse, kadın; imamın topuk hızasını (yarım ayak geri) geçmeyecek şekilde yanında durabilir. Bu konuda erkeğin kız kardeşi ve annesi vb. aynı hükümdedir. Hanefi alimlerine göre; aynı hizada dururlarsa namaz bozulur. Cumhura göre de kerahetle namaz sahihtir.
Namazı bu şekilde cemaatle kılmak sünnettir, kılanlar cemaat sevabını alırlar.

Kadının; kadına imamlığı ve namaz sahihse de mekruhtur. Şayet kadınlar kendi aralarında cemaatle namaz kılacak olurlarsa imamlığa geçecek kadın ortada, aralarında durur, önlerine geçmez. İmam olan kadının biraz önde durması mekruhtur.

images
Kabe'de Kadın; Erkekten Önde veya Aynı Hizada Namaz Kılınır mı?
Kadının, Peçeyle Namaz Kılması ve Musluman Kadının, Muşrik Kadının Yanında Tesetturünü Çıkarması Caiz mi?
 
T Çevrimdışı

talep

Üye
İslam-TR Üyesi
benm de kafama takılan sorularsan biriydi.. sorandan da yanıtlayandan da allah razı olsun.fakat şu zamanda hac ibadeti bu kadar kalabalığın arasında yapılırken yüzü nasıl açacağız..bizim yüzümüzü hiç görmeyen kişilerin orada görmesi fitneye ebep olmaz mı ?
 
Enfal.571 Çevrimdışı

Enfal.571

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
benm de kafama takılan sorularsan biriydi.. sorandan da yanıtlayandan da allah razı olsun.fakat şu zamanda hac ibadeti bu kadar kalabalığın arasında yapılırken yüzü nasıl açacağız..bizim yüzümüzü hiç görmeyen kişilerin orada görmesi fitneye ebep olmaz mı ?

Aise (r.a.) söyle demistir:" Bizler Rasulullah Salllallahu aleyhi ve sellem ile birlikte ihramda bulundugumuz halde binekliler yanibasimizdan gecerlerdi. Bizim hizamiza geldikleri vakit herbirimiz basinin üzerinddeki cilbabini yüzünün üstüne indirirdi. Bu yolculari geride biraktik mi yüzümüzü acardik" (Ebu Davud, Ibn Mace,; Ahmed,VI, 30; senedinde yezid b. ebi ziyad el-kuresi vardir. el -Arnavut, Hakim´deki bir sahidi dolayisiyla bu hadisin senedinin hasen oldugunu belirtmistir)


kardes ihramli oldugunuz zaman size yabanci olan erkekler sizi görecekse basinizdaki örtünüzü yüzünüze cekin, kendi basiniza oldugunuz yerlerde (otel,ev, cadir vs.) yüzünüzü örtmeyin....
tavafinizi-sayinizi yapip ve ihramdan ciktiktan sonra dilediginiz sekilde yüzünüzü pece veya baska seylerle örtebilirsiniz.
selametle
 
T Çevrimdışı

talep

Üye
İslam-TR Üyesi
bn tavaf ta ve saydan bahsediyorum.. tavafı ve sayı yaparken bir çok yabancı erkekle beraber oluyosunuz... oyle bi durumda nasıl davrasnczç.?
 
U Çevrimdışı

Ummu Ubeida

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
kardes ihramli oldugunuz zaman size yabanci olan erkekler sizi görecekse basinizdaki örtünüzü yüzünüze cekin, kendi basiniza oldugunuz yerlerde (otel,ev, cadir vs.) yüzünüzü örtmeyin....
tavafinizi-sayinizi yapip ve ihramdan ciktiktan sonra dilediginiz sekilde yüzünüzü pece veya baska seylerle örtebilirsiniz.
selametle

yukarıda yazıyor nasıl örteceqiniz ?
 
Üst Ana Sayfa Alt