I
Çevrimdışı
بســـم الله الرحمن الرحيم
Kader İle İlgili Tartışmalar
Bu konuda söylenecek söz çoktur, fakat bizim şimdiki maksadımız bu değildir. Bizim şimdiki asıl amacımız daha önceki ümmetlere benzemeni n bu ümmet için taşıdığı tehlikeyi vurgulama ktır. Çünkü yukarıdaki hadisin özü Peygamber imizin belirttiği gibi:
“İnsanoğlunun helak oluşunun temel sebebi kader hakkında tartışmaktır.” Sebebine gelince:
“Evren, aydınlık ve karanlık olmak üzere iki zıt gerçekten meydana gelmiştir” diyen Mecusîlerin mezhebi olsun, Evren'in “Kadîm (varlığının başlangıcı yok)” diyen Sabiileri n (yıldızlara tapanların) ve diğer maddecile rin mezhepler i olsun, bu ümmetin ve diğer ümmetlerin mecusîlerinin nice mezhepler i olsun, şeriatleri inkâr eden bir çok akımların mezhepler i olsun, bunların hepsi temelde kader konusuna dayanır.
(Mecûsiler: Aydınlığa, ateşe, karanlığa, güneşe, aya, tapan bir toplulukt ur. Evrenin iki tanrısı olduğuna inanırlar. İran ve çevresinde yaşarlar, İslam bu saçma inancı ortadan kaldırdı. Fakat Şii'ler, ihvan El-Safâ, Behai'ler, Nusayri'ler Batıniler, Kadercile r ve diğer ekoller üzerindeki izi tamamen silinmedi .)
(Sözlükte Sabiî: Dinini bırakıp başka bir dine giren kimse demektir. Sabii'ler, yıldızlara ve meleklere tapan bir cemaattır. Hiç bir dine inanmayıp doğdukları gibi yaşadıkları da söylenir. Geniş bilgi için bkz. Tefsir-i İbn Kesir, c. 1, s. 104.)
(Bu ümmetin mecûsilerinden amaç, Kaderiye ekolüdür. Bu ismin onlara Peygamber tarafından verildiğini bildiren hadisler vardır, İbn Mâce, H. No: 97, c. 1, s. ; Ebu Davud, Kitab El-Sünne, Kader babı Hadis No: 4691; Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 125; c. 5, s. 407; İbn Ebi Âsim, Kitab El-Sünne, c. 1, s. 144-145, H. No: 329. Konuyla ilgili diğer rivayetle r hadis imamlannc a zayıf görülmüş. Ancak rivayetle rin bazısı, bazısını takviye eder nitelikte dir. Bu adın onlara verilmesi ne gelince onlar, Allah şerri yaratmadı ve takdir etmedi, dediler. Mu'tezileler gibi, insanın kendi eylemleri nin yaratıcısı olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle Mecûsilere benzedile r. “Allah iyilikler in ve aydınlığın yaratıcısıdır.” sözleriyle de belki tıpatıp onlar gibiydile r, inançlarına göre şerrin, karanlığın yaratıcısı başkadır. Yüce Allah, zalimleri n bütün bu söylediklerinden uzaktır. Bkz. El-Firak Beyn El-Firak, s. 94-95; İbn Teymiye, Mecmu, El-Fetava, c. 8, s. 258-261.)
Sebebine gelince bu akımlar, Allah'ın eyleminin (fiilinin) sebebini, yani yaptıklarının nedenini tartışma konusu yaptılar. Böyle olunca Cenab-ı Allah'ı sıradan varlıklara benzetmen in gereği olarak, O'nun eylemleri ni nedene bağlayabilecekleri bir şey ortaya koymak istediler ve sapıklığın koyusuna düştüler. Çünkü ya Allah'ın eyleminin sürekli şekilde O'nun özüne yapışık olduğunu, ya bu eylemleri n iki ayrı yapıcısı (faili) olduğunu, ya eylemin bir kısmını Allah'ın ve diğer kısmını yaratıkların işlediklerini ileri sürmüşlerdir.
Öteyandan Allah'ın eylemi (fiili) ile emri arasında kendileri nce çelişki gördüklerinde de ya “O yaptığının zıddını emretmez” veya “O emrettiğinin zıddını takdir etmez” demişlerdir. Böylece kimi kaderi onaylayıp Allah'ın emrini inkâr ederken, kimi de, O'nun emrini onaylayıp kaderi inkâr etmiştir. Çünkü tarafların her ikisi de zaman zaman bu ikisinin (kader ile emrin) bağdaşmasını imkânsız saymışlardır. Tarafların her biri, karşı tarafın onayladığını inkâr ederken yanılgıya düşmüştür.
Bu sık sık böyle olur. Çünkü bir şeyin hükümlerinden, eklenti ve uzantılarından önce o şeyin özü, kendisi tartışmaya konu olur. Bu böyle olduğu için Peygamber imiz :
“Onun (Kur'an'ın) bildiğiniz kısımlarını uygulayınız ve bilmediğiniz kısımlarını da bilenlere havale ediniz” buyurmuştur.
Bu hadisleri burada ele almaktaki maksadımız, Kur'an-ı Kerim'den okuduğumuz Allah'ın (c.c.):
“Daha öncekiler gibi eğriliğe daldınız” buyruğuna paralel vurgulama ların sünnette ve hadiste varolduğunu göstermektir. İşte sahabiler den Vakıd-ı Leysi'nin (Vakıd-ı Leysi; Asıl adı, Muhammed, b. Müslim b. Abdullah İbn Şihab El-Zührî'dir. Beni Zühre b. Kilab kabilesin dendir. Künyesi, Ebu Bekir'dir. Ök hadis tedvincis i (toplayıp sistemati k bir hale getirmek) dir. Bir kısım sahabiden hadis dinlemiştir. Medine Tabii'lerindend ir. Güvenilir hadis hafızıdır. Hadisin sağlamlığı üzerinde çok titizdir. Dördüncü kuşak Tabiilerd en olan bu zat H. 125'de vefat etti. (Allah rahmet etsin) Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 207, Biyografi No: 702. El-Cerh Ve El-Ta'dil, c. 8, s. 71-74, biyografi No: 318.) şu anlattıkları da bu kategorid endir:
“Peygamber imizle birlikte Huneyn savaşına çıkmıştık. O sırada biz daha yeni müslüman olmuştuk. Bir ara müşriklerin bir ağacın çevresinde halkalandıkları ve silâhlarını da bu ağaca astıklarını gördük. Buna “Zat-ı Envat” adını veriyorla rdı.
Biz de bir ağacın yanına varınca Peygamber imize:
“Ya Rasûlüllah, biz de, onlar gibi, zat-ı Envat yapalım mı?” deyince Rasûlüllah bize şu cevabı verdi:
“Allahuekb er! Bu dediğiniz onların gelenekle rinden biridir. Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederek söylüyorum ki, bu söyledikleriniz, İsrailoğullarının Musa'ya “ey Musa, onların nasıl ilâhları varsa bize de öyle bir ilâh yap” (Araf, 138) demelerin e benzer. Sizden öncekilerin gelenek ve adetlerin e ilerde düşünmeden dalacaksınız.” ( M. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 218, Ebi Vakid El-Leysî'ye dayanarak; Tirmizî, Kitab El-Fiten, Sizden Öncekilerin Törelerine Oldumolası Atılacaksınız Babı, H. No: 2180, c. 4, s. 475. Hadise İ Malik'in Muvattasında ve Nesaî'nin Sünen'inde (El-Sünen-i Suğra -Küçük Sünen) rastlıyamadım.)
Bu arada daha önce sunduğumuz bu konudaki iki hadisi tekrar hatırlayalım.
Buhari ile Müslim'in Ebu Said-ül Hudri'ye dayandırarak yer verdikler i ilk hadiste Peygamber imiz şöyle buyurmuştu:
“Sizden öncekilerin gelenekle rine kesinlikl e kılıkılına uyacaksınız. Öyle ki, onlar kertenkel e deliğine girse siz de (mutlaka bir hikmeti vardır) diyerek oraya gireceksi niz.”
Sahabiler in:
“Ya Rasûlüllah, bizden öncekilerden kasdınız yahudiler ile hrıstiyanlar mıdır?” şeklindeki sorusuna karşılık Rasûlüllah:
“Başka kimler olabilir?” diye cevap verdi.
Buharî'de (İmam Buharî: Asıl adı, Muhammed b. İsmail b. İbrahim b. El-Muğira, El-Caferi El-Buharîdir. Künyesi, Ebu Abdullah'dır. Allah'ın kitabından sonra, en sahih kitabın sahibidir . Ümmet, hadis konusunda imam olduğunda birleşmiştir. İbn Hacer El-Takrib isimli eserinde, “Hadis ezberleme de dağ, güvenilir hadisçilikte dünyanın imamıdır.” diyor. H. 256'da 62 yaşındayken vefat etti. (Allah rahmet etsin) Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 144, Biyografi No: 43.) yer alan ve Ebu Hureyre tarafından rivayet edilen ikinci hadiste de Peygamber imiz şöyle buyurmuştu:
“Ümmetim dirsek dirsek, karış karış daha önceki dönemlerin yolunu benimseye cektir.” (S. Buhari, Kitab El-Î'tisam, Bi El-Kitab ve El-Sünne, Peygamber in “Sizden öncekilerin törelerine mutlaka uyacaksınız” sözü babı, H. No: 7319, Feth El-Bari, c. 13, s. 200.)
Sahabiler in:
“Persleri ve Bizanslıları mı kastediyo rsunuz” şeklindeki sorusuna Peygamber imiz:
“Daha başka kimler var ki?” diye karşılık vermiştir.
Bütün bu hadislerd e haber kaynağı olan Peygamber imiz, bu benzeme olaylarının meydana geleceğini önceden bildirmiş ve böyle yapacak olanları kınamıştır. Tıpkı Kıyamet gününün eşiğinde meydana gelecek olan alâmet nitelikli kötülükleri ve işlenecek olan büyük haramları önceden haber verişi gibi.
Bunlardan açıkça anlaşılıyor ki; yahudiler e, hrıstiyanlara, perslere ve bizanslılara benzemek gerek Allah'ın ve gerekse Peygamber imizin kınadıkları bir tutumdur. Bizim buradaki amacımız da bunu belirtmek tir.
Kader İle İlgili Tartışmalar
Bu konuda söylenecek söz çoktur, fakat bizim şimdiki maksadımız bu değildir. Bizim şimdiki asıl amacımız daha önceki ümmetlere benzemeni n bu ümmet için taşıdığı tehlikeyi vurgulama ktır. Çünkü yukarıdaki hadisin özü Peygamber imizin belirttiği gibi:
“İnsanoğlunun helak oluşunun temel sebebi kader hakkında tartışmaktır.” Sebebine gelince:
“Evren, aydınlık ve karanlık olmak üzere iki zıt gerçekten meydana gelmiştir” diyen Mecusîlerin mezhebi olsun, Evren'in “Kadîm (varlığının başlangıcı yok)” diyen Sabiileri n (yıldızlara tapanların) ve diğer maddecile rin mezhepler i olsun, bu ümmetin ve diğer ümmetlerin mecusîlerinin nice mezhepler i olsun, şeriatleri inkâr eden bir çok akımların mezhepler i olsun, bunların hepsi temelde kader konusuna dayanır.
(Mecûsiler: Aydınlığa, ateşe, karanlığa, güneşe, aya, tapan bir toplulukt ur. Evrenin iki tanrısı olduğuna inanırlar. İran ve çevresinde yaşarlar, İslam bu saçma inancı ortadan kaldırdı. Fakat Şii'ler, ihvan El-Safâ, Behai'ler, Nusayri'ler Batıniler, Kadercile r ve diğer ekoller üzerindeki izi tamamen silinmedi .)
(Sözlükte Sabiî: Dinini bırakıp başka bir dine giren kimse demektir. Sabii'ler, yıldızlara ve meleklere tapan bir cemaattır. Hiç bir dine inanmayıp doğdukları gibi yaşadıkları da söylenir. Geniş bilgi için bkz. Tefsir-i İbn Kesir, c. 1, s. 104.)
(Bu ümmetin mecûsilerinden amaç, Kaderiye ekolüdür. Bu ismin onlara Peygamber tarafından verildiğini bildiren hadisler vardır, İbn Mâce, H. No: 97, c. 1, s. ; Ebu Davud, Kitab El-Sünne, Kader babı Hadis No: 4691; Müsned-i Ahmed, c. 2, s. 125; c. 5, s. 407; İbn Ebi Âsim, Kitab El-Sünne, c. 1, s. 144-145, H. No: 329. Konuyla ilgili diğer rivayetle r hadis imamlannc a zayıf görülmüş. Ancak rivayetle rin bazısı, bazısını takviye eder nitelikte dir. Bu adın onlara verilmesi ne gelince onlar, Allah şerri yaratmadı ve takdir etmedi, dediler. Mu'tezileler gibi, insanın kendi eylemleri nin yaratıcısı olduğuna inanıyorlardı. Bu nedenle Mecûsilere benzedile r. “Allah iyilikler in ve aydınlığın yaratıcısıdır.” sözleriyle de belki tıpatıp onlar gibiydile r, inançlarına göre şerrin, karanlığın yaratıcısı başkadır. Yüce Allah, zalimleri n bütün bu söylediklerinden uzaktır. Bkz. El-Firak Beyn El-Firak, s. 94-95; İbn Teymiye, Mecmu, El-Fetava, c. 8, s. 258-261.)
Sebebine gelince bu akımlar, Allah'ın eyleminin (fiilinin) sebebini, yani yaptıklarının nedenini tartışma konusu yaptılar. Böyle olunca Cenab-ı Allah'ı sıradan varlıklara benzetmen in gereği olarak, O'nun eylemleri ni nedene bağlayabilecekleri bir şey ortaya koymak istediler ve sapıklığın koyusuna düştüler. Çünkü ya Allah'ın eyleminin sürekli şekilde O'nun özüne yapışık olduğunu, ya bu eylemleri n iki ayrı yapıcısı (faili) olduğunu, ya eylemin bir kısmını Allah'ın ve diğer kısmını yaratıkların işlediklerini ileri sürmüşlerdir.
Öteyandan Allah'ın eylemi (fiili) ile emri arasında kendileri nce çelişki gördüklerinde de ya “O yaptığının zıddını emretmez” veya “O emrettiğinin zıddını takdir etmez” demişlerdir. Böylece kimi kaderi onaylayıp Allah'ın emrini inkâr ederken, kimi de, O'nun emrini onaylayıp kaderi inkâr etmiştir. Çünkü tarafların her ikisi de zaman zaman bu ikisinin (kader ile emrin) bağdaşmasını imkânsız saymışlardır. Tarafların her biri, karşı tarafın onayladığını inkâr ederken yanılgıya düşmüştür.
Bu sık sık böyle olur. Çünkü bir şeyin hükümlerinden, eklenti ve uzantılarından önce o şeyin özü, kendisi tartışmaya konu olur. Bu böyle olduğu için Peygamber imiz :
“Onun (Kur'an'ın) bildiğiniz kısımlarını uygulayınız ve bilmediğiniz kısımlarını da bilenlere havale ediniz” buyurmuştur.
Bu hadisleri burada ele almaktaki maksadımız, Kur'an-ı Kerim'den okuduğumuz Allah'ın (c.c.):
“Daha öncekiler gibi eğriliğe daldınız” buyruğuna paralel vurgulama ların sünnette ve hadiste varolduğunu göstermektir. İşte sahabiler den Vakıd-ı Leysi'nin (Vakıd-ı Leysi; Asıl adı, Muhammed, b. Müslim b. Abdullah İbn Şihab El-Zührî'dir. Beni Zühre b. Kilab kabilesin dendir. Künyesi, Ebu Bekir'dir. Ök hadis tedvincis i (toplayıp sistemati k bir hale getirmek) dir. Bir kısım sahabiden hadis dinlemiştir. Medine Tabii'lerindend ir. Güvenilir hadis hafızıdır. Hadisin sağlamlığı üzerinde çok titizdir. Dördüncü kuşak Tabiilerd en olan bu zat H. 125'de vefat etti. (Allah rahmet etsin) Bkz. Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 207, Biyografi No: 702. El-Cerh Ve El-Ta'dil, c. 8, s. 71-74, biyografi No: 318.) şu anlattıkları da bu kategorid endir:
“Peygamber imizle birlikte Huneyn savaşına çıkmıştık. O sırada biz daha yeni müslüman olmuştuk. Bir ara müşriklerin bir ağacın çevresinde halkalandıkları ve silâhlarını da bu ağaca astıklarını gördük. Buna “Zat-ı Envat” adını veriyorla rdı.
Biz de bir ağacın yanına varınca Peygamber imize:
“Ya Rasûlüllah, biz de, onlar gibi, zat-ı Envat yapalım mı?” deyince Rasûlüllah bize şu cevabı verdi:
“Allahuekb er! Bu dediğiniz onların gelenekle rinden biridir. Nefsimi kudret elinde tutan Allah'a yemin ederek söylüyorum ki, bu söyledikleriniz, İsrailoğullarının Musa'ya “ey Musa, onların nasıl ilâhları varsa bize de öyle bir ilâh yap” (Araf, 138) demelerin e benzer. Sizden öncekilerin gelenek ve adetlerin e ilerde düşünmeden dalacaksınız.” ( M. Ahmed b. Hanbel, c. 5, s. 218, Ebi Vakid El-Leysî'ye dayanarak; Tirmizî, Kitab El-Fiten, Sizden Öncekilerin Törelerine Oldumolası Atılacaksınız Babı, H. No: 2180, c. 4, s. 475. Hadise İ Malik'in Muvattasında ve Nesaî'nin Sünen'inde (El-Sünen-i Suğra -Küçük Sünen) rastlıyamadım.)
Bu arada daha önce sunduğumuz bu konudaki iki hadisi tekrar hatırlayalım.
Buhari ile Müslim'in Ebu Said-ül Hudri'ye dayandırarak yer verdikler i ilk hadiste Peygamber imiz şöyle buyurmuştu:
“Sizden öncekilerin gelenekle rine kesinlikl e kılıkılına uyacaksınız. Öyle ki, onlar kertenkel e deliğine girse siz de (mutlaka bir hikmeti vardır) diyerek oraya gireceksi niz.”
Sahabiler in:
“Ya Rasûlüllah, bizden öncekilerden kasdınız yahudiler ile hrıstiyanlar mıdır?” şeklindeki sorusuna karşılık Rasûlüllah:
“Başka kimler olabilir?” diye cevap verdi.
Buharî'de (İmam Buharî: Asıl adı, Muhammed b. İsmail b. İbrahim b. El-Muğira, El-Caferi El-Buharîdir. Künyesi, Ebu Abdullah'dır. Allah'ın kitabından sonra, en sahih kitabın sahibidir . Ümmet, hadis konusunda imam olduğunda birleşmiştir. İbn Hacer El-Takrib isimli eserinde, “Hadis ezberleme de dağ, güvenilir hadisçilikte dünyanın imamıdır.” diyor. H. 256'da 62 yaşındayken vefat etti. (Allah rahmet etsin) Takrib El-Tehzib, c. 2, s. 144, Biyografi No: 43.) yer alan ve Ebu Hureyre tarafından rivayet edilen ikinci hadiste de Peygamber imiz şöyle buyurmuştu:
“Ümmetim dirsek dirsek, karış karış daha önceki dönemlerin yolunu benimseye cektir.” (S. Buhari, Kitab El-Î'tisam, Bi El-Kitab ve El-Sünne, Peygamber in “Sizden öncekilerin törelerine mutlaka uyacaksınız” sözü babı, H. No: 7319, Feth El-Bari, c. 13, s. 200.)
Sahabiler in:
“Persleri ve Bizanslıları mı kastediyo rsunuz” şeklindeki sorusuna Peygamber imiz:
“Daha başka kimler var ki?” diye karşılık vermiştir.
Bütün bu hadislerd e haber kaynağı olan Peygamber imiz, bu benzeme olaylarının meydana geleceğini önceden bildirmiş ve böyle yapacak olanları kınamıştır. Tıpkı Kıyamet gününün eşiğinde meydana gelecek olan alâmet nitelikli kötülükleri ve işlenecek olan büyük haramları önceden haber verişi gibi.
Bunlardan açıkça anlaşılıyor ki; yahudiler e, hrıstiyanlara, perslere ve bizanslılara benzemek gerek Allah'ın ve gerekse Peygamber imizin kınadıkları bir tutumdur. Bizim buradaki amacımız da bunu belirtmek tir.