A
Çevrimdışı
Murat Burtaş
İsmail Beşikçi: Kavmi kimliği Türk olan Kürt ulusalcısı bir sosyalist!
Kürdistan'daki siyasal inisiyatifin Hizbullah'ın eline geçmesinden ürkmüş, ''Tehlike! çanları çalmak''la uğraşıyor. Kadim Hizbullah paranoyasını her fırsatta dışa vuruyor...
Üstelik İslamo-fobi sirenlerini beraber çalan fesad/kartel medyasının servis ettiği kof haberleri Hizbullah'a karşı koz olarak kullanıyor...
''Türk İslam Sentezi ve Kürt Sorunu'' başlıklı yazısının bir yerini -her ne hikmetse- Hizbullah'a iftirayla süslüyor!..
Kürtlere yapılan zulümler karşısında hassas olduğu görüntüsü verenlerin, söz konusu Kürtler Müslümanlar olunca nasıl da ahlaktan uzak bir tarz-ı siyaset izlediklerini açıkça müşahade ediyoruz...
Hem PKK'nin, hem muhalifi olduğunu iddia ettiği sistemin, Hizbullah karşıtı ideolojik argümanlarını fütursuzca isti'mal ediyor...
''Hizbullah’ı vurayım da etik önemli değil'' diyen sosyalist/ulusalcı koronun yüksek akıllı, akıldane entellerinin durumu maalesef bu...
Kürt ulusalcılarının, Hizbullah'ı sığ, kıt, dar ve bağnaz ideolojik söylemlerden uzak bir objektiflikle değerlendirme cesaretleri hiç olmadı...
Hizbullah'ın ''Kürt karşıtı'' olduğu iddiasına kargalar bile gülerken, İsmail Beşikçi bu kelimeleri rastgele raksettiriyor.
Yoğunluklu olarak Bilad-ı Ekrad'da, Efrad-ı Ekrad içinde yükselişe geçen Hizbullah'ın, ''Kürt karşıtı'' olduğu şeklindeki sosyolojik ve siyasal gerçeklikle hiç bir bağlantısı olmayan sabıkalı çıkışının neresine itibar edilebilir?
Beşikçi'nin Hizbullah obsesyonu/saplantısı dal budak salmış...
Akademik ahlakı ve Bilimsel şerefi olmayan bu şahıs nedense muazzam ve müthiş akıl sahibi olarak Kürtlere takdim edilir...
Hizbullah mevzu bahis olunca insanî ve insafî hiç bir erdem ulusalcılarda bulunmuyor...
Bakın İsmail Beşikçi ne diyor: ''Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım, 29 Kasım 1999 da, Hizbullahçılar tarafından, İstanbul’da, Fatih’deki bürosundan alınarak kaçırıldı. … Sorgusuna ilişkin görüntüleri içeren kaset, Elazığ’da bir hücre evinde bulundu.
Hizbullah’ın, PKK’nin Kürd toplumundaki etkinliğini kırmak için, devlet tarafından kurulup eğitildiği biliniyor. Hizbullah’ın dağdaki PKK’ye karşı değil, şehirlerdeki Kürd yurtseverlerine karşı mücadele ettiği, Kürd yurtseverlerini, gündüz vakti, enselerinden tek kurşunla katlettiği de biliniyor. Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın, kaçırılmasını, sorgulanmasını, katledilmesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bu olayın Gülen Cemaatı tarafından nasıl değerlendirildiğini irdelemek ufuk açıcı olabilir.''
Bu nasıl bir tahlil ve analiz dehalığıdır ki, kalemin şerefini kirletiyor...
Yazısında eleştiri konusu ettiği Gülen cephesinin komplosuna uğramış İhya-Der'i, ''hücre evi'' diye nitelemesi açık bir ahlaksızlık örneğidir... Hızını alamamış olacak ki, İslami mücadele veren İhya-Der'i, ''hücre evi'' görme halüsinasyonuna tutulmuş...
Bir taraftan Fetullah Gülen grubuna çatarken, diğer taraftan konu Hizbullah'a gelince; Gülen medyasının Hizbullah’ı karalama ve karartma kampanyasında kullandığı enformatik enstrümanları gündemleştirmesini nasıl okuyacağız?..
Yoğun eleştiri bombardımanına tuttuğu Gülen grubunun, Hizbullah'a karşı kullandığı kirli anti-propaganda dilini kuşanması, Beşikçi'nin Hizbullah paranoyasını deşifre etmesi açısından büyük öneme sahip...
Türk İslamcılığa itiraz edenlerin, Türk İslamcıların Hizbullaha yönelik sürdürdüğü pejmürde ve pejoratif dezenformasyon dilini kutsaması, korkunç bir ideolojik tutarsızlığı işar ediyor...
Madem Türk İslamcılığını lanetliyorsunuz, öyleyse niçin onun argümanlarına tutunma ihtiyacı hissediyorsunuz?..
Bununla birlikte Türk İslamcı çizgi ne kadar sorunluysa, Kürt İslamcı sentezcilik de en az onun kadar sorunludur. ''Abdestli Kapitalizm'' ne kadar lanetliyse ''Abdestli Sosyalizm'' ve ''Abdestli Milliyetçilik'' de o kadar lanetlidir...
Biz, “abdestli”-“abdestsiz” cahiliyye'nin her türlüsüne karşıyız...
Beşikçinin iddialarına dönecek olursak;
Hizbullah ve PKK aynı zaman dilimlerinde örgütlenmeye giden yapılar...
Oluşum aşamasında birbirlerinin kuruluşundan haberi olmayan iki yapılanmanın, birbirlerinin karşıtı olarak ortaya çıktığı söylencesi havada kalıyor...
İran İslam devrimi ile beraber yükselişe geçecek İslami dalganın hızını kesmek için PKK'nin önünün açıldığı söylenebilir...
Her türlü şiddetten uzak durmaya çalışan PSK'nin (Partiya Sosyalisté Kurdistan) gazını alıp, PKK'yi derin devletin palazlandırdığı (yüzlerce delile sahip) bir gerçek...
Hizbullah ise kurulduğu tarihten, 1991 yılına kadar şu an bilfiil yürüttüğü kültürel çalışmalarla gün be gün büyüyordu.
Hizbullah'ın yükselişini gören PKK'nin, bu durumdan rahatsız olup Ergenekoncu derin sistemin desteğiyle Hizbullah'ı imhaya kalkıştığını kim inkar edebilir?
Şu an bile Hizbullah şiddetten ısrarla kaçındığı halde PKK'nin bine yakın irili ufaklı saldırısı yüzlerce yaralamaya, Yüksekova'da katle yol açmışken ve Hizbullah hala PKK'nin istikbarına karşılık vermemişken, İsmail Beşikçi kime neyin gazelini okuyor?
Şimdi Hizbullah mı PKK'nin Kürt toplumundaki etkinliğini kırmaya çalışıyor, yoksa PKK mi Hizbullah'ın Kürt toplumundaki etkinliğini kırmaya çalışıyor?..
Vicdanı hala diri olanların verecekleri cevap belli...
Hizbullah’ın PKK'nin kırsal birimlerinin saldırılarına defalarca uğradığı ve şiddetli çatışmalara giriştiği herkesçe biliniyor...
Hizbullah'ın yoğun olduğu köylere yönelik roketli ve ağır taramalı yüzlerce PKK baskınına Hizbullah’ın karşılık verip dağdaki PKK mensuplarından onlarcasını öldürdüğü vakıası görmezden geliniyor...
İdil, Cizre, Nusaybin, Silvan, Karacadağ ve daha bir çok kırsal mıntıkada, PKK'nin dağdaki birimleriyle Hizbullah mensupları karşı karşıya gelmiştir...
Özellikle PKK'nin ileri gelenlerinden ''Bahoz Erdal'' kod adlı Fehman Hüseyin'in yönlendirmesiyle, kimi zaman 500-600 kişilik kalabalıklarla bayram havasında Hizbullah’ın yoğunluklu olduğu köyler hedef alınmıştır...
Hizbullah mensuplarının hazırlıklı olmaları sonucu ağır kayıp veren taraf çoğunlukla PKK olmuştur...
Hizbullah şehirde ise PKK'nin milis güçlerine, Hizbullah’a karşı acımasız bir dil kullanan medya ayağına ve istihbarat sağlayan mensuplarına yönelmiştir...
Şayet hiç bir şeyden haberi olmayan masum insanlar vurulmuş olsaydı, PKK bugüne kadar süren yoğun feryadını etmezdi...
Bu söylemlerin arkasında Hizbullah'a karşı alınan ağır yenilginin büyük etkisi var...
PKK'nin kitlesine ''Hizbullah'a karşı yenildik'' demesi mümkün müydü?..
Üç günde bitireceğini iddia ettiği Hizbullah, PKK'ye ağır bir tokat atınca, yenilgisini gizlemek ve tabanını kaybetmemek için vaziyeti Hizbullah dışı bir güce bağlama kurnazlığına yönelmiştir...
Son olarak tekrar soruyorum; İsmail Beşikçi neden karşı olduğunu ısrarla iddia ettiği PKK'nin ve Gülen medyasının jargonunu Hizbullah cemaatine karşı kullanıyor?..
Önce Hizbullah hakkındaki ''doğru bilinen yanlışlar'' ve ''yanlış bilinen doğrular''la yüzleşmeli... Şahsen İsmail Beşikçi'nin Hizbullah hakkında zerre kadar araştırma ve bilgiye dayalı fikre sahip olduğunu düşünmüyorum...
Hizbullah hakkında yazdıkları; düşündükleri mi, düşündürüldükleri mi?.. Bu da önemli...
İsmail Beşikçi'nin Hizbullah hakkında söylediklerini okuyunca düşüncesi oturaklaşmamış, zihinsel olgunluğa erişememiş adolesans/ergenlik dönemine yeni girmiş yeni yetme gençler aklıma geldi...
Maalesef İsmail Beşikçi'nin Hizbullah hakkındaki söyledikleri böylesi bir hamlığın neticesi...
İsmail Beşikçi İsrail taktiklerinden uzaklaşmalı bence...
Ne dersiniz, haksız mıyım?..
(HÜRSEDA HABER)
İsmail Beşikçi: Kavmi kimliği Türk olan Kürt ulusalcısı bir sosyalist!
Kürdistan'daki siyasal inisiyatifin Hizbullah'ın eline geçmesinden ürkmüş, ''Tehlike! çanları çalmak''la uğraşıyor. Kadim Hizbullah paranoyasını her fırsatta dışa vuruyor...
Üstelik İslamo-fobi sirenlerini beraber çalan fesad/kartel medyasının servis ettiği kof haberleri Hizbullah'a karşı koz olarak kullanıyor...
''Türk İslam Sentezi ve Kürt Sorunu'' başlıklı yazısının bir yerini -her ne hikmetse- Hizbullah'a iftirayla süslüyor!..
Kürtlere yapılan zulümler karşısında hassas olduğu görüntüsü verenlerin, söz konusu Kürtler Müslümanlar olunca nasıl da ahlaktan uzak bir tarz-ı siyaset izlediklerini açıkça müşahade ediyoruz...
Hem PKK'nin, hem muhalifi olduğunu iddia ettiği sistemin, Hizbullah karşıtı ideolojik argümanlarını fütursuzca isti'mal ediyor...
''Hizbullah’ı vurayım da etik önemli değil'' diyen sosyalist/ulusalcı koronun yüksek akıllı, akıldane entellerinin durumu maalesef bu...
Kürt ulusalcılarının, Hizbullah'ı sığ, kıt, dar ve bağnaz ideolojik söylemlerden uzak bir objektiflikle değerlendirme cesaretleri hiç olmadı...
Hizbullah'ın ''Kürt karşıtı'' olduğu iddiasına kargalar bile gülerken, İsmail Beşikçi bu kelimeleri rastgele raksettiriyor.
Yoğunluklu olarak Bilad-ı Ekrad'da, Efrad-ı Ekrad içinde yükselişe geçen Hizbullah'ın, ''Kürt karşıtı'' olduğu şeklindeki sosyolojik ve siyasal gerçeklikle hiç bir bağlantısı olmayan sabıkalı çıkışının neresine itibar edilebilir?
Beşikçi'nin Hizbullah obsesyonu/saplantısı dal budak salmış...
Akademik ahlakı ve Bilimsel şerefi olmayan bu şahıs nedense muazzam ve müthiş akıl sahibi olarak Kürtlere takdim edilir...
Hizbullah mevzu bahis olunca insanî ve insafî hiç bir erdem ulusalcılarda bulunmuyor...
Bakın İsmail Beşikçi ne diyor: ''Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım, 29 Kasım 1999 da, Hizbullahçılar tarafından, İstanbul’da, Fatih’deki bürosundan alınarak kaçırıldı. … Sorgusuna ilişkin görüntüleri içeren kaset, Elazığ’da bir hücre evinde bulundu.
Hizbullah’ın, PKK’nin Kürd toplumundaki etkinliğini kırmak için, devlet tarafından kurulup eğitildiği biliniyor. Hizbullah’ın dağdaki PKK’ye karşı değil, şehirlerdeki Kürd yurtseverlerine karşı mücadele ettiği, Kürd yurtseverlerini, gündüz vakti, enselerinden tek kurşunla katlettiği de biliniyor. Zehra Vakfı Başkanı İzzettin Yıldırım’ın, kaçırılmasını, sorgulanmasını, katledilmesini bu çerçevede değerlendirmek gerekir. Bu olayın Gülen Cemaatı tarafından nasıl değerlendirildiğini irdelemek ufuk açıcı olabilir.''
Bu nasıl bir tahlil ve analiz dehalığıdır ki, kalemin şerefini kirletiyor...
Yazısında eleştiri konusu ettiği Gülen cephesinin komplosuna uğramış İhya-Der'i, ''hücre evi'' diye nitelemesi açık bir ahlaksızlık örneğidir... Hızını alamamış olacak ki, İslami mücadele veren İhya-Der'i, ''hücre evi'' görme halüsinasyonuna tutulmuş...
Bir taraftan Fetullah Gülen grubuna çatarken, diğer taraftan konu Hizbullah'a gelince; Gülen medyasının Hizbullah’ı karalama ve karartma kampanyasında kullandığı enformatik enstrümanları gündemleştirmesini nasıl okuyacağız?..
Yoğun eleştiri bombardımanına tuttuğu Gülen grubunun, Hizbullah'a karşı kullandığı kirli anti-propaganda dilini kuşanması, Beşikçi'nin Hizbullah paranoyasını deşifre etmesi açısından büyük öneme sahip...
Türk İslamcılığa itiraz edenlerin, Türk İslamcıların Hizbullaha yönelik sürdürdüğü pejmürde ve pejoratif dezenformasyon dilini kutsaması, korkunç bir ideolojik tutarsızlığı işar ediyor...
Madem Türk İslamcılığını lanetliyorsunuz, öyleyse niçin onun argümanlarına tutunma ihtiyacı hissediyorsunuz?..
Bununla birlikte Türk İslamcı çizgi ne kadar sorunluysa, Kürt İslamcı sentezcilik de en az onun kadar sorunludur. ''Abdestli Kapitalizm'' ne kadar lanetliyse ''Abdestli Sosyalizm'' ve ''Abdestli Milliyetçilik'' de o kadar lanetlidir...
Biz, “abdestli”-“abdestsiz” cahiliyye'nin her türlüsüne karşıyız...
Beşikçinin iddialarına dönecek olursak;
Hizbullah ve PKK aynı zaman dilimlerinde örgütlenmeye giden yapılar...
Oluşum aşamasında birbirlerinin kuruluşundan haberi olmayan iki yapılanmanın, birbirlerinin karşıtı olarak ortaya çıktığı söylencesi havada kalıyor...
İran İslam devrimi ile beraber yükselişe geçecek İslami dalganın hızını kesmek için PKK'nin önünün açıldığı söylenebilir...
Her türlü şiddetten uzak durmaya çalışan PSK'nin (Partiya Sosyalisté Kurdistan) gazını alıp, PKK'yi derin devletin palazlandırdığı (yüzlerce delile sahip) bir gerçek...
Hizbullah ise kurulduğu tarihten, 1991 yılına kadar şu an bilfiil yürüttüğü kültürel çalışmalarla gün be gün büyüyordu.
Hizbullah'ın yükselişini gören PKK'nin, bu durumdan rahatsız olup Ergenekoncu derin sistemin desteğiyle Hizbullah'ı imhaya kalkıştığını kim inkar edebilir?
Şu an bile Hizbullah şiddetten ısrarla kaçındığı halde PKK'nin bine yakın irili ufaklı saldırısı yüzlerce yaralamaya, Yüksekova'da katle yol açmışken ve Hizbullah hala PKK'nin istikbarına karşılık vermemişken, İsmail Beşikçi kime neyin gazelini okuyor?
Şimdi Hizbullah mı PKK'nin Kürt toplumundaki etkinliğini kırmaya çalışıyor, yoksa PKK mi Hizbullah'ın Kürt toplumundaki etkinliğini kırmaya çalışıyor?..
Vicdanı hala diri olanların verecekleri cevap belli...
Hizbullah’ın PKK'nin kırsal birimlerinin saldırılarına defalarca uğradığı ve şiddetli çatışmalara giriştiği herkesçe biliniyor...
Hizbullah'ın yoğun olduğu köylere yönelik roketli ve ağır taramalı yüzlerce PKK baskınına Hizbullah’ın karşılık verip dağdaki PKK mensuplarından onlarcasını öldürdüğü vakıası görmezden geliniyor...
İdil, Cizre, Nusaybin, Silvan, Karacadağ ve daha bir çok kırsal mıntıkada, PKK'nin dağdaki birimleriyle Hizbullah mensupları karşı karşıya gelmiştir...
Özellikle PKK'nin ileri gelenlerinden ''Bahoz Erdal'' kod adlı Fehman Hüseyin'in yönlendirmesiyle, kimi zaman 500-600 kişilik kalabalıklarla bayram havasında Hizbullah’ın yoğunluklu olduğu köyler hedef alınmıştır...
Hizbullah mensuplarının hazırlıklı olmaları sonucu ağır kayıp veren taraf çoğunlukla PKK olmuştur...
Hizbullah şehirde ise PKK'nin milis güçlerine, Hizbullah’a karşı acımasız bir dil kullanan medya ayağına ve istihbarat sağlayan mensuplarına yönelmiştir...
Şayet hiç bir şeyden haberi olmayan masum insanlar vurulmuş olsaydı, PKK bugüne kadar süren yoğun feryadını etmezdi...
Bu söylemlerin arkasında Hizbullah'a karşı alınan ağır yenilginin büyük etkisi var...
PKK'nin kitlesine ''Hizbullah'a karşı yenildik'' demesi mümkün müydü?..
Üç günde bitireceğini iddia ettiği Hizbullah, PKK'ye ağır bir tokat atınca, yenilgisini gizlemek ve tabanını kaybetmemek için vaziyeti Hizbullah dışı bir güce bağlama kurnazlığına yönelmiştir...
Son olarak tekrar soruyorum; İsmail Beşikçi neden karşı olduğunu ısrarla iddia ettiği PKK'nin ve Gülen medyasının jargonunu Hizbullah cemaatine karşı kullanıyor?..
Önce Hizbullah hakkındaki ''doğru bilinen yanlışlar'' ve ''yanlış bilinen doğrular''la yüzleşmeli... Şahsen İsmail Beşikçi'nin Hizbullah hakkında zerre kadar araştırma ve bilgiye dayalı fikre sahip olduğunu düşünmüyorum...
Hizbullah hakkında yazdıkları; düşündükleri mi, düşündürüldükleri mi?.. Bu da önemli...
İsmail Beşikçi'nin Hizbullah hakkında söylediklerini okuyunca düşüncesi oturaklaşmamış, zihinsel olgunluğa erişememiş adolesans/ergenlik dönemine yeni girmiş yeni yetme gençler aklıma geldi...
Maalesef İsmail Beşikçi'nin Hizbullah hakkındaki söyledikleri böylesi bir hamlığın neticesi...
İsmail Beşikçi İsrail taktiklerinden uzaklaşmalı bence...
Ne dersiniz, haksız mıyım?..
(HÜRSEDA HABER)