Başlığa bakıp hemen bana yüklenmeyin. O görüşün sahipleri, eski yunanlı felsefeciler ve mantıkçılardır.
Nereden biliyorsun derseniz, günlerdir adını dilimize pelesenk ettiğimiz Nedvi Hazretlerinden.
Aklınıza bir şey gelmesin; daha doğrusu aklınıza bir şey takılırsa El Nedvi'ye sorabilirsiniz.
Merak etmeyin, Hazret kırk ciltlik eser yazabildiğine
(Muhaddisat ve kadınlara ultra akıllar verdiğine göre her soruya bir cevabı vardır mutlaka.
Neyse, önce bir toparlayalım, sonra başlığa geliriz.
Muhammed Ekrem Nedvi'nin söylediklerinin yüzde doksanını doğru kabul etsek bile bu işte aksayan bir taraf var.
Bunu bana, ilk günden beri ‘hislerim’ söylüyor. Tahminimce, söylenenlerden haberdar olan erkek milletinin en derununda da aynı hisler depreşmiştir.
Tamam, hocaya da, söylediklerine de saygımız var ama yiğitlik aleminin dayanışması nerede?
Atalarımız tarafından, sittin sene önce zapta geçirilmiş
Kol kırılır yen içinde kalır.'sözünü hatırlamaz mı insan?
Erkek erkeğe bu meseleleri sabahlara kadar konuşalım. Mutabık kalacağımızdan kelli büyük bir zevk alacağımız da kesin.
Ama sayın hocam inadına, gidip kocasına çullanmak için fırsat kollayan kadının elini kuvvetlendiriyor!
Babasına veya abisine patlamaya hazır ne kadar kız varsa artık çenelerinden durulmaz!
Bilir bilmez, haklı haksız konuşurlar.
Bu sözlerin önü var, arkası var, hele bir dinle.' diyene kadar adamın kafasını davul ederler. Ondan sonra ara ki evlerde huzur bulasın.
İyi mi oldu şimdi?
Bu günden sonra karı koca arasında çıkacak 'yok mutfak senin işindi, yok benim işimdi'kavgalarının, hasarlarının tamamı Oxford'lu alime aittir.
Hükümet adamlarına önerim, enflasyon oranı gibi, aylık 'aile içi hasar tespit raporu' yayınlayıp, faturasını da Muhammed Ekrem Nedvi Hocaya göndermeleridir.
Ben kadın ve erkek milletine ortak çağrıda bulunuyorum:
İşinize gücünüze bakın. Güzel güzel, tıkır tıkır işleyen düzene çomak sokup bozmayın.
Ama kadınlar, 'Bir şey koparmadan olmaz; ille de bir taviz' diye tuttururlarsa ona da tamam.
Haftada bir mutfağa girmeye söz vermiş olalım. Birde, dizinizin dibine oturur, en iyi bildiğiniz duayı tecvidiyle talim ederiz.
Fazla pazarlık maraz doğurur. Yüzlerce yıllık alışkanlıkların üç günde tarumar olmasını beklemeyin.
Daha fazla dağıtmadan başlıktaki aforizmaya gelebiliriz. Anladığınız gibi, söyleşinin bu kısmından da batılılar nasipleniyor.
Saadetli hanımların başının altından çıkan Medeniyetimizde kadın'konulu konferansı çok eleştirmeme rağmen, benim gördüğüm, Nedvi nam âlimin söylediklerinden asıl huzuru kaçması gereken batılılardır. Öyle ki, bizim işkillenmelerimiz, onların duyacağı huzursuzluğun yanında devede toynak olmaz.
El Nedvi ]'kadın ve felsefe' bağlamında o kadar çarpıcı ve yabancısı olduğum (cehaletimi bağışlayın) bir gerçeği dillendirdi ki, Barbaros Hayrettin Paşanın tabiriyle 'ancak olur.'
Batıya yaptığı bu 'ful giydirmenin' hatırına, aramızdaki nizalaşmayı, geçici olarak, bir kenara koyup, ilmine bir kez daha saygı duydum.
El Nedvi diyor ki :'Yunan felsefesi ve mantığı İslam dünyasına girmeye başladığında kadının ilmi alandaki rolü azalmaya başladı. Yunan Felsefecileri, kadının erkekten akıl bakımından daha aşağı olduğunu düşünüyorlardı.Felsefe İslam dünyasında intişar edince kadının toplumsal hayattaki rolü de zayıfladı.
Hatta mantık ilminin de kadınların eğitimden uzak durmasında ciddi rolü var.'
Alın size batı!
Alın size felsefe, eski Yunan, Atina demokrasisi..
Hava cıva..
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.' dediğinizi duyuyorum.
Hatırlatırım ki, hem aramızda geçici ateşkes var, hem de burada perhiz merhiz kalmadı. Bir hakkı teslim ediyoruz.
Ayrıca ben, hiç bir zaman -sümme hâşâ- kadın ilim öğrenmesin demedim. Benim dediğim, ilmini öğrensin ama ilim sahibi olup ta, başımıza kakmasın.
Karşı olduğum 'gel sana ebcedi öğreteyim' ya da 'benim dersim var, git bir kapuska pişir, fazlada gürültü yapma ders çalışıyorum' deme ihtimalidir.
Yoksa yemeğini pişirip, evin her bir işini yapıp, çoluk çocuğa çiçek gibi baktıktan sonra allâme olsa bize ne!
Uzatmayalım, ol mübarek zat, batı nam kefereyi nasıl ıhtırmış? Tek kare fotoğrafta nasıl da gerçek yüzünü yakalamış?
Bakmayın bunların (Avrupalıların) şu sıralar kadının üzerine titrediğine. Şöyle biraz elleri dara düşsün cadı avını başlatır bu namussuzlar.
Boşuna dememişler ışık doğudan yükselir diye!
Hocamıza hürmetlerimizi arz ederiz.
kasım tiryaki
Nereden biliyorsun derseniz, günlerdir adını dilimize pelesenk ettiğimiz Nedvi Hazretlerinden.
Aklınıza bir şey gelmesin; daha doğrusu aklınıza bir şey takılırsa El Nedvi'ye sorabilirsiniz.
Merak etmeyin, Hazret kırk ciltlik eser yazabildiğine
(Muhaddisat ve kadınlara ultra akıllar verdiğine göre her soruya bir cevabı vardır mutlaka.
Neyse, önce bir toparlayalım, sonra başlığa geliriz.
Muhammed Ekrem Nedvi'nin söylediklerinin yüzde doksanını doğru kabul etsek bile bu işte aksayan bir taraf var.
Bunu bana, ilk günden beri ‘hislerim’ söylüyor. Tahminimce, söylenenlerden haberdar olan erkek milletinin en derununda da aynı hisler depreşmiştir.
Tamam, hocaya da, söylediklerine de saygımız var ama yiğitlik aleminin dayanışması nerede?
Atalarımız tarafından, sittin sene önce zapta geçirilmiş
Kol kırılır yen içinde kalır.'sözünü hatırlamaz mı insan?
Erkek erkeğe bu meseleleri sabahlara kadar konuşalım. Mutabık kalacağımızdan kelli büyük bir zevk alacağımız da kesin.
Ama sayın hocam inadına, gidip kocasına çullanmak için fırsat kollayan kadının elini kuvvetlendiriyor!
Babasına veya abisine patlamaya hazır ne kadar kız varsa artık çenelerinden durulmaz!
Bilir bilmez, haklı haksız konuşurlar.
Bu sözlerin önü var, arkası var, hele bir dinle.' diyene kadar adamın kafasını davul ederler. Ondan sonra ara ki evlerde huzur bulasın.
İyi mi oldu şimdi?
Bu günden sonra karı koca arasında çıkacak 'yok mutfak senin işindi, yok benim işimdi'kavgalarının, hasarlarının tamamı Oxford'lu alime aittir.
Hükümet adamlarına önerim, enflasyon oranı gibi, aylık 'aile içi hasar tespit raporu' yayınlayıp, faturasını da Muhammed Ekrem Nedvi Hocaya göndermeleridir.
Ben kadın ve erkek milletine ortak çağrıda bulunuyorum:
İşinize gücünüze bakın. Güzel güzel, tıkır tıkır işleyen düzene çomak sokup bozmayın.
Ama kadınlar, 'Bir şey koparmadan olmaz; ille de bir taviz' diye tuttururlarsa ona da tamam.
Haftada bir mutfağa girmeye söz vermiş olalım. Birde, dizinizin dibine oturur, en iyi bildiğiniz duayı tecvidiyle talim ederiz.
Fazla pazarlık maraz doğurur. Yüzlerce yıllık alışkanlıkların üç günde tarumar olmasını beklemeyin.
Daha fazla dağıtmadan başlıktaki aforizmaya gelebiliriz. Anladığınız gibi, söyleşinin bu kısmından da batılılar nasipleniyor.
Saadetli hanımların başının altından çıkan Medeniyetimizde kadın'konulu konferansı çok eleştirmeme rağmen, benim gördüğüm, Nedvi nam âlimin söylediklerinden asıl huzuru kaçması gereken batılılardır. Öyle ki, bizim işkillenmelerimiz, onların duyacağı huzursuzluğun yanında devede toynak olmaz.
El Nedvi ]'kadın ve felsefe' bağlamında o kadar çarpıcı ve yabancısı olduğum (cehaletimi bağışlayın) bir gerçeği dillendirdi ki, Barbaros Hayrettin Paşanın tabiriyle 'ancak olur.'
Batıya yaptığı bu 'ful giydirmenin' hatırına, aramızdaki nizalaşmayı, geçici olarak, bir kenara koyup, ilmine bir kez daha saygı duydum.
El Nedvi diyor ki :'Yunan felsefesi ve mantığı İslam dünyasına girmeye başladığında kadının ilmi alandaki rolü azalmaya başladı. Yunan Felsefecileri, kadının erkekten akıl bakımından daha aşağı olduğunu düşünüyorlardı.Felsefe İslam dünyasında intişar edince kadının toplumsal hayattaki rolü de zayıfladı.
Hatta mantık ilminin de kadınların eğitimden uzak durmasında ciddi rolü var.'
Alın size batı!
Alın size felsefe, eski Yunan, Atina demokrasisi..
Hava cıva..
Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu.' dediğinizi duyuyorum.
Hatırlatırım ki, hem aramızda geçici ateşkes var, hem de burada perhiz merhiz kalmadı. Bir hakkı teslim ediyoruz.
Ayrıca ben, hiç bir zaman -sümme hâşâ- kadın ilim öğrenmesin demedim. Benim dediğim, ilmini öğrensin ama ilim sahibi olup ta, başımıza kakmasın.
Karşı olduğum 'gel sana ebcedi öğreteyim' ya da 'benim dersim var, git bir kapuska pişir, fazlada gürültü yapma ders çalışıyorum' deme ihtimalidir.
Yoksa yemeğini pişirip, evin her bir işini yapıp, çoluk çocuğa çiçek gibi baktıktan sonra allâme olsa bize ne!
Uzatmayalım, ol mübarek zat, batı nam kefereyi nasıl ıhtırmış? Tek kare fotoğrafta nasıl da gerçek yüzünü yakalamış?
Bakmayın bunların (Avrupalıların) şu sıralar kadının üzerine titrediğine. Şöyle biraz elleri dara düşsün cadı avını başlatır bu namussuzlar.
Boşuna dememişler ışık doğudan yükselir diye!
Hocamıza hürmetlerimizi arz ederiz.
kasım tiryaki